28 Ocak 2015 Çarşamba




ZAMAN KOKUŞTU

kılı kırk yaran soruların varsa gel,
uzaklardaysan da benden, hemen döngel,
sırrının peşine düştüm alınan nefesin,
zaman bir perde, açtım yüzünü gerçeğin,
umulmaz atlara binde uçarak gel!
...
yalnızlığın kalesindeyim, her zamanki yerde,
kifayetsizliğin hüküm sürdüğü yerde,
evsafsız adamlara, esvapsız kadınlara takılmadan gel.
...
kan revan olmuş kelimeler, biteviye bir mücadele,
ruhunu çalmada her bir bedenin, acilen müdahale,
kalabalıklar başka sevdaların peşinde,
bir ben bir de sen hokkabazlara müşahade!
...
kırk yıllık hatırlar olmuş demode, hemen gel,
ırak diyarlardaysan da durma döngel,
sırrını ifşa edelim, şunca kepazeliğin,
kutsal sayıldı adına dava denildi pespayeliğin
zaman kokuştu beklerken seni ey dost, hadi gel!
...
ağlak ihtiyarlar postunda otururda liyakatsizliğin,
zirvesine kurulmuş kurumlu külliyyen edepsizliğin,
kaderi ümmetin; ah fakirliğin ve kör cehaletin,
eteğine doldur, alda gel, varsa bir parça mürekkebin,
n'olur, hemen gel!

fehmi demirbağ

22 Ocak 2015 Perşembe

Yıllar 


bir yanda biteviye yıllar
ve
acıları
kaybedişler, tükenişler, bitmişlikler...
ilelebet bir inanç direnci önermekte!
yaşamla ölüm rasında varoluş sancıları...
bir dost bulamamışsın,
gün akşam olmuş
bir sen ayaktasın sürünen insanlığın
bütün bUnları bilmek sana pahalıya malolmuş
...
şiir dedikleri vasiyetmidir yoksa?
...
hangi satırına hangi şifreleri eklesem?
kime ne bıraksam sözlermde?
hangi sözlerimle kimlerin aklını alsam?
...
çok kötü be öldükten sonra hatırlanmak
...
taze mezar...
katillerin gelecek kabrine, gözyaşı dökecekler
...
beni kandırdıkları gibi...
birbirlerine de aynı oyun...
...
işte bakın...karalar giyinen şu kadın!
aldanmayın sakın gözyaşlarına!
...
çok iyi kocaydı, babaydı, insandı
filan diyecek...
ölüm sebebim kendisi, bunu kimse bilmeyecek...
...
işbirlikçileriyle...bir mevlüt...tanrı sizi affedecek...
Fehmi Demirbağ

Varis


sanki peygamber seni varis kılmış,
demiş ki; sen mesulsun insanlığın kaderinden-
cehaletinden...
sen ki esamen ne? ne gelir elinden
hani benim cebrailim, ebubekrim, ömerim?
ortalık medya medya lat dolu, menat
cehiller, lehepler hepten ordu ordu
içimde bir parça fikir ve inanç kırıntısı
tutunmuşsun ısrarla ademin ipine
ellerin dua dua karıncalanmışta...
milletin...
bedduasından...
ulaşamamaktasın...tanrıya
...
küresel cinnet geçirince insanlık,
vebal yüklendi tabiata...
tabiatyla patlak verdi kaos;
heryer isyan!
en büyük put bilim bilemedi de haddini
insanlık nasipsiz kaldı;
sonuç elbette buhran!
de ki; bir sen farkındasın
frenine basılmış dünyanın
ve...
onca karartılmış,
kabusa dönmüş hülyanın
...
gelde haykır!
durun-etmeyin! yazıktır yazık!
meşhur olmuş bir kez,
kahramanı volvodyalı kazık!
arkadaş...
içine kapansan dert,
ağlasan-sızlasan...
can havliyle ağız dolusu kalaylasan,
işlerin mesullerini
yok yok değil! varlık aleminde bir yok sensin
herşey var;
rahmet-nimet...
lakin huzur yok
birbaşına kalmışsın,
seyreylersin cümbüşü,
dua et!
dedik ya...
uzamasın, dünya sürgünün...
Fehmi Demirbağ


Şansı Olmalı İnsanın


Şansı olmalı insanın! .. Ya da yazgısı iyi...
Allah'ın bir "kelimesi" olarak güzeli ifade etmeli,

Cüz-i irade dahi "mutlak" kontrol altında,
Payına düşense insanın; akıbetini sevmeli.

Düşünsene bir, altının değeri kendinden mi?

Bir anlamı olmalı bütün her şeyin; insan bu
anlamlandırarak var eden,
ve yok eden her şeyi...
Al eline kalemi şair, ruh ver kelimelere
Var dediğim her şey var, yok dediklerimse yok!
Hepsi bu kadar...
Karar verdiğimde ise,

neticem bir tevekkül yoğunluğunda;

Yalnızca "kader"...

Ne yapmalıyım? Solgun yaprağın adını ne koymalıyım?

Var ettiğim korkularımı tekrardan, nasıl yok etmeliyim?
Küssem mi yoksa hayata? Bıkmalı mıyım yaşadıklarımdan?
Yaşadıklarım yaşayacaklarımın bir önsözü mü?
Ne zaman, nerde, nasıl sarfedeceğim son sözü mü?
...
Yağmur yağdığında sokakta kalmışların gözleriyle mi görmeliyim?
Abdal aşıkların romantizmini mi seçmeliyim yoksa?
Yeni birgün doğarken sevinmeliyim "sahice"
Mutsuz birgünü geride bıraktığım için...
Yarınlara dair yeni felsefeler mi üretmeliyim?
Unutmuş olmamalıyım oysa Tanrıyla randevumu!
....
Kırk yaş dedikleri şey mi yoksa tıkanmışlığımın adı?
Görmemem gerekenleri görüyor olmam mı susturan beni?
...
"Yapayalnız" doğduğum günü hatırlayamam belki
"Yalnız" gecelerimin şahidi ay ve yıldızlar,
-bakın, hala gökyüzünde...
Yanağımın ıslaklığı ısrarla öpülmeyi beklemekte...
...
İnsanım be! her şeye rağmen, herkes kadar
Kocaman kelimelerim olsa da cebimde,
Bir küçük merhabaya takas edebilirim
....
Bir yönüm bulutlara uzanmakta,
Delişmen,
Hoyrat,
hatta küstah!

Bir yönümse mahallenin en yaramaz çocuğu
En vahşi küheylanlara biniyor bir yanım,
-devletler kuruyor,
tarihler yazıyor...biteviye,

Bir yanım sarhoşlarla sabah ediyor sahipsiz geceleri,

Bir başıma sürgün edilmişim,
sevdalar kesmiyor beni
Sonu gelmez sancıların müptelası olmuşum...
...
Zonklayan beynimdeyse sahipsiz şarkılar, görülmemiş düşler...
....
Bir adam var benimle; aklımı karıştıran,

insanlardan uzaklaştıran,
Bir adam var, beni onulmaz kalabalıklara salan...
biri var musallayı taht edinmiş

Alkış hesabı yapmayan biri var Karagümrükleri kundaklayan
Kutsalları olan biri var soluğunu heran ensemde hissettiğim
Deniz fenerleri dahi olmaksızın karanlıklarda yol alan,
Tanrıyla randevusu olan, hasretleri olan,
Biri var ki içimde; affedilmez günahların heveslisi...
...
Uğursuz baykuşların tünediği şehirlerin viranelerini nişan eylesem
Kurulu düzenleri bozulasıcalar neyler ki bana?
Sahne sahne kurgulasam tüm Bizans oyunlarını yitik meydanlara
Ağalar, beyler, paşalar...bir olsalar da...kral dahi çıplak olsa...
çıkarmam ben ateşten gömleğimi üzerimden...
Yine de okurum son satırlarına kadar,
sahibini arayan mektupları...

Medya maymunlarından hayvanat bahçeleri kurarım Babil'e nisbet,
Kusarken beynimi kafatasımdan üstad misali,
fikir çilesinden büyük işkenceler yaşarken,
Sabık sapıkların ruhlarını pavlovun köpeğine yem diye atarım...
İksir olup kusarım tüm gerçekleri okul çocuklarına
Tiksinti duymalı körpe yürekleri,
hayatları çalınan gençliğin...
...
Bir yolunu bulmalıyım; akreplerini öldürmeliyim,
bütün saatlerin...

Doğruluk timsali her ne varsa varoş sokaklarda yakmalıyım,

Ertelenmiş mutlulukların reçetelerini yazan doktorların,
basmalıyım muayenehanelerini...
Kim bu kadar yalanı üst üste,
bu kadar,
ahenkli söyleyebilir ki?
....
Kararsızlığım konusunda kararlıyım, hepsi bu!
Bir lanet almış olmalıyım; ama kimden,
bilemiyorum...
Bildiğim; susamışlığım suskunluğuma,
hem de çığlık çığlığa!
....

Yine yol gözüktü; yelken açacağım tutkulu keder denizine
Yolculuğumda hangi diyarları göreceğim,
hangi devleri öldüreceğim,
bilemiyorum...
Nasıl bir seyyahım ki, dönemiyorum sılama...
Mahrem yurtlar ediniyorum durmaksızın,
Asırlardır...
Yok ki; bulamadım onca ülke gördüm de;
bir dost kendime

Birkez daha haykırdım kendimi kendime!

Meçhule giden geminin yolcularından biriyim

Bildiğim herkes kadar herkesim o kadar!
.....
Akrebin kıskacındaki saatler, tik tak seslerini beynime nakşederken...bir bir yok olurken günler...ve ardıma bıraktığım yorgun yıllar...Soluklanmak için nefes nefese yığılmışlıklarım arasında etrafı gözlerken...

Israrla halimi anlatacak sihirli sözcüğü ararken...

Bir başıma yükünü taşırken dünyanın...

Buruk dualarla niyaz ederken yaratıcıya...Eskilerin ezgilerinde, sözlerinde aranırken eskimez, pörsümez yeniyi...küskün aynaların kasvetinde, simamda beliren çentiklenmiş hatıraların karizmatik yorumlarını kendime ikram ederken...
Şehrin telaşesinde dingin ruhlar korosunun söleyebileceği şarkılara sözler yazarken...
Sabrı katık kılmışken deneyimlerime...
Ajans haberlerinden iyiniyet demetlerken...
Uykusuz gecelerin sabahında aç karnına içtiğim katran gibi çaya filitresiz sigaramı katık kılarak...çürümüş nefesimle günlük rızkımı kazanmak için arşınlarken istanbulun sokaklarını...
Oysa bilirim; yetkililer halkı uyarmıştır: İstanbul sağlığa zararlıdır!

Yine bilirim ki heran İstanbul üretilmekte...İstanbul tüketilmekte...

Hele ki vapurla eskilerin esamesini ısrarla üzerinde taşıyan kart fahişelerin endamında,
Boğaz denilen gerdanında,
Vapurla yol alırken istanbulun pis sularında...
şakalaşırken martılarla...
Şehrin diğer kuşları; serçeleri, güvercinleri ve kumruları kale almazken...

Silkeleyerek anılarımı...umutlarımı...yarınlarımı...
...
Sana, bana ve insanlığa dair...
Gülkurusu yanaklı çocukları...Kimsesiz çocukları düşünerek...

Münzevi çığlıklara banarak...
Annemi özleyerek, babamı...
Uzaktaki dostlara gani gani özlemler savurarak!

Şiir şiir beklentilerle...
Rahmani hayallerim ve onları gölgeleyen şeytani heveslerim...

Med-cezirlerim...
Boğulurken kendi tükürüğümde...tevbelerimde...

Masumiyet safında yer tutmuşken...
Kılıç çekmişken yeryüzünün zalim krallarına...

Süzülürken pişmanlıklarım gözlerimden billur damlalar halinde...
Kırkbirkere maşallahlı günlerden... kırklı yaşlara...
....
Anne!
Acıktım, korktum, üşüdüm...
Hatta, imdat be kadın!
....
Formatım savruk! Formatım dağınık!
Toparlayın beni ey kelimeler; anlatın beni!

Onca gürültüye rağmen nedir bu ölümsü sessizliğiniz?
...

Anlatılası bir öyküm var, anlatamadığım...

Ağır romanlarım var, pasajlarında anlamsızlıklar olan,

Berbat tadlar var yaşanmışlıklarımda, kezzap kıvamında...

Biri okusun şu Selayı artık! Biri kessin sesimi!
Söylenmiş sözlerin sanatçısıyım, soluksuz haykıran...
...
Elimde kalem, satıh olmuş merhamet dilencileri
Satır satır ya yazar, ya doğrarım hepsi bu!
....
Akrebin kıskacındaki saatler ne söyler,
n'eylerler bilemem...
Dakika dakika ömrümden çalarlar onu bilirim,
Tiktak tiktak düşerken senelik paydan...
Geriye yine ben kalırım,
Bir ben bir de yalnızlığım
Bir de şu yoğun karalamalar...
Fehmi Demirbağ

Sihir


mavi bir küheylanım olsa; sihirli sözcüklerim,
temenniler arzuları kundaklamakta
küheylanın mavisi, günahın manisi
musanın ki gibi bir asa ve kerametleri isanın
tarih minik bir masal,dökülse dudaklarından annemin
...
gölgeden bir şekil bedenim ve hiç büyümeyen velet ruhum
yaradılışımın keyfini sürsem; tanrıya şükür!
içimde bir kainat halkolsa; maddesi sonsuz sabr,
tik-tak beste olsa zaman, güftesi tekbir!
tılsımı ancak yalan bozar, biliyorum,
ilham imanın, iman adamlığın şartı
...
kuruntulu bir kurgu ile kurulmuşum
kader; pek kullanılmayan bir dil ile yazılmış alnıma
gün doğupta merhaba dediğimde hayata,
hayat görgüsüz; almaz selamını Allah'ın
...
doğdum; ogün-bugündür ısrarla zırlamakta
hayal ile vesvese kursağıma umut banmakta
lal olmuş dilim; onca mürekkep yaladım, aynı buruk acı
akşamlar zindanım; ömür uzar bitmez malum sancı
...
kendini bil, haddini bil, allahı bil; bil ve sus
bildiklerim, aynı oyunun körebeleri
...
içimde herdaim kabaran bir isyan,
koru rabbim, sonum cinnet mi?
...
berbat bir resmin rengi olmaktan sıkıldım,
bu ağıtın sözleri olmak usandırdı,
mutluluk cennet meyvesi, dünyada ne ala
illaki her yer mütemadiyen kerbela...
Fehmi Demirbağ

Kuyu


kuyu derin değil, ip kısa
tuz kokmuş, zahir...
ben buraya yıldızsız gecelerden geldim,
kabullendim; buymuş meğer yasa...
....bir ressam hazin bir tablo çizmiş,
rica-minnet, işe yaramaz iksirmiş...
...
aklıma emanet ettim, inançlarımı...
inançlarım dönmüş acaba? ya...
...birşeyler sindirdi beni,
dostlarım incitti,
bu sözler benim değil,
aranızdaki bu ben, ben değil,
nefsim egomla aramda, sırnaşık...
olmayan ne ki dünyamda karışık...
ihtiyar bir adam umutlarım,
zıpır bir delikanlı, bitmez tutkularım.
...
kundağımın teri kurumadan,
kundaklama peşinde kefenim.
ne zaman başladı bu oyun?
bitti bitecek faslında...
...
hiç olmazsa şehadet,
dudağımın ucunda...
Fehmi Demirbağ

Kemik 


dünya dönedursun, güneşin etrafında
sen dönedur, kabuslarınla yatağında,
huzura erersin, değersen ıslak toprağa,
şimdi pek rahatsın, hele bir otur son hesaba,
...
en uzun anıdır hayatın, yatakta sabahlamak,
sabah ayrı terane, görevi akşamı yakalamak
...
biteviye sebepler eskimez işkence
rüya gardiyan, gece sonsuz hücre
...
ürperirsin; bir yanda annen örter üstünü,
bir anda kemikten eller, çekerler örtünü,
...
küçücük sesler, minicik anılar herbiri bir dev,
dilinin altında dipdiri bir hap; kader...
mazeret şeytani kaçış; başka çaresi olmalıydı,
sınav bu; telafisi illaki mümkün olaydı,
...
yatak bir çukur, gece kürek kürek toprak,
bunca yükün altından bu can nasıl kalkacak?
odamda ayak sesleri naif kahkahalar
bir ihtiyar adam; tıpkı ben...beni kucaklar
uzaklardan bir tatlı ninni; belki bir teselli,
usulca uykuyu yerleştirir gözkapaklarıma, umudum belli...
Fehmi Demirbağ

Kalem


kalemle yazmayı öğretene yemin olsun ki;
bir kağıt bir kalem değiştirir dünyayı
sihirli sözcük bende kara keder budalaları
minicik bir ışık boğar tılsımını karanlığın,
yazgı; tanrıya yolculuğun bir diğer adı!
şöyle ya da böyle yöneleceksin erbabına,
krallarve soytarıları alkış tutsun tuğyana
bir küçük dua yıkar onca saltanatı...
...
bak, kainat kazanı kaynar zerre zerre
herbir zerre mutlak bir yörüngede
denge iteate teslim; isyan şirkin diğer adı
nefes nefes nefs zaptedilmekte; şükür kü şükr,
varsa bir öfken, tükürkü; nefsini öldür
...
kim ahengini bozdu, bu nefis ritmin?
nerede bulacaksın, nerde kaybettiğin kimliğin?
azap kapısı sabr sofrası katık katık
istesemde düzeltemem kaşlarım çatık
de hadi bir umut ver beklerken öleyim,
ölüm zaferim, ölürken ölüler dirilteyim!
...
bu kanı bozuk ibret hangi hazin bestenin?
kimin soyu bu, soysuzlar pirinin
...
kalemle yazmayı öğretene yemin olsun ki,
bir kağıt bir kalem ümmiyi alim eyler
kalemdir nakış nakış işleyen, dilindeki sözler
kağıttır, rahmani yürek, emre iteat eyler...
...
sözüm özümden gelir, gönlüm akla teslim
aklım imanın belgesi, iman bir imza bir resim
Fehmi Demirbağ


Harf


kelime larvası heceler
hecenin hayalidir, cümleler
cümle alem bilir ki illa ki sen,
cümlelerin eceli; nokta ki, ben
...
onca harf içinde bir O var ki,
N diyemezsin, şaşırırda A dersin,
açlıktan ölsede ruhun yalnızca Y dersin
C dersin sevimli haller içinde,
tavırmı koyacaksın; B dersin,
eklersin derdini illaki V dersin,
abc dersin; vyz dersin...
...
harf siperm hali hecenin,
seç, beğen karıştır; ekle, çıkart,
çıkartma sakın aklından, bozmaca yok ahengi,
sesin ömrü sözdür, nağmedir,
akla ve yüreğe saklı her ses;
tanrıdan bir vahiydir
Fehmi Demirbağ

Allah Nerede?


sorsalar, bir inanana;
deseler,
Allah nerde?
el-cevap: nerde anarsan, orada!
öyle sabit bir mekan yok!
heryerde...
uzayda, dünyada, hücrede, atomda!
zaman ve mekandan münezzeh "O"!
...
sorsalar zamaneye...
deseler; tamam inandık!
lakin;
her yerde olan Allah neden sende yok?
evet, lafında var...
sakalında, tesbih tanende...
lakin;
var mı Allah; hadi göster ticaretinde...
kibrinde, şefkatinde, adaletinde...
gelmişinde-geçmişinde...
varmı ki inkar eden gerçekten Allahı da,
düşmüşsün ispat peşine?
...
sen ispatla asıl,
inandığını Allah'a,
yaşamınla...
...
dilinde pelesenk,
hak ve adalet tekerlemesi
çıkmışsın zirvesine kırdığın kalplerden,
kaleler yaparak..
...
nafile bir ugraş senin ki,
farzı farz edip ıskalamak,
senin varlığına ne gerek,
varlığı için ilah olmak...
...
nedir ki insanın hammaddesi?
yokluk mu, balçık mı, bir kan pıhtısı mı?
hangi evresinde olursa olsun,
ruhsuz insan ne ki?
imansız ruh ne?
cosmos bir düşüncede,
bambaşka bir varlık işte...
herşey, herkes bir!
bir insan farklı,
insanlar içinde de sen!
kim ki adına bilim diyerek,
bir film de oynatmak isterse seni
...
aldanma! geç! sen anlatılmazsın,
çıldırasıya bir organizasyon işte,
yaratılış...
be hey külhanbeyi;
kafa tut bu işe,
al sana sonsuz bi evren...
göğüs kafesinde soysuz bir ruh!
...
yok deyip durursun!
tanrı yok!
sen buyurdun ya! ...
yok elbet, sen de fikir, izan, insaf!
tanrı heryerde!
bir insanda yok!
madde bir acaip şey,
zaman bir tuhaf mahluk!
bunca garabet içinde bir sen düzgün,
ey atomu parçalanası,
görürsen gerçek bir mümin,
görürsün o zaman Allah'ı!


(Hiç bir yere sığmayan Allah mümin kulunun kalbine sığar.)
Fehmi Demirbağ

12 Ocak 2015 Pazartesi


PELERİNSİZ KAHRAMAN

Her çocuk, kahraman doğar annesinden
sevmeyi, cesareti öğrenir çevresinden,
nefreti de, korkmayı da!...
Yalan söylemeyi nerden bilsin çocuklar?
gülen gözlü, güzel sözlü küçük adamlar!
...
kahraman olmak için pelerin gerekmez,
gökyüzünde uçmak, yumruk savurmak,
doğru olmak, çalışkan olmak yeterli,
sen özü sözü bir ol, fazlası istenmez!
...
her çocuk kahramandır aslında,
sevgi dolu cesur bir yürek tadında,
Örnek Herotürk, hem de  bütün arkadaşlarıyla,
iyilik dolu bir dünya için,
siz de doğruluğu seçin!



6 Ocak 2015 Salı

PYRAMUS EFSANESİ

Çimerdik sularında,
o bize kardeşi,
ceyhun'u hatırlatırken!
...
Hatırlatmak istedim bende size,
bir eski zaman hikayesini!
...
Yeryüzü mescid kılındığından beri,
"Yer" liyiz gardaş...
Aslında az öncenin hikayesi,
beş ocak'ın:
Dünyanın beşten,
küçük olduğu yıllar!
...
Fransız ve Ermeni işbirlik edince,
"alem" dar gelince yani,
"öz"ümüze musallat olduklarında,
Türk'e kefen biçince hani,
Biz Haticet-ül Kübra'ya inananlar,
tan vaktı atarlandık...
Çün, Adanalıydık!
Ulu hakana yol aldık
O günden beri "acılıyız!"
Acılıyız gardaş!
...
Dandini dandini dastana,
a be dana,
bostandan çıksana!
...
Kurtulduğumuz,
söylendi meydanlarda,
Ermeniden ve Fransızdan,
kurtulamadık lakin,
uzunca yıllar,
cehaletin prangasından!
...
şimdilerde bir umut;
bembeyaz pamuğumuz gibi,
turuncu renkli,
portakalımız gibi,
ışığı güneşin!
...
ne de gıpta ettik,
şanlı, gazi ve kahraman olan,
şehirlere...
acılıyız gardaş!
...
ahvali tüm memleketin,
makus talihini,
işte şimdi yenecek gibi!
...
potininin topuklarına basan bir adam,
kasımpaşadan,
bastı damarına tüm işgalcilerin,
işgal işte şimdi,
tümden bitecek gibi...
...
yüzümüz güleç,
neşeliyiz gardaş!

Fehmi Demirbağ