25 Nisan 2015 Cumartesi

ÇANAKKALE'DE VURULDUK/ FEHMİ DEMİRBAĞ /ÜLKE TV



"Çanakkale'de Vurulduk" çıktı

Fehmi Demirbağ'ın kaleme aldığı "Çanakkale'de Vurulduk" isimli çalışma raflarda yerini aldı.

ulaşmak için;  

http://www.dr.com.tr/kitap/canakkalede-vurulduk!/fehmi-demirbag/arastirma-tarih/tarih/osmanli-tarihi/urunno=0000000637928  

HeroTürk, Kasımpaşalı ( Ben Bu Oyunu Bozarım), Dünya 5'ten Büyüktür, 2071 yolunda Lideri anlamak, 2071 yolunda İyi İnsan Olmanın Kodları, 2071 yolunda Çocuk ve Gençlik Açılımı gibi kitaplarıyla tanınan Fehmi Demirbağ  Çanakkale zaferinin 100. yılı münasebetiyle yazmış olduğu "Çanakkale'de Vurulduk" isimli yeni romanı tam 5 yıllık bir çalışmanın ürünü.  896 sayfalık hacmiylede dikkat çeken kitabın yazarı Demirbağ kitapla ilgili düzenlenen söyleşilerde tiyatro oyunculuğunu da konuşturuyor.  Yaklaşık 2 saatlik gösterisiyle de bir nevi Romanının niyetini ortaya koyuyor. 
"Anlatılası değil, yaşanılası" diye özetliyor, yaptığı çalışmayı...
Kitaptan;
"Türk, Dünya ve İslam tarihinin kesişim noktasıdır, Çanakkale. Bir yandan zaferi işaret ederken diğer yandan ümmetin okumuş çocuklarının moderniteye hazin bir şekilde kurban edildiği yerdir, Çanakkale.  Biz de bu kitabımızda, o günlerden bugünlere devam edegelen işgalci batı kültürüne karşı aynı  ruhla bir direniş gösterelim istedik. Onun içindir ki, bu kitap, yalnızca Türkiye’de 20 milyon adet basılsın niyetiyle yazılmıştır. Ölmeden önce okunması gereken eser  olma iddiasındadır. Bize bu duyguyu “Çanakkale Destanı”nı yazan “Yiğit Çocuklar” vermiştir. Bitmek bilmez Haçlı Seferleri’ni bağrında eritecek sensin! Bu rezil istilayı durduracak sensin! Müslümanları birleştirip, İslam Ordusu’nu kuracak ve işgalcileri tepeleyip Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı kurtaracak...Kabe’ye özgürlüğünü verecek...
Evlad-ı Fatihan topraklarında şeytanın hakimiyetini nihayetlendirecek...
Selahaddin’ler artık kendilerini göstersinler diye Çanakkale’ yi yazdık! 
Çanakkale bir sevdadır artık. 
Eyvallah, belki biz ÇANAKKALE‘DE VURULDUK!” . 
Açıldı gözlerimiz, biz “ÇANAKKALE’ YE VURULDUK!”
BU KİTAP NEDEN YAZILDI?
Cemil Meriç, “Kartaca’nın tarihini Roma’dan dinledik” diye yazmıştı. Roma karşısında mağlup olan ve bütün izleri silinen bu Afrikalı devlet, muhtemelen tarihini anlatacak bir Kartacalı çıkıncaya kadar sessizliğini koruyacaktır. Avrupa’nın Kartaca’sı olan Osmanlı tarihini de Avrupa merkezli bir bakışla okuyup okutmuyor muyuz? Biz de Osmanlı’nın tarihini Avrupa’dan dinleyenler safında değil miyiz? Hammer değil midir,  Osmanlı tarihi ile ilgili önemli referans kaynaklarımızdan birisi? Osmanlı tarihini ‘Viyana’ya gittik, Viyana’dan döndük’ şablonuna sıkıştırarak anlatma hastalığımızdan belli değil mi bu? Niye Tebriz’e, Aden’e, dünyanın bir ucundaki Hindistan’ın Goa limanına kadar gittik demiyoruz da, Viyana’ya gitmeyi bu kadar önemsiyoruz? Üstelik Viyana’nın İstanbul’dan mesafesinin sadece 956 kilometre olduğunu bile bile söylüyoruz bunları (oysa Osmanlıların fethettikleri Bağdat’ın İstanbul’a olan mesafesi 1,334, Kirmanşah’ınki ise 1,579 kilometredir). Daha Yemen’i dahil etmiyorum listeye, çünkü ölçüm aletlerimizi maazallah patlatabilir.
Konuştuğumuz ve inandığımız bütün değerleri anlayabilmemiz için öncelikli olarak bu ülkenin az da olsa okur-yazarının özellikle Şarkiyatçılığı algılaması gerektiği kanaatindeyim.
Kısaca şarkiyatçılık; kabataslak bir tanımlamayla batının doğuyu araştırmasıdır. Ya da daha derli toplu bir ifadeyle Oryantalizm; Müslüman doğu medeniyetinin (din, edebiyat, dil ve kültürü içine alacak şekilde) bütün unsurlarını inceleyerek İslam dünyası hakkında batılıların sistematik bir bilgiye sahip olmalarını sağlayan, İslam ve Batı medeniyeti arasındaki mücadelede Batı uygarlığı lehine veriler elde etmeye çalışan bir akımdır.  
Oryantalizmin kökeni ve ne zaman başladığı tam bilinmemektedir, fakat bu bilimle ilk uğraşanlarin Batı kiliselerine bağlı ruhbanlardan olduğu bilinen bir gerçektir. Bu insanlar ilk olarak Endülüs’e gelerek burada okumuşlar ve daha sonra, Kuran’ı ve birçok Arapça kitabı kendi dillerine çevirmişlerdir. Avrupa bu dönemden sonra Doğudan bilimsel kitapları toplamaya başlamıştır. Bu kitapları ya cahil sahiplerinden ucuz fiyatlara aldılar yahut kütüphanelerden çeşitli oyunlarla kendi ülkelerine taşıdılar. 19. asrın başında bu kitapların sayısı 250.000 rakamına ulaşmıştı.
Oryantalizm çalışmalarının amaçlarından birisi de dinsel sebeptir. Oryantalistler çoğunlukla İslamiyet’i kötülemiş ve tenkit etmişlerdir. Bu dinin iyi taraflarını ya görmezden gelmişlerdir ya da kitaplarında daha da basit şeylermiş gibi göstererek insanların İslamiyet’e karşı düşüncelerini şekillendirmişlerdir. Bunun yanında batılı Hristiyan din adamları İslam fetihlerinin, haçlı seferlerinin ve daha sonra Osmanlı fetihlerinin Avrupalılarda bıraktığı İslam korkusunu çok iyi biliyorlardı ve bu doğrultuda çok çalıştılar. Ve birçok İslam hükmünü çarpıtarak kafa karıştırdılar. Irkçılığı hele ki bu ümmetin belası haline getirdiler. Günümüz de çokça duyduğumuz İslam hukukunun temelinin Roma Hukuku olduğu iddiasını yaygınlaştırılmaya çalışmaktadırlar. Oryantalistlerin bazen de Kur’an’ın bir takım üslup özelliklerinden hareket ederek onun tahrife uğradığını ileri sürmektedir.  
Herhalde Osmanlıyı karıştıran isimlerden Louis Massignon’un şu sözleri biz Müslümanların halini anlatmak için her şeyi gayet iyi açıklayacaktir.
“Onlarin her şeyini tahrip ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. Anarşi veya intihar için olgun bir hale geldiler.”
Diğer bir sebep; Avrupalıların haçlı seferlerinden sonra geldikleri gibi gitmelerine rağmen hala içlerindeki Doğuyu tekrar ele geçirme ümididir. Hayallerini gerçekleştirmek için öncelikle hedef ülkeleri çok iyi araştırıp mevcut kaynaklarini bulup zayıflatmak ve o ülkenin toplumunu bölmektir. Günümüzde birçok asılsız iddialarla insanların kafasını karıştırmaya devam etmektedirler. Mesela; Osmanlının doğuda hükmettiği toprakları sömürdüğü iddiasıdır. Bugün Irak ta tekrardan canlandırılmaya çalışılan Asurî taraftarlığını, Lübnan ve Filistin’de Fenikeciliği ve Mısır da firavunculuğu, Türklerde Şaman hayranlığını ve Kürtlerde de ezik psikolojisi altında tarihten ve İslamdan intikam almak gibi oluşturulan duygular tamamen bu oyunun bir parçasıdır. Çünkü Osmanlı her zaman Doğu için Avrupa’ya karşı koruyucu bir kalkandı. Önce parçaladılar ve ayırdılar sonrada ısrarla doğunun herbir zerresini ele geçirmeye çalışmaktadırlar.
Oryantalizmin diğer bir önemli sebebi de son yüzyılda güya bağımsızlıştırılan ülkeleri kontrol altına almaktır. Oyunun kuralları basittir aslında. Bunu yaparken ilk olarak bu ülkeye oranın dilini ve kültürünü bilen bir elçi gönderilir. Bu elçi ilk başta o ülkenin ileri gelen gazetecileri ve bilim adamlarıyla ilişki kurar ve o ülkenin tüm zayıf yönlerini öğrenir. Ve sonra kendi yetiştirdikleri o ülkenin kendi insanlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanırlar. Ve yeri geldiğinde günümüzde çokça rastladığımız sözde arabuluculuk, nasihat ve yardım adları altında bu ülkelere müdahale edilir. En fazla  kullandikları araç medyadır. Ülkemizle çok ortak yönleri olduğuna inanmak istemediğim Mısır basını neredeyse misyonerlerin elindedir. Şu bir sonuçtur ki misyonerlerin uğradığı hiç bir yer yoktur ki sömürgecilik orda ortaya çıkmasın.
Günümüzde oryantalistler gayet sistemli bir şekilde çalışmaktadır. 1873 tarihinden beri belirli aralıklarla kongreler düzenlemektedirler. Birçok kitap çıkarmaktadırlar. Bunlardan birisi kimi aydın insanların dilinden düşürmediği İslam Ansiklopedisidir. Bu kitabın yazarları hayret uyandıracak şekilde çoğunlukla ileri gelen İslam düşmanları ve oryantalistlerden oluşmaktadır.
"Çanakkale'de Vurulduk" çıktı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder