23 Aralık 2019 Pazartesi

ALLAH 3 MAYMUNU ŞÖYLE TARİF ETMİŞTİR
(Onlar) sağırdırlar (hakkı işitmezler), dilsizdirler (hakkı söylemezler), kördürler (hakikati görmezler). Bu yüzden onlar (hakka) dönemezler.
Bakara-18
Özellikle zulmün tavan yaptığı günümüz dünyasında işlenen suçlara-günahlara-ahlaksızlıklara karşı susan insanlık 3 maymun tabiri ile ifade edilir. Hele ki şu an için Çin'in Doğu Türkistanlılara yaptığı insanlık dışı soykırıma karşı batının çifte standartı zirve yapmış durumdadır. Bir de coğrafyamızdaki katliamı nasıl ifade edebiliriz ki?
İlk olarak Japonya'da ortaya çıkan üç maymun figürünün felsefesinin 8. yüzyılda Hindistan'da ortaya çıktığı ve Budist rahipler tarafından Çin'e, daha sonra da Japonya'ya geçtiği düşünülmektedir. Hindistan'da ise üç maymun felsefesi Vadjra düşüncesine dayanıyor: Görmezsek, işitmezsek, konuşmazsak şeytan da bize dokunmaz, işimize karışmaz. Vadjra üç gözü ve birçok eli olan mavi yüzlü korkunç bir Tanrı'dır. Tahmin edeceğiniz üzere elleri ile sürekli ağzını, gözlerini ve kulaklarını kapatır. Bu şekilde insanlara şu mesajı verir: Kötülüklere bulaşmayın. Belki de bu mesaj sözle bu kadar dikkat çekici olmazdı. Göze hitap eden ve akılda kalan üç maymun figürü bu mesajın insanlar üzerinde etkileyici olması için iyi bir yöntem.
Ancak görülüyor ki bu deyim günümüze kadar çok farklı şekilde ulaşmış çünkü şu anda kötülüklere bulaşmama anlamında değil de kötülükleri gözmezden gelme ve söylememek anlamına geliyor. Kim bilir, belki Vadjra da kötülüklere bulaşmayın derken bunu söylemek istememiştir.
Budist kültürün hakim olduğu Kızıl Çin'in 3 maymundan habersiz olması düşünülemez.
Eski zamanlarda bir dağın yamacında bir maymun kral, dağın diğer yamacında ise şeytan yaşarmış. Kralın yaşlı ve çok akıllı üç maymun danışmanı varmış. Şeytanın sesini duyan veya onu görenler lanetlenir ve taş kesilirmiş. Bunun sonucunda da inanışa göre maymun krallığı felakete uğrarmış. Üç maymun kralları için az bulunan bir çiçek aradıkları sırada şeytanla karşılaşmışlar. Maymunlardan biri onu görmemek için gözlerini kapatmış ama sesini duymuş. İkincisi sesini duymamak için kulaklarını kapatmış ama onu görmüş. Sonuncusu ise hem şeytanın sesini duymuş hem de onu görmüş ve bu sırdan kimseye bahsetmemek için ağzını kapatmış. Halklarını ve krallarını tehlikeye atmamak için üç maymun ellerini kapattıkları yerden çekmeyeceğine ve kimseye bu sırdan bahsetmeyeceğine dair yemin etmiş.
Peki biz Müslümanlar 3 maymun'u oynayabilir miyiz? Haksızlığa karşı susmanın dilsiz şeytan olarak tanımlandığı inancımızın temel dinamiklerine aykırıdır 3 maymundan biri olmak.
Kötülüğün bu kadar yaygın olduğu bir dünyada kötülükle mücadele etmek için yapılması gereken en önemli şey kişinin bilinçli, nitelikli olması ve sağlam karakter özelliklerine sahip olmasıdır.
İnsanoğlu yaradılışı gereği zaaflarla doldur. Sabırsız, tahammülsüz, empati göstermeyen, tepkisellik gibi pek çok özelliğe sahiptir. Modern kişisel gelişim çalışmaları bireyleri ya aşırı şişirerek egoizme neden olmakta ya da gerçekleşemeyen hayallerden dolayı bireylerde yetersizlik düşüncelerine neden olmaktadır. Bencilleşen insan elbette etrafında olup bitene kayıtsız kalacaktır. Banane-sanane-onane diyecektir. İyiliğin emredilip, kötülükten sakındırılması dinin bir gereği olmasına rağmen Müslümanın kayıtsızlığı düşündürücüdür.
İlk evrede müslümanlar olarak İlim vasfıyla donanmak zorundayız. İlim öğrenmenin en önemli iki şekli ilim meclislerine düzenli katılım ve düzenli kitap okumaktır. Maalesef günümüz gençliğinin fantastik, kurgu ve hayal ürünü kitaplarla duygu ve düşünceleri bombalanmaktadır. Aslında bu tür kitaplar okumaktansa hiç okumamak daha iyidir. Olması gereken birkaç farklı alanda (tarih, düşünce, siyaset, din, psikoloji vs.) düzenli okumaktır.
Bununla birlikte dünyada dönen dolapları, insanlık üzerine kurulan komploları ve özellikle kötüleri değil kötülük odaklarını tanıtacak, bu konuda bilinç kazandıracak kitaplar özellikle okunmalıdır. Günümüz insanları kendisine sunulan kadarıyla olayları algılamakta ve buna göre düşünce ve tavır geliştirmektedir. Oysa önemli olan büyük fotoğrafı görmektir.
Bir örnek verelim. Yaşamın tüm alanlarını domine eden modern pedagoji ve psikolojinin tüm ilke ve önerileri kabul edilip uygulanmasına rağmen neden modern toplumlarda sorunlar artmaktadır? Büyük fotoğraf bize günümüz gençliğinin Anglosakson, neoliberal kişilik özelliklerine göre yetiştirilmek için pedagoji ve psikolojinin kullanıldığını göstermektedir. Bu gerçeği gördüğümüzde ancak sorunlarımıza sahici çözümler üretebiliriz.
Batıyı da iyi tanımalıyız. Bir yanda insanlığı her yoldan bedeni, ruhi ve akli olarak hastalandıran batı tıbbının ayrıca şifa verici olarak lansmanı ise hayretamizdir.
Toparlanmak adına bizi kafirden ayıran en önemli ayrıcalığımız Namaz'ımızdır.
“ Vay o namaz kılanların haline ki, onlar kıldıkları namazdan gafildirler” ayetine muhatap olmayacak şekilde farz ve nafile namazları kılmak kötülüğe mesafe koymak adına en önemli önceliğimiz olmalıdır. Namaz ve abdest Kuranın istediği ahlakın kişide yerleşmesinin en önemli unsurlardır. Bu sayede kişiler kötülüklerden ciddi ölçüde uzak kalacaklardır. Namaz kılan gençlerin büyük çoğunluğunun alkol, sigara, fuhuş, yalan gibi kötülüklerden uzak olması bunun göstergesidir.
Eliyle, diliyle, en azından kalbiyle kötülükle arasına mesafe koyması gereken Müslüman için Oruç da önemli bir mücadele yöntemidir. Özellikle nafile oruçlarla insanların nimetlerin değerini daha iyi anlamakta, şikâyet kültürüne sarılmamakta ve en önemlisi sabır özelliğine sahip olmaktadır.
Gerek hayat başarısı, gerekse kötülükle mücadelede sahip olunması gereken temel özellikler fedakârlık, kararlılık, cefakârlık ve planlılıktır. Kişi kendini bu özelliklere sahip olmak için uğraşmalı, fırsatlar ortaya çıktığında fedakârlığı ya da cefakârlığı kendisi yapmak üzere kendini zorlamalıdır.
Planlı olmak ta disiplinli ve sistematik olmanın en önemli unsurudur.
Kötülükle mücadele etmede en önemli kişilik özelliği aktif iyi olmaktır. Pasif iyiler kötülükten kaçarken aktif iyiler kötülüğü eliyle ya da diliyle ortadan kaldırmaya çalışır. Pasif iyiler nemelazımcıdır. Kötülükten uzak durur. Oysa aktif iyiler kötülüğe karşı aktiftir. Onun yanında insanlar kötülük işlemeye cesaret edemezler.
Kötülükle mücadele etmek için vazgeçilmez koşul kötülükle mücadele eden yapı, grup ve kurumlarla ortak hareket etmek ve kötülük odaklarıyla mücadele için kavramsal ve pratik düzeyde planlar geliştirmektir.
Tam bu noktada bir sapma tehlikesi bulunmaktadır. İçinde bulunulan yapının modern dünyanın yarattığı sorunlarla boğulmasına engel olmak gerekir. Üretilen projelerin amacı bataklıkla uğraşmak olmalıdır, sivrisinekle değil. Sistem içi iyileştirmeler sistemin devamına hizmet etmektedir.
Yardım kuruluşları bunun tipik bir örneğidir. Endüstriyel kapitalizm adaletsiz bölüşüme ve küresel sömürüye neden olmaktadır. Yardım kuruluşlarına yapılan cüzi bağışlar kişide sağaltıma neden olmakta, ancak sömürü sistemi devam etmektedir. Dolayısıyla olması gereken enerjinin büyük çoğunluğunu bu sömürü sistemini ortadan kaldırmaya harcamaktır.
Siyasal yapıya özel önem vermek zorunda olduğumuzu da hatırlatalım. Çünkü siyaset üst yapıdır ve tüm kurum ve yapıları şekillendirmektedir. Dolayısıyla bizlerin yapabileceği şey devlet içinde yetkili isek, küresel sömürü sisteminin tedrici olarak yok olmasına yönelik politikalar üretmek ve üretilmesini sağlamaktır.
Eğer bir kişi isek ve bir STK benzeri bir yapının içinde isek yapacağımız şey kötülüğü önleyici projeler üretmek ve siyasi otorite ve halk kesimlerinin kötülük odaklarıyla ilgili bilinç geliştirmelerini sağlamaktır.
Bu noktada yaptığımız iş ve etkinliklerde tüm insanlığın faydasına olacak çalışmalar yapmaktır. Bu noktada tüm dünya ülkeleri ile sömürü sistemini zayıflatacak projeler üretmeye çalışmak önemlidir. Ayrıca İslam dünyası ile ilgili yorum, analiz ve çalışmalarımızın, vahdetçi ve evrensel olması gerekir. Bunun tersine mezhepçi, meşrepçi, ırkçı ve ülkeci olmamak önemlidir.
Bireyselliğimizin gücünün de farkında olmak zorundayız.
Doğru tüketim alışkanlıkları ve bilinçli tüketici olmak önemlidir. Olabildiğince yerel dükkânlardan ve markalardan alışveriş yapmak, eğlence, alışveriş ve vakit geçirmek amaçlı olarak kapitalizmin mabetleri olan AVM’lere gitmemek te son derece önemlidir.
Bir zulüm devleti olan Siyonist İsrail menşeli markaları evimize sokmamak ve bu konudaki boykota katılmak ta önemlidir.
Eşitliği temele alan sosyalist, özgürlüğü temele alan kapitalist ekonomiler sömürünün artmasını sağladı. Adalet merkezli ekonomik projeler küresel haksızlıkların ortadan kalkmasına ışık tutabilecektir.
Kötülük, şeytan ve insan olduğu için vardır ve var olmaya devam edecektir. Kötülüklerin azaldığı ve kötülük odaklarının zayıfladığı bir dünya için mücadele etmek zorundayız.
Hayatımızın gerekçesi de bu doğrultuda olmak zorundadır.
FEHMİ DEMİRBAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder