5 Eylül 2019 Perşembe

TUDORS
1918 yılında Cibali’den Fatih’e kadar büyük bir yangın çıkar. 7 bin 500 ev yanar. Yangında evlerini, işyerlerini kaybeden kişilerin barınma ihtiyacını karşılamak için hem apartman hem de toplu konut niteliğindeki Tayyare Apartmanları’nın yapılmasına karar verilir.   Yangından zarar görenler için söylenen ‘Harikzedegan Apartmanları’ olarak adlandırılmışlardır. Sonrasında THK’na devredilir bina. Yakın zamanda ise otel olarak çalıştırılır. Laleli’nin göbeğindedir. Hani bavul ticaretinin merkezi olan Laleli.
İşte o otelde geçen günlerde gizli bir toplantı düzenlendi. Toplantının oturum başkanı bendim; ben, yani Kültür Kuvvetleri Komutanı. Benden başka kimler mi vardı toplantıda? Başkan, Kültür, Milli, Kadın bakanlıkları başta olmak üzere bütün bakanlıklar...Yani hükümet. Ayrıca yurt dışından ünlü konuklar; Hollywood’dan sinema yönetmenleri. Benim favorim Night Shyamalan...Yanıma oturttum toplantıda. Konumuz Türk sineması. Nasıl  endüstriyel ve kültürel açıdan bu sektörden istifade edebiliriz? Firavun hüneri, halk okulu, rüya seansı olarak bilinen sinemada gereken hamleleri nasıl gerçekleştirebiliriz? Uzun uzadıya bütün detaylarıyla yatırdık masaya konuyu. Tespitler yapıldı, kararlar alındı. Ama toplantının can alıcı kısmı  Hint kökenli yönetmen Night Shyamalan’dan geldi.
“Siz dedi hikaye üretemiyorsunuz.”
“Nasıl olur bizim tarihimiz, bizim tarihi kimliklerimizin herbiri bir olay, bir hikaye.”
“Sorun da bu zaten. Siz hep kahramanlıklar peşindesiniz. Hep olağanüstülük derdindesiniz. İyilik hikayeleri anlatmak istiyorsunuz. Unuttuğunuz bir şey var, dünyaya şu an için hakim düzen batı medeniyeti. Bizim için para etmiyor sizin söyledikleriniz. Sizin gerçek kahramanlarınızdan daha üstün bizim sanal kahramanlarımız. Çünkü büyük bir yalanın içinde insanlık. Gerçekleri sevmiyor. Doğrular korkutuyor. Şimdi biz Hollywood olarak mazlum bir Kızılderili hikayesini nasıl anlatabiliriz. Bir kabulleniş oluştu nihayetinde. Kızılderililer kafa derisi yüzen vahşilerdir. Bunun aksini söylemek inandırıcı gelmiyor seyirciye. Ama taytlı süperman daha gerçekçi. Batının tarihini ve batıyı da bilmiyorsunuz, her ne kadar yıllarca batılı olabilmek için olmadık fedakarlıklar yapmış olsanızda.
Bakın size batıdan bir hikaye anlatayım. Hem de gepgerçek bir hikaye. Ama içinde entrika, hile, hurda, ihtiras ne ararsanız var. İşte bu hikaye ile kodlanmış batı ile erdem ile yoğrulmuş siz islam coğrafyası uzlaşamazsınız ki.”
Night Shyamalan kürsüye geçti ve başladı hikayesini anlatmaya. Bizler ise derin bir sessizlik içerisinde bir filmden sahneye odaklanmışçasına dinlemeye başladık ünlü yönetmeni.
“Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfiyle sonuçlanan gezisini hatırlarsınız. Geziyi finansa eden Endülüs’ü tarih sahnesinden eden İspanya Kralı Ferdinand ve Kraliçesi Isebella’dır. Kızları Catherina’yı beşik kertmesi olan bir prens olan Arthur ile evlendirmek için henüz 16 yaşındayken İngiltere’ye gönderirler. Arthur 8. Henry diye bilinen İngiliz tarihinin en önemli isimlerinden olan kişinin ağabeyidir.
Kız oğlandan bir yaş küçüktür. Düğün dernek faslından sonra Aziz Pavlus (Hristiyanlığın ilk katili) Kadetralinde dünya evine girerler. Yıl 1501. Velakin, Prens düğün ertesi o gün bu gün ne olduğu anlaşılamayan “terleten hastalık” ölür. Küçük kardeş Henry yengesine göz koyar, talip olur. Ancak İncil yengeyle olan evliliği yasaklamaktadır. Allem kallem, papa evliliğin ikmal edilmediği gerekçesiyle nikahı iptal eder. Yeni durum ülkeler arası çeyiz ve drahoma pazarlıklarını gündeme alır. Malum Hristiyanlarda kız erkeğe mihr öder. (Bu hikayeyi bizim tvler hemen bize uyarlayıp dizi film olarak çekseler iddia ediyorum reytinler alt üst olur.) uzun süren müzakerelerden sonra, sekiz yıl aradan sonra yani evlilik gerçekleşir.  Kız 3 erkek 3 kız çocuk getirir dünyaya. Yalnızca bir kız çocuğu hayatta kalır, diğerleri ya doğumda ya doğum sonrasında ölürler.  Henry bu arada boş durmaz, karısının nedimesi (Nedime, soylu bir kadına eşlik ve arkadaşlık etmekle yükümlü yardımcı kadın demek bu arada) Anne Boleyn’e göz koyar. Tekrardan Papanın karşısına dikilir, evliliğinin iptalini ister.
Gelin görün ki Catherina’nın kuzeni  5. Charles (Bizdeki adıyla Şarlken) Kutsal Roma-Cermen imparatoru seçilir. Yani İspanya Kral ve Kraliçesinin torunu olarak İspanya, Almanya, Hollanda, Avusturya, Napoli, Sicilya, Hispanik Amerika denilen Karayipler, Orta ve Güney Amerika yerleşimlerini de kapsayan devasa bir Katolik hegemonyasının başındaki isimdir. Biz Osmanlılar ve Protestanlar bu Şarlken’e ot söktürürüz ama.
Ortalık karışık olduğundan Papa kız tarafını  küstürmeyi göze alamaz ve boşanmaya izin vermez. Papaya bağlı gözetmen olan İngiliz başbakanı Kardinal Thomas’da aynı şekilde boşanmayı red eder. Hikayenin ritmi en yüksek  sahneleri başlar böylelikle. Kardinalin maiyetinde çalışan başka bir thomas olan Ceromwell diye biri girer sahneye.
Bu arada Henry mercimeği fırına vermiştir Anne Boleyn ile. Nedime hamile kalınca Cromwell Henry’i İngiltere Kilise’sinin başına geçmeye ikna eder. Henry böylelikle ikinci papa hükmüne geçer. Cromwell Thomas diğer thomas’ı azlettirir. Yeni kardinal Catherina’nın nikahını iptal eder. Anne Boleyn’le olan evlilik kutsanır.  Papa’da Henry’i afaroz eder. Aynı zamanda İngiltere kilisesini de. Yani din dışıdırlar artık. Cromwel’de papanın İngiliz egemenliğindeki bütün konulardaki yetkisini temyiz eder. Ülkenin tek yetkilisi Henry’dir artık. Böylelikle İngiltere Roma’dan tamamen kopar ve bağımsız bir ulus devlet olur.
Cromwel ülkenin içinde bulunduğu finans sorunlarına da el atar. Ülkedeki 800 Katolik manastırına el koyup hazinelerini kral’a devreder. Ülkede protestan reformları hız kazanır.  Ancak Henry içindeki Katolik akaidiyle değil papayla problemli olduğunun düşüncesindedir.
Gün olur, devran döner. Henry’ye erkek evlat vermediği için Anne Boleyn’de gözden düşer. Oğlan çocuk diye zıvanadan çıkan Henry bu kez kancayı Anne’nin nedimesi Jane Seymour’a takmıştır. Anne Boleyn bir erkek çocuk düşüğü yapmıştır. Cromwell yine devreye girer. Kadını büyücülükle itham ederek boynunu vururlar. 
Kral yeni evliliğini yapar. Jane bir erkek çocuk dünyaya getirir. (1. Edward) Ardından da ölür. Cromwell kralı bu kez Anne of Claves adında protestan bir kadınla evlendirir. Onu da ilk fırsatta boşar kral. Ardından Catherina Howard diye bir kadınla evlenir. Onu da zinayla suçlayarak öldürtür. Derken bir başka Catherina daha...Sonrası onlarca metres...
Cromwell kendi dini inançlarını tüm ülkeye mal etmek isterken Henry’nin şimşeklerine ram olur, idam ile sonuçlanır hayatı.
Uzatmak istemiyorum hikayeyi. İngilizler önce ilk Catherina’nın kızı (Kanlı) Mary ile...Sonra Boleny’in kızı 1. Elizabet (Bakire) ile yönetilir. Elizabet’in gayrı meşru oğlu olan Sir Francis Bacon damgasını vurur İngiltere tarihine. Belirteyim Bacon’un aslında William Shakespeare ismiyle eserler ortaya koyduğu da söylenmektedir.”
Ben Night Shyamalanın anlatımını kısaca özetledim sizlere.
“Söyleyin böyle hikayeleriz var mı siz Müslüman Türkler’in? Sizin hikayelerinizi kim ne yapsın?” Hem siz daha kendi hikayelerinizi kendi milletinize anlatamadıktan sonra dünyaya ne verebilirsiniz ki?"

fehmi demirbağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder