EMPERYALİST KELEBEKLER (3)
Dün bir arkadaşım ziyaretime geldi. Hoş beş derken derin mevzuların içinde bulduk kendimizi. Özetle şuna vurgu yapıyordu arkadaşım: "Kim oldukları bilinmeyen bir heyet var. Türk Devletini bunlar çekip çeviriyorlar. Aksaçlılar mı dersin, ihtiyar heyeti mi; ne dersen de! Kadim bir gelenektir bu Türk'ün töresinde. Ne zaman ki Türk Milleti daralır, imdada yetişir bu aksaçlılar!"
Dedim; "Birader, söyle şu ihtiyarlara millet perti çekmek üzere. Daha ne beklerler devreye girmek için? Ensestlik, deizim, eşcinsellik, kültürel yozlaşma, ahlaksızlığın her çeşidi evlatlarımıza, yuvalarımıza kadar sirayet eder oldu. Bir melanet İstanbul sözleşmesi var ki milletin köküne kibrit suyu döktü dökecek. Ne yapar bu ihtiyarlar, neyi beklerler? Son kale bir "aile" vardı elimizde onu bile dizilerle,facebooklarla bitirdiler neredeyse! Nüfusumuzun üçte biri 12 yaş altı çocuklarımızdan ibaret. Bu çocukları nasıl bir gelecek bekliyor? Okullarda, sokaklarda çocuklarımız kendi ellerimizle kafirleştiriyoruz, kendimize benzetiyoruz! Hem Allah aşkına söyler misin, sen, bu aksaçlıların kafa yapıları nasıl? Türk milletine nasıl bir hayatı öngörüyorlar? Alparslan gibi mücahit mi, M.Kemal gibi laik bir nesil mi öngörüyorlar? Kendileri ptesi, perşembe günleri sünnet orucu tutarlar mı, gece namazlarına kalkarlar mı...Ya da her akşam mehtaba karşı fondipleyen tipler mi? Bir dinleri var mı, ilmi herhangi bir konuda yetkinlikleri var mı, bir buluş-bir icadları?..."
Dedim; "Çağlar ötesinden geldiği iddia olunan bu ihtiyarlardan umut beklemekle, mehdi beklentileri arasında ben bir fark göremiyorum. Bildiğim bir şey var aziz kardeşim. İnsan imtihan olmak üzere yaratıldı. Bu imtihanı kolaylıkla geçiversin diye de kulları, Rabbim imtihanın sorularının cevap anahtarı olan Kuran'ı da indirdi mi bizlere? Bu Kuran'ın nasıl okunup, anlaşılması ve yaşanılması içinde elçisini de göndermedi mi?
Bilmen gerekenlerin toplamının adı da iman değil midir? Bu kitapla beraber hem insan hem de kainat kitaplarını da okumak zorunda değil misin? İman dediğin şeyin uygulanmış hali de amel değil midir? Bütün bunların da içten ve halis-salih niyetli olması gerekmiyor mu? Nasıl maddi kirlerden arınmak için temizlik gerekiyorsa, pisliklerden arınıp onlardan uzaklaşmak gerekiyorsa kendini de kötülüklerden uzaklaştırman gerekiyor. Bunun için bu düşünceleri başka insanlarla da paylaşmalısın. Bunun adı da irşad,tebliğ ve cihad değil midir? İyiliği güncelleyeceksin her daim ve kötülükle de mücadele içinde olacaksın. Bir müslümanın kötülüklere arkasını dönmesi kabul edilemez. Bana ne, sana ne, ona ne, kime ne diyemez Müslüman kötülükler karşısında. Bilmelidir ki, bir kişinin hidayetine (Rabbiyle yüzleşmesi, onu kabul etmesi ve ona tabi olması hali) sebep olmak dünya ve onun içindeki nimetlerden daha hayrlıdır. İşte bu hal üzere yaşayan Müslüman Türkler ilay-ı kelimetullahı kızıl elma olark ülkülendirmişlerdir. En büyük "kızıl elma" Rabbin rızasını kazanmaktır.
Buradan yola çıkacak olursak, Müslümanların kendi aralarındaki birbirlerini ilgilendiren kararlarını ortak olarak değerlendirmeleri, bunun içinde bir meclis oluşturmaları zaten ilahi bir emirdir. Aksaçlılardan kasıt işte bu karar alıcıların ilme,deneyime, örfe, Kuran'a, Sünnet'e bağlı olarak atıfta bulunanların tavrının adıdır. Yoksa bir millet kendisini değiştirmeden Allah onları değiştirmez. O millet ki nasıl yaşıyorsa da o şekilde idare olunur."
...
Halbuki benim niyetim EMPERYALİST KELEBEKLER başlığı altındaki yazıma eklemlemeler yapmaktı.
Fosil kayıtlarından anlaşılacağı üzere yeryüzünde 400 milyon yıldır değişmeden var olan ve her biri evrim teorisini tek başlarına altüst eden, paçavraya çeviren böcekler üzerine yazma devam etmek istiyorum. Böcekler ve bitkilerin şaşırtıcı ve mucizevi ilişkileri üzerine kafa yormak, inceleme ve araştırma yapmak; bu konuyu da siz okurlarla paylaşmak istiyorum.
"Koru Beni Kelebeği"nin hikayesini anlatacağım.
Ama siz de biraz sabırlı olun, sabredin. İş bizi nerelere götürecek, inanamayacaksınız.
Sahip oldukları üstün tasarımla her türlü ortamda yayılmış ve çoğalmış olan böcekleri tanıyalım istiyorum. Çölde, ormanda, göllerde, volkanlarda, sıcak sularda, buzullarda, kısacası her yerde böceklere rastlamak mümkündür. Mesela bazı böcekler bir tür antifriz üreterek vücut sıvılarının donmasını engellerler. Böylece Himalaya Dağları'nın yüksek tepelerinde ya da bazıları Sahra Çölü'nde 47°C'nin üstündeki sıcaklıkta yaşayabilir.
Bugün bilinen hayvanların dörtte üçünü böcekler oluşturmaktadır. Bu canlılar, nüfusları, tasarımları ve besin zincirine olan önemli etkileriyle evrimcileri oldukça zor bir duruma sokmaktadırlar.
Böceklerin türü ve sayısı o kadar fazladır ki, bilim adamları bu konuda kesin bir rakam verememektedirler. Son yapılan çalışmalara göre böcek türlerinin tahmini sayısı 2 ile 30 milyon arasındadır. Bu türlerin içinde sadece 370.000 adeti tanımlanabilmiştir, ayrıca 15.000 kadar fosil böcek türü bulunmuştur. Bugün, bilinen hayvan türlerinin dörtte üçünü böcekler oluşturmaktadır ve tahmini sayıları 1 trilyondan fazla, toplam ağırlıkları ise 2,7 milyar ton olarak belirtilmektedir. Bu rakam 45 milyar insanın toplam ağırlığına eşittir. Yani yaşayan her insan başına 170 milyondan fazla böcek düşmektedir.
Bu olağanüstü sayılardan da anlaşılacağı gibi, böcekler hem nüfuslarıyla, hem sahip oldukları tasarımlarıyla, hem de besin zincirinde en önemli halkalardan birini oluşturmalarıyla, bize önemli mesajlar vermektedirler.
Kuşkusuz evrim yoluyla yaradılışa alternatif bir açıklama yapmaya çalışan ateistler, böceksiz bir dünyada yaşamayı çok isterlerdi. Bu canlıların fosil kayıtlarında aniden ortaya çıkmaları, hiçbir sözde evrimsel ataya sahip olmamaları, son derece kompleks organlara sahip olmaları ve en önemlisi de bu kadar fazla çeşitlilik göstermeleri, evrim teorisi için mantıklı olarak cevaplanması oldukça zor olan sorunlar oluşturmaktadır.
...
Evet, bir aranın daha sonuna geldik. Devam edeceğiz konumuza. Emperyalist Kelebekler daha neler anlatacak bizlere, şahit olacaksınız.
Dedim; "Birader, söyle şu ihtiyarlara millet perti çekmek üzere. Daha ne beklerler devreye girmek için? Ensestlik, deizim, eşcinsellik, kültürel yozlaşma, ahlaksızlığın her çeşidi evlatlarımıza, yuvalarımıza kadar sirayet eder oldu. Bir melanet İstanbul sözleşmesi var ki milletin köküne kibrit suyu döktü dökecek. Ne yapar bu ihtiyarlar, neyi beklerler? Son kale bir "aile" vardı elimizde onu bile dizilerle,facebooklarla bitirdiler neredeyse! Nüfusumuzun üçte biri 12 yaş altı çocuklarımızdan ibaret. Bu çocukları nasıl bir gelecek bekliyor? Okullarda, sokaklarda çocuklarımız kendi ellerimizle kafirleştiriyoruz, kendimize benzetiyoruz! Hem Allah aşkına söyler misin, sen, bu aksaçlıların kafa yapıları nasıl? Türk milletine nasıl bir hayatı öngörüyorlar? Alparslan gibi mücahit mi, M.Kemal gibi laik bir nesil mi öngörüyorlar? Kendileri ptesi, perşembe günleri sünnet orucu tutarlar mı, gece namazlarına kalkarlar mı...Ya da her akşam mehtaba karşı fondipleyen tipler mi? Bir dinleri var mı, ilmi herhangi bir konuda yetkinlikleri var mı, bir buluş-bir icadları?..."
Dedim; "Çağlar ötesinden geldiği iddia olunan bu ihtiyarlardan umut beklemekle, mehdi beklentileri arasında ben bir fark göremiyorum. Bildiğim bir şey var aziz kardeşim. İnsan imtihan olmak üzere yaratıldı. Bu imtihanı kolaylıkla geçiversin diye de kulları, Rabbim imtihanın sorularının cevap anahtarı olan Kuran'ı da indirdi mi bizlere? Bu Kuran'ın nasıl okunup, anlaşılması ve yaşanılması içinde elçisini de göndermedi mi?
Bilmen gerekenlerin toplamının adı da iman değil midir? Bu kitapla beraber hem insan hem de kainat kitaplarını da okumak zorunda değil misin? İman dediğin şeyin uygulanmış hali de amel değil midir? Bütün bunların da içten ve halis-salih niyetli olması gerekmiyor mu? Nasıl maddi kirlerden arınmak için temizlik gerekiyorsa, pisliklerden arınıp onlardan uzaklaşmak gerekiyorsa kendini de kötülüklerden uzaklaştırman gerekiyor. Bunun için bu düşünceleri başka insanlarla da paylaşmalısın. Bunun adı da irşad,tebliğ ve cihad değil midir? İyiliği güncelleyeceksin her daim ve kötülükle de mücadele içinde olacaksın. Bir müslümanın kötülüklere arkasını dönmesi kabul edilemez. Bana ne, sana ne, ona ne, kime ne diyemez Müslüman kötülükler karşısında. Bilmelidir ki, bir kişinin hidayetine (Rabbiyle yüzleşmesi, onu kabul etmesi ve ona tabi olması hali) sebep olmak dünya ve onun içindeki nimetlerden daha hayrlıdır. İşte bu hal üzere yaşayan Müslüman Türkler ilay-ı kelimetullahı kızıl elma olark ülkülendirmişlerdir. En büyük "kızıl elma" Rabbin rızasını kazanmaktır.
Buradan yola çıkacak olursak, Müslümanların kendi aralarındaki birbirlerini ilgilendiren kararlarını ortak olarak değerlendirmeleri, bunun içinde bir meclis oluşturmaları zaten ilahi bir emirdir. Aksaçlılardan kasıt işte bu karar alıcıların ilme,deneyime, örfe, Kuran'a, Sünnet'e bağlı olarak atıfta bulunanların tavrının adıdır. Yoksa bir millet kendisini değiştirmeden Allah onları değiştirmez. O millet ki nasıl yaşıyorsa da o şekilde idare olunur."
...
Halbuki benim niyetim EMPERYALİST KELEBEKLER başlığı altındaki yazıma eklemlemeler yapmaktı.
Fosil kayıtlarından anlaşılacağı üzere yeryüzünde 400 milyon yıldır değişmeden var olan ve her biri evrim teorisini tek başlarına altüst eden, paçavraya çeviren böcekler üzerine yazma devam etmek istiyorum. Böcekler ve bitkilerin şaşırtıcı ve mucizevi ilişkileri üzerine kafa yormak, inceleme ve araştırma yapmak; bu konuyu da siz okurlarla paylaşmak istiyorum.
"Koru Beni Kelebeği"nin hikayesini anlatacağım.
Ama siz de biraz sabırlı olun, sabredin. İş bizi nerelere götürecek, inanamayacaksınız.
Sahip oldukları üstün tasarımla her türlü ortamda yayılmış ve çoğalmış olan böcekleri tanıyalım istiyorum. Çölde, ormanda, göllerde, volkanlarda, sıcak sularda, buzullarda, kısacası her yerde böceklere rastlamak mümkündür. Mesela bazı böcekler bir tür antifriz üreterek vücut sıvılarının donmasını engellerler. Böylece Himalaya Dağları'nın yüksek tepelerinde ya da bazıları Sahra Çölü'nde 47°C'nin üstündeki sıcaklıkta yaşayabilir.
Bugün bilinen hayvanların dörtte üçünü böcekler oluşturmaktadır. Bu canlılar, nüfusları, tasarımları ve besin zincirine olan önemli etkileriyle evrimcileri oldukça zor bir duruma sokmaktadırlar.
Böceklerin türü ve sayısı o kadar fazladır ki, bilim adamları bu konuda kesin bir rakam verememektedirler. Son yapılan çalışmalara göre böcek türlerinin tahmini sayısı 2 ile 30 milyon arasındadır. Bu türlerin içinde sadece 370.000 adeti tanımlanabilmiştir, ayrıca 15.000 kadar fosil böcek türü bulunmuştur. Bugün, bilinen hayvan türlerinin dörtte üçünü böcekler oluşturmaktadır ve tahmini sayıları 1 trilyondan fazla, toplam ağırlıkları ise 2,7 milyar ton olarak belirtilmektedir. Bu rakam 45 milyar insanın toplam ağırlığına eşittir. Yani yaşayan her insan başına 170 milyondan fazla böcek düşmektedir.
Bu olağanüstü sayılardan da anlaşılacağı gibi, böcekler hem nüfuslarıyla, hem sahip oldukları tasarımlarıyla, hem de besin zincirinde en önemli halkalardan birini oluşturmalarıyla, bize önemli mesajlar vermektedirler.
Kuşkusuz evrim yoluyla yaradılışa alternatif bir açıklama yapmaya çalışan ateistler, böceksiz bir dünyada yaşamayı çok isterlerdi. Bu canlıların fosil kayıtlarında aniden ortaya çıkmaları, hiçbir sözde evrimsel ataya sahip olmamaları, son derece kompleks organlara sahip olmaları ve en önemlisi de bu kadar fazla çeşitlilik göstermeleri, evrim teorisi için mantıklı olarak cevaplanması oldukça zor olan sorunlar oluşturmaktadır.
...
Evet, bir aranın daha sonuna geldik. Devam edeceğiz konumuza. Emperyalist Kelebekler daha neler anlatacak bizlere, şahit olacaksınız.
FEHMİ DEMİRBAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder