13 Şubat 2023 Pazartesi

 AMERİKANYA İLE YAKIN TARİHİMİZ

AmeriKANya "Deprem" dolayısıyla savaş gemilerini sınırlarımıza gönderdi.
Bir de güvenlik gerekçesiyle BM destekli ülkemize girdiklerini düşünsenize bu soysuzların? Ne diyordu Pensilvanya Kardinali "Onlar karılarınıza, kızlarınıza ilişmezler!"
Gavur sevdalılarımız, mandacılarımız dört gözle bunların çizmelerini ülke topraklarında görmek için can atıyorlar.
Rahmetli Oktay Sinanoğlu 1945'te Amerika'nın ülkemizi işgal ettiğini bütün detaylarıyla anlatmıştı. Balgat'a çok büyük bir Amerikan üssü açılmıştı. Şu anki meclis binasının içine Amerikan askeri karargahı yapılmıştı. Amerikan askerinin yapmadığı rezaletler kalmamıştı. İnsanımız sormaya başlamışlardı; "Biz kurtuluş savaşını neden yaptık?" Adeta bir sömürge ülkesine dönmüştük.
2. Dünya savaşına girmemiş ve savaş girmemiş bir ülkenin başkenti işgal altına girmişti. Ebedi şef öleli çok olmuş, Milli şef dönemini yaşıyordu ülke. Daha Kurtuluş Savaşı yaşanırken Amerikan mandası isteyen kişinin iktidar olduğu yıllar.
Akabinde Marshall yardımı...
Fullbrigt...
Kore svaşı ve Nato macerası...
Kovboy yakamıza yapışmıştı bir kere.
Sıcak savaştan soğuk savaşlı günlere...
Kovboy soğuk savaş sonrası da dünyanın jandarmalığına soyunmuştu bu kez.
11 Eylül'le uydurulan İslami terörizm ve sonrasında kanlı çizmeleriyle ümmet coğrafyasını talan ediyordu. Ardında kan ve gözyaşından başka bir şey vaad etmiyordu; demokrasi zokasıyla!
Genişletilmiş Ortadoğu Projesi tıkır tıkır işliyordu. Arz-ı Mevud kapıdaydı. Dijital paganizm, küresel deccalizm, emperyalizm; ne derseniz deyin soluğu Anadolu insanının ensesindedir. Biliyor ki bu toprakların insanları onların cehennemi planlarının tek engelidir.
Ama...
Ben yine de bu katilin-zalimin unutanlar için bu şeytanın yakın tarihte yediği, dolayısıyla yiyebileceği herzeleri hatırlatayım da uyarma görevimi ifa edeyim.
Başlıyoruz:
07.09.1950.
Ankara Yenişehir’de oturan Mr. Morris adındaki Amerikalı uzman kapısınının önünde bıraktığı motorsikletinin çamurluğuna dokunan 11 yaşındaki Turhan adlı çocuğu penceresinden av tüfeği ile vurdu..
Yaralı çocuk hastaneye kaldırıldı.
Mr.Morris görevi başında olduğunu söylediğinden polisler dokunamadı. Amerikalı ceza almadı.
3.01.1953
ABD Kongresi üyelerinden Mr.Sonston, Kongrede yaptığı konuşmada Türkiye'deki Amerikalıların sekreter adı altında metres tuttuklarını söyledi.
20.11.1957
Samsun’da Şehir Gazinosu’nda Amerikalılar M.Kemal’in resmini yırttılar.
1957
yılında Ankara, İzmir ve İstanbul’da yalnız erkek çocukların çalıştırıldığı fuhuş evleri çoğaldığı tespit edildi...!!
30.09.1955
Samsun’da içki içen on kadar Amerikan askeri ara sokaklarda nara atarak gezerken kızlara sarkıntılık yaptılar.
Kendilerini önlemeye çalışan ve efendi olmaya davet eden mahalle bekçisini dövdüler.
Olaya vatandaşlar da müdahil oldu.
Amerikalı askerleri önlemeye gelen bir jandarma eri ve bir bekçiyi saldırıp ağır yaraladılar. Çünkü karşılarındaki er ve bekçiler aldıkları emir nedeniyle Amerikalı askerlere zor kullanama konusunda uyarılmışlardı. Sonunda halk galeyana gelerek Amerikalı askerlerin hepsini dövdü.
28.06.1955
Bir Amerikalı Hilton Oteli asansöründe görevli kıza tecavüz etmeye kalkıştı.
Kızın bağırması üzerine yetişenler kızı kurtardı.
18.03.1959
Bill adındaki bir Amerikalı 15 yaşındaki bir kıza tecavüz etti...
23.04.1959
Tuslog’da çalışan Amerikalılar gece kulubünde Türklere çatarak kavga çıkarttılar. Dışarı çıkartılan Amerikalılar burada da nara atarak etrafa küfredince toplanan halk tarafından yuhalandılar.
Amerikalılar polis kordonu altında evlerine götürüldüler..
13.08.1959
Amerikalı çavuşların yönettiği büyük bir kaçakçılık çetesi yakalandı. İki Amerikalı general ve iki albaydan oluşan bir heyet Türkiye’ye geldi.
Bu heyetten sonra bir başka heyet daha Türkiye’ye gelerek olayın basına yansımaması için uyarıda bulundular.
Heyet hükümetten bu işi kapatmasını istedi. Mahkemeye yayın yasağı kondu. İki Amerikalı mahkeme esnasında tanıkların önünde Atatürk’e küfretti.
Bütün bu olanlara ve tanıklara rağmen Amerikalılar delil yetersizliği gerekçe gösterilerek bütün suçlardan beraat ettiler.
14.09.1959
Amerikalı bir çavuşun evini randevu evine çevirdiği tespit edildi 3 Amerikalı fuhuş yaparken yakalandı.
7.11.1959
Tarihi itibarıyle Türkiye içerisinde serbestçe çalışan dört Amerikan mahkemesi vardı. Amerikalılar Türkiye’de 300’den fazla suç işlemişlerdi.
15.04.1961
ABD'li astsubay Calvin Hubert,yol dışında çimenlikte uyumakta olan erimizi cipiyle kasten çiğneyerek öldürdü.Polislere görevli olduğunu söyleyerek serbest kaldı
18.04.1961
ABD'li bir subay biri 12 yaşında olan 2 Türk çocuğunu arabası ile çiğneyerek öldürdü
Ceza almadı..
15.06.1961
Evinde fuhuş yaptıran Amerikalı karakola gelmeyi reddetmişse de polis kendisini karakola götürdü. Amerikalının küçük yaştaki kızları çalıştırdığı tespit edildi.
16.07.1961
Amerikalılar plajda halka hücum ettiler.Polislere görevli olduklarını söylediler.Ceza almadılar.
18.03.1962
Bir Amerikalı çavuş Gebze yolu üzerinde bir Türkü çiğneyerek öldürdü.
7.10.1962
Amerikalı kadın Binbaşı Miltret Butler bir Türkü çiğneyerek öldürdü...
21.10.1962
Adana İncirlik Üssü Sendika Başkanı Canan Bıçakçı bir açıklama yaparak üste çalışan Türk görevlilere Amerikalıların kötü davrandığını, sürekli hakaret bulunduklarını ve küfür ettiklerini söyledi.
22.10.1962
Amerikalı Çavuş John Menemen'de bir Türkü çiğneyerek öldürdü
11.08.1963
İzmir’de büyük seks partisi. Radar üssünde görev yapan Amerikalılar seks partisi düzenlediler.
Camlar açık olduğu için halk ortalıkta dolaşan çırılçıplar kızlar görünce polise haber verdiler..
Amerikalılar gelen polislere görev başında olduklarını söyleyince polis müdahale edemedi.
15 kadar küçük kıza tecavüz edildiği halde, Amerikalılara dokunulamadı.
6.05.1964
Tuslog’da görevli bir Amerikalı yüzbaşı ve çavuş Türk bayrağına hakaret etti.
11.05.1964
Bayrağı yırtan bir Amerikalı Wilburd Martin “Bütün Türkler …. Çocuğudur” diyerek hakaret etti.
13.06.1964
Bir Amerikalı asker Türk kadınına cebren tecavüz etti.
24.06.1964
Adana’da John adındaki bir Amerikalı çavuş mahalle bekçisini vurdu
Bekçi Resul ağır yaralandı.
28.11.1964
Bir Amerikalı çavuş zorla bir kızın evine girmek istedi. Mahalle halkı kızın bağırması üzerine olaya engel oldu.
Kız sinir krizleri geçirdi.
6.12.1964
Ankara. Amerikalı çavuş Veysel adındaki Türkü arabasıyla ezdi..
10.04.1966
Ankarada çavuş Glen bütün mahallenin gözü önünde bir bayanın kapısına dayandı kırmak istedi vatandaşlar engel oldu.
16.05.1966
Büyükada'da 30 Amerikan askeri içki içtikten sonra etrafa saldırdı, vatandaşları dövdü sarhoş Amerikan askerlerine polis müdahale edemedi.
6.08.1966
Çavuş Keith Esentepe’de Mediha isimli bir kadını ezerek ölümüne sebebiyet verdi.
Aynı tarihte Diyarbakır’a 20 kilometre uzaktaki Pirinçlik hava alanında korumakla görevli Türk birliğinin başındaki subaya Amerikalı subay silah çekti.
Birliğin başındaki Türk teğmenin adı Yılmaz Baysan’dı. Amerikalılar teğmeni silah zoruyla hapsettiler. Türk birliğindeki diğer askerler silahlarını alarak komutanlarını kurtardılar.
16.61961
Amerikalı S.W TopkapıSarayı Bağdat Köşkünden sedef kakmalı takımları çalarken yakalandı.
İfadesinde Türkiye’yi çok sevdiğini amacının hırsızlık değil Türkiye’den anı götürmek olduğunu söyledi.
Amerikalıların Türkiye’de işledikleri suçlara büyük ölçüde sansür uygulanmış, sadece Amerikalıların isimleri değil mağdurların isimleri bile gizli tutulmuştur.
...
O yılların hükümetleri de TCK 163. madde ile, 5816 madde ile, özellikle İRTİCA ile mücadele ediyordu. AYİN adını verdikleri iddialarla Tesbih çeken parmaklarla mücadele ediyorlardı.
...
Hatırlatayım istedim.
FEHMİ DEMİRBAĞ

1 Şubat 2023 Çarşamba

 NOKTALAMA İŞARETLERİ


Nokta ( . )
1. Cümlenin sonuna konur: Vikipedi, kâr amacı gütmeyen dijital bir ansiklopedidir.
2. Bazı kısaltmaların sonuna konur: Alb. (albay), Dr. (doktor), Yrd. Doç. (yardımcı doçent), Prof. (profesör), Cad. (cadde), Sok. (sokak), s. (sayfa), sf. (sıfat), vb. (ve başkası, ve benzeri, ve benzerleri, ve bunun gibi), Alm. (Almanca), Ar. (Arapça), İng. (İngilizce) vb.
3. Sayılardan sonra sıra bildirmek için konur: 3. (üçüncü), 15. (on beşinci); II. Mehmet, XIV. Louis, XV. yüzyıl; 2. Cadde, 20. Sokak, 4. Levent vb.
4. Arka arkaya sıralandıkları için virgülle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta konur: 3, 4 ve 7. maddeler; XII - XIV. yüzyıllar arasında vb.
5. Bir yazının maddelerini gösteren rakam veya harflerden sonra konur:
I.

1.

A.

a.

II.

2.

B.

b.

6. Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: 29.5.1453, 29.X.1923 vb.
Uyarı: Tarihlerde ay adları yazıyla da yazılabilir. Bu durumda ay adların­dan önce ve sonra nokta kullanılmaz: 29 Mayıs 1453, 29 Ekim 1923 vb.
7. Saat ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: Tren 09.15'te kalktı. Toplantı 13.00'te başladı.
8. Kitap, dergi vb.nin künyelerinin sonuna konur: Agâh Sırrı Levend, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, TDK Yayınları, Ankara, 1960.
9. Dört ve dörtten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır ve araya nokta konur: 1.000, 326.197, 49.750.812 vb.
10. Web adreslerinde kullanılır: www.cizgiromanokulu.org
11. Matematikte çarpma işareti yerine kullanılır: 4.5=20, 12.6=72 vb.


Virgül ( , )
1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur: Fırtınadan, soğuktan, karanlıktan ve biraz da korkudan sonra bu sı­cak, aydınlık ve sevimli odanın havasında erir gibi oldum. (Halide Edip Adıvar)
2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur: Umduk, bekledik, düşündük. (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
3. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur: Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini karşılamaya atılan bir genç kadın gibi koltuğundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle açmaya gelmişti. (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
4. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur: Şimdi, efendiler, müsaade buyurursanız, size bir sual sorayım. (Mustafa Kemal Atatürk)
5. Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına ko­nur:
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam! (Ahmet Haşim)
6. Tırnak içinde olmayan alıntı cümlelerinden sonra konur: Aç karnına sigara içmekle hiç de iyi etmiyorsun, dedi. (Necati Cumalı)

NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre tırnak içinde aktarılan bir anlatımın sonuna virgül konabilir:
"Sözcüklere boş yere harcamayacak kadar çok seviyorum," diyen ozandan dilimize pek az şiir çevrilmiştir.
7. Konuşma çizgisinden sonraki alıntı cümlesinin bitimine konur: – Bu akşam Datça'ya gidiyor musunuz, diye sordu.
8. Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur:
Bahçe kapısını açtı. Sermet Bey'e,
– Bu anahtar köşkü de açar, dedi. (Ömer Seyfettin)
9. Kendisinden sonraki cümleye bağlı olarak ret, kabul ve teşvik bil­diren hayır, yok, evet, peki, pekâlâ, tamam, olur, hayhay, başüstüne, öyle, haydi, elbette gibi kelimelerden sonra konur: Peki, gideriz. Olur, ben de size katılırım. Hayhay, memnun oluruz. Haydi, geç kalıyoruz.
10. Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime grup­larıyla yapı ve anlam bakımından bağlantısı olmadığını göstermek ve anlam karışıklığını önlemek için kullanılır: Bu gece, eğlenceleri içlerine sinmedi. (Reşat Nuri Güntekin)
11. Hitap için kullanılan kelimelerden sonra konur: Efendiler, bilirsiniz ki hayat demek, mücadele, müsademe demektir. (Mustafa Kemal Atatürk)
Sayın Başkan,
Sevgili Kardeşim,
Değerli Arkadaşım,
12. Sayıların yazılışında kesirleri ayırmak için kullanılır: 38,6 (otuz sekiz tam, onda altı), 0,45 (sıfır tam, yüzde kırk beş)
13. Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur: Ancak yemekte bir karara varıp, arkadaşına dikkatli dikkatli bakarak konuştu.
Uyarı: Metin içinde zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra virgül konmaz: Meydanlığa varmadan bir iki defa İsmail kendisini gördü mü diye kahveye baktı. (Necati Cumalı)
14. Özne olarak kullanıldıklarında bu, şu, o zamirlerinden sonra konur: O, eski defterleri çoktan kapatmış, Osmanlıya kucağını açmıştı. (Tarık Buğra)
15. Kitap, dergi vb.nin künyelerinde yazar, eser, basımevi vb. maddelerden sonra konur: Falih Rıfkı ATAY, Tuna Kıyıları, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1938.
Yazarın soyadı önce yazılmışsa soyadından sonra da virgül konur: ERGİN, Muharrem, Dede Korkut Kitabı, Ankara, 1958.
Uyarı: Metin içinde ve, veya, yahut, ya ... ya bağlaçlarından önce de sonra da virgül konmaz: Nihat sabaha kadar uyuyamadı ve şafak sökerken Faik'e bol teşek­kürlerle dolu bir kâğıt bırakarak iki gün evvelki cephe dönüşü kıyafeti ile sokağa fırladı. (Peyami Safa)
Uyarı: Cümlede pekiştirme ve bağlama görevinde kullanılan da / de bağlacından sonra virgül konmaz: İmlamız lisanımız düzelince, lisanımız da kafamız düzelince düzele­cek çünkü o da ancak onlar kadar bozuktur, fazla değil! (Yahya Kemal Beyatlı)
Uyarı: Metin içinde -ınca / -ince anlamıyla zarf-fiil görevinde kulla­nılan mı / mi ekinden sonra virgül konmaz: Öyle zekiler vardır, konuştular mı ağızlarından bal akıyor sanırsın. (Attila İlhan)
Uyarı: Şart ekinden sonra virgül konmaz: Gör gözlerinle de aklın yatarsa anlatıver millete. (Tarık Buğra)

Noktalı virgül ( ; )
1. Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur: Erkek çocuklara Doğan, Tuğrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir.
2. Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayır­mak için konur: Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum.
3. İkiden fazla eş değer ögeler arasında virgül bulunan cümlelerde özneden sonra noktalı virgül konabilir: Yeni usul şiirimiz; zevksiz, köksüz, acemice görünüyordu. (Yahya Kemal Beyatlı)

İki nokta ( : )
1. Kendisiyle ilgili örnek verilecek cümlenin sonuna konur:
Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem.
2. Kendisiyle ilgili açıklama verilecek cümlenin sonuna konur:
Bu kararın istinat ettiği en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi: Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. (Mustafa Kemal Atatürk)
3. Ses bilgisinde uzun ünlüyü göstermek için kullanılır: a:ile, ka:til, usu:le, i:cat.
4. Karşılıklı konuşmalarda, konuşan kişiyi belirten sözlerden sonra konur:
Bilge Kağan: Türklerim, işitin!
Üstten gök çökmedikçe,
alttan yer delinmedikçe
ülkenizi, törenizi kim bozabilir sizin?
Koro: Göğe erer başımız
başınla senin!
Bilge Kağan: Ulusum birleşip yücelsin diye
gece uyumadım, gündüz oturmadım.
Türklerim Bilge Kağan der bana.
Ben her şeyi onlar için bildim.
Nöbetteyim! (A. Turan Oflazoğlu)
5. Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur:
– Buğdayla arpadan başka ne biter bu topraklarda?
Ziraatçı sayar:
– Yulaf, pancar, zerzevat, tütün... (Falih Rıfkı Atay)
6. Web adreslerinde kullanılır: https://tr.
7. Matematikte bölme işareti olarak kullanılır: 56:8=7, 100:2=50 vb.

Üç nokta ( ... )
1. Anlatım olarak tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur: Ne çare ki çirkinliği hemencecik ve herkes tarafından görülüveri­yordu da bu yanı... (Tarık Buğra)
2. Kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten dolayı açık yazılmak is­tenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur: Kılavuzu karga olanın burnu b...tan çıkmaz.
3. Alıntılarda başta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümle­rin yerine konur: ... derken şehrin öte başından boğuk boğuk sesler gelmeye başladı... (Tarık Buğra)
4. Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal dünyasına bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur: Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel)
5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur:
Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar:
— Koca Ali... Koca Ali, be!.. (Ömer Seyfettin)
Uyarı: Ünlem ve soru işaretinden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir: Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan. (Tarık Buğra)
NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre ünlem ve soru işaretinden sonra üç noktanın üçü de konur:
Ne iyi çocuktu!...
Akşam mı gelecekler?... Saat kaçta?...
6. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevap­larda kullanılır:
— Yabancı yok!
— Kimsin?
— Ali...
— Hangi Ali?
— ...
— Sen misin, Ali usta?
— Benim!..
— Ne arıyorsun bu vakit buralarda?
— Hiç...
— Nasıl hiç? Suya çekicini mi düşürdün yoksa!..
— !.. (Ömer Seyfettin)
Uyarı: Üç nokta yerine iki veya daha çok nokta kullanılmaz.

Soru işareti ( ? )
1. Soru eki veya sözü içeren cümle veya sözlerin sonuna konur: Ne zaman tükenecek bu yollar, arabacı? (Faruk Nafiz Çamlıbel)
2. Soru bildiren ancak soru eki veya sözü içermeyen cümlelerin sonuna konur:
Gümrükteki memur başını kaldırdı:
— Adınız?
3. Bilinmeyen, kesin olmayan veya şüpheyle karşılanan yer, tarih vb. durumlar için kullanılır: 1496 (?) yılında doğan Fuzuli...
Uyarı: mı / mi ekini alan yan cümle temel cümlenin zarf tümleci olduğunda cümlenin sonuna soru işareti konmaz: Akşam oldu mu sürüler döner. Hava karardı mı eve gideriz.
Uyarı: Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona konur: Üsküdar'dan mı, Hisar'dan mı, Kavaklardan mı? (Yahya Kemal Beyatlı)

Ünlem işareti ( ! )
1. Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümle veya ibarele­rin sonuna konur: Ne mutlu Türk'üm diyene! (Mustafa Kemal Atatürk)
2. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur: Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! (Yahya Kemal Beyatlı)
Uyarı: Ünlem işareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabi­leceği gibi cümlenin sonuna da konabilir: Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel)
3. Alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırılmak istenen sözden hemen sonra yay ayraç içinde ünlem işareti kullanılır: İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş (!).

Kısa çizgi ( - )
1. Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur:
Soğuktan mı titriyordum, yoksa heyecandan, üzüntüden mi bil-
mem. Havuzun suyu bulanık. Kapının saatleri 12'yi geçmiş. Kanepe-
lerde kimseler yok. Tramvay ne fena gıcırdadı! Tramvayda-
ki adam bir tanıdık mı idi acaba? Ne diye öyle dönüp dönüp baktı?
Yoksa kimseciklerin oturmadığı kanepelerde bu saatte pek başıboş-
lar mı oturur? (Sait Faik Abasıyanık)
2. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur, bitişik yazılır: Küçük bir sürü -dört inekle birkaç koyun- köye giren geniş yolun ağzında durmuştu. (Ömer Seyfettin)
3. Kelimelerin kökleri, gövdeleri ve eklerini birbirinden ayırmak için kullanılır: al-ış, dur-ak, gör-gü-süz-lük vb.
4. Fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır: al-, dur-, gör-, ver-; başar-, kana-, okut-, taşla-, yazdır- vb.
5. İsim yapma eklerinin başına, fiil yapma eklerinin başına ve sonuna konur: -ak, -den, -ış, -lık; -ımsa-; -la-; -tır- vb.
6. Heceleri göstermek için kullanılır: a-raş-tır-ma, bi-le-zik, du-ruş-ma, ku-yum-cu-luk, prog-ram, ya-zar-lık vb.
7. Arasında, ve, ile, ila, ...-den ...-e anlamlarını vermek için kelimeler veya sayılar arasında kullanılır: Aydın-İzmir yolu, Türk-Alman ilişkileri, Ural-Altay dil grubu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 09.30-10.30, Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşması, Manas Destanı'nda soy-dil-din üçgeni, 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı, Türkçe-Fransızca Sözlük vb.
Uyarı: Cümle içinde sayı adlarının yinelenmesinde araya kısa çizgi konmaz: On on beş yıl. Üç beş kişi geldi.
8. Matematikte çıkarma işareti olarak kullanılır: 50-20=30
9. Sıfırdan küçük değerleri göstermek için kullanılır: -2 °C

Uzun çizgi ( — )
Yazıda satır başına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır. Buna konuşma çizgisi de denir:

Frankfurt'a gelene herkesin sorduğu şunlardır:
— Eski şehri gezdin mi?
— Rothschild'in evine gittin mi?
— Goethe'nin evini gezdin mi? (Ahmet Haşim)
Oyunlarda uzun çizgi konuşanın adından sonra da konabilir:

Sıtkı Bey — Kaleyi kurtarmak için daha güzel bir çare var. Gerçekten ölecek adam ister.
İslam Bey — Ben daha ölmedim. (Namık Kemal)
Uyarı: Konuşmalar tırnak içinde verildiğinde uzun çizgi kul­lanılmaz: Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu: "Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?" (Faruk Nafiz Çamlıbel)

Eğik çizgi ( / )
1. Dizeler yan yana yazıldığında aralarına konur: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak / O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak / O benimdir, o benim milletimindir ancak. (Mehmet Akif Ersoy)
2. Adres yazarken apartman numarası ile daire numarası arasına ve semt ile şehir arasına konur: Altay Sokağı No.: 21/6 Kurtuluş / ANKARA
3. Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: 18/11/1969, 15/IX/1994 vb.
4. Dil bilgisinde eklerin farklı biçimlerini göstermek için kullanılır: -a /-e, -an /-en, -lık /-lik, -madan /-meden vb.
5. Web adreslerinde kullanılır: https://tr.
6. Matematikte bölme işareti olarak kullanılır: 70/2=35
7. Fizik, matematik vb. alanlarda birimler arası orantıları gösterirken eğik çizgi araya boşluk konulmadan kullanılır: g/sn (gram/saniye)
Ters eğik çizgi ( \ )
Bilişim uygulamalarında art arda gelen dizinleri birbirinden ayırt etmek için kullanılır: C:\Belgelerim\Türk İşaret Dili\Kitapçık.indd

Tırnak işareti ( " )
1. Başka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan sözler tır­nak içine alınır: Türk Dil Kurumu binasının yan cephesinde Mustafa Kemal Atatürk'ün "Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir." sözü yazılıdır.
Uyarı: Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru işareti, ünlem işareti vb.) tırnak içinde kalır: "İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur!" diyorlar. (Yahya Kemal Beyatlı)
2. Özel olarak vurgulanmak istenen sözler tırnak içine alınır: Yeni bir "barış taarruzu" başladı.
3. Cümle içerisinde eserlerin ve yazıların adları ile bölüm başlıkları tırnak içine alınır: "Yazım Kuralları" bölümünde bazı uyarılara yer verilmiştir.
Uyarı: Cümle içerisinde özel olarak belirtilmek istenen sözler, kitap ve dergi adları ve başlıkları tırnak içine alınmaksızın eğik yazıyla dizilerek de gösterilebilir: Cahit Sıtkı'nın Şairin Ölümü şiirini Yahya Kemal çok sevmişti. (Ahmet Hamdi Tanpınar)
Uyarı: Tırnak içine alınan sözlerden sonra gelen ekleri ayırmak için kesme işareti kulla­nılmaz: Elif Şafak'ın "Bit Palas"ını okudunuz mu?
4. Bilimsel çalışmalarda künye verilirken makale adları tırnak içinde yazılır.

Tek tırnak işareti ( ' )
Tırnak içinde verilen cümlenin içinde yeniden tırnağa alınması gereken bir sözü, ibareyi belirtmek için kullanılır: "Mustafa Kemal Atatürk henüz 'Gazi Mustafa Kemal Paşa' idi. Benden ona dair bir kitap için önsöz istemişlerdi." (Falih Rıfkı Atay)

Yay ayraç ( )
1. Cümledeki anlamı tamamlayan ve cümlenin dışında kalan ek bilgiler için kullanılır. Yay ayraç içinde bulunan ve yargı bildiren anlatımların sonuna uygun noktalama işareti konur: Anadolu kentlerini, köylerini (Köy sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek bile görmek için değil, kendimizi göstermek için geziyoruz. (Nurullah Ataç)
NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre bir tümcenin sonunda ayraç içinde açıklama yapılmışsa ve ayraç içindeki tümcenin ilk sözcüğü özel ad değilse küçük yazılır, nokta kapama ayracından sonra konur:
Kitap basımı son yıllarda hızla artmaktadır (niceliksel artışın, niteliksel artış anlamına gelip gelmediği tartışılabilir).
NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre ayraç içine alınan bir anlatım, içinde kullanıldığı tümcenin bir öğesi [Türk Dil Kurumuna göre öge] durumundaysa sonuna nokta konmaz:
İlk konuşmamı (1980'lerde, yine bu kentte yapmıştım) anımsıyorum.
O zaman, yorgun ve umutsuz (hatta dünyaya küsmüş) biriydim.
2. Özel veya cins isme ait ek, ayraçtan önce yazılır: İmek fiilinin (ek fiil) geniş zamanı şahıs ekleriyle çekilir.
3. Tiyatro eserlerinde ve senaryolarda konuşanın hareketlerini, durumunu açıkla­mak ve göstermek için kullanılır:
İhtiyar – (Yavaş yavaş Kaymakam'a yaklaşır.) Ne oluyor beyefendi? Allah rızası için bana da anlatın... (Reşat Nuri Güntekin)
4. Alıntıların aktarıldığı eseri, yazarı veya künye bilgilerini göstermek için kullanılır: Cihanın tarihi, vatanı uğrunda senin kadar uğraşan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sahip ol­maya hak kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir ya kimsenin. (Ahmet Hikmet Müftüoğlu)
5. Alıntılarda, alınmayan kelime veya bölümle­rin yerine konulan üç nokta, yay ayraç içine alınabilir.
6. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için kullanılan ünlem işareti yay ayraç içine alınır: Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.
7. Bir bilginin şüpheyle karşılandığını veya kesin olmadığını gös­termek için kullanılan soru işareti yay ayraç içine alınır: 1496 (?) yılında doğan Fuzuli...
8. Bir yazının maddelerini gösteren sayı ve harflerden sonra kapama ayracı konur:
I)

1)

A)

a)

II)

2)

B)

b)

Köşeli ayraç ( [ ] )
1. Ayraç içinde ayraç kullanılması gereken durumlarda yay ayraçtan önce köşeli ayraç kullanılır: Halikarnas Balıkçısı [Cevat Şakir Kabaağaçlı (1886-1973)] en güzel eserlerini Bodrum'da yazmıştır.
2. Metin aktarmalarında, çevirilerde, alıntılarda çalışmayı yapanın eklediği sözler için kullanılır: Eldem, Osmanlıda en önemli fark[ın], mezar taşının şeklinde ortaya çık[tığını] söyledikten sonra... (Hilmi Yavuz)
3. Kaynak olarak verilen kitap veya makalelerin künyelerine ilişkin bazı ayrıntıları göstermek için kullanılır: Reşat Nuri [Güntekin], Çalıkuşu, Dersaadet, 1922. Server Bedi [Peyami Safa]

Kesme işareti ( ' )
1. Özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır: Kurtuluş Savaşı'nı, Mustafa Kemal Atatürk'üm, Türkiye'mizin, Fatih Sultan Mehmet'e, Muhibbi'nin, Gül Baba'ya, Sultan Ana'nın, Mehmet Emin Yurdakul'dan, Kâzım Karabekir'i, Yunus Emre'yi, Ziya Gökalp'tan, Refik Halit Karay'mış, Ahmet Cevat Emre'dir, Namık Kemal'se, Şinasi'yle, Alman'sınız, Kırgız'ım, Karakeçili'nin, Osmanlı Devleti'ndeki, Cebrail'den, Çanakkale Boğazı'nın, Samanyolu'nda, Sait Halim Paşa Yalısı'ndan, Resmî Gazete'de, Millî Eğitim Temel Kanunu'na, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği'ni, Eski Çağ'ın, Yükselme Dönemi'nin, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı'na vb.
NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre kimi özel adlara getirilen ekler kesme imiyle ayrılmaz. Çünkü bu tür özel adlar, bir kişiyi değil toplulukları, toplulukların düşünce ve eylem biçimlerini yansıtmakta, bu nedenle üst üste ekler alabilmektedir:
Atatürkçü, Atatürkçünün, Atatürkçülük, Türkün, Türklük, Türklüğün, Türklerin, Ankaralı, Ankaralının, Avrupalılaşmak, Almanın, Almanların, Rumun, Rumların...
"Türkiyesiz bir çağdaş dünya düşünülebilir mi?"
"Yeşil adada kalıcı barış, Türkün ve Rumun birbirini iyi anlamasıyla kurulacaktır."
NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre kişi, ülke, kent vb. adlarıyla kurulan kimi tamlamalarda, ikinci ada getirilen ek (tamlanan eki), kesme imiyle ayrılmaz:
Mustafa Kemal'in Türkiyesi, Atatürk Türkiyesi; (benim) Ankaram, Atatürküm, 1950'lerin İstanbulu...
NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre "Tanrı, Allah, Tanrıça, Rab, Mevla, Yaradan" gibi adların yer aldığı deyimlerin, bu adlardan türetilenlerle bileşik [Türk Dil Kurumuna göre birleşik (kelime)] sözcüklerle terimlerin kullanım sıklığı düşünülerek ikili yazıma yol açmamak için, bu sözcüklere getirilen ekler kesme imiyle ayrılmaz:
Tanrım, Allahım, Tanrıcı, Tanrısal; Tanrının günü, Allahından bulsun, Allaha emanet, Allahtan kork, Rabbim seni korusun, Yaradana sığınıp...
NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre semt, mahalle, alan, bulvar, sokak adlarına gelen ekler kesme imiyle ayrılmayabilir:
Mamaktan, Kadıköyün, Beyoğlunun; Atatürk Bulvarının, Bağdat Caddesinden...
NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre yön adlarıyla kalıplaşmış olan veya yazı içinde belli bölgeleri, uygarlıkları yansıtmakta kullanılan "Uzakdoğu [Türk Dil Kurumuna göre Uzak Doğu], Yakındoğu [Türk Dil Kurumuna göre Yakın Doğu]; Kuzey Ülkeleri, Güney Ülkeleri, Üçüncü Dünya..." gibi bileşik [Türk Dil Kurumuna göre birleşik (kelime)] sözcüklerle tamlamalara getirilen ekler kesme imiyle ayrılmaz:
Yakındoğuya bakış, birçok bilimsel araştırmaya konu olmuştur.
Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğu zaman ekten önce kesme işareti kullanılır: Hisar'dan, Boğaz'dan vb.
Belli bir kanun, tüzük, yönetmelik kastedildiğinde büyük harfle yazılan kanun, tüzük, yönetmelik sözlerinin ek alması durumunda kesme işareti kullanılır: Bu Kanun'un 17. maddesinin c bendi... Yukarıda adı geçen Yönetmelik'in 2'nci maddesine göre... vb.
NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre yasa, yapı, yapıt, ören adlarına getirilen ekler kesme imiyle ayrılmayabilir:
1982 Anayasasının, Medeni Kanunun; Çankaya Köşkünden, Yıldız Sarayına; Düşünen Adamın (yontu), Efes Harabelerinin...
Özel adlar için yay ayraç içinde bir açıklama yapıldığında kesme işareti yay ayraçtan önce kullanılır: Yunus Emre'nin (1240?-1320), Yakup Kadri'nin (Karaosmanoğlu) vb.
Ek getirildiğinde Avrupa Birliği kesme işareti ile kullanılır: Avrupa Birliği'ne üye ülkeler...
Uyarı: Sonunda 3. teklik kişi iyelik eki olan özel ada, bu ek dışında başka bir iyelik eki getirildiğinde kesme işareti konmaz: Boğaz Köprümüzün güzelliği, Amik Ovamızın bitki örtüsü, Kuşadamızdaki liman vb.
Uyarı: Kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmaz: Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumundan, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığının; Bakanlar Kurulunun, Danışma Kurulundan, Yürütme Kuruluna; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112'nci Birleşiminin 2'nci Oturumunda; Mavi Köşe Bakkaliyesinden vb.
Uyarı: Başbakanlık, Rektörlük vb. sözler ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde Başbakanlığa, Rektörlüğe vb. biçimlerde yazılır.
Uyarı: Özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen diğer ekler kesmeyle ayrılmaz: Türklük, Türkleşmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Müslümanlık, Hristiyanlık, Avrupalı, Avrupalılaşmak, Aydınlı, Konyalı, Bursalı, Ahmetler, Mehmetler, Yakup Kadriler, Türklerin, Türklüğün, Türkleşmekte, Türkçenin, Müslümanlıkta, Hollandalıdan, Hristiyanlıktan, Mustafa Kemal Atatürkçülüğün vb.
Uyarı: Sonunda p, ç, t, k ünsüzlerinden biri bulunan Ahmet, Çelik, Halit, Şahap; Bosna-Hersek; Kerkük, Sinop, Tokat, Zonguldak gibi özel adlara ünlüyle başlayan ek getirildiğinde kesme işaretine rağmen Ahmedi, Halidi, Şahabı; Bosna-Herseği; Kerküğü, Sinobu, Tokadı, Zonguldağı biçiminde son ses yumuşatılarak söylenir.
Uyarı: Özel adlar yerine kullanılan "o" zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz ve kendisinden sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrıl­maz.
2. Kişi adlarından sonra gelen saygı ve unvan sözlerine getirilen ekleri ayırmak için konur: Nihat Bey'e, Ayşe Hanım'dan, Mahmut Efendi'ye, Enver Paşa'ya; Türk Dil Kurumu Başkanı'na vb.
NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre bir özel ada bağlı saygı sözcüklerine, sanlara ve takma adlara getirilen ekler kesmeyle ayrılmayabilir: Can Beyin, Ali Ağadan, Şenay Hanımın, Nene Hatunun...
3. Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için konur: TBMM'nin, TDK'nin, BM'de, ABD'de, TV'ye vb.
4. Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur: 1985'te, 8'inci madde, 2'nci kat; 7,65'lik, 9,65'lik, 657'yle vb.
5. Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adlarına gelen ekleri ayırmak için konur: Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu'nun veri tabanının Genel Ağ'da hizmete sunulduğu gün olan 12 Temmuz 2010 Pazartesi'nin TDK için önemi büyüktür.
6. Seslerin ölçü ve söyleyiş gereği düştüğünü göstermek için kullanılır:
Bir ok attım karlı dağın ardına
Düştü m'ola sevdiğimin yurduna
İl yanmazken ben yanarım derdine
Engel aramızı açtı n'eyleyim (Karacaoğlan)
7. Bir ek veya harften sonra gelen ekleri ayırmak için konur: a'dan z'ye kadar, Türkçede -lık'la yapılmış sözler.
*****
NOT: Dil Derneği Yazım Kılavuzu'na göre ay ve gün adlarında kesme işareti kullanılmaz: 1919 Mayısı, 12 Eylülün, 28 Ocağın vb.
TÜRKÇE'NİN YAZIM KURALLARI 

Yazıda doğabilecek karışıklıkların önüne geçmek, yanlış okumayı önlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, herkesin aynı şekilde yazıp okumasını sağlamak için belirlenmiş olan kurallara imlâ (yazım) kuralları denir. Bu kurallardan birçoğu aslında anlama ve telâffuza bağlıdır. Anlam ve telâffuz; akla, mantığa, geleneğe, çoğunluğa vb.ne uyduğu takdirde -zaten yazıldığı gibi okunan ve okunduğu gibi yazılan bir dil olan- Türkçenin imlâsı kolayca halledilecektir. 

İÇERİK: 1. Büyük Harflerin Kullanımı 2. Kısaltmaların Yazımı 3. Ek-Fiilin Yazımı 4. ile Edatının (Hem edat, hem bağlaç)Yazımı 5. mi Soru Ekinin Yazımı 6. dE Bağlacının ve -dE Hâl Ekinin Yazımı 7. ki Bağlacının, -ki İlgi Zamirinin ve -ki Yapım Ekinin Yazımı 8. Birleşik Kelimelerin Yazımı 9. İkilemelerin Yazımı 10. Sayıların Yazımı 11. Tarihlerin Yazımı 12. Pekiştirmeli Kelimelerin Yazımı 13. Düzeltme İşaretinin Kullanımı 14. İki Şekilde Yazılabilen Kelimeler 15. Yabancı Kelimelerde Büyük “i”nin Yazımı 16. Ses Değişikliği Görülen Bazı Kelimelerin Yazımı 17. Hem Ayrı Hem Bitişik Yazılabilen Ekler 18. Ünlü Uyumlarına Aykırı Olan Eklerin Yazımı 19. Alıntı Kelimelerde Kesme İşaretinin Kullanılması Kullanılmaması 20. Satır Sonunda Kelimelerin Bölünmesi 21. Alıntı Kelimelerin Yazımının Dilimize Uyarlanması 22. Yabancı Özel Adların Yazımı 23. Diğer Türklere Ait İsimlerin Yazımı 24. İmla (Yazım ) Kılavuzu 

1. BÜYÜK VE KÜÇÜK HARFLERİN YAZIMI Alfabemizde (Lâtin alfabesi) her harfin bir büyük, bir de küçük şekli vardır. Yazıda yaygın olarak küçük harf kullanılır. Ancak belirli yerlerde büyük harf kullanılmalıdır. Büyük harfle küçük harf arasında okunuş olarak fark olmasa da yazılış olarak büyük farklar vardır. Büyük ve küçük harflerin kullanımı ile ilgili kurallar şunlardır: » Her cümlenin ilk kelimesi büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamayan bir kelime dizisi, öncesi yazılmamış ya da silinmiş bir cümle zannedilebilir. “Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!” “Ömür, yarınlara bağlanan ümitlerle geçip gitmekte, gafilcesine kavgalarla, gürültülerle, didinmelerle tükenip durmadadır. Sen aklını başına al da, ömrünü, şu içinde bulunduğun bugün say.” (Mevlâna) » Noktayla, iki noktayla, üç noktayla, soru ve ünlem işaretleriyle biten cümlelerden sonra gelen cümleler büyük harfle başlar. * Ah, bilsen biz senin ıstırabını ne iyi anlıyoruz! Biz ki her şeyi görür ve anlarız. Düşün, bir elbiseyle bir vücut arasındaki esrarlı rabıtayı düşün. O elbise ki terzinin elinden vücudun basit hendesesine göre yapılmış mânasız bir kalıp hâlinde çıkar ve sonra bir vücuda yapışıp onun bütün hareketleriyle yaşamaya başlayınca ne hâle gelir, düşün! Başlangıçta hiçbir şey ifade etmeyen elbiseler atılacağı güne kadar vücudun her hareketini saniyesi saniyesine kaydeden korkunç bir hâfızadır. Birçok oturuş şekillerinin kabarttığı diz kapaklarımızı düşün! Her duygunun hususi bir biçim verdiği omuzlarımızı düşün! Kambur vaziyetlerinde nasıl arkaya toplandığımızı, bütün mafsal yerlerinde nasıl halkalaştığımızı düşün! Vücudun sonsuz hareketleri içinde bize düşmeyen pay hangisidir? Bunların içinde sefaletlerin, açlıkların, ihtirasların, cinayetlerin, coşkunlukların, kahkahaların alnımıza çizdiği hep hususî bir çizgi vardır. İnsanlar sanırlar ki, bizim üstümüzdeki her çizgi, her intiba, bir diğer çizgi veya intiba ile silinir, hepsi birbirine karışır, manasız bir halita olur ve sonunda biz eskimiş bulunuruz. Eskiriz, fakat insanlardan evvel eskidiğimiz için onlardan daha ince ve hassas olan biz, bütün çizgiler ve intibalarımızı hep birbirinin içinde saklarız. Bu böyle bir halitadır ki, bunun düğümünü ele geçirebilen göz onu çözdükçe, doğumumuzdan ölümümüze kadar bütün hayatımızı, zamanın atomları içinde sıkıştırır ve bu korkunç, ah, bu korkunç hafıza küpü içinde, mazinin, birbirinin üstünden akan küçük yılanlar hâlinde nasıl kaynaştığını görür. Fakat o göz kimde vardır? Kimsede… Yalnız bizde… Biz, ki her şeyi görür ve anlarız, seni görüyor ve anlıyoruz… Bize artık hikâyeni anlatma!… Ne lüzum var? Biz onu biliyoruz. Ben sana kendi hikâyemi ne diye anlatayım? Sen de onu bilirsin. Beni bir ölünün üstünden çıkardılar. Burada satın alacak adam bekliyorum. Öbürü tıpkı benim gibi, bugün bir ölünün üstünden çıkmadıysa yarın ikinci gün veya üçüncü gün çıkacak. Düşün, düşün, biz insanlardan evvel eskidiğimiz hâlde kaç insan eskitiyoruz? Bizim ıstırabımızı düşün! Biz vücutsuz kalan bir elbise miyiz, yoksa elbisesiz kalmış bir ıstırabın vücudu mu? (Necip Fazıl, Eski Elbiselerin Hafızası) * Orhun Kitabesi’nde Türk hakanı şöyle diyor: Türk Tanrısı, Türk milleti yok olmasın diye atalarımı gönderdi ve beni gönderdi. Ben hakan olunca gündüz oturmadım, gece uyumadım. (Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları) » Bu işaretler asıl cümlenin içinde, yani iç cümlede ise sonraki kelime büyük harfle başlamaz: “Durun!” diye bağırdı annem. Bu kez çocuk, “Bu peri midir, melek mi?” diye düşünerek, öğretmene hayranlıkla baktı. » İki noktadan sonra cümle gelmiyorsa, örnekler sıralanıyorsa bunlar büyük harfle başlamaz: Bazı mastarlar kalıcı nesne adı olmuşlardır: yemek, çakmak, dolma, dondurma, kavurma, buluş… » Örneklerle başlayan cümleler de büyük harfle başlar: Bilgisayar, sinema, tiyatro, internet, fotoğraf gibi hobiler, pahalılık yüzünden lüks gibi görülmektedir. » Cümle içerisinde başkasından aktarılan ve tırnak içinde verilen cümleler de büyük harfle başlar: Atatürk gençliğe seslenirken ilk önce “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.” demektedir. » Tırnak içinde verilen söz tam bir cümle değilse veya cümlenin baş kısmı verilmemişse büyük harfle başlamaz. Nabi’nin “……… var içinde” redifli gazeli açıklanacak. » İki kısa çizgi veya iki virgül arasında verilen ara sözler, ara cümleler, açıklama cümleleri büyük harfle başlamaz. Bu konuda kararlı olduktan sonra -geç karar vermiş olsan da- başarıya ulaşırsın. Başımın ağrısı yazları -sıcaklardan olmalı- daha da artar. Kalıcı konutları bu yıl sonuna kadar -geçen seneki lâf- yetiştireceklermiş. Çıkmamız gereken uygar milletler seviyesini -ki bu seviyeye hâlâ çok uzağız- Mustafa Kemal hedef olarak göstermişti bize. Bu işi 2010 sonuna kadar bitireceklerini -inanılacak gibi değil- söylüyorlar. Bu adam, seni temin ederim, sahtekârın biridir. Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz. » Rakamla başlayan cümlelerde rakamdan sonra gelen kelime büyük harfle başlamaz. 1998 yılında ortaokulu bitirdim. » Şiirde her mısra (birkaç mısra bir cümle oluştursa da) büyük harfle başlar. Küçük harfle başlatılmış bir mısraın ilk kelimesi veya kelimeleri silinmiş veya yazılmamış zannedilebilir. Günümüz şiir kitaplarında bu kurala çoğunlukla uyulmamaktadır: … Bir de baharlar bilirim, Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği. Anadolu bozkırlarında İstanbul’dan çıkıp, Diyarbekir’e doğru, tekerleri Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla içen Cesur otobüs pencerelerinden Bilinçsiz bas kaymasıyla görülen Evrensen kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen. 

ÖZEL İSİMLER ♦ Bütün özel isimler (özel ismi oluşturan her kelime ve onları niteleyen, tanıtan unvanlar) büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamazsa cins ismi zannedilebilirler: » Kişi adları ve soyadları, takma adlar, kişi adlarından önce ve sonra gelen saygı sözleri, unvanlar ve meslek adları, tarihî kişilerin adlarından önce gelen unvan ve lâkaplar büyük harfle başlar: Ali, Meltem, Mehmet, Meral, Yasemin, Uğur, Ahmet… Binbaşı Ömer, Doktor Kenan, Mütercim Asım, Ankaralı Âşık Ömer… Mustafa Kemal Atatürk, Mehmet Akif Ersoy, Nazım Hikmet Ran, Yavuz Bülent Bakiler, Kâmuran İnan, Victor Hugo, Halil Cibran… Nedim, Fuzulî, Bakî, Muhibbî (Kanuni), Demirtaş (Ziya Gökalp), Tarhan (Ömer Seyfettin), Aka Gündüz (Hüseyin Avni, Eniz Avni), Kirpi (Refik Halit), Deli Ozan (Faruk Nafiz), Halide Salih (Halide Edip), Server Bedi (Peyami Safa), İrfan Kudret (Cahit Sıtkı), Mehmet Ali Sel (Orhan Veli)… Sayın Kenan Evren, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Hamdi Bey, Mustafa Efendi, Zeynep Hanım, Bay Ali Çiçekçi, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Doktor Behçet Uz, Mareşal Fevzi Çakmak, Yüzbaşı Cengiz Topel… Fatih Sultan Mehmet, Mimar Sinan, Yavuz Sultan Selim, Genç Osman, Deli İbrahim, Avcı Mehmet, Nişancı Mehmet Paşa, Aslan Yürekli Richard, Deli Petro… » Akrabalık adları bildiren kelimeler büyük harfle başlamaz; ancak akrabalık kelimeleri başta gelirse büyük harfle başlar. Fahriye abla, Ayşe teyze, Numan amca… Nene Hatun, Baba Gündüz, Dayı Kemal… » Resmî yazılarda saygı bildiren sözlerden sonra gelen makam mevki, unvan bildiren kelimeler büyük harfle başlar: Sayın Bakan, Sayın Başkan, Sayın Profesör, Sayın Vali… » Kurum, kuruluş, kurul, müessese, makam, üniversite isimleri: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mamak Anadolu Lisesi, Yeşilay Derneği, Türk Dil Kurumu, Ege Üniversitesi, Kars Valiliği, Mamak İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü, Bakanlar Kurulu, Emek İnşaat, Millî Kütüphane, Türk Ocağı… » Kurum, merkez, bakanlık, üniversite, fakülte, bölüm vb. ifade eden kelimelerden herhangi biriyle belli ve özel bir kurum, kuruluş vb. kastedildiği zaman bu kelime büyük harfle başlatılabilir: Bu yıl Meclis yine çok çalıştı. Son yıllarda Bakanlık, destek faaliyetlerini daha da artırdı. » Millet, kavim, boy, oymak, din, mezhep isimleri ve bunlara mensup olanlara verilen isimler: Türk, Türkler, Yunan, İngiliz, Çeçen, Ruslar, Alman, Arap… Oğuz, Kazak, Tatar, Özbek, Tacik… Müslüman, Musevî, Hıristiyan… Müslümanlık, İslâm, Musevîlik, Hıristiyanlık… Şiilik, Budizm, Malikîlik, Hanefîlik… Hanefî, Şafiî, Alevî, Budist, Katolik… » Din ve mitoloji kavramlarını karşılayan özel adlar büyük harfle başlar. Bazı dinî kavramlar küçük harfle başlar. Tanrı kelimesi özel isim olarak kullanılmıyorsa küçük harfle başlar: Allah, Tanrı, Cebrail, Zeus, Kibele… cennet, cehennem, uçmak, tamu, sırat köprüsü… Eski Yunan tanrıları… » Dil ve lehçe isimleri: Türkçe, Farsça, Fransızca, Macarca, Fince, Tibetçe, Kırgızca, Özbekçe, Tatarca, Oğuzca… » İl, İlçe, Semt, mahalle, cadde, bulvar, sokak, pasaj, çarşı, park isimleri (bunlarda geçen tüm kelimeler) büyük harfle başlar: Sivas, Ankara, İstanbul, Mamak, Yenişehir, Şirinevler, Atatürk Bulvarı, İvedik Caddesi, Gönül Sokak, Mısır Pasajı, Kuyumcular Çarşısı, Güvenpark, Altınpark, Kuğulu Park… » Saray, köşk, han, kale, köprü, anıt vb yapı adlarına ait bütün kelimeler büyük harfle başlar: Topkapı Sarayı, Çankaya Köşkü, Ankara Kalesi, Galata Köprüsü, Atakule… » Devlet, ülke ve bölge isimleri: Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan, İran, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti… Batı Almanya, Batı Trakya, Güney Yemen, Doğu Avrupa, Doğu Anadolu Bölgesi, İç Anadolu (Bölgesi), Ege, Marmara… Not: Yön bildiren kelimeler bir bölge veya ülke adından önce gelirse büyük, sonra gelirse küçük yazılır. Geçen yaz Kuzey Kıbrıs’a tatile gittik. Kıbrıs’ın kuzeyine tatile gittik. Doğu Anadolu’nun coğrafyası… Anadolu’nun doğusundaki dağlar… » Kıta isimleri: Avrasya, Asya, Avrupa, Afrika, Amerika, Antarktika, Arktika, Avustralya. » Deniz, okyanus, göl, akar su, boğaz, geçit isimleri: Akdeniz, Karadeniz, Manş Denizi, Büyük Okyanus, Atlas Okyanusu Van Gölü, Hazar Denizi, Beyşehir Gölü, Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Seyhan, Fırat, Nil, İstanbul Boğazı, Panama Geçidi, Süveyş Kanalı … » Dağ, tepe, ova, yayla isimleri: Elmadağ, Uludağ, Ağrı Dağı, Erciyes (dağı), Everest Tepesi, Çukurova, Konya Ovası… Dikkat! “Çanakkale Boğazı, Gülek Geçidi, Haymana Ovası, Konya Ovası, Van Gölü, Ağrı Dağı” gibi her iki harfi de büyük yazılan özel isimlere dikkat edilirse, birinci kelimenin zaten il olarak mevcut olduğu; ikinci kelime eklenince oluşan ismin o ile ait ama yeni ve özel bir varlığı karşıladığı görülür. Yani iki kelime birden kastedilen varlığa aittir. Meselâ Çanakkale Boğazı sadece Çanakkale kelimesiyle ifade edilemez. Hâlbuki Hürriyet gazetesi, Marmara denizi, Altay dağları, Nil nehri, Ankara şehri, Fırat nehri, Erciyes dağı gibi örneklerde birinci kelime büyük, ikinci kelime de küçük harfle başlamaktadır. Bunun sebebi bu kelimelere eklenen ikinci kelimelerle yeni bir özel isim oluşturulmuş olmamasıdır. Hürriyet zaten bir gazete adı; Nil zaten bir nehir adı; Ankara zaten bir şehir adı; Erciyes zaten bir dağ adıdır. Erciyes dağı, Erciyes kelimesi ile de ifade edilir. » Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar. Ancak dünya, güneş ve ay kelimeleri terim olarak (astronomi ve coğrafya terimi) kullanılıyorsa özel isim olduğu için büyük; diğer anlamlarında (gerçek, mecaz, yan, eş, deyim vb.) kullanılıyorsa cins ismi olduğu için küçük harfle başlar: Merih, Mars, Jüpiter, Venüs, Küçükayı, Halley… Ay’ın yakından çekilmiş fotoğrafları insanlığı pek şaşırtmıştı. Yazın Güneş ışınları Dünya’ya dik olarak gelir. Türkiye’nin birçok yerinde insanlar Güneş tutulmasını seyretti. Sabahtan beri dünya kadar yer dolaştık. Şair sevgilisinin yüzünü aya benzetir. (ayın kendisine değil, görünüşüne) » Kitap, gazete, mecmua, eser, kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge isimleri büyük harfle başlar. Bunlara dahil olmayan kelimeler küçük harfle başlar: Sabah (gazetesi), Milliyet (gazetesi); Varlık (dergisi); Türk Dili (dergisi); Yaprak Dökümü; Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Türk Ansiklopedisi; Halı Dokuyan Kızlar (tablosu), Düşünen Adam (heykeli), Medenî Kanun, Borçlar Hukuku… » Hayvanlara takılan özel isimler: Düldül, Sarıkız, Fino, Tekir, Karabaş, Yumoş, Minnoş… » Yer ve millet adlarıyla kurulan birleşik kelimelerdeki özel adlar büyük harfle başlar. Antep fıstığı, Brüksel lâhanası, Hindistan cevizi, İngiliz anahtarı, Maraş dondurması, Van kedisi… » Yazı başlıkları, konu adları büyük harfle başlar: İmlâ Kuralları, Dil Bilgisinin Bölümleri, 19. Yüzyılda Türk Edebiyatının Seyri… » Gazete ve dergiler konu başlıklarında sadece ilk kelimeyi büyük harfle başlatırlar: Kamyon eve girdi, Büyük seçim yarın… » Kitap, gazete, dergi isimleriyle konu başlıklarındaki “ile, ve, de, ya da, ki” bağlaçlarıyla soru ekinin küçük yazılması gerekir: Başarmak ve Kazanmak, Türk Dili ve Edebiyatı, Karga ile Tilki, Ya Devlet Başa ya Kuzgun Leşe, Ben de Yazdım… » Kitap, gazete, dergi isimleri ve konu başlıkları -dikkat çekmek için- bütünüyle büyük harfle yazılabilir. Bu durumda aralardaki “ile, ve, de, ya da, ki” bağlaçlarıyla soru ekinin küçük yazılması gerekir: Başarmak ve Kazanmak, Türk dili ve edebiyatı, karga ile tilki… (Başka bir bilgi: Yazı başlıkları tamamen büyük harfle yazılmışsa, bağlaçlar da tamamen büyük harfle yazılır. Başlıkların sadece baş harfleri büyük yazılmışsa, bağlaçlar küçük harfle başlar.) » Mektuplarda ve resmî yazılarda hitapların ilk kelimeleri büyük harfle başlar: Aziz kardeşim, Canın anneciğim, Sevgili kardeşim Hakan… » Ay ve gün adları, belirli bir tarih belirttiğinde büyük; bunun dışında küçük harfle başlar: Bu yıl 2 Eylül’de döneceğiz. 15 Kasım 1999 Pazartesi günü konferans yapılacak. Bu yıl temmuz sıcaklarında kavrulduk. Bu sokakta salı günleri pazar kurulur. » Levhalar ve açıklama yazıları büyük harfle başlar. Yazı birkaç kelimeden oluşuyorsa ilk kelime büyük harfle başlar. Yazı rakamla başlamışsa ondan sonraki kelime küçük harfle başlar. Giriş, Çıkış, Müdür, Müdüriyet, Vezne, Başkan, Doktor Otobüs durağı, Şehirler arsı telefon… III. kat, IV. sınıf, I. blok… » Kurultay, sempozyum, panel vb toplantıları bildiren özel adlar büyük harfle başlar: Manas Bilgi Şöleni, Uluslar Arası Türk Dili Kurultayı… » Millî ve dinî bayramlarla bayram niteliği kazanmış günler büyük harfle başlar; ancak genel nitelik arz edenler küçük harfle başlar: Cumhuriyet Bayramı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Nevruz Bayramı, Anneler Günü, Öğretmenler Günü, Tıp Bayramı, tiyatro günü, kitap haftası, film haftası, sağlık haftası, dil kurultayı. » Çağ, dönem ve tarihî olay adları büyük harfle başlar: Cilâlı Taş Devri, İlk Çağ, Millî Mücadele, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı… » Özel isimlerden türetilen isim, sıfat ve fiiller büyük harfle başlar ve ekleri de kesme işareti ile ayrılmaz. Bu özel isimler türetilen kelimenin içinde kalıyorsa büyük harfle başlamaz: Türkleşmek, İslâmlaşmak, Türkolog, Darvinci, Sivaslı, Ankaralı, Türkçecilik, Avrupalı… Panislâmizm, Panturanizm, Pantürkizm… “Özel isim kendi anlamı dışında yeni bir anlam kazanmışsa küçük harfle başlar. Müzik terimleri için de bu geçerlidir: acem, acemi, hicaz, nihavent, amper, jul, allahlık, donkişotluk… acembuselik, acemaşiran, bayatî, hicazkâr, türkü, varsağı… 

2. KISALTMALARIN YAZIMI Kısaltma; bir kelime, terim veya özel adın içerdiği harflerden biri veya birkaçı ile daha kısa olarak ifade edilmesi ve sembolleştirilmesidir. Yapılan kısaltmaların benimsenmesi, yaygınlaşması ve herkes tarafından anlaşılması gerekir. AA, AB, ABD, age., AGİK, AIDS, aids, AKM, Alb., Alm., anat., AOÇ, AP, APS, Apt., Ar., Ar. Gör., ark., Asb., ASELSAN, Asist., ASKİ, AŞTİ, AT, Atğm., ATO, AÜ, AÜ, AÜ, Av., B (batı), B. (bay), bağ., BAĞ-KUR, BBC, BCG, BDT, bk. (bakınız), BM, Bn. (bayan), BOTAŞ, Bşk., C. (cilt), DGM, dm, EKG, ed. (edebiyat), FIFA, Fr., g, GAP, gr, HABITAT, Hz., İETT, KBB, km, l, m, Mah., MKE, No. veya Nu., öl., sn (saniye), TIR, TL, yy., zool. » Kurum, kuruluş, müessese, makam, üniversite adlarının kısaltmalarında bütün harfler büyüktür. Harfler arasına nokta koymaya gerek yoktur. TRT, TBMM, İTÜ, DSİ, TDK, TTK, MEB, AÜ DTCF, DAÜ, D, B, K, G, KB, GB, KD, GD (son sekizi yön adı) Bu kısaltmalardan sonra gelen çekim ekleri kesme ile ayrılır. Ekler kısaltmanın son harfin okunuşuna göre belirlenir; kelimenin uzun şeklinin okunuşuna göre değil: MEB’e, TBMM’nin, DTCD’ne değil DTCF’ye, İTÜ’nden değil İTÜ’den, TDK’nin » Bazı kısaltmalar da kelime gibi oluşturulmuştur. ASELSAN, BOTAŞ, İLESAM, SEKA, TÖMER, TEDAŞ » Kısaltması büyük harflerle yapıldığı hâlde bir kelime gibi okunan bu kısaltmalara getirilen eklerde kısaltmanın okunuşu esas alınır: ASELSAN’da, BOTAŞ’a, İLESAM’ın, SEKA’nın, TÖMER’den, TEDAŞ’ta, NATO’dan UYARI: “Numara” kelimesinin kısaltması da kelime gibi okunduğundan getirilecek olan ek okunuşa göre getirilecektir: No.lu, No.suz » Nokta kullanılan kısaltmalar da vardır. Bunlardan sonra getirilen ekler kesmeyle ayrılmaz: K.K.K., M.Ö., M.S., P.K., T.C. » Özel isim veya unvan olan bir kelime birkaç harfle kısaltılıyorsa yalnız ilk harf büyük yazılır. Prof., İst., Doç., Dr., Av., Alb., Gen. Alm. (Almanca), İng., Kocatepe Mah., Güniz Sok. Bu kısaltmalara ek getirilirken kelimenin uzun şeklinin okunuşu esas alınır; ekler kesmeyle ayrılmaz: İst.da, Alm.yı, İng.ye » Özel isim olmayan kelimelerin kısaltması küçük harfle başlar. C. (cilt), s. (sayfa), bkz.(bakınız), vb. (ve benzeri), vs. (ve saire), is. (isim), sf. (sıfat), hz. (hazırlayan), çev. (çeviren), ed. (edebiyat), fiz. (fizik), kim. (kimya) Bu kısaltmalara ek getirilirken kelimenin uzun şeklinin okunuşu esas alınır; ekler kesmeyle ayrılmaz: vb.leri, vs.den, is.ler, sf.lar, hz.da, çev.e, ed.ı, fiz.le, kim.da » Elementlerin ve ölçülerin kısaltmalarında nokta kullanılmaz: C, Ca, Fe, m, mm, cm, km, g, kg, l, mg … Bu kısaltmalara ek getirilirken kelimenin uzun şeklinin okunuşu esas alınır; ekler nokta kullanılmadığı için kesmeyle ayrılır: m’ye, mm’de, cm’yi, km’ye, g’dan, kg’dan, l’de, mg’ı » Sert sessizle biten kısaltmalara ünlüyle başlayan ek getirildiğinde okunuşta sondaki sert ünsüz yumuşamaz: AGİK’in (agiğin değil agikin), TÜBİTAK’a (tübitağa değil tübitaka) Ancak “birlik” kelimesiyle kurulan kısaltmalarda yumuşama görülür: ÇUKOBİRLİK’e (çukobirliğe) 

3. EK-FİİLİN YAZIMI Ek-fiil isimlerin yüklem olmasını sağlayan ektir. a. Ek-fiil (imek fiili) eklendiği kelimeye bitişik de yazılabilir ondan ayrı da… Ama genellikle bitiştirilir. Ayrı yazıldığı zaman ünlü uyumlarına uyup uymadığına bakılmaz. Bitişik yazılan ek-fiil “büyük ve küçük ünlü uyumu” kurallarına uyar. 1. Sessiz harfle biten kelimeye bitiştiriliyorsa, başındaki “i” düşer: rahatsız idim ⇒ rahatsızdım, çocuk ise ⇒ çocuksa, Serkan imiş ⇒ Serkan’mış, koşar iken ⇒ koşarken Suçlanan ben imişim ⇒ benmişim Biz imişiz ⇒ bizmişiz Meğer sen ne çalışkan imişsin ⇒ çalışkanmışsın Çalışkan imişsiniz ⇒ çalışkanmışsınız Adam yirmi yıldır evine hasret imiş ⇒ hasretmiş 2. Sesli harfle biten kelimeye bitiştiriliyorsa, başındaki “i” düşer ve yerine “y” kaynaştırma harfi gelir: Bir güzelin hayranı i-di-m ⇒ hayranıydım, hayranı idik ⇒ hayranıydık Zeki idi ⇒ zekiydi Ali imiş ⇒ Ali’ymiş, Hasta ise ⇒ hastaysa, Nöbetçi iken ⇒ nöbetçiyken, Merhametli imişler ⇒ merhametliymişler Merhametliler imiş ⇒ merhametlilermiş 3. Fiillere getirildiğinde onların birleşik zamanlı çekimlerini yapmayı sağlayan ek-fiil bitişik de ayrı da yazılabilir: çalışmış i-di-k ⇒ çalışmış idik ⇒ çalışmıştık okuyor i-se ⇒ okuyor ise ⇒ okuyorsa okuyor i-miş-ler/okuyorlar imiş ⇒ okuyorlarmış 

4. “ile” EDATININ, “ile” BAĞLACININ YAZIMI “ile“, edat ve bağlaç olarak kullanılır. Yazılışları bakımından aralarında fark yoktur. » “ile”, kendinden önceki kelimeye bitişik de yazılabilir, ondan ayrı da… Bitişik yazılan “ile” kelimesi “büyük ve küçük ünlü uyumu” kurallarına uyar. Ayrı yazıldığında ünlü uyum kuralları aranmaz: arabası ile ⇒ arabasıyla, konu ile ⇒ konuyla, annem ile babam ⇒ annemle babam » Ünlüyle biten kelimelere bitiştirildiğinde, baştaki “i” ünlüsü düşer ve yerine “y” kaynaştırma harfi gelir: Bora ile ⇒ Bora’yla, sopa ile ⇒ sopayla, dava ile ⇒ davayla, arkadaşı ile ⇒ arkadaşıyla, dolayısı ile ⇒ dolayısıyla… » Ünsüzle biten kelimelere bitiştirildiğinde, sadece baştaki “i” ünlüsü düşer, büyük ünlü uyumuna göre “la” veya “le” şeklinde kullanılır. Murat ile ⇒ Murat’la, cam ile ⇒ camla, deve ile ⇒ deveyle… 

5. “mi” SORU EKİNİN YAZIMI Hem isimlere hem de fiillere getirilen bir çekim ekidir. “-mİ”, kendinden önceki kelimden her zaman ayrı (bir kelime gibi) yazılır: Gelecek miydin? (fiile) Sen misin? (isme) Geldi mi?, okuyor mu?, onlar mı?, özgün mü?… Sen burada mısın? Bizi duyuyor musunuz? İzmir mi yoksa İstanbul mu daha güzel? Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda? » Eklendiği kelimenin son sesine, dolayısıyla büyük ve küçük sesli uyumu kurallarına uyar: Salı mı? Sen mi? O mu? Ölü mü? » Soru ekinden sonra gelen ekler kendisine bitişik yazılır. Seni çağıran bu çocuk muydu? » Soru anlamı vermediği zamanlarda da ayrı yazılır. Yağmur yağdı mı dışarı çıkmak isterim. Güzel mi güzel bir evi var. 

6. “dE” BAĞLACININ VE”-dE” HÂL EKİNİN YAZIMI “de” bağlacı ve “-de” eki birbirinden kolayca ayırt edilebilir. Aşağıda, dikkat edilmesi gereken noktalar da verilmiştir. a. “dE” Bağlacı Her zaman kendinden önceki ve sonraki kelimelerden ayrı ve “de, da” şeklinde yazılır; bitiştirilmez, “te, ta” şeklinde yazılmaz. “ya” ile birlikte kullanıldığında “da” ayrı yazılır: “ya da” İsimlerden sonra da kullanılabilir, fiillerden sonra da. Kelimenin son hecesine kalınlık-incelik bakımından uyar. Ama ünsüz uyumuna bağlı değildir, yani -te, -ta şekilleri yoktur. Gölgende ban da bana da yer ver. Ateşten kızaran bir gül arar da Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi. Bu soruyu Ali de mi bildi? Sorsan da söylemem. Çalış da çalış… Büyüyecek de bana bakacak. Çalışıp da kazanacaksın. Alacak ya da almayacak. b. “-dE” Hâl Eki İsim çekim eklerindendir. İsmin bulunma hâlini yapan hâl ekidir. Yer ve zaman bildirir. Sesli uyumlarına uyar. “dE” bağlacının yalnız “de”, “da” biçimleri varken; “-dE” hâl ekinin “-de”, “-da”, “-te”, “-ta” biçimleri vardır. Bunun sebebi ekin bitişik yazılıyor olmasıdır. Yapım eki olarak da kullanılabilir: Örnekler: Eski İstanbul’da ne güzel günler yaşanmış. Saat yedide mi gelecekmiş? Her şey yerli yerinde. Suyu bir yudumda içti. Siz ayakta kaldınız. Çamaşırları elde yıkıyormuş. Yılda yirmi gün izni var. Yüzde yetmiş başarı vardı. Ayda yılda bir uğrar oldu. Elde avuçta ne varsa bitti. Parmak kalınlığında yaprakları var. Peyami Safa’nın “Sözde Kızlar”ını okudun mu? 

7. “ki” BAĞLACININ, “-ki” İLGİ ZAMİRİNİN ve “-ki” YAPIM EKİNİN YAZIMI Aşağıda bu bağlacın ve iki ekin birbirinden ayırt edilmesi için dikkat edilmesi gereken noktalar da verilmiştir. a. “ki” Bağlacı Sadece “ki” biçimi vardır. Kendinden önceki ve sonraki kelimelerden ayrı yazılır. Türkçe değil, Farsça bir bağlaçtır ve Türkçe cümle yapısına aykırı olarak kullanılır. “ki” ile başlayan bir ara cümle asıl cümlenin içinde kısa çizgiler arasında verilebilir: Örnekler: Bu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli- Yağmur yağmadı ki mantarlar ortaya çıksın. Atatürk diyor ki: … Bir şey biliyor ki konuşuyor. Ben ki hep sizin için çalıştım. Sınavı kazanabilir miyim ki… Baktım ki gitmiş. Ancak bu bağlaç birkaç örnekte kalıplaşarak bitişik yazılmaktadır. belki, çünkü (ünlü uyumuna girmiş), hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki, sanki. b. “-ki” İlgi Zamiri Ek hâlindeki tek zamirdir. Eklendiği kelimeye -ki sadece isim tamlamasında tamlayana eklenir- bitişik yazılır ve bir ismin (tamlananın) yerini tutar. Büyük ve küçük ünlü kurallarına uymaz; sadece -ki şekli vardır: Örnekler: senin kalemin ⇒ seninki, Ali’nin eli ⇒ Ali’ninki, onun düşüncesi ⇒ onunki… c. “-ki” Yapım Eki İsimlere eklenerek yer ve zaman bildiren sıfatlar türeten ektir. Zaman bildiren kelimelerin sonuna doğrudan eklenirken, yer bildiren sıfatlar türetirken “-dE” hâl ekiyle birlikte kullanılır. Sadece -ki ve az da olsa -kü şekilleri vardır: Örnekler: bu yılki sınav, yarınki maç, dünkü film, bugünkü aklım … masadaki kitaplar, duvardaki saat, evdeki hesap … 

8. BİRLEŞİK KELİMELERİN YAZIMI İki ya da daha fazla sözcüğün, yeni anlamda bir sözcük oluşturması için birlikte kullanılmasına “birleşme” denir. Birleşme sırasında sözcüklerde anlam, tür ve ses değişiklikleri olabilir: * Birleşme sırasında sözcüklerde ses aşınması ya da ses türemesi olabilir. pazar – ertesi ⇒ Pazartesi sütlü- aş ⇒ sütlaç his etmek ⇒ hissetmek af olmak ⇒ affolmak * Birleşme, farklı türdeki sözcüklerin farklı biçimlerde kullanılmasıyla oluşabilir: Hanımeli (belirtisiz ad tamlaması biçiminde) Atatürk (eksiz iki ad) Akciğer (sıfat tamlaması biçiminde) Mirasyedi (bir isim, bir çekimli fiil) Gökdelen (bir isim, bir fiilimsi) Birkaç (iki sıfat) Biçerdöver (iki çekimli fiil) Çıtçıt (ikileme) Bakakalmak (iki fiil) * Birleşme sırasında sözcükler anlamlarını yitirebilir: bal arısı (iki sözcük de anlamını taşıyor) suböreği (birinci sözcük anlamını yitir­miş) rüzgârgülü (ikinci sözcük anlamını yitir­miş) aslanağzı (iki sözcük de anlamını yitir­miş) a. Anlam kayması yoluyla kurulan bileşik sözcükler bitişik yazılır: Akbaba, suçiçeği, devetabanı … b. Ses değişimi yoluyla oluşmuş bileşik sözcükler bitişik yazılır: Güllaç (güllü aş), Kahvaltı (kahve altı), Niçin (ne için) c. Tür değişmesi yoluyla oluşmuş bileşik sözcükler bitişik yazılır: mirasyedi, uyurgezer, sıkboğaz d. Yardımcı birleşik eylemler, bileşme sırasında ses değişikliği olmuşsa bitişik; ses değişikliği olmamışsa ayrı yazılır: hal-olmak, zan-etmek, seyir-etmek, kayıp-olmak, fark-etmek, muhtaç-olmak -> hallolmak -> zannetmek -» seyretmek -> kaybolmak -» fark etmek -»muhtaç olmak e. Kurallı birleşik eylemler her zaman bitişik yazılır anlayıvermek, görebilmek, uyuyakalmak, düşeyazmak » Anlamca kaynaşmış birleşik fiiller bitişik yazılır: vazgeçmek, başvurmak, hoşgörmek Detaylı bilgi için ayrıca bakınız ⇒ Birleşik Kelimelerin Yazımı 

9. İKİLEMELERİN YAZIMI » İkilemeler genellikle ayrı yazılır. Araya hiçbir noktalama işareti de konmaz. adım adım, ağır ağır, akın akın, allak bullak, aval aval (bakmak), cır cır (ötmek), çeşit çeşit, derin derin, gide gide, güzel güzel, karış karış, kös kös (dinlemek), kucak kucak, şıp şıp (damlamak), şıpır şıpır, tak tak (vurmak), takım takım, tıkır tıkır, yavaş yavaş. bata çıka, çoluk çocuk, düşe kalka, eciş bücüş, eğri büğrü, enine boyuna, eski püskü, ev bark, konu komşu, pılı pırtı, salkım saçak, sere serpe, soy sop, süklüm püklüm, yana yakıla, yarım yamalak. » m ile yapılmış ikilemeler de ayrı yazılır: at mat, çocuk mocuk, dolap molap, kapı mapı, kitap mitap. » İsim durum ekleri ve iyelik ekiyle yapılan ikilemeler de ayrı yazılır: baş başa, diz dize, el ele, göz göze, iç içe, omuz omuza, yan yana; baştan başa, daldan dala, elden ele, günden güne, içten içe, yıldan yıla; başa baş, bire bir (ölçü), dişe diş, göze göz, teke tek; ardı ardına, boşu boşuna, günü gününe, peşi peşine, ucu ucuna. » Bitişik yazılan ikilemeler de vardır: cırcır (böceği), cızbız, civciv, çıtçıt, dırdır, fırfır, fısfıs, hımhım, hoşbeş, şıpşıp (terlik), yüzgöz (olmak)… darmadağınık, darmaduman, karmakarışık. 

10. SAYILARIN YAZIMI Sayılar rakamla yazılabildikleri gibi harfle de yazılabilir. » Küçük sayılar, yüz ile bin sayıları ve daha çok edebî karakter taşıyan metinlerde geçen sayılar harfle gösterilir. İki hafta sonra, haftanın beşinci günü, üç ayda bir, dört kardeş, üçüncü sınıf, yüz yıllık tarih, bin yıldan beri… Yaş otuz beş, yolun yarısı eder. » Buna karşılık saat, para tutarı, ölçü, istatistik verilere ilişkin sayılar ile büyük sayılarda rakam kullanılır. Öğleden sonra saat 17.30’da, 1.500.000 lira, 25 kilometre, 150 kg, 15 metre kumaş, 60.000.000 insan… Saat ve dakikaların metin içinde harfle yazılması da mümkündür. Saat dokuzda, dokuzu beş geçe, yediye çeyrek kala, sekizi on dakika üç saniye geçe, meselâ saat onda… Romen rakamları, yüzyıllarda, hükümdar adlarında, kitap ve dergi ciltlerinde ve kitapların asıl bölümlerinden önceki sayfaların numaralandırılmasında kullanılır. Hükümdar adlarında kullanılan rakamlar hükümdarın adından önce gelir. XX. yüzyıl, III. Selim, XIV. Louis, V. Karl, I. Cilt… » Rakamlardan sonra getirilen ekler kesme işareti (‘) ile ayrılır: Saat 10.30’da, 1972’de, 2000’den, 12’nci… » Sıra sayıları harfle de gösterilebilir, rakamla da: beşinci, yirmi ikinci… * Rakamlardan sonra, sıra belirtmek üzere nokta da kullanılabilir, “-ncİ” eki de: 16., 20., XXI., 16’ncı, 121’inci, 110’uncu… » Üleştirme sayıları harfle gösterilir: ikişer, yedişer, dokuzar, üçer üçer, onar onar, ellişer bin lira, yüz yirmi yedişer milyon… » Beş ve beşten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır. Gruplar arasına nokta da konabilir: 22 605, 111 548 600, 22.605, 111.548.600 » Sayılarda kesirler virgülle ayrılır: 15,2 5,26 » Harflerle yazılan birden fazla sayının her biri ayrı yazılır. Yüz yirmi beş milyon, on altı, yedi yüz iki, * Ancak para ile ilgili işlem ve belgelerde (senet, çek vb.) harflerle yazılan sayıların tamamı, aralarına sonradan başka harfler konmasın diye birbirine bitişik yazılır: onbirmilyonyediyüzaltmışikibindokuzyüzkırkaltı 

11. TARİHLERİN YAZIMI a. Tarihler zaman birimi olarak en kısadan en uzuna doğru sıralanır: gg.aa.yyyy: 30 Haziran 2016 30.06.2016 30/06/2016 b. Gün, ay, yıl rakamlarının arasına nokta ya da eğik çizgi konur: 11.12.2015 = 11/12/2015 c. Tarihlerde aylar harfle de rakamla da yazılabilir. Ayların adı harfle yazılırsa gün, ay ve yıl arasına işaret konmaz: 2 Eylül 2000 = 02.09.2000 

12. PEKİŞTİRMELİ KELİMELERİN YAZIMI Pekiştirme sıfatları ve zarfları bitişik yazılır: dümdüz, sapsarı, mosmor, kapkara, apaçık, tertemiz, çepeçevre, sapasağlam, darmadağınık, yapayalnız, çırılçıplak, çepeçevre 

13. DÜZELTME İŞARETİNİN KULLANIMI Düzeltme işareti Türkçe olmayan kelimelerde kullanılan bir işarettir. Bu işaret hem uzatma hem de inceltme görevinde kullanılır. İnceltme görevi sadece “g, k, l” ünsüzleri için; uzatma görevi de “a, i ve u” ünsüzleri için söz konusudur. a. İnceltme görevi » Bazı yabancı kelimelerde -Türkçede kalın ünlülerle birlikte kullanılmayan- ince ünsüzler (g, k, l) vardır. Bu ünsüzlerin ince olduğunu, yani ince okunmaları gerektiğini kendilerinden hemen sonra gelen kalın ünlülerin (a, u) üzerine düzeltme işreti koyarak anlarız. Bu ünsüzlerin ince okunmasının gereği asıllarının öyle oluşu; amacı da yanlış anlam çıkarılmasını engellemektir: dergâh, gâvur, ordugâh, tezgâh, yadigâr, rüzgâr, yegâne bekâr, dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, kâr, kâtip, mekân mahkûm, mezkûr, sükûn, sükût, ahlâk, evlât, felâket, hâlâ, hilâl, ilâç, ilân, ilâve, iflâs, ihtilâl, istiklâl, kelâm, lâkin, lâle, lâzım, mahlâs, selâm, sülâle, telâş, villâ, vilâyet billûr, üslûp, velût *Batı dillerinden alınan kelimelerde de durum böyledir. plâj, plân, plâk, klâsik, lâhana, lâik (a kısa okunur) , lâmba, Lâtin, melânkoli, reklâm… *Ses yansımalı kelimeler için de aynı kural geçerlidir. lâklâk, lâpa lâpa, lâp lâp, lâkırdı, lâppadak… *Eğer bu kelimelerden bazılarında düzeltme işareti kullanılmazsa aynı harflerle yazılan başka kelimelerle karıştırılabilir ve yanlış anlamalara yol açılabilir ki bu kelimelerin anlamları çok farklıdır: Hâlâ il hala Kâr ile kar b. Uzatma görevi Türkçede uzun ünlü yoktur. Arapça ve farsçadan alınan ve uzun ünlü barındıran kelimelerde uzun ünlünün üstüne gerektiğinde düzeltme işareti konur. Düzeltme işaretinin üç türlü uzatma görevi vardır: Birincisi: Düzeltme işaretinin bu görevi uzun ünlüleri göstererek yine aynı harflerle yazılan kelimelerin birbirinden ayırt edilmelerini sağlamaktır. Eğer bu kelimelerde düzeltme işareti kullanılmazsa aynı harflerle yazılan başka kelimelerle karıştırılabilir ve yanlış anlamalara yol açılabilir ki bu kelimelerin anlamları çok farklıdır. Zaten bu kelimelerin hepsinin aynı harflerle, hem kısa hem de uzun ünlülerle yazılan şekilleri vardır: Âdet : gelenek, alışkanlık adet : sayı Yâr : sevgili yar : uçurum Âlem : dünya, evren alem : bayrak Şûra : danışma kurulu şura : şu yer Hâlâ : şimdi hala : babanın kız kardesi “âciz, âdem, âdet, âkit, âlâ, âlem, âli, âlim, âmâ, âmin, âşık, âyan, bâtın, dâhi, dâhil, dâr, fâni, hâdis, hâk, hâkim, hâl, hâlâ, hâsıl, hâşâ, hayâ, mâni, nâkil, nâr, nâzım, rahîm, sâdır, sâri, şâhıs, sûra, tâbi, vâkıf, vâris, vâsi, yâd, yâr” Not: “katil” (öldürme) ve “katil” (öldüren) kelimeleri aynı şekilde yazıldıkları ve birbirine karıştırılma ihtimali olduğu hâlde, öldüren anlamındaki “katil” kelimesindeki uzun a, düzeltme işareti olmadan kullanılır. Bunun sebebi, düzeltme işareti kullanıldığında “k”nin ince (ke) telâffuz edilebileceği endişesidir. Aynı endişe gasıp, kaide, kail, kadir, kelimeleri için de geçerlidir. Bu kelimelerin hangi anlamda kullanıldığı, telâffuzdan ve cümlenin anlamından çıkarılabilir. İkincisi: Arapça kelimeleri sıfat yapan ve yine Arapça bir ek olan nispet “i”sini belirtme hâl ekinden ve iyelik ekinden ayırt etmek için bu “i”nin üzerine konur. Bu harfin üzerinde kullanılmasının gereği aslının öyle oluşu; amacı da yanlış anlam çıkarılmasını engellemektir: Abbasî, adlî, anî, adî, ailevî, an’anevî, askerî, bedenî, dünyevî, cevabî, edebî, ebedî, fizikî, garbî, hakikî, ırkî, ilmî, irsî, kalbî, mahallî, nebatî, örfî, ruhî, sun’î, şarkî, tarihî, ulvî, ümmî, vasatî, yabanî, zihnî… * Söyleyişte kısa olan nispet “i”lerine düzeltme işareti konmaz; çünkü bunlardaki “i”ler çekim ekiyle karıştırılmaz. çengi, çini, tiryaki, zenci, Kutsi, Necmi, Ruhi… *Bazı Türkçe kelimelerde de nispet “i”si bulunabilir. Bu kelimelerde ikinci heceler de uzun okunur. altunî, bayatî, gümüşî, kurşunî… Türkü, varsağı, Hüsnü, Lütfü, kırmızı gibi kelimelerde nispet “i”si ünlü uyumlarına uymuştur. *Nispet “i”si alan kelimelere ek getirildiğinde düzeltme işareti olduğu gibi kalır. ciddîleşmek, resmîlik, millîlik, mahallîleşme… *Eğer bu kelimelerdeki nispet “i”lerinin üzerine düzeltme işareti konmazsa belirtme hâl ekiyle veya iyelik ekiyle karıştırılabilir: (Türk) askeri, askeri gördüm, askerî elbise (Türk) tarihi, tarihi bilirim, tarihî eserler (onun) zihni zihni geliştirir zihnî meseleler Üçüncüsü: Aynı harflerle yazılan, fakat hem farklı dillerden olan hem de işlevleri ve okunuşları farklı olan “bi”leri ayırt etmek için kullanılır. Farsça olan ve yokluk anlamı veren “bî” ön ekinde kullanılır; bu ön ekin “ile” anlamı veren Arapça “bi” ön ekinden ayırt edilmesi sağlanır: bîçare, bîvefa, bîtaraf; bihakkın, bizatihi, bilumum… 

14. İKİ ŞEKİLDE YAZILABİLEN KELİMELER Bazı kelimelerin söylenişinde “ğ”nin “v”ye dönüştüğü görülür. Bunları iki şekilde yazılması ve okunması doğrudur. döğmek ⇒ dövmek; göğermek ⇒ gövermek; oğmak ⇒ ovmak; öğmek ⇒ övmek; söğmek ⇒ sövmek, öğün ⇒ övün… Söyleyişte ğ ⇒ v değişimi görülen bu kelimeleri “v”li yazmak daha uygundur. 

15. YABANCI KELİMELERDE BÜYÜK “İ”NİN YAZIMI Lâtin harflerini kullanan yabancı milletlerin yazı sistemlerinde büyük “i harfi noktasız yazılır. Ibsen, Indiana… Türkçe metinlerde de bu isimler bu şekilde yazılır. Ancak bu isimler sözlüklerde “i” sırasında yer alır. 

16. SES DEĞİŞİKLİĞİ GÖRÜLEN BAZI KELİMELERİN YAZIMI » Ünlü daralması görülen Türkçe kelimeler: söyle-yor ⇒ söylüyor, anla-yor ⇒ anlıyor, yaşa-yor ⇒ yaşıyor, de-yor ⇒ diyor de-e ⇒ diye de-en ⇒ diyen, de-e-lim ⇒ diyelim, ye-en ⇒ yiyen, ye-ince ⇒ yiyince, ye-ecek ⇒ yiyecek, kork-ma-yor ⇒ korkmuyor, gel-me-yor ⇒ gelmiyor… * Birden çok heceli olan kelimelerde de sadece söyleyişte daralma vardır, atlayarak (>atlıyarak), başlayan (>başlıyan), yaşayacak (>yaşıyacak), atlamayalım (>atlamıyalım), gelmeyen (>gelmiyen), gizleyeli (>gizliyeli)… » Ünlü düşmesi olan kelimeler: ağız ⇒ ağzı, burun⇒ burnu, koyun (bağır, döş)⇒ koynuna, alın⇒ alnı, oğul⇒ oğlu, gönül⇒ gönlüm, beniz,⇒ benzi, ömür⇒ ömrüm, cürüm⇒ cürmü, hüküm⇒ hükmü, fikir⇒ fikri… ileri-le-mek⇒ ilerlemek, koku-la-mak⇒ koklamak, kavuş-ak⇒ kavşak, uyu⇒ uyku, devir⇒ devril-… nerede⇒ nerde, burada⇒ burda, şurada⇒ şurda… kayıp⇒ kaybolmak, emir⇒ emretmek, keşif⇒ keşfetmek, sabır⇒ sabretmek… * “gönülden gönüle, ağıza, buruna, babadan oğula” örneklerindeki gibi ekte geniş ünlü varsa hece düşmesi olmayabilir. oyunu, koyunu vb. hece düşmesi olmayan kelimelerdir. * Özel isimlerde -hâliyle- hece düşmesi olmaz: Gönül’e, Ömür’ü… » Ünsüz türemesi görülen kelimeler: aff ⇒ af ⇒ affetmek, affı hiss ⇒ his ⇒ hissetmek, hissi zann ⇒ zan ⇒ zannetmek, zannı redd ⇒ ret ⇒ reddetmek, reddi şıkk ⇒ şık ⇒ şıkkı, zemm ⇒ zem ⇒ zemmetmek, hall ⇒ hal ⇒ halli, halletmek… fiat⇒ fiyat, faide⇒ fayda, zaif⇒ zayıf, repertuar⇒ repertuvar, lâboratuar⇒ lâboratuvar konservatuar⇒ konservatuvar, tual⇒ tuval, tualet⇒ tuvalet… *Bu kelimelere benzeyip de ünsüz türemesi görülmeyen kelimeler: Duayen, fail, faiz, fuar, fuaye, kuaför, lâik, puan, suare… » Ünsüz düşmesi görülen kelimeler: Türkçede ikiz ünsüz bulunmaz. Bu yüzden Arapçadan dilimize geçmiş olan ve sonunda ikiz ünsüz bulunduran kelimeler yalın durumunda kullanıldığında ünsüzlerden biri düşer. hakk⇒ hak, redd⇒ ret, hiss⇒ his, zann⇒ zan, zemm⇒ zem, hall⇒ hal, şıkk⇒ şık, afv⇒ af… *Alıntı kelimelerden “ft, st” ünsüz çiftleriyle bitenlerin bir kısmında “t” sesi söyleyişte düşme eğilimi gösterse de yazıda korunur. çift, rast, serbest… *Farsça “hane” kelimesiyle yapılan birleşik kelimelerde “ha” hecesi korunmalıdır. Hastahane, pastahane, postahane, muayenehane, yazıhane, sarphane, dökümhane, yatakhane, yemekhane, dershane, eczahane… *Fransızca’dan dilimize girmiş olan sürpriz kelimesindeki r, yazıda da konuşmada da korunur. » n ⇒ m değişimi görülen kelimeler: Türkçe veya yabancı kelimelerde b’den önce gelen n sesi m’ye dönüşebilmektedir. saklanbaç⇒ saklambaç, dolanbaç⇒ dolambaç, anbar⇒ ambar, canbaz⇒ cambaz, anber⇒ amber, çeharşenbe⇒ çarşamba, pencşenbe⇒ perşembe, çenber⇒ çember, sünbül⇒ sümbül, penbe⇒ pembe, tenbel⇒ tembel, menba⇒ memba… *İstanbul, Safranbolu, Zeytinburnu, düzenbaz, sonbahar, bin bir, binbaşı, onbaşı gibi kelimelerde söyleyişte m’ye doğru bir kayma olmasına rağmen yazıda yine “n” olarak korunur. » i ⇒ ı dönüşümü görülen bazı Arapça kelimeler: Bunlarda “k” sesi daima kalın okunur. inkılâp, inkıyat… » b ⇒ p değişmesine uğratılan Arapça kelimeler: * “s”den sonra gelen “b”, “p”ye dönüşür. nispet, ispat, kispet, müspet, naspetmek, tespit, tespih… * “s”den sonra gelmeyen “b”ler ise olduğu gibi kalır. Makbul, ikbal, tatbik, teşbih… » c ⇒ ç değişmesi görülen ve görülmeyen Arapça kelimeler: eçhel, içtihat, içtimaî, meçhul… mescit, tescil, teşci… » d ⇒ t değişmesi görülen yabancı kelimeler: * Farsça “-dar” soneki bulunduran kelimelerde d, t’ye dönüşür. emektar, minnettar, silâhtar, taraftar… * Bazı Arapça kelimeler: metfun, methal, methiye, tetkik… * Bazı Arapça kelimelerde “d” korunmuştur: takdim, takdir (taktir farklı anlamdadır), takdis, tasdik, tekdir… * “din” kelimesiyle kurulmuş Arapça isimler: Seyfettin, Necmettin, Hayrettin… * “abd” kelimesiyle kurulmuş olan ve “u”lu veya “ü”lü kullanılan Arapça isimler: Abdullah, Abdurrahman… Abdülkadir, Abdülkerim, Abdülaziz, Abdülhamit, Abdüsselâm… 

17. HEM AYRI HEM BİTİŞİK YAZILABİLEN EKLER Ek-fiilin çekimleri olan “iken, ile, ise” kelimeleri kendinden önceki kelimeden ayrı yazılır. Ama bunların bitişik yazılış şekilleri de vardır: -ken, -le, -se. Bitişik yazılırken araya kaynaştırma harfi de girebilir. Ama bu eklerden sadece “-ken”, hiçbir zaman ünlü uyumlarına uymaz; her kelimeden sonra “iken” ya da “-ken” olarak yazılır. Alır iken ⇒ alırken, okulda iken⇒ okuldayken, gelenler ile⇒ gelenlerle, Ali ile⇒ Ali’yle, çanta ile⇒ çantayla olacak ise⇒ olacaksa, okumalı ise⇒ okumalıysa… 

18.ÜNLÜ UYUMLARINA AYKIRI OLAN EKLERİN YAZIMI » -yor (şimdiki zaman eki): Sadece -yor şeklinde yazılır, ünlü uyumlarına aykırıdır. geliyor, biliyor, istiyor, gizliyor… » -ken (zarf-fiil eki): Ünlü uyumlarına aykırıdır. Sadece -ken şeklinde yazılır. alırken, koşarken, bakarken… » -leyin (isimden zarf yapan ek): Ünlü uyumlarına aykırıdır. sabahleyin, akşamleyin » -(İ)mtırak (sıfattan sıfat yapan ek): yeşilimtırak, mavimtırak, ekşimtırak… » -ki (Aitlik eki, ilgi zamiri ve sıfat yapan ek): “bugünkü, dünkü, öbürkü” kelimeleri hariç -ki eki ünlü uyumlarına aykırıdır; -ki şeklinde yazılır ve okunur. onunki, yukarıdaki, akşamki… » -taş (isimden isim yapan ek): meslektaş, ülküdaş… » -gil (aile bildirir): halamgil, dayımgil, baklagiller… 

19. ALINTI KELİMELERDE KESME İŞARETİNİN KULLANILMASI KULLANILMAMASI » Bazı Arapça kelimeler gırtlak ünsüzü taşıdıkları, Türkçede de bu özelliği anlaşılacak şekilde telâffuz edildiği için kesme işareti barındırırlar: “an’ane, an’anevî, bid’at, cür’et, cür’etkâr, cüz’î, iz’an, kat’î, kat’iyen, kat’iyet, kıt’a, kur’a, Kur’an, mel’un, mes’ul, mes’uliyet, mes’ut, meş’ale, sun’î, sür’at, şer’î, vak’a.” *Alıntı olup da kesmesiz kullanılan bu yapıda kelimeler de vardır. defa, defetmek, heyet, menetmek, mesele, neşe, neşet, sanat… Aşağıdaki kelimelere iyelik ekinin getirilmesi, aslında kelimenin sonunda bulunup da dilimizde eriyen gırtlak ünsüzünü ortaya çıkarır ve kesme işaretini gerektirir. (Bu kelimelerdeki ekler iyelik ekidir.) cem ⇒ cem’i, cüz ⇒ cüz’ü, kat ⇒ kat’ı, men ⇒ men’i, nev ⇒ nev’i, tab ⇒ tab’ı… *Sonunda gırtlak ünsüzü bulunan kelimeler iyelik ekini -ı, -i biçiminde alırlar. Bunlardan cami ve mâni kelimeleri camisi ve mânisi şeklinde de olabilir. Bunlar yalın hâlde kullanıldıklarında sonlarında tek ünlü vardır. bayi⇒ bayii, cami⇒ camii veya camisi, mâni⇒ mânii veya mânisi, memba⇒ membaı, mısra⇒ mısraı, sanayi⇒ sanayii… *Bu kelimelere yönelme hâl eki getirildiğinde araya “y” sesi girebilir de girmeyebilir de. Her iki kullanış da doğrudur: bayiye, bayie; camiye; camie; membaya, membaa; mevzuya, mevzua, mısraya, mısraa… bayiyi, bayii; camiyi; camii; membayı, membaı; mevzuyu, mevzuu, mısrayı, mısraı… *Bazı Arapça kelimelerde kısa ünlüden sonra gelen gırtlak ünsüzü dilimizde kaybedilerek ondan önceki ünlü uzun okunur. dava, mamur, mana, memur, resen, tamim, tecil, tediye, tehir, telif, tesir… 

20. SATIR SONUNDA KELİMELERİN BÖLÜNMESİ » Satır sonunda, yer kalmadığı için yarım kalan kelimelerin bölünmüş olduğunu, yani devamının altta olduğunu göstermek için satır sonunda kısa çizgi kullanılır: … O zaman gördü ki, küçük çocuk, memleketlisi, minimini yavru ağlıyor. Ses- sizce, titreye titreye ağlıyor. » Birleşik kelimeler de tek kelime gibi telâffuz edilerek heceleme buna göre yapılır. ………………………………………… ba- şöğretmen Atatürk ……………… il- kokuldayken …………..Karaosma- noğlu’nun…………………… » Kelimeler satır sonunda ve başında bir tek harf kalacak şekilde bölünmez. Aşağıdaki gibi kullanımlar yanlıştır: ……………………………………………..a- rabayla ………………………………….u- çurtmamızın …………………….cami- i ……………………………………….niha- î……………………………….. Doğruları şöyle olacaktır: ……………………………………………ara- bayla ……………………………….uçurt- mamızın ……………………………….ca- mii …………………………………………ni- haî……………………………… » Özel isimlerde ve rakamlarda kesme işareti satır sonuna geliyorsa ve kesme işaretinden sonraki kısmın alt satıra geçmesi gerekiyorsa bu durumda kısa çizgi kullanılmaz: ……………………….. Geçen yıl Ankara’ daki akrabalarımıza …………….1996′ da ………………………….. » Gırtlak ünsüzü için kesme kullanılan kelimelerde kesmeli heceler satır sonuna getirilmez. ………………………………………………meş’- aleyi değil ……….meş’a- leyi olacak ………… kur’- dan değil …………..kur’a- dan. olacak » “de” ve “ki” bağlacı ile “mi” soru ekinden önceki kelime satır sonunda kalıyor da bu ek ve bağlaçlar alt satıra iniyorlarsa araya (satır sonuna) kısa çizgi konmaz: ………………………………… önünde kitap da yoktu ………………………….. gördüm ki söylüyorum ………………… geçen yıl mı kazanmış? » Özgün imlâsıyla yazılan yabancı kelimeler satır sonunda kendi dillerinin kurallarına göre bölünür. 

21. Alıntı Kelimelerin Yazımının Dilimize Uyarlanması-Uyarlanmaması 1- Dilimize mal olmuş yabancı kelimeler Türkçede söylendiği gibi yazılır. kulüp, kent, kamu, duvar, merdiven, çamaşır, pencere, kitap, iskele, banka, sigorta, sandalye… *Dilimize mal olan ya da olmayan bazı kelimeler söylendiği gibi yazılmamaktadır: beysbol, blender, funya, çikolata, entelektüel, firkateyn, fosseptik, kampus, master, mönü… 2- İki ünsüzle biten bazı Arapça ve Farsça kelimelerin son iki ünsüzü arasına ünlü girer: emr>emir, keşf>keşif, azl>azil, nakl>nakil, hükm>hüküm, bahs>bahis, fikr>fikir, nutk>nutuk, sabr>sabır, şahs>şahıs, şehr>şehir, ilm>ilim, zehr>zehir. *Bu kelimelere ünlüyle başlayan bir ek veya yardımcı fiil eklendiğinde, sonradan konan ünlü, yazılışta da okunuşta da düşer. emir>emretmek, keşif>keşfi, azil>azli, nakil>nakledilmek, hüküm>hükmü, bahis>bahsimiz, fikir>fikrin, nutuk>nutku, sabır>sabretmek, şahıs>şahsı, şehir>şehrim, ilim>ilminiz, zehir>zehri, zikir>zikreylemek 3- İçinde iki veya daha fazla ünsüzün yan yana bulunduğu yabancı kelimeler olduğu gibi yazılır: alafranga, apartman, biyografi, elektrik, gangster, orkestra, telgraf… 4- İki ünsüzle başlayan ve iki ünsüzle biten batı kökenli kelimeler olduğu gibi yazılır; ünsüzler arasına ünlü konmaz: gram, gramer, grup, kral, kredi, kritik, plân, pratik, problem, program, proje, prova, psikoloji, slogan, spor, stil, stüdyo, trafik, tren… film, aks, form, lüks, modern, natürmort, risk, slayt, teyp… 5- Bazı yabancı kelimelerde kelime başında veya iki ünsüz arasında ünlü türemiştir. Bunlar da bu yeni şekilleriyle kullanılırlar: iskarpin, iskele, istasyon, iskelet, istatistik, kulüp… 6- Ön ek, son ek veya edat bulunduran yabancı kelimelerle iki kelimeden oluşan yabancı kelimeler: alelhusus, alelâcele, bîçare, bilâistisna, bilvesile, bîvefa, ilelebet, lâdinî, lâkayt, naçar, namağlûp, namevsut, namüsait, namütenahi, Panislâmizm, Panturanizm, Pantürkizm, reorganizasyon, sürrealizm, realizm, romantizm… otobiyografi, telekart, telekonferans, bankamatik… 7- Batı kökenli kelimelerin içindeki ve sonundaki “g” sesi korunur: lig, org, morg, biyografi, dogma, magma, monografi, paragraf, program, arkeolog, demagog, diyalog, jeolog, katalog, monolog, psikolog, Türkolog, ürolog… *Ancak “coğrafya, fotoğraf, topoğraf” kelimelerinde “g”ler “ğ”ye dönmüştür. 8- Ödünçlemeler (dilimize mal olmamış kelimeler) özgün imlâları ile yazılır: by-pass, center, centrum, check-up, fuel-oil, pipeline, pizza, spaghetti… 9- Bilim, sanat ve uzmanlık dallarında kullanılan terimler de özgün imlâları ile yazılır. andante (müzik), cuprum (kimya), deseptyl (eczacılık), quercus, terminus technicus (teknik terim). 10- Yabancı dillerden alıntı yapılan deyim ve sözler özgün imlâları ile yazılır. Veni, vidi, vici (Geldim, gördüm, yendim.); conditio sine qua non (Olmazsa olmaz.); eppur si muove (Dünya her şeye rağmen dönüyor.); to be or not to be (olmak veya olmamak); l’art pour l’art (Sanat sanat içindir.); l’Etat c’est moi (Devlet benim.); traduttore traditore (Çevirmen haindir.); persona non grata (istenmeyen kişi). Mesele falan değildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi. (Orhan Veli Kanık) 

22. YABANCI ÖZEL ADLARIN YAZIMI a. Arapça ve Farsça özel adların yazımı 1- Türkler tarafından kullanılan kişi adları Türkçedeki söylenişine göre yazılır: Ahmet, Bedrettin, Fuat, Mehmet, Necmettin, Ömer, Rıza, Saadettin Aynı isimlerin Araplar ve Farslar tarafından kullanıldığı belirtilecekse yumuşak ünsüzler korunur. Bu imlâ, bilimsel çalışmalarda da kullanılabilir: Ahmed, Bedreddin, Fuad, Muhammed, Necmeddin, Saadeddin … 2- Arapça ve Farsça yer adları Türkçe söyleyişe göre yazılır: Cezayir, Fas, Filistin, Mısır, Suudi Arabistan, Bağdat, Cidde, Halep, İsfahan, İskenderiye, Medine, Mekke, Şam, Şiraz b. Lâtin alfabesini kullanan milletlere ait özel isimlerin yazılışı Yabancı özel adlardan türemiş akım adlarıyla dilimizde eskiden beri Türkçe biçimiyle kullanılan kişi ve yer adları Türkçe söyleyişe göre yazılır. Bunların dışındaki yabancı özel adlar özgün imlâlarıyla yazılır. Bu kelimelerdeki özel karakterler ve işaretler de mümkün olduğunca (baskı sırasında bulunabiliyorsa) korunur: Napolyon, Şarlken, Atina, Brüksel, Cenevre, Londra, Marsilya, Münih, Paris, Roma, Selânik, Venedik, Viyana, Hollânda… Alain, Beethoven, Byron, Shakespeare, Nice, New York, Rio de Janerio, Molière… Marksist, Dekartçılık, Kartezyenizm… realist, realizm, romantizm, dadaizm, fütürizm vb. c. Yunanca adların yazımı Yunanca isimler, Yunan harflerinin Lâtin alfabesindeki karşılıkları kullanılarak yazılır: Homeros, Herodotos, Sokrates, Aristoteles, Platon, Papandreu… Bazıları dilimiz söyleyişine uyarlanarak kullanılmaktadır: Herodot, Sokrat, Aristo, Eflâtun, Pisagor, Öklid d. Rusça adların yazımı Rusça isimler, Rus harflerinin Lâtin alfabesindeki karşılıkları kullanılarak yazılır: Çaykovski, Gogol, Puşkin, Tolstoy, Petersburg Ancak “Moskva” kelimesi dilimizde “Moskova” olarak kullanılmaktadır. Rusçadan alınan bazı kelimelerin yazımı: Enisei⇒Yenisey Dostoevskiy⇒Dostoyevski Çexov⇒Çehov e. Çince ve Japonca adların yazılışı Çince ve Japonca adlar, Türkçede yerleşmiş biçimlerine göre yazılır. Kişi isimlerinde tire kullanılır: Pekin, Şanghay, Tokyo, Hiroşima, Osaka, Sun Yat-sen, Lin Yu-tang… 23. Diğer Türklere Ait İsimlerin Yazımı Türk devlet ve topluluklarına ait isimler, ünlüler bakımından Türkiye Türkçesine, ünsüzler bakımından ilgili Türk toplumundaki kullanıma göre yazılır: Azerbaycan, Özbekistan, Taşkent, Semerkant, Bakû… İslâm Kerimov, Nebi Hazri, Saparmurad Niyazov, Gasım Gasımzade… Öteden beri tanınan şahısların isimleri Türkçedeki yaygın imlâları ile yazılır: Cengiz Aytmatov… Lâtin alfabesinde bulunmayan harfler kullanılmaz: Baxtiyar ⇒ Bahtiyar, Baykoñur ⇒ Baykonur… 

ÖZET: Türkçenin Genel Yazım Kuralları 1- Belli günlerin isimleri cümle içinde oldukları zaman büyük harfle başlanılarak yazılır. Örnek: Anneler Günü, Nevruz, Tiyatro Günü. 2- Cümle içinde geçen ay ve gün adları küçük harfle yazılır. Belli bir tarihi işaret eden ay ve gün adları büyük harfle yazılır. Örnek: 29 Mayıs 1453 yılının Salı günü. 3- Milli ve dini bayramlar büyük harfle başlar. Örnek: Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Cumhuriyet Bayramı. 4- Gazete, dergi, kitap adlarının bütün kelimeleri büyük harfle başlar. Özel ada dahil olmayan sözler büyük harfle başlamaz. Örnek: Milliyet gazetesi, Türk Dili dergisi. 5- Kişi isimleri ve soy isimleri büyük harfle başlar. Örnek: Mehmet Akif Ersoy, Ziya Gökalp, Cahit Sıtkı Tarancı, Ömer Seyfettin. Unvan ve sayı bildiren isimler büyük harfle başlar. Öğretmen Hüseyin, Profesör Kenan, Dr. Coşkun, Binbaşı Ali, Hamdi Bey, Mustafa Efendi, Zeynep Hanım. 6- Özel coğrafya adları büyük yazılır. Örnek: İstanbul, Konya, Akdeniz, Uludağ, Kızılırmak, Pınarbaşı, Asya, Avrupa, Güneydoğu Anadolu. 7- Ülke adları büyük harfle başlar, ülke adlarından sonra gelen krallık, halk cumhuriyeti, cumhuriyet gibi kelimeler de büyük harfle başlar. Örnek: Türkiye Cumhuriyeti, Arnavutluk Halk Cumhuriyeti, Birleşik Arap Emirlikleri, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri, Çek Cumhuriyeti. 8- Tarihe geçmiş kişilerin belirlenmiş, bilinen unvanları, lakapları da büyük yazılır. Örnek: Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet, Nişancı Mehmet Paşa, Safiye Sultan, Şeyhülislam Esad Efendi, Gazi Osman Paşa, Mimar Sinan. 9- Kişilerin takma adları (mahlas) büyük yazılır. Örnek: Avni: (Fatih Sultan Mehmet) – Muhibbi: (Kanuni Sultan Süleyman) Tarhan: (Ömer Seyfettin) – Mehmet Ali Sel: (Orhan Veli Kanık) – Aydede: (Refik Halit Karay) – Deli Ozan: (Faruk Nafiz Çamlıbel) – Baki – Fuzulî – Dertli – Kaygusuz Abdal. 10- Özel ad kendi anlamı dışında yeni bir anlam kazanmışsa küçük harfle başlar. Örnek: hicaz (makam), acemi (tecrübesiz), amper (elektrik akımı şiddet birimi), allahlık (saf, zararsız). Müzikte kullanılan makam ve tür adları küçük harfle başlar. Nihavent, hicazkar, türkü, varsağı. 11- Yer ve millet adlarıyla kurulan birleşik kelimelerde özel adlar büyük harfle başlar. Örnek: Antep fıstığı, Brüksel lahanası, Frenk gömleği, Japon gülü. 12- Din kavramları içinde geçen özel adlar büyük yazılır. Örnek: Tanrı, Allah, Cebrail, Zeus. Tanrı kelimesi özel bir ad olarak kullanılmadığı zaman küçük yazılır. Eski Yunan tanrıları, ilkel kabilelerin tanrıları. 13- Milletlerin, boyların, oymakların, dil ve lehçelerin adları büyük harfle başlar. Örnek: Türk, Kırgız, Tatar, Alman, Türkçe, Almanca, Hintçe, Latince. 14- Din ve mezhep adları da büyük harfle başlar. Örnek: Müslüman, İslamiyet, İslamlık, Hristiyan, Katolik. 15- Resmi yazılarda hitapların birinci kelimesi ve ondan sonra gelen isim soylu kelimeler büyük harfle başlar. Örnek: Sayın Başkan, Sayın Müdür. 16- Levhalar ve açıklama yazıları büyük harfle başlar. Levha yazıları birkaç kelimeden oluştuğunda ilk kelime büyük harfle başlar. Örnek: Giriş, Çıkış, Vezne, Doktor, Başkan. 17- Saray, köşk, han, kale köprü, anıt vb. yapı adlarının bütün kelimeleri büyük harfle başlar. Örnek: Topkapı Sarayı, Çankaya Köşkü, Mostar Köprüsü. 18- Kurum, kuruluş, işletme, kooperatif, okul, birlik, dernek adlarının her kelimesi büyük harfle başlar. Örnek: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Dış İşleri Bakanlığı, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Millî Kütüphane, Atatürk Hava Limanı, Edebiyat Fakültesi, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi, Et ve Balık Kurumu, İstatistik Enstitüsü, Fakirleri Koruma Derneği, Bakanlar Kurulu. 19- Kurum, merkez, bakanlık, üniversite gibi kuruluş bildiren kelimeler, belli bir kurum kastedildiğinde büyük harfle başlar. Örnek: Bu yıl Meclis yeni döneme erken başladı. 20- Bazı kuruluşların adlarını yazarken yaygınlık kazanmış şekillerine uyulur. Örnek: Genelkurmay Başkanlığı, Kara Yolları Genel Müdürlüğü, İç İşleri Bakanlığı. Bu isimler kalıplaşmış olduğu için uygulanan biçimleri ile yazılırlar. 21- Yabancı dağ, tepe, akarsu, göl adlarının yazılışında, yabancı yazılışlara uyulur. Örnek: Leman, Mississippi, Frie, Mont Bianc. 22- Bazı yabancı şehir, dağ, göl ve akarsuların adları dilimize Türkçe biçimleriyle yerleşmiştir. Türkçe söylenişe uygun bu adlar Türk yazılış kurallarına uygun olarak yazılır. Örnek: Viyana (Wien), Marsilya (Marseille), Venedik (Venezia), 23- Yer adlarında ilk isimden sonra gelen deniz, göl, nehir, dağ, boğaz vb. tür bildiren ikinci isimler küçük harfle başlar. Örnek: İstanbul şehri, Marmara denizi, Erciyes dağı, Meriç nehri. Balkaş gölü. NOT: Ancak, ikinci isim özel isme dahil ise ve ikisi birden kastedilen kavramı karşılıyorsa, ikinci isim de büyük harfle başlar. Bu halde dağ, deniz ve göl, boğaz, ırmak kelimeleri büyük harfle yazılır. Örnek: İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı, Beyşehir Gölü, Tuz Gölü, Rumeli Kavağı, Haymana Ovası, Muş Ovası. 24- Yukarıdaki maddede olduğu gibi mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak geçen bu kelimelerin baş harfleri büyük yazılır. Örnek: Abbasağa Mahallesi, Eminönü Meydanı, Türk Ocağı Caddesi, Kızılay Meydanı. 25- Özel adlardan meydana gelmiş mahalle, meydan, bulvar, cadde ve sokak adları büyük harfle başlayıp ayrı olarak yazılır. Örnek: Fevzi Çakmak Caddesi, Cemal Nadir Sokağı, Barbaros Bulvarı. 26- Kurum ve kuruluş adlarında yer alan kelimeler bazen söz içinde geçebilirler, o zaman küçük harfle yazılmaları gerekir. Örnek: Bugün radyo ve televizyon programları iyi değildi. 27- Coğrafya ve astronomi ile ilgili yayınlarda Güneş, Dünya, Ay, Merkür gibi gezegen ve yer isimleri büyük yazılır. 28- Yabancı yer adlarının bitişik veya ayrı yazılışında yabancıların kullandığı biçimlere uyulur. Örnek: Hyde Park, New York, Buenos Aires, San Marino. 29- Akrabalık adları bildiren kelimeler küçük harfle yazılır. Örnek: Sevgili kardeşim, Ayşe teyze, Saim amca. 30- Mektuplardaki hitap cümlelerinde ilk kelime büyük harfle başlar, ondan sonrakiler özel isim değilse küçük devam eder. Örnek: Değerli dayıcığım, Sevgili kardeşim. 31- Hukukla ilgili her kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge adlarının her kelimesi büyük yazılır. Örnek: Nutuk, Medenî Kanun, Borçlar Hukuku.