MİSYONERLER
1864’ te İngiliz sömürge bakanı Glagstone’nin hedeflerini ilk kez belirlediği hususta 1965 yılında son toplanan Vatikan konsülü’de aynı doğrultuda 3 ayrı karar alır. Milenyum dedikleri çağda Asya’nın Hristiyanlaşması için... Müslüman ülkeler; hoşgörü, diyalog ve gizli hristiyanlık ile İslam dininden uzaklaştırılacaklardır. Nedir Gizli Hristiyanlık?
Yakın zamanda 959 yıllık küskünlük nihayet sona erdi. Fener Ortodoks Patriği Bartalemeos yeni papa seçilen Cizvit Papazı, bir milyar 200 milyon Katolik Hıristiyan’ın 266’ncı ruhani lideri, Buones Aires Başpiskoposu Arjantinli Kardinal Jorge Mario Bergoglio ile sarılarak asırların düşmanlığını bitirdiler.
Yeni Papayı, rahiplerin çocuk tacizi vakalarında başrol oynaması ve Vatikan Bankası’ndaki usulsüzlükler gibi sorunlar bekliyorken, biz Müslümanlar ise birbirimizi kemirip duralım. Çare olarak halifeliğin geri gelmesinden dem vuranlar var. Geçiniz şimdilik…Diyanet işleri makamı bir halife şuurunda çalışsın yeter. Ötesini tarih belirler… Hem ki pürmelalimiz ortada; Müslümanlık; dış alemde terör ve gerikalmışların dini… Kendi iç aleminde ise yobazlığın ve sömürünün aracı… Hayatımızın hiçbir alanına sokamadığımız, yalnızca ölüm denilen şeyle irtibatlınılan… Kur’an; ölüler kitabı…İçindeki hiçbir hüküm inananlarına sanki hiç seslenmiyor…
Haşa, haşa, haşa!!! N’oldu bize, n’aptık kendimize?
Filistinli dedeler bir dönem önce sattılar topraklarını Yahudinin uzattığı kağıt parçalarına, paralarına…Şimdi paramparça yüreklerin tesellisini, minicik torunların minik elleriyle Yahudi zulmune attıkları taşlarda aramaktayız. Taşlıyamadık ki biz şeytanı zamanında… Şimdinin şeytan taşlama merasimleri ise Kabe’deki Zemzem Towers’ten kumandalı!
Bekleyiniz; Mescid-i Aksanın kaybedilmesine de! Hz. Ömer camii görüntüsü ile unutturulan Mescid-i Aksa cidden yitmek üzere…Deneyin hemen şimdi. Arama motorlarına yazın Mescid- i Aksa diye çıkan görüntülere bakın! Ki Kudüs artık İsrail’in başkenti. Biz ki sayısız Umreler düzenleyelim, ziyaretleri sosyete turlarına çevirelim… Ekranlarda arz-ı endam etsin pop hocalar! Belediyelerin kültür merkezleri ise züğürt teselli salonları olsun!
Allah ömür versin İsmailağa Cemaatinin lideri Mahmut Hoca’ya… Enteresan şekilde katledildi cemaatin kurmayları…Umut vaat eden Cüppeli hoca ise uçkur düşkünlüğü suçlaması ile gözlerde katledildi, gözden düşürüldü… Patrikhane civarındaki yapılar kimlerin eline geçmekte peki?
Allahını seven zengin Müslümanlara haykırıyorum; patrikhane civarı binalara yatırım yapın…alın…unutun, bir kenara koyun! Bu milletin, İstanbul’un tapusu Haliç boyudur!
Altınboynuzu tenekeye çevirmeyelim!
Ey, vakıflar, dernekler! Patrikhane civarına konuçlanın!
Bir dönem Balat’ta küçücük bir dükkanda iş çeviren şimdilerin “Yürü ya Kulum” un örneklerinden olan Torunlar Gayri Menkulun, şimdilerde Mahmutbey gişelerinin dibindeki MALL OF İSTANBUL’ un sahibi Aziz abi… Eski mahallen elden gitmesin be abi!
Gayrı Müslim’e mülk satmada neyin nesi demeyeceğim. Konjuktür denilen hazret “Türk” kelimesini öteleştirdikten sonra…Anadilde Türkçe söylenmiyor artık ne ninniler, ne Türküler...
Balans ayarları ile alakalı uzun uzadıya konuşabiliriz! Lakin tarihsel hakikatlar”heva ve heveslerini Rab edinenlerin” iflah olmayacağını da haykırmakta. Birilerine şirin gözükmek adına bu gerçekleri de yutamayız.
1965 yılında, yani benim doğduğum sene tamamlanan 2. Vatikan Konsili’nde alınan kararlar çerçevesinde Vatikan, başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’da ve Türk Cumhuriyetlerdeki Hristiyanlaştırma faaliyetlerine hız verdi.
2000 yılı Vatikan ve Papa 2. John Paul için çok önemli bir yıl oldu. İlk kez tam metin halinde 1996 yılında yayınlanan Katolik “Kateşizma (bir anlamda ilmihal gibi bir düstur kitabı) Papaya ve tüm ruhban sınıfına 3. bin yılda neler yapmalarını ve Hıristiyanlığı hangi yöntemle yaygınlaştırmaları gerektiğini gösteren bir rehber olmuştu. Bu rehber 1965 yılında tamamlanan 2. Vatikan Konsili’nde alınan kararlar çerçevesinde hazırlanmıştı. Bu rehbere göre 3. bin yılda Vatikan, başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’da ve Türk Cumhuriyetlerindeki Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine hız verecekti. Nitekim öyle de oldu.
Katolik aleminin resmi yayın organlarında ilk Türkiye aleyhtarı yazılar 1995’te başlamıştı. Kendi yayın organlarında “Müslüman Kürtleri” savunur pozlarında ‘’The Catholic World Report” resmi yayın organı dergilerinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ağır hakaretler yağdırmaya başladı. Vatikan daha sonra İtalyan Hükümeti’nden de benzer çalışmalarda bulunmasını istedi, İtalyan Hükümeti’nin özellikle Abdullah Öcalan’ın tutuklanmasından sonra yaptıkları umarım unutulmamıştır. Bunun arkasında Vatikan vardı.
Ayrıca Istanbul, Teşvikiye’deki Katolik Muhacerat Bürosu’nun faaliyetlerine de hız verdi. Her gün onlarca insanı bu kanaldan yurt dışına taşımaya ve gittikleri yerlerde Türkiye aleyhine düzenlenen toplantılarda kullandırmaya başladı.
Vatikan’ın uzun zamandır planladığı bir girişim de 23. John adıyla tanınan ve Türkiye’de “Türk dostu” diye yutturulan Kardinal Roncalli’yi Aziz ilan etmekti. Bu işlem 3 Eylül 2000’de gerçekleştirildi, Ardından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kültür Bakanı aracılığıyla bu “Türk Dostu” Papanın Istanbul Kurtuluş’ta oturduğu sokak “Kutsal Mekan” ilan edildi.
Vatikan 1965’te kabul ettiği “Dışa Açılma” stratejisini iki yönde uygulamaktadır. Bunlardan birincisi “Ekümenizm”dir. Bu strateji çerçevesinde Vatikan Hıristiyanlığın diğer mezheplerini yönlendirmektedir. Ikincisi ise “Ekümenizm”e bağlı olarak ortaya çıkmış olan ve özellikle Müslümanları hedefleyen “Evangalization” adlı Hıristiyanlaştırma projesidir. Gizli Hristiyanlık diye tanımlanır. Müslümanların ilk etapta Hristiyanlar gibi hayatı algılamaları ve onlar gibi yaşamaları hedeflenir.
Vatikan, bu projesini hayata geçirebilmek için 1940’lardan başlayarak kurulmuş olan bazı örgütlerin çalışmalarına 1965’ten sonra hız verdirdi. Bu örgütler şunlardır: Focolare; Catecumenante ve Communion ve Liberty.
Bu Katolik örgütlerinden başta “Hoşgörü” (Tolerans); “Dinler Arası Diyalog” ve “İbrahimi Dinlerin Birliği” şeklinde formüle edilmiş olan planları uygulamaları istenmişti. Onlar da bu projeleri hızla hayata geçirdiler. Özellikle Türkiye’de belirli bir Islamcı çevre bu tuzağa düştü. Gaipten sesler duyduğunu ve rüyasında Islam’ın büyük Erenleri’yle konuştuğunu öne süren biri bu Hoşgörü ve Ibrahimi Dincilikten öylesine etkilendi ki kendisini “Ahir Zaman Mehdisi” olarak ilan etmeyi bile düşünmeye başladı. Ne yazık ki eski Milletvekili Hasan Mezarcı ondan önce davrandı ve kendisini Mesih ilan etti. Sonuçta ABD’nin desteklediği Mehdi(!), Almanya destekli Türkiye’nin maaşlı Mesih’ini çok kolay elemine etti. Türkiye’de Mesihlik ve Mehdilik, Televolelik oldu, hele ki Adnan efendinin mırnavlarıyla!
13 Kasım 2000’de Papa 2. John Paul, Ermenistan Kilisesi’nin başı 2. Karakin ile Vatikan’da bir görüşme yaptı. Bu görüşmeden sonra Papa’nın yaptığı açıklama Türkiye’yi ve Türkleri hedef alan en ağır hakaretleri içeriyordu ve Vatikan’ın Türkiye’yi nasıl gördüğünü apaçık ortaya koyuyordu. Papa yanına 2. Karakin’i alıp yaptığı açıklamada 20. yüzyılda yaşanmış olan tüm soykırımların sorumlusu olarak Türkleri göstermiş ve lanetlemişti.
Yıllardır Vatikan’ı şakşaklayanlar bile bu açıklama karşısında şaşkınlığa sürüklendiler. Milliyet Gazetesi “Papa bunadı” diye başlık attı. Arkasından uyarıldı ve hemen geri dönüş yaparak “Papa bunamadı” diye manşet attı. Diyanet işleri Reisi ise hızlı “Diyalogcu” olduğu için işi tevil etti. Ona göre, “Evet Papa böyle bir açıklama yapmıştı ama o sadece önüne konulan bir metni okumuştu. Yoksa böyle bir açıklama yapmazdı. Nitekim bu açıklamasını daha sonra geri almıştı.”
Yakın zamanda 959 yıllık küskünlük nihayet sona erdi. Fener Ortodoks Patriği Bartalemeos yeni papa seçilen Cizvit Papazı, bir milyar 200 milyon Katolik Hıristiyan’ın 266’ncı ruhani lideri, Buones Aires Başpiskoposu Arjantinli Kardinal Jorge Mario Bergoglio ile sarılarak asırların düşmanlığını bitirdiler.
Yeni Papayı, rahiplerin çocuk tacizi vakalarında başrol oynaması ve Vatikan Bankası’ndaki usulsüzlükler gibi sorunlar bekliyorken, biz Müslümanlar ise birbirimizi kemirip duralım. Çare olarak halifeliğin geri gelmesinden dem vuranlar var. Geçiniz şimdilik…Diyanet işleri makamı bir halife şuurunda çalışsın yeter. Ötesini tarih belirler… Hem ki pürmelalimiz ortada; Müslümanlık; dış alemde terör ve gerikalmışların dini… Kendi iç aleminde ise yobazlığın ve sömürünün aracı… Hayatımızın hiçbir alanına sokamadığımız, yalnızca ölüm denilen şeyle irtibatlınılan… Kur’an; ölüler kitabı…İçindeki hiçbir hüküm inananlarına sanki hiç seslenmiyor…
Haşa, haşa, haşa!!! N’oldu bize, n’aptık kendimize?
Filistinli dedeler bir dönem önce sattılar topraklarını Yahudinin uzattığı kağıt parçalarına, paralarına…Şimdi paramparça yüreklerin tesellisini, minicik torunların minik elleriyle Yahudi zulmune attıkları taşlarda aramaktayız. Taşlıyamadık ki biz şeytanı zamanında… Şimdinin şeytan taşlama merasimleri ise Kabe’deki Zemzem Towers’ten kumandalı!
Bekleyiniz; Mescid-i Aksanın kaybedilmesine de! Hz. Ömer camii görüntüsü ile unutturulan Mescid-i Aksa cidden yitmek üzere…Deneyin hemen şimdi. Arama motorlarına yazın Mescid- i Aksa diye çıkan görüntülere bakın! Ki Kudüs artık İsrail’in başkenti. Biz ki sayısız Umreler düzenleyelim, ziyaretleri sosyete turlarına çevirelim… Ekranlarda arz-ı endam etsin pop hocalar! Belediyelerin kültür merkezleri ise züğürt teselli salonları olsun!
Allah ömür versin İsmailağa Cemaatinin lideri Mahmut Hoca’ya… Enteresan şekilde katledildi cemaatin kurmayları…Umut vaat eden Cüppeli hoca ise uçkur düşkünlüğü suçlaması ile gözlerde katledildi, gözden düşürüldü… Patrikhane civarındaki yapılar kimlerin eline geçmekte peki?
Allahını seven zengin Müslümanlara haykırıyorum; patrikhane civarı binalara yatırım yapın…alın…unutun, bir kenara koyun! Bu milletin, İstanbul’un tapusu Haliç boyudur!
Altınboynuzu tenekeye çevirmeyelim!
Ey, vakıflar, dernekler! Patrikhane civarına konuçlanın!
Bir dönem Balat’ta küçücük bir dükkanda iş çeviren şimdilerin “Yürü ya Kulum” un örneklerinden olan Torunlar Gayri Menkulun, şimdilerde Mahmutbey gişelerinin dibindeki MALL OF İSTANBUL’ un sahibi Aziz abi… Eski mahallen elden gitmesin be abi!
Gayrı Müslim’e mülk satmada neyin nesi demeyeceğim. Konjuktür denilen hazret “Türk” kelimesini öteleştirdikten sonra…Anadilde Türkçe söylenmiyor artık ne ninniler, ne Türküler...
Balans ayarları ile alakalı uzun uzadıya konuşabiliriz! Lakin tarihsel hakikatlar”heva ve heveslerini Rab edinenlerin” iflah olmayacağını da haykırmakta. Birilerine şirin gözükmek adına bu gerçekleri de yutamayız.
1965 yılında, yani benim doğduğum sene tamamlanan 2. Vatikan Konsili’nde alınan kararlar çerçevesinde Vatikan, başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’da ve Türk Cumhuriyetlerdeki Hristiyanlaştırma faaliyetlerine hız verdi.
2000 yılı Vatikan ve Papa 2. John Paul için çok önemli bir yıl oldu. İlk kez tam metin halinde 1996 yılında yayınlanan Katolik “Kateşizma (bir anlamda ilmihal gibi bir düstur kitabı) Papaya ve tüm ruhban sınıfına 3. bin yılda neler yapmalarını ve Hıristiyanlığı hangi yöntemle yaygınlaştırmaları gerektiğini gösteren bir rehber olmuştu. Bu rehber 1965 yılında tamamlanan 2. Vatikan Konsili’nde alınan kararlar çerçevesinde hazırlanmıştı. Bu rehbere göre 3. bin yılda Vatikan, başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’da ve Türk Cumhuriyetlerindeki Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine hız verecekti. Nitekim öyle de oldu.
Katolik aleminin resmi yayın organlarında ilk Türkiye aleyhtarı yazılar 1995’te başlamıştı. Kendi yayın organlarında “Müslüman Kürtleri” savunur pozlarında ‘’The Catholic World Report” resmi yayın organı dergilerinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ağır hakaretler yağdırmaya başladı. Vatikan daha sonra İtalyan Hükümeti’nden de benzer çalışmalarda bulunmasını istedi, İtalyan Hükümeti’nin özellikle Abdullah Öcalan’ın tutuklanmasından sonra yaptıkları umarım unutulmamıştır. Bunun arkasında Vatikan vardı.
Ayrıca Istanbul, Teşvikiye’deki Katolik Muhacerat Bürosu’nun faaliyetlerine de hız verdi. Her gün onlarca insanı bu kanaldan yurt dışına taşımaya ve gittikleri yerlerde Türkiye aleyhine düzenlenen toplantılarda kullandırmaya başladı.
Vatikan’ın uzun zamandır planladığı bir girişim de 23. John adıyla tanınan ve Türkiye’de “Türk dostu” diye yutturulan Kardinal Roncalli’yi Aziz ilan etmekti. Bu işlem 3 Eylül 2000’de gerçekleştirildi, Ardından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kültür Bakanı aracılığıyla bu “Türk Dostu” Papanın Istanbul Kurtuluş’ta oturduğu sokak “Kutsal Mekan” ilan edildi.
Vatikan 1965’te kabul ettiği “Dışa Açılma” stratejisini iki yönde uygulamaktadır. Bunlardan birincisi “Ekümenizm”dir. Bu strateji çerçevesinde Vatikan Hıristiyanlığın diğer mezheplerini yönlendirmektedir. Ikincisi ise “Ekümenizm”e bağlı olarak ortaya çıkmış olan ve özellikle Müslümanları hedefleyen “Evangalization” adlı Hıristiyanlaştırma projesidir. Gizli Hristiyanlık diye tanımlanır. Müslümanların ilk etapta Hristiyanlar gibi hayatı algılamaları ve onlar gibi yaşamaları hedeflenir.
Vatikan, bu projesini hayata geçirebilmek için 1940’lardan başlayarak kurulmuş olan bazı örgütlerin çalışmalarına 1965’ten sonra hız verdirdi. Bu örgütler şunlardır: Focolare; Catecumenante ve Communion ve Liberty.
Bu Katolik örgütlerinden başta “Hoşgörü” (Tolerans); “Dinler Arası Diyalog” ve “İbrahimi Dinlerin Birliği” şeklinde formüle edilmiş olan planları uygulamaları istenmişti. Onlar da bu projeleri hızla hayata geçirdiler. Özellikle Türkiye’de belirli bir Islamcı çevre bu tuzağa düştü. Gaipten sesler duyduğunu ve rüyasında Islam’ın büyük Erenleri’yle konuştuğunu öne süren biri bu Hoşgörü ve Ibrahimi Dincilikten öylesine etkilendi ki kendisini “Ahir Zaman Mehdisi” olarak ilan etmeyi bile düşünmeye başladı. Ne yazık ki eski Milletvekili Hasan Mezarcı ondan önce davrandı ve kendisini Mesih ilan etti. Sonuçta ABD’nin desteklediği Mehdi(!), Almanya destekli Türkiye’nin maaşlı Mesih’ini çok kolay elemine etti. Türkiye’de Mesihlik ve Mehdilik, Televolelik oldu, hele ki Adnan efendinin mırnavlarıyla!
13 Kasım 2000’de Papa 2. John Paul, Ermenistan Kilisesi’nin başı 2. Karakin ile Vatikan’da bir görüşme yaptı. Bu görüşmeden sonra Papa’nın yaptığı açıklama Türkiye’yi ve Türkleri hedef alan en ağır hakaretleri içeriyordu ve Vatikan’ın Türkiye’yi nasıl gördüğünü apaçık ortaya koyuyordu. Papa yanına 2. Karakin’i alıp yaptığı açıklamada 20. yüzyılda yaşanmış olan tüm soykırımların sorumlusu olarak Türkleri göstermiş ve lanetlemişti.
Yıllardır Vatikan’ı şakşaklayanlar bile bu açıklama karşısında şaşkınlığa sürüklendiler. Milliyet Gazetesi “Papa bunadı” diye başlık attı. Arkasından uyarıldı ve hemen geri dönüş yaparak “Papa bunamadı” diye manşet attı. Diyanet işleri Reisi ise hızlı “Diyalogcu” olduğu için işi tevil etti. Ona göre, “Evet Papa böyle bir açıklama yapmıştı ama o sadece önüne konulan bir metni okumuştu. Yoksa böyle bir açıklama yapmazdı. Nitekim bu açıklamasını daha sonra geri almıştı.”
fehmi demirbağ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder