BU YAZI EKSİK BİR YAZIDIR...TAMAMLANACAK...FIRSAT BULDUĞUMDA...
Çanakkale Savaşı, 3 Kasım 1914’te İngiliz ve Fransızların boğazın giriş tabyaları olan Seddülbahir ve Kumkale tabyalarını topa vurmasıyla fiilen başlamıştır. Resmi olarak savaşa girme ise, 5 Kasım’da İngiltere’nin, 6 Kasım’da da Fransa’nın Osmanlı Devleti’ne resmen savaş ilanı ve Osmanlı Devleti’nin de 11 Kasım’da bu devletlere karşı savaş ilanı ile gerçekleşmiştir.
Çanakkale Boğazı’na yönelik Birleşik Filo’nun taarruz planı Amiral Carden tarafından 15 Ocak 1915’te yapılmıştı. Hedef belliydi; Çanakkale Boğazı’nın elde tutulması,
Marmara’ya girip İstanbul’un ve boğazın ele geçirilmesi.
Bu planla müttefikler Marmara Denizi’ne çıkacak ve İstanbul’a gireceklerdi. Boğazın kara bölgesindeki güvenliğini sağlamak üzere Midilli’de yeterince kara kuvveti toplanacaktı. Bu planı uygulama tarihi olarak 19 Şubat belirlenmiştir. Çünkü İngiliz Filosu 19 Şubat 1807’de Marmara’ya girmiştir ve 19 Şubat 1915 ise bu başarının 108. yıl dönümüdür. Ancak boğaza yapılan ilk saldırı, Türk savunmasını bir yoklama, bir deneme ve bir keşif niteliğinde yapılmıştır.
Boğazı geçme planının ikinci evresini uygulamak amacıyla 26 Şubat’ta Birleşik Filo, tekrar boğaz önüne gelerek tabyaları bombardıman etti. 27 Şubat’ta İngiltere’deki İngiliz Deniz Piyade Tümeni’ne, Limni Adası’na hareketi için emir verildi. İngiliz Harbiye Nazır Lord Kitchener artık ümitlenmişti. İstanbul yolu açılmak üzereydi. 28 Şubat’tan sonraki günlerde harekâta devam edildi. Gemiler boğaza girerek her iki taraftaki Türk topçularını ateş altına alıyordu. 18 Mart Deniz Muharebesi’ne kadar belirledikleri planın evrelerini uygulamak için boğaza küçük çapta taarruzlar yaptılar.
Çanakkale Savaşı, 3 Kasım 1914’te İngiliz ve Fransızların boğazın giriş tabyaları olan Seddülbahir ve Kumkale tabyalarını topa vurmasıyla fiilen başlamıştır. Resmi olarak savaşa girme ise, 5 Kasım’da İngiltere’nin, 6 Kasım’da da Fransa’nın Osmanlı Devleti’ne resmen savaş ilanı ve Osmanlı Devleti’nin de 11 Kasım’da bu devletlere karşı savaş ilanı ile gerçekleşmiştir.
Çanakkale Boğazı’na yönelik Birleşik Filo’nun taarruz planı Amiral Carden tarafından 15 Ocak 1915’te yapılmıştı. Hedef belliydi; Çanakkale Boğazı’nın elde tutulması,
Marmara’ya girip İstanbul’un ve boğazın ele geçirilmesi.
Bu planla müttefikler Marmara Denizi’ne çıkacak ve İstanbul’a gireceklerdi. Boğazın kara bölgesindeki güvenliğini sağlamak üzere Midilli’de yeterince kara kuvveti toplanacaktı. Bu planı uygulama tarihi olarak 19 Şubat belirlenmiştir. Çünkü İngiliz Filosu 19 Şubat 1807’de Marmara’ya girmiştir ve 19 Şubat 1915 ise bu başarının 108. yıl dönümüdür. Ancak boğaza yapılan ilk saldırı, Türk savunmasını bir yoklama, bir deneme ve bir keşif niteliğinde yapılmıştır.
Boğazı geçme planının ikinci evresini uygulamak amacıyla 26 Şubat’ta Birleşik Filo, tekrar boğaz önüne gelerek tabyaları bombardıman etti. 27 Şubat’ta İngiltere’deki İngiliz Deniz Piyade Tümeni’ne, Limni Adası’na hareketi için emir verildi. İngiliz Harbiye Nazır Lord Kitchener artık ümitlenmişti. İstanbul yolu açılmak üzereydi. 28 Şubat’tan sonraki günlerde harekâta devam edildi. Gemiler boğaza girerek her iki taraftaki Türk topçularını ateş altına alıyordu. 18 Mart Deniz Muharebesi’ne kadar belirledikleri planın evrelerini uygulamak için boğaza küçük çapta taarruzlar yaptılar.
Çanakkale Savaşından bahsediyoruz.
Aynı yıllarda dünyadaki gelişmelere de ayrıca bakalım istiyorum.
Aynı yıllarda dünyadaki gelişmelere de ayrıca bakalım istiyorum.
Shackleton ismindeki İngiliz, 1914’te yeniden Güney Kutbu’ na gitmek üzere bir heyetle yola çıktıysa da, daha başlangıçta çeşitli talihsizliklerle karşılaştı. Bindiği gemi bir buz dağına çarpıp parçalanınca heyet, buzlar arasında geçen bin bir maceradan sonra ancak 1917’de İngiltere’ye dönebildi. Shackleton, 192l’de son Kutup yolculuğuna çıktı, yarı yolda bir kalp krizi sonunda öldü.
Keşif heyetinin bulunduğu gemi 10 ay akıntılarda sürüklendi, gemi buzlara çarpıp parçalanınca heyet 5 ay da buzların üzerinde yaşadı.
SHACKLETON’la arkadaşlarının 2 yıl süren 1914-1916 Güney Kutbu maceraları Kutup kâşifleri tarihinde çok önemli bir yer alır. Çünkü Shackleton bu yolculuğunda çok tehlikeli durumlara düşmüş, defalarca ölümle karşılaşmış, gene de, yılmadan, amacına ulaşabilmek için çalışmıştır.
Shackleton’un başkanlığındaki keşif kafilesi 1914 martında yola çıkmıştı. İngiliz hükümeti tarafından düzenlenen bu keşif seferi Güney Kutbu bölgesini baştan başa aşmak, böylece bütün o bölgede geniş bir inceleme yapmak amacını güdüyordu. Öte yandan, Shackleton da, ondan önceki keşiflerinde vardığı sonuçları daha derinlemesine incelemek istiyordu. 1908-1909 yıllarında, Scott heyetiyle yaptığı araştırmalarda, Güney Kutup bölgesinin büyük çapta bir Grönland olduğunu, yani üstü buzla kaplı büyük bir iç yayladan ibaret bulunduğunu, bu yaylanın deniz yüzeyinden 3-3,5 km. yüksekliğe kadar çıktığını görmüştü. Bu seferki araştırmalarında, yaylanın daha yüksek tepeleri olup olmadığını öğrenmek istiyordu
Yalnız, Shackleton’un Antarktika’yı baştan başa keşfetmek üzere çıktığı bu sefer, tam amacına ulaşamadan yarım kaldı. Shackleton’un plânlarına göre, heyet, Weddell Denizi’nde üs kuracak, sonra tam Kutup noktasına varıp, o yoldan, McMurdo bölgesine geçilecekti. Böylece, Antarktika Kıtası baştan başa aşılmış olacaktı.
Yalnız, heyetin bulunduğu «Endurance» (Direnç) gemisi Caird kıyıları açıklarında suların akıntısına kapıldı, tam 10 ay sürüklenip gitti…
Bu 10 ay içinde Shackletonla arkadaşları, buzlu sular içinde, akıntılarla savaştılar. Ne yapsalar gemiyi suların sürüklemesinden kurtaramıyorlar, tekneye bir türlü istedikleri rotayı veremiyorlardı.
Günler hafta, haftalar ay oluyor, gemi suların akıntısından kurtulamıyordu. Kafilenin yanındaki yiyecekler tükenmek üzereydi.
En sonunda, gemi bir buzdağına çarparak parçalandı… Şimdi, Shackleton’ la arkadaşları buz parçalarının üzerinde sürüklenip gidiyorlardı. Yalnız, tesadüf yardım etmiş, hepaen hemen hepsi birbirine yakın buz parçaları üzerine düşmüşlerdi. Ayrı düşenler de ötekilerle birleştiler. Böylece, büyük bir yüzer buz adası üzerinde, g£ne akıntılar nereye götürürse oraya doğru sürüklenmeye başladılar. Gemiden kurtarabildiklerini yanlarına almışlardı. Buzdan ada üzerinde kendilerine, geminin parçalanan kalaslarından, tahtalarından bir kulübe kurmuşlardı, bunun içinde yatıp kalkıyorlardı.
Beş ay da böyle geçti. En sonunda, gene gemi enkazından yaptıkları teknelerle, sallarla Güney Shetland Adaları’ndan Elephant (Fil) Adası’na çıktılar. Shackleton, orada bir balina av kayığı buldu, yanma arkadaşlarından beş kişi daha alarak 800 millik bir mesafeyi bu kayıkla aştı, Güney Georgia’ ya vardı. Sonra, oradan yardımcılar sağladı, bunlarla Fil Adası’na gidip gelerek, dört seferde, heyetinin geri kalanlarını kurtardı.
***
Daha Kuzey Kutbuna olan seyahatlerden de bahsedeceğim.
Ama önce Sarıkamış faciasından dem vuracağım.
Hani Yemen'in çöllerinden getirilen askerlerle Buz gibi Sarıkamış'ta savaşmadan soğuktan ölen 120.000 askerimizden.
...
Tunceli'de soğuktan donan 2 askerimizin hikayesi bu yazıyı yazmama sebep oldu.
Keşif heyetinin bulunduğu gemi 10 ay akıntılarda sürüklendi, gemi buzlara çarpıp parçalanınca heyet 5 ay da buzların üzerinde yaşadı.
SHACKLETON’la arkadaşlarının 2 yıl süren 1914-1916 Güney Kutbu maceraları Kutup kâşifleri tarihinde çok önemli bir yer alır. Çünkü Shackleton bu yolculuğunda çok tehlikeli durumlara düşmüş, defalarca ölümle karşılaşmış, gene de, yılmadan, amacına ulaşabilmek için çalışmıştır.
Shackleton’un başkanlığındaki keşif kafilesi 1914 martında yola çıkmıştı. İngiliz hükümeti tarafından düzenlenen bu keşif seferi Güney Kutbu bölgesini baştan başa aşmak, böylece bütün o bölgede geniş bir inceleme yapmak amacını güdüyordu. Öte yandan, Shackleton da, ondan önceki keşiflerinde vardığı sonuçları daha derinlemesine incelemek istiyordu. 1908-1909 yıllarında, Scott heyetiyle yaptığı araştırmalarda, Güney Kutup bölgesinin büyük çapta bir Grönland olduğunu, yani üstü buzla kaplı büyük bir iç yayladan ibaret bulunduğunu, bu yaylanın deniz yüzeyinden 3-3,5 km. yüksekliğe kadar çıktığını görmüştü. Bu seferki araştırmalarında, yaylanın daha yüksek tepeleri olup olmadığını öğrenmek istiyordu
Yalnız, Shackleton’un Antarktika’yı baştan başa keşfetmek üzere çıktığı bu sefer, tam amacına ulaşamadan yarım kaldı. Shackleton’un plânlarına göre, heyet, Weddell Denizi’nde üs kuracak, sonra tam Kutup noktasına varıp, o yoldan, McMurdo bölgesine geçilecekti. Böylece, Antarktika Kıtası baştan başa aşılmış olacaktı.
Yalnız, heyetin bulunduğu «Endurance» (Direnç) gemisi Caird kıyıları açıklarında suların akıntısına kapıldı, tam 10 ay sürüklenip gitti…
Bu 10 ay içinde Shackletonla arkadaşları, buzlu sular içinde, akıntılarla savaştılar. Ne yapsalar gemiyi suların sürüklemesinden kurtaramıyorlar, tekneye bir türlü istedikleri rotayı veremiyorlardı.
Günler hafta, haftalar ay oluyor, gemi suların akıntısından kurtulamıyordu. Kafilenin yanındaki yiyecekler tükenmek üzereydi.
En sonunda, gemi bir buzdağına çarparak parçalandı… Şimdi, Shackleton’ la arkadaşları buz parçalarının üzerinde sürüklenip gidiyorlardı. Yalnız, tesadüf yardım etmiş, hepaen hemen hepsi birbirine yakın buz parçaları üzerine düşmüşlerdi. Ayrı düşenler de ötekilerle birleştiler. Böylece, büyük bir yüzer buz adası üzerinde, g£ne akıntılar nereye götürürse oraya doğru sürüklenmeye başladılar. Gemiden kurtarabildiklerini yanlarına almışlardı. Buzdan ada üzerinde kendilerine, geminin parçalanan kalaslarından, tahtalarından bir kulübe kurmuşlardı, bunun içinde yatıp kalkıyorlardı.
Beş ay da böyle geçti. En sonunda, gene gemi enkazından yaptıkları teknelerle, sallarla Güney Shetland Adaları’ndan Elephant (Fil) Adası’na çıktılar. Shackleton, orada bir balina av kayığı buldu, yanma arkadaşlarından beş kişi daha alarak 800 millik bir mesafeyi bu kayıkla aştı, Güney Georgia’ ya vardı. Sonra, oradan yardımcılar sağladı, bunlarla Fil Adası’na gidip gelerek, dört seferde, heyetinin geri kalanlarını kurtardı.
***
Daha Kuzey Kutbuna olan seyahatlerden de bahsedeceğim.
Ama önce Sarıkamış faciasından dem vuracağım.
Hani Yemen'in çöllerinden getirilen askerlerle Buz gibi Sarıkamış'ta savaşmadan soğuktan ölen 120.000 askerimizden.
...
Tunceli'de soğuktan donan 2 askerimizin hikayesi bu yazıyı yazmama sebep oldu.
Fehmi Demirbağ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder