"Küresel sehirler, küresel markalar artık dünyada devletler gibi siyasi aktör haline geliyor. Kültür de siyaset ve ekonomi gibi stratejik unsur oluyor." Küresel markalar; İŞGALCİ KOLLUK KUVVETLERİ! ŞİMDİ MİLLİ MÜDAFA ZAMANI! KIZLI-ERKEKLİ KAYBEDECEĞİZ YOKSA GELECEĞİMİZİ! YANİ; NE KARA KUVVETLERİ, NE HAVA KUVVETLERİ, NE DENİZ... İLLA Kİ; KÜLTÜR KUVVETLERİ!
24 Mart 2021 Çarşamba
ÇOCUK VE EDEBİYAT
Bir anlatımın sanat olabilmesi için estetik açıdan güzel ve etkili olması gereklidir. İnsanoğlunun çağlar boyu duyduğu, düşündüğü ve yaşadığı olayları etkili bir şekilde ortaya koyma çabası olarak adlandırabileceğimiz sanat dalıdır edebiyat. Bir başka söyleyişle, malzemesi dile dayanan sanat, edebiyattır. Kullanılan yazılı dil, o toplumun edebiyat dilini oluşturur. Bu açıdan bakıldığında Türk edebiyatı, Türkçe üretilen edebiyattır. Türk edebiyatına eser veren kişilerin öncelikle Türk diline hâkim olmaları gerekir.
İNSAN, içine doğduğu kültürün ürünüdür. Çocuk, aileden başlamak üzere yakın ve uzak çevrenin kültür etkisi altında kişilik gelişimini tamamlar. Kültürel oluşum, toplumun sözlü ve yazılı edebiyatının eseri olarak ortaya çıkar. Çocuk ve edebiyat, bilerek veya bilmeyerek karşılıklı etkileşim içinde olan iki unsurdur. Bu iki unsur arasındaki etkileşimin sağlıklı yürümesi, toplum dinamizminin uyum içinde gelişmesine katkı sağlar.
Bilgi edinmek ve geçmiş ile ilgili hâfızayı canlı tutmanın vazgeçilmez unsurlarından olan kitap, insanlık için oldukça önem arz eder. Bu önem, edebî ve estetik kaygısı taşır, sanatı merkezine yerleştirdiği takdirde yeni yetişmekte olan nesil açısından düşünüldüğünde daha da değer kazanır.
Bir milletin devamı, kültürünün yaşatılması ve geliştirilmesiyle mümkündür. Bunu yapabilmenin en sağlam ve kolay yolu, çocukluk ve gençlik çağlarında kendi kültürünü özümsemiş, değerlerini içselleştirmiş nesiller sayesinde oluşur. Bu ancak çocukluktan itibaren uygun edebî eserlerle tanışmasıyla mümkündür. Bu şekilde yetişen çocuğun evrensel kültür ürünleriyle tanışması ve onlar sayesinde ufkunu genişletmesinde hiçbir sakınca olmayacaktır. Kendi kültürünü içselleştirememiş bir çocuğun ise karşı karşıya kaldığı farklı kültürlerin tesir sahasında olması kaçınılmaz olacaktır.
Ülkemizde 0-18 yaş arası çocuk okuyucuya sunulan kitaplar incelendiğinde, yaş gruplarına uygun eser üretilmesi konusunda belirli bir standardın geliştirilmediği görülmektedir. Neredeyse seksen milyona dayanan nüfusun dörtte birini çocukların oluşturduğu bir ülkenin bu konuda yeterince hazırlıklı olduğunu söyleyebilmek zordur. Üniversitelerimizin ilgili bölüm uzmanlarına ve çocuk ile ilgili tüm birimlerin yetkililerine, işin önemini hatırlatarak yakın bir zamanda boşluğun doldurulması yönünde gayretlerini beklemek hakkımızdır diye düşünüyorum.
Yirmi milyona yakın çocuğun yaşadığı ülkede, onların gelişimi için gerekli olan edebî eser üretimi ve basımının ciddiye alınması gerekmektedir. Bu iş bir devlet politikası hâline getirildiği zaman, ülke kendi geleceğini inşâya başlamış demektir. Aksi takdirde, günümüzde olduğu gibi kısa günün getirisini elde etmek isteyen, edebî ve estetik hassasiyetten yoksun, sanattan bîhaber, ne kadar ucuz üretebilirse o kadar kâr edeceği hesabıyla yola çıkan, alan uzmanlarından uzak duran, işi ehil olmayan kişilere havâle eden tüccarların insafına bırakılacaktır.
Bir başka tehlike ise şu: Yetişmekte olan nesil, kendi kültür çemberi içine almak isteyen emperyalistlerin kucağına itilmiş olacak.
Ülkemizde çocukların yaş seviyelerine uygun edebî eser alanında büyük bir boşluk vardır. Mevcûtların da kalite yönünden yeterli olup olmadığı tartışılır. Her önüne gelen, çocuk kitabı çıkarmaktadır. Çocuklarımız, kalite ve edebî estetik yönünden uygun eserler bulma konusunda tatmin edici ürün bulmakta zorlanmaktadırlar. Bununla birlikte, millî kültür hassasiyetinden mahrum, ehil olmayan yerli ve kültür transferi maksatlı yabancı yazar ve yayıncıların istismarıyla karşı karşıyadır. Kütüphanelerimiz ve kitap vitrinleri, genellikle bu yayınlarla doludur.
İnternet, televizyon ve dijital oyunlarsa okumayı azaltmıştır. Okuyucu sayısı hızla azalırken, bu az sayıdaki okuyucu, kaliteli yerli edebî eserler bulmakta zorlandığı için yabancı eserlere yönelmektedir. Gelecek nesiller, kendi kültürünü öğrenememe tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu arada çıkan az sayıdaki yerli edebiyat ürünleri, ya beklenen kaliteye ulaşamamış ya da hak ettiği yeri alamamıştır. Kaliteli eserler, yazarları ve yayıncıları desteklenmeye muhtaçtır. Bu alandaki eksiklikleri gidermek ve kaliteli ürünlerin yaygınlaşmasına katkıda bulunmak amacıyla, belirlenecek standartlarda edebî eserler üretenler için teşvik tedbirlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Geleceği oluşturacak neslin millî kalabilmesi, bu alandaki boşluğu dolduracak çocuk edebiyatı ürünlerine ihtiyaç vardır.
Konunun öneminden dolayı, öncelikle Millî Eğitim ve Kültür Bakanlıkları olaya ciddiyetle meseleye eğilmeli, alan uzmanlarından oluşacak birimler aktif hâle getirilmeli, kamuoyu desteğini sağlamak maksadıyla ülke genelinde güncelliği korunmalıdır. Konuyu daha iyi değerlendirebilmek için merkezinde çocuk olan edebiyatı birçok yönüyle doğru tanımakla mümkündür.
Edebiyat
Edebiyat, genel anlamıyla duygu ve düşüncelerin söz ve yazı ile anlatım sanatı olarak tarif edilebilir. Bir anlatımın sanat olabilmesi için estetik açıdan güzel ve etkili olması gereklidir. İnsanoğlunun çağlar boyu duyduğu, düşündüğü ve yaşadığı olayları etkili bir şekilde ortaya koyma çabası olarak adlandırabileceğimiz sanat dalıdır edebiyat. Bir başka söyleyişle, malzemesi dile dayanan sanat, edebiyattır. Kullanılan yazılı dil, o toplumun edebiyat dilini oluşturur. Bu açıdan bakıldığında Türk edebiyatı, Türkçe üretilen edebiyattır. Türk edebiyatına eser veren kişilerin öncelikle Türk diline hâkim olmaları gerekir.
Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların sanatçı duyarlılığıyla üretimi ve kurgulanmasıyla oluşan edebî eserler; bilinçli bir okuma eylemiyle okurda bilişsel, duyuşsal ve davranışsal değişiklik etkisi yaratır. Bu sayede metni ortaya koyan ve okuyan kişiler arasında bilinçli bir etkileşim meydana gelir.
Bu sanatsal anlatımlar sayesinde insan, görme imkânı bulamadığı dünyanın herhangi bir köşesindeki güzellikler ve yaşam ortamları hakkında bilgi sahibi olur. Bu sayede bilinen ve bilinmeyen yaşam ortamlarının yoğunluklu olarak algılanması ve değişik deneyimler kazanılması konusunda etkin bir araçtır okumak. Konunun uzmanları gözünden bakıldığında edebî eserleri, genel mânâda, “dilin en etkili ve güzel kullanım örnekleriyle bireyi başkalarının deneyimlerine ortak eden ürünler” olarak ifade etmek mümkündür.
Bireyin tüm duygu ve düşünceleriyle içinde yaşadığı toplumun duyarlı ve etkin bir üyesi olması için sanatsal algılama gücüne sahip olması gerekir. Erken çocukluk döneminden itibaren insan; görsel, işitsel ve dilsel uyaranlar sayesinde anlam dünyasını oluşturur. Bu uyaranların anlamlı olmakla birlikte taşıdığı estetik, güzellik ve etkili bir anlatım sayesinde ortaya konulması, edebiyat ürünü olarak karşımıza çıkar. İyi ürünler sayesinde okurun düşünme alışkanlığı kazanması ve farklı görüşlerle karşılaşması, eleştirel bakış açısını geliştirir. Yazarın ortaya koyduklarıyla kendi deneyimlerini karşılaştırma, algı yeteneği ve hayâl gücü sayesinde anlamlandırarak içselleştiren okur, kendi eserini oluşturabilir.
Çocuk edebiyatı
Herhangi bir eserin çocuk ya da yetişkin edebiyatı olmasında edebî olması açısından hiçbir fark yoktur. Güzellik ve etkililik derecesi aynı olmalıdır. Olabilecek ve olması gereken fark, çocuk dünyasının dikkate alındığında onların hayâl gücü, duygusal yapıları ve düşünce kapasiteleri öne çıkar. Burada çocuğa görelik önemlidir!
Çocukların bilgi seviyeleri ve psikolojik durumları, yetişkinlerden farklı kitap okumalarını gerektirir. Bu kitaplar dil, konu, kurgu, üslûp ve fikir bakımından çocuğun okuma, anlama, algılama ve zevk alma seviyelerine uygun olmakla birlikte, anlaşılır bir dil, akıcı bir üslûp ve çocuğun kavrayacağı düzeyde bir fikir örgüsüne sahip olmalıdır. Hayatı çocuk bakışıyla gören, çocuğa göre olanın ayrımına varmaktır çocuk edebiyatı. Aynı zamanda çocukların beden, zihin ve ruh sağlıklarını göz önünde bulundurmalıdır.
Çocuk edebiyatı, “duygu ve düşüncelerin çocukların dünyasına uygun sözlü ve yazılı anlatımı” olarak tarif edilebilir. Sözlü ve yazılı anlatımın çocukların duygularına hitap edecek güzellik ve etkililikte olması beklenir. Burada görsel (resim-çizim) ve dilsel anlatım gücüyle birlikte, anlatıcının sanatçı duyarlılığı önem kazanmaktadır. Ortaya konulmak istenen nitelikli üretimler, çocuğun sanat ve edebiyatla olan etkileşimini olumlu yönde uyarmalıdır.
Çocukların düşünce dünyasına hitap edebilecek sözlü ve yazılı ürünlerin tümünü çocuk edebiyatı içinde görebiliriz. Masallar, hikâyeler, fabllar, şiirler, ninniler, tekerlemeler, bilmeceler, mâniler, efsaneler, destanlar, fıkralar, bilimkurgular, biyografiler, müracaat eserleri, çocuk romanları, çizgi romanlar, tiyatro eserleri, fen ve doğa kitapları (ilgi alanını keşfetmesi açısından) çocuklara okutulabilecek edebî eserler olarak sayılabilir.
Çocuk edebiyatı türleri
Masal
İnsanların tabiat ve hayat karşısındaki ortak duygu ve düşüncelerini olağanüstü anlatımla, gerçek ötesi varlıklardan da yararlanan ve kendine has özellikleri olan bir türdür. Bir metnin masal olabilmesi için olağanüstü kahramanlar ve olayların anlatıldığı, iyilerin ödüllendirilmesi, kötülerin cezalandırılması gibi özellikler de taşıması gerekir. Bununla birlikte, masalın bir amacı vardır. Yazar, bu amaca, iyi ve kötü karakterlerin çarpışması sonucu gelişen olaylar yardımıyla çözüme ulaşır.
Masal kültürümüzde konu, içerik ve pedagojik yönü itibariyle yetişkinlere yönelik söylemler olarak başladığı zannedilse de anlatıcının, masalı çocukların seviyesine indirgeyerek anlatma becerisi sayesinde çocukların da beğeniyle dinledikleri görülmüştür. Kaynağı belli olmayan derleme masallarda, çocuk psikolojisi gözetilmemekte ve pedagojik unsurlarda problemlerle karşılaşıldığı görülmektedir.
Halk kültürü derlemelerinden oluşan masalların yanı sıra Cumhuriyet dönemiyle birlikte yapay masallar da çocuklarla buluşmaya başlamıştır. Çağdaş yazarların ürettiği yapay masallar, çocuğa görelik açısından çocuk edebiyatına daha uygun olduğu söylenebilir.
Hikâye
Olmuş veya olması mümkün olan olayları anlatmaya dayalı edebî bir türdür. Şiir ile roman arasında yer alır. Fazlalığı kabul etmeyen yönü ile şiire, birtakım olaylara ve şahıslara yer vermesiyle de romana yaklaşmaktadır. Pedagojik ve kültürel açıdan çocuğa görelik ön plâna alınmalı ve çocuğun ruh dünyasını kavramakla birlikte hedeflenen yaş gruplarına hitap etmelidir.
Hayatın gerçeğinin hikâyelerden oluştuğu düşünüldüğünde, çocuklar için hikâyenin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Fabl
Genellikle hayvan ve bitkilerden oluşan karakterleriyle soyut bir düşünceyi somut örnekler üzerinden anlatan edebî bir türdür. Eleştiri ve uyarcılığı ön plândadır ve mesajlar doğrudan verilir. Çocuklar için anlaşılması zor olan kavramlar fabl yoluyla anlatılarak eğitimlerine doğrudan katkı sağlar. Fabllar, belli bir fikri anlaşılır ve kısa yoldan anlatması açısından kolay anlaşılan anlatımlardır. Masala yakın bir türdür.
Roman
Gerçek ya da gerçeğe uygun birçok olayı içinde barındıran, karakterlerin çeşitliliği, daha ayrıntılı bilgiye ve uzun zaman içinde yer verilen edebî anlatımlardır. Çocukların topluma uyum sağlamasını kolaylaştırma gibi görevleri olsa da bilgi sunma veya dikte etme amaçlarından uzak eserlerdir. Eğitici bilgileri, edebî estetik ve yaşantı içinde vermeyi tercih eder.
Şiir
En az sözcükle en çok şey anlatma sanatıdır. Duygulara hitap eden ve hayâleri süsleyen yanı ile çocukların dünyasına çok yakışır. Şiirlerde ölçü, uyak ve durak gibi belli kuralların ritmik bir hava katması, çocuğun duygusal gelişimine katkı sağlar. Önemli olan, çocuk duygusu ve düşüncesini çocuğa göre yansıtmasıdır.
Ninni
Çocukların kendilerine yönelik söylenen ve ilk duydukları cümleler, annelerinin söylediği nağmelerdir. Bir ezgiyle söylenen ninniler, yoğunluklu sevgi ve şefkat sözcüklerinden oluşması dolayısıyla yüklendiği pozitif enerji sayesinde çocukların gelişiminde önemli yer tutmaktadırlar. Her birinin farklı ezgiyi içinde barındırmasından dolayı çocuğun ilk müzik dinletisi ve ses eğitiminin başlangıcını da teşkil eder.
Tekerleme
İçinde anlam zenginliği taşıyan ilginç söz oyunlarından oluşur. Dil becerilerinin geliştirilmesinde oldukça etkilidir. Çocukların konuşmaya başlamasıyla birlikte akranlar arasında yoğun olarak kullanılan ve kendi aralarında seçiciliği kolaylaştıran araçlar olarak öne çıksa da belli bir ritme bağlı olarak söylendiği için ninnilerde olduğu gibi müzik yetilerini besleyen unsur olmuştur.
Bilmece
Bir şeyin özelliklerini üstü kapalı olarak söyleyerek onun ne olduğunu bilmeye yöneliktir. Hazır cevaplı olmak ve keskin zekâ gerektiren bilmece; çağrışım, gözlem ve dikkat gerektirir. Çocuklar için eğlenceli olmakla birlikte problem çözme becerilerinin gelişmesinde etkilidir.
Mâni
Toplumsal zekânın bir ürünü olan mâniler, insanların duygu ve düşüncelerini doğrudan aktarması olarak ortaya çıkar. Pratik zekâ ve özgün bir dil becerisi gerektiren mâniler, çocukların konuşma, dinleme ve psikomotor becerilerinin gelişmesinde etkendir.
Biyografi
Yaşam öyküsü olarak tarif edilebilir. Toplum tarafından tanınan, yararlı işler yapmış kişilerin hayat hikâyelerinin anlatılmasıdır. Çocukların gelecekleriyle ilgili karar almalarında önemli etkisi olacaktır. Çocuklar için hazırlanan biyografilerde kişinin yaptıkları ve yaşadıklarıyla iyi bir model olmasına dikkat edilmelidir.
Anı
Kişinin gözlem ve deneyimlerini hatırlayabildiği kadarıyla ortaya koymasıdır. Bu anlatımda dikkat edilmesi gereken husus, yalın bir dil ile anlatılmasıyla birlikte çevresinde oluşan sosyal ve kültürel olayları, bu olayların etkilerini yansıtması gerekir.
Diğer türler
Sözlü kültürün vazgeçilmezleri olan destanlar, efsaneler, gezi yazıları, fıkralar, bilimkurgu eserleri, çizgi romanlar, tiyatro eserleri, fen ve doğa kitapları ve de ozanların koşma ve deyişlerin asıl hedefi yetişkinler olsa da çocukların söz dağarcığını besleyen önemli unsurlar da içerirler.
Anne babaların çocukları için “Ne bulursa giysin, ne bulursa yesin, nerede isterse oynasın” diyemediği gibi, “Ne bulursa okusun” da diyememelidirler. Yiyip içtikleri çocukların fiziksel gelişimine doğrudan etki ettiği gibi, okudukları da kişisel ve sosyal gelişimlerine doğrudan etkili olacaktır.
Çocuk edebiyatı ile ilgili olan sanatçının dünyayı ve olayları çocuğun bakış açısıyla görmesi, algılaması ve yorumlaması yönünde duyarlı olması, çocuk gerçekliğine inanması gerekir. Çocuğun yazılanlarda kendi dünyasını yakalayabilmesi, çocuğa değer veren ve onu ciddiye alan yazarlarla mümkündür. Küçümseyen, çocuğa görelik bir anlayıştan uzak yapıda eserler, çocuğun kültür gelişimine, hayâl gücünün gelişmesine, kelime hazînelerinin zenginleşmesine, okuma sevgisi ve alışkanlığı kazandırılmasına olumsuz katkı sağlar.
Yabancı kültür içerikli eserlere temkinli yaklaşmakta yarar vardır. Henüz kendi kültür kodlarını oluşturamamış olan çocuklar, gelişim çağlarını yabancı kültürlerin tesiri altında yürütmek gibi bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaklardır.
Edebiyatın çocuk gelişimine katkıları
Edebî eserlerin oluşturulmasında doğrudan eğitim amaçlı düşünülerek hareket edilmemelidir. Ancak, çocuk edebiyatı sadece edebiyat kaygısıyla da üretilmemelidir. Çocukların alıcıları, sonuna kadar açık olduğu gibi, bir kamera kadar ânında kaydetme gücüne de sahiptirler. Bundan dolayı gördüklerini ve duyduklarını ânında hâfızalarına yerleştirirler. Edebiyat, çocuğun kişiliğinin geliştirilebilmesinde, mutlu, başarılı, uyumlu ve üretken olabilmesinde onun doğru bir rol modeli ihtiyacına cevap verebilmelidir. İçinde yaşadığı topluma uyum sağlamasına katkı vermelidir. Öğüt verici olmaktan sakınılmakla birlikte, edebî estetikten uzaklaşmadan temel değerlere yer verilmeli, millî kültür içerikli olmalıdır.
İnsan, içine doğduğu kültürün ürünü olduğuna göre, bu kültürü anlamlı yaşamalı ve içselleştirebilmelidir. Toplumların temelini oluşturan çocukların eğitilmesi gereği açıktır. Bu gereklilik tüm dünya ülkelerinde kabul görmektedir. Çocuk, yaşadığı çağda ve içinde bulunduğu toplumda bir yere sahip olacağını, bu eğitim ve uygulanacak edebiyat aracılığıyla anlayabilecektir. Çocuğun da kültür oluşumuna katkı sağladığı akıldan çıkarılmamalıdır. Algılama gücünün gelişmesine paralel olarak renk, çizgi ve sözcüklerin estetik yapısıyla buluşturan eserler, aynı zamanda anadilin güzelliğini duyumsatır. Hikâye, masal, roman ve şiir sayesinde çocuğun dünyaya bir sanatçı duyarlılığıyla bakmasına katkı sağlamalıdır.
Kitaplar okul öncesinden itibaren biçimsel ve içerik özellikleri sayesinde algısal gelişime katkı sağlarken, doğrudan bilgi vermemekle birlikte, gereksinim duyulan konularda öğrenme ihtiyaçlarını da karşılamalıdır. Eğlenme, oynama ve keşfetme gereksinimlerine cevap vermeli, ancak günlük yaşantısıyla ilgili telkinlerde bulunmamalıdır. Emir ve kural içeren anlatımlardan sakınılmalıdır. Olaylara farklı bakış açısı geliştirerek davranış ve eylemlerin başkaları üzerinde yaratacağı sonuçlar üzerinde düşünmeye sevk etmelidir. Çocuğun meraklarını uyandıracak, zihninde oluşan soruların cevaplarını bulmaya yönlendirecek düşüncelere sevk ederken, yaratıcılıklarının gelişmesine katkıda bulunmalıdır.
Çocuk edebiyatını oluşturan ürünlerin kaliteli olması da çocukların okuma sevgisi ve alışkanlığı kazanmasında etkendir. Aynı zamanda kültürel ve sanatsal bakış açısının gelişmesinde önem arz eder. Metinlerde kullanılan sözcük ve resimleri meydana getiren çizgiler gerçek yaşamdaki jest, mimik ve duygu yansımalarını doğru yansıtmalı ve okuyucuyu konunun içine çekebilmelidir.
Çocuğa yukarıdan bakmayan, çocuk alçakgönüllülüğünün farkında olan ve çocukça duygu ve düşünceleri yansıtırken kavramsal gelişim ve dilsel beğeni kazanması için çocuğun duygu ve düşünce sağlığını olumsuz yönde etkileyecek özelliklerden sakınılmalıdır. Çocuğun günlük yaşantısını tekrarlayan, kuru ve çocuksu bir anlatım içeren ürünler, çocukların okumaya olan ilgilerini azalttığı gibi kitap okumaktan soğumasına da sebep olacaktır. Belli bir amacın ya da ideolojinin sözcülüğünü yapan, çocukları terbiye etme amacı taşıyan güdümlü yayınlardan sakınılmalıdır. Kalıplaşmış birtakım kuralları yansıtan, yetişkin gözüyle telkin iması taşıyan yayınlar olmamalıdır.
Çocuk edebiyatında edebî unsurlar
Çocuk edebiyatı eserlerinde kullanılan dil, seçilen konu, işlenişteki kurgu, rol alan karakter(ler), eseri oluşturan kişinin edebî üslûbu ve metni destekleyen resimler, edebî unsurları oluştururlar.
Dil: Yalın ve duru bir dil kullanılmalıdır. Çocukların anlayabileceği kelimelerden oluşmalı ve hitap ettiği çocukların yaş gruplarına uygun cümleler kullanılmalıdır.
Konu: Çocuğa görelik önemlidir. Günlük yaşantıya uygun, çocuğun kolay algılayacağı, duygularını olumsuz yönde etkilemeyecek düzeyde ve nitelikte olmasına özen gösterilmelidir.
Kurgu: Sebep-sonuç ilişkisi ve olayların gelişim süreci çocuğu içine çekmeli ve akıcı olmalıdır. Çocukların okuma sevgisi kazanmasında akıcılık önemlidir.
Karakter: Kahramanlar çocuk dünyasından olmalı ki okuyucu çocuk, kahramanla özdeşleşebilmelidir. Kahramanlar inandırıcı olmalıdır.
Üslûp: Her yazarın kendine has bir üslûbu olduğu dikkate alınırsa, belirli bir kalıp beklemek uygun değildir. Önemli olan, yazarın sanat ve estetik kaygısı ve dil kullanma gücüdür.
Resim: Doğrudan bir edebiyat unsuru olmamasına rağmen özellikle çocuk edebiyatında konuyu tamamlayıcı niteliğe sahiptir. Görsel estetikle birlikte konuya uygunluğu önemlidir. Bununla birlikte çocuğun algılayabileceği düzeyde olmalıdır.
Üretilen edebiyat ürünleri 18 yaşa kadar olan nesli gözetmek durumundadır. “İletişimde yankı” örneğinde olduğu gibi, verdiğiniz kadar alabilirsiniz. Almak istenilenlere uygun olarak yukarıdaki ihtiyaçların karşılanacağı ve yaş aralıklarına uygun eserlerin üretilme zorunluluğu unutulmamalıdır.
Çocuk yayıncılığında çeviri yayınların çokluğu ve seçiciliğin olmamasının kültürel sapmaya neden olduğu da bir gerçektir. İnsan kendi kültür çevresine doğar ve o kültürün mensubu olarak yaşamını sürdürür. Bundan dolayı yabancı kültür içerikli eserlere temkinli yaklaşmakta yarar vardır. Henüz kendi kültür kodlarını oluşturamamış olan çocuklar, gelişim çağlarını yabancı kültürlerin tesiri altında yürütmek gibi bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaklardır.
Bu ve benzeri sakıncaları ortadan kaldırmak ve en aza indirmenin yolu, hitap ettiği toplumun kültürel yapısını özümsemiş çevirmenlere olan ihtiyacı kapatmaktır. Dünya klâsiklerinin çocukların düşünce gelişimine sağlayacağı etki inkâr edilemez. Anadil eğitimi ve kültür birikimi sağlanan, kendi diliyle anlama ve algılama problemini aşmış olması gerekir.
Okuyan toplum olabilmenin vazgeçilmezlerinden olan anadil öğretimi ihmâl edilmemelidir. Okullarda dil öğretiminin bir ders olmaktan öte taviz kabul etmeyen bir konu olma ciddiyetiyle yapılma ihtiyacı burada da kendini göstermektedir. Bu ihtiyaçları göz önünde tutan çocuk edebiyatı eserleri üretilmelidir.
Ebeveynler, eğitimciler, ülkenin geleceği ile ilgili söz sahibi bürokratlar ve aydınlar, çocuk edebiyatının ihtiyaca uygun gelişmesinde sorumluluk bilinciyle hareket etmek durumundadırlar.
Dil, anlatım ve resimleme yönünden çocuğa göre olmayan yayınlar çocukların okumaya olan ilgisini azaltacaktır. İyi bir çocuk kitabının eğitici ve ahlâkî değerler vermesiyle birlikte edebî temelleri oluşturması da beklenir.
Millî düşünce, ahlâk, örf ve âdetlere değer veren, taklitten, yapmacılıktan uzak, çağın yeniliklerine ve gelişmelerine açık olmakla birlikte evrensel değerleri tanıtmalıdır. İyi eserler, fedakârlık, sadâkat ve sevgi gibi olumlu değerler taşımakla birlikte kıskançlık, çekememezlik ve açgözlülüğün ne kadar çirkin ve değersiz olduğunu göstermelidirler. Çocuğu gerçek hayattan koparacak, düşsel ve fantastik olanı gerçekleştirmeye yöneltecek etkiler taşımamakla birlikte, duygu, düşünce ve hayâl gücünü geliştirmeye yönelik katkı sağlamalıdır.
Çocuğun kendini yazara açmasında üretilen çalışmaların çocuğa göreliği önemlidir. Konu bir bütün olarak ele alındığında ise birçok kişi ve kuruma büyük sorumluluklar düşmektedir. İçinde büyüdüğü aile bireyleri, okul ve dolayısıyla eğitimciler, sıklıkla karşı karşıya olduğu çocuk medyası çalışanları, çocuk yazarları ve çizerleri, çocuk yayınevleri ve editörler, eleştirmenler, çocuk hakları uzmanları, araştırmacılar ve psikologların birlikte çalışması, çocuk edebiyatı ürünlerinin başarılı olması için gereklidir. Bununla birlikte, tarafların konuyla ilgili kaygı taşıması, neslin zihin sağlığının korunması açısından bakıldığında da zorunluluktur. NAZMİ ŞİMŞEK
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder