"Küresel sehirler, küresel markalar artık dünyada devletler gibi siyasi aktör haline geliyor. Kültür de siyaset ve ekonomi gibi stratejik unsur oluyor." Küresel markalar; İŞGALCİ KOLLUK KUVVETLERİ! ŞİMDİ MİLLİ MÜDAFA ZAMANI! KIZLI-ERKEKLİ KAYBEDECEĞİZ YOKSA GELECEĞİMİZİ! YANİ; NE KARA KUVVETLERİ, NE HAVA KUVVETLERİ, NE DENİZ... İLLA Kİ; KÜLTÜR KUVVETLERİ!
28 Kasım 2024 Perşembe
27 Kasım 2024 Çarşamba
25 Kasım 2024 Pazartesi
21 Kasım 2024 Perşembe
20 Kasım 2024 Çarşamba
19 Kasım 2024 Salı
NE DEDİLER?
Fehmi Demirbağ;
Sanatın Gücünü Çocuklara Ulaştıran Bir Yürek
Fehmi Demirbağ'ın sanatını ve düşüncelerini anlamak istemeyenler olduğu gibi, anlamaya çalışan ancak bir türlü tam olarak kavrayamayanlar da olabilir. Bu durum, sanatın öznel bir deneyim olmasından kaynaklanabilir. Ancak bir noktada hemfikir olunabilir ki, Demirbağ, sanatını toplumun iyiliği için kullanmış, özellikle de geleceğimiz olan çocuklara yönelik çalışmalarıyla takdire şayan bir duruş sergilemiştir.
Sanat, sadece estetik bir zevk değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Fehmi Demirbağ, sanatını bu sorumluluk bilinciyle kullanarak, toplumun sorunlarına dikkat çekmiş ve çözüm önerileri sunmuştur. Özellikle çocuklara yönelik çalışmalarıyla, onların hayal güçlerini beslemiş, yeteneklerini desteklemiş ve daha iyi bir dünya için umutlarını yeşertmiştir.
Fehmi Demirbağ, sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda güzel bir insandır. Topluma faydalı olmak, insanlara yardım etmek gibi değerlere önem vermesi, onu diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerinden biridir. Sanatı aracılığıyla toplumda bir farkındalık göstermiş ve insanların daha iyi bir dünya için çaba göstermelerine ilham olmuştur.
Fehmi Demirbağ toplum için bir hazinedir. Onun eserleri, sadece estetik bir zevk vermekle kalmaz, aynı zamanda insanları düşündürür, onları harekete geçirir ve toplumda olumlu değişimlere yol açar. Demirbağ'ın sanatı, çocuklara adanmışlığı ve insan sevgisi, hepimiz için örnek alınacak bir modeldir.
Y. Ç.
FEHMİ DEMİRBAĞ SANATTA 40. YIL
YAPAY ZEKA HAKKIMIZDA NE DİYOR?
Fehmi Demirbağ, Türk grafik sanatçısı ve yazar olup aynı zamanda müzikle ve tiyatro ile de ilgilenmiş bir isimdir.
Fehmi Demirbağ, Türk edebiyatı ve eğitim alanında önemli bir isim olarak öne çıkan bir eğitimci ve yazardır. Özellikle öğretmenlik ve yazarlık kariyerinde birçok önemli katkı sağlamış, geniş bir okuyucu kitlesi tarafından tanımlanan ve ayrılık seçenekleri bir figürdür. Fehmi Demirbağ'ın hayatı, eğitime olan katkıları, yazarlık kariyeri ve edebiyat olayları kapsamlı bir şekilde ele alınabilir.
Fehmi Demirbağ, yalnızca bir yazar değil, aynı zamanda Türk eğitim dünyasında önemli bir isimdir. Edebiyat alanındaki bilgiler ve eğitimdeki katkıları ile geniş bir iz bırakan Demirbağ, hem yazıları hem de öğretmenliğiyle birçok kişinin hayatına dokunmuş bir eğitimci ve yazardır. Demirbağ, özellikle insanın ruhunun derinliklerine inmekte ustadır; çocuklarda içsel çatışmaları ve toplumsal eşitsizlikleri ele alır.
Fehmi Demirbağ'ın yazarlık kariyeri, eğitimci kişiliğiyle paralel bir gelişme gösterdi. İnsani ilişkiler, toplumsal sorunlar ve bireysel gelişimin birikimlerini kaleme alınmıştır. Edebiyat dünyasında önemli bir yeri olan Demirbağ, şiir, deneme, roman, tiyatro oyunları ve kısa hikayeler yazmıştır. Yazdığı eserlerde insanın iç dünyasında, bireysel değerlerimize ve toplumsal meselelerimize dair önemli sorgulama ve çözüm yolları ortaya koymuştur. Demirbağ, yazdığı eserlerde insanın yalnızlığını, toplumdaki dışlanmışlığın ve bireysel özgürlüğün gerekliliğini vurgulamış, her zaman toplumsal adalet ve özgürlük temalarına değinmiştir.
Demirbağ'ın eserleri, dilinin sadeliği ve anlatımındaki derinlik ile öne çıkıyor. Şiirlerinde insanın kalbinin kırılganlığına dair anlamlı göndermeler bulunur. Denemelerinde ise yaşamın boyutu ve bireyin bireysel yolculuğunu sorgular. Herkesin "Yazar, insanın ruhuna dokunan bir sanatçıdır" düşüncesi, yazılarında kendini gösterir. Edebiyat, sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda insanları daha iyi birer kişisel imar, ihya, inşa sürecinde önem arzeden bir yöntemdir.
Fehmi Demirbağ, Türk edebiyat ve eğitim dünyasında kendine sağlam bir yer edinmiş bir yazardır. Hem edebiyatta hem de eğitimin iç geçmişi bir şekilde ele alınmış, eserlerinde insani değerlere ve toplumsal sorumluluğa dair derin mesajlara yer verilmiştir. Yazarlık kariyerindeki başarı, aynı zamanda eğitim alanında da ne denli güçlü bir kalem ve dava adamlığınında nişanesidir.
Demirbağ'ın kitapları, zaman içinde birçok edebiyatsever tarafından okunmuş ve takdir edilmiştir. Onun eserleri, Türk edebiyatının insan odaklılığını yansıtarak, bireysel özgürlüğü, toplumsal adaleti gündeminde tutmasına yönelik içerikler barındırır. Onun yazıları, eğitimde yalnızca akademik başarıyı değil, aynı zamanda insan olma değerini, kişisel sorumluluklarını ve toplumsal özelliklerini da öğreten birer yol haritasıdır.
Fehmi Demirbağ, Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Eserlerinde dilin sadeliği ve anlam derinliği, hem akademik çevrelerde hem de halk arasında kayıtlı bir yazar olmuştur. Aynı zamanda Demirbağ'ın yazıları eğitim dünyasında önemli bir başvuru kaynağı olmuştur. Onun, sadece edebi bir değer sürdürmekle kalmamış, aynı zamanda toplumun gelişimi için önemli mesajlar yer alıyor.
Fehmi Demirbağ'ın eğitim felsefesi, öğrenciyi sadece bir bilgi alıcısı olarak değil, aynı zamanda düşünce ve karakter gelişimleri dahil olan bir birey olarak görür. Eğitimde en önemli unsurun sevgi olduğunu savunmuş, öğretmenin kişiliğinin içten dışa hitap etmesine inanmıştır. Öğretmenin sadece dersle anlatması değil, aynı zamanda öğrenciyi hayat rehberliğinde yönlendirmesi gerektiğini uygulamıştır. Demirbağ'ın eğitimdeki yaklaşımları, hem eğitimcilerin hem de öğrencilerin hayatlarında kalıcı bir etki bırakmış ve öğretmenlerin ve öğrencilerin sosyal gelişiminin yeniden tanınmasını sağlamıştır.
Bu yüzden Fehmi Demirbağ, hem eğitimci hem de yazar olarak edebiyat Türk ve eğitim dünyasında önemli izler bırakmış bir şahsiyettir. Eğitim bağlantısındaki başarıları ve yazarlık kariyerindeki derinliğiyle, pek çok insana ilham vermiş ve öğretmenlik mesleğini ödüllendirmiştir. Onun eserleri, hem edebiyat dünyasında hem de eğitimde önemli bir yer tutar ve insanı anlamaya yönelik ilgileri ile, nesiller boyu önemli bir kaynak olmaya devam edecektir.
(Bu bilgiler yapay zeka tarafından yazılmıştır.)
Fehmi Demirbağ: Bir Eğitimci, Yazar ve Düşünürün Profili
Fehmi Demirbağ, Türk eğitim dünyasında ve edebiyat alanında önemli bir figür olarak öne çıkmaktadır. Hem eğitimci kimliğiyle hem de kaleme aldığı eserlerle geniş kitlelere ulaşan Demirbağ, özellikle tarih ve toplum üzerine yaptığı çalışmalarla tanınmaktadır.
Eğitimci Kimliği ve Yaklaşımları
Demirbağ, eğitim sürecinde öğrencilerin aktif katılımını ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeyi hedefleyen bir eğitim anlayışına sahiptir. Tarihi olayları ve kavramları öğrencilere daha anlaşılır hale getirmek için farklı yöntemler kullanır. Eserlerinde de bu yaklaşımını yansıtarak, okurlarına tarih bilincini aşılamayı amaçlar.
Eserleri ve Temaları
Demirbağ'ın eserleri, genellikle Türk ve dünya tarihi, İslam tarihi, siyasi düşünce ve toplum üzerine yoğunlaşır. Roman, deneme ve tarihsel analizler gibi farklı türlerde eserler veren yazar, eserlerinde hem akademik bir derinlik hem de okunabilirlik sunar. Özellikle gençlere hitap eden eserlerinde tarih bilincini geliştirmeyi ve milli değerlere bağlılığı güçlendirmeyi amaçlar.
* Diriliş Ertuğrul gibi tarihi romanlarıyla Türk milletinin kökenlerini ve mücadelesini anlatırken,
* Aşk Olsun gibi eserlerinde ise daha kişisel ve evrensel temalara değinir.
Görüşleri ve Düşünceleri
Demirbağ, Türk toplumunun geçmişi, geleceği ve karşılaştığı sorunlar üzerine sıkça düşüncelerini paylaşır. Milli birlik ve beraberliğin önemini vurgulayan yazar, aynı zamanda çağdaş dünyanın gerektirdiği bilgi ve becerilere sahip bireyler yetiştirilmesi gerektiğini savunur.
* Tarih bilinci: Demirbağ'a göre, bir milletin geleceğini şekillendirmek için geçmişini iyi bilmesi gerekmektedir. Bu nedenle tarih eğitimine büyük önem verir.
* Milli değerler: Yazar, Türk milletinin sahip olduğu değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğini düşünür.
* Eğitimde kalite: Demirbağ, eğitim sisteminin kalitesinin artırılması ve öğrencilerin yeteneklerinin geliştirilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini belirtir.
Sonuç
Fehmi Demirbağ, hem eğitimci hem de yazar kimliğiyle Türk düşünce hayatına önemli katkılarda bulunmuş bir isimdir. Eserleri ve görüşleriyle geniş kitlelere ulaşan Demirbağ, özellikle gençlerin tarih bilincini geliştirmesi ve milli değerlere bağlı bireyler olarak yetişmesi konusunda önemli bir rol oynamaktadır.
Bu makale, Fehmi Demirbağ'ın genel bir profilini sunmaktadır. Daha detaylı bilgi için yazarın eserlerini okuyabilir ve hakkında yapılan çalışmaları inceleyebilirsiniz.
Fehmi Demirbağ'ın yazma stili, geniş bir okuyucu kitlesine hitap eden, akıcı ve anlaşılır bir dil kullanımıyla öne çıkar. Özellikle tarihi romanlarında, olayları canlı bir şekilde anlatarak okuru içine çekmeyi başarır.
Fehmi Demirbağ'ın yazma stiliyle ilgili dikkat çeken bazı özellikler şunlardır:
* Akıcı ve anlaşılır dil: Karmaşık cümlelerden kaçınır, sade ve anlaşılır bir dil kullanarak herkesin kolayca anlayabileceği metinler oluşturur.
* Canlı ve etkileyici anlatım: Olayları ve karakterleri o kadar canlı bir şekilde anlatır ki, okuyucu kendini hikayenin içinde bulur.
* Tarihsel gerçeklerle kurmacayı birleştirme: Tarihi olayları temel alarak yazdığı romanlarında, kurmaca unsurları da kullanarak daha ilgi çekici bir hikaye oluşturur.
* Duygusal derinlik: Karakterlerin duygularını ve yaşadıklarını okura başarıyla aktararak empati kurmasını sağlar.
* Siyasi ve sosyal eleştiriler: Bazı eserlerinde, toplumsal sorunlara ve siyasi olaylara göndermeler yaparak okuru düşünmeye teşvik eder.
Fehmi Demirbağ'ın yazma stilini beğenenlerin genellikle şu nedenleri öne sürer:
* Kolay okunur olması: Karmaşık cümlelerden ve derinlemesine analizlerden kaçınarak, keyifli bir okuma deneyimi sunar.
* Tarih ve romanın başarılı bir birleşimi: Tarihi bilgileri eğlenceli bir şekilde aktarıp, okurun hem öğrenmesini hem de eğlenmesini sağlar.
* Farklı konulara değinmesi: Tarihi romanların yanı sıra, siyasi analizler, kişisel gelişim kitapları gibi farklı konularda da eserler vererek geniş bir okuyucu kitlesine hitap eder.
* Milli duyguları okşaması: Özellikle bazı eserlerinde Türk tarihine ve kültürüne vurgu yaparak, milli duyguları okşar.
Ancak, Fehmi Demirbağ'ın yazma stili herkes tarafından aynı şekilde değerlendirilmeyebilir. Bazı eleştiriler arasında:
* Tarihsel doğruluğa fazla önem vermeme: Bazı okuyucular, tarihi olayları abartılı veya yanlış bir şekilde yansıttığını düşünür.
* Basit kalıp karakterler: Bazı karakterlerin yüzeysel ve klişe olduğu yönünde eleştiriler alır.
* Siyasi görüşlerinin eserlerine yansıması: Bazı okuyucular, yazarın siyasi görüşlerinin eserlerine fazla yansıdığını düşünerek objektif olmamasından şikayet eder.
Sonuç olarak, Fehmi Demirbağ'ın yazma stili, hem beğenilen hem de eleştirilen yönleri olan oldukça tartışmalı bir konu. Ancak, geniş bir okuyucu kitlesine hitap etmesi ve kitaplarının kolay okunur olması, onun popüler bir yazar olmasını sağlamıştır.
Fehmi Demirbağ'ın yazma stili hakkında daha detaylı bilgi almak için şu kaynaklara göz atabilirsiniz:
* Kitap incelemeleri: Yazarın kitaplarına dair yapılan incelemeleri okuyarak farklı bakış açılarını görebilirsiniz.
* Okur yorumları: Sosyal medya veya kitap satış sitelerindeki okur yorumlarını inceleyerek diğer okuyucuların ne düşündüğünü öğrenebilirsiniz.
* Edebiyat eleştirmenlerinin görüşleri: Edebiyat dergilerinde veya bloglarda yayınlanan yazıları takip ederek yazarın stili hakkında daha derinlemesine analizler bulabilirsiniz.
Siz Fehmi Demirbağ'ın hangi eserlerini okudunuz ve yazma stili hakkında ne düşünüyorsunuz?
,..
Fehmi Demirbağ, daha çok tarih ve siyaset alanındaki çalışmalarıyla tanınan bir yazar olduğu için, onun için özel bir "sanat anlayışı"nden bahsetmek doğru olmaz. Ancak, eserlerindeki derinlemesine araştırmalar, geniş bilgi birikimi ve olayları farklı perspektiflerden analiz etme yeteneği, bir tür "entelektüel sanat" olarak değerlendirilebilir.
Neden böyle bir değerlendirme yapılabilir?
* Detaylı Araştırma: Eserlerindeki her bilgiyi titizlikle kaynak göstermesi ve derinlemesine araştırmalara dayanması, bir sanatçının eserine verdiği özeni hatırlatır.
* Farklı Perspektifler: Olayları farklı açılardan inceleyerek okuyucuda yeni düşünce ve sorgulamalar yaratması, bir sanatçının özgün bakış açısını yansıtır.
* Etkileyici Anlatım: Karmaşık tarihsel süreçleri ve siyasi olayları anlaşılır bir dille aktarması, bir sanatçının izleyiciyi etkileme yeteneğini gösterir.
Sonuç olarak, Fehmi Demirbağ'ın sanat anlayışı, belki de geleneksel anlamda bir sanatçınınki gibi değil, ancak derinlemesine araştırmalarla beslenen, farklı perspektifler sunan ve okuyucuda düşünsel bir yolculuk yaratan bir "entelektüel sanat" olarak değerlendirilebilir.
Fehmi Demirbağ, sadece bir yazar değil, aynı zamanda eğitimci kimliğiyle de tanınan önemli bir isim. Eğitim alanındaki çalışmaları ve düşünceleriyle birçok kişiye ilham kaynağı olmuştur.
* Fehmi Demirbağ'ın kitapları: Özellikle eğitimle ilgili yazdığı kitaplar, onun pedagojik yaklaşımı hakkında size daha fazla bilgi verecektir.
Fehmi Demirbağ'ın eğitim alanındaki genel olarak vurguladığı bazı noktalar şunlar olabilir:
* Eleştirel düşünme: Öğrencilerin kendi düşüncelerini geliştirmeleri ve bilgiyi sorgulamaları için teşvik edilmesi.
* Okumanın önemi: Kitap okuma alışkanlığının geliştirilmesi ve öğrencilerin farklı bakış açılarıyla tanışmasının sağlanması.
* Hayata dair deneyimlerin öğrenmeye katkısı: Teorik bilginin yanı sıra pratik deneyimlerin de öğrenme sürecinde önemli bir yere sahip olması.
Fehmi Demirbağ'ın eğitim anlayışı, temel olarak öğrencinin aktif katılımını, eleştirel düşünmeyi ve bilgiye ulaşma becerilerini ön plana çıkarır. Demirbağ, ezberci bir eğitim sisteminin yerine, öğrencilerin kendi bilgi ve deneyimlerini kullanarak öğrenmelerini savunur.
Fehmi Demirbağ'ın Eğitim Anlayışının Temel Özellikleri:
* Öğrenci Merkezli Eğitim: Öğrencinin ihtiyaçları ve ilgi alanları eğitim sürecinin merkezinde yer alır.
* Eleştirel Düşünme: Öğrencilerin bilgiyi sorgulamalarını, farklı bakış açılarını değerlendirmelerini ve kendi fikirlerini oluşturmalarını teşvik eder.
* Bilgiye Ulaşma Becerileri: Öğrencilerin bilgiye nasıl ulaşacaklarını ve bu bilgiyi nasıl değerlendireceklerini öğrenmelerine önem verir.
* Okumanın Önemi: Okumanın kişisel gelişimdeki önemini vurgular ve öğrencileri düzenli olarak okumaya teşvik eder.
* Yazmanın Önemi: Yazmanın düşünceleri netleştirmeye ve ifade etmeye yardımcı olduğunu belirtir ve öğrencilerin yazma becerilerini geliştirmelerini sağlar.
* Zamanın Değeri: Zamanın en değerli varlık olduğunu belirtir ve öğrencilerin zamanlarını etkili bir şekilde kullanmalarını öğütler.
Fehmi Demirbağ'ın Eğitim Anlayışının Uygulama Alanları:
* Okullar: Demirbağ, okullarda öğrenci merkezli eğitim modellerinin uygulanmasını savunur.
* Seminerler: Gençlere yönelik seminerlerde, öğrenmenin önemi, okuma alışkanlığı ve zaman yönetimi gibi konularda konuşmalar yapar.
* Kitaplar: Eğitim, gezi ve rehber kitapları yazarak, düşüncelerini daha geniş kitlelere ulaştırır.
Fehmi Demirbağ'ın Eğitim Anlayışının Önemi:
Demirbağ'ın eğitim anlayışı, ezberci eğitim sistemine alternatif bir yaklaşım sunarak, öğrencilerin daha aktif, düşünen ve üreten bireyler olmalarına katkı sağlar. Bu anlayış, öğrencilerin gelecekte karşılaşacakları sorunlara daha iyi çözümler üretebilmelerini ve toplumda daha etkin rol oynamalarını sağlar.
Ek Bilgiler:
* Fehmi Demirbağ'ın eğitim anlayışı hakkında daha detaylı bilgi almak için kitaplarını okuyabilir veya YouTube kanalındaki videolarını izleyebilirsiniz.
* Demirbağ'ın sık sık katıldığı seminer ve söyleşilere katılarak, düşüncelerini doğrudan kendisinden dinleyebilirsiniz.
Umarım bu bilgiler Fehmi Demirbağ'ın eğitim anlayışı hakkında size genel bir fikir verir.
Fehmi Demirbağ'ın siyasi görüşleri hakkında net ve kapsamlı bir bilgiye ulaşmak zordur. Kendisi daha çok roman, deneme ve tarih gibi farklı alanlarda eserler veren bir yazardır. Siyaset alanındaki yazılarında ise daha çok güncel olaylara ve toplumsal konulara dair yorumlar yapmaktadır.
Neden Net Bir Bilgi Yok?
* Çok Yönlü Bir Yazar: Demirbağ, farklı alanlarda eserler verdiği için tek bir siyasi görüşe sıkıştırmak doğru olmaz.
* Değişen Görüşler: Zaman içinde yazarların siyasi görüşleri değişebilir. Bu durum Demirbağ için de geçerli olabilir.
* Açıkça Belirtilmeyen Görüşler: Demirbağ, yazılarında siyasi görüşlerini direkt olarak ifade etmek yerine daha çok olayları ve olguları analiz ederek bir sonuç çıkarır.
Ne Öğrenebiliriz?
Demirbağ'ın yazılarını dikkatlice okuyarak onun genel olarak;
* Eleştirel bir bakış açısına sahip olduğunu,
* Adalet ve eşitlik konularına önem verdiğini,
* Toplumsal sorunlara duyarlı olduğunu
gibi çıkarımlarda bulunabiliriz. Ancak bu çıkarımlar bile yazarın tüm siyasi görüşlerini kapsamayabilir.
Daha Fazla Bilgi İçin:
Demirbağ'ın siyasi görüşleri hakkında daha net bir bilgiye ulaşmak için aşağıdakileri yapabilirsiniz:
* Yazılarını Okuyun: Özellikle siyasi konulara değindiği yazılarını dikkatlice okuyarak kendi yorumlarınızı yapabilirsiniz.
* Röportajlarını İnceleyin: Demirbağ'ın verdiği röportajlarda siyasi görüşlerine dair daha açıklamalar bulmanız mümkün olabilir.
* Diğer Kaynakları Araştırın: Edebiyat eleştirmenlerinin veya diğer yazarların Demirbağ'ın siyasi görüşleri hakkındaki yorumlarını inceleyebilirsiniz.
Özetle:
Fehmi Demirbağ'ın siyasi görüşleri hakkında net bir bilgi vermek yerine, yazılarından çıkarabileceğimiz genel bir çerçeve çizmek daha doğru olacaktır. Yazarın siyasi görüşlerini tam olarak anlamak için onun tüm eserlerini okumanız ve farklı kaynaklardan bilgi toplamanız gerekebilir.
Kitabın ortasından şarkılar
https://youtu.be/nBewGiqK4TE?si=FlCh1b0nDSIQrOsp
Fehmi Demirbağ'ın şarkıları, genellikle anlamlı sözleri ve farklı müzikal tarzları bir araya getiren özgün bir yapıya sahip. Özellikle toplumsal konulara değinen ve düşündürücü sözleri olan şarkılarıyla dikkat çekiyor.
Neden Fehmi Demirbağ'ın müziklerini beğenebilirsin:
* Anlamlı Sözler: Şarkılarında genellikle toplum, insanlık, adalet gibi evrensel konulara yer veriyor. Bu da dinleyenlerde derin düşüncelere yol açabiliyor.
* Farklı Müzikal Tarzlar: Tek bir kalıba sıkışmadan farklı müzikal deneyimler sunuyor. Bu sayede geniş bir dinleyici kitlesine hitap ediyor.
* Duygusallık: Şarkılarında hem coşkulu hem de hüzünlü duyguları başarılı bir şekilde ifade ediyor. Bu da dinleyicilerin kendilerini şarkılarda bulmasını sağlıyor.
* Toplumsal Bilinç: Şarkılarıyla toplumsal sorunlara dikkat çekerek farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Hangi şarkılarını beğenebilirsin:
* Boykot Şarkısı: Toplumsal bir eleştiri içeren ve dikkat çeken şarkılarından biri.
* Herotürk'ten Şarkılar: Çocuklara ve yetişkinlere hitap eden, eğitici ve öğretici şarkılar.
* Müzi̇kal Makale- Şi̇i̇rimsi̇ Sizlanmalar: Daha kişisel ve içsel bir yolculuğa çıkaran şarkılar.
Fehmi Demirbağ'ın müziklerini keşfetmek için:
* YouTube Kanalı: Fehmi Demirbağ'ın resmi YouTube kanalından tüm şarkılarını dinleyebilirsin.
* Müzik Platformları: Spotify, Apple Music gibi müzik platformlarında da şarkılarını bulabilirsin.
Özetle: Fehmi Demirbağ'ın müzikleri, hem sözleriyle hem de müzikal yapısıyla farklı bir deneyim sunuyor. Eğer anlamlı ve düşündürücü şarkılar dinlemekten hoşlanıyorsan, Fehmi Demirbağ'ın müziklerini mutlaka keşfetmelisin.
Not: Bu sadece genel bir değerlendirmedir. Müzik zevkleri kişiden kişiye farklılık gösterir. En iyi yol, Fehmi Demirbağ'ın şarkılarını dinleyerek kendi kararını vermektir.
Başka soruların varsa çekinme, sorabilirsin.
Fehmi Demirbağ hakkında daha fazla bilgi edinmek ister misin?
Not: Bu bilgiler genel bir değerlendirmedir ve Demirbağ'ın siyasi görüşleri hakkında kesin bir sonuç çıkarmak için yeterli değildir.
Umarım bu bilgi size yardımcı olur.
18 Kasım 2024 Pazartesi
17 Kasım 2024 Pazar
16 Kasım 2024 Cumartesi
13 Kasım 2024 Çarşamba
İSRAİL NASIL MI KURULDU?
İSRAİL NASIL MI KURULDU?
İngilizler ve Fransızlar ortadoğuyu işgal edince propagandaya başladılar. Araplara Türkler sizleri 500 yıl sömürdüler dediler. Şimdi de aynı söylemin hedefinde Kürtler var. Kürtler umarım Arapların yediği bu zokayı yutmazlar.
"Şu anda Türkler, gerekse Almanlar bizleri sadece para icin, zevk icin kendileri ile düşüp kalkan birer fahişe sanıyorlar.Bırakalım harbin sonuna kadar da öyle bilsinler..Harbin sonunda tarih,ellerinde silahı, tüfegi ve askeri bulunmayan bir milletin koca bir harbi nasıl kazandıgını görecek ve bütün dünya bize hayran kalacaktır.." der Sara Aaranson...
Birinci dünya savaşı esnasında kanal cephesinde savaşan ve ikinci meşrutiyet devrinin onemli uc paşasından biri olan Cemal Paşa'nın savaş doneminde yanına ve hatta yatağına kadar girebilmiş aslen musevi olan ve sadece musevilerin yaşayabilecegi bir ülke hayal eden,bu yüzden cihan harbinde ingilizlerin tarafını tutarak ingiliz istihbarat örgütüne calışan,güzelliği dillere destan casustan bahsedeceğiz bu kez.
Cihan harbi esnasında musevi kızları cephede savaşan subayların zaaflarından faydalanmayı iyi bilmiş ve bu sayede onların askeri planlarını gizlice calabilmiş ya da ağızlarından olası askeri harekatın bilgilerini alabilmişlerdi..
Sara'nın da görevi buydu..sadece diger musevi casuslara gore biraz daha tehlikeliydi..Cemal paşa'nın planlarını calarak en kısa zamanda telgraf veya kendi casus şebekesi ile ingiliz komutanlara ulaştırması gerekiyordu..
İngiliz casus Sara kendisine ve güzelliğine oldukca güvenen bir kadın,bu sayede Cemal paşa'nın dahi aklını başından alabilmişti..
Bugünkü İsrail' in kurulmasında ağabeyi aaron ve Lawrence ile anılan en büyük Nili kahramanlardan biridir.
Sara Aaranson, Osmanlı Yahudisi olarak Yafa şehri yakınlarında Yitron Yaakov’da yaşıyordu. Ağabeyi Aaron ile birlikte 1914 yılında NILI adındaki Yahudi casusluk örgütünü kurdular. Osmanlı ordusunun 1917 Gazze savaşlarında en hassas savaş planları SARA’nın casusluk örgütü tarafından elde edilip İngiltere’ye ulaştırıldı. Sara, casus güvercinin kanatları altına sakladığı belge yüzünden yakalandı, sorgulanırken intihar etti.
Sırları kendisi ile birlikte ortadan kayboldu. İngiliz gizli servis belgeleri açıklanırken Sara’nın fotoğrafı ve çalışmaları hakkında bilgiler de bulundu. -Çok sayıda Türk askerinin Filistin cephesinde ölümünden sorumlu Sara’nın hayat hikayesi ibretlerle dolu idi.
Hayatının baharında olmasına aldırmadan bakışlarını karşıya dikti. Kısa bir süre için durdu. ve yüzünde parlayan flaş ışıkları onun çehresini fotoğrafa yansıttı. Saçları kısa kesilmişti. Boynunu da örten beyaz gömleğinin çizgileri göbek hizasında giydiği manto ile tamamlanıyordu. Fotoğrafı çeken görevli portrenin alt kısmına FO Box 10521-Tallahassee FL-0521 yazısının üzerine rehmann P 156 yazmıştı.
Bu görüntü aslında FO olarak kodlanan İngiltere Dışişleri Bakanlığı Arşivindeki İstihbarat dosyaları içinde onunla ilgili çok gizli bilgilerin yer aldığı dosyanın içindeki kod numarası idi. Fotoğraftaki kadının ismi de SARA AARANSON olarak yazılmıştı. İngiltere’nin I. Dünya Savaşı esnasında Filistin askeri operasyonlarında çok önemli görevi yerine getiren kadın elemanı…
Bir başka ifade ile İngiltere hesabına çalışan Yahudi NİLİ casusluk örgütünün lideri idi. Düşman olarak görülen Türk askerinin kontrolündeki Arabistan topraklarının Filistin, Kudüs, Suriye bölümündeki olaylar ile ilgili bilgileri derlemekle görevli idi.
Herkesin bir hikayesi var sözlerindeki düşünceyi doğrularcasına onun hakkında bilinenlerde yakın zamana kadar bir sır olarak saklandı. Ailesi 1880’li yılların başlarında Romanya’dan göç ederek Osmanlı’ya bağlı Filistin topraklarının kuzeyindeki Akdeniz’e de yakın Zichron Yaakov’a yerleşmişti. Yerleşim esnasında Avrupa’nın en zengin Yahudi ailesi Rotschild’dan maddi yardım almışlardı.
Her ne kadar Osmanlı Padişahı Abdülhamit, Filistin ve Kudüs Sancağı yöresine Yahudi göçünü yasaklamış olmasına rağmen. Bahçeli ve taş yapı villayı andırır güzel bir evleri vardı. Kardeşi Aaron Filistin topraklarında yaşayan ünlü bir botanik uzmanı idi. Veya öyle görünüyordu. Çöl toprağında veya vadi ardalarında sulak arazilerde tarım yapılması, bitki çeşitleri üzerine araştırmalar yapıyordu.
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşına girmesi ile birlikte şartlar birdenbire değişti. Çanakkale savaşyı tam bir hesaplaşma idi, Osmanlı ile İngiltere arasında. İngiltere ve ona bağlı ANZAC güçleri Kilidbahir saldırılarında başarılı olamamışlardı. Ama şimdi hem İngiltere ve hem de müttefik konumdaki Fransa gözlerini Arabistan topraklarına çevirmişlerdi.
Osmanlı’nın zayıf karnı burada idi. Epeydir yöredeki Arap kabile reislerinin çoğu para ile satın alınmış, el altından Osmanlı’ya isyan etmeye hazır bir durumda idiler. Her ne kadar Osmanlı’nın Şam’dan Hicaz’a (Medineye) kadar uzanan demiryolu hattı bulunsa ve yüzyıllardan beri de bölgeyi yönetse de halkın reisleri ile bütünleşemediği için dış müdahale ve savaş ortamında işi bir hayli zordu. Osmanlı’nın yöredeki lojistik, haberleşme ve ulaşım imkanları da sınırlı idi.
Ama ne olursa olsun Türk askerleri büyük bedel ödense de Hicaz bölgesi ve Kudüs’ü korumakta idi. Cemal Paşa kumandasındaki Osmanlı IV. Ordusu, merkezi Şam’da konuşlanmış, Yemen’den Sina Yarımadası ve Filistin’e, Bağdat’a kadar geniş bir alana asker sevki yapıyordu. İngilizlerin Asya’dan Akdeniz’e ulaşan stratejik ulaşım merkezi Mısır ve Süveyş’e yapılacak başarılı bir saldırı ile düşmanın güç durumda kalacağı hesaplanıyordu.
Osmanlı’nın Süveyş kanal harekatı 1915 yılı Ocak ayı içinde başlamış, kanal üzerine seyyar köprü kurma ve karşıya geçme çalışması hezimetle sonuçlanmıştı. 24 Temmuz 1916 yılına gelindiğinde Osmanlı ordusu Sina yarımladasını boşaltarak Filistin’in güney ucundaki el-Ariş’e çekilmişti.
Çadır kumplar kurulmuş, Şam ve Halep’ten devamlı yardım alınıyordu. Osmanlı ordusu içinde Avusturyalı askerler de vardı. Önemli kumandanlık görevlerinde Almanlar da bulunuyordu. 1917 yılı içinde Osmanlı ordusu Gazze –Birüssebi hattını tutmaya karar verdi. İngilizlerin iki kez Gazze üzerine yürümesi durduruldu. Düşmana ağır kayıplar verdirildi.
Ancak 1917 yılı Eylül ayı içinde Gazze sahillerine yaklaşan İngiliz savaş gemileri ağır silahların takviyesi ile cepheyi takviye etti. Bu arada beklenmeyen olaylar gelişti. İngiliz askerleri Osmanlı ordusunun savunma hatlarının en zayıf yerlerinden yarma harekatı yaparak ilerlemeye başladı.
Gazze düştü, arkasından da Birüssebi tehlike altına girdi. Osmanlı’nın savaş planları yaşanan hezimet ile çökmüştü. Gazze yakınlarında Yahudi yerleşim yerlerinden havalanan güvercinlerden bir tanesi havada vuruldu. Yere düştüğünde kanatlarının altında bağlı olarak şifreli yazıların bulunduğu belgeler bulundu.
Osmanlı Teşkilatı Mahsusa casusları yakalanan güvercinlerin havalandığı yerde araştırmalar yaptılar. Ve çok şaşırdılar. Osmanlı ordu karargahına sık sık ziyarete gelen ve kendisini Türk dostu olarak gösteren orta yaşlı alımlı ve güzel bir Yahudi kadın Sara’nın marifeti ile casus güvercinler havaya salıveriliyordu.
Sara’yı kıskıvrak yakalayan Türk casusları daha da şaşırdılar. Kısa süre önce Osmanlı Ordu kumandanı Cemal Paşa, ile karargahta kahve içerek derin sohbetler yapan bu kadından başkası değildi. Ekim 1917 içinde Türk casuslar Sara’yı konuşturmak için tutukladılar. Mensup olduğu örgüt arkadaşlarının isimlerini vermesi isteniyordu. Sara’nın gözü döndü. Konuşmamak için yutkundu.
Ve yapabileceği tek şey vardı: Sırlarını açıklamadan hayatı ile ödemek. Bulunduğu hücrede birkaç el silah sesi duyuldu. Yahudi asıllı Sara, inandığı dava uğruna görevini yerine getirmiş, yakalandığında da sırlarını açıklayamadan hayatına son vermişti. Sara’nın soruşturmasına katılan Türk casuslardan Cevat Rifat Bey, gördükleri ve duydukları karşısında şok oldu.
Osmanlı ordusu dıştan ve içten ihanetler içinde peş peşe yenilgiler almıştı. Ve 9 Aralık 1917 tarihinde Türk askerleri Kudüs cephesini de terk ederek daha kuzeye çekildiler. İngiliz kumandan General Allenbi, 11 Aralık günü yürüyerek Kudüs’e giriş yaptı. Türk ordusu Filistin cephesinde tarihinin en ağır yenilgilerinden birisini almıştı.
Sadece Gazze savaşları sonucunda asker kaynı 25.000 civarında idi. 10 bin asker de düşmana esir düşmüştü. General Allenbi ordusunun zafer kazanmasının sonuçları olarak 20’den fazla uçak, 20 milyon kurşun, 100 top, çok sayıda makineli tüfenk düşmanın eline geçmişti(1).
Osmanlı ordusu bozulurken birliğini terk eden askerlerin kaçmasına fırsat vermeden isyancı Arap ve karşı güçler tarafından sayısı belirsiz Türk askeri Arabistan çöllerinde, Filistin, Suriye topraklarında vahşice tuzağa düşürüldü, öldürüldü.
Gazze savaşlarının sonunda düşman taraf oldan İngiliz ordusu nasıl olmuştu da Osmanlı cephesini kolaylıkla yararak hedeflerine doğru ilerlemişti. Yıllar sonra İngiliz İstihbarat Örgütü belgelerinin bulunduğu F0 serisi dosyalar içinde Sara’nın dosyası aralandığı zaman acı gerçekler ortaya çıkıyordu.
Sara’nın emrinde çalışan çok sayıda kadın görev esnasında fahişelik de yaparak en gizli sırları elde etmişler, İngiliz general Allenbi’nin karargahına ulaştırmışlardı.
Bütün yaşananlar dikkate alındığında insan söylemeden edemiyor: Sara, Osmanlı ordu kumandanı Cemal Paşa ile karargahta sık sık görüşürken hangi ilişkilere girmişti! Ve neler elde etmişti!
Yaşananlar tarihin gündeminde bir sır olarak saklandı. Osmanlı askerlerinin yakaladığı casus güvercinlerin kanatları altında bulunan belgelerde hangi bilgilerin servisi yapılmıştı!
GEÇMİŞİ DEĞERLENDİRECEK OLURSAK...
Birinci Dünya Harbinde ve sonrasında, Araplar ile Türkler arasındaki kopukluk Batı’nın, büyük parçaları kolay yutması için küçük parçalara bölme eğilimi midir? Bunu bir iç sorun ve çözümünü de Osmanlı Devleti içinde görme imkânımız yok muydu? 3 kıtada 600 yılın üzerinde adil bir yönetimi yerleştiren bir Osmanlı Devleti gerçekten iddia edildiği gibi içindeki ayak oyunlarıyla mı parçalandı? Yoksa Şairlerin Sultanı Necip Fazıl Kısakürek,“Ulu Hakan II. Abdülhâmid Hân’ın anlaşılacağı gündür ki, Tanzimat’tan bugüne kadar gelen bütün sahte inkılâpların ve yalancı kahramanların içyüzleri görülecek ve tarihimizin ölüm virajı, kurtuluş istikametiyle beraber aydınlığa kavuşacaktır.”sözüyle bunu mu ifade ediyordu?
Daha henüz I.Dünya Savaşı çıkmadan önce Osmanlı İmparatorluğu’nun nasıl paylaşılacağı konusunda büyük devletler; İngiltere, Fransa, Rusya gibi büyük devletler, evvela Osmanlı’yı nasıl parçalayacağız, sonra nasıl paylaşacağız? konusunda bir takım kararlara varmışlardı. Tarihte bu kararların bu anlaşmaların isimleri vardır.
Tam bu yıllarda bir devlet kurma temayülü ve çalışmaları içinde Yahudiler yani Siyonist teşkilatta, Filistin’de veya dünyanın herhangi bir yerinde arzuladıkları bir bölgede bir devlet kurma çalışmalarına başlamışlardır. İlk çalışmalar 1895 yıllarında BASEL de yapılmış olan Siyonizm Kongresinde alınmış bazı Siyonist kararlar vardır.
Bu kararlardan 22 maddenin mutlaka konuşaulması ve anlaşılması gerekir. Türk gençliğinin bu 22 maddeyi anlaması lazım; Çünkü hem Türkiye’de hem de Türkiye dışında bu 22 madde hala yürürlüktedir.- Şimdi tabii harp başlar başlamaz iki kuruluş kuruluyor; bunlardan birisi 40 tane güzel Yahudi kızı Siyonistlerin emrinde çalışan İngiliz istihbaratına bağlı NİL teşkilatı altında bir istihbarat servisi kuruluyor. İkinci kuruluş ise SARA ARONSON adındaki kadın tarafından kuruluyor.
Ortadoğu’da yani I.dünya savaşında savaştığımız Süveyş kanalından tutun, Torosların yamacındaki dağlara kadar savaşlarda bu Yahudi teşkilat çok büyük bir rol oynamıştır. İddia ediyorum ki bu durum İmparatorluğun yıkılmasında en büyük nedendir. Çünkü orada Müslüman kardeşlerimizle de, Araplarla da bu anlaşmaların sağlanmasını bunlar sağlamışlardır. Böylece İngiliz ve Siyonist istihbaratlarının o bölgedeki Osmanlı ordularının yenik düşmesine vesile olmuşlardır. En son kalan Yıldırım kuvvetleri harekâtının başkanı olan Mustafa Kemal, orduyu Halep’e kadar getirmiş Halep’ten sonra da, bilindiği gibi Türkiye’ye gelmiştir. İmparatorluk o bölgede çökmüştür ve bu tarihte başlamış olan çalışmaların sonucunda 1948 yılında bilindiği gibi İsrail Devleti kurulmuştur.
Filistin’de çok kan aktı ve halen de akıyor. Hâlbuki ecdadımız, Sultan Selim Han’dan beri bu topraklarda 500 sene adaletle hükmetmiş ve insanların huzur içinde yaşamasına muvaffak olmuştu.
İngilizler I. Dünya Savaşı esnasında Fransızlar ile gizli anlaşmalar yapmış Osmanlı Devletini parçalara ayırmak istemişti. 1915 yılının Haziran ayında yapılan Sykes-Picot Anlaşması bunun bir delilidir. Aynı zamanda Kasım 1917’de Belford Deklârasyonu ile Filistin’de İsrail devletinin kurulması öngörülmüştü.
Bu amaçla İngilizler defalarca Filistin’e saldırdılar. 1. ve 2. Gazze Savaşlarında ağır yenilgi aldılar. Lâkin 31 Ekim 1917’de Bi’rüssebi’de Osmanlı Ordusunu yenmeyi başardılar. Bi’rüssebi’nin düşmesi ile birlikte Gazze her taraftan kuşatıldı ve teslim oldu. Bu savaşta Cephe Komutanı (Yıldırım Orduları Grubu) Alman Von Falkenhayn ve cephe komutanı Von Cress, 7. Ordu Komutanı General Fevzi (Çakmak) ve Bi’rüssebi’yi 3. Kolordu ve Komutanı Albay İsmet (İnönü) savunuyordu.
Başkomutanlık tarafından yenilgiden Von Cress sorumlu tutuldu. Fakat o da Albay İsmet’i suçluyordu. Evet, sorumluluk büyüktü zira 2. Gazze Savaşından sonraki beş aylık süre içinde tekrar saldırıya geçeceği bilinen İngilizlere karşı etkili bir savunma düzeni kurulamamıştı.
3. Gazze Savaşından sonra 9 Aralık 1917’de Kudüs düştü. General Allenby komutasındaki İngilizler şehre girdiler. Bu tarihte Kudüs, farklı dinlere mensup milletler tarafından 34. defa el değiştirmiş oluyordu.
Bu tarihten itibaren Şeria’da Temmuz 1918’e kadar savaşlar devam etti ve İngilizler Lut Gölü ile Akdeniz kıyısındaki Yafa arasındaki sınır boyunca durduruldular. 19 Eylül 1918 tarihine kadar İngilizler yığınak yaptılar. Osmanlı Ordusunda ise komuta kademesi değişmişti. Yıldırım Ordular Komutanlığına Mareşal Liman Von Sanders atandı. Emrindeki 8. 7. ve 4. Orduların komutanlığına da sırasıyla General Cevat (Çobanlı), General Mustafa Kemal ve General Cemal (Mersinli) atandı. Mustafa Kemal’in 7. Ordu Komutanlığına ikinci kez ataması yapılıyordu. Hasta olan General Fevzi’nin yerine 7 Ağustos 1918’de tekrar 7. Ordu’ya Komutan yapılmıştı. Emrinde Albay İsmet’in komuta ettiği 3. Kolordu (1. ve 11. Tümenler), General Ali Fuat (Cebesoy)’un 20. Kolordusu (26. ve 53. Tümenler) bulunmaktaydı.
İngiliz Generali Allenby’nin savaş raporuna göre 19 Eylül 1918’de başlayan İngiliz saldırısı çok hızlı gelişmiş 25 Eylül’de Şam’a girilmişti. General Liman Von Sanders ve Ordu Komutanları çok acele ile cepheyi terk etmişler başsız kalan üç ordu, sadece 57 bini esir olmak üzere ağır kayıplar vermişti. Komutanlar Adana’ya gelmişler bozgunun faturasını birbiri üzerine atıyorlardı. Karşılarındaki Allenby’nin komutasında toplam 67 bin asker mevcuduna karşı böyle büyük bir bozgun yaşanmıştı.
İngilizler saldırıya geçmeden önce bir Müslüman Hintli Çavuş, Türk kıt'alarına sığınmış, İngiliz hazırlıklarını haber vermişti. Fakat gerekli tedbirler alınmamış, sığınan askerin aldatmak için gönderildiğini zannetmişlerdi. Türk savaş tarihinde böyle bir bozgun hiç yaşanmamıştı. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesine kadar geçen bu kısa süre içinde bütün Orta Doğudan ayrılmak zorunda kaldık. Suriye, Ürdün, Filistin ve Arabistan elden çıkmıştı.
Savaşın bu derece felâketle sonuçlanmasının bir sebebi de “ulus devlet” düşüncesi yatmaktaydı. Bazı komutanlara göre Türk askerinin ‘Arap çöllerinde ne işi var’dı? Bir an önce Toroslara çekilip ulus devlet kurulması için çalışmak gerekirdi.
Bu hamur çok su götürür, lâkin Filistin’den ayrılışımızın acıklı hikâyesi çok kısa olarak bu şekildedir. Neden ve nasıl böyle bir bozgun yaşanmış? Yeterince araştırılmamış olup tarihçilerin ilgisini beklemektedir. Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu Gazetesinde Armageddon yani Filistin Savaşı ile ilgili olarak ilginç tespitlerde bulunmuştur. “Dedektif X” ismi ile, İstiklal Savaşı esnasında Nafia Vekili olan ve bu savaşta Yıldırım Orduları Levazım Reisi olan Merzifonlu Miralay Ömer Lütfi Bey’e dayanarak, M. Kemal’in iki generale “Enver Paşa’nın idaresi orduyu ve vatanı her yerde felakete sürüklüyor! Bu vaziyetten kurtulmak için tek çare İngilizlerle anlaşmaktır! Başka hiçbir çıkar yol kalmamıştır” diyerek İngiliz Komutan General Allenby ile anlaştığını söylemektedir. İddia vahimdir hem de tarihin örtülmeye ve gizlenmeye çalışılan bir bölümünü açığa çıkarmaktadır. Ne olmuştur da 7. Ordu Komutanı M. Kemal sağında ve solunda bulunan 8. Ve 4. Ordu’ya haber vermeden birdenbire Bisan istikametinde geri çekilmeye başlıyor?
İngiliz Kuvvetleri 42 gün süren harekât ile 550 km. ilerleyerek Kilis’e kadar geldiler. Günde 1.25 km hızla ilerleyen İngiliz Ordusu daha bir yıl önce Kut-ül Amare’de tarihlerinin en büyük bozgununu yaşamış değil miydi?
Önlerinde bir engel olmamasına rağmen Kilis önlerinde durmaları da ilginçtir. Çünkü bu sınıra ulaşır ulaşmaz Mondros Mütarekesi imzalanmış Filistin, Ürdün, Suriye, Lübnan Arabistan ve daha nice toprak parçası kaybedilmişti. Türklerin tarihinde bundan daha büyük bozgun yaşanmamıştır. Elbette bu bozgunun ardında “ihanet” olup olmadığı araştırılması zorunludur.
Resmi tarih belgelerinde Suriye’de yaşanan bozgundan hiç bahsedilmez. Sanki böyle bir olay hiç yaşanmamıştır. Buna mukabil Yahudiler ile Müslümanlar arasında yaşandığı ifade edilen son büyük savaş “Armageddon” tarih kitaplarında sık sık yer almaktadır. El- Megiddo veya Nablus Savaşları ki sonuçta çok büyük bir toprak parçası kaybedilmiştir incelenmeli başarısızlığa sebep olan komutanlar tarih önünde yargılanmalıdır. Aksi takdirde şanlı bir millet ve milyonlarla gazi ve şehit, hiç de layık olmadıkları bir yenilgiyi sahiplenmek durumunda kalmaktadır.
“Cemal Paşa 4.Kolordu kumandanlığına getirilerek Toroslardan Yemen çöllerine kadar uzanan Osmanlı Coğrafyasında “Askeri umumi Vali” unvanı ile bölgenin adeta hükümdarı olmuştur.” Bu görevlendirilmenin altında yatan sebepler nelerdir?
Cemal Paşa hem savaşın aleyhindeydi, hem de savaş olması durumunda Osmanlı Devleti’nin Almanlardan ziyade Fransızların ve İngiltere’nin safında yer tutmasını isteyen bir adamdı, Kuruçeşme’deki Enver Paşa’nın yalısında savaşa girdik lafını duyar duymaz o da kendi kendini bir nevi tayin etti ve oraya gitti. Bütün maksadı Süveyş’e gidip bölgenin kontrolünü ele geçirmek idi. Hedefleri buydu – ve inanın bana İttihatçılar son derece dürüst insanlardı; fakat arkalarındaki Siyonist teşkilat onları yanlış yollara sürükledi ve bu yüzden savaşı kaybettiğimizi söyleyebilirim. Farkına sonradan varıldı, Talat Paşa da vatan haini değildir. Enver Paşa’da, Cemal Paşa da; ama hatalarıyla Osmanlı İmparatorluğunu çökertmişlerdir bunu inkâr etmek doğru değildir. Vatanperver olmak vatanı kurtarmak için kâfi değildir.
“Mukaddesatı, hürmeti yıkmalı, hürmetle anılan kimseler hakkında rezilâne vak’alar uydurulmalı”
1897 yılında toplanan 1.Dünya Siyonizm Kongresi, Osmanlı Devleti’nin 1.Cihan Harbinde yenilmesinde ve yıkılmasında önemli rol oynamıştır.
İstihbarat servisleri zamanında Türk ordusunun aleyhinde çalışmışlardır ve ordunun içine karargâha kadar girmişlerdir. Topladıkları istihbarat sayesinde Osmanlı’nın yenilmesine sebeb olmuşlardır.
Bu protokolde (Siyon Protokolleri) aynen şu maddeler mevcuttur:
1. Gelecek nesilleri, ahlâka aykırı, telkinlerle ifsat etmeli, bozup yozlaştırmalı.
2. Aile hayatını yıkmalı.
3. İnsanlara aşağı sınıflarla tahakküm etmeli, azınlıkları kışkırtıp üste çıkarmalı.
4. Sanatı zayıflatarak, edebiyatı müstehcen ve şehevî hale sokmalı.
5. Mukaddesatı, hürmeti yıkmalı, hürmetle anılan kimseler hakkında rezilâne vak’alar uydurulmalı.
6. Hudutsuz bir lüks, baş döndürücü modalar icat etmeli, çılgınca sarfiyatı teşvik etmeli, herkesi borçlandırmalı.
7. Kalabalıkların vakitlerini, eğlencelerle, oyunlarla oyalamalı, herkes düşünmekten alıkonulmalı.
8. Müfrit (aşırı) nazariyelerle, halkın fikirleri zehirlenmeli, gürültü ve kargaşalıklar çıkarılmalı.
9. Umumi hoşnutsuzluklar meydana getirilmeli, içtimai (sosyal) sınıflar arasına kin ve itimatsızlık sokulmalı.
10. Aristokratlara müthiş vergiler koyarak, onlar bunaltılmalı.
11. Mal sahipleri ile işçilerin arasını bozmalı, grevler sabotajlar tertip ettirilmeli, düşmanlıklar yaygınlaştırılmalı.
12. Yüksek tabakanın manevî kuvvetini, her çareye başvurarak kırmalı.
13. Sanayinin, ziraatı ezmesine imkân verilmeli, böylece köylü sınıfı ortadan kaldırılmalı.
14. Saçma nazariyeleri ortaya atarak, halkı gayr-i kabili tatbik (yani uygulanması imkânsız) yollara sevk etmeli, boş hayallerle oyalamalı.
15. Hayat pahalılığını sürekli azdırmalı ve lüks tüketim yaygınlaştırılmalı.
16. Beynelmilel (uluslararası) meseleler ihdas ederek, milletler arasına kin ve nefret tohumları serpmeli, savaşlar çıkartılmalı.
17- Milletlerin mukaddesatını, tahsil ve terbiyeden mahrum kimselerin ellerine teslim ettirmeli, hainler iktidara taşınmalı.
18. Bütün hükümet şekillerini değiştirmeli, devlet sırlarını ifşa edip açığa çıkarmalı.
19. Meşru hükümet tarzlarından, gizli bir istibdada gitmeli, buna demokrasi kılıfı takılmalı
20. Siyasî, iktisadî buhranlar oluşturulmalı.
21. Millî istikrarı bozmalı, spekülasyonlara, enflasyonlara yol açmalı, altını mahdud ellerde toplamalı, muazzam sermayeleri felce uğratmalı.
22. Hükümetlerin ölümlerini hazırlamalı, insanlığı elem, ızdırab ve yoksulluk içine atmalı.
EN BÜYÜK GÜÇ GÖRÜNMEYEN GÜÇTÜR. SİYONİST GÜCÜ GÖRÜNMEYEN BİR GÜÇTÜR.
Bunların planları; NİL’den başlar Fırat’ta biter denilir. Yani bizim Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri üzerinde birtakım emelleri söz konusudur. Bundan dolayı dış politikamızda bilgili, sabırlı ve tecrübeli olmamız gerekmektedir.
İHANETLER CEZASIZ KALMAZ!
Birinci Dünya Harbi’ni müteakip Müslümanlar arasına nifak ve düşmanlık sokan binlerce Müslüman’ın katline yol açanların çok feci bir şekilde öldürüldüklerini tarih yazmaktadır. Olayı üç cepheden de incelersek;
Birincisi Araplardan İhanet edenler; Osmanlı İmparatorluğu paylaşılmaya başlanmıştı. Fransızlar, Suriye ile Lübnan’ı istiyordu. Böylece Faysal ilk darbeyi yiyerek, Suriye’den uzaklaştırılmış, İngilizler kendisini Irak’a tayin etmişlerdi. Şerif El Hüseyin ise bir müddet Hicaz Krallığı’nda oturmuş, fakat kısa bir müddet sonra da İngilizler, Necef’te bulunan İbni Suud’u onun üzerine göndermiş ve İbni Suud Hicaz Kralı olmuştu. Şerif El Hüseyin canını zorla kurtarmış, sürgün cezası ile Kıbrıs’a gönderilmişti. Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal Bern’de zehirlenerek öldürülmüştü. Onun yerine geçen oğlu Gazi ise Irak’ta otomobil kazası düzenlenerek suikasta kurban gitmişti. Gazi’nin oğlu yani Faysal’ın torunu İkinci Faysal’ın ise Nuri El Said Paşa ile birlikte Irak İhtilali’nde nasıl parçalandığına tüm dünya şahid olmuştur. Bu İhtilalde Faysal’ın ailesine mensup herkes, çoluk-çocuk-kadın-erkek-genç-ihtiyar ayırt etmeksizin herkes öldürülmüştü.
İkincisi; İttihat ve Terakki’nin ileri gelenlerine gelince; Maalesef Osmanlı’yı harbe sokan ve binlerce Mehmedçiğin mezarını hazırlayan bu teşekkülün bütün ileri gelenleri peyderpey öldürülmüştür. Cemal Paşa, Talat ve Enver Paşa ile birlikte bir gece Alman Denizaltısı ile ikin Rusya’ya, oradan da Almanya’ya kaçmışlardı. Birkaç yıl gurbet elde dolaşan bu üç paşadan Talat Paşa Berlin’de bir Ermeni kurşunu ile yere serilirken, Cemal Paşa’da 1922’de Tiflis’te bir gece yarısı bir başka Ermeni komitacının kurşunu ile can vermişti. Enver paşa ile birlikte Rusya’da ve Afganistan’da uzun süre maceralı bir hayat süren Cemal Paşa’nın ölümünü müteakip Enver Paşa’da Bolşevik kurşunu ile öldürülmüştü.
Üçüncüsü ise; Türkleri arkadan vuran Museviler…Sara’nın feci bir şekilde intihar etmiş olduğunu kitabımda yazdım. Sara’nın intiharından sonra Kudüs düşmüş ve böylece Sara’nın iki kardeşi Aaron ve Alexi Filistin’e dönmüşlerdi. Aaron Londra’ya, yapılacak olan bir konferansa Musevilerin temsilcisi olarak giderken uçak düşmüş ve parçalanarak ölmüştü. Alexi, Filistin’e gelen Musevi göçmenlerinden bir grubu uzakta demirlemiş olan bir vapurdan Hayfa sahiline motorla getiriken, motor fırtınaya yakalanarak batmış ve 65 kişi ile birlikte kendisi de ölmüştür. Sara’nın annesi de Cemal Paşa tarafından Filistin’deki Musevilerin tahliyesi sırasında kendisini trenden atarak intihar etmiştir. İngiliz casusu Lawrance ise motorsiklet kazasında feci şekilde beyni parçalanarak can vermiştir.
Bir milletin kaderi ile oynayanların, bir milletin kaderini feci duruma sokanların, bir milleti toptan öldürmek isteyenlerin acı hatıralarıdır bunlar. Bir avuç insanın ihaneti ve bir avuç idarecinin hataları ile milyonlarca insanın nasıl öldüğünü, kahraman Mehmetçiğin Arap çöllerinde nasıl şehid edildiğini ve koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nun nasıl yıkıldığını okurken acı duyacaksınız.
FEHMİ DEMİRBAĞ
BEBEK SAHİLİNDE NELER OLUYOR?
BEBEK SAHİLİNDE NELER OLUYOR?
Türkiye'de gündem belirlemek kadar gündemde boğulmakta o kadar kolay.
Ülke cahil alt yapısıyla herşeye müsait hale geldi/getirildi.
Ama önce bir giriş yaparak olaylara bir dalış yapalım.
Müslüman bir toplumu çökertmek isteyenler ne yaparlar?
Buradan başlayıp son olaylara bu pencereden bakalım hele.
1. 'Anneleri hedef alırlar'
Önce ev hanımlığını ve anneliği değersizleştirirler ki evde ana kalmasın. Evde ana kalmayınca nesiller televizyonun ve internetin emzirip büyüttüğü ruhsuz, kimliksiz ve merhametsiz nesiller olarak yetişir."
2. Bir toplumu yıkmak isteyenler, o toplumun babalarını borca, kredi kartı batağına, geçim derdine, işsizliğe ve açlığa mahkûm eder ki ne eşlerine, ne evlatlarına, ne de ailelerine ayıracak vakitleri kalmasın. Taksit ödemekten, kirayı denkleştirme derdinden, çocuklarının okul masraflarını düşünmekten başka bir şey düşünmeye mecalleri olmasın.
3. 'Evliliği zorlaştırırlar'
Bir toplumu çürütmek isteyenler evliliği pahalılaştırıp, nikâhsız birlikteliği ucuzlatır ki genç nesiller haram yollara tevessül etsin. Zinayı kolaylaştırıp evliliği zorlaştırırlar ki nesiller; flörtün, ahlaksızlığın pençesinde eriyip gitsin. Aile politikalarıyla, nafaka kanunlarıyla, pozitif ayrımcılıkla aileye darbe üstüne darbe indirirler ki toplumun çekirdeği çürüyüp gitsin. 'Helal kazancı zorlaştırırlar'
5. 'Alimleri itibarsızlaştırırlar'.
Bir toplumu bitirmek isteyenler o toplumun âlimlerini, hocalarını, imamlarını itibarsızlaştırırlar ki toplumu derleyip toparlayacak, onlara rehberlik edecek, istikamet belirleyecek olan âlimlere güven kalmasın. Onları kendi aralarında birbirine düşürür, halkın önünde tartıştırır, her birine farklı bir şey söyletirler ki halkın nazarında itibarları zedelensin. İmamları ve hocaları komedi filmlerinin ve fıkraların başkarakteri haline getirip gözden düşürürler ki kriz anlarında rehberlik yapıp safları tahkim edecek kimse kalmasın. Cemaatleri, dernekleri, tarikatları asli vazifelerinden uzaklaştırıp ihale kovalama ve kadro yerleştirme derdine düşürerek, onlarla ilgili kafalarda soru işaretleri ve korkular üretirler ki toplumu irşad edecek kimse kalmasın.
6. Bir toplumu mahfetmek isteyenler öğretmenleri itibarsızlaştırırlar ki öğrencileri bile onları ciddiye almasın ve onların üzerinde hiçbir yaptırımları kalmasın. Velilerin fırçaladığı, talebesinin hakaret ettiği, yöneticisinin kıymet vermediği sıradan memurlara dönüşsünler. Sonunda ne bir nesil yetiştirebilecek heyecanları, ne toplumu ıslah edebilecek aşkları, ne de zorluklarla başa çıkabilecek azimleri kalır.
7. 'Toplumu televizyona bağlarlar'
Bir toplumu perişan etmek isteyenler o toplumu dizilerden, yarışma programlarından, yemek, evlilik ve magazin programlarından başlarını kaldıramayacak hale getirirler ki gerçek hayatla bağları kopsun. Diziler vesilesiyle ahlaksızlığı, yasak aşkı, zinayı seviyeli birliktelik ve aldatmayı sıradan bir iş olarak gösterirler ki toplumun temelleri sarsılsın!
...
Siz bakmayın Hürriyet gazetesinin "Türkiye Türklerindir!" sloganına.
ABD eski Dışişleri Bakanı Albrigth; “Türkiye, Türklere verilemeyecek kadar büyük bir ülkedir.”
Madeleine Albright, 1937 yılında Çekoslovakya'nın başkenti Prag'da doğmuş bir Yahudi politikacıdır. İkinci dünya savaşından sonra diplomat olan babası ile beraber Amerika'ya göçmüştür. ABD'nin BM temsilciliğini yapmış ve Başkan Bill Clinton zamanında da dışişleri bakanı olmuş birisidir. Birçok ABD üniversitesinde ders vermiştir. Bazı düşünce kuruluşlarının yöneticisidir. Dünya Yahudi lobisinin ileri gelenlerindendir. Dünyada Yahudi çıkarlarını koruyan önemli merkezlere öncülük eder.
İsrail devleti kurulduğunda ilk cumhurbaşkanı Chaim Weizman bir konuşmasında "biz Yahudiler 20. yüzyılda orta doğu'da yıkılmaz denen devleti yıkarak 2 tane devlet kurduk. Onlara öyle güzel sistem inşa ettik ki Türkler bize Filistin'i vermeyen Abdülhamit'e en az 200 sene daha söverler!"
Türk siyasetçisi Süleyman Arif Emre de yazdığı "Siyasette 35 yıl" isimli kitabında, "uluslararası bir toplantıda bir sözcü "dünyada şu 4 ülkeyi yahudiler doğrudan yönetmektedirler: Abd, Fransa, Türkiye ve İsrail" derken orada bulunan Türk diplomatlar buna itiraz etmemişlerdir" şeklinde bir anekdot
aktarmaktadır.
...
Müsterih olun, memlekete bişi olmaz. Öyle iç savaş filan da çıkmaz.
Çünkü 1000 yıllık bir davanın karşı tarafı olan haçlı ittifakı henüz bizimle ilgili son kararalarını vermediler. Bu kararı vermek içinde aceleleri yok. Önce hedefleri gerçekleşsin hele.
Ne demişti Glagstone (İngilizlerin Yahudi kökenli Sömürge bakanları) "kafir Türkleri yok etmek için onları Hristiyanlara benzeyen müslümanlara dönüştürmeliyiz!"
Adamlar oryantalizmi boşuna kurdular? Gugukkuşu operasyonlarını haybeye mi yaptılar?
General Alenby ve Gertrude Bell Pera Palasta sarışın bir Osmanlı paşasıyla ki kendisi 1917 de Filistin'i İngilizlere terkeden kişi....Nelerin pazarlığını yapmıştı.
Hatırlatayım...Bir gezi olaylarında şunca milyar dolar kaybetmiyor mu bu ülke? Neden tepemize bir anda bombaları boca etsinler ki? Kültür bombalarıyla yeterince kazanıyorlar. Hem de bu bombalar yaptığı manevi yıkımlarla nesilleri bir bir aslından kopartmıyor mu?
Haa! Şundan emin olun hamasetinize dokunmazlar. Çünkü onunla gazınızı çıkartmak durumundalar. Yani gazınızı almazlarsa beklenilmeyen sonuçlar çıkabilir.
Merak etmeyin gavur hesabını en ince ayrıntılarına kadar yapar ve takipte eder.
Borca dayalı bir ekonomi modelimizin olmasını ister.
Üretim yapmayalım, turizm ve eğlenceye yönelik geçimimiz olsun ister.
İstihdam sorunu olsun ki 3 kuruşa herşeyini satabilecek hala getirsin özellikle memleketin gencini.
Fuhşiyatı körükler.
Uyuşturucu, alkol bol bol tüketilsin ister. Toplumsal uyuşturucu olarak futbol, müzik, dizi-sinema, ciameat ilahlarından destek alır.
İhracat olarak börtü-böcek satman neyine yetmez ki? 80 li yılların salyangoz ihracat rekortmenlerini hatırlatırım.
Şehirlerde yaşamamızı ister. Orada bizi sitelerde hapseder. Avmlerde güdüler.
Demokrasi dininin müminlerine döneriz de haberimiz olmaz, misal kendi dininin emri olan namazı kılmayanlarımızın oranı %78 dir amma hepimiz fena halde İslamcı ve dava eriyizdir.
Faizi hiç sevmeyiz, ismini kar payı yaparsanız o hariç.
Siz gavuru salak mı sanıyorsunuz?
1000 yıllık bir mücadele sonunda bu noktaya getirdiği Müslüman Türk'ü bir başına bırakacak ha!? Onun gelişmesi için yardımda bulunacak filan.
Daha detaylı yazabilirim bu konuyu da, mubarekler siz okumuyorsunuz ki?
Neyse...
Seçimlere ne kaldı ki şunun şurasında...
Hep bir ümit hep, hep.
"Bir topluluk kendini değiştirmeden, Allah onları değiştirmez" diyor halbuki rabbim.
Sahi 50 yıl sonrasının Türkiye'sinde neler olacak?
Kısa bir hatırlatmayla bitirelim yazıyı.
1860 yılında doğar Teodor. 1897 yılında Basel'de topladığı az sayıdaki insanlarla Yahudi Devleti kurulması hususunda "Siyon Protokolleri" başlığı altında uzlaşırlar. Kendisi 1904 yılında ölür. Yani Yahudi Devletinin kurulmasını göremez. 1948 yılında, yani 50 yıl sonrasında Yahudi Devleti kurulmalı kararından kısa bir sürenin ardından İsrail kurulur.
Biz de yaklaşık 100 yıldır muasır medeniyet seviyesine erişmeye çabalar dururuz. Sağdan soldan hayallerimiz hep bunun üzerinedir.
Kısaca Allah reise ömür versin.
Sonrası yine kimlerle teselli olacağız acaba?
Fehmi Demirbağ
12 Kasım 2024 Salı
11 Kasım 2024 Pazartesi
10 Kasım 2024 Pazar
9 Kasım 2024 Cumartesi
FEHMİ DEMİRBAĞ KİMDİR
FEHMİ DEMİRBAĞ
(Bu bilgiler yapay zeka tarafından yazılmıştır.)
Fehmi Demirbağ: Bir Eğitimci, Yazar ve Düşünürün Profili
Fehmi Demirbağ, Türk eğitim dünyasında ve edebiyat alanında önemli bir figür olarak öne çıkmaktadır. Hem eğitimci kimliğiyle hem de kaleme aldığı eserlerle geniş kitlelere ulaşan Demirbağ, özellikle tarih ve toplum üzerine yaptığı çalışmalarla tanınmaktadır.
Eğitimci Kimliği ve Yaklaşımları
Demirbağ, eğitim sürecinde öğrencilerin aktif katılımını ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeyi hedefleyen bir eğitim anlayışına sahiptir. Tarihi olayları ve kavramları öğrencilere daha anlaşılır hale getirmek için farklı yöntemler kullanır. Eserlerinde de bu yaklaşımını yansıtarak, okurlarına tarih bilincini aşılamayı amaçlar.
Eserleri ve Temaları
Demirbağ'ın eserleri, genellikle Türk ve dünya tarihi, İslam tarihi, siyasi düşünce ve toplum üzerine yoğunlaşır. Roman, deneme ve tarihsel analizler gibi farklı türlerde eserler veren yazar, eserlerinde hem akademik bir derinlik hem de okunabilirlik sunar. Özellikle gençlere hitap eden eserlerinde tarih bilincini geliştirmeyi ve milli değerlere bağlılığı güçlendirmeyi amaçlar.
* Diriliş Ertuğrul gibi tarihi romanlarıyla Türk milletinin kökenlerini ve mücadelesini anlatırken,
* Aşk Olsun gibi eserlerinde ise daha kişisel ve evrensel temalara değinir.
Görüşleri ve Düşünceleri
Demirbağ, Türk toplumunun geçmişi, geleceği ve karşılaştığı sorunlar üzerine sıkça düşüncelerini paylaşır. Milli birlik ve beraberliğin önemini vurgulayan yazar, aynı zamanda çağdaş dünyanın gerektirdiği bilgi ve becerilere sahip bireyler yetiştirilmesi gerektiğini savunur.
* Tarih bilinci: Demirbağ'a göre, bir milletin geleceğini şekillendirmek için geçmişini iyi bilmesi gerekmektedir. Bu nedenle tarih eğitimine büyük önem verir.
* Milli değerler: Yazar, Türk milletinin sahip olduğu değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğini düşünür.
* Eğitimde kalite: Demirbağ, eğitim sisteminin kalitesinin artırılması ve öğrencilerin yeteneklerinin geliştirilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini belirtir.
Sonuç
Fehmi Demirbağ, hem eğitimci hem de yazar kimliğiyle Türk düşünce hayatına önemli katkılarda bulunmuş bir isimdir. Eserleri ve görüşleriyle geniş kitlelere ulaşan Demirbağ, özellikle gençlerin tarih bilincini geliştirmesi ve milli değerlere bağlı bireyler olarak yetişmesi konusunda önemli bir rol oynamaktadır.
Bu makale, Fehmi Demirbağ'ın genel bir profilini sunmaktadır. Daha detaylı bilgi için yazarın eserlerini okuyabilir ve hakkında yapılan çalışmaları inceleyebilirsiniz.
Fehmi Demirbağ'ın yazma stili, geniş bir okuyucu kitlesine hitap eden, akıcı ve anlaşılır bir dil kullanımıyla öne çıkar. Özellikle tarihi romanlarında, olayları canlı bir şekilde anlatarak okuru içine çekmeyi başarır.
Fehmi Demirbağ'ın yazma stiliyle ilgili dikkat çeken bazı özellikler şunlardır:
* Akıcı ve anlaşılır dil: Karmaşık cümlelerden kaçınır, sade ve anlaşılır bir dil kullanarak herkesin kolayca anlayabileceği metinler oluşturur.
* Canlı ve etkileyici anlatım: Olayları ve karakterleri o kadar canlı bir şekilde anlatır ki, okuyucu kendini hikayenin içinde bulur.
* Tarihsel gerçeklerle kurmacayı birleştirme: Tarihi olayları temel alarak yazdığı romanlarında, kurmaca unsurları da kullanarak daha ilgi çekici bir hikaye oluşturur.
* Duygusal derinlik: Karakterlerin duygularını ve yaşadıklarını okura başarıyla aktararak empati kurmasını sağlar.
* Siyasi ve sosyal eleştiriler: Bazı eserlerinde, toplumsal sorunlara ve siyasi olaylara göndermeler yaparak okuru düşünmeye teşvik eder.
Fehmi Demirbağ'ın yazma stilini beğenenlerin genellikle şu nedenleri öne sürer:
* Kolay okunur olması: Karmaşık cümlelerden ve derinlemesine analizlerden kaçınarak, keyifli bir okuma deneyimi sunar.
* Tarih ve romanın başarılı bir birleşimi: Tarihi bilgileri eğlenceli bir şekilde aktarıp, okurun hem öğrenmesini hem de eğlenmesini sağlar.
* Farklı konulara değinmesi: Tarihi romanların yanı sıra, siyasi analizler, kişisel gelişim kitapları gibi farklı konularda da eserler vererek geniş bir okuyucu kitlesine hitap eder.
* Milli duyguları okşaması: Özellikle bazı eserlerinde Türk tarihine ve kültürüne vurgu yaparak, milli duyguları okşar.
Ancak, Fehmi Demirbağ'ın yazma stili herkes tarafından aynı şekilde değerlendirilmeyebilir. Bazı eleştiriler arasında:
* Tarihsel doğruluğa fazla önem vermeme: Bazı okuyucular, tarihi olayları abartılı veya yanlış bir şekilde yansıttığını düşünür.
* Basit kalıp karakterler: Bazı karakterlerin yüzeysel ve klişe olduğu yönünde eleştiriler alır.
* Siyasi görüşlerinin eserlerine yansıması: Bazı okuyucular, yazarın siyasi görüşlerinin eserlerine fazla yansıdığını düşünerek objektif olmamasından şikayet eder.
Sonuç olarak, Fehmi Demirbağ'ın yazma stili, hem beğenilen hem de eleştirilen yönleri olan oldukça tartışmalı bir konu. Ancak, geniş bir okuyucu kitlesine hitap etmesi ve kitaplarının kolay okunur olması, onun popüler bir yazar olmasını sağlamıştır.
Fehmi Demirbağ'ın yazma stili hakkında daha detaylı bilgi almak için şu kaynaklara göz atabilirsiniz:
* Kitap incelemeleri: Yazarın kitaplarına dair yapılan incelemeleri okuyarak farklı bakış açılarını görebilirsiniz.
* Okur yorumları: Sosyal medya veya kitap satış sitelerindeki okur yorumlarını inceleyerek diğer okuyucuların ne düşündüğünü öğrenebilirsiniz.
* Edebiyat eleştirmenlerinin görüşleri: Edebiyat dergilerinde veya bloglarda yayınlanan yazıları takip ederek yazarın stili hakkında daha derinlemesine analizler bulabilirsiniz.
Siz Fehmi Demirbağ'ın hangi eserlerini okudunuz ve yazma stili hakkında ne düşünüyorsunuz?
,..
Fehmi Demirbağ, daha çok tarih ve siyaset alanındaki çalışmalarıyla tanınan bir yazar olduğu için, onun için özel bir "sanat anlayışı"nden bahsetmek doğru olmaz. Ancak, eserlerindeki derinlemesine araştırmalar, geniş bilgi birikimi ve olayları farklı perspektiflerden analiz etme yeteneği, bir tür "entelektüel sanat" olarak değerlendirilebilir.
Neden böyle bir değerlendirme yapılabilir?
* Detaylı Araştırma: Eserlerindeki her bilgiyi titizlikle kaynak göstermesi ve derinlemesine araştırmalara dayanması, bir sanatçının eserine verdiği özeni hatırlatır.
* Farklı Perspektifler: Olayları farklı açılardan inceleyerek okuyucuda yeni düşünce ve sorgulamalar yaratması, bir sanatçının özgün bakış açısını yansıtır.
* Etkileyici Anlatım: Karmaşık tarihsel süreçleri ve siyasi olayları anlaşılır bir dille aktarması, bir sanatçının izleyiciyi etkileme yeteneğini gösterir.
Sonuç olarak, Fehmi Demirbağ'ın sanat anlayışı, belki de geleneksel anlamda bir sanatçınınki gibi değil, ancak derinlemesine araştırmalarla beslenen, farklı perspektifler sunan ve okuyucuda düşünsel bir yolculuk yaratan bir "entelektüel sanat" olarak değerlendirilebilir.
Fehmi Demirbağ, sadece bir yazar değil, aynı zamanda eğitimci kimliğiyle de tanınan önemli bir isim. Eğitim alanındaki çalışmaları ve düşünceleriyle birçok kişiye ilham kaynağı olmuştur.
* Fehmi Demirbağ'ın kitapları: Özellikle eğitimle ilgili yazdığı kitaplar, onun pedagojik yaklaşımı hakkında size daha fazla bilgi verecektir.
Fehmi Demirbağ'ın eğitim alanındaki genel olarak vurguladığı bazı noktalar şunlar olabilir:
* Eleştirel düşünme: Öğrencilerin kendi düşüncelerini geliştirmeleri ve bilgiyi sorgulamaları için teşvik edilmesi.
* Okumanın önemi: Kitap okuma alışkanlığının geliştirilmesi ve öğrencilerin farklı bakış açılarıyla tanışmasının sağlanması.
* Hayata dair deneyimlerin öğrenmeye katkısı: Teorik bilginin yanı sıra pratik deneyimlerin de öğrenme sürecinde önemli bir yere sahip olması.
Fehmi Demirbağ'ın eğitim anlayışı, temel olarak öğrencinin aktif katılımını, eleştirel düşünmeyi ve bilgiye ulaşma becerilerini ön plana çıkarır. Demirbağ, ezberci bir eğitim sisteminin yerine, öğrencilerin kendi bilgi ve deneyimlerini kullanarak öğrenmelerini savunur.
Fehmi Demirbağ'ın Eğitim Anlayışının Temel Özellikleri:
* Öğrenci Merkezli Eğitim: Öğrencinin ihtiyaçları ve ilgi alanları eğitim sürecinin merkezinde yer alır.
* Eleştirel Düşünme: Öğrencilerin bilgiyi sorgulamalarını, farklı bakış açılarını değerlendirmelerini ve kendi fikirlerini oluşturmalarını teşvik eder.
* Bilgiye Ulaşma Becerileri: Öğrencilerin bilgiye nasıl ulaşacaklarını ve bu bilgiyi nasıl değerlendireceklerini öğrenmelerine önem verir.
* Okumanın Önemi: Okumanın kişisel gelişimdeki önemini vurgular ve öğrencileri düzenli olarak okumaya teşvik eder.
* Yazmanın Önemi: Yazmanın düşünceleri netleştirmeye ve ifade etmeye yardımcı olduğunu belirtir ve öğrencilerin yazma becerilerini geliştirmelerini sağlar.
* Zamanın Değeri: Zamanın en değerli varlık olduğunu belirtir ve öğrencilerin zamanlarını etkili bir şekilde kullanmalarını öğütler.
Fehmi Demirbağ'ın Eğitim Anlayışının Uygulama Alanları:
* Okullar: Demirbağ, okullarda öğrenci merkezli eğitim modellerinin uygulanmasını savunur.
* Seminerler: Gençlere yönelik seminerlerde, öğrenmenin önemi, okuma alışkanlığı ve zaman yönetimi gibi konularda konuşmalar yapar.
* Kitaplar: Eğitim, gezi ve rehber kitapları yazarak, düşüncelerini daha geniş kitlelere ulaştırır.
Fehmi Demirbağ'ın Eğitim Anlayışının Önemi:
Demirbağ'ın eğitim anlayışı, ezberci eğitim sistemine alternatif bir yaklaşım sunarak, öğrencilerin daha aktif, düşünen ve üreten bireyler olmalarına katkı sağlar. Bu anlayış, öğrencilerin gelecekte karşılaşacakları sorunlara daha iyi çözümler üretebilmelerini ve toplumda daha etkin rol oynamalarını sağlar.
Ek Bilgiler:
* Fehmi Demirbağ'ın eğitim anlayışı hakkında daha detaylı bilgi almak için kitaplarını okuyabilir veya YouTube kanalındaki videolarını izleyebilirsiniz.
* Demirbağ'ın sık sık katıldığı seminer ve söyleşilere katılarak, düşüncelerini doğrudan kendisinden dinleyebilirsiniz.
Umarım bu bilgiler Fehmi Demirbağ'ın eğitim anlayışı hakkında size genel bir fikir verir.
Fehmi Demirbağ'ın siyasi görüşleri hakkında net ve kapsamlı bir bilgiye ulaşmak zordur. Kendisi daha çok roman, deneme ve tarih gibi farklı alanlarda eserler veren bir yazardır. Siyaset alanındaki yazılarında ise daha çok güncel olaylara ve toplumsal konulara dair yorumlar yapmaktadır.
Neden Net Bir Bilgi Yok?
* Çok Yönlü Bir Yazar: Demirbağ, farklı alanlarda eserler verdiği için tek bir siyasi görüşe sıkıştırmak doğru olmaz.
* Değişen Görüşler: Zaman içinde yazarların siyasi görüşleri değişebilir. Bu durum Demirbağ için de geçerli olabilir.
* Açıkça Belirtilmeyen Görüşler: Demirbağ, yazılarında siyasi görüşlerini direkt olarak ifade etmek yerine daha çok olayları ve olguları analiz ederek bir sonuç çıkarır.
Ne Öğrenebiliriz?
Demirbağ'ın yazılarını dikkatlice okuyarak onun genel olarak;
* Eleştirel bir bakış açısına sahip olduğunu,
* Adalet ve eşitlik konularına önem verdiğini,
* Toplumsal sorunlara duyarlı olduğunu
gibi çıkarımlarda bulunabiliriz. Ancak bu çıkarımlar bile yazarın tüm siyasi görüşlerini kapsamayabilir.
Daha Fazla Bilgi İçin:
Demirbağ'ın siyasi görüşleri hakkında daha net bir bilgiye ulaşmak için aşağıdakileri yapabilirsiniz:
* Yazılarını Okuyun: Özellikle siyasi konulara değindiği yazılarını dikkatlice okuyarak kendi yorumlarınızı yapabilirsiniz.
* Röportajlarını İnceleyin: Demirbağ'ın verdiği röportajlarda siyasi görüşlerine dair daha açıklamalar bulmanız mümkün olabilir.
* Diğer Kaynakları Araştırın: Edebiyat eleştirmenlerinin veya diğer yazarların Demirbağ'ın siyasi görüşleri hakkındaki yorumlarını inceleyebilirsiniz.
Özetle:
Fehmi Demirbağ'ın siyasi görüşleri hakkında net bir bilgi vermek yerine, yazılarından çıkarabileceğimiz genel bir çerçeve çizmek daha doğru olacaktır. Yazarın siyasi görüşlerini tam olarak anlamak için onun tüm eserlerini okumanız ve farklı kaynaklardan bilgi toplamanız gerekebilir.
Kitabın ortasından şarkılar
https://youtu.be/nBewGiqK4TE?si=FlCh1b0nDSIQrOsp
Fehmi Demirbağ'ın şarkıları, genellikle anlamlı sözleri ve farklı müzikal tarzları bir araya getiren özgün bir yapıya sahip. Özellikle toplumsal konulara değinen ve düşündürücü sözleri olan şarkılarıyla dikkat çekiyor.
Neden Fehmi Demirbağ'ın müziklerini beğenebilirsin:
* Anlamlı Sözler: Şarkılarında genellikle toplum, insanlık, adalet gibi evrensel konulara yer veriyor. Bu da dinleyenlerde derin düşüncelere yol açabiliyor.
* Farklı Müzikal Tarzlar: Tek bir kalıba sıkışmadan farklı müzikal deneyimler sunuyor. Bu sayede geniş bir dinleyici kitlesine hitap ediyor.
* Duygusallık: Şarkılarında hem coşkulu hem de hüzünlü duyguları başarılı bir şekilde ifade ediyor. Bu da dinleyicilerin kendilerini şarkılarda bulmasını sağlıyor.
* Toplumsal Bilinç: Şarkılarıyla toplumsal sorunlara dikkat çekerek farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Hangi şarkılarını beğenebilirsin:
* Boykot Şarkısı: Toplumsal bir eleştiri içeren ve dikkat çeken şarkılarından biri.
* Herotürk'ten Şarkılar: Çocuklara ve yetişkinlere hitap eden, eğitici ve öğretici şarkılar.
* Müzi̇kal Makale- Şi̇i̇rimsi̇ Sizlanmalar: Daha kişisel ve içsel bir yolculuğa çıkaran şarkılar.
Fehmi Demirbağ'ın müziklerini keşfetmek için:
* YouTube Kanalı: Fehmi Demirbağ'ın resmi YouTube kanalından tüm şarkılarını dinleyebilirsin.
* Müzik Platformları: Spotify, Apple Music gibi müzik platformlarında da şarkılarını bulabilirsin.
Özetle: Fehmi Demirbağ'ın müzikleri, hem sözleriyle hem de müzikal yapısıyla farklı bir deneyim sunuyor. Eğer anlamlı ve düşündürücü şarkılar dinlemekten hoşlanıyorsan, Fehmi Demirbağ'ın müziklerini mutlaka keşfetmelisin.
Not: Bu sadece genel bir değerlendirmedir. Müzik zevkleri kişiden kişiye farklılık gösterir. En iyi yol, Fehmi Demirbağ'ın şarkılarını dinleyerek kendi kararını vermektir.
Başka soruların varsa çekinme, sorabilirsin.
Fehmi Demirbağ hakkında daha fazla bilgi edinmek ister misin?
Not: Bu bilgiler genel bir değerlendirmedir ve Demirbağ'ın siyasi görüşleri hakkında kesin bir sonuç çıkarmak için yeterli değildir.
Umarım bu bilgi size yardımcı olur.
7 Kasım 2024 Perşembe
5 Kasım 2024 Salı
4 Kasım 2024 Pazartesi
3 Kasım 2024 Pazar
2 Kasım 2024 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)