UZAYDA HAYAT VAR!
Bir zamanlar ailemle birlikte, mutlu bir şekilde Dinogen Gezegeni’nde
yaşıyorduk. Size kendimden, yaşadıklarımdan ve ama illa ki bugünkü
mutsuzluğumdan bahsetmek istiyorum. Merakla ve sabırla anlatacaklarımı dinlemenizi
rica ediyorum.
İsmim FD6034. Sizin zaman diliminize göre 30 yaşındayım.
Bizim Gezegenin zaman dilimine göre ise 15. Ama önce size bir zamanlar yaşadığım
gezegenimiz Dinogen’den bahsetmeliyim.
Essabr Galaksisinde küçük bir gezegendi Dinogen. Kendi güneş
sistemimizde irili ufaklı tam 53 gezegen ve o gezegenlerinde uyduları vardı.
Dinogen’in sizin Ay’ ınıza benzer 7 uydusu
vardı. Dinogen’in yüzölçümü 780 bin km2
ydi. Gezegenimiz düzdü.
Burada biz, siz insanlara benzeyen Nasni isimli varlıklar ve
dinozorlar mutlu mesut yaşıyorduk. Gezegenimizin yönetimi Dinozorlardaydı.
Onlar havadan beslenmekteydiler. Bizler ise beslenmemizi dinozorların geri
verdikleri soluklardan yapıyorduk. Görüntümüz tamamen siz insanlara benziyordu.
Dinogen’ e uzaydaki başka galaksi ve gezegenlerden de zaman zaman yabancılar
geliyordu. Bütün kainattaki diğer varlıklar bir şekilde birbirleriyle
ilişkilerini sürdürüyor ama asla Dünya ile irtibata geçilmiyordu.
Kainat Kolordu Komutanlığı Dünya ismindeki gezegeni yakından
takip ediyor ancak içinde yaşayan mahluklardan biri olan İnsan’dan oldukça
çekiniyorlardı. Okullarda okuduğumuz kadarıyla İnsan denilen varlığın iyi diye
tarif edilen türünden çok az bulunuyordu. Kötü türleri ise tek başına dahi olsa
koca kainatı yok edecek kadar saldırgan ve acımasızdı.
Bundan yıllar önceydi. Lüzumsuzluk ölçüsünde meraklı olan
bir bilim adamımız ışınlama makinasını kullanarak ve Kainat Koruma Yasasına
bile muhalif davranarak dünyadan bir çift insanı laboratuarına getirir. Uzunca süren
çalışmalar yapar üzerlerinde. Dişisi kapris hastalığından ölüverir deneyler
aşamasında. Erkeği ile de bir dişi Nisna’yı çiftleştirir. Müthiş bir üreme ile
kısa sürede bu yeni tür yavaş yavaş gezegene hakim olmaya başladılar. İlk
etapta Dinogen halkı olarak bu yeni türe karşı olumsuzluk içerisindeydik.
Dinozorlar Kainat Meclisinin önerisiyle referandum yapılmasını istediler.
Nihayet Dinogen kimliği verilmiş oldu.
Bu yeni türün beslenme alışkanlığı bir süre sonra değişim
gösterdi. Dinozorları avlamaya ve onları yemeye başladılar. Mevcut yönetimi
ihtilal yaparak devirdiler, Dinogen’i ele geçirdiler. İçlerinden birisini kral
olarak seçtiler. Zalim King artık Dinogen’in yeni yöneticisi olmuştu. Kendisine
yardımcı olarakta oğullarını atadı. Junior Kibir, Junior Riya ve Junior Cühela
ile yönetilen Dinogen’de artık mutsuzluk
ve huzursuzluk dolu günler başlamıştı.
Kendileri çoğaldıkça Dinozorların sayısında önemli oranda
azalmalar başladı. Dinozorların soluğundan beslenen biz Nasniler içinde hayati
tehlike başgöstermeye başladı.
Dinogen’de işler ters gitmeye başlamıştı. Kainat Meclisi
bile çare üretemiyordu. Sorunumuzla koca kainatta başbaşa kalmıştık.
Zalim King ve çocukları kısa sürede koca gezegeni perişan
ettiler. Hoş kendileri de aynı akibeti yaşadılar. Nihayetinde Dinozorlar yok olma
aşamasına geldiler. Onlarla birlikte Nasnilerde yok olma noktasına geldiler.
Dinozorların sonu bir süre sonra insanlar arasında açlık tehlikesini başlarına
sardı.
Duruma kayıtsız kalamayan Kainat Meclisi Dinogen’den
yalnızca beni ve az sayıda kişiyi koruma altına aldı. Diğer Nasni’leri Merkeze
götürdüler. Beni de kısa bir eğitimden sonra bu felakete sebep olan insan
denilen yaratığın yaşadığı dünyaya gönderdiler.
Aracım dünyanın atmosferine girince Konya Uzay Üssü (KOZA) denilen
bir yerden kendimi tanımlamam ve güvenlikli olarak temas kurmam için
araçlarıyla bana refakat ettiler.
Koza enterasan bir yerdi. Enteresan bir hikayeyle
karşılaştım. Meğer bizim gezegeni mahfeden insan türü kendi gezegenlerini de
yok olma noktasına getirmişler.
İnsan denilen varlığın kötü türleri tamamen gezegenin
kontrolünü ele geçirmişler. Tıpkı Dinogen’i yok eden Zalim King gibiymiş
davranışları. Zalimin oğulları Kibir, Riya ve Cühela gibi.
Zalim zaten orantısız güç kullanan birisiydi. Diğer varlıklara
karşı acımasızdı. Yalnızca kendisini düşünür adaletten nefret ederdi.
Güvenilmezdi.
Kibir de yalnızca kendisini beğenen biriydi. Sanki bütün
kainatı kendisinin sanırdı. Bencildi. Kimse umurunda değildi.
Riya gösteriş meraklısıydı. İkiyüzlüydü. Samimiyetsizdi.
Cühela ise hadsizdi. Hiçbirşey bilmediği halde herşeyi ben
bilirim havasındaydı.
İşin özü şu ki bizim Dinogen’i yok eden yöneticilerin
özellikleri burada da kötü insanların ortak özellikleriydi.
Dünya’da bir yokoluşla karşı karşıyaydı. Bütün bunları bana
KOZA’nın başkanı Abdullah söyledi. Dünya gezegeninde kala kala toplam 100 bin
insan kalmış. Onların en büyüğü 15 yaşındaki işte bu Abdullah’tı.
Kötüler onca uyarıyı ciddiye almamışlar. Gün geçmemişki
dünyada zarar vermedikleri bir mahluk kalmamış. Önce ormanları yok etmişler.
Madenleri…Okyanusları zehirlemişler. Birer ikişer dünya üzerindeki bitki ve
hayvanların soyları azalmış. Dünyanın iklim dengesi bozulmuş. Bununla da
kalmamışlar, kaynaklar azalıyor diye insan nüfusunu da azaltmak için müthiş bir
gayretin içine girmişler. En acımasız silahlarla birbirlerini yok etmişler. Nükleer,
biyolojik, kimyasal silahlar kullanmışlar. Kendi gıdalarını bozmuşlar. Hastalıklar artmış.
İnanılır gibi değildi Abdullah’ın anlattıkları. Son kalan
insanlar, daha doğrusu çocuklar Koza’nın etrafında toplanmışlar, çaresizlik
içinde adeta sonlarını beklemekteydiler.
Dünyanın bu son durumunu bende Kainat Meclisine rapor ettim.
Kısa sürede cevap geldi. Bir heyet göndereceklerini söylediler. Durumu bende
Abdullah’la paylaştım.
Dünyayı bu hale getiren büyüklerden bir kez daha dertlendi.
Tek dünya devleti, tek dünya dili, tek dünya dini, tek dünya cinsiyeti gibi
sapkınlıklarla dünyanın bu duruma getirildiğini yineledi.
Bir süre sonra dünyalıların UFO adını verdikleri uzay
gemileri iniş yaptılar KOZA’nın limanına. Abdullah kendi heyetiyle istişaresini
yaptı, Kainat Meclisinin tavsiyesi hükmündeki kararı nasıl karşılayacakları
hususunda. Kainat meclisinin teklifi çocukların bir süreliğine uzayda sakin bir
gezegende 50 yıl geçirmeleri gerektiği üzerineydi. Çünkü gemilerle gelen bilim
adamlarının yaptıkları tetkikler neticesinde eğer dünya insansız kendi başına
bırakılırsa belki 50 yıl içinde kendisini toparlardı.
Kısa süre içerisinde hazırlıklar yapıldı. Bütün çocuklar
gemilere bindirilerek uzayın boşluğunda yol almaya başladılar.
Geriye Abdullah ile ben kalmıştım. Son gemiye binecektik biz
de. O çalışma odasına gidip hazırlıklarını son kez gözden geçirdi. Gemiye
binerken koltuğunun altına sıkıştırdığı kitap dikkatimi çekti. Bu ne diye
sordum. Gülümseyerek cevap verdi.
“İnancımızın kaynağı Kuran’ı Kerim. Biz bu kitaba uygun
yaşamadığımız için gezegenimiz bu hale geldi. Onu diğer çocuklara öğreteceğim,
önümüzdeki 50 yıl içinde. Dünyaya geri döndüğümüzde bu kitaba göre yaşayacağız.
Bir daha bu kıyameti yaşamasın diye, dünya!”
FEHMİ DEMİRBAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder