30 Nisan 2013 Salı

BİRİ BİZİ ÖLDÜRDÜ!


CİNAYETİ GÖREN VAR MI?




Sayıları belli değildi.Milyonlarcaydılar.İçlerinden biri hedefe ulaştığında 9 ay 10 günlük ayrı bir macera başlayacaktı. Başaramayanlar ölecekti. Milyonlarca ölü hücre... 

***
Gecenin bir yarısı... 18 yaşlarındaki delikanlı, sokak lambasının aydınlığında karıştırdığı çöplerin arasından çıkardığı yarı boş şarap şişesini düşünmeksizin bir solukta kafasına dikti. Kesik kesik nefes alıp vermeye devam ederken de yaptığı işi bitirmeye çalışıyordu. İşi,  ekmeği adına şehrin sakinlerinin hiçte sakin olmayan bir şekilde ürettikleri çöpten nasibini aramaktı.Dakikalar birbir tüketirken ömrünün şol demlerini o yılların deneyimi ile ihtisasını yaptığı çöplere nasıl davranacağını gayet iyi biliyordu.
'İşte şunlar yenilebilir!'
'Şunlar giyilebilir!'
'Satılabilir!'
...

Ne sigarayı tanımıştı, ne alkolü, ne uyuşturucuyu, kendiliğinden...Birileri tanıştırıncaya kadar. Alkolde karar kılmasının da çokta geçer bir açıklaması da yoktu aslında. Bir bahane, yalnızca...Gerekiyordu, bir gerek!
Yani aslında alkol dahi tercihi hiç olmamıştı yakın zamana kadar. Ta ki yakın  zamanlarda O'nu görene kadar.
O, onun bir kadına duyulan arzunun, aşk denilen hastalığın ilk vakası olacaktı.
Hoş... Bir çöpçünün aşk hikayesi de ne ki?
Hayatımızı çöplüğe çeviren diziler boyu palavra aşkların karşısında.
...
Yine bir gece yaşadığı büyük kentin büyük semtlerinden birinde büyükçe bir çöp konteynırını karıştırırken ilk kez görmüştü O'nu.

Sanırım O' da kendisi gibi kimsesizin biriydi.
Bir köşeye kıvrılmış, elindeki şişeyi telaşsız bir tavırla ruhuyla bütünleştiriyordu.
Bir genç adam ve bir genç kadın hiç konuşmaksızın gecenin hüznünde ittifak kurarak sabahı birlikte kucakladılar.
Bu sahne birkaç kez tekrarlandı o kadar.
Genç kadın delikanlının hayatına sessizce geldiği gibi sessizce de gitti.
Geride ise çığlık çığlığa bir hasret bırakarak...
.
Bütün bu anlatılanların ise kayda değer bir yönü elbette yok.Sıradan can sıkıcı bir hikayenin başlangıcı olabilir, hepsi bu.
Ta ki.
O delikanlı ben isem başka.
O genç kız sen isen...
.
O sokak burada önemli olan.Bir ekmek kavgasına sahne olan o sokak.

'Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında.Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında.Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.'

Filistin Sokaklarında da bitmeyen bir kavga var, şimdilerde Suriye sokaklarına taşan.

Aşk! Denilen kutsal insani duygular tepesine bomba inen ıraklı gençler için ne anlam taşır? İsimsiz milyonların vücudu parça parça olurken kırılmış bir kalbin terennümünü bush'tan sonraki Obama hangi evangelik bir lirisizme ram eyler?
Güniz Sokakta semirtmiş zihniyetin izdüşümününün kavgasını bütün bir ulus yıllardır üstlenmedik mi?Şanlı dirilişimiz Ergenekon şimdilerde bir yokoluş tiradı mı ne?

Kasımpaşa sokaklarından Çankaya'ya doğru yol alan hikayenin bizlerin hayatındaki etkisine olacak, bilemem. "Zaman"la anlar mıyız her şeyi? Okyanus ötelerinden gelen esinti kırık testimizden neler sızdırır ki?

Soner'in Efendi'si Endülüs'ün Gırnatası'ndan, Selanik sokaklarına uzanmamış mıydı? Kim nereye ne kadar dönmüştü? Kimin döndüğü yerde Roma, kimin döndüğü yerde Kabe vardı; onu da bilemem!? Ben hiç niyet okumadım ki!

'hayatı ben istemedim
vereni de görmedim ki
iade edemedim elimde kaldı...
ama yavaş yavaş bitiyor süresi
doluyor kumum

ağlamalı,gülmeli,
sevinmeli,üzülmeli
ama yaşamalı hepsini tek tek
zaman azdır
gözünü aç kapa
50 sin
14 tün hani??
ne kadar çabuk geçti di mi??
anlamadan kaldın!

çalış,zorunu yap
ama elbet karşılığını nasılsa ödeyecekler
tembellik ilerde de sokakta yatıp kalkmakla eşit
bu bir şiir değil,masal değil...
hayat hayat!
Bazılarına memat!
.
Ben ölüyorum, gençliğim ölüyor, şiirlerini okuduğum şairler ölüyor, zaman ölüyor, mekan ölüyor.
İçime insanlar dökülüyor, yalnızlaşıyorum; sessizliğim artıyor.
Meydan okuyan yiğit yanlarım daha bir sünepe ve daha çok  öfkeliyim.
Gizli randevulara gidemiyor, olmayan kadınları sevemiyor, ama yanlış hayatları da ısrarla yaşıyorum.
Kocaman gemilerle inadına yalnız yolculuklar yapıyorum.

Yağmurlu vakitlerde herkesin rüyalarına giren külhan sesli küçük bir çocuğun yine de canı yandığında eteklerine sığındığı eflatun gözlü anneler arıyor gözlerim.
Mezarlık kenarından geçerken ıslık çalardım, gayba dair korkular içinde; kendi sessizliğim boğardı beni.
Sonraları...Gazetelerden tiksindim;yalan yanlış ve yanlı haberlerinden,
Halbuki ne severdim çocukken gazete kağıdından yayılan münzevimürekkep kokusunu.
Hainlerin kahraman,kahramanların hain olduğu ülkemin coğrafyası çatık kaşlarımın ifadesindedir.
Sevilmeyen, kederli çocuklardan biri de bendim mahallede.
İçime gömdüğüm sessizliğimi bir gün gelirde haykırırım diye de yine inadına içimde büyütmekteyim.
Asırlardır gökyüzünde bulutlar ise huzursuz.
Bir taştan doğup bir taşa hapsolunan bir heykel gibi sessizce izliyorum olup bitenleri; taşlaşmış yüreğimle...
.
'Taksim sokaklarında arkadaşlarla haftasonu buluşması.
Sokaklar dolusu koşuşturmaca.
Sokak fahişelerinin insafına sığınan anlık nefisler.
Israrla bombalanan 'taksim' edilmiş ümmetin sokakları!' 

Bir gezintiye mi çıkmalı, ne?
...

Milyonlarcası biranda aynı hedefe boca edildiğinde ancak bir tanesi mutlu sona erecekti.

.
Mutlu sona erenin ise milyarlarca rakibi olacaktı 9 ay on gün sonra.
.

Sokaklar Caddelerin kılcal damarları.Bütün sokaklar aynı yere mi çıkar bilemem:
'Haykırsam kollarımı makas gibi açarak; durun kalabalıklar bu yol çıkmaz sokak!'
Elbette hiç sevmedim Hitler'i. Avrupa sokaklarını Yahudi kanıyla bezemesini.Sevmem mi gerekiyor şimdi Ortadoğu sokaklarını Müslüman Arab'ın kanıyla bezeyen Yahudiyi?!
...

Çöpleri karıştıran yukarıda anlattığım çocuğun küçük hikayesi ruhumdaki büyük çöplerinde karışmasına sebep olmakta, hepsi bu.

Kirletilmiş ruhumla da olsa O gizemli sevgiliye ben de hasret duymaktayım.

Gecemi, yalnızlığımı ve hüznümü paylaşan o sevgiliyi ah bilseniz ne kadar özlemekteyim, bir bilseniz!
O sevgili ki anlıkta olsa beni özgür kılmakta!
Evet, hepimizin bir sevdiği ve sevgilisi mutlaka vardır değil mi?.
Bizi özgürlüğe çağıran.Heva ve heveslerimizi dinginleştiren!
Sahi biz kimi seviyoruz?
Sevgilimizin adı ne?

Hala bi ad koyamadık mı yoksa O' na?

...

Spikerin sesi, aynı bir önceki okuduğu magazin haberindekinin aynı kıvamındaydı "Bugün Suriye"de meydana gelen şiddetli patlamada ölenlerin sayısının yüzeli..."
"NEDEN, BAŞKALARININ ÖLÜMÜ İÇİMİZİ ACITMIYO Kİ?"

Yoksa hayat ölümle başladığı için mi? Ya da yaşayan ölülere dönüştüğümüz için mi?
...

"Ay! Kahretsin! Telefonumun şarzı bitmiş!....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder