KİTABIMIZ ÖLÜLER KİTABI MI,
DİRİLERİN Mİ YOKSA?
Rahman Rahim Allah’ın adıyla..
Beşer, deri kaplı varlık demektir, insan ise unutkan. Bu iki tabir insanlığı da, tarihini de bir nevi özetlemekte.Birey olarak insan öncelikle yeryüzünde bir var olma davası güder, sonra ise diğer paylaşımda bulunduğu insanlarla medeniyet kurar.
Ve pek tabii olarak; var olma davası, birlik beraberlik ve gelenekleri üretir. Medeniyet ise bilginin, sanatın daha ziyade öne çıkmasının eseridir artık. İşte insan da bu noktada sözkonusudur daha ziyade. “Allah Adem’e şeylerin isimlerini öğretti” noktasıdır bu. Öte yandan ise artan bilgi ile şeylere verilen önemler de azalır ve bir nevi unutkanlık hasıl olur.
Mesele ise şu, Kuran temelde insana hitap eden, son derece bilgi içeren bir Kitabtır, ama insanlık alemine ve yüzeysel olarak da o çağa hitap eder şekilde gelmiştir. Açıklanmasının günümüze güncellenmesi gerekmektedir velhasılı. Gerek anlam olarak, gerek yaşantı olarak. misal, Müslümanların artık ekonomisini, kültür ve sanatını yeniden yorumlayıp yeniden üretir hale gelmeleri gerekmektedir. Mızraklı ilmihalden digital ilmihale geçiş yani.
Yine Kuran’ın manası üzerinde araştırmalar yapmak, çıkarımlarda bulunmak, sadece hüküm çıkarma noktasında gerekli görülmüştür. Entelektüel bir faaliyet alanı olarak görülmez Kuran, dediğine yüzeysel bakmak ve inanmak esastır. İlahiyatçıların iştigal ve geçim mesleği olmaktan çıkmalıdır alışkanlıklarımız. İslamın kimya ile, fizik ile, edebiyet ile, sanat ile tasvir ve tanımının olması gerekmektedir.
Örnekler arttırılabilir; Kuranı ezberlemek esastır mesela, anlamını bilmek değil. Ya da üst köşelere koymak.. Süslü kılıflı vs olması.
Bütün bunlar ise hep eski sulta çağının bakışlarıdır. Yani o günlere dönmezseniz Kuran rafa kalkacak neredeyse, böyle bir şey olur mu? Öykün me hep eskiye...Peki ya kıyamet! Bu algı bizi geleceğe nasıl taşır ki?
Demek ki, insan-bilgi çağına göre okumalar gerçekleştirmelidir. Dinin afyon halini es geçerek! Ruhuna ve hakikatine uygun DEVRİMCİ bir din!
"BİR GÜNÜ BİR GÜNÜNE DENK DÜŞEN ZARARDADIR!" Hadis-i Şerif
Dolayısıyla; Müslüman bilindik manada "Muhafazakar" olamaz. Evet muhafaza eder, toplumun Rıza-i İlahiye olan değerlerini. Asla muhafazakarlık adına kurulu bozuk düzenin safında yer tutmaz. Müslüman mukaddesatçıdır. Kutsalları vardır yani. Kutsalları ki Tevhid'e uygun. Hasılı, Müslüman DEVRİMCİDİR! Yeryüzünün bütün putlarına ve zalimlerine karşı...emperyalistlerine karşı! Rehberi Kur-an, lideri Hz. Peygamberdir. Bütün diğer inanç ve hak sahiplerininde koruyucu ve kollayıcısıdır. Adalet vazgeçilmezidir. Onun yurdu yeryüzüdür. İlim ve fen dili, edebi irfanı, ahlakı kıyafetidir. Her türlü yobazlığın, karanlığın ve gericiliğin kadim düşmanıdır.
O "emin" olunan insandır!
İnsan görünmeyen bir alemi görür gibi olmalıdır. Olduğu gibi.. Bu iş herhalde çok çok zor. Ne üç kelamla biter, ne beş tefekkürle, ne kırk amelle. Ölümüne uğraşma hali gerek,hasılı!
***
Üstelik durmak, anında zahirin hakimiyeti, dünyanın hakimiyeti, nefsin galebesi vs demek. Bu çelişkiyi iyi anlamak lazımdır, çünkü bunu gözden kaçıran işin özünü gözden kaçırmış olur.
***
Bu bağlamda temel formül “zahirden gayba ulaşma”dır. Ne direkt gaybın kapılarını zorlamak ne de zahire/görünene teslimiyet.
***
İşte “dünyayı Amerika yönetiyor” kafasıyla, “dünyayı bilmem hangi evliya yönetiyor” kafası bu anlamda ifrat ve tefrittir. İkincisi ve belki de daha mühimi ise; sürekli bunlara göre konum alanlar, bu “hakikatlerin” besleyicileri.
Bu anlamda odaklandığımız şeylere dikkat, müsbet veya menfi anlamda. Çünkü her hakikatin mümini ve şeytanı vardır. Ve mesele, doğru/gerçek hakikatin mümini olmak. Başka bir “hakikatin” şeytanı olmak değil.
Kuran’da mümin/emin olan, müslüman/teslim olan, kafir/örten, müşrik/ortak koşan, münafık/ikiyüzlü, ehli kitab/kitap ehli gibi kavramlar vardır ve herşey bunlar üzerinden anlatılır.
Tabii statik, ezberci yaklaşım bunların iyilerini kendisi olarak görür ve diğerlerini de müşrik=puta tapanlar, ehli kitab=yahudi, hristiyan, münafık=şüpheciler diye kategorize eder.
Lakin bu terimleşme kelime anlamını aşan boyutlara ulaşmıştır zamanla ve acaba kelime anlamlarını baz alırsak şimdi kimler ne olur, meçhul. Belki diğerleri kalır da “müslüman” ne olur?
İşte günümüzdeki esas sorun buradadır, başrolde. Kuran’ın indiği anda başrol nettir, Kuran evreni nettir. Günümüzde ise “başrol mü başrol sanma mı” sözkonusudur, büyük bir soru işaretidir. Mesele ise Kuran evreninin bir şekilde devam ediyor görüntüsüdür, namazdır, oruçtur devam etmekte. Bunlara bağlı olarak diğer rollerin az çok uyması, bu başrolü de başrol olarak devam ettiriyor zihinde. Dedikodu, gıybet, iftira haram hükmünde değildir adeta.
Lakin şunu sormak lazım, müşrikler de puta tapmalı o zaman. Hani nerede puta tapanlar? Ya da puta tapmamak, şirk koşmamak için yeterli mi? O zaman müşrik yok gibi bir şey zamanımızda, öyle mi? “Bu rol, mevcut değil” Yok, orada manaya yönelip bir takım sonuçlar çıkarıyorsan öbür tarafta niye manaya yönelmiyorsun? Yani, “ortak koşma” noktasından bakarak şirkleri tesbit ediyorsan, “emin olma” noktasına bakarak müminlik kriterlerini niye tesbit etmiyorsun? Mesela bizce bu anlamda, Kuran’da her şeyi arayıp bulma bir “emin olma” kriteridir günümüz için. Davadan bahsediyorsak, dava budur, örtmek, münafıklık da bir ölçüde bu bağlamdadır.
Sebebine gelince; çünkü zaman içinde zayıflayan işin ruhudur, rollerin bulanmasıdır. Bazıları tarihselciliği güya eleştirir ama ona göre de pek çok ayet tarihseldir. O zamanki kişilerle ilgilidir, canlı dinamik değildir. Bu ise bizi Kuran evreninde değil, bulanık bir Kurani bir evrende yapar zihnen. Bize göre ise; Levhi Mahfuz (herşeyin yazılı olduğu ana kitab) hakikati olan Kuran, bugün için de bir Kuran hakikati öngörmektedir. Yoksa bu bir insan işi gibi olur.
Peki nedir o hakikat? Roller de ona göre olacaktır.
Bu, elbette manaya yönelerek yavaş yavaş ortaya konulacaktır, bir kişi tarafından değil, pek çok kişi tarafından. Direkt değil, konuşularak, edilerek..
Hedef ise Mekke müşrikleri değil, bütün insanlıktır. Açıklanacak olan şeyler, öncelikle Kuran’ın mucizeliği, sanatları, altüst ediciliği ve buna bağlı olarak bugünün hakikatidir.
Velhasıl mesele, Kurani bir evrende olmamız değil, Kuran evreninde olmamamızdır. Bu ise elbette bugünün hakikati demek.
Ve biraz karanlıkta yol almak...
El yordamıyla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder