3D ANIMATION ÇİZGİ SİNEMA FİLMİ TREATMAN
İMPARATORLUĞA VEDA
17 mayıs 1901 İstanbul
Avrupa kıyafetli altı adami, İstanbul caddelerinde iki
fayton ile yol aldıktan sonra Yıldız Sarayı önünde dururlar. Kendilerini
karşılayan görevlilerce geniş bir salondan geçirilerek taht odasın alınırlar.
Adamların raht tavırlarına karşın, görüşecekleri kişi Sultan
2. Abdülhamit’tir. Ekibin başı Theodor Herzl adlı Budapeşteli bir Musevidir. O
diğerlerinden daha da rahat görünmektedir. Kendisinden emindir.
Sultan, salona geldiğinde zoraki selamlamanın ardından, taleplerini
iletirler. Filistinde küçük bir toprak parçasına karşılı, Osmanlı’nın devasa
boyutara ulaşan borcunun tamamını ödemek!
Bu “reddedilemez teklif”i Sultan Abdülhamit elinin tersi ile
iter. Kanla alınanın kanla verilebileceğini söyleyerek heyeti huzurundan kovar.
Siyonizm’in babası olarak adlandırılacak olan Theodor Herzl
çıkarken arkadaşlarına şunu söyler. “Bu iş çok uzadı!”
1919 – Sultanahmet Meydanı
İngiliz askerleri mitralyözlerle bir kalabalığın etrafını
sarmış durumda. Konuşma yapan bir kadın, ateşli kalabalığı daha da coşturuyor.
Mitingi izleyip tezahurat yapan birinin yanına bir arkadaşı meraklı bakışlarla
yaklaşııp neler olduğunu soruyor. İşgal altındaki istanbul’da kalabalık
sinirli. Abdülhamit ve Sultan Reşad derken artık hiç bir gücü olmayan sultan Vahdettin
tahtta.
“Türkiye’nin
bağımsızlığını ve yaşam hakkını alacağı güne kadar hiçbir korku ve hiçbir
zorluktan kaçmayacağız. Yedi yüz senelik tarihin ağlayan minareleri altında
yemin edin!”
Konuşan kadın Halide Edip Adıvar. İngiliz askerlerinin
eşliğinde, Yunanistan’a verilmesi karara bağlanan İstanbul’un Ayasofya’nına çan
takılacak. Kalabalık Ayasofya’ya yürümek istese de fazla yaklaştırılmıyorlar.
Sanki çanın takılışını sinema gibi izlemeleri isteniyor.
İngiliz askerleri arasındaki esmer insanlar çoğunluğu
oluşturuyorlar. Durumdan hiç de hoşnut değiller.
Yirmi kişilik Yunan asker grubu etraflarında İngiliz
askerleri ile Ayasofya’ya doğru ilerliyorlar. Yunanlar devasa çanı taşıyorlar.
Esmer (Hintli) askerler de İngilizlerin yanında. Kendilerine bağımsızlık sözü
verildiği için –onların ülkesi Hindistan da işgal altında- İngiliz birliklerine
katılmışlar. Ama müslüman oldukları için bir caminin kiliseye çevrilmesine daha
fazla dayanamayarak yüz kadar esmer –Hintli- askerle Ayasofya’nın etrafını çeviriyorlar.
“Bir adım daha atamazsınız. Bağımsızlığımız uğruna bizi
ayaklar altına almanıza izin verdik, ama müslüman sembollerini ezmenize izin
vermeyeceğiz.”
İngiliz askerleri ve Yunanlar duruyorlar. Sinirli ve umutsuz
kalabalıktan “Allahu ekber” sesleri yükseliyor.
Artık yeni bir umut var.
1919 Samsun Yenidoğan Köyü
Köylüler yanmakta olan ahşap kiliseye su taşıyorlar ama
kiliseharap durumda. Dışarda yaşlı Rum karı koca, yanlarında Garine adlı 10
yaşındaki yetim Ermeni kız çocuğuna sarılmış, üzgün gözlerler yanan kiliseye
bakıyorlar. Ara sıra etrafta gülerek koşturu duran, Çanakkale savaşı sırasında
gördüğü işkenceler yüzünden aklını yitirmiş deli gazi lakaplı onbaşı Murat
fazla da dikkatlerini çekmiyor.
Yanlarına gelen Sakine onların üzüntüsünü paylaşır. Kiliseyi
yakan Onbaşı Murat2tan başkası değildir. Ama adamın iç burkan hikayesi, her
neyaparsa yapsın ona kızmalarına engel olmaktadır.
Sakine, Ermeni tehcirinden (sürgününden) Samsun, Yenidoğan
köyünde kalan tek kişi olan küçük Garine’nin saçlarını okşar. Yaşlı Rum köylü
Kostas, giden Ermeni dostlarının karısı Sofya ve kendisine emanet ettiği
Kilise’nin yanmasından dolayı çok üzgündürler. Üstelik orada kaldıkları için
artık evleride ellerinden gitmiştir. Bir diğer emanet ise küçük olduğu için yola
dayanamaz endişesi ile kendilerine emanet edilen küçük Garine’dir.
Sofya Osmanlı ve Türklere biraz sitem etse de Kostas ona
engel olur.
Onlar bu topraklara aittirler ve Osmanlıdırlar. Osmanlının
yok olması, kendilerini de yok edecektir.
Safiye onları evlerinde misafir edecektir.
Yaşları 10-13 arasında değişen beş can arkadaş, Yunan Niko, Çinli Chen, Afrikalı Ibosanjo,
İtalyan Esta ve Türk Ertuğrul, Atatürk Havalimanında Moskova’ya uçacak
uçaklarını beklemektedirler. Esta ve Chen free shoplar’ı dolaşmak için arkadaşlarından
ayılmışlardır.
Moskova teknoloji fuarında görücüye çıkacak yeni oyun
konsülü, oyun hastası Niko’yu çok heyecanlandırmaktadır. Altıncı arkadaşları
İngiliz Widmark, onları Moskova’da beklemektedir. Zaten bu fuarı da gazeteci
olan babası ayarlamıştır onlara.
Ertuğrul, İbosanjo ve Niko bir hava alanı kafesinde
oturuyorlar.
İbosanjo'ya Nijerya'nın bağımsızlık günü resepsiyonuna
katılmak için Nijerya Roma büyükelçiğilinden mesaj gelir. İbosanjo, İngiliz
esaretinden kuruldukları 1 Ekim 1960 tarihinin bayram olduğunu söyler. Buna
rağmen ülkesinde sorunların bitmediğini söyler. Bu bir çok afrika ülkesi için
de geçerlidir.
İbosanjo buna dış güçlerin neden olduğunu söyler.
***
AFRİKA
Aynı esnada, Nosam adlı avrupalı sarışın bir adam, Afrika
ülkelerinin birinde bir çadırda kendisinden kısa boylu ve zayıf bir siyahi ile
konuşmaktadır.İç savaş yaşayan ülkede, Nosam adlı silah tüccari onlara silah
satmaktadır. Adam fiyatın pahalılığından şikayetçidir ama Nosamdan başkasından
alma şansı yoktur.
Siyahi adam, zayıf durumda olduklarının farkındadır ve barış
istemektedir. Ama Nosam’a düşünelerini açtığında aynı zamanda fikir babalığını
da yapan Avrupalı Nosam, şiddetle bu fikre karşı çıkar ve bağımsızlık için
kardeşlerini öldürmeleri gerektiğini telkin eder. Siyahi adam işerlinini zor olduğunu çünkü
devlet güçleri ile savaştıkları gibi Rasak adlı başka bir ayrılıkçı terör
örgütü ile de savaştıklarını söyler. Nosam, Rasak’ı halledeceğini, onlara silah
vereni bulup engel olacağını söyler.
***
İSTANBUL
Chen ve Esta da arkadaşlarının yanına gelirler. Anons
yapılır. Uçağa binerler.
Çocuklar çok heyecanlıdır.
Yolculuk Moskova'ya dır.
***
AFRİKA
TV'de güzel yüzlü ve mülayim bir siyahi adam konuşuyor.
Birlikten beraberlikten ve kardeşlikten bahsediyor.
TVyi izleyen başka bir siyahi (Rasak) tvyi kumanda ile
söylenerek kapatır.
Nosam da yanında. Burası başka bir çadır.
Zenci konuşmalardan rahatsız. Nosam'a kardeş falan
olmadıklarını ayrı halklar olduklarını ve ayrı devletlere sahip olmaları
gerektiğini söyler.
Nosam sinsice gülüp Bu nutukları saflara atmasını söyler.
Zenci lider cevap vermez.
Nosam zenci lidere, kendisi için İrlanda'da göl kıyısında
bir ev yaptıracağını söyler. Faliyetlerine devam etmesi için de silah
yardımında bulunur.
Nosam'ın telefonu çalar. Nosam uçağının hazırlanması
talimatını verir.
***
4 MAYIS 1919 - SAMSUN
Yaşlı hizmetli, karısı ve Garine, 10 yaşlarında Faruk adında
bir erkek çocuğu olan Sakine’nin evindedirler. Kostas onları eve aldığı için
kadına teşekkür eder.
Duvarda Sakine’nin kocasının resmi vardır. Adam diğer
erkekler gibi savaştadır.
Bir ara dizine şiddetli bir ağrı girer. Bir anda geçer. Sol
dizi sakattır. Bu yüzden sık sık şehirdeki hastaneye gitmektedirler.
Garine de hastadır. Ökürüp durmaktadır. Sofia, kış
mevsiminin ona yaramadığını söyler. Kış başlından beri öksürmektedir. Sakine
şehirdeki hastanede hastabakıcılık yapmakta ve bu sayede oğluna ilaçları rahat
şekilde almaktadır. Kızı da hastanede muayene ettirmeyi teklif eder. Kostas ve
Sofia kabul ederler.
***
MOSKOVA
Çocuklar Moskova’ya inerler. Widmark’ı ararlar ama telefon
cevap vermez. Uzun süre havaalanında gezinirler. Sonra bir patlama duyulur.
Çocuklar oraya giderler. Kalabalığı yararak ilerlerler. Arkadaşları Widmark yaralı yerde yatmaktadır!
***
Nosam'ın özel uçağı Moskova’ya iner. Onu kapıda, karşısında
süklüm püklüm duran biri karşılar.
Nosama, teknoloji fuarında önemli bir şey olacağını söyler.
Birlikte adamın ofisine giderler.
Adam fuarda sürpriz bir açıklama yapılacağını söyler. Etrafa
sızdırılan bilgilere göre bu yeni bir internet iletişim teknolojisidir. Ancak
adam bunun bir kamuflaj olduğunu asıl duyurulacak şeyin "Fuego
Kıskacı" olduğunu söyler. O ana kadar sakin duran Nosam, elinden kahve
kupasını düşürür. Çok şaşırır.
Nosam isyan eder. Geçmişi hatırlar.
***
1970 - MOSKOVA
Genç Nosam Sosyalist Moskova sokaklarında gecenin
karanlığında ilerlemektedir.
Durdurup kendisine kimlik soran bir polisle mükemmel bir Rusça
ile konuşur. Polis hiç bir şeyden şüphelenmez onu bırakır.
Nosam binalardan birine girer. bir dairenin kapısını usulca açarak içeri
süzülür. Bir çalışma odasına girer ve etrafı dağtır. Sonra bir dosya bulur. O
sırada evin telefonu çalar. Nosam tereddüt etmeden telefonu açar. Telefondaki
ses "hedef pasif durumda" der. Nosam "Fuego elimde" diyerek
telefonu kapatır.
Sessizce oradan ayrılır.
***
Günümüz
Nosam "Fuego Kıskacı"nın asla insanlara
duyurulmaması gerektiğini söyler.
***
Ertuğrul hastanede, Widmark’ın baygınyattığı odadadır.
Widmark’ın babası Rory çok üzgündür.
Doktor gelir ve çocuğun durumun iyi olduğunu söyler. Odadakiler
rahatlarlar.
Ertuğrul arkadaşlarına haber vermek için oradan ayrılır.
Aşağı kafeye iner ve arkadaşlarına Widmark’ın iyileşeceğini
söyler.
Birlikte dünyaca ünlü Ukrayna oteline geçerler ve dinlenmeye
çekilirler.
Sabah Ertuğrul’un kapısı çalınır. Widmark karşısında
asapasağlan durmaktadır. İki arkadaş birbirine sarılırlar. Sesi duyan diğer
çocuklar da gelirler. Herkes çok mutludur. Rory de onlarla beraberdir.
Rory’nin telefonu çalar. Arayan İspanyolca konuşan biridir.
Bir süre konuşurlar.
Widmarkın babası huzursuz olmuştur. Oradan ayrılır. Ancak
Ertuğrul ve Widmark onu gizlice takip ederler.
Widmarkın babası izbe bir yerde bir adamla buluşur. İkisi
arkadaştır. Adam Fugo kıskacının açıklayacağını ama bunu önlemek için tehdit
edildiğini söyler ve yardım ister.
İspanyol adam aslında Arjantinlidir. Fuego Kıskacı,
babasının, Sovyet bilim adamları ile 1960-70 yıllarında geliştirdikleri bir
projedir. Sovyet yönetimi projenin tamamlanmasının ardından düymeye basmıştır.
Babası bir gece öldürülmüş ve aynı gece planlar çalınmıştır. Aradan geçen
yıllar içinde sistemin de değişmesiyle Fuego kıskacı tamamen unutulmuştur.
Ancak Arjantinli adam gazeteci dostunun da desteği ile Sovyet arşivine girerek
dosyaları ele geçirmiştir. Şimdi fuergo Kıskacını tüm dünyaya duyurarak uyarmak
istemektedir.
***
Küçük Faruk ve Garine çarşıda gezerken Samsun’a gelecek
paşadan bahsedildiğini duyarlar. Gelecek
paşanın "Mustafa kemal Paşa" olduğunu duyan Faruk çok heyecanlanır.
hemen eve koşar.Garine de onu takip eder.
Annesine müjdeyi verir. Kostas ve Sofia bu sevince anlam
veremezler.
Faruk onlara dönerek babasının, Mustafa kemal Paşa’nın yaveri olduğunu ve
cepheden cepheye koştuklarını hatta bir keresinde babasının, paşanın hayatını
kurtardığını heyecanlı heyecanlı anlatır. Mustafa kemal paşanın en yakını
olduğunu ve onunla birlikte geleceğini söyler. Annesi oğlunu sakinleştirmeye
çalışır.
***
Widmarkın babası oradan ayrılır. Widmark ve Ertuğrul
gizlenirler.
Otele dönerler ve Olanları çocuklara anlatırlar.
İbosanjo, Arjantinli adamın hayatının tehlikede olduğunu
söyler. Chen ise ortaya asıl meraklı soruyu atar: Fuego Kıskacı nedir?
Widmark adamın evini bilmektedir. Chen Widmark ve Ertuğrul
oraya giderler ancak evde kimse yoktur. dışarı çıkarlar adamı paltoya bürünmüş
marketen bir şeyler alırken bulurlar. Adam Widmarkı tanımaktadır. Ertuğrul
konuşmak ister. Adam onu ciddiye almaz ama düşmanı hakkında çok şey bildiğini
görünce konuşmayı kabul eder. Bir kafeye otururlar.
***
Faruk çok heyecanlıdır. Paşanın geliş haberi Samsunluları da
heyecanlandırmıştır. "paşa gelsin bizi kurtarsın” düşüncesindedirler.
Faruk neşe ile etrafta koşup Garine ile oynarken, Sakine,
Sofia’ya acı gerçeği açıklar. Faruk’un babası Çanakkale savaşında şehit
olmuştur. Ama anne bunu oğluna anlatamamış, iş babasının Mustafa Kemal paşa’nın
yaveriolduğuyalanına kadar gelmiştir. Şimdi Faruk, babasına kavuşacağı için çok
heyecanlıdır!
Annesi Faruk’a gerçeği söyleyip söylememede kararsızdır. Sofia
gerçeği söylemesini öğütler. Oğlu boş bir ümidin peşinde büyük bir hayal
kırıklığı yaşayacaktır.
***
Adam Fuego kıskacının iklim değiştirmeye yönelik bir silah
olduğunu ve düşük bir versiyonunun bugün ABD ve Çin tarafından kullanıldığını
ama varlığının daima inkar edildiğini söyler. Deprem ve sel felaketleri bu
şekilde ortaya çıkarılabilmektedir. İsmi babasının çocukluğunun geçtiği,
Arjantin'in "Terra del fuego- Ateş toprakları" adalarından
gelmektedir.
Adam planları yanından ayırmamaktadır. Bir bilim adamı
değildir ama konunun önemini anlamaktadır.
***
Sofia, kendi durumlarının da Faruk’dan çok farklı olmadığını
anlatır. Tüm Samsun halkı belki tüm Türkiye bir kurtarıcıyı beklemektedir. Oysa
belki de beklemek yerine herkes bir ucundan tutmalı, birlik olmalı ve ayağa
kalkmalıdır.
***
18 MAYIS 1919
Faruk koşup dururken, Garine de arkadaşının sevicine ortak oluyor,
bir yandan da öksürüp durmaktadır. Faruk
düna kşam gördüğü rüyasını anlatır. Rüyasında babasını karşılamaya şehre,
rıhtıma gider ve Mustafa Kemak paşa ile beraber gelen babasını karşılar.
Garine de onunla birlikte rıhtıma gelmek istediğinden
bahsederken yeni bir öksürük krizine yakalanır ve ansızın düşerek bayılır.
Faruk hemen annesine haber vermek için oradan ayrılır.
***
Garine dört saattir yatmaktadır. Herkes çok üzgündür. Doktor
onu muayene eder. Sonra kızın hastalığının son evrede olduğunu ve belki de bir
kaç saatlik zamanı kaldığını söyler.
19 mayıs 1919 sabaha karşı
Garine baygın yatmaktadır. Faruk arkdaşının baş ucunda
sandalyeye oturmuş üzgünce beklemektedir. Faruk da arkadaşının ölmek üzere
olduğunu duymuştur. Doğan gün, babası ile kavuşma günüyken, arkadaşı ile
ayrılık günüdür.
Sakine güneşin doğduğunu söyleyince Faruk, “babamı
karşılamaya sen git anne” der. Bu durum herkesi şaşırtır çünkü babasını
karşılamayı herkesten çok isterken şimdi arkadaşını yalnız bırakmak istememektedir.
Sakine sokak giysisini giyip evden ayrılır.
Faruk, ateşler içinde yanan kızın alnına koyacak temiz bir
bez bulmak için arka odaya geçer. Etrafı karıştırırken kuytuya sıkıştırılmış
bir mektup bulur. Daha önce görmediği bu mektubu açar ve merakla okur. Mektup
eski tarihlidir.
“Sakine Hanımefendi, Eşiniz Üstteğmen Mahmut Bey’in Çanakkale
muharebeleri esnasında şehit olduğunu üzüntü ile bildiririz...”
Faruk okuduklarına inanamaz. Babası çoktan şehit olmuştur ve
bundan haberi olmamıştır. Çok üzülse de kendisini toparlar. Arkadaşının yardıma
ihtiyacı vardır.
Bir parça bez alıp salona döner. Islatıp kızın alnına
koyarken kız uyanır gözlerini açıp babasını karşılamaya nerden gitmediğini
sorar. En güzel elbisesini giyip onu
karşılamaya gitmesini, iyi olduğunu söyler güçsüz bir sesle.
Kendisinden de bahsetmesini, en iyi arkadaşı olduğunu,
oyunlar oyandıklarını anlatmasını ister cümlelerini tamamlayamadan gözleri
kapanır, başı yana düşer, ruhunu teslim eder.
***
Ertuğrul planları güvenli bir kasaya koymayı düşündüğünü
söyler. Bu arada Niko Esta ve
İbosanjo etrafı kolaçan etmektedirler. bas konuş sisteminden
haberleşirler. Niko dikkatsizce etrafına bakarken Nosam’ın adamları o tarafa
doğru ilerlemektedirler. Niko onları farketmez ve durumun yolunda olduğunu
söyler.
Nosam'ın adamları Arjantinliyi yakalarlar. Arjantinli
paltosunun cebindeki planları bir çırpıda Ertuğrul’a verir. Ertuğrul onu
kaptığı gibi fırlar. Nosam'ın adamları ile büyük bir kovalamaca başlar.
Chen bir ara planları kaptırır ama Widmark geri alır.Niko
planlarla kaçarken bir anda onları
Moskova nehrine düşürür.
Ertuğrul nehre atlar bir kaç parçasını bulur ama artık
okunmaz durumdadırlar.
Bir anda güvenlik güçleri de oraya gelirler. Artık planların
bir işe yaramayacağını anlayan
Nosam’ın adamları sessizce geri çekilirler.
Arjantinli üzgündür. Babası ona dünyayı uyarmasını vasiyet
etmiştir ama, bunu yerine
getirememiştir.
Buenos Aires'e gitmek üzere oradan ayrılır.
Nosam rahatlamıştır. Ama işlerine karışan adamı affetmeye
niyetli değildir.
Ertesi gün Ertuğrul ve arkadaşları uçakla Moskova’dan
ayrılırlar.
Gazetede Moskova'dan Buenos Aires'e giden uçağın düştüğü ve
kurtulanın olmadığı haberi vardır.
***
Sakine saatler boyu paşayı karşılamaya giden Samsunlular’ın
boşalttığı köyde dolaşır durur. Sonra eve döner. FaruK’a babasının şehit
olduğunu nasıl anlatacağını düşünür.
Eve girer girmez havanın ağırlığından kızın öldüğünü anlar.
Yaşlı gözlerle bakan Faruk, annesine babasını karşılayıp
karşılmadığını sorar. Bir anda masanın üzerinde duranmektubu gören kadın,
oğlunun mektubu bulup her şeyi öğrendiğini anlar.
Anne oğul yaşlı gözlerle birbirlerine sarılırlar.
İKİ GÜN SONRA SAMSUN
Garine defnedildikten sonra Kostas ve Sofia Trabzondaki
akrabalarının yanına gitmek için yola çıkarlar. Garine olmayınca onları buraya
bağlayan bir şey kalmamıştır.
Faruk ve annesi de onlarla Samsun merkeze gelirler. Onları
yolcu ettikten sonra hastanede muayene olup ilaçlarını alır. Dışarı çıkarlar.
Annesi ile yürürken 10 metre kadar ötesinde resmini
gazetelerde gördüğü, babasının komutyanı sandığı Mustafa Kemal paşayı görür. Üç
arkadaşı ile Cuma namazından çıkmışlar ayak üstü genel durum hakkında
konuşmaktadırlar. Faruk bir anda donup kalır. Ona bakarken dudaklarından sadece
bir kelime dökülür:
“Baba...”
Mustafa Kemal paşa sesin geldiği yana döner. Faruk’u görür.
Yanıa gider.
“Sen de mi benim gibi babanı yitirdin çocuk?”
Birbirlerinin gözlerine umutla ve cesaretle bakarlar.
Bir arkadaşı geç kaldıklarını gitmeleri gerektiğini söyler.
“Merak etme çocuk” der Mustafa Kemal Paşa “Merak etme
başaracağız...”
Çocuğun başını okşar ve oradan ayrılır.
19 MAYIS 1919 SAMSUN
Mustafa Kemal’in savaşmak üzere örgütlediği Halk rıhtıma
toplanmıştır. İçlerinde asker kıyafetli Faruk ve annesi de vardır.
“Umut öldürülemez, yeter ki birlik olsun”
***
Ertuğrul ve arkadaşları uçaktalar. İstanbul’a dönüyorlar.
“Kararlılık asla yenilmez, yeter ki amaç gerçek olsun.”
***
Küçük Bir rus dağ evi.
İçi görünür.
Tahta zeminina altında bir muşamba gizlidir. Muşamba bir
dosyanın üzerine sarılmıştır. Dosyanın
Üzerinde "Fuego Kıskacı" yazmaktadır.
“Gerçekler ise hiç bir zaman gizli kalmaz. Yeter ki Umut olsun.”
SON
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder