ONİKİ EYLÜL
mazbut,
kaygıları olan bir adam,
hayattan başka,
kimseyle kavgası olmayan...
bir lokma kopardı,
elindeki simitten,
bir lokmada martılar için...
aklında türlü düşünceler,
hemen sahilde,
çıkılmaz hesapların içinde...
gözler, batmakta olan güneşte,
içi ateş dolu,
öfke!
henüz çıkmış cezaevinden...
...
tam otuz yıl önce,
daha dün gibi hatırında,
onsekizinden,
onsekiz gün almadan...
girmesi kodese!
öldürmüştü kendi yaşlarındaki,
bir vatan hainini,
unutmuştu sebebini,
sanırım siyasiydi!
hafifletici sebepler derken,
kırılmadı kalemi,
tam otuz yıl hapis yedi!
öldürdüğü sağcı mıydı,
solcu mu?
kendi neydi,
onu da bilmiyordu...
hatırlamıyordu!
o kendisini cezaevinde unutmuştu!
...
otuz yıla,
fax girdi...fotokopi!
renkli televizyon,
bilgisayar,
cep telefonu!
iletişim çağı girmişti,
onun bağlantısı,
ömrüyle kesilmişti?
...
vurmasaydım, dedi!
içindeki maktülüyle yaşadı,
birlikte yaşlandı!
...
o içerdeyken,
dünya yaşlandı,
gözü yaşlı anası, babası,
kalmamıştı akrabası...
onsekizinde yaşlı bir adam,
çıkmıştı cezaevinden!
...
yıl bin dokuzyüz seksen,
zaman yerde iki seksen...
...
ihtilal dedi büyükler,
oysa o daha çocuktu!
bir başka çocuğun katili,
hep sordu da içerde,
ya benim katilim nerde?
...
duvarlara yazdığı yazılar,
ve ona yazılan kader!
yaşasın diyordu,
yada kahrediyordu!
bilmiyordu ki,
başkalarının oyunu,
o daha çocuktu,
sanki oyun oynuyordu!
...
aşkı bilmedi,
hayal kurmak belki,
şairlerden öğrenmişti,
çıkınca mahpustan,
bir simidi paylaşmak,
özgürlüğün kuşlarıyla...
tek hevesi!
...
bedeni girince cezaevine,
o içine hapsetti ruhunu,
otuz yıl hep sustu...
...
hayal meyal,
o günler...
yok yok yok!
ekmek, gazyağı, sanayağı!
bir umut vardı;
ölmeliydi bütün vatan hainleri!
öyle diyordu siyasiler,
devletin büyükleri!
herkes kin ekip,
nefret biçiyordu?
eylüle çeyrek kala,
konuştu elindeki silahı!
kurşun konuştu,
namlunun ucundaki sustu!
türkiyem sustu!
yaşanılan, aslında kabustu!
...
o şimdi,
mazbut...
bedeni ona tabut!
bir adam,
özgür...
sahilde ve hayatta!
...
Türkiyem aynı,
değişmemiş,
duvarlara yazılmıyor yazılar,
şimdinin duvarları değişmiş ya da,
facelerde, twitlerde aynı öfke,
yaşasın ya da kahrol!
...
ekmek var, şükreden yok!
gazyağı yok, doğalgaz var!
sanayağı obezite!
türkiyem aynı,
cümbüş derdinde!
...
artık ölmüyor,
onsekizinde delikanlılar,
onlar sokaklarda zombiler,
ruhsuz cesetler,
türkiyem sanki,
birbaşka cezaevinde!
...
zaman aynı,
figürler değişik,
zindan aynı,
gardiyan başka!
...
şimdi, şu an,
tutsa kalabalıktan birini,
dese yapman yazıktır,
gelmen oyuna...
sizi de sokacaklar ya mapusa,
ya tabuta...
yeni ünvanımı olur, yoksa;
deli!
...
şu satırlardan,
anlayan varsa...
işte o da...
onlardan biri;
bel ki zırdeli!
...
simit bitmiş,
güneş batmıştı...
adam...
çoktan kalabalığa,
karışmıştı...
ondan geriye,
bu karalamalar kaldı;
o adam;
babamdı!
fehmi demirbağ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder