HEROTÜRK / 2071 TÜRKİYE'MİN KÜLTÜR KUVVETİ: ALDATAN TIP İLE MÜCADELE İÇİN, SU İÇİN!

İÇİNİZDEKİ BULAŞIĞI TEMİZ SU İLE YIKAYINIZ!

İnsan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır. Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak bağırsağına geçer. Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında Waldeyerin mide caddesi denen oluk bulunur. Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını (pilor) geçerek onikiparmak bağırsağına (duodenum) geçer. Eğer insan sıvıyı oturarak içerse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonra onikiparmak bağırsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera dahil, bir çok insan hastalıklarından korunmuş olur. Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu tehlikeye daha fazla maruz kalırlar… Peygamber efendimiz ayakta su içmeme hususunda da bizi uyarmıştır. “Eğer ayakta su içen kimse midesine verdiği zararı bilseydi içtiği suyu şüphesiz ki geri kusardı” (Abdürrezzak 10/427 hadis 19588). “Sizden biriniz ayakta su içmesin. Her kim unutur da içerse kusmaya çalışsın” buyurmuştur (Müslim eşribe Hadis 116)

KANSER VE TÜM HASTALIKLAR

ilk 2007 senesinin sonlarında tesadüfen Diş Doktoru William D. Kelley'nin Hikayesini okumakla başladı. Dr. Kelley 1963 senesinde 37 yaşındayken metasdas yapmış pankreas kanseri olduğunu öğrenir. Doktorlar röntgen çekerek kendisine akciğerlerinde oluşmuş lezyonları gösterirler.

Ayrıca sağ kalçasında büyük bir tümör saptarlar. Karaciğeride olması gereken boyutun 3 katı büyümüştür. Cerahlar pankreasında oluşan tümörün hızla bedene yayıldığını ve ameliyat edemiyeceklerini söyler. Doktorlar eşi Kelley (4 çocuk annesi)'e 4 - 8 hafta arasında yaşama şansı olduğunu söyler. Dr. Kelley eve döndüğünde hemen kanser üzerine araştırma yapmaya başlar ve bu araştırma sırasında İskoçyalı Embiryolojist Dr. John Beard'ın "Kansere karşı enzim terapisi - The Enzyme Therapy of Cancer" fark edilir. Dr. John Beard 1902 senesinde bebek büyüme aşamasındayken kanser hücrelerinin plesenta ve çocuk kordonunda olduğunu ve pankreas gelişimini tamamladıktan sonra bütün kanser hücrelerinin yok olduğunu tespit eder. Pankreas'ın salgıladığı enzimlerden birisinin bizi kanser olmaktan koruduğu düşünülür. Ancak pankreas hangi enzimi salgılıyor yada ne salgılıyorda Kanser hücreleri ölüyor. İşte bu uzun zaman bende bir muamma oldu. G. Edward Griffin'in hazırladığı Videoyu izlediğimde (A World Without Cancer - The Story Of Vitamin) bu enzimin trypsin olduğu açıklanıyordu. Lakin trypsin'in yarattığı etkiyi Acı Badem yada Elma çekirdeğinde bulunan Amigdalin'de yapıyordu. Diş Doktoru William D. Kelley'ninde Kanser Diyetinin en önemli kısmını yine acıbadem oluşturuyordu. William D. Kelley'nin diyeti acıbadem dışında çoğunlukla çiğ sebze ve gıdaların tüketilmesinden ibaretti. Lakin hala kafamda noktaları bağlıyamıyordum.

Ancak Dr. Kelly'nin uyguladığı diyetin en önemli kısmını Acı Bademde bulunan ve kanser hücrelerini yok ettiği düşünülen Vitamin B 17 yada Amigdalin oluşturuyordu. Lakin benim kafamda halen bir şeyler yerine oturmamıştı. Daha sonra Dr. Max Gerson'nun tedavisini öğrendim. O dönem pH nedir, alkali gıdalar nedir hiç bir fikrim yoktu. Ancak Dr. Max Gerson sadece doğal sevbze ve meyvelerin sularını sıkıp hastalarına içiriyordu. Yani vücut için alkalen etki yapan sebze ve meyveler kullanılıyor. Max Gerson en sonunda 50 Terminal Kanser hastası ve kanser diyeti “A Cancer Therapy: Results of Fifty Cases and the Cure of Advanced Cancer by Diet Therapy” kitabını yazdı. Bunları okudum, araştırdım karşıma hep Vitamin B17 çıktı. Ancak burda tedavi uzun sürebiliyor bazen 2 yılı bulabiliyor ama iyleşiyorlardı.

Daha sonra Dr. Otto Warburg'un kanser hücrelerinin oksijensiz ortamda çoğaldıklarını, glikoz'la beslendiklerini okudum. Demek'ki en önemli şey oksijen'di. Oksijen Kanser hücrelerinin düşmanıydı fakat ortama oksijen gitmesini nasıl sağlıyacaktık. Bunun üzerine araştırma yaparken ilk italyan Doktor Onkolog Tullio Simoncini'nin videosunu izledim. Kanserin aslında mantar hastalığı olduğunu ve Sodyum Bikarbonat verilerek kanserin çok kolay tedavi edilebileceğini anlatıyordu. Bu beni oldukça heycanlandırdı. Bu sefer Sodyum Bikarbonat üzerinde araştırma yapmaya başladım.

Bu sefer karşıma Mikrobiyolog, Biyokimyager ve Diyetisyen Dr. Robert Young çıktı. Dr. Robert Young hastalığa sebebiyet veren patojenlerin asidik ortamda çoğaldıklarını, alkali ortamda asla hastalığa sebebiyet vermediğini anlatıyordu. Sonra yine onun bir videosunu izlerken işte bu an benim için unutulmaz bir andır Dr. Young " Aslında çoğu insan bilmez ama Pankreasımız Sodyum Bikarbonat salgılar" dediği anda adeta şok oldum. Pankreas'la ilgili araştırma yapmıştım ancak hiç bir yerde onun Sodyum Bikarbonat salgıladığını okumamıştım.

Hemen internette Pankreasın Sodyum Bikarbonat salgılayıp salgılamadığını sorguladım, karşıma New York Eyalet Üniversitesi (SUNY)'de Sindirim Sistemini anlatan sayfası çıktı. Evet Pankreas mideden gelen asidik meteryalleri nötralize etmek için Sodyum Bikarbonat salgılıyordu. İşte serüven 2011 senesinin aralık ayında tam böyle başladı .Devamında vücudumuzda başka hangi organlarda Bikarbonat salgılandığını araştırdım.

Sindirim sistemimiz ağızda başlar. Tükrük bezleri yediğimiz gıdaları yoğun miktarda bikarbonat iyonları salgılayarak alkalen hale gelmesine yardımcı olur

Mide içini örten ve Mukoza denilen örtü dokudan sindirim sıvıları salgılanır. Bu sıvılar yüksek miktarda Bikarbonat içerirler. Böylelikle Midede oluşan Hidroklorik asit nötürlenir.

Sekretin. Duodenumda( Oniki parmak barsağı ) üretilen bir hormon. Midede pepsin, Karaciğerde safra ve pankreasta sindirim salgıları üretilmesine neden olur. Bu hormon
mideden gelen asitli kimusun uyarısıyla ince bağırsak duvarından üretilen ve pankreastan Sodyum Bikarbonatça zengin sıvının gelmesini uyaran hormon bir hormon'dur. Bu sayede Pankreas Sodyum Bikarbonat salgılar. Bu sayede İnce bağırsak Mideden gelen asitli sıvıların nötürlenmesi sayesinde asitlerden korunmuş olur.

Sekretin Karaciğer tarafından salgılanan safra suyunun Sodyum ve Bikarbonat açısından
Karaciğer'de Safranın salgıladığı sıvıda hepatocytes adı verilen hücreler bulunur. Hepatocytes sıvı bir birleşiktir ve içinde Sodyum ve Bikarbonat bileşiği bulunur. Bu bileşiğide yine Sekretin hormonu harekete geçirir.

Böbreklerimize Günde 500 gram Sodyum Bikarbonat (NaHCO3) Ulaştırılır - Böbreklerimiz İse Günde Yaklaşık 250 Gram Bikarbonat ( HCO3− ) Salgılar. Böbrekler kanı temizler. Her gün Kalp 150 litre sıvıyı böbreklere ulaştırır. Bu sıvı 1 kilo Tuz (Sodyum Klorür), 500 gram Sodyum Bikarbonat (NaHCO3) , 250 gram Glukoz (C6H12O6) ufak miktarlarda diğer maddeleri ulaştırır.

Sadece Böbreklerimiz Bedenimizdeki asitleri nötralize etmek için Günde Yaklaşık 250 Gram Bikarbonat ( HCO3− ) Salgılar. Böbrekler Kanın pH dengesini korumak için eğer asitleşme varsa Bikarbonat salgılar. Eğer Kan çok Alkali olursa bu sefer Bikarbonatı idrarla dışarı atarak dengeyi korur.

http://en.wikibooks.org/wiki/Medical_Physiology/Gastrointestinal_Physiology/Secretions

HEROTÜRK / 2071 TÜRKİYE'MİN KÜLTÜR KUVVETİ

1 Aralık 2013 Pazar

ALDATAN TIP İLE MÜCADELE İÇİN, SU İÇİN!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate