31 Ocak 2018 Çarşamba


KİTAPLARIMIZA ULAŞMAK İÇİN
www.eforyayinevi.com
ulaşınız!

TEŞEKKÜRLER REİS!

11 Eylül'den beri Amerika'nın Müslüman Coğrafya üzerindeki kanlı teşebbüsleri nihayet fiili olarak bize de bulaştı. Suriye'de hem sınırlarımızı korumak hem de oradaki fitne ateşini söndürmek için Mehmetçiğimiz de tavrını aldı. Bütün bu çatışmaların asıl sebebinin genel manada İslam toplumlarının ilmen zayıf düşmeleri olduğu kanaatindeyim. Yaklaşık 300 yıllık bir erime batı karşısında bizleri zaafa uğrattı. Onlara benzeyerek, onlar gibi olarak sıkıntılarımızdan kurtulacağımızı zannederken bir de kültürel yozlaşma gerçeği ile karşı karşıya kaldık. Hayatın her alanında onların değer yargılarıyla kuşatıldık. Bu hususta onlarla işbirliğine giren içimizden birileri ile çöküşümüzü daha bir hızlandırdık. Artık Müslüman görünümlü ama algılarıyla batının kuklasına dönüşmüş kitlelere dönüştük. Emperyalizm adı verilen batının bu iştahı fiilende topraklarımızda yer tutmaya başladı. Düşünebiliyor musunuz son 15 yılda 20 milyonu aşkın insanın da ölümüyle sonuçlanan kanlı bir hesaplaşmaya da döndü bu iş. Yıkılan şehirler, milyonlarca sürgün adeta Müslüman'ın kaderine evrildi. Onlarla boğuşmamız, bağımsızlık hamlelerine kalkışmamız gerekirken ümmetin çocukları birbirlerini de boğazlar hale geldi.
İşte bütün bu olan bitenin tek sorumlusu olarak gördüğümüz cehaletle mücadelenin en temel hedefimiz olması gerektiğine inanıyorum.
İmanımızı, aklımızı ve amellerimizi yeniden elde etmeden, inşaa etmeden batıyla olan bu mücadelemiz lehimize hayırlı sonuçlar ortaya koymayacaktır.
Özellikle Lozan karşılığı feragat ettiğimiz Hilafet müessesemiz bizi başsız koymuştur. Özellikle devrim adı altındaki uygulamalar ayrıca bizim geçmişle olan bütün bağlarımızı koparmaya yönelikti. Hele dil devrimi, harf inkılabı adı altındaki zorbalıklar topyekün sefaletimizin de alametlerini bünyesinde barındırmaktaydı. Batılılaşma adı altındaki bütün yaptırımlar çürümemizin nedenlerini oluşturuyordu.
Düşünemeyen, okuyamayan, yazamayan bir topluma dönüştük. Geleneklerimiz köhneleşmişti. Artık beşeri ihtiyaçlarımız gündelik yaşantımızı da normlandırıyordu.
Üniversitelerimiz, okullarımız, siyasetimiz, diyanetimiz, adaletimiz, emniyetimiz her geçen gün büyümekte olan sorunlarımızla baş edemiyor çare adına hertürden ideolojiye amansızca sarılıyor olmuştuk.
Toplumun aldatanları da hergeçen gün çoğalıyordu. Siyasetten, medyaya, cemaatlardan modernitenin bütün unsurlarına kadar hepsi sözbirliği etmişçesine bitmemiz adına adeta son vuruşu yapmaya ahdetmişlerdi.
Nihayetinde günümüze uzandığımızda...
Bir Tayyip Erdoğan kimliği ile karşı karşıyaydık. Övgüden ya da yergiden en çok nasibini alan bir kişilik olarak siyaset arenasında yerini almıştı.
Varlığı ile bana göre makus talihimizden kurtulmak adına alametler taşıyordu. Hataları var mıydı? Olmaz mı? Netice de Türk insanının ortalama kalitesinin bir tezahürüydü. Bizdendi. Kendisi pür-ü pak olsa dahi ziyadesiyle kadrosu hususunda sıkıntılar mevcuttu. Hasılı onlarda bizim içimizden birileriydi. Bu konuyu deşmeyeceğim, ayrıntısına da girmeyeceğim.
Ancak...
One Minutesiyle...
Dünya 5'ten Büyüktür vurgusuyla...
Eğer altını doldurursak hegemonlara karşı bir direnişinde başlangıç cümleleriydi bunlar.
Hele bir de...Dindar ve ahlaklı nesil çağrısı var ki...İşte bu çağrı asırlardır neslimizi dinsizleştirme ameliyelerine karşı bir duruşun adıydı.
Bu çağrıya ben de kayıtsız kalamazdım.
Biliyordum ki...
Bu milletin 25 milyonu 12 yaşın altında. Bizler maalesefki yedi yaşına kadar çocuklarımızı kendi edebiyatımızla, kendi çizgi filmlerimizle, internet oyunlarımızla, oyun ve oyuncaklarımızla informal olarak yetiştirmiyoruz. Sömürgeci, işgalci güçlerin belirlediği bir müfredatla okularımızda tektipleştirerek kurulu düzene kullar-köleler yetiştiriyoruz. Sokaklarımızdan evlerimize kadar bütün ürünleriyle, markalarıyla alışkanlıklarımız yine efendilerimizin belirlediği standartlarda sürüp gidiyor.
Ülkede okuma alışkanlığı edinemedik. İyi ki edinemedik diyorum bir yandan da...Çünkü ülkede basılan kitapların %90 ı tercüme kitaplar. Yani kilise kafasıyla Müslümanlar elde etmemiz mümkün değil.
Hele gençlerimizn durumuna gelince...
Ensestlikten, deistliğe, lgbtden, uyuşturucuya, teröre kadar uzanan bir yelpazede bir kuşatılmışlığı yaşamaktadar.
Ebleh, apolitik, eyyamcı, hastalıklı bireyler olarak yaşamaktalar.
İşte biz de bu sızılarla kaleme aldığımız 19 ayrı kitapla gençlerimize ulaşmak istedik. Türkiyenin dindar ve ahlaklı nesil hedefindeki tek kitap setini hazırladık.
Biliyoruz ki kendi çocuklarına kıyan toplumlar kendi çocuklarını iyi yetiştiren toplumların kölesi olur.
Biliyoruz ki gençlik gelecektir.
Doğmamış torunlarımızı hesaplayarak hayatlarımızı planlamalıyız.
Teşekkürler reis. Ben de bu hissiyatı uyandırdığın için.
Ki yine biliyoruz ki ne buyurmuştu efendimiz?
"Bir kişinin hidayetine vesile olmak, dünya ve içindeki nimetlerden evladır."
Kızıl Elma için elzemimiz, iyiliğe odaklanmak ve kötülükle mücadele etmektir.
En büyük kötülükte cehalettir.
...
Kitaplarımıza ulaşmak için; www.eforyayinevi.com u tıklayınız.

FEHMİ DEMİRBAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder