23 Ocak 2024 Salı

 İŞGALCİLERİN KOLLUK KUVVETLERİ MANGALAR


Siz Citrus'u bir turunç çeşiti sansanız da anime meraklısı veletleriniz onun manga adı verilen japon çizgi roman sanatının en bilinen serilerinden biri olduğunu iyi bilir. Manga mı, o da ne diyecek olursanız sizin dünyadan da haberiniz yok, hele kız çocuklarınızı hiç tanımıyorsunuz demektir. Onlar imam hatip öğrencileri de olsalar farketmez...
Citrus, Saburouta tarafından yazılan bir yuri manga serisidir. Yuzu adında genç bir kız ile üvey kız kardeşi Mei arasındaki sapkın ilişkiyi ele alıyor. 10 ciltten oluşan bu manganın 12 bölümlük animesi çıktığı hafta satış ve izlenme rekoru kırmıştı.

Tabii hikaye burada bitmiyor bu iki üvey kardeş, musmutlu bir ilişki yaşayıp her türlü rezilliği gösterip serinin sonunda da evleniyorlar. Yanlış duymadınız bir de evleniyorlar. Peki manga severlerin, animecilerin, pedagoji diye ortalığı yıkanların buna karşı hiç sesinin çıktığını duyamazsınız. Oysa çocuk pornografisinde dünyanın ilklerindendir Japonlar.

Çocukların aralarında elden ele çevirdiği bu mangaların aleyhine yazılan çizilen şeyler minnacık da olsa siz onların farkında bile değilsinizdir. Eleştirince de tonla hakaret yersiniz.
Bu manga ve uyarlanan animeler, gerçekten tehlikeli boyutlardalar. +18 içeriği olmayan neredeyse yok. Üstelik bunların yaş sınırına falan bakan hiç kimse yok, uyaran da yok. İş yine başa düşüyor. Ne yaparsak biz yapacağız. Kitap fuarlarını bir dolaşın bakın, çocuklarınız ne tür kitaplar alıyor ve okuyorlar? En çok satan kitaplara bir bakın hele. Ya korku kitapları, ya pornografik animeler ya da yazarı belli olmayan ticari futbolcu kitapları... Sonra da bu kadar embesil nesil nerede yetişiyor ciyaklamaları!

Aileleri bu konuda bilgilendirmemiz lazım ki çocuklarına karşı önlem alabilsinler. Bilmediğimiz tanımadığımız bir içerikten çocuklarımızı koruyamayız. Hep söylüyoruz okumadığınız kitapları çocuklarınıza önermeyin.

PEKİ NEDİR BU MANGA?

Askerlik yapanlar bilir; iki tim bir mangadır. Yani sekiz ile onüç kişiden oluşan en küçük askeri birlikten bahsediyoruz.
Oysa kültürel işgal kuvvetlerinin birimi bu yazımızın konusu.

Manga kelimesinin yazılışında kullanılan sembolleri bir bir çevirince, direk anlamı gelişigüzel tasvir gibi bir şey oluyor. Çok eskiden bugünkü şekliyle manga yoktu. Bundan dolayı neyin tam olarak manga sayıldığı her zaman tartışmalı bir konudur. Tasvirlerin yazısız olması veya hikaye anlatmamasından dolayı manga sayılamadığını savunanlar var. Bu konuda yapacak bir şeyimiz yok.

İlk kez manga kelimesi kullanılmaya 1700’lerde başlanmış. Fakat manga diye adlandırılan bu çizimler çıkmadan çok önce, 1200’lerde tasvirleri kullanarak hikaye anlatan parşömen tomarlar vardı. Çoğu elbette dini içerikteydi.
Bizdeki minyatür sanatını hatırınıza getirin. Biz de baskın kültür olsaydık belki bütün dünya çocukları minyatür çizgi romanlar okurlardı. Ya da kendi kültürümüzü muhafaza ediyor olsaydık en azından kendi çocuklarımıza kendi hikayelerimizi okuturduk. ( Bu amaçla çizgi roman okulunu kurduğumuzu ifade edelim.)
Ah ah...Matrakçı Nasuh'tan bihaber yetişmekte okullarda nesiller... https://www.youtube.com/watch?v=xFVILHc4DRE&t=20s Fırsat bulursanız videoya bir göz atın...

Devam edelim konuya...
Çin’den gelen matbaacılık ve Japonca yazı sistemi manganın gelişmesini çok etkilemiştir. Matbaada en çok tercih edilen tahta bloklara oyulmuş olan şablonlarla baskı yapmaktı. Bu yöntemin avantajı mangaların şablonlar kullanılarak tekrar tekrar basılabilmesiydi. Avrupa’da sıralı harflerle baskı yöntemini tercih edilse de, Japonca’nın yazım şeklinden dolayı bu yöntem çok zordu. Japonca yazılırken kullanılan sembollerin sayısından dolayı sırayla dizilmesi hiç pratik değildi. Ayrıca, Japonların Çince’den aldığı ve kendilerine uyarladıkları 10.000’e yakın Kanji sembolu vardır. Her bir sembol de tek başına bir kelime veya sözcük anlamına gelebilir.(Zinhar Japonya'da tiz harf inkılabı yapıla, dil devrimi gerçekleştirile!)

1603-1868 yılları arasında Edo Dönemi’nde savaşların olmaması ve barışın sürmesi ekonomiyi güçlendirdi. Refah artıkça Japonların bir şey alıp okumak için hem paraları hem zamanları oldu. Ayrıca bu dönemde birçok köylünün ve tüccarın da alım gücü arttı. Bir de, ücretini ödeyerek çocuklarını daha önce sadece asillerin gidebildiği okullara gönderebilmeye başladılar. Haliyle okur yazar oranı da arttı ve bu da daha çok manga okuyabilecek kişi demekti.

İnsanların köylerden büyük şehirlere yerleşmeye başlaması da manganın gelişmesini etkiledi. Şehirlerde yoğunlaşan insanların ürettikleri farklı eserler kültürel akımlar yaratmaya başladı. Bu akımların bir parçası olarak günümüzün mangalarını anımsatacak Kibyoshi adı verilen yayınlar çıktı. Kibyoshi genelde mizahi hikayeler anlatan resimli yazılardır. Amerika'da ise Hogart tarafından bu tarz çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Bunları biraz mizah dergilerine benzetmek çok da yanlış olmaz. Kibyoshi, günlük olayları konu aldığı ve günlük konuşma dili kullandığı için bir kısım insan tarafından aşağı bile görülürdü. Çünkü o zamanlar, geçmiş ve hayali öğeleri konu alan, ve geleneksel süslü Japonca ile yazılan sanat eserleri itibar görüyordu.

Resimlerle hikayelerin anlatılması kültürünün içinde Shunga adında pornografik tasvirler de yapılmaktaydı.

1815’de Katsushika Hokusai tarafından içinde ilk kez manga kelimesi olan Hakusai Manga isimli çizimler yayınlandı. Hakusai Manga, Kibyoshi gibi hem hikaye hem de çizim içermiyordu. İçinde sadece çizimler vardı. Bundan dolayı bu çizimlerin tam olarak manga olup olmadığı tartışılan bir konudur.

1840 yılına doğru yönetim birçok yayını yasakladı. Özellikle güncel konulardan bahseden Kibyoshi de bu yasaklardan çok etkilendi. Böylece bir süreliğine manganın gelişip yayılması çok mümkün olmadı.


Meiji Dönemi denilen sürece girdiğinde Japonya'da 1889’da gelen Anayasa ile yayınlardaki yasaklar biraz olsun kalktı. Ama tabii ki yönetim, uygun bulmadığı konularda yapılan yayınları yine engellemeye devam etti.

Batının etkisiyle hikayeli çizimlerin konusu daha politikleşti ve içindeki yazılar kısaltıldı. Resim eklenmiş Asahi, Mainichi, Yomiuri Shimbun gibi gazeteler çok yaygınlaştı. Böylelikle, politik olmayan çizimli hikayeler yayınlanmaya devam etse bile, bu büyük gazeteler diğer yayınları geride bıraktı.

1920-30’lu yıllarda yönetim yayınlara birçok kısıtlamalar getirdi. Daha sonra Pasifik Savaşı (II. Dünya Savaşı’nın Asya Pasifik ayağı) döneminde çizimler daha çok propaganda materyallerine dönüştü. 1945’de biten Pasifik Savaşı’ndan sonra manga hızla gelişmeye başladı. Hatta sinema ve romanlara oranla çok daha hızlı gelişti. Bunun nedeni olarak Japonya’yı işgal eden Amerikanlar’da çizgi romanın çok popüler olması (zaten bu dönemde toplum epeyi bir Amerikanlaşma geçiriyor), Manganın uygun fiyata alınabilmesi ve ayrıca film çekimine kıyasla çok daha küçük bütçeyle hazırlanması,
Filme oranla manganın yapımının çok daha az vakit alması, İnsanların rahat harcama yapabileceği bir dönemin başlaması gibi nedenleri sayabiliriz.

II. Dünya Savaş’ı sonrasındaki dönemde mangalar bildiğimiz şekliyle düzenli olarak yayınlanmaya başladı. Hatta denilebilir ki Almanlar savaş sonrası Vodvil tarzı eserleriyle Bertol Brecht ile tiyatro sanatıyla hayata tutunmuşlar, Japonlarda Manga ile... Savaşın travmasını bir nevi hafifleterek hayata tutunmuşlardır.
Batıdan da etkilenerek manganın kendine özgü stili gelişti. Mesela Astro boy mangasının çiziminin Disney’den esinlendiği örneği verilir. Bir diğer örnek ise, mangalardaki koca gözlerin batıdaki çizgi romanlardan geldiğinin anlatılmasıdır.

Amerika’daki yerel animasyonlara kıyasla daha ucuz olduğu için tercih edilen Japon animeleri sayesinde yurtdışında manga merağı oluşmaya başlar. 1960’larda Astro Boy isimli manganın animesi Amerika’da gösterilir ve çok tutar. Amerika’da çok popüler olan bir diğer anime ise büyük robotlar ve bunların pilotlarını konu alan Mazinger Z’dir.

1960 -70 yıllarındaki manganın tarihinden bahsetmek için manganın farklı türlerini ve alt kategorilerini anlatmak gerekir. Sadece genel olarak erkekler için yayınlanan shounen manga, kızlar için olan shoju manga ve Gekiga’dan (grafik hikayeler) bahsedeceğim.

Shoju ve Shonen mangada konuların işleyiş şekli yetişkin ve çocuk okurlar için farklıdır. Shonen manga, yani genç erkekler için yapılan, aksiyon ve macera gibi bir zamanlar sadece erkelerin ilgi alanı olduğuna inanılan mangalardır. Erkekler için mangalar olur da, kızlar için olmaz mı. Shoju mangalar ilk çıktığında işlenen esas konu, kadınlara toplum tarafından dayatılan baskıcı rollerden özgürleşme çabasıydı. Bir süre sonra shoju mangada konular aşk ve ilişkilere yoğunlaştı..

Son olarak bir de Gekiga diye adlandırılan karanlık ve dramatik çizimler var. Bunlar mangaların işlediği konular ile yetinmeyenlerin yarattığı eserlerdir. Gekiganın öncülerinden Yoshihiro Tatsumi’e göre, o dönemin mangaları çok çocuksu ve eğlenceli bir tarzdaydı. Gekiga ise bunun tam tersi, tamamen yetişkinler için karanlık konular içermektedir. Şiddet, cinsellik ve o dönemin mangalarında daha önce işlenmesi tabu görülen her konuyu işlediği için bu mangalar “zararlı manga” olarak bile görülmüştür.

***
Günümüze gelecek olursak...Bizdeki etkilerine bir bakınalım dilerseniz.
Ortaokul ve lise çağındaki çocuklar arasında çok popülerleşen mangaların denetimden uzak olması tepkiyi hak etmektedir. Mangaların çoğunda şiddet, porno ve LGBT içerikler yer alıyor. Olayın ciddiyetinde olan Pedagoglar, “Ergenlik gibi hormonların çok hızlı değiştiği bir dönemde, bunu gören çocuk denemek ister. Mutlaka denetlenmeli.” diye konuşmaktalar.

İnternetten bile kolayca erişilebilen mangaların çoğunda şiddet, porno ve LGBT içerikler yer alıyor. Biz de bu tür içeriklerin kısıtlanması gerektiğini ifade etmekteyiz. “Akımları bir kenara bırakıp kendi değerlerimize sahip çıkmalıyız.”

Mangalar, çizgi filmler, diziler, dijital içerikler LGBT dayatması hayatın her alanında. Eşcinsel içeriklerin bu kadar kolay erişilebilir olmasının çocuklar üzerinde yaratacağı etkiyi görmezden gelemeyiz. “İnsan dünyaya yeme, içme gibi cinsellik dürtüleri ile geliyor. Merak doğamızda var. Biyolojik olarak bu şekilde dünyaya gelenler, tıbbi müdahale ile yoluna devam ediyor. Bu mesele değil. Ancak bu konunun çocuklara özendirilmesi yanlış. Merak etmek doğamızda var. Ancak bu tür uyaranlarla merak yanlış yönlendiriliyor. Ergenlik gibi hormonların da çok hızlı değiştiği bir dönemde, çocuk bunu gördüğü zaman denemek isteyecektir. Bu ortamın içinde merakını öldürebilecek çocuk sayısı çok azdır. Çünkü onlar çocuk, muhakeme gücü gelişmemiş, hormonlarının etkisi var. Kural ve yasaklarla bu tür yayınlara erişim engellenmeli. Deneyen çocuk, yeni tavizler de verecektir. Ergenlik diyebileceğimiz 9 yaştan itibaren çevresel uyaranlar aileler tarafından çok dikkatle seçilmeli.”

“Aileler çok uyanık olmalı, bilgili olacak kendini geliştirecek, çocuğundan haberdar olacak. Sabun gibi… Sabunu ne kadar sıkarsanız o kadar elinizden kaçar ama ne kadar gevşek tutarsanız da yine o kadar kolay kayar. Ortasını bulmak zorundayız. Kurallarımız lastik gibi olmalı. Hafif esnetebilirsiniz ama kopmayacak kadar… Bunun için de aileler çocuklarını ve yaşlarının dönem özelliklerini çok iyi tanımalı, bilmeliler. 12 yaş ve üstün akran grupları ön plana çıkar. Toplumumuzda ergenlik dönemi yanlış algılanıyor. Çocuğun hormonları çok yüksek, dürtüler ön planda, akran grubu tarafından kabul görmek, beğenilmek istiyor. Vücuduna ilişkin şikayetleri var. Sakarlıklar yaşıyor. İşte bu dönemde çocuğumuzla daha fazla ilgileneceğiz. Arkadaş gruplarına çok dikkat edilmeli. Nasıl bir grubun içinde? Arkadaşları nasıl bir aileden, kültürden geliyor? Evde kapılar kapanıyor. O kapının ardından elinde telefon neler izliyor, neler okuyor?

“Aile her zaman çocuğundan iki gömlek üstte olmayı öğrenecek. Hep önden gidecek. Netflix mi izliyor, o zaman biz de izleyeceğiz neler izlediğini araştıracağız. Eğitim evde başlar. Çocuğa evde hangi atmosferi hissettirdiysek, çocuk dışarıda da o atmosferi hisseder. Biz çocuğumuzun hamurunu güzel şeylerle yoğurursak dışarıda da iç disiplini sağlayacaktır. Aile, çocuğun yakıtı bittiğinde gelip alacağı benzin istasyonu gibidir. Çevresel uyaranlar çok fazla ise yakıtı bir yere kadar kullanır. Bir süre sonra akranları tarafından onay görmek ve gördüğünü işlemek ister. İşte bu yüzden medyadan tutun, akademik, sosyal toplumsal bütün anlamlarda çevreyi çocukların yaşına uygun şekilde düzenlemek durumundayız.”

İnternette yayınlanan mangaların bir kısmında +18 içerik uyarısı var. Bir pencere açılıp erişmek istediğiniz alanın +18 içeriğe sahip olduğunu bildiriyor. Pencerenin altındaki “tamam” butonunu tıkladığınızda istediğiniz bütün içeriklere serbestçe ulaşabiliyorsunuz. Bu tür içeriklerin +18 uyarısı ile verilmesi yeterli değildir.Bu siteler engellenmeli. Eskiden televizyonlarda şifreli kanallar vardı. Erişim kolaylaştı. Bu içeriklere çocukların ulaşması teknik düzenlemelerle engellenmeli.”

Çocuk odasına kapanıyorsa, biz de espirili yollar bulacağız. Bir gün meyve hazırlayacağız, bir gün mısır patlatacağız, bir gün kahve yapıp yanına gideceğiz. ‘Ben yemek istemiyorum’, ‘Ben içmek istemiyorum’ diyecek. O zaman ‘Ama ben seninle birlikte yemek ve içmek istiyorum’ diyeceğiz. Ona ihtiyacımız olduğunu bilecek. Bazı konuları ona soracağız. Ondan yardım isteyeceğiz. Ailenin her zaman çocuğuna vermesi gereken mesaj, ‘Ne olursa olsun yanındayım’ olmalı. Bazen odasında yalnız kalmak isteyebilir saygı duyacağız. Ama kapı kilitlenmeyecek.”

Çocukluktan ergenliğe geçişte ciddi bir kimlik bunalımı söz konusu olabilir. Çocuklarda cinsellik henüz gelişmemiştir. Bu süreçte kendilerini yeni yeni tanımaya çalışıyorlardır. Sanatçılara, karakterlere öykünme vardır. Böylesine bulanık bir dönemde bu tür içerikler özgürlük olarak kabul edilemez. Özendirme ile bir yönelime kapı açılır. Mangasıyla, filmiyle, dizisiyle bunu sürekli gündemde tutmak bir dayatmadır. Batı’dan fonlanan LGBT dayatması da derhal durdurulmalıdır.

Eşcinsellik, şiddet, porno dayatması Mangayla ilköğretime kadar indi. Anime manga ve Güney Kore dizileri, dansları LGBT propagandası amaçlı. Neredeyse çocuğa evi terk et mesajı veriliyor. Çocuklar bağımlısı olmuş. Bu konu daha geniş kapsamlı işlenmeli.

Son söz:
Unutmayın!
Çocuklarını ihmal eden toplumlar geleceklerini de imha ederler.

Fehmi Demirbağ
23.01. MS2023