14 Kasım 2018 Çarşamba

HAKKININ HAKKI!

PEK SAYIN MUHTEREM MÜŞTERİLERİMİZ
PİSA, SPAN, CARLBRO!
“Yıkarken para kazan, yaparken bir daha kazan!”
Vahşi Kapitalizm sürecinde tek bir kutsal vardır: KÂR!
Küreselleşme sürecinde ulus ve yurttaşlık bilincinden yoksun olan, etnik ve cehalete dayalı dinsel bağlarını öne çıkartan, üreten yerine tüketen insan rolünü yüklenen insan modeli gündemde tutulur. Entelektüel bilgi ölçüsü bu haklardan söz edebilen insanla özdeştir.
Toplumsal ve sosyal kavramlar geri itilerek unutturulur. İnsana “önemli olan sensin”
denilmektedir. Güya birey mukaddes bir varlığa dönüştürülür. Hümanizma had safhadadır. İnsanları bu role hazırlayan bir takım "güya hak”lardan söz edilir.
Tüketici hakları: Küreselleşmeyle birlikte dünyada üretici hakları hiçe sayılırken
“tüketici hakları” diye bir kavram itibar görmeye başladı. “Defolu mal satın almayınız” demek ister, oysa piyasayı canlı tutmaktır asıl maksat. Çılgın alış-veriş günleri-organizasyonları yapılır. Ne kadar tüketiyorsan o kadar saygınsın. Kimliğin markaların insafındadır. Küçük üretici hakları unutturulmuştur, hatta köylünün tarlasını boş bırakması tercihleridir. Makinalaşmanın getirdiği yoğun üretim ön plandadır. Kuralları oyun sahipleri belirler. Karteller, tiröstler halkların meclislerinden önce yüce normları belirlemişlerdir bile.
İnsan hakları: Etnik, kültürel ve dinsel ayrımcılığı körüklemek üzere ortaya atılmış
bir hak türüdür. Oysa insanı sosyal varlık yapan özelliği üretim ilişkisi içerisindeki yeridir. Aileden başlayıp komşuluk ilişkilerine kadar yakın teması istemez. Bireyselciliği benimser.
Çalışan insanı kendi sınıfından ayrı düşürmek ve bu doğrultuda düşüncesini şekillendirmek üzere ortaya altmış bir kavramdır.
Almanya’da 2.Dünya savaşından sonra sıkça dillendirildiği görülmüştür. Amacı,
sosyalist ülkelerde insanların özgür olmadığını, ülke dışına çıkmalarının yasak olduğunu yaymak ve bu nedenle batıya kaçmak isteyenlere yardım etmek, onlara iş ve ev vermekti. Aynı şey şu anda İslam dünyasının insanları için tezgahlanmaktadır. Amerikan rüyası dedikleri şeyin hasretini çektirmektir. Özellikle çıkartılmış savaşlarla, mültecilik meselesiyle gerçek niyetlerini saklarlar.
Daha sonra bu kavram emperyalist blok dışında kalan diğer bağımsız ülkeleri parçalamak amacıyla kullanılmaya başlandı.
Küreselleşmenin en itibarlı kavramıdır; insanı toplumdan soyutlamak, bireye indirip
yalnızlaştırmak için etkin bir silahtır. Tabi insan haklarından kastettikleri siyonistler ve emperyalistlerdir. Geri kalan yığınlar köle kaldıkları ve tükettikleri ölçüde; efendilerine hizmet ettikleri sürece sorun yoktur. Her türlü janjanlı ambalajlarla servis edilir.
Okullarımızda bile ders olarak okutulması gündeme getirildi; Bunun arkasına saklanılırak “Ben Müslüman Türküm” demek, diğer Müslüman olmayan gruplara ve marjinallere saygısızlık olarak kabul edilecek kadar ileri gidildi,
“Arkadaşlarının temel hak ve özgürlüklerine saygısızlık etmek” şeklinde bir açılımla davranış bozuklukları arasında sayıldı.
Davranış bozukluğu ifadesi içerisinde bir başka pedagojik yanlış daha yapılmaktadır;
“Hatalı davranışın düzeltilmesi” biçiminde bir yaklaşım getirilmesi gerekirken, çocuğun kişiliğini hedef alan “Davranış Bozukluğu Gösteren Çocuk” üst başlığı kullanılmaktadır.
Oysa, yanlış olan çocuk değildir, davranışıdır. Ona bu yanlışları öğreten yetişkinlerdir. Sistemdir, sokaktır, ailedir; okullardır.
Madem çocuk davranış bozukluğu(!) içerisinde ise onun iyileştirileceği yer psikologun danışmanlık bürosudur; çocuk bu konuda bir ticari istismar meselesidir. Okullar üzerinden ticari bir metaya dönüştürülmüştür. Rehberlik öğretmenlerine verilen hizmet içi eğitim seminerleri buna yönelik bilgilerle doludur. “Davranım Bozukluğu” gibi çarpık bir tanım da kullanılmaktadır.
Kültürel haklar: Biz inancımıza göre insanı tanımlayamazken, batı kafası “İnsan biyolojik, psikolojik ve sosyal varlıktır”, “insan kültürel ve duygusal varlıktır” diyerek salata yapmaya devam etmektedir.
İnsan hakları kavramının içeriği her fırsatta ve bulguda genişletilmektedir. Ulusal müfredatın eğitimde birlik ilkesi buradan yola çıkarak delindi; “çocuk kültürel varlıktır, kendi kültürünün dışındaki bilgileri, şarkıları, oyunları, dersleri almaya zorlanamaz” şeklinde yoruma açık hale getirildi. Ama emperyalist batı kültürünün yaygın eğitimdeki materyallerinin talanından nedense uzak tutulması görmezden gelinmektedir.
İnsanlar arasında kültürel farklılıkları derinleştirerek parçalamayı hedefler. Yerel değerlerle ayrışma artırılırken herkes tek dünya kültürüne angaje edilmektedir. Misal Türk-Kürt birbirlerine düşürülürken birbirlerinin değerlerine tahammül edemezlerken her ikisi de starbucks cafede kahvelerini yudumlayabilmektedirler. Ancak o ortamlarda birbirlerine tahammül etmektedirler. Böl, parçala, yut...sakın uyanmasınlar ama...
Kadın hakları: Cinsiyet ayırımcılığını öne çıkartır. Kadın-erkek ayırımcılığını
körüklemek, bu yolla da toplumda dayanışma ruhunu geriletmek, sanal düşmanlar yaratarak insanların dikkatini küresel saldırılardan uzaklaştırmak ister.
Gerçekten çalışan veya işsiz annelerin haklarıyla ilgilenilmez. Çalışan kadınların
sosyal hakları, çocuğuna süt içirme hakkı, çocuklarının temel besinlerini kolaylıkla bulma hakkı onların ilgi alanı dışındadır. Kadın kavramının en süistimal edildiği başlık burada saklıdır. Buranın üzerinden aile tahrip edilmek istenilir.
Eşcinsel hakları: Ya da cinsel pozitif ayrımcılık. İnsan ırkını yok etmeye yönelik, bütün ahlaksızlıkları bünyesinde bulunduran bir kavramdan sözediyoruz. Günümüzün çıldırmış batı kafası atom bombasından daha tehlikeli sonuçlara ve yıkımlara yol açacak olan bu konu üzerinden hakçılık palavrasıyla insanlığı tehdit etmektedir.
Çocuk hakları: Küresel saldırılardan en çok yara alanların çocuklar olduğunu
gözden uzaklaştırmak üzere ortaya atılmış kavramdır. Çocukları tüketici yapmanın yollarını açmak üzere ortaya atılmıştır. Çocuğun sosyal varlık olduğunu unutturmak, birey olarak var olduğunu gündemde tutmak ister.
Çocuk haklarından söz edenler gerçekte çocukların eğitimde piyasa canavarına teslim edilirken uğradığı zararları ve doğasıyla oynandığını görmezler.
Çocuk, yetişkinler tarafından korunmak ve eğitilmek zorundadır. Hakçı ve merhamete dayalı politikaların olmadığı toplumlarda çocuklar her zaman birilerinin sömürüsüne maruz kalacaktır. Çocuğu kodlayarak kölelik sisteminin devamından yanadır.
Azınlık hakları: Ulus devletlerin dağılmasını hızlandırmak, halkın dayanışmasını
zayıflatmak ve toplumu etnik ve dinsel olarak olabildiğince küçük parçalara ayırmak üzere ortaya atılmıştır.
Küreselleşme sürecinde dünyamız tek kültüre doğru, “kullan at” öz cümlesinde
ifadesini bulan tüketim toplumuna doğru sürüklenirken azınlık haklarının sözde kalacağı gerçektir. Çok kanallı televizyonda sunulan birbirinin kopyası programlar tek kültüre gidişin açık örneğidir.
Dünyada, küresel merkezlerden yayılan pop kültürün egemenliği altında hem klasik
sanatların hem de halk kültürlerinin yok olmakta olduğu açıkça görülmektedir. Dünya halkları bir küresel asimilasyonla karşı karşıya getirilmişken onlara azınlık haklarından söz eden aynı Batı, iki yüzlü davranmaktadır.
Hele şu an şu dakika dünyanın her köşesinde vahşi katliam ve soykırımlar işlenirken...Misal Yemen'de...susan, görmezden gelen egemenlerin samimiyetini sorgulamak durumuzdayız, biz müşteriler...
Fehmi Demirbağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder