Yazıda doğabilecek karışıklıkların önüne geçmek,
yanlış okumayı önlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, herkesin aynı
şekilde yazıp okumasını sağlamak için belirlenmiş olan kurallara imlâ (yazım)
kuralları denir. Bu kurallardan birçoğu aslında anlama ve telâffuza bağlıdır.
Anlam ve telâffuz; akla, mantığa, geleneğe, çoğunluğa vb.ne uyduğu takdirde
-zaten yazıldığı gibi okunan ve okunduğu gibi yazılan bir dil olan- Türkçenin
imlâsı kolayca halledilecektir.
İÇERİK: 1. Büyük Harflerin Kullanımı 2.
Kısaltmaların Yazımı 3. Ek-Fiilin Yazımı 4. ile Edatının (Hem edat, hem
bağlaç)Yazımı 5. mi Soru Ekinin Yazımı 6. dE Bağlacının ve -dE Hâl Ekinin Yazımı
7. ki Bağlacının, -ki İlgi Zamirinin ve -ki Yapım Ekinin Yazımı 8. Birleşik
Kelimelerin Yazımı 9. İkilemelerin Yazımı 10. Sayıların Yazımı 11. Tarihlerin
Yazımı 12. Pekiştirmeli Kelimelerin Yazımı 13. Düzeltme İşaretinin Kullanımı 14.
İki Şekilde Yazılabilen Kelimeler 15. Yabancı Kelimelerde Büyük “i”nin Yazımı
16. Ses Değişikliği Görülen Bazı Kelimelerin Yazımı 17. Hem Ayrı Hem Bitişik
Yazılabilen Ekler 18. Ünlü Uyumlarına Aykırı Olan Eklerin Yazımı 19. Alıntı
Kelimelerde Kesme İşaretinin Kullanılması Kullanılmaması 20. Satır Sonunda
Kelimelerin Bölünmesi 21. Alıntı Kelimelerin Yazımının Dilimize Uyarlanması 22.
Yabancı Özel Adların Yazımı 23. Diğer Türklere Ait İsimlerin Yazımı 24. İmla
(Yazım ) Kılavuzu
1. BÜYÜK VE KÜÇÜK HARFLERİN YAZIMI Alfabemizde (Lâtin
alfabesi) her harfin bir büyük, bir de küçük şekli vardır. Yazıda yaygın olarak
küçük harf kullanılır. Ancak belirli yerlerde büyük harf kullanılmalıdır. Büyük
harfle küçük harf arasında okunuş olarak fark olmasa da yazılış olarak büyük
farklar vardır. Büyük ve küçük harflerin kullanımı ile ilgili kurallar
şunlardır: » Her cümlenin ilk kelimesi büyük harfle başlar. Büyük harfle
başlamayan bir kelime dizisi, öncesi yazılmamış ya da silinmiş bir cümle
zannedilebilir. “Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine
düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini
düşünmeyeceksin!” “Ömür, yarınlara bağlanan ümitlerle geçip gitmekte,
gafilcesine kavgalarla, gürültülerle, didinmelerle tükenip durmadadır. Sen
aklını başına al da, ömrünü, şu içinde bulunduğun bugün say.” (Mevlâna) »
Noktayla, iki noktayla, üç noktayla, soru ve ünlem işaretleriyle biten
cümlelerden sonra gelen cümleler büyük harfle başlar. * Ah, bilsen biz senin
ıstırabını ne iyi anlıyoruz! Biz ki her şeyi görür ve anlarız. Düşün, bir
elbiseyle bir vücut arasındaki esrarlı rabıtayı düşün. O elbise ki terzinin
elinden vücudun basit hendesesine göre yapılmış mânasız bir kalıp hâlinde çıkar
ve sonra bir vücuda yapışıp onun bütün hareketleriyle yaşamaya başlayınca ne
hâle gelir, düşün! Başlangıçta hiçbir şey ifade etmeyen elbiseler atılacağı güne
kadar vücudun her hareketini saniyesi saniyesine kaydeden korkunç bir hâfızadır.
Birçok oturuş şekillerinin kabarttığı diz kapaklarımızı düşün! Her duygunun
hususi bir biçim verdiği omuzlarımızı düşün! Kambur vaziyetlerinde nasıl arkaya
toplandığımızı, bütün mafsal yerlerinde nasıl halkalaştığımızı düşün! Vücudun
sonsuz hareketleri içinde bize düşmeyen pay hangisidir? Bunların içinde
sefaletlerin, açlıkların, ihtirasların, cinayetlerin, coşkunlukların,
kahkahaların alnımıza çizdiği hep hususî bir çizgi vardır. İnsanlar sanırlar ki,
bizim üstümüzdeki her çizgi, her intiba, bir diğer çizgi veya intiba ile
silinir, hepsi birbirine karışır, manasız bir halita olur ve sonunda biz eskimiş
bulunuruz. Eskiriz, fakat insanlardan evvel eskidiğimiz için onlardan daha ince
ve hassas olan biz, bütün çizgiler ve intibalarımızı hep birbirinin içinde
saklarız. Bu böyle bir halitadır ki, bunun düğümünü ele geçirebilen göz onu
çözdükçe, doğumumuzdan ölümümüze kadar bütün hayatımızı, zamanın atomları içinde
sıkıştırır ve bu korkunç, ah, bu korkunç hafıza küpü içinde, mazinin, birbirinin
üstünden akan küçük yılanlar hâlinde nasıl kaynaştığını görür. Fakat o göz kimde
vardır? Kimsede… Yalnız bizde… Biz, ki her şeyi görür ve anlarız, seni görüyor
ve anlıyoruz… Bize artık hikâyeni anlatma!… Ne lüzum var? Biz onu biliyoruz. Ben
sana kendi hikâyemi ne diye anlatayım? Sen de onu bilirsin. Beni bir ölünün
üstünden çıkardılar. Burada satın alacak adam bekliyorum. Öbürü tıpkı benim
gibi, bugün bir ölünün üstünden çıkmadıysa yarın ikinci gün veya üçüncü gün
çıkacak. Düşün, düşün, biz insanlardan evvel eskidiğimiz hâlde kaç insan
eskitiyoruz? Bizim ıstırabımızı düşün! Biz vücutsuz kalan bir elbise miyiz,
yoksa elbisesiz kalmış bir ıstırabın vücudu mu? (Necip Fazıl, Eski Elbiselerin
Hafızası) * Orhun Kitabesi’nde Türk hakanı şöyle diyor: Türk Tanrısı, Türk
milleti yok olmasın diye atalarımı gönderdi ve beni gönderdi. Ben hakan olunca
gündüz oturmadım, gece uyumadım. (Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları) » Bu
işaretler asıl cümlenin içinde, yani iç cümlede ise sonraki kelime büyük harfle
başlamaz: “Durun!” diye bağırdı annem. Bu kez çocuk, “Bu peri midir, melek mi?”
diye düşünerek, öğretmene hayranlıkla baktı. » İki noktadan sonra cümle
gelmiyorsa, örnekler sıralanıyorsa bunlar büyük harfle başlamaz: Bazı mastarlar
kalıcı nesne adı olmuşlardır: yemek, çakmak, dolma, dondurma, kavurma, buluş… »
Örneklerle başlayan cümleler de büyük harfle başlar: Bilgisayar, sinema,
tiyatro, internet, fotoğraf gibi hobiler, pahalılık yüzünden lüks gibi
görülmektedir. » Cümle içerisinde başkasından aktarılan ve tırnak içinde verilen
cümleler de büyük harfle başlar: Atatürk gençliğe seslenirken ilk önce “Ey Türk
gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet,
muhafaza ve müdafaa etmektir.” demektedir. » Tırnak içinde verilen söz tam bir
cümle değilse veya cümlenin baş kısmı verilmemişse büyük harfle başlamaz.
Nabi’nin “……… var içinde” redifli gazeli açıklanacak. » İki kısa çizgi veya iki
virgül arasında verilen ara sözler, ara cümleler, açıklama cümleleri büyük
harfle başlamaz. Bu konuda kararlı olduktan sonra -geç karar vermiş olsan da-
başarıya ulaşırsın. Başımın ağrısı yazları -sıcaklardan olmalı- daha da artar.
Kalıcı konutları bu yıl sonuna kadar -geçen seneki lâf- yetiştireceklermiş.
Çıkmamız gereken uygar milletler seviyesini -ki bu seviyeye hâlâ çok uzağız-
Mustafa Kemal hedef olarak göstermişti bize. Bu işi 2010 sonuna kadar
bitireceklerini -inanılacak gibi değil- söylüyorlar. Bu adam, seni temin ederim,
sahtekârın biridir. Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz. » Rakamla
başlayan cümlelerde rakamdan sonra gelen kelime büyük harfle başlamaz. 1998
yılında ortaokulu bitirdim. » Şiirde her mısra (birkaç mısra bir cümle oluştursa
da) büyük harfle başlar. Küçük harfle başlatılmış bir mısraın ilk kelimesi veya
kelimeleri silinmiş veya yazılmamış zannedilebilir. Günümüz şiir kitaplarında bu
kurala çoğunlukla uyulmamaktadır: … Bir de baharlar bilirim, Apartman odalarında
büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği. Anadolu bozkırlarında İstanbul’dan
çıkıp, Diyarbekir’e doğru, tekerleri Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla
içen Cesur otobüs pencerelerinden Bilinçsiz bas kaymasıyla görülen Evrensen
kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında Çıplak ayakları yumuşak
topraklara batmış ırgat çocuklarının Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.
ÖZEL İSİMLER ♦ Bütün özel
isimler (özel ismi oluşturan her kelime ve onları niteleyen, tanıtan unvanlar)
büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamazsa cins ismi zannedilebilirler: » Kişi
adları ve soyadları, takma adlar, kişi adlarından önce ve sonra gelen saygı
sözleri, unvanlar ve meslek adları, tarihî kişilerin adlarından önce gelen unvan
ve lâkaplar büyük harfle başlar: Ali, Meltem, Mehmet, Meral, Yasemin, Uğur,
Ahmet… Binbaşı Ömer, Doktor Kenan, Mütercim Asım, Ankaralı Âşık Ömer… Mustafa
Kemal Atatürk, Mehmet Akif Ersoy, Nazım Hikmet Ran, Yavuz Bülent Bakiler,
Kâmuran İnan, Victor Hugo, Halil Cibran… Nedim, Fuzulî, Bakî, Muhibbî (Kanuni),
Demirtaş (Ziya Gökalp), Tarhan (Ömer Seyfettin), Aka Gündüz (Hüseyin Avni, Eniz
Avni), Kirpi (Refik Halit), Deli Ozan (Faruk Nafiz), Halide Salih (Halide Edip),
Server Bedi (Peyami Safa), İrfan Kudret (Cahit Sıtkı), Mehmet Ali Sel (Orhan
Veli)… Sayın Kenan Evren, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Hamdi Bey, Mustafa
Efendi, Zeynep Hanım, Bay Ali Çiçekçi, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Doktor Behçet
Uz, Mareşal Fevzi Çakmak, Yüzbaşı Cengiz Topel… Fatih Sultan Mehmet, Mimar
Sinan, Yavuz Sultan Selim, Genç Osman, Deli İbrahim, Avcı Mehmet, Nişancı Mehmet
Paşa, Aslan Yürekli Richard, Deli Petro… » Akrabalık adları bildiren kelimeler
büyük harfle başlamaz; ancak akrabalık kelimeleri başta gelirse büyük harfle
başlar. Fahriye abla, Ayşe teyze, Numan amca… Nene Hatun, Baba Gündüz, Dayı
Kemal… » Resmî yazılarda saygı bildiren sözlerden sonra gelen makam mevki, unvan
bildiren kelimeler büyük harfle başlar: Sayın Bakan, Sayın Başkan, Sayın
Profesör, Sayın Vali… » Kurum, kuruluş, kurul, müessese, makam, üniversite
isimleri: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mamak Anadolu Lisesi, Yeşilay Derneği,
Türk Dil Kurumu, Ege Üniversitesi, Kars Valiliği, Mamak İlçe Millî Eğitim
Müdürlüğü, Bakanlar Kurulu, Emek İnşaat, Millî Kütüphane, Türk Ocağı… » Kurum,
merkez, bakanlık, üniversite, fakülte, bölüm vb. ifade eden kelimelerden
herhangi biriyle belli ve özel bir kurum, kuruluş vb. kastedildiği zaman bu
kelime büyük harfle başlatılabilir: Bu yıl Meclis yine çok çalıştı. Son yıllarda
Bakanlık, destek faaliyetlerini daha da artırdı. » Millet, kavim, boy, oymak,
din, mezhep isimleri ve bunlara mensup olanlara verilen isimler: Türk, Türkler,
Yunan, İngiliz, Çeçen, Ruslar, Alman, Arap… Oğuz, Kazak, Tatar, Özbek, Tacik…
Müslüman, Musevî, Hıristiyan… Müslümanlık, İslâm, Musevîlik, Hıristiyanlık…
Şiilik, Budizm, Malikîlik, Hanefîlik… Hanefî, Şafiî, Alevî, Budist, Katolik… »
Din ve mitoloji kavramlarını karşılayan özel adlar büyük harfle başlar. Bazı
dinî kavramlar küçük harfle başlar. Tanrı kelimesi özel isim olarak
kullanılmıyorsa küçük harfle başlar: Allah, Tanrı, Cebrail, Zeus, Kibele…
cennet, cehennem, uçmak, tamu, sırat köprüsü… Eski Yunan tanrıları… » Dil ve
lehçe isimleri: Türkçe, Farsça, Fransızca, Macarca, Fince, Tibetçe, Kırgızca,
Özbekçe, Tatarca, Oğuzca… » İl, İlçe, Semt, mahalle, cadde, bulvar, sokak,
pasaj, çarşı, park isimleri (bunlarda geçen tüm kelimeler) büyük harfle başlar:
Sivas, Ankara, İstanbul, Mamak, Yenişehir, Şirinevler, Atatürk Bulvarı, İvedik
Caddesi, Gönül Sokak, Mısır Pasajı, Kuyumcular Çarşısı, Güvenpark, Altınpark,
Kuğulu Park… » Saray, köşk, han, kale, köprü, anıt vb yapı adlarına ait bütün
kelimeler büyük harfle başlar: Topkapı Sarayı, Çankaya Köşkü, Ankara Kalesi,
Galata Köprüsü, Atakule… » Devlet, ülke ve bölge isimleri: Türkiye, Türkiye
Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan, İran, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti… Batı Almanya, Batı Trakya, Güney Yemen, Doğu Avrupa, Doğu Anadolu
Bölgesi, İç Anadolu (Bölgesi), Ege, Marmara… Not: Yön bildiren kelimeler bir
bölge veya ülke adından önce gelirse büyük, sonra gelirse küçük yazılır. Geçen
yaz Kuzey Kıbrıs’a tatile gittik. Kıbrıs’ın kuzeyine tatile gittik. Doğu
Anadolu’nun coğrafyası… Anadolu’nun doğusundaki dağlar… » Kıta isimleri:
Avrasya, Asya, Avrupa, Afrika, Amerika, Antarktika, Arktika, Avustralya. »
Deniz, okyanus, göl, akar su, boğaz, geçit isimleri: Akdeniz, Karadeniz, Manş
Denizi, Büyük Okyanus, Atlas Okyanusu Van Gölü, Hazar Denizi, Beyşehir Gölü,
Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Seyhan, Fırat, Nil, İstanbul Boğazı, Panama
Geçidi, Süveyş Kanalı … » Dağ, tepe, ova, yayla isimleri: Elmadağ, Uludağ, Ağrı
Dağı, Erciyes (dağı), Everest Tepesi, Çukurova, Konya Ovası… Dikkat! “Çanakkale
Boğazı, Gülek Geçidi, Haymana Ovası, Konya Ovası, Van Gölü, Ağrı Dağı” gibi her
iki harfi de büyük yazılan özel isimlere dikkat edilirse, birinci kelimenin
zaten il olarak mevcut olduğu; ikinci kelime eklenince oluşan ismin o ile ait
ama yeni ve özel bir varlığı karşıladığı görülür. Yani iki kelime birden
kastedilen varlığa aittir. Meselâ Çanakkale Boğazı sadece Çanakkale kelimesiyle
ifade edilemez. Hâlbuki Hürriyet gazetesi, Marmara denizi, Altay dağları, Nil
nehri, Ankara şehri, Fırat nehri, Erciyes dağı gibi örneklerde birinci kelime
büyük, ikinci kelime de küçük harfle başlamaktadır. Bunun sebebi bu kelimelere
eklenen ikinci kelimelerle yeni bir özel isim oluşturulmuş olmamasıdır. Hürriyet
zaten bir gazete adı; Nil zaten bir nehir adı; Ankara zaten bir şehir adı;
Erciyes zaten bir dağ adıdır. Erciyes dağı, Erciyes kelimesi ile de ifade
edilir. » Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar. Ancak dünya, güneş ve ay
kelimeleri terim olarak (astronomi ve coğrafya terimi) kullanılıyorsa özel isim
olduğu için büyük; diğer anlamlarında (gerçek, mecaz, yan, eş, deyim vb.)
kullanılıyorsa cins ismi olduğu için küçük harfle başlar: Merih, Mars, Jüpiter,
Venüs, Küçükayı, Halley… Ay’ın yakından çekilmiş fotoğrafları insanlığı pek
şaşırtmıştı. Yazın Güneş ışınları Dünya’ya dik olarak gelir. Türkiye’nin birçok
yerinde insanlar Güneş tutulmasını seyretti. Sabahtan beri dünya kadar yer
dolaştık. Şair sevgilisinin yüzünü aya benzetir. (ayın kendisine değil,
görünüşüne) » Kitap, gazete, mecmua, eser, kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge,
genelge isimleri büyük harfle başlar. Bunlara dahil olmayan kelimeler küçük
harfle başlar: Sabah (gazetesi), Milliyet (gazetesi); Varlık (dergisi); Türk
Dili (dergisi); Yaprak Dökümü; Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Türk
Ansiklopedisi; Halı Dokuyan Kızlar (tablosu), Düşünen Adam (heykeli), Medenî
Kanun, Borçlar Hukuku… » Hayvanlara takılan özel isimler: Düldül, Sarıkız, Fino,
Tekir, Karabaş, Yumoş, Minnoş… » Yer ve millet adlarıyla kurulan birleşik
kelimelerdeki özel adlar büyük harfle başlar. Antep fıstığı, Brüksel lâhanası,
Hindistan cevizi, İngiliz anahtarı, Maraş dondurması, Van kedisi… » Yazı
başlıkları, konu adları büyük harfle başlar: İmlâ Kuralları, Dil Bilgisinin
Bölümleri, 19. Yüzyılda Türk Edebiyatının Seyri… » Gazete ve dergiler konu
başlıklarında sadece ilk kelimeyi büyük harfle başlatırlar: Kamyon eve girdi,
Büyük seçim yarın… » Kitap, gazete, dergi isimleriyle konu başlıklarındaki “ile,
ve, de, ya da, ki” bağlaçlarıyla soru ekinin küçük yazılması gerekir: Başarmak
ve Kazanmak, Türk Dili ve Edebiyatı, Karga ile Tilki, Ya Devlet Başa ya Kuzgun
Leşe, Ben de Yazdım… » Kitap, gazete, dergi isimleri ve konu başlıkları -dikkat
çekmek için- bütünüyle büyük harfle yazılabilir. Bu durumda aralardaki “ile, ve,
de, ya da, ki” bağlaçlarıyla soru ekinin küçük yazılması gerekir: Başarmak ve
Kazanmak, Türk dili ve edebiyatı, karga ile tilki… (Başka bir bilgi: Yazı
başlıkları tamamen büyük harfle yazılmışsa, bağlaçlar da tamamen büyük harfle
yazılır. Başlıkların sadece baş harfleri büyük yazılmışsa, bağlaçlar küçük
harfle başlar.) » Mektuplarda ve resmî yazılarda hitapların ilk kelimeleri büyük
harfle başlar: Aziz kardeşim, Canın anneciğim, Sevgili kardeşim Hakan… » Ay ve
gün adları, belirli bir tarih belirttiğinde büyük; bunun dışında küçük harfle
başlar: Bu yıl 2 Eylül’de döneceğiz. 15 Kasım 1999 Pazartesi günü konferans
yapılacak. Bu yıl temmuz sıcaklarında kavrulduk. Bu sokakta salı günleri pazar
kurulur. » Levhalar ve açıklama yazıları büyük harfle başlar. Yazı birkaç
kelimeden oluşuyorsa ilk kelime büyük harfle başlar. Yazı rakamla başlamışsa
ondan sonraki kelime küçük harfle başlar. Giriş, Çıkış, Müdür, Müdüriyet, Vezne,
Başkan, Doktor Otobüs durağı, Şehirler arsı telefon… III. kat, IV. sınıf, I.
blok… » Kurultay, sempozyum, panel vb toplantıları bildiren özel adlar büyük
harfle başlar: Manas Bilgi Şöleni, Uluslar Arası Türk Dili Kurultayı… » Millî ve
dinî bayramlarla bayram niteliği kazanmış günler büyük harfle başlar; ancak
genel nitelik arz edenler küçük harfle başlar: Cumhuriyet Bayramı, Ramazan
Bayramı, Kurban Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Nevruz
Bayramı, Anneler Günü, Öğretmenler Günü, Tıp Bayramı, tiyatro günü, kitap
haftası, film haftası, sağlık haftası, dil kurultayı. » Çağ, dönem ve tarihî
olay adları büyük harfle başlar: Cilâlı Taş Devri, İlk Çağ, Millî Mücadele,
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı… » Özel isimlerden türetilen isim, sıfat ve
fiiller büyük harfle başlar ve ekleri de kesme işareti ile ayrılmaz. Bu özel
isimler türetilen kelimenin içinde kalıyorsa büyük harfle başlamaz: Türkleşmek,
İslâmlaşmak, Türkolog, Darvinci, Sivaslı, Ankaralı, Türkçecilik, Avrupalı…
Panislâmizm, Panturanizm, Pantürkizm… “Özel isim kendi anlamı dışında yeni bir
anlam kazanmışsa küçük harfle başlar. Müzik terimleri için de bu geçerlidir:
acem, acemi, hicaz, nihavent, amper, jul, allahlık, donkişotluk… acembuselik,
acemaşiran, bayatî, hicazkâr, türkü, varsağı…
2. KISALTMALARIN YAZIMI Kısaltma;
bir kelime, terim veya özel adın içerdiği harflerden biri veya birkaçı ile daha
kısa olarak ifade edilmesi ve sembolleştirilmesidir. Yapılan kısaltmaların
benimsenmesi, yaygınlaşması ve herkes tarafından anlaşılması gerekir. AA, AB,
ABD, age., AGİK, AIDS, aids, AKM, Alb., Alm., anat., AOÇ, AP, APS, Apt., Ar.,
Ar. Gör., ark., Asb., ASELSAN, Asist., ASKİ, AŞTİ, AT, Atğm., ATO, AÜ, AÜ, AÜ,
Av., B (batı), B. (bay), bağ., BAĞ-KUR, BBC, BCG, BDT, bk. (bakınız), BM, Bn.
(bayan), BOTAŞ, Bşk., C. (cilt), DGM, dm, EKG, ed. (edebiyat), FIFA, Fr., g,
GAP, gr, HABITAT, Hz., İETT, KBB, km, l, m, Mah., MKE, No. veya Nu., öl., sn
(saniye), TIR, TL, yy., zool. » Kurum, kuruluş, müessese, makam, üniversite
adlarının kısaltmalarında bütün harfler büyüktür. Harfler arasına nokta koymaya
gerek yoktur. TRT, TBMM, İTÜ, DSİ, TDK, TTK, MEB, AÜ DTCF, DAÜ, D, B, K, G, KB,
GB, KD, GD (son sekizi yön adı) Bu kısaltmalardan sonra gelen çekim ekleri kesme
ile ayrılır. Ekler kısaltmanın son harfin okunuşuna göre belirlenir; kelimenin
uzun şeklinin okunuşuna göre değil: MEB’e, TBMM’nin, DTCD’ne değil DTCF’ye,
İTÜ’nden değil İTÜ’den, TDK’nin » Bazı kısaltmalar da kelime gibi
oluşturulmuştur. ASELSAN, BOTAŞ, İLESAM, SEKA, TÖMER, TEDAŞ » Kısaltması büyük
harflerle yapıldığı hâlde bir kelime gibi okunan bu kısaltmalara getirilen
eklerde kısaltmanın okunuşu esas alınır: ASELSAN’da, BOTAŞ’a, İLESAM’ın,
SEKA’nın, TÖMER’den, TEDAŞ’ta, NATO’dan UYARI: “Numara” kelimesinin kısaltması
da kelime gibi okunduğundan getirilecek olan ek okunuşa göre getirilecektir:
No.lu, No.suz » Nokta kullanılan kısaltmalar da vardır. Bunlardan sonra
getirilen ekler kesmeyle ayrılmaz: K.K.K., M.Ö., M.S., P.K., T.C. » Özel isim
veya unvan olan bir kelime birkaç harfle kısaltılıyorsa yalnız ilk harf büyük
yazılır. Prof., İst., Doç., Dr., Av., Alb., Gen. Alm. (Almanca), İng., Kocatepe
Mah., Güniz Sok. Bu kısaltmalara ek getirilirken kelimenin uzun şeklinin okunuşu
esas alınır; ekler kesmeyle ayrılmaz: İst.da, Alm.yı, İng.ye » Özel isim olmayan
kelimelerin kısaltması küçük harfle başlar. C. (cilt), s. (sayfa),
bkz.(bakınız), vb. (ve benzeri), vs. (ve saire), is. (isim), sf. (sıfat), hz.
(hazırlayan), çev. (çeviren), ed. (edebiyat), fiz. (fizik), kim. (kimya) Bu
kısaltmalara ek getirilirken kelimenin uzun şeklinin okunuşu esas alınır; ekler
kesmeyle ayrılmaz: vb.leri, vs.den, is.ler, sf.lar, hz.da, çev.e, ed.ı, fiz.le,
kim.da » Elementlerin ve ölçülerin kısaltmalarında nokta kullanılmaz: C, Ca, Fe,
m, mm, cm, km, g, kg, l, mg … Bu kısaltmalara ek getirilirken kelimenin uzun
şeklinin okunuşu esas alınır; ekler nokta kullanılmadığı için kesmeyle ayrılır:
m’ye, mm’de, cm’yi, km’ye, g’dan, kg’dan, l’de, mg’ı » Sert sessizle biten
kısaltmalara ünlüyle başlayan ek getirildiğinde okunuşta sondaki sert ünsüz
yumuşamaz: AGİK’in (agiğin değil agikin), TÜBİTAK’a (tübitağa değil tübitaka)
Ancak “birlik” kelimesiyle kurulan kısaltmalarda yumuşama görülür: ÇUKOBİRLİK’e
(çukobirliğe)
3. EK-FİİLİN YAZIMI Ek-fiil isimlerin yüklem olmasını sağlayan
ektir. a. Ek-fiil (imek fiili) eklendiği kelimeye bitişik de yazılabilir ondan
ayrı da… Ama genellikle bitiştirilir. Ayrı yazıldığı zaman ünlü uyumlarına uyup
uymadığına bakılmaz. Bitişik yazılan ek-fiil “büyük ve küçük ünlü uyumu”
kurallarına uyar. 1. Sessiz harfle biten kelimeye bitiştiriliyorsa, başındaki
“i” düşer: rahatsız idim ⇒ rahatsızdım, çocuk ise ⇒ çocuksa, Serkan imiş ⇒
Serkan’mış, koşar iken ⇒ koşarken Suçlanan ben imişim ⇒ benmişim Biz imişiz ⇒
bizmişiz Meğer sen ne çalışkan imişsin ⇒ çalışkanmışsın Çalışkan imişsiniz ⇒
çalışkanmışsınız Adam yirmi yıldır evine hasret imiş ⇒ hasretmiş 2. Sesli harfle
biten kelimeye bitiştiriliyorsa, başındaki “i” düşer ve yerine “y” kaynaştırma
harfi gelir: Bir güzelin hayranı i-di-m ⇒ hayranıydım, hayranı idik ⇒
hayranıydık Zeki idi ⇒ zekiydi Ali imiş ⇒ Ali’ymiş, Hasta ise ⇒ hastaysa,
Nöbetçi iken ⇒ nöbetçiyken, Merhametli imişler ⇒ merhametliymişler Merhametliler
imiş ⇒ merhametlilermiş 3. Fiillere getirildiğinde onların birleşik zamanlı
çekimlerini yapmayı sağlayan ek-fiil bitişik de ayrı da yazılabilir: çalışmış
i-di-k ⇒ çalışmış idik ⇒ çalışmıştık okuyor i-se ⇒ okuyor ise ⇒ okuyorsa okuyor
i-miş-ler/okuyorlar imiş ⇒ okuyorlarmış
4. “ile” EDATININ, “ile” BAĞLACININ
YAZIMI “ile“, edat ve bağlaç olarak kullanılır. Yazılışları bakımından
aralarında fark yoktur. » “ile”, kendinden önceki kelimeye bitişik de
yazılabilir, ondan ayrı da… Bitişik yazılan “ile” kelimesi “büyük ve küçük ünlü
uyumu” kurallarına uyar. Ayrı yazıldığında ünlü uyum kuralları aranmaz: arabası
ile ⇒ arabasıyla, konu ile ⇒ konuyla, annem ile babam ⇒ annemle babam » Ünlüyle
biten kelimelere bitiştirildiğinde, baştaki “i” ünlüsü düşer ve yerine “y”
kaynaştırma harfi gelir: Bora ile ⇒ Bora’yla, sopa ile ⇒ sopayla, dava ile ⇒
davayla, arkadaşı ile ⇒ arkadaşıyla, dolayısı ile ⇒ dolayısıyla… » Ünsüzle biten
kelimelere bitiştirildiğinde, sadece baştaki “i” ünlüsü düşer, büyük ünlü
uyumuna göre “la” veya “le” şeklinde kullanılır. Murat ile ⇒ Murat’la, cam ile ⇒
camla, deve ile ⇒ deveyle…
5. “mi” SORU EKİNİN YAZIMI Hem isimlere hem de
fiillere getirilen bir çekim ekidir. “-mİ”, kendinden önceki kelimden her zaman
ayrı (bir kelime gibi) yazılır: Gelecek miydin? (fiile) Sen misin? (isme) Geldi
mi?, okuyor mu?, onlar mı?, özgün mü?… Sen burada mısın? Bizi duyuyor musunuz?
İzmir mi yoksa İstanbul mu daha güzel? Ağlasam sesimi duyar mısınız
mısralarımda? » Eklendiği kelimenin son sesine, dolayısıyla büyük ve küçük sesli
uyumu kurallarına uyar: Salı mı? Sen mi? O mu? Ölü mü? » Soru ekinden sonra
gelen ekler kendisine bitişik yazılır. Seni çağıran bu çocuk muydu? » Soru
anlamı vermediği zamanlarda da ayrı yazılır. Yağmur yağdı mı dışarı çıkmak
isterim. Güzel mi güzel bir evi var.
6. “dE” BAĞLACININ VE”-dE” HÂL EKİNİN
YAZIMI “de” bağlacı ve “-de” eki birbirinden kolayca ayırt edilebilir. Aşağıda,
dikkat edilmesi gereken noktalar da verilmiştir. a. “dE” Bağlacı Her zaman
kendinden önceki ve sonraki kelimelerden ayrı ve “de, da” şeklinde yazılır;
bitiştirilmez, “te, ta” şeklinde yazılmaz. “ya” ile birlikte kullanıldığında
“da” ayrı yazılır: “ya da” İsimlerden sonra da kullanılabilir, fiillerden sonra
da. Kelimenin son hecesine kalınlık-incelik bakımından uyar. Ama ünsüz uyumuna
bağlı değildir, yani -te, -ta şekilleri yoktur. Gölgende ban da bana da yer ver.
Ateşten kızaran bir gül arar da Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi. Bu soruyu Ali
de mi bildi? Sorsan da söylemem. Çalış da çalış… Büyüyecek de bana bakacak.
Çalışıp da kazanacaksın. Alacak ya da almayacak. b. “-dE” Hâl Eki İsim çekim
eklerindendir. İsmin bulunma hâlini yapan hâl ekidir. Yer ve zaman bildirir.
Sesli uyumlarına uyar. “dE” bağlacının yalnız “de”, “da” biçimleri varken; “-dE”
hâl ekinin “-de”, “-da”, “-te”, “-ta” biçimleri vardır. Bunun sebebi ekin
bitişik yazılıyor olmasıdır. Yapım eki olarak da kullanılabilir: Örnekler: Eski
İstanbul’da ne güzel günler yaşanmış. Saat yedide mi gelecekmiş? Her şey yerli
yerinde. Suyu bir yudumda içti. Siz ayakta kaldınız. Çamaşırları elde
yıkıyormuş. Yılda yirmi gün izni var. Yüzde yetmiş başarı vardı. Ayda yılda bir
uğrar oldu. Elde avuçta ne varsa bitti. Parmak kalınlığında yaprakları var.
Peyami Safa’nın “Sözde Kızlar”ını okudun mu?
7. “ki” BAĞLACININ, “-ki” İLGİ
ZAMİRİNİN ve “-ki” YAPIM EKİNİN YAZIMI Aşağıda bu bağlacın ve iki ekin
birbirinden ayırt edilmesi için dikkat edilmesi gereken noktalar da verilmiştir.
a. “ki” Bağlacı Sadece “ki” biçimi vardır. Kendinden önceki ve sonraki
kelimelerden ayrı yazılır. Türkçe değil, Farsça bir bağlaçtır ve Türkçe cümle
yapısına aykırı olarak kullanılır. “ki” ile başlayan bir ara cümle asıl cümlenin
içinde kısa çizgiler arasında verilebilir: Örnekler: Bu ezanlar -ki şahadetleri
dinin temeli- Yağmur yağmadı ki mantarlar ortaya çıksın. Atatürk diyor ki: … Bir
şey biliyor ki konuşuyor. Ben ki hep sizin için çalıştım. Sınavı kazanabilir
miyim ki… Baktım ki gitmiş. Ancak bu bağlaç birkaç örnekte kalıplaşarak bitişik
yazılmaktadır. belki, çünkü (ünlü uyumuna girmiş), hâlbuki, mademki, meğerki,
oysaki, sanki. b. “-ki” İlgi Zamiri Ek hâlindeki tek zamirdir. Eklendiği
kelimeye -ki sadece isim tamlamasında tamlayana eklenir- bitişik yazılır ve bir
ismin (tamlananın) yerini tutar. Büyük ve küçük ünlü kurallarına uymaz; sadece
-ki şekli vardır: Örnekler: senin kalemin ⇒ seninki, Ali’nin eli ⇒ Ali’ninki,
onun düşüncesi ⇒ onunki… c. “-ki” Yapım Eki İsimlere eklenerek yer ve zaman
bildiren sıfatlar türeten ektir. Zaman bildiren kelimelerin sonuna doğrudan
eklenirken, yer bildiren sıfatlar türetirken “-dE” hâl ekiyle birlikte
kullanılır. Sadece -ki ve az da olsa -kü şekilleri vardır: Örnekler: bu yılki
sınav, yarınki maç, dünkü film, bugünkü aklım … masadaki kitaplar, duvardaki
saat, evdeki hesap …
8. BİRLEŞİK KELİMELERİN YAZIMI İki ya da daha fazla
sözcüğün, yeni anlamda bir sözcük oluşturması için birlikte kullanılmasına
“birleşme” denir. Birleşme sırasında sözcüklerde anlam, tür ve ses
değişiklikleri olabilir: * Birleşme sırasında sözcüklerde ses aşınması ya da ses
türemesi olabilir. pazar – ertesi ⇒ Pazartesi sütlü- aş ⇒ sütlaç his etmek ⇒
hissetmek af olmak ⇒ affolmak * Birleşme, farklı türdeki sözcüklerin farklı
biçimlerde kullanılmasıyla oluşabilir: Hanımeli (belirtisiz ad tamlaması
biçiminde) Atatürk (eksiz iki ad) Akciğer (sıfat tamlaması biçiminde) Mirasyedi
(bir isim, bir çekimli fiil) Gökdelen (bir isim, bir fiilimsi) Birkaç (iki
sıfat) Biçerdöver (iki çekimli fiil) Çıtçıt (ikileme) Bakakalmak (iki fiil) *
Birleşme sırasında sözcükler anlamlarını yitirebilir: bal arısı (iki sözcük de
anlamını taşıyor) suböreği (birinci sözcük anlamını yitirmiş) rüzgârgülü
(ikinci sözcük anlamını yitirmiş) aslanağzı (iki sözcük de anlamını yitirmiş)
a. Anlam kayması yoluyla kurulan bileşik sözcükler bitişik yazılır: Akbaba,
suçiçeği, devetabanı … b. Ses değişimi yoluyla oluşmuş bileşik sözcükler bitişik
yazılır: Güllaç (güllü aş), Kahvaltı (kahve altı), Niçin (ne için) c. Tür
değişmesi yoluyla oluşmuş bileşik sözcükler bitişik yazılır: mirasyedi,
uyurgezer, sıkboğaz d. Yardımcı birleşik eylemler, bileşme sırasında ses
değişikliği olmuşsa bitişik; ses değişikliği olmamışsa ayrı yazılır: hal-olmak,
zan-etmek, seyir-etmek, kayıp-olmak, fark-etmek, muhtaç-olmak -> hallolmak ->
zannetmek -» seyretmek -> kaybolmak -» fark etmek -»muhtaç olmak e. Kurallı
birleşik eylemler her zaman bitişik yazılır anlayıvermek, görebilmek,
uyuyakalmak, düşeyazmak » Anlamca kaynaşmış birleşik fiiller bitişik yazılır:
vazgeçmek, başvurmak, hoşgörmek Detaylı bilgi için ayrıca bakınız ⇒ Birleşik
Kelimelerin Yazımı
9. İKİLEMELERİN YAZIMI » İkilemeler genellikle ayrı yazılır.
Araya hiçbir noktalama işareti de konmaz. adım adım, ağır ağır, akın akın, allak
bullak, aval aval (bakmak), cır cır (ötmek), çeşit çeşit, derin derin, gide
gide, güzel güzel, karış karış, kös kös (dinlemek), kucak kucak, şıp şıp
(damlamak), şıpır şıpır, tak tak (vurmak), takım takım, tıkır tıkır, yavaş
yavaş. bata çıka, çoluk çocuk, düşe kalka, eciş bücüş, eğri büğrü, enine boyuna,
eski püskü, ev bark, konu komşu, pılı pırtı, salkım saçak, sere serpe, soy sop,
süklüm püklüm, yana yakıla, yarım yamalak. » m ile yapılmış ikilemeler de ayrı
yazılır: at mat, çocuk mocuk, dolap molap, kapı mapı, kitap mitap. » İsim durum
ekleri ve iyelik ekiyle yapılan ikilemeler de ayrı yazılır: baş başa, diz dize,
el ele, göz göze, iç içe, omuz omuza, yan yana; baştan başa, daldan dala, elden
ele, günden güne, içten içe, yıldan yıla; başa baş, bire bir (ölçü), dişe diş,
göze göz, teke tek; ardı ardına, boşu boşuna, günü gününe, peşi peşine, ucu
ucuna. » Bitişik yazılan ikilemeler de vardır: cırcır (böceği), cızbız, civciv,
çıtçıt, dırdır, fırfır, fısfıs, hımhım, hoşbeş, şıpşıp (terlik), yüzgöz (olmak)…
darmadağınık, darmaduman, karmakarışık.
10. SAYILARIN YAZIMI Sayılar rakamla
yazılabildikleri gibi harfle de yazılabilir. » Küçük sayılar, yüz ile bin
sayıları ve daha çok edebî karakter taşıyan metinlerde geçen sayılar harfle
gösterilir. İki hafta sonra, haftanın beşinci günü, üç ayda bir, dört kardeş,
üçüncü sınıf, yüz yıllık tarih, bin yıldan beri… Yaş otuz beş, yolun yarısı
eder. » Buna karşılık saat, para tutarı, ölçü, istatistik verilere ilişkin
sayılar ile büyük sayılarda rakam kullanılır. Öğleden sonra saat 17.30’da,
1.500.000 lira, 25 kilometre, 150 kg, 15 metre kumaş, 60.000.000 insan… Saat ve
dakikaların metin içinde harfle yazılması da mümkündür. Saat dokuzda, dokuzu beş
geçe, yediye çeyrek kala, sekizi on dakika üç saniye geçe, meselâ saat onda…
Romen rakamları, yüzyıllarda, hükümdar adlarında, kitap ve dergi ciltlerinde ve
kitapların asıl bölümlerinden önceki sayfaların numaralandırılmasında
kullanılır. Hükümdar adlarında kullanılan rakamlar hükümdarın adından önce
gelir. XX. yüzyıl, III. Selim, XIV. Louis, V. Karl, I. Cilt… » Rakamlardan sonra
getirilen ekler kesme işareti (‘) ile ayrılır: Saat 10.30’da, 1972’de, 2000’den,
12’nci… » Sıra sayıları harfle de gösterilebilir, rakamla da: beşinci, yirmi
ikinci… * Rakamlardan sonra, sıra belirtmek üzere nokta da kullanılabilir,
“-ncİ” eki de: 16., 20., XXI., 16’ncı, 121’inci, 110’uncu… » Üleştirme sayıları
harfle gösterilir: ikişer, yedişer, dokuzar, üçer üçer, onar onar, ellişer bin
lira, yüz yirmi yedişer milyon… » Beş ve beşten çok rakamlı sayılar sondan
sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır. Gruplar arasına nokta da
konabilir: 22 605, 111 548 600, 22.605, 111.548.600 » Sayılarda kesirler
virgülle ayrılır: 15,2 5,26 » Harflerle yazılan birden fazla sayının her biri
ayrı yazılır. Yüz yirmi beş milyon, on altı, yedi yüz iki, * Ancak para ile
ilgili işlem ve belgelerde (senet, çek vb.) harflerle yazılan sayıların tamamı,
aralarına sonradan başka harfler konmasın diye birbirine bitişik yazılır:
onbirmilyonyediyüzaltmışikibindokuzyüzkırkaltı
11. TARİHLERİN YAZIMI a. Tarihler
zaman birimi olarak en kısadan en uzuna doğru sıralanır: gg.aa.yyyy: 30 Haziran
2016 30.06.2016 30/06/2016 b. Gün, ay, yıl rakamlarının arasına nokta ya da eğik
çizgi konur: 11.12.2015 = 11/12/2015 c. Tarihlerde aylar harfle de rakamla da
yazılabilir. Ayların adı harfle yazılırsa gün, ay ve yıl arasına işaret konmaz:
2 Eylül 2000 = 02.09.2000
12. PEKİŞTİRMELİ KELİMELERİN YAZIMI Pekiştirme
sıfatları ve zarfları bitişik yazılır: dümdüz, sapsarı, mosmor, kapkara, apaçık,
tertemiz, çepeçevre, sapasağlam, darmadağınık, yapayalnız, çırılçıplak,
çepeçevre
13. DÜZELTME İŞARETİNİN KULLANIMI Düzeltme işareti Türkçe olmayan
kelimelerde kullanılan bir işarettir. Bu işaret hem uzatma hem de inceltme
görevinde kullanılır. İnceltme görevi sadece “g, k, l” ünsüzleri için; uzatma
görevi de “a, i ve u” ünsüzleri için söz konusudur. a. İnceltme görevi » Bazı
yabancı kelimelerde -Türkçede kalın ünlülerle birlikte kullanılmayan- ince
ünsüzler (g, k, l) vardır. Bu ünsüzlerin ince olduğunu, yani ince okunmaları
gerektiğini kendilerinden hemen sonra gelen kalın ünlülerin (a, u) üzerine
düzeltme işreti koyarak anlarız. Bu ünsüzlerin ince okunmasının gereği
asıllarının öyle oluşu; amacı da yanlış anlam çıkarılmasını engellemektir:
dergâh, gâvur, ordugâh, tezgâh, yadigâr, rüzgâr, yegâne bekâr, dükkân, hikâye,
kâfir, kâğıt, kâr, kâtip, mekân mahkûm, mezkûr, sükûn, sükût, ahlâk, evlât,
felâket, hâlâ, hilâl, ilâç, ilân, ilâve, iflâs, ihtilâl, istiklâl, kelâm, lâkin,
lâle, lâzım, mahlâs, selâm, sülâle, telâş, villâ, vilâyet billûr, üslûp, velût
*Batı dillerinden alınan kelimelerde de durum böyledir. plâj, plân, plâk,
klâsik, lâhana, lâik (a kısa okunur) , lâmba, Lâtin, melânkoli, reklâm… *Ses
yansımalı kelimeler için de aynı kural geçerlidir. lâklâk, lâpa lâpa, lâp lâp,
lâkırdı, lâppadak… *Eğer bu kelimelerden bazılarında düzeltme işareti
kullanılmazsa aynı harflerle yazılan başka kelimelerle karıştırılabilir ve
yanlış anlamalara yol açılabilir ki bu kelimelerin anlamları çok farklıdır: Hâlâ
il hala Kâr ile kar b. Uzatma görevi Türkçede uzun ünlü yoktur. Arapça ve
farsçadan alınan ve uzun ünlü barındıran kelimelerde uzun ünlünün üstüne
gerektiğinde düzeltme işareti konur. Düzeltme işaretinin üç türlü uzatma görevi
vardır: Birincisi: Düzeltme işaretinin bu görevi uzun ünlüleri göstererek yine
aynı harflerle yazılan kelimelerin birbirinden ayırt edilmelerini sağlamaktır.
Eğer bu kelimelerde düzeltme işareti kullanılmazsa aynı harflerle yazılan başka
kelimelerle karıştırılabilir ve yanlış anlamalara yol açılabilir ki bu
kelimelerin anlamları çok farklıdır. Zaten bu kelimelerin hepsinin aynı
harflerle, hem kısa hem de uzun ünlülerle yazılan şekilleri vardır: Âdet :
gelenek, alışkanlık adet : sayı Yâr : sevgili yar : uçurum Âlem : dünya, evren
alem : bayrak Şûra : danışma kurulu şura : şu yer Hâlâ : şimdi hala : babanın
kız kardesi “âciz, âdem, âdet, âkit, âlâ, âlem, âli, âlim, âmâ, âmin, âşık,
âyan, bâtın, dâhi, dâhil, dâr, fâni, hâdis, hâk, hâkim, hâl, hâlâ, hâsıl, hâşâ,
hayâ, mâni, nâkil, nâr, nâzım, rahîm, sâdır, sâri, şâhıs, sûra, tâbi, vâkıf,
vâris, vâsi, yâd, yâr” Not: “katil” (öldürme) ve “katil” (öldüren) kelimeleri
aynı şekilde yazıldıkları ve birbirine karıştırılma ihtimali olduğu hâlde,
öldüren anlamındaki “katil” kelimesindeki uzun a, düzeltme işareti olmadan
kullanılır. Bunun sebebi, düzeltme işareti kullanıldığında “k”nin ince (ke)
telâffuz edilebileceği endişesidir. Aynı endişe gasıp, kaide, kail, kadir,
kelimeleri için de geçerlidir. Bu kelimelerin hangi anlamda kullanıldığı,
telâffuzdan ve cümlenin anlamından çıkarılabilir. İkincisi: Arapça kelimeleri
sıfat yapan ve yine Arapça bir ek olan nispet “i”sini belirtme hâl ekinden ve
iyelik ekinden ayırt etmek için bu “i”nin üzerine konur. Bu harfin üzerinde
kullanılmasının gereği aslının öyle oluşu; amacı da yanlış anlam çıkarılmasını
engellemektir: Abbasî, adlî, anî, adî, ailevî, an’anevî, askerî, bedenî,
dünyevî, cevabî, edebî, ebedî, fizikî, garbî, hakikî, ırkî, ilmî, irsî, kalbî,
mahallî, nebatî, örfî, ruhî, sun’î, şarkî, tarihî, ulvî, ümmî, vasatî, yabanî,
zihnî… * Söyleyişte kısa olan nispet “i”lerine düzeltme işareti konmaz; çünkü
bunlardaki “i”ler çekim ekiyle karıştırılmaz. çengi, çini, tiryaki, zenci,
Kutsi, Necmi, Ruhi… *Bazı Türkçe kelimelerde de nispet “i”si bulunabilir. Bu
kelimelerde ikinci heceler de uzun okunur. altunî, bayatî, gümüşî, kurşunî…
Türkü, varsağı, Hüsnü, Lütfü, kırmızı gibi kelimelerde nispet “i”si ünlü
uyumlarına uymuştur. *Nispet “i”si alan kelimelere ek getirildiğinde düzeltme
işareti olduğu gibi kalır. ciddîleşmek, resmîlik, millîlik, mahallîleşme… *Eğer
bu kelimelerdeki nispet “i”lerinin üzerine düzeltme işareti konmazsa belirtme
hâl ekiyle veya iyelik ekiyle karıştırılabilir: (Türk) askeri, askeri gördüm,
askerî elbise (Türk) tarihi, tarihi bilirim, tarihî eserler (onun) zihni zihni
geliştirir zihnî meseleler Üçüncüsü: Aynı harflerle yazılan, fakat hem farklı
dillerden olan hem de işlevleri ve okunuşları farklı olan “bi”leri ayırt etmek
için kullanılır. Farsça olan ve yokluk anlamı veren “bî” ön ekinde kullanılır;
bu ön ekin “ile” anlamı veren Arapça “bi” ön ekinden ayırt edilmesi sağlanır:
bîçare, bîvefa, bîtaraf; bihakkın, bizatihi, bilumum…
14. İKİ ŞEKİLDE
YAZILABİLEN KELİMELER Bazı kelimelerin söylenişinde “ğ”nin “v”ye dönüştüğü
görülür. Bunları iki şekilde yazılması ve okunması doğrudur. döğmek ⇒ dövmek;
göğermek ⇒ gövermek; oğmak ⇒ ovmak; öğmek ⇒ övmek; söğmek ⇒ sövmek, öğün ⇒ övün…
Söyleyişte ğ ⇒ v değişimi görülen bu kelimeleri “v”li yazmak daha uygundur.
15.
YABANCI KELİMELERDE BÜYÜK “İ”NİN YAZIMI Lâtin harflerini kullanan yabancı
milletlerin yazı sistemlerinde büyük “i harfi noktasız yazılır. Ibsen, Indiana…
Türkçe metinlerde de bu isimler bu şekilde yazılır. Ancak bu isimler sözlüklerde
“i” sırasında yer alır.
16. SES DEĞİŞİKLİĞİ GÖRÜLEN BAZI KELİMELERİN YAZIMI »
Ünlü daralması görülen Türkçe kelimeler: söyle-yor ⇒ söylüyor, anla-yor ⇒
anlıyor, yaşa-yor ⇒ yaşıyor, de-yor ⇒ diyor de-e ⇒ diye de-en ⇒ diyen, de-e-lim
⇒ diyelim, ye-en ⇒ yiyen, ye-ince ⇒ yiyince, ye-ecek ⇒ yiyecek, kork-ma-yor ⇒
korkmuyor, gel-me-yor ⇒ gelmiyor… * Birden çok heceli olan kelimelerde de sadece
söyleyişte daralma vardır, atlayarak (>atlıyarak), başlayan (>başlıyan),
yaşayacak (>yaşıyacak), atlamayalım (>atlamıyalım), gelmeyen (>gelmiyen),
gizleyeli (>gizliyeli)… » Ünlü düşmesi olan kelimeler: ağız ⇒ ağzı, burun⇒
burnu, koyun (bağır, döş)⇒ koynuna, alın⇒ alnı, oğul⇒ oğlu, gönül⇒ gönlüm,
beniz,⇒ benzi, ömür⇒ ömrüm, cürüm⇒ cürmü, hüküm⇒ hükmü, fikir⇒ fikri…
ileri-le-mek⇒ ilerlemek, koku-la-mak⇒ koklamak, kavuş-ak⇒ kavşak, uyu⇒ uyku,
devir⇒ devril-… nerede⇒ nerde, burada⇒ burda, şurada⇒ şurda… kayıp⇒ kaybolmak,
emir⇒ emretmek, keşif⇒ keşfetmek, sabır⇒ sabretmek… * “gönülden gönüle, ağıza,
buruna, babadan oğula” örneklerindeki gibi ekte geniş ünlü varsa hece düşmesi
olmayabilir. oyunu, koyunu vb. hece düşmesi olmayan kelimelerdir. * Özel
isimlerde -hâliyle- hece düşmesi olmaz: Gönül’e, Ömür’ü… » Ünsüz türemesi
görülen kelimeler: aff ⇒ af ⇒ affetmek, affı hiss ⇒ his ⇒ hissetmek, hissi zann
⇒ zan ⇒ zannetmek, zannı redd ⇒ ret ⇒ reddetmek, reddi şıkk ⇒ şık ⇒ şıkkı, zemm
⇒ zem ⇒ zemmetmek, hall ⇒ hal ⇒ halli, halletmek… fiat⇒ fiyat, faide⇒ fayda,
zaif⇒ zayıf, repertuar⇒ repertuvar, lâboratuar⇒ lâboratuvar konservatuar⇒
konservatuvar, tual⇒ tuval, tualet⇒ tuvalet… *Bu kelimelere benzeyip de ünsüz
türemesi görülmeyen kelimeler: Duayen, fail, faiz, fuar, fuaye, kuaför, lâik,
puan, suare… » Ünsüz düşmesi görülen kelimeler: Türkçede ikiz ünsüz bulunmaz. Bu
yüzden Arapçadan dilimize geçmiş olan ve sonunda ikiz ünsüz bulunduran kelimeler
yalın durumunda kullanıldığında ünsüzlerden biri düşer. hakk⇒ hak, redd⇒ ret,
hiss⇒ his, zann⇒ zan, zemm⇒ zem, hall⇒ hal, şıkk⇒ şık, afv⇒ af… *Alıntı
kelimelerden “ft, st” ünsüz çiftleriyle bitenlerin bir kısmında “t” sesi
söyleyişte düşme eğilimi gösterse de yazıda korunur. çift, rast, serbest…
*Farsça “hane” kelimesiyle yapılan birleşik kelimelerde “ha” hecesi
korunmalıdır. Hastahane, pastahane, postahane, muayenehane, yazıhane, sarphane,
dökümhane, yatakhane, yemekhane, dershane, eczahane… *Fransızca’dan dilimize
girmiş olan sürpriz kelimesindeki r, yazıda da konuşmada da korunur. » n ⇒ m
değişimi görülen kelimeler: Türkçe veya yabancı kelimelerde b’den önce gelen n
sesi m’ye dönüşebilmektedir. saklanbaç⇒ saklambaç, dolanbaç⇒ dolambaç, anbar⇒
ambar, canbaz⇒ cambaz, anber⇒ amber, çeharşenbe⇒ çarşamba, pencşenbe⇒ perşembe,
çenber⇒ çember, sünbül⇒ sümbül, penbe⇒ pembe, tenbel⇒ tembel, menba⇒ memba…
*İstanbul, Safranbolu, Zeytinburnu, düzenbaz, sonbahar, bin bir, binbaşı, onbaşı
gibi kelimelerde söyleyişte m’ye doğru bir kayma olmasına rağmen yazıda yine “n”
olarak korunur. » i ⇒ ı dönüşümü görülen bazı Arapça kelimeler: Bunlarda “k”
sesi daima kalın okunur. inkılâp, inkıyat… » b ⇒ p değişmesine uğratılan Arapça
kelimeler: * “s”den sonra gelen “b”, “p”ye dönüşür. nispet, ispat, kispet,
müspet, naspetmek, tespit, tespih… * “s”den sonra gelmeyen “b”ler ise olduğu
gibi kalır. Makbul, ikbal, tatbik, teşbih… » c ⇒ ç değişmesi görülen ve
görülmeyen Arapça kelimeler: eçhel, içtihat, içtimaî, meçhul… mescit, tescil,
teşci… » d ⇒ t değişmesi görülen yabancı kelimeler: * Farsça “-dar” soneki
bulunduran kelimelerde d, t’ye dönüşür. emektar, minnettar, silâhtar, taraftar…
* Bazı Arapça kelimeler: metfun, methal, methiye, tetkik… * Bazı Arapça
kelimelerde “d” korunmuştur: takdim, takdir (taktir farklı anlamdadır), takdis,
tasdik, tekdir… * “din” kelimesiyle kurulmuş Arapça isimler: Seyfettin,
Necmettin, Hayrettin… * “abd” kelimesiyle kurulmuş olan ve “u”lu veya “ü”lü
kullanılan Arapça isimler: Abdullah, Abdurrahman… Abdülkadir, Abdülkerim,
Abdülaziz, Abdülhamit, Abdüsselâm…
17. HEM AYRI HEM BİTİŞİK YAZILABİLEN EKLER
Ek-fiilin çekimleri olan “iken, ile, ise” kelimeleri kendinden önceki kelimeden
ayrı yazılır. Ama bunların bitişik yazılış şekilleri de vardır: -ken, -le, -se.
Bitişik yazılırken araya kaynaştırma harfi de girebilir. Ama bu eklerden sadece
“-ken”, hiçbir zaman ünlü uyumlarına uymaz; her kelimeden sonra “iken” ya da
“-ken” olarak yazılır. Alır iken ⇒ alırken, okulda iken⇒ okuldayken, gelenler
ile⇒ gelenlerle, Ali ile⇒ Ali’yle, çanta ile⇒ çantayla olacak ise⇒ olacaksa,
okumalı ise⇒ okumalıysa…
18.ÜNLÜ UYUMLARINA AYKIRI OLAN EKLERİN YAZIMI » -yor
(şimdiki zaman eki): Sadece -yor şeklinde yazılır, ünlü uyumlarına aykırıdır.
geliyor, biliyor, istiyor, gizliyor… » -ken (zarf-fiil eki): Ünlü uyumlarına
aykırıdır. Sadece -ken şeklinde yazılır. alırken, koşarken, bakarken… » -leyin
(isimden zarf yapan ek): Ünlü uyumlarına aykırıdır. sabahleyin, akşamleyin »
-(İ)mtırak (sıfattan sıfat yapan ek): yeşilimtırak, mavimtırak, ekşimtırak… »
-ki (Aitlik eki, ilgi zamiri ve sıfat yapan ek): “bugünkü, dünkü, öbürkü”
kelimeleri hariç -ki eki ünlü uyumlarına aykırıdır; -ki şeklinde yazılır ve
okunur. onunki, yukarıdaki, akşamki… » -taş (isimden isim yapan ek): meslektaş,
ülküdaş… » -gil (aile bildirir): halamgil, dayımgil, baklagiller…
19. ALINTI
KELİMELERDE KESME İŞARETİNİN KULLANILMASI KULLANILMAMASI » Bazı Arapça kelimeler
gırtlak ünsüzü taşıdıkları, Türkçede de bu özelliği anlaşılacak şekilde telâffuz
edildiği için kesme işareti barındırırlar: “an’ane, an’anevî, bid’at, cür’et,
cür’etkâr, cüz’î, iz’an, kat’î, kat’iyen, kat’iyet, kıt’a, kur’a, Kur’an,
mel’un, mes’ul, mes’uliyet, mes’ut, meş’ale, sun’î, sür’at, şer’î, vak’a.”
*Alıntı olup da kesmesiz kullanılan bu yapıda kelimeler de vardır. defa,
defetmek, heyet, menetmek, mesele, neşe, neşet, sanat… Aşağıdaki kelimelere
iyelik ekinin getirilmesi, aslında kelimenin sonunda bulunup da dilimizde eriyen
gırtlak ünsüzünü ortaya çıkarır ve kesme işaretini gerektirir. (Bu kelimelerdeki
ekler iyelik ekidir.) cem ⇒ cem’i, cüz ⇒ cüz’ü, kat ⇒ kat’ı, men ⇒ men’i, nev ⇒
nev’i, tab ⇒ tab’ı… *Sonunda gırtlak ünsüzü bulunan kelimeler iyelik ekini -ı,
-i biçiminde alırlar. Bunlardan cami ve mâni kelimeleri camisi ve mânisi
şeklinde de olabilir. Bunlar yalın hâlde kullanıldıklarında sonlarında tek ünlü
vardır. bayi⇒ bayii, cami⇒ camii veya camisi, mâni⇒ mânii veya mânisi, memba⇒
membaı, mısra⇒ mısraı, sanayi⇒ sanayii… *Bu kelimelere yönelme hâl eki
getirildiğinde araya “y” sesi girebilir de girmeyebilir de. Her iki kullanış da
doğrudur: bayiye, bayie; camiye; camie; membaya, membaa; mevzuya, mevzua,
mısraya, mısraa… bayiyi, bayii; camiyi; camii; membayı, membaı; mevzuyu, mevzuu,
mısrayı, mısraı… *Bazı Arapça kelimelerde kısa ünlüden sonra gelen gırtlak
ünsüzü dilimizde kaybedilerek ondan önceki ünlü uzun okunur. dava, mamur, mana,
memur, resen, tamim, tecil, tediye, tehir, telif, tesir…
20. SATIR SONUNDA
KELİMELERİN BÖLÜNMESİ » Satır sonunda, yer kalmadığı için yarım kalan
kelimelerin bölünmüş olduğunu, yani devamının altta olduğunu göstermek için
satır sonunda kısa çizgi kullanılır: … O zaman gördü ki, küçük çocuk,
memleketlisi, minimini yavru ağlıyor. Ses- sizce, titreye titreye ağlıyor. »
Birleşik kelimeler de tek kelime gibi telâffuz edilerek heceleme buna göre
yapılır. ………………………………………… ba- şöğretmen Atatürk ……………… il- kokuldayken
…………..Karaosma- noğlu’nun…………………… » Kelimeler satır sonunda ve başında bir tek
harf kalacak şekilde bölünmez. Aşağıdaki gibi kullanımlar yanlıştır:
……………………………………………..a- rabayla ………………………………….u- çurtmamızın …………………….cami- i
……………………………………….niha- î……………………………….. Doğruları şöyle olacaktır:
……………………………………………ara- bayla ……………………………….uçurt- mamızın ……………………………….ca- mii
…………………………………………ni- haî……………………………… » Özel isimlerde ve rakamlarda kesme işareti
satır sonuna geliyorsa ve kesme işaretinden sonraki kısmın alt satıra geçmesi
gerekiyorsa bu durumda kısa çizgi kullanılmaz: ……………………….. Geçen yıl Ankara’
daki akrabalarımıza …………….1996′ da ………………………….. » Gırtlak ünsüzü için kesme
kullanılan kelimelerde kesmeli heceler satır sonuna getirilmez.
………………………………………………meş’- aleyi değil ……….meş’a- leyi olacak ………… kur’- dan değil
…………..kur’a- dan. olacak » “de” ve “ki” bağlacı ile “mi” soru ekinden önceki
kelime satır sonunda kalıyor da bu ek ve bağlaçlar alt satıra iniyorlarsa araya
(satır sonuna) kısa çizgi konmaz: ………………………………… önünde kitap da yoktu
………………………….. gördüm ki söylüyorum ………………… geçen yıl mı kazanmış? » Özgün
imlâsıyla yazılan yabancı kelimeler satır sonunda kendi dillerinin kurallarına
göre bölünür.
21. Alıntı Kelimelerin Yazımının Dilimize
Uyarlanması-Uyarlanmaması 1- Dilimize mal olmuş yabancı kelimeler Türkçede
söylendiği gibi yazılır. kulüp, kent, kamu, duvar, merdiven, çamaşır, pencere,
kitap, iskele, banka, sigorta, sandalye… *Dilimize mal olan ya da olmayan bazı
kelimeler söylendiği gibi yazılmamaktadır: beysbol, blender, funya, çikolata,
entelektüel, firkateyn, fosseptik, kampus, master, mönü… 2- İki ünsüzle biten
bazı Arapça ve Farsça kelimelerin son iki ünsüzü arasına ünlü girer: emr>emir,
keşf>keşif, azl>azil, nakl>nakil, hükm>hüküm, bahs>bahis, fikr>fikir,
nutk>nutuk, sabr>sabır, şahs>şahıs, şehr>şehir, ilm>ilim, zehr>zehir. *Bu
kelimelere ünlüyle başlayan bir ek veya yardımcı fiil eklendiğinde, sonradan
konan ünlü, yazılışta da okunuşta da düşer. emir>emretmek, keşif>keşfi,
azil>azli, nakil>nakledilmek, hüküm>hükmü, bahis>bahsimiz, fikir>fikrin,
nutuk>nutku, sabır>sabretmek, şahıs>şahsı, şehir>şehrim, ilim>ilminiz,
zehir>zehri, zikir>zikreylemek 3- İçinde iki veya daha fazla ünsüzün yan yana
bulunduğu yabancı kelimeler olduğu gibi yazılır: alafranga, apartman, biyografi,
elektrik, gangster, orkestra, telgraf… 4- İki ünsüzle başlayan ve iki ünsüzle
biten batı kökenli kelimeler olduğu gibi yazılır; ünsüzler arasına ünlü konmaz:
gram, gramer, grup, kral, kredi, kritik, plân, pratik, problem, program, proje,
prova, psikoloji, slogan, spor, stil, stüdyo, trafik, tren… film, aks, form,
lüks, modern, natürmort, risk, slayt, teyp… 5- Bazı yabancı kelimelerde kelime
başında veya iki ünsüz arasında ünlü türemiştir. Bunlar da bu yeni şekilleriyle
kullanılırlar: iskarpin, iskele, istasyon, iskelet, istatistik, kulüp… 6- Ön ek,
son ek veya edat bulunduran yabancı kelimelerle iki kelimeden oluşan yabancı
kelimeler: alelhusus, alelâcele, bîçare, bilâistisna, bilvesile, bîvefa,
ilelebet, lâdinî, lâkayt, naçar, namağlûp, namevsut, namüsait, namütenahi,
Panislâmizm, Panturanizm, Pantürkizm, reorganizasyon, sürrealizm, realizm,
romantizm… otobiyografi, telekart, telekonferans, bankamatik… 7- Batı kökenli
kelimelerin içindeki ve sonundaki “g” sesi korunur: lig, org, morg, biyografi,
dogma, magma, monografi, paragraf, program, arkeolog, demagog, diyalog, jeolog,
katalog, monolog, psikolog, Türkolog, ürolog… *Ancak “coğrafya, fotoğraf,
topoğraf” kelimelerinde “g”ler “ğ”ye dönmüştür. 8- Ödünçlemeler (dilimize mal
olmamış kelimeler) özgün imlâları ile yazılır: by-pass, center, centrum,
check-up, fuel-oil, pipeline, pizza, spaghetti… 9- Bilim, sanat ve uzmanlık
dallarında kullanılan terimler de özgün imlâları ile yazılır. andante (müzik),
cuprum (kimya), deseptyl (eczacılık), quercus, terminus technicus (teknik
terim). 10- Yabancı dillerden alıntı yapılan deyim ve sözler özgün imlâları ile
yazılır. Veni, vidi, vici (Geldim, gördüm, yendim.); conditio sine qua non
(Olmazsa olmaz.); eppur si muove (Dünya her şeye rağmen dönüyor.); to be or not
to be (olmak veya olmamak); l’art pour l’art (Sanat sanat içindir.); l’Etat
c’est moi (Devlet benim.); traduttore traditore (Çevirmen haindir.); persona non
grata (istenmeyen kişi). Mesele falan değildi öyle, To be or not to be kendisi
için; Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi. (Orhan Veli Kanık)
22. YABANCI ÖZEL
ADLARIN YAZIMI a. Arapça ve Farsça özel adların yazımı 1- Türkler tarafından
kullanılan kişi adları Türkçedeki söylenişine göre yazılır: Ahmet, Bedrettin,
Fuat, Mehmet, Necmettin, Ömer, Rıza, Saadettin Aynı isimlerin Araplar ve Farslar
tarafından kullanıldığı belirtilecekse yumuşak ünsüzler korunur. Bu imlâ,
bilimsel çalışmalarda da kullanılabilir: Ahmed, Bedreddin, Fuad, Muhammed,
Necmeddin, Saadeddin … 2- Arapça ve Farsça yer adları Türkçe söyleyişe göre
yazılır: Cezayir, Fas, Filistin, Mısır, Suudi Arabistan, Bağdat, Cidde, Halep,
İsfahan, İskenderiye, Medine, Mekke, Şam, Şiraz b. Lâtin alfabesini kullanan
milletlere ait özel isimlerin yazılışı Yabancı özel adlardan türemiş akım
adlarıyla dilimizde eskiden beri Türkçe biçimiyle kullanılan kişi ve yer adları
Türkçe söyleyişe göre yazılır. Bunların dışındaki yabancı özel adlar özgün
imlâlarıyla yazılır. Bu kelimelerdeki özel karakterler ve işaretler de mümkün
olduğunca (baskı sırasında bulunabiliyorsa) korunur: Napolyon, Şarlken, Atina,
Brüksel, Cenevre, Londra, Marsilya, Münih, Paris, Roma, Selânik, Venedik,
Viyana, Hollânda… Alain, Beethoven, Byron, Shakespeare, Nice, New York, Rio de
Janerio, Molière… Marksist, Dekartçılık, Kartezyenizm… realist, realizm,
romantizm, dadaizm, fütürizm vb. c. Yunanca adların yazımı Yunanca isimler,
Yunan harflerinin Lâtin alfabesindeki karşılıkları kullanılarak yazılır:
Homeros, Herodotos, Sokrates, Aristoteles, Platon, Papandreu… Bazıları dilimiz
söyleyişine uyarlanarak kullanılmaktadır: Herodot, Sokrat, Aristo, Eflâtun,
Pisagor, Öklid d. Rusça adların yazımı Rusça isimler, Rus harflerinin Lâtin
alfabesindeki karşılıkları kullanılarak yazılır: Çaykovski, Gogol, Puşkin,
Tolstoy, Petersburg Ancak “Moskva” kelimesi dilimizde “Moskova” olarak
kullanılmaktadır. Rusçadan alınan bazı kelimelerin yazımı: Enisei⇒Yenisey
Dostoevskiy⇒Dostoyevski Çexov⇒Çehov e. Çince ve Japonca adların yazılışı Çince
ve Japonca adlar, Türkçede yerleşmiş biçimlerine göre yazılır. Kişi isimlerinde
tire kullanılır: Pekin, Şanghay, Tokyo, Hiroşima, Osaka, Sun Yat-sen, Lin
Yu-tang… 23. Diğer Türklere Ait İsimlerin Yazımı Türk devlet ve topluluklarına
ait isimler, ünlüler bakımından Türkiye Türkçesine, ünsüzler bakımından ilgili
Türk toplumundaki kullanıma göre yazılır: Azerbaycan, Özbekistan, Taşkent,
Semerkant, Bakû… İslâm Kerimov, Nebi Hazri, Saparmurad Niyazov, Gasım Gasımzade…
Öteden beri tanınan şahısların isimleri Türkçedeki yaygın imlâları ile yazılır:
Cengiz Aytmatov… Lâtin alfabesinde bulunmayan harfler kullanılmaz: Baxtiyar ⇒
Bahtiyar, Baykoñur ⇒ Baykonur…
ÖZET: Türkçenin Genel Yazım Kuralları 1- Belli
günlerin isimleri cümle içinde oldukları zaman büyük harfle başlanılarak
yazılır. Örnek: Anneler Günü, Nevruz, Tiyatro Günü. 2- Cümle içinde geçen ay ve
gün adları küçük harfle yazılır. Belli bir tarihi işaret eden ay ve gün adları
büyük harfle yazılır. Örnek: 29 Mayıs 1453 yılının Salı günü. 3- Milli ve dini
bayramlar büyük harfle başlar. Örnek: Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı,
Cumhuriyet Bayramı. 4- Gazete, dergi, kitap adlarının bütün kelimeleri büyük
harfle başlar. Özel ada dahil olmayan sözler büyük harfle başlamaz. Örnek:
Milliyet gazetesi, Türk Dili dergisi. 5- Kişi isimleri ve soy isimleri büyük
harfle başlar. Örnek: Mehmet Akif Ersoy, Ziya Gökalp, Cahit Sıtkı Tarancı, Ömer
Seyfettin. Unvan ve sayı bildiren isimler büyük harfle başlar. Öğretmen Hüseyin,
Profesör Kenan, Dr. Coşkun, Binbaşı Ali, Hamdi Bey, Mustafa Efendi, Zeynep
Hanım. 6- Özel coğrafya adları büyük yazılır. Örnek: İstanbul, Konya, Akdeniz,
Uludağ, Kızılırmak, Pınarbaşı, Asya, Avrupa, Güneydoğu Anadolu. 7- Ülke adları
büyük harfle başlar, ülke adlarından sonra gelen krallık, halk cumhuriyeti,
cumhuriyet gibi kelimeler de büyük harfle başlar. Örnek: Türkiye Cumhuriyeti,
Arnavutluk Halk Cumhuriyeti, Birleşik Arap Emirlikleri, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,
Amerika Birleşik Devletleri, Çek Cumhuriyeti. 8- Tarihe geçmiş kişilerin
belirlenmiş, bilinen unvanları, lakapları da büyük yazılır. Örnek: Yavuz Sultan
Selim, Fatih Sultan Mehmet, Nişancı Mehmet Paşa, Safiye Sultan, Şeyhülislam Esad
Efendi, Gazi Osman Paşa, Mimar Sinan. 9- Kişilerin takma adları (mahlas) büyük
yazılır. Örnek: Avni: (Fatih Sultan Mehmet) – Muhibbi: (Kanuni Sultan Süleyman)
Tarhan: (Ömer Seyfettin) – Mehmet Ali Sel: (Orhan Veli Kanık) – Aydede: (Refik
Halit Karay) – Deli Ozan: (Faruk Nafiz Çamlıbel) – Baki – Fuzulî – Dertli –
Kaygusuz Abdal. 10- Özel ad kendi anlamı dışında yeni bir anlam kazanmışsa küçük
harfle başlar. Örnek: hicaz (makam), acemi (tecrübesiz), amper (elektrik akımı
şiddet birimi), allahlık (saf, zararsız). Müzikte kullanılan makam ve tür adları
küçük harfle başlar. Nihavent, hicazkar, türkü, varsağı. 11- Yer ve millet
adlarıyla kurulan birleşik kelimelerde özel adlar büyük harfle başlar. Örnek:
Antep fıstığı, Brüksel lahanası, Frenk gömleği, Japon gülü. 12- Din kavramları
içinde geçen özel adlar büyük yazılır. Örnek: Tanrı, Allah, Cebrail, Zeus. Tanrı
kelimesi özel bir ad olarak kullanılmadığı zaman küçük yazılır. Eski Yunan
tanrıları, ilkel kabilelerin tanrıları. 13- Milletlerin, boyların, oymakların,
dil ve lehçelerin adları büyük harfle başlar. Örnek: Türk, Kırgız, Tatar, Alman,
Türkçe, Almanca, Hintçe, Latince. 14- Din ve mezhep adları da büyük harfle
başlar. Örnek: Müslüman, İslamiyet, İslamlık, Hristiyan, Katolik. 15- Resmi
yazılarda hitapların birinci kelimesi ve ondan sonra gelen isim soylu kelimeler
büyük harfle başlar. Örnek: Sayın Başkan, Sayın Müdür. 16- Levhalar ve açıklama
yazıları büyük harfle başlar. Levha yazıları birkaç kelimeden oluştuğunda ilk
kelime büyük harfle başlar. Örnek: Giriş, Çıkış, Vezne, Doktor, Başkan. 17-
Saray, köşk, han, kale köprü, anıt vb. yapı adlarının bütün kelimeleri büyük
harfle başlar. Örnek: Topkapı Sarayı, Çankaya Köşkü, Mostar Köprüsü. 18- Kurum,
kuruluş, işletme, kooperatif, okul, birlik, dernek adlarının her kelimesi büyük
harfle başlar. Örnek: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Dış İşleri Bakanlığı,
Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Millî Kütüphane, Atatürk Hava Limanı,
Edebiyat Fakültesi, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi,
Et ve Balık Kurumu, İstatistik Enstitüsü, Fakirleri Koruma Derneği, Bakanlar
Kurulu. 19- Kurum, merkez, bakanlık, üniversite gibi kuruluş bildiren kelimeler,
belli bir kurum kastedildiğinde büyük harfle başlar. Örnek: Bu yıl Meclis yeni
döneme erken başladı. 20- Bazı kuruluşların adlarını yazarken yaygınlık kazanmış
şekillerine uyulur. Örnek: Genelkurmay Başkanlığı, Kara Yolları Genel Müdürlüğü,
İç İşleri Bakanlığı. Bu isimler kalıplaşmış olduğu için uygulanan biçimleri ile
yazılırlar. 21- Yabancı dağ, tepe, akarsu, göl adlarının yazılışında, yabancı
yazılışlara uyulur. Örnek: Leman, Mississippi, Frie, Mont Bianc. 22- Bazı
yabancı şehir, dağ, göl ve akarsuların adları dilimize Türkçe biçimleriyle
yerleşmiştir. Türkçe söylenişe uygun bu adlar Türk yazılış kurallarına uygun
olarak yazılır. Örnek: Viyana (Wien), Marsilya (Marseille), Venedik (Venezia),
23- Yer adlarında ilk isimden sonra gelen deniz, göl, nehir, dağ, boğaz vb. tür
bildiren ikinci isimler küçük harfle başlar. Örnek: İstanbul şehri, Marmara
denizi, Erciyes dağı, Meriç nehri. Balkaş gölü. NOT: Ancak, ikinci isim özel
isme dahil ise ve ikisi birden kastedilen kavramı karşılıyorsa, ikinci isim de
büyük harfle başlar. Bu halde dağ, deniz ve göl, boğaz, ırmak kelimeleri büyük
harfle yazılır. Örnek: İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı, Beyşehir Gölü, Tuz
Gölü, Rumeli Kavağı, Haymana Ovası, Muş Ovası. 24- Yukarıdaki maddede olduğu
gibi mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak geçen bu kelimelerin baş harfleri
büyük yazılır. Örnek: Abbasağa Mahallesi, Eminönü Meydanı, Türk Ocağı Caddesi,
Kızılay Meydanı. 25- Özel adlardan meydana gelmiş mahalle, meydan, bulvar, cadde
ve sokak adları büyük harfle başlayıp ayrı olarak yazılır. Örnek: Fevzi Çakmak
Caddesi, Cemal Nadir Sokağı, Barbaros Bulvarı. 26- Kurum ve kuruluş adlarında
yer alan kelimeler bazen söz içinde geçebilirler, o zaman küçük harfle
yazılmaları gerekir. Örnek: Bugün radyo ve televizyon programları iyi değildi.
27- Coğrafya ve astronomi ile ilgili yayınlarda Güneş, Dünya, Ay, Merkür gibi
gezegen ve yer isimleri büyük yazılır. 28- Yabancı yer adlarının bitişik veya
ayrı yazılışında yabancıların kullandığı biçimlere uyulur. Örnek: Hyde Park, New
York, Buenos Aires, San Marino. 29- Akrabalık adları bildiren kelimeler küçük
harfle yazılır. Örnek: Sevgili kardeşim, Ayşe teyze, Saim amca. 30-
Mektuplardaki hitap cümlelerinde ilk kelime büyük harfle başlar, ondan
sonrakiler özel isim değilse küçük devam eder. Örnek: Değerli dayıcığım, Sevgili
kardeşim. 31- Hukukla ilgili her kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge
adlarının her kelimesi büyük yazılır. Örnek: Nutuk, Medenî Kanun, Borçlar
Hukuku.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder