19 Ekim 2022 Çarşamba

YIL 2222 KLON 666 // Tiyatro oyunu

YIL 2222 KLON 666 FEHMİ DEMİRBAĞ 1. ANLATICI –TARİH DEDE (Türk Köylüsü kıyafetli) Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.. İmdi sen bileğine sağlam, yüreğine kırk batman bir civanmert olmak istersen çivili gömleği geçireceksin sırtına. Ihh ettin mi olmaz! Vah dedin mi geçmiş ola! Yol yokuş; iti var çakalı var. Daha bismillah ilk adımda telef ederler adamı. Hep tetikte, hep hazırda olmak icap eder. Uyku yok bu yolda! Gözünü kapayıp da kana kana bir tas su içmeyi de unut! Elin saldırmanda, gözün dörtbir yanda. Bastı mı gaflet, ilişeceksin bir iskemleye; gözün biri açık biri kapalı. Tokadı bastın mı zulme yetmiş okka çekecek. Öyle aşk edeceksin ki, yiyen kahpe felek vurdu zannedek. Narayı bastın mı Çukurbostandan, Langadan işitilecek. Aman dileyene aman edeceksin. Kadına, tıfıla, yetime elleşmeyeceksin. Hatun kısmısıyla işin olmayacak. Bir kere seveceksin, birini seveceksin, bir sen bileceksin bir Allah. İdmansız kalmayacaksın. Hergelecenin nice oyunu var ezberinde olacak. Paça kazıktan tut, Arnavut kündesine dek hepsini bi hakkın bilip, bi temiz yapacaksın. Osmanlı tokadı dendi mi seni misal verecekler. Bayrampaşa usülü, Perada çaktın mı, Kuzguncuktan aksi sada edecek! İngilizin, Fransızın boks dediği isporda en iyi olacaksın. Vurdun mu aparkütü kürre-i semada kaç yıldız var bir nefeste saydıracaksın. Büyüklenmeyeceksin, gururlanmayacaksın, benim! demeyeceksin. Efendi olacaksın, mecliste yol yordam bileceksin. Anane tanıyacaksın. Örf güdeceksin. Eli öpülmeye layık birini buldun mu öpecek, bileği bükülmek icap edeni görünce çolak bırakacaksın. Hem öyle hem böyle olacaksın. Hem nalına hem mıhına diyecekler. İki elle sarılırken bilmediğin kişiye, üçüncü elin saldırmanda olacak. İktiza etmedikce çekmeyeceksin, çekince, hasmını bitirmeden kuşağına komuyacaksın! Nam salacaksın. Namının icabını bi tamam edeceksin. Yetimdir, garibtir, fukaradır, gurabadır gördün mü, zillet elbisesini bitamam giyeceksin. Küçülmekse küçülecek, vermekse her şeyinle her şeyini vereceksin. Dua bileceksin. Hatır sayacaksın. Olana kadar, ustan tamam diyene kadar, beline allı kuşağı dolayana kadar, çivili gömleği çıkartmayacak, ateşten, oddan, közden yandım anam diye! Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Türk evladı! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın. 2.ANLATICI Mr. NOSAM (Fötr şapkalı. Smokinli…) (Sahne gerisinde bir afiş asılıdır. Afişte “geleneksel kötülük kongresine hoş geldiniz” yazılıdır. Salonda hemen ön sıralarda oyuncular bulunur. Nosam konuşmasının sonunda bunlarla diyaloga geçer.) -Pek kıymetli şirket çalışanları, sempatizanları!... Uluslar arası geleneksel kötülük kongresine hoş geldiniz. Herzaman olduğu gibi bu seneki kongremizde de ilk olarak geçen yüzyılın muhasebesini yapacağız.Kar ve zarar hesaplamasının ardından önümüzdeki yıllarla ilgili olarak ta hedeflerimizi tekrardan gözden geçireceğiz. Eksiklerimizi giderip belki yeni stratejiler belirleyeceğiz. Şimdi sen çok kazanan hep kazanan biri olmak istersen, dediklerimi, şirketin kurallarını harfiyen uygulayacaksın. Ama bu kadarını yapamam, bu beni aşar dersen baştan bilelim, senin yerini alacak çok kişi var, çık aramızdan. Öncelikli olarak dinleme hocaları, kır kalemleri, kağıtlarını yırt kitapların. Nasihate kulak tıka; daha ilk adımda yumuşatırlar adamın kalbini. Hep merhametsiz, hep acımasız olacaksın. Uyku yok bu yolda! Elin nette, gözün karda ve ekranda olacak, hep daha çok karda, hep kazanmakta. Yeter bu kadarı, olmayacak hayatında! Dedikodu, gıybet, iftira, gaflet, dalalet, ihanet azığındır unutma. Katık kılacaksın bencilliğine kibri. Hiç yetmeyecek sana hiçbirşey. Daha çoğunu, daha fazlasını, en fazlasını, en büyüğünü isteyeceksin! Kudurtacaksın ananı-babanı! Ocak söndürecek ilikleri kemikleri kurutacaksın. Voleyi vurdun mu uzaklaşacaksın! Döneceksin köşeleri! Düşeni görürsen bir tekme de sen basacaksın! Garibe acıma yok. Dolandırdığına üzülme yok. Ne bulursan satacaksın! Sattığını bir daha satacaksın. Sattıkca daha çok satacak, elde avuçta kimin nesi varsa alacaksın. Alacak ve satacaksın! Gerekirse gençliğini! Kutsalın olmayacak! Ayıp nedir, günah nedir bilmeyeceksin. Bugün bana yarın sana derler, es geç! Her metodu bileceksin. Kimine duygusal görünecek, kiminin hırsına yükleneceksin. Hep kazandırmayı, hemen kazandırmayı, lüks olan her şeyi vaad edeceksin. Hep vaad edeceksin. Havucu gösterip gösterip çekeceksin. Daha iyisini, en iyisini, en yükseğini, en pahalısını önereceksin. Dua isteyene dua, villa isteyene villa, daha güzel bir gelecek isteyene en güzel geleceği satacaksın. En büyük karı umuttan, vaadden kazanacaksın. Bizim yolumuzda kimse satmaktan daha önemli değildir. Şirketimizin tek ve biricik prensibi kardır. İnsanları ikiye ayıracaksın, alanlar ve satanlar. Sen hep satan olacaksın. Logomuz olan, şirket bayrağımız asılı olan her yer bizim vatanımızdır. Savaşta silah satıp, barışta sattığın silahları yok pahasına geri alıp, se92 mirmek isteyen açgözlü başka ülke liderlerine allayıp pullayıp yeniden satacaksın. her şeyi satacaksın. Umudu, ağaçların yeşilini, suyu, hatta havayı bile. Bu kadar da olur mu diyene aldırmayacaksın. Onun aklının almayacağı kadarını yapacaksın. Bu şirketin bayrağını her yere dikmek için, herkesin her şeyini elinden almaya bakacaksın.En çokta çocukları aldatacaksın. Müzikle, filmle, futbolla, teknolojiyle. Youtuberler yeni düzenin rahipleri olacaklar. Gördüğün, algıladığın, dokunduğun, düşlediğin her şey satılabilir. Gözyaşlarını satacaksın. Açgözlülüğü satacaksın. Her ulusun vatandaşı, her dinin keşişi olacaksın.İnsanlığı satacaksın! Söyleyin bakalım, var mısın yolumuzda yürümeye? (Salondaki oyunculardan biri ayağa kalkar.) OYUNCU 1: Dünya çocuklarının obez olması için gerekli çalışmaları itinayla sürdürüyorum efendim. Hamburgerler ve gazlı içeceklerle kimyalarını bozdum onların. Helal yeme alışkanlıklarını da köreltiyorum. Tıp sektörüne de gereken desteği veriyor, türlü hastalıklar türetiyorum. İlaç sanayimizde bu sene çok kar yaptı. NOSAM: Aferin, brawo…Durmak yok, iknaya,algıya, olguya devam! OYUNCU2: Silah sanayinde dünyanın her tarafında çıkardığımız savaşlarla karımıza kar katmaya devam ediyoruz. Dünya nüfusunu azaltmak yakın vadedeki hedeflerimiz arasında. Biyolojik silahlar şırıngaların ucunda. Yalnız bu Türkler çıkardığımız onca entrikaya rağmen hala “dirliğimiz birlikten geçer” diyerek oyunumuza gelmiyorlar. NOSAM: Onların kadınlarını ve kitaplarını bozun demedim mi ben size? Tarihlerini unutturun, küfrettirin atalarına. Daha çok özgürlük deyin, medeniyet deyin. Sahte hocalar salın ekranlara. Yeni oyuncaklar bulun. Eğitim diyerek cahil bırakın. Ezberci kılın. Kompleksli yapın. Tv lere mahkum edin. Dizilerle saldırın, programlarla… Yılmak yok, provakasyona devam! OYUNCU 3: Aileleri yıkarak sokak çocuklarının sayısını artırıyorum. Gayrı meşru ilişkileri teşvik ediyorum. Tütünü, alkolü, uyuşturucuyu normalleştiriyorum. Terör artık çocuklarla sokaklarda. NOSAM: Aferin! Kaosa devam! OYUNCU 4: Efendim, yalnız son zamanlarda başımıza bir Teknofest kuşağı çıktı. Bağımsız Türkiye, yeniden büyük Türkiye deyip duruyor bu bacaksız. NOSAM: Bana Teknofest demeyin. O bacaksıza ne yapacağımı iyi biliyorum. Onu bana bırakın. Er ya da geç icabına bakacağım ben onun! Neyse biz işimize bakalım. Bu yılın kongresinin siz değerli iştirakçilerimize birde sürprizi olacak. Bu sürprizle bu sene karımıza kar katacağız. …ve karşınızda binbir emekle, binbir zahmetle ürettiğimiz modern teknolojinin son mucizesi…. …ve karşınızda…Etnik klon! Klon 666! (Sahneye 15 yaşlarında robotumsu tavırları olan bir çocuk gelir. Sahnenin ortasında durur. Seyirciyi selamlar.) Gerekli programlama çalışmaları başarıyla test edilmiştir. Uzaktan kumandası ile bir komutla bu klonu istediğimiz şekilde yönlendirebiliriz. Bu klonun bir özelliği asla bir sahibi olmayacaktır. Sokakların klonudur bu, sokaklar için üretilmiştir. Bu klonun tekbir sahibi vardır, o da şirket! Bakın şu düğmesine bastığınızda kolbastı yapar… Şu düğme ile Molotof kokteyli atar. Kan davası güder, berdel yapar… (Kürtçe bağımsızlık diye bağırır klon.) Kırmızı ışıkta araba sildirir, bir uzvunu kopararak dilendirebilirsiniz de. Uyuşturucu sattırır, kiralık katil bile yapabilirsiniz. Bu hizmetlerin karşılığında yapacağınız işe bağlı olarak elde ettiğiniz karın % 40 ını talep etmektedir şirket. Hor kullanımlardan şirketimiz mesul olmayıp zarardan siz sorumlusunuz. Evet kongre sonunda siparişleriniz için görevli arkadaşlara form doldurmayı unutmayınız. Ürünlerimiz stoklarla sınırlı olup acele etmenizde fayda mülahaza etmekteyim. Önümüzdeki uluslar arası kötülük kongresinde görüşmek üzere kötü kalın, Şeytanaısmarladık diyorum. Ayrıca Sertifikalı, fiyakalı yeni modellerimiz teşhir salonumuzdadır. DIŞ SES: EY MODERN İNSAN! Amerika güdümlü topraklarda, iblisin laboratuarında, el değmeden en modern tesislerde son model tekniklerle üretilmiştir. Kullanım süresi cehennemin dibine kadardır. Amblajı betondan, naylondan ve sentetik mamüllerdendir. Bozuk ambalajlı ürünleri geri dönüşüm ünitelerimize iletiniz. İnsaf, vicdan, ahlak, şeref, haysiyet, onur gibi duygulardan arındırılmıştır.Çağdaş ortamlarda muhafaza ediniz. Manevi ortamlardan uzak tutunuz. Günlük bakımlarını ihmal etmeyiniz; tv. gazete, film, facebok,twetter gibi yöntemlerle şarz ediniz. Şarkılarla, markılarla, kitlesel eğlence merkezlerinde oyalayınız. Hertürlü duygusal ve mantıki manyetik alan ürünlerimize zarar verebilir. Kullanmadan önce prıopektüsünü okuyunuz. Memnun olmadığınız ürünlerimizi Allah’a havale ediniz. Demokratik platformlarda yıllık bakımını yapınız. Ürünümüzün ortalama kullanım süresi 70 yıldır. Bir erkek ile bir dişiyi rayiç alışkanlık ortamında bir araya getirdiğinizde ürün çoğalması sağlanacaktır. Medeniyet beşiğinde sallayınız bebek ürünleri...Yetişkin ürünlerimize ait özellikleri okul denilen servis sağlayıcılarımızda küçük ürünlerimize programlatınız. Samimiyetsiz, içten pazarlıklı, her türlü günaha meyilli, güvensiz, saygısız, sevgisiz, menfaatçi, bencil olan ürünlerimiz şehir ortamları için mükemmeldir. Gayri safi milli hasılada, kişi başı tüketimi maximum düzeyde gözeten “vatandaş kimlikli” tescilli marka, oyunu kullanan, vergisini veren, iteatkar olan ürünlerimizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sağcı ve solcu olarak iki ayrı çeşidimiz mevcuttur. Fikirsiz ve kişiliksiz yeni modellerimiz kitlesel üretime tabiidir. Londra, paris, roma, moskova, newyork, tel aviv, vatikan gibi modellerimiz bulunmaktadır. Üçüncü dünya ülkelerindeki modellerimiz batı ülkelerindeki asılları gibi özelliklere sahip original emitasyonlardır. Dünyadaki en sağlam örnekler T.C.KMLST serisidir. Koleksiyonerlerin gözbebeği muhafazakar ve kemalist modeller özel üretimdir.Milli hislerinden arındırılmış, şovenizm ve dogmatizm eksenlidir. İnsani değer adı altında fabrikamızın ayarları esas alınmıştır. Polemik ve hurafe inançlarla besleyiniz. Dedikodu, gıybet, iftira gibi gıdalarını ihmal etmeyiniz. Fitne çıkarmaya bayılır, kaos ortamlarında bulundurunuz. Genç modellerini anarşi çıkarmada kullanabilirsiniz. Gezi parkında test edebilirsiniz. Paralel programlamaya müsaittirler. Sloganlar başlama komutlarıdır. Lider modellerimiz özeldir. Ancak fabrikamızın bilgisi dahilinde belirli alanlarda kullanılabilir. Modellerimizin kullanım hatalarından dolayı müessesemiz sorumlu değildir. ANLATICI 1: Dil bedenden bağımsız, beyne yerleştirilmiş böcek sorular, beyinleri kemirmekte... taştan kalpler berbat ritmlerle atmakta! işkembe, doymaz hisler içinde... salgının her türlüsü yani, sahibini kuşatmakta boğmakta! ... Sen modern insan, yepyeni bir yaratık! acımasız! vahşi! ve hatta aşağılık! ... lütfen beni çağdaşlardan uzak tutunuz. NOSAM: Özel not, dip not: Yeni formatlama için rte bilişim servisinde dönüşüm programı uygulaması yapılmaktadır. Çocuklarınızı uzak tutunuz. (Işık söner.) KORO: (Oyunculardan bir grupla rap şarkı okunacaktır. RAP RAP, MC DONALDS OUT İN DONALD TRAMP! Anlamsız ve cüretkar şu insan kocaman bir yalnız… Aden’den beri havasız… umudu yıldız falı imdadına koşar reçeteli antidepresan tut sende elinden koşubandı, Bodrumlarda saadet aile boyu yetiş ya botoks hepi topu iki sutun dört satır vefat ilanı e nereye e bilmem öyle işte atalarından miras sanki silikon vadisi you are wellcome böl-parçala-yönet! komşuda pişen bize düşmediğinden beri bu işte bir yalnızlık var modern dogmalar yalancı dolmalardan daha lezzetli ucuz bir sos kepaze bir tabakta temcit pilavına katık her on yılda önümüze konup kalkmakta konup kalkmakta sallasana salla dökülecek ceplerimizden karanlık adresler en temiz en steril ihanetler gülümsemekte model model protezler, kulaklarını kapa günah bulaşmamış çocuk çığlıklarına kahkahalar kafiye yama yama kalbine kalbine Aboneyim abone!.. İlmek ilmek! naylonlaşmış çiçekler, yürekler… betondan cumartesi geceleri, parfümlenmiş cenazeler, ılık ılık davetler var mısın yok musun? İhalede gözlerin hıdırellez bakıyor ardından hayır, hızır burdan hiç geçmedi hiç de geçmeyecek e nereye belediyeye…ye ye ye, öyle işte ecdada sitem enter e bas; saldır-öldür-yoket! elektrik çarpan bir şey, nükleerli belki, birazda Karadeniz sahili… şok eden üçüncü sayfa haberleri netameli her sabah kapıda kapıcının bıraktığı ekmeğin gramajı ve kapı çelik kapı korku dağları sarmış şehirde güvenlikli siteler güvenliksiz ilişkiler gerillaysa dağda papuçları o gün bugün pek kan lı seyret beni vebcamden korkuyorum üç boyutlu gerçekten Facebooktasın sülbün sallantıda idrakte problem kapat gözlerini yavaş yavaş gayya sallan yuvarlan eskiden dünyaydı bir yuvarlak olan figürsüz fütürsuz köşesiz herşer! kalleş bir rotanın dümen suyunda meydanlarda arap rüzgarı Twitle beni ha babam de babam karamba karambita Kurtlar vadisinde dansın ya da kıvırmanın türlüsü biz enseyi kararttıkça aksansız bir dilsizlik beynelmilel lisanı zalimin rezidanslarda, şimdilerde seyrelt bıyıklarını büyüt gardrobunu mukaddesatçı ol sus işte sustukça Jeep in ne marka hepimizin adı okunuyor sırat cetvelinde sırayla olacak o kadar! bu çarşı kime karşı eski açık uyuma şike ama kime e nereye e bilmem öyle işte baltacıdan devraldık, yanmazdır kefenlerimiz. Can you speak illaki messenger numaralar çoğaldı 0 bilmem kaç ip üstünde yürüyen cambaz demode fritöz ve mikrodalga fırın aşımız pizza kalbimizi kavuruyor maximum ayarda alışveriş sepetinde matik matik torbaların yanında hazır çorba hamburger ve cola kanatlı pedler çocuk mamalarıyla aynı rafta yani baba katiliyle baban bir safta her şeyimiz taklit ve de çakma hişt baksana bana survivor adalarında da o var yaşasın şirket Öyle bir geçer zaman ki, otobüs durağı deniz kenarı ormanlık alan iffetin yatak odası zenci marka saatler sevdalar çakma el çabukluğu marifetin tınısı kini nefreti hırsı sattılar satılacak ne varsa her yol roma her yer piyasa ayağımızda top aklımız pop burnumuzda halka sıçratıkça sıçradı sıçrayacağı kadar necaset e nereye e bilmem öyle işte yok böyle dans help help; memleket festival unutma derin bir nefes al gelecek yok, geçmiş acı hatıra… aldanma!.. Kobay ve klon aynı kundakta! (BAŞKA ANLATICILAR) 1 ANLATICI Tarih bazımızı yazdı bazımızı yazmadı. Talih bazımıza güldü bazımıza gülmedi. 2 ANLATICI Hayat bazımıza acı patlıcan suyu? Benim ki can! Memat meselesi oldu soluk almak! Anne acıktım ve üşüdüm! 3 ANLATICI (gelerek) Memati bazımızı vurdu bazımızı vuracak, Alem dar geldi bu korku niye? 1 ANLATICI Ne o zaman ortak yanımız? Ya da nedir bizi bir araya getiren; düğünde, cenazede, camide, mektepte, otobüste, şarkılarda filan..Öyleyse birbirimizi öldürmek niye? 2 ANLATICI Asansörde niye kuşkuyla bakıyoruz birbirimize? Kadın erkek fark etmez, niçin potansiyel sapık ya da katiliz birbirimizin gözünde? Bu güvensizlik niye? Ne oldu bize? 3 ANLATICI One minute! One minute!.. Dağdaki in artık ovaya! Yoksa biz geliriz oraya! 1 ANLATICI Durum biraz karışık anlayacağınız.. Boğazımıza kadar pisliğe batmış olsak da, görmezden geliriz, hala kuyruk dik! Umut var ısrarla yarınlara! 3 ANLATICI Güzel hikayedir… 2 ANLATICI Hangi hikaye? 3 ANLATICI Kuyruğu dik tutma meselesi.. 1 ANLATICI E anlat bari de bilelim. 3 ANLATICI Hikaye malum aslında. Açlık sınırındayken ormanlar kralı aslan, düşer bir farenin peşine.. En azından ağzımız tatlansın diyerek.. Fare önde, aslan arkada.. Fare can, aslan arasıcak derdinde.. Can havliyle bir köşeyi dönünce bizim bahtsız bedevi fare, derenin kenarında boylu boyunca uzanmış güneşlenen bir malakla kafa kafaya gelir.. 2 ANLATICI Hikaye şenleniyor gibi.. Aslan, fare, ordövr arasıcak derken bir de malak. 3 ANLATICI Bundan sonrası hazin.. Yardım dilenir malaktan bizim fare.. 1 ANLATICI Malaktan? 3 ANLATICI Can boğaza geldi mi, ha malak ha mabadı dört kanat özel kalem müdürü.. fark eder mi? 2 ANLATICI Özel kalemlerin mabadları dört kanat mı? 3 ANLATICI Kalemine bağlı.. Kimi standart iki kanatla başlar öyle koyar noktayı. Kimi palazlanır, dörde çıkar kanatların sayısı.. 2 ANLATICI Başka belirtileri var mı kanatları dörtleyenlerin? 3 ANLATICI Olmaz mı? Bıyıklar incelir, sakallar iyice bir seyrelir, göbek çıkar kaçak balkon misali, ibadette ve ihalede sınır tanınmaz.. Bir yanda Allah korkusu, bir yanda manita bir içim su.. 1 ANLATICI Dallandırmayın hikayeyi.. Daha işin başındayız.. Sen fareye, malağa dön! 3 ANLATICI Hay hay.. Dedik ya, aslandan kaçan fare can havliyle yanlar malağa.. Kurtar beni baba diye inleyerekten.. 2 ANLATICI Ben bu sözü hatırlıyorum! Ama benim hatırladığımda beni değil bizi diyorduk. 3 ANLATICI Senin için fesat.. Kurtardı mı bari baba sizi? 2 ANLATICI Kaç kere denedikse de babaları, niyeyse olmadı.. Hep sonunda biz babayı …… uğurladık! 1 ANLATICI Açıyorum artık perdeyi.. Oyuncular sabırsızlanıyor.. 3 ANLATICI Tamam bitiriyorum hikayeyi.. Fareye acıyan malak, lök diye yapar ortalık yere şeyini. Sonra da atla der içine, fareye. Buna mı der fare. Soru sorma da atla der, malak. Aslan köşeyi dönünce malağa güvenir. Atlar fare malağın lökünün içine. Tamamen gömülür, kaybolur. Nasıl olursa kuyruğu dışarıda unutur. Aslan sorar malağa, buradan bir fare geçti mi diye.. Görmedim der malak, güneşleniyorum gördüğün gibi işte. Geçip gidecekken ormanlar kralı, gözü malak pisliğinin dışında dimdik duran kuyruğa ilişir. Dişleriyle kıstırır kuyruğu çekip çıkarır fareyi. Sonra doğru dereye.. Birkaç kez batırır fareyi dereye, lökten temizler. Sonra tek hamlede atar ağzına, iş biter.. 1 ANLATICI İyi güzel de kıssadan hisse nerde? 3 ANLATICI Kıssadan hisse üç tane… Bir; seni boğazına kadar pisliğe batıran herkes düşmanın değildir. İki; seni pislikten çekip çıkarıp temizleyen herkes de dostun değildir.. 2 ANLATICI Harika doğrusu.. Da, üçüncüyü çok merak ettim.. 3 ANLATICI Zaten esas hisse orda.. 2 ANLATICI Yani? 3 ANLATICI Yanisi şu, eğer burnuna kadar löke pisliğe batmışsan kuyruğu dik tutmanın alemi yoktur!... 1 ANLATICI Vay be!.. Güzelmiş hakikaten.. E, bize düşen pay ne? 3 ANLATICI Ben ortaya anlattım. Neresini beğendiyseniz orasını alın!.. 2 ANLATICI Haydaaa!. 3 ANLATICI Şimdi sıra geldi malakları, aslanları ve burnuna kadar pisliğe batıp kuyruğu dik tuttuklarını sananları göstermeye taklit sahnesinde…. Ha bir de dip not meraklısına.. Hikaye mesneviden.. Taklitler bizden!.. 1 ANLATICI Global dünyanın kapağını kaldıralım bakalım.. Yalnız dikkat edin bu oyunda her şey satılıktır. Marka değeriniz varsa fiatınız parlaktır. Ben satılacak insan mıyım demeyin.. İnanın bu çivisi çıkmış dünyada her şeyin bir fiatı vardır! 2 ANLATICI Onüç yaşında bir çocuğun Hero laşma serüvenidir anlatacaklarımız. Annesi Kürt babası çerkes Türk oğlu Türk’ün hikayesidir. Herotürk’ün! 1 ANLATICI Al gözüm seyreyle! 2 ANLATICI Al gözüm seyreyle! (Karanlık) OZAN (Kendi kadınlarına kıyan toplumlar, kendi kadınlarını baştacı yapan, toplumların yetiştirdiği, çocukların kölesi olurlar! ) Tazesi kalmadı kartlaştı herşey Bir delikli kuruşa gitti dünya Yazıldı ve çizildi parlak kağıtlara Geleceği satanlar boy boy ekranlarda 3D tiridine bandım güzel günler göreceğim HD kalitesinde Ya tek başına öleceğim Ya da kervana katılacağım bende Tüneldeki şaşkın Karşıdaki ışık treninse yandın Elektronik öyküler Anlatılan sensen cidden yandın! PERDE KLON 666 Adam: -“Hanım şimdi çıktım işten. Markete uğrayacağım. Bir şey ister misin? Trafik ana baba günü. Biraz gecikebilirim. Oğlan okuldan henüz gelmedi değil mi? Hazırlıklar tamam mı? Tamam canım, öpüyorum. Görüşürüz hoşçakal.” Adam bir markete girer. Tabelada “ Şirket Market” yazmaktadır. Hemen altında da bir slogan gibi, “vakit nakittir” yazmaktadır. Markette değişik bölümler yazmaktadır. Şirket bank, şirket elektronik, şirket gıda, şirket temizlik ürünleri. Önce şirket bank’a uğrar. Selamlaşır. Adam: - İyi günler. Hesabıma 1 ay yatırmak istiyorum. Afedersiniz bir de hesabıma bakabilir misiniz? Ne kadar hesabım birikmiş? Bankacı: Hoş geldiniz. Kimlik bilgileriniz için kafanızı uzatır mısınız efendim. (Hemen yandaki bir manken kafasını adamın kafasına dayar mankenin gözlerindeki ışıklar yanar.) - Efendim, bir bakalım kontrol edelim. Evet kimliğiniz doğrulandı. Şimdi yatırmak istediğiniz 1 ayınızı alayım. - Adam kafasını uzatır. Bankacı adamın kafasına kafasını dayar. İşlem tamam. Efendim ömrünüzden aldığım bu bir ayla hesabınızda ki Nosam dolar hesabınız tam 73.500 olmuştur. Ayrıca eşinizin hesabı üzerinden çektiğiniz krediye mahsuben daha önceden ödenmemiş 2 taksit ömür hesabınız kalmıştır. Eşinizle aynı anda bankamıza gelmeniz gerekmektedir. Bir ay daha gecikecek olursa bütün hesabınızın bloke olacağını üzüntüyle bildiririm. Adam: Rica etsem toplam ömür hesabıma da bakar mısınız? Bankacı: Manken kafayı tekrar adamın kafasına dayar. Mankende ışık yanar söner. Beyefendi, şu an için tam 73 yaşında gözüküyorsunuz. Harcama hareketliliğiniz normal. Ömür transfer hesabınız 100’e gelmeden kredilite notunuz şirket bank tarafından risk taşımaktadır. Şu an için yatırdığınız 1 aylık ömür miktarı bugünkü kurla ancak 100 Nosam dolarına tekamül etmektedir. Adam, teşekkür eder. Bankadan ayrılacakken bir arkadaşıyla karşılaşır. Adam 2: Vay dostum ne haber? Adam: Sağolasın iyiyim. Sen nasılsın? İş güç, çoluk, çocuk, klon mlon nasıllar? Adam 2: Hayırdır ne işin var bankada? Seni gidi kirli çıkı seni. Vakit mi çektin nakit mi? Adam: Yok be! Nerede bizde o para. Memur adamda para mı olur? Mutad işler canım. Adam 2: Ne dersin şu son olaylara. Şirket açıklama yapmış. Adam: Yoo? Nedir vaziyet? - Şirketin açıklamasına göre yine insan grupları 3 türlü devam edecekmiş. Ancak C grubu insan ömürlerine % 10 zam yapılmış. Adam: Desene 40 yılı 44 yıla çıkardılar. - Ya sorun B grupları 60 yaş sınırında kalacakmış. A grubunda yine limit yok. B grubu gayretkeşleri A olabilmek için yine KPSS sınavlarına devam edecekler. Bu arada senin yaş ne oldu. Adam: 73 Adam 2: Vay sen sınırı aşmışsın. 73 ha. Ben 58’deyim. Kaldı 2 senem. Sınavları aşamazdım e artık helvamı yemeye beklerim. (hahahhaha) - Ya ayıp olmasın. Üzerimde nakit yok. Bende bankadan çekecektim. Varsa bir 3 saat ömür hesabından aktarsana bana. Hesabımda bozukluk kalmamış. Şimdi bankaya gün, hafta, ay hesabımı da bozdurmayayım. Adam: Aceleci davranarak. Estağfirullah, lafı mı olur? Kafasını diğer adamın kafasına dayar. Adam2: Eyvallah dostum. Aslında şirket parayı kaldırmakla iyi etti. E vakit nakitse bizde ödemelerimizi vakitle öderiz değil mi? İnce iş. Arkadaş bu şirketin kafası iyi çalışıyor. Adam: Kusura bakma işim acele gitmeliyim. Daha alış veriş yapacağım. Görüşmek üzere hoşça kal. - Adam market içindeki elektroniğe girer. Elindeki listeyi tezgahtara uzatır. Şurada yazılı olanları paket yapar mısınız lütfen? Tezgahtar, paketi uzatır. Adam: Teşekkürler, borcum ne kadar? Tezgahtar: 6 saat 45 saniye efendim. Adam, kafasını uzatır. Tezgahtar kafasını uzatır. Tokuştururlar. - Tezgahtar: Başka bir arzunuz var mı efendim. Adam: Teşekkürler. Tezgahtar: Yine bekleriz, iyi günler dileriz. Adam yandaki şirket gıdaya uğrar. - Tezgahtar 2: Güler yüzle karşılar adamı. Efendim hoş geldiniz. Nasılsınız? Yeni kapsüllerimiz geldi efendim denemek ister misiniz? - Adam bir liste uzatır. - Tezgahtar listeyi hazırlar. Bir file içinde adama uzatır. Adam: Hesabımız ne kadar oldu? Geçen aydan da borcum olacaktı. Malum bugün maaşımı aldım. Onu da kapatalım. - Tezgahtar: Efendim, bir bakayım. Eskisiyle birlikte toplam 3 gün 19 saat 55 saniye. Fiş, fatura ister misiniz? Adam: Yok gerek yok. Buyurun hesabı alın, der kafasını uzatır. Tezgahtarda kafasını uzatır. Tokuşurlar. - Tezgahtar: Beyefendi hay Allah kartınız boş gözüküyor. - Adam: Nasıl olur? Tam 73 yıl ömrüm var. Durun bir bakayım. Yine arıza yaptı herhalde der. Kendi kafasına bir iki tokat atar. Şimdi tekrar deneyelim lütfen. Aynı hareketi yinelerler. Tezgahtar: Evet efendim. Hesap tamam. Model eskimiş demek ki? Bir servise gösterseniz iyi olur. Adam: Haklısınız, servise gitmeliyim. Yalnız randevu saatleri o kadar dolu ki… Bize sıra gelinceye kadar ömrüm biter diye korkuyorum. Tezgahtar: Çok şakacısınız. Yengeye selamlar. Klonu benim için öpün efendim, iyi günler. - Adam yandaki tezgaha, şirket temizlik ürünlerine girer. Adam: İyi günler. Günah çıkartıcı alacaktım. Yeni ürün gelecek demiştiniz. Geldi mi? Tezgahtar 3: Evet efendim. Hem de promosyonlu geldi. Yanında da pişmanlık tozuyla birlikte. Adam: Güzel, iki tane sarar mısınız lütfen? Biri eşim için olacak. Ha bir de servise ya da doktora görünmedim ama kafa kartım tıkanıklık yapıyor ara sıra. Onu açacak bir şey önerir misiniz? Tezgahtar: Efendim eğilin bir bakayım der, adamın kafasını karıştırır. Efendim, kepek yapmış. Ondandır. Bakın şu yeni gelen şampuanı tavsiye ederim. Adam: Teşekkür ederim. Toplam borcum ne kadar tuttu? - Tezgahtar: Toplayayım efendim. Evet, toplam 4,5 saat. Adam tezgahtarla kafasını tokuştururlar. - Adam paketleri alır, tezgahtar 3’le vedalaşır. Adam: Evet alışveriş faslı da bittiğine göre eve gidebilirim artık. Ömrümden ömür verdiğim bugünü de kapattık artık. SAHNE Bir ev dekoru. Anne-baba evdeler. Evde telaşeli bir ortam söz konusudur. Baba: En sevdiği yemeği yaptın mı canım? Anne: Evet canım! Baba: Pastanın mumları hazır mı? Anne: Evet canım! Baba: Birazdan okuldan gelir, hediye paketleri yerinde mi? Anne: Evet canım! Baba: Tv’yi açsanda, bugün uluslararası kötülük kongresinin açılışı vardı, canlı yayınlanacaktı izlesek diyorum. Anne: Hayatım bir saat önce bitti tören. Sen işten geldiğinde çoktan bitmişti. Belgesel başladı Tv’de bende kapattım. Baba Tv’yi açar. Tv’den Ses: Yıllar süren nükleer ve kimyasal savaşlar neticesinde nesli tükenen hayvanların arasında dikkati çeken kedi ve köpek diye isimlendirilen hayvanlarda bulunmaktadır. Şirketin gündeme aldığı “klon” mucizesi insalardaki kedi-köpek sevgisinin boşluğunu da doldurmuştur. Klonlar sayesinde hem evlat hem de ev hayvanına olan sevgi boşluğu şirketin sağladığı imkanlarla giderilmiştir. Sayın izleyiciler evinde klon barındıranlar lütfen yıllık klon vergilerini ödeme merkezlerine yapmayı unutmayınız. Programımız burada sona ermektedir. Yayınımıza şimdi ‘Öyle bir geçer zaman’ isimli dizinin 15448. bölümüyle devam ediyoruz. Bakalım Ali kaptan Cemileyle tekrar bir araya gelecek mi? Küçük Osman bedelliden istifade edebilecek mi? Soner ve Aylin kavuşacak, Carolin aslında ölmemiş Ekber’le hesaplaşabilecek mi? Bütün bu soruların cevaplarını merak ediyorsanız bizden ayrılmayın! Baba: Hay Allah! Belgeselde bitti. Neyse diziyi internetten izlerim nasılsa. Tv’yi kapatayım bari. O sırada kapı çalar. Anne açmak için kapıya yönelir. İçeri klon 666 girer. Robotumsu tavırları vardır. Üzerini çıkartır. Çantasını bırakır. Klon 666: Selam anne! Selam baba! Anne: Hoş geldin oğlum. Yok mu anneye bir öpücük? Çocuk anneyi yanağından soğuk bir ifadeyle öper. Klon 666: Mucuk! Baba: Bana yok mu? (Çocuk babaya soğukça sarılır.) Gel bakalım, gel otur şöyle yanıma. Yemek hazırlanana kadar baba oğul konuşalım biraz. Eee söyle bakalım dersler nasıl gidiyor? (Anne sofrayı hazırlamaktadır. Tabaklar servis edilir. Tencere yerine kavanozlar konulur sofraya.) Klon 666: Derslerim çok iyi baba. Yarın matematikten sınavım var. Programlanmalıyım. Baba oğlunun başına elini atar. Baba: Eğil bakayım, harddisk’in ne konumda bir bakayım. Ensesine bakar. Hay Allah! Belleğin dolmak üzere. Bazı şeyleri çöpe boşaltmak lazım. Eşine seslenir. Hanım, 666’daki geçen yıla ait bir kısım hatıraları sileyim mi? Oğlanın kafası iyice dolmuş. Hem onları ayrıca yedeklemiştik zaten. Anne: Dikkat et komple resetleme de çocuğu? Biliyorsun servisler bu ara çok yoğun. Çocuğun da sınav haftası. İdare ederse haftaya bırak. Ben hallederim bir ara. Aslında yıllık format zamanı da gelmişti. Baba: Bu ara bütün eşyalarda nükleer serpintiden dolayı bir sıkıntı var. Aracımın da hibrit ayarları bozuldu. Gelirken servise bıraktım. Eve de metrobüsle döndüm. Yıl sonuna kadar da Beylikdüzünden Silivriye kadar yeni hat yapılacakmış. Trafik ana-baba günü anlayacağın. Başkan yine tatilde. İstanbul’la kim ilgilenecek belli değil. Anne: Eveeeet yemekler hazır. Buyurun sofraya. Kusura bakmayın, zeytinyağlı dolma kapsülü kalmamış. Sipariş vermiştim, ancak önümüzdeki ay gelir dediler. Evet nasıl beğendinizmi menüyü? Şu kuzu dolması kapsülü, yeşil olan ıspanaklı yumurta. Bir de içli pilav kapsülümüz var. Tabiî ki yemeğin sonunda da klonumuza bir sürprizimiz olacak değil mi babası? Klon 666: Nedir? Nedir? Sürprizi öğrenmek istiyorum. Söyle anne, hemen söyle! Ok. Tamam! Baba: Aaaa! Olmaz oğlum! Annen sürpriz dedi. Israr etme. Klon 666: Peki baba! Anladım ok. tamam. Baba: Aferin oğluma. Anne: Amanda üzmezmiş annesini babasını biricik oğulları. Geçen Tv’de bir belgeselde izledim. Eskinin insanları; Domates, biber, patlıcan gibi bir kısım sebzeler varmış, o zamanlar yeryüzünde, onlardan yemekler yaparlarmış. Baba: Çok geriymiş canım insanlık o zaman? Böğk nasıl yerlermiş o garip şeyleri. Bulmacalarda çıkıyor bazen eskinin yemek isimleri. Kuru fasülye, pırasa… en komiği de kapuska! Çok gülüyorum eskinin o yemeklerine. Hımm nefis şu kapsüllere, şu tabletlere baksana! Nefis! Hay Allah şu kuzu kapsülünden bir tane daha mı alsam ne? Şişkinlik yapar diye de korkuyorum yaa… Anne: Bey, geçenlerde müzede gördüm, bu bizim kapsüllerin geçmiş zamanlardaki geçiş aşamasındaki hallerini. Hamburger mi ne diyorlarmış. Başarılı bir uygulama değilmiş o zamanlar. Tüketildikleri toplumlarda fast food denilen o gıdalar insanların metabolizmalarını bozuyor, hastalanmalarına sebep oluyormuş.Obez miş hastalıklarının adı. Baba: Öyle deme hanım bir duyan olur. Şirketin önemli gelir kaynaklarından birini oluşturuyordu fast food zincirleri. Teknolojimiz bu günlere geldiyse o gıdalar sayesindedir. İnsanlar yavaş yavaş yok olarak savaşlarında etkisiyle zaten kıt olan yeryüzü kaynakları biz yeni nesle ancak kalabildi. Şirket doğrusunu bilir. Yapay et sayesinde ne para kazandı şirket. Klon 666: İnsan hakları ne demek anne? Anne baba bu soru üzerine susakalırlar. Anne: Buda nereden çıktı şimdi Klon666? Klon666: Bugün sınıftaki insan çocuklar kendi aralarında konuşuyorlardı. Onlardan duydum. Anne: Ah güzel oğlum. Bırak sen şimdi bu işleri. Hem ben sana kaç kere dedim, insanlarla diyaloğa geçme diye. Hem insanlardan hem de sokak klonlarından uzak durmalısın! Baba: Yok yok! Bu iş o Türk denen veledin başının altından çıkmıştır. Bütün okul şikayetçi ondan. Şirkette alabildiğince rahatsız bu durumdan, ondan ve babasından. Naparsın ki babası üst düzey bir devlet yetkilisi. Klona tabi olmayan bürokratlardan. A sınıfı bile değiller. Bizim gibi B sınıfı olanların halinden de anlamazlar ki? Şu toplumun bu ayrılıkçılardan nedir çektiği ya rab? Anne: Aman bey! Girme hemen siyasete. Bugün önemli bir gün unutma. Yemeğiniz bittiyse sofradan kalkın. Baba oğul biraz sohbet edin, bende oğlumun sürprizini hazırlıyayım! Baba söylenmeye devam eder. Baba: Türkler arasında sınıf ayrımı yoktur deyip duruyorlar. Bir kısım Türkler kabullenmedi şirket yasalarını. Sanki biz Türk değilmişiz gibi. Baba oğul bir kenara geçer sohbete koyulurlar. Anne sofrayı kaldırmakla meşguldür. Klon 666: Baba aşk ne demek? Biz klonlar neden aşık olamıyoruz? Baba: Kem küm, efendim, şimdi, ben, hay Allah nasıl anlatayım sana bunu. Klon 666: Sevmek ne demek? - His ne demek? - Acı ne demek? - Mutluluk ne demek? - Biz klonların insanlardan farkı ne? Neden insan olamıyoruz? -Klonlar neden rüya görmezler? Neden hayallerimiz yoktur bizim? Baba: (Hiddetlenir) Klon6666666! Sen derslerinle ilgilenir misin lütfen? Elektriğini mi enerjini mi esirgiyoruz senden? Yıllık bakımını yapmıyor muyuz? En ufak arızanda servise götürmüyor muyuz? Bu sorularınla yeterince insanlaştın sen klon666! Nedir bu isyanın? Klon 666: Afedersin baba! Seni kızdırmak istemedim. Ama Türk dedi ki? Baba: Türk –Türk! Yeter! Bu ismi duymak istemiyorum. (duralar) Sen gel bakayım buraya. Çocuğun ensesine tekrar eğilir. Bakar, inceler. Sakın Türk denen o velet sana bir virüs yüklemiş olmasın? Baba anneye seslenir. Baba: Hanım, 666’ı formatlarken bir anti virüs programı da yükletsene lüzumsuz soruları engellemesi için. Çocuğun bütün düzeneği bozulmuş. Anne, bir büyük kavanoza konulmuş yanan mumlarla içeri girer. Anne-Baba: Happy birtday klon666 Anne elindekileri masaya bırakır. Kollarını açarak çocuğa sarılır. Anne: 17. doğum günün kutlu olsun canım oğlum. Klon 666: (donuk) Teşekkürler anne! Baba, tebrik eder çocuğu. Baba: Mutlu seneler oğlum!Duralar. Hüzünlenir, iç çeker. ‘Mutlu sene, sene, sen…’ oğlum. Anne: Yok mu anneye gülücük? Sarılırlar Yok mu anneye öpücük? Klon 666: Muckkk! Anne içeri koşar, hediye paketleriyle gelir. Paketin birini açar oğluna uzatır. Anne: Amanda annesi ne almış oğluna. Bak harici bir hard disk. Hem de okunmuşundan. Mahallenin imamına da okuttum ki Allah nazardan, kazadan, beladan korusun oğlumu. (Muska gibi takar oğlunun boynuna) Klon 666: Teşekkürler anne ok tamam. Baba: Ben de oğluma yeni bir güç kaynağı aldım. Artık geceleri bir saat geç yatabileceksin. Daha çok Tv seyredip, bilgisayarla oynayabileceksin. Şu küçük chip sayesinde de hafızana dünya klasiklerini yükleyebilirsin. Klon 666: Teşekkürler baba ok tamam. Bende siz değerli ailem için dans etmek istiyorum müsaadenizle… Ok! Tamam! Elektro dans gösterisi yapar. Anne- baba alkışlarla tebrik ederler çocuklarını. Anne: Yavrum benim, nasılda yakışıyor dans etmek. Babası oğlumuzu seneye klonlar arası yetenek sizsiniz yarışmasına katsak mı? Sözünü bitirmeden hüzünlenir. Anne kavanozdan kapsülleri çıkarır. Çatala takılı olarak hem babaya hem çocuğa yapmacık bir sevinçle uzatır. Anne: Nasıl, doğum günü pastanı beğendin mi? Baba: Hanım çok güzel olmuş, nereden aldın? Anne: Yok bu kez almadım! Kendi ellerimle yaptım. Masterşhefte görnüştüm tarifini. Baba: Ellerine sağlık benim hamaratlı karım. Molekülleri, proteinleri, karbon hidratları dağıtmışsındır sen şimdi. Mutfağın halini düşünemiyorum bile. Anne: Aşk olsun bey! İşten eve gelip bir de pasta yapıyoruz yaranamıyoruz. Baba: Şaka, şaka …Bi tanem! Klon 666: Ellerine sağlık anne ok tamam. Anne: Afiyet olsun güzel klonum benim. Klon 666: Anne biraz bilgisayarda oyun oynayabilir miyim? League of Legends,, Call Of Duty, Counter Strike GTA, Max Payne, Prince Of Persia, Crysis, FarCry oynayabilir miyim? Anne: Pedagoglar zararlı demiyor muydu bu oyunlara? Klon 666: Zararlı olsalar, hiç şirket bu oyunları üretir mi anne? Anne: Şirket ürettiyse sorun yok. Ama önce dersini bitirmelisin oğlum. Sonra oynarsın. Unutma en fazla bir saat. Sonra da doğru yatağa. Klon 666: Tamam anne ok anlaşıldı. Çocuk uzaklaşırken, Anne ders çalışmama yardımcı olur musun? Ok. Anne: Tamam canım, nerede cd’lerin senin? Yandaki dolaptan cd’leri karıştırır. Neydi yarınki matematik sınavının konusu? Klon 60: Pisagor bağlantısı anne ok. Anne cd’leri karıştırmaya devam eder. Anne: Üçgenler, prizmalar, denklemler, asal sayılar, doğal sayılar… nerde bu cd? Hah buldum. Çocuğu yanına çağırır. Anne: Gel oğlum buldum. Aç bakalım cd writer’ını. Flashbellekten mi baksak yoksa? Çocuk göbeğini açar, anne cd’yi yerleştirir. Bir süre duralarlar. Çocuk Pisagor bağlantısını anlatmaya başlar. Klon 666: Bir dik üçgende hipotenüsün uzunluğunun karesi, dik kenarların uzunluklarının kareleri toplamına eşittir. Bu bağıntıya (Pythagoras) Pisagor Bağıntısı denir. Hipotenüs 90 derecenin karşısındaki kenardır. Dik kenarlar ise 90 derecenin oluştuğu kenarlardır. Anne: Tamam canım şimdi bilgisayarının başına geçebilirsin. Çocuk masaya oturur, bilgisayarla oynamaya başlar. Anne, eşinin yanına gelir. Adam gazete okumaktadır. Anne: Hay Allah bugün çok yoruldum. Çok mutluyum ve de çok üzgünüm. Söylesene canım ne kadar kaldı geriye. Bu son doğum günüydü değil mi? Ne de çabuk geçiyor zaman? İlk günü hatırlıyorum da… Oğlumu ambalajında görevlilerin ilk teslim ettikleri günü…İlk ıngaa sını ancak programları yüklendiğinde duyabilmiştik…Soğuk bir İstanbul akşamında… Lisanssız hiçte bir program yükletmedik sonra yavrumuza… Kadın konuştukça adam başını sallamaktadır. Adam yüksek sesle gazeteyi okumaya başlar. Baba: Şirket yetkilileri yaptıkları açıklamada klonlar için yıllık vergilerin yılbaşından itibaren %10 artırıldığını söylediler. Ayrıca klon sahibi olmakta güçleşiyor. Artık klon sahibi olmak için toplam 170.000 Nosam Doları ödenecek. İlgili bankalar ödemede her türlü kolaylığı gösterecekler. Çiftler en fazla üç kez klon sahibi olabilecekler. Klonlar için kasko ve sigorta bedelleri de artırıldı. Hasarsızlık indirimlerinde de kısıtlamaya gidiliyor. Başkalarının klonları komşuları tarafından bakkala ekmek almaya dahi gönderilmeyecekler. Adam öfkelenir. Gazeteyi yere fırlatır. Baba: Bunlarda işin cılkını çıkarmışlar. Zam, zam, zam! Başka şey bilmez oldular. Şu makinelere dünyanın parasını ödüyoruz, onca risklerini üstleniyoruz… Bir parçada his programı ekleseler ya! Çuvallarca para ödediğimiz halde kullanım süreleri boyunca şöyle doya doya evladımız olarak sevemiyorum bile. Bağrıma basamıyorum. Nasılsın oğlum diyorum “iyiyim baba ok tamam” diyor. Sen nasılsın dediğini duymadım bir kez. Kadın sesini alçaltarak; Anne: Yavaş konuş bey, klon666+ duyacak. Adam hiddetlenir. Baba: Ne olur duyarsa? Üzülür mü? Ağlar mı? Benim kadar kahrolur mu yoksa? Uykularımı kaçar? Ürtiker mi olur? Egzama mı? Kahrından ülser mi olur? Kanser mi? Sen hiç hayatında depresyona girmiş klon gördün mü? Bütün dertleri ne? Ekran korucum kirlendi anne? Harddiskim sıkıştı? Kapsama alanı dışına bile çıkamıyorlar hayatları boyu. Aman sende, siz kadınlar olmasanız ne gereği var bu klonlara onu da anlamadım ya? İllaki annelik hissiymiş? Kadın hüzünlenir. Anne: Ama bey denkleştiremedik bir türlü on milyon Nosam dolarını bir araya. Bunun içinde A grubu elit insan olamadık. B grubuyuz ne yapalım. Ben istemiyor muyum sanki kendi çocuğumuzun olmasını! Biliyorsun B grubu insanlara doğurmak yasak. Hepimiz kısırlaştırıldık. Tabi bulursak on milyon Nosam dolarını o zaman durum başka. Bizde kendi çocuğumuzun sahibi olabiliriz. Hem şükredelim halimize bizde C grubu insanlardan olabilirdik. Onlara evlenmek bile yasak, görmüyor musun? Aşık olanlara, evlenmek isteyenlere büyük cezalar veriliyor. Halimize şükredelim bey!.. O sırada çocuk seslenir anne ve babasına; Klon666: Anne hastalandım ben. İşlemcim yoğunluktan aşırı ısındı. Soğumam lazım. Yatabilir miyim, uyku moduna geçebilirmiyim? Ok tamam. Anne telaşla çocuğun yanına koşturur. Anne: Bilgisayarla oynamayacak mısın? Daha zamanın var oğlum. Klon666: Hastayım anne, belkide voltajım düştü. Biraz dinlensem iyi olur. Hem sabah erken kalkacağım. Sınavım var. Anne sıkıntıyla çocuğu yatağa yatırır. (Yatak dikeydir.) Anne: Hay Allah, çocuk sınav stresinden ne hale geldi. O kadar söyledim öğretmenlerine, yüklenmeyin şu çocuklara diye. Neymiş efendim insan çocuklara örnek olsunlar diye ağırlaştırılmış programları. Onlar insan her türlü yükün altından kalkabilirler. Bunlar öyle mi? Zavallı yavrum benim. Çocuk yatağına uzanır. Kafasını önüne düşürür sabit kalır. Kadın çocuğun fişini çeker. Kocasının yanına gelir. Anne: Bey acaba diyorum servise haber versek mi? Bu saatte de nöbetçi servis nereden bulacağız ki, hay Allah? Baba: Biraz soğusun, belki geçer. Biraz daha anti virüs yükle olmazsa… Anne: Aman bey sen klon666’a duygusuz diyorsun ya sende ondan farksızsın yani. Hatırlasana; tam 17 yıl önce bugün siparişimiz teslim edilmişti bize. Çocuğumuz klon666’ımız. Adını bile sen koydun unuttun mu? İlk geldiğinde sende en az benim kadar mutlu değil miydin? Beraber büyütmedik mi onu? İnternetten bile fake programlar indirmeyip yasal kalsın, farklı olsun bizim klonumuz demedik mi? Bak şu dolaba yaşadığımız her anın görüntüsü şu cd’lerde değil mi? İlk baba deyişini hatırlamıyor musun? Baba: Hatırlamaz mıyım? Programı yüklerken Marlon Brando’nun baba filminin müziğiyle birlikte yüklemiştin de “baba” değil godfather demişti. Anne: Onu da kendin gibi BJK’li yapmadın mı? Beraber maçlara gittiğiniz o günleri unutmuş olamazsın! Baba: Atılan gollerde bile gol tamam, ok demesi çok içtendi. Kamufle olmuş, çarşıya karışmış bir fenerli gibiydi. Anne: Beraber gittiğiniz bayram namazları, Cuma namazları. Baba:Tabi canım Mr. Nosam ruh veremediği için bu varlıklara camide dua bile edemiyordu. Cennet de cehennem de bunlar için değil hanım. Kahroluyorum; klonumuzun görev süresi bittiğinde cenaze namazını bile kılamayacağız. Çocuk dediğin günah işler. Tevbe eder. Dilim varmıyor ama hayatımıza sokulan laboratuar kobayları gibiler. Tek söylediği Ettehiyyatüyü bile ancak kayıttan mahreçiyle okuyordu. Kadın ciddileşir. Anne: Bana baksana sen. Sen bu olamazsın. Biliyorum üzüntünden söylüyorsun bunları biliyorum ki onu sen de en az benim kadar seviyorsun. Adam hüzünlenir. Başını öne düşürür. O sırada çocuk garip hareketler yapmaya başlar. Klon666: Ok tamam okey anlaşıldı! Vakit geldi! gibi sesler çıkarır. Kadın telaşlanır. Çocuğa doğru gider. Anne: Sayıklıyor yavrucak. Adam telaşla karısına seslenir. Baba: Klon666’ın kullanma kılavuzu neredeydi? Sende telefon aç, en yakın servisi ara. Kadın raftan kalınca bir kitap çıkarır, adama uzatır. Kendiside telefon görüşmesi yapmaya başlar. Ses: Aradığınız hatta yönelik bütün müşteri temsilcilerimiz doludur. Beklemek istiyorsanız bir’e, beklemek istemiyorsanız iki’ye, biraz düşüneyim diyorsanız üç’e, şikayetleriniz için dört’e, siparişleriniz için beş’e, laf olsun diye aradım diyorsanız altı’ya, yediye de basmak istiyorum diyorsanız sekiz’e basınız. Konuşmalarınız kayıt altına alınacaktır. Kayıtları single yapıp remixleyip adresime gönderin diyorsanız dokuz’a, istemiyorsanız herhangi bir tuşa basınız. Basacak tuş kalmadı diyorsanız patlamayın birazdan ilgili müşteri temsilcine yönlendirileceksiniz. Anne: Alo iyi günler. Müşteri numaram TR 0000 4416 6133 3789… Evet Bekliyorum. -Evet hanımefendi. Biz adres değişikliği yaptık. Unutmuşuz bildirmeyi. Kent dönüşüm projesi çerçevesinde evimizi belediyeye teslim ettik. Yeni taşındık. Evet hanımefendi, deprem büyük felaket. Allah göstermesin.Yöneticiler kadar biz de suçluyuz bu konuda efendim. Başımıza gelince belalar…Akıllanmıyoruz efendim… Sizde mi taşındınız. Bakın acelem var. Söz daha sonra sizi yine ararım. Sohbet ederiz.Eşimde Tokatlı…Yok içinden değil… Evet klonumuz rahatsızlandı. Daha öncede rahatsızlık geçirmişti… Ama bu kez biraz sıkıntılı gibi. Yağına suyuna baktık. Kullanım süresinin bitmesine daha bir yıl var. Evet kasko primlerini hep zamanında yatırdık. Borcumuz yok. Tamam bekliyoruz, iyi akşamlar. Adam kullanma kılavuzunu okumaktadır. Baba: Klon nedir? Ne değildir? Hastalanır mı? Ne yapmalı? Görev süreleri? Servis durumu? Yedek parça? Servis ücreti? Şirket kuralları… Şirket tavsiyeleri… Ben bulamayacağım, sen bakar mısın? Kitabı karısına uzatır. Kadın şefkatle kocasının ellerini tutar. Anne: Canım biliyorum sen de en az benim kadar üzgünsün aslında. Bastırma duygularını… Ah siz erkekler yok musunuz, hep örtersiniz hislerinizi, bastırırsınız. Adam geveler… Baba: O bizim oğlumuz hanım! Ağlamaya başlar. Anne: Ağla canım ağla… Erkek dediğin ağlayanıdır. Sonra kitabı açar kadın okumaya başlar. …Klon… “Bundan yıllar önce azalan kıt yeryüzü kaynakları, artan savaşlar ve azalan dünya nüfusu gereği şirketimiz yönetim kurulu başkanı Mr. Nosam’ın talimatıyla klon çalışmalarına başlanıldı. Donör kobay olarak da X-Man adı verilen kimliği kamuoyundan itinayla gizli tutulan birinin DNA’ları kopyalandı. Çok pahalı olan bu sistemle bütün klonlar bu coğrafyada bu kişiden türediği için kendisine Biyolojik Adem’de denilmektedir. B grubu evli çiftler ancak klon sahibi olabilirler. Klonların ömürleri onsekiz yıl ile kısıtlı tutulmaktadır. Görev süresi biten klonlar üç saat içinde merkezimize bildirilmek durumundadır. Ruh transferi gerçekleştirilemediği için yiyip içme, gezip tozma, eğlenme gibi özellikleri olan klonların davranış şekilleri aileleri tarafından kendi inanç ve yaşam tarzlarınca şirketimizce belirlenmiş programlarla desteklenebilirler. Gerçek evlat hissine yakın klonlar için orijinal ürünleri tercih ediniz. Gerekli zamanlarda servis hizmetlerini aksatmayınız. Kopya programlardan sakınınız. Garantinin bozulmaması için kullanma kılavuzuna göre hareket ediniz. Kadın duralar. - Acaba diyorum klon rahatsızlandı ya, sakın biri gizlice fake programları yüklemiş olmasın. Adam karısını teskin eder. Baba: Yok canım nereden çıkardın? Kim gizlice müdahale edebilir ki klonumuza.Herkes gibi bizimki de. Facesinde, messangerinde, twitinde… Herkes gibi aynı filmleri izliyor aynı müzikleri dinliyor…Rock, metal, pop, rap hep aynı…Elini sürmez program dışı olaylara. Kim görmüş iki satır kitap okuduğunu…Bi mektup yazıp, günlük tuttuğunu?... Anne: Başka neden olabilir ki? Neden hastalanır bir klon? Baba: Ben Türk diyorum. Okuldaki çocuk. O bir virüs bulaştırmış olmalı. Millete yemin ettiriyormuş şu şekilde. Allah’ın verdiği ömür nimetinin her bir anını ailem için,ülkem için ve insanlık için en verimli şekilde değerlendirmeye; insanlara,hayvanlara,bitkilere, klonlara ve bütün tabiata karşı saygılı olacağıma, insanları dil,din,ırk gibi bir ayrımla ele almayacağıma, engelli insanlara karşı özürlü gibi yaklaşmayıp kendimi onların yerine koyacağıma, annemi, babamı, akrabalarımı ve dostlarımı üzmeyeceğime, gerçek kahramanlığın doğru, dürüst, çalışkan,fedakar,hoşgörülü olmakta olduğuna kani olarak; her zaman ve her yerde bir TÜRK olacağıma ANT İÇERİM. Anne: Sanmıyorum bey. Alma insan evladının günahını. Baba: Aslında o, bu, şu değil… hastalıkta değil. Klon 666’ın aramızdan ayrılmasına az kaldı. İçim kan ağlıyor. Önceki klon 34’üde pek sevmiştim ama bu… nasıl desem. Daha insan… daha evlat… üzüntüm bundandır. Anne: Eee Çin malı da değil ki klonumuz. Direk şirket malı. Kurallarına da uygun kullandık. Gözümüzden esirgedik. Aklım almıyor. Hiç böyle ciddi rahatsızlığı olmamıştı. Baba: Bu ara şehir şebekesinde problem vardı ondandır mı acaba? Ya da artan nükleer serpintiler? Servis gelsin olmazsa bir de regülatör taktıralım. Çocuk ara ara abuk sabuk hareketler yapmaktadır. Anne baba beraberce çocuğun yanına geçerler. Kapı çalar, iki görevli sedyeyle içeri girerler. Görevli 1:İyi akşamlar bizi servis gönderdi, şirketten. Arızalı bir klon varmış. Baba: Arızalı değil hasta, hasta. Anne: Şirket oldular adam olamadılar. Klon mlon o bizim evladımız. Makineden bahseder gibi arıza demeyin lütfen. Görevli 1: Afedersiniz, açılın efendim işimize bakalım. Klon666 ı bir makineye bağlarlar. - Göstergeler tamam Rem, Ekran özellikleri, Ön Bellek, Modem, Scanner,Bellek… Görevli 1: Yok yok her şey tamam. İyi de nesi var? Niye çalışmıyor bu? Görevli 2: Bay Z imalat yılı ne klonun? Görevli 1: Bir saniye bakıyorum. Eee sanırım seksen imalatı Adam kenara umutsuzca bırakır kendini. Görevli 2: Beyefendi sizin haberiniz yok mu? Bu modeller hep toplatıldı. 12 Eylül 1980 sonrası imal edilen bütün klonlarda fabrika hatası tespit edildi. İade etmeniz gerekiyordu.Tabi bir veli olarak sizde haklısınız. Kafanız da karışmıştır. Talep de yoğun olunca şirket hepsine yetişemedi. Bir dönem Milli görüş adı altında da tamir atölyeleri yetkisiz olarak kuruldu. Şirket kapatabildiğini kapattı onların. Şimdilerde onarım işlemini Kasımpaşa havası vererek yapıyor birileri. Şirket bu durumdan da rahatsız ama… Baba: Eeee ben bir tanıdık vardı ona götürdüm. Görevli 2: Yetkili servis miydi bari? Baba: Valla bilmiyorum. Ergenekon sokakta yeri vardı. Şimdi taşınmış, Silivri’ye yerleşmiş diyorlar. Yetkili miydi değil miydi bilmiyorum. Hem bu kadar ciddi soruna sebebiyet vereceğini de bilmiyordum. Bir de Okyanus ötesinden biri vardı, o bozmuş olmasın? Görevli 2: Anlaşıldı. Siz ürünü garanti kapsamı dışında da kullanmışsınız. Bunu da not almak zorundayım. Şirkete bildirmeliyim, sanırım bir daha klon sahibi olamayacaksınız. Haydi Z kapat makineyi. Yapabileceğimiz bir şey yok. Baksana anahtar vurulmuş buna yetkisiz olarak. Alet edavatlarını toparlarlar, çıkarken. Görevli 2: Beyefendi eğer klonunuz stop ederse unutmayın üç saat içinde şirketi arayınız. Makine geri dönüşüme gönderilecektir. Organlarını, böbreklerini, korneasını, karaciğerini bekleyen onlarca hasta var unutmayın. İyi akşamlar. Bir sessizlik olur. Klon gözlerini açar. Kafasını sağa sola çevirir. Klon666: Anne baba! Ok! Anne baba klona yaklaşır sarılırlar - Anne baba - Vakit tamam! Ok, anlaşıldı, tamam! Kafa yana düşer anne çığlığı basar Anne: YAVRUUUUUM!. *** OZAN: Anam anam oy! Ciğeri dağlandı oğulun Söküldü ilmek ilmek Başını okşadığın nerede şimdi Kirpiklerin ıslak kaldı anam Yanağımda dudağın izleri Merhamet senmişsin bilemedim El parçalar beni şimdi Ruhum niye yok Kim boşalttı içimi Kim sever kim okşar ki Anam hasretin alır beni Uykumda severdi ya babam Vara yoğa kızardı Yokum ya ben şimdi Vuslatı kime şimdi! *** PERDE: Laboratuar dekoru içerisinde iki ayrı kişi denek masasındadırlar. Biri Osmanlı kostümündeki biyolojik adem, diğeri pijamalı piknik modellemesinde türk tipidir. Ortada dr. olarak bilim adamı Çağdaş vardır. İki denek arasında koşuşturmaca içerisindedir. Yanına bir görevli gelir doktorun. Görevli:Efendim deneklerin hafıza aramasında biyolojik ademin dip hücrelerinden bir hatıra çıktı.Bir göz atmak ister misiniz? Dr. hışımla notu alır, okumaya başlar. Dr. Çağdaş: Ben ki Tanrı’nın izniyle tahta oturmuş Türk Bilge Kağan. Sözümü sonuna kadar dinle… Önce kardeşlerim, çocuklarım! Sonra bütün soyum. Milletim: Bu sözümü iyice işit, iyice dinle… Üstte mavi gök, altta kara yer yaratıldığında ikisi arasına insanoğlu yaratılmış. İnsanoğlu üstünde atalarım Bumin Kağan, istemi Kağan Hükümdar olmuş. Türk milletinin ilini tutmuş töresini düzenlemişler… Ordu yürütüp dört bir yandaki başlıya baş eğdirmiş dizliye diz çöktürmüş… Çin milleti ile komşu olmuşlar. Altını, gümüşü, ipekliyi sıkıntısızca veren Çinlinin sözü tatlı ipeklisi yumuşak imiş…Bunlarla uzak kavimleri kendisine yaklaştırır, sonra kötülük edermiş… Bilge kişiyi, yiğit kişiyi sevmez, yürütmezmiş…Türk milleti varlığa, tokluğa ve rahata alışıksın. Böyle olduğu için boş tatlı sözlere kanıp Kağanının, Beyinin sözünü beklemeden her yere gittin, aldandın, aldatıldın, böyle olunca oralarda hep mahvoldun… itaatsizliğin yüzünden seni kalkındırmış Kağanına ve eline kendin kötülük getirdin, kendin yanıldın… İyice düşün: Silahlılar gelip seni nasıl dağıttılar mızraklılar gelip seni nasıl sürdüler? Mukaddes Ötüken ormanının milleti dağıldın… Doğuya giden gitti, batıya giden gitti. Gittiğin yerde kanın su gibi aktı, kemiğin dağ gibi yattı. Bey olacak erkek evladın köle, hanım olacak kız evladın cariye oldu. Kocamışlara , bilgelere itaatsizligin yüzünden…Tahta oturduğumda; şuraya buraya dağılmış olan milletim ölüp biterek yaya ve çıplak olarak geri geldi. Milletimin adı yok olmasın; Töre yok olmasın diye, gündüz oturmadım gece uyumadım.Gözden yaş gelse önleyerek, gönülden çığlık gelse geri çevirerek düşündüm. İyice düşündüm. Milletimi kalkındırayım, besleyeyim diye kuzeye, güneye ve doğuya on iki büyük sefer yaptım, savaştım. Ondan sonra Tanrı bağışlasın; talihim ve kısmetim varolduğu için Ötüken‘i il tuttum. Açları doyurdum, çıplakları giydirdim. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çoğalttım. Artık kötülük yok. Ve Türk Kağanı Mukaddes Ötüken Ormanında oturdukça ülkede sıkıntı olmayacak, töre yaşayacak.. Üstte Gök Basmasa Allta Yer Delinmese Senin ilini ve Töreni Kim Bozabilir? Bu da neki? Zırva bişi işte canım, neyse biz işimize bakalım. Eskilerin masalları bunlar. O sırada uzaklardan ezan sesi gelir. Baygın olan ihtiyar bir an kendine gelir etrafına bakınır.Tekbir alır, namaz pozisyonu alır. B.Adem: Allahüekber! Dr. görevliye seslenir. Dr. Çağdaş: Kapat şu camı! Burası da çok sıcak ama…Bu sesi duymak rahatsız ediyor beni! Pencere kapatılır. Ses kesilir. İhtiyar tekrar kendinden geçer. Dr. un dikkatini çeker bu durum Dur bakiiim Görevliye seslenir. Dr. Çağdaş: Aç camı. İhtiyar tekrar dirilir. Bu sahne birkaç kez tekrarlanır. Elindeki Deftere not alır dr. Dr. Çağdaş: “Yaptığımız bütün bilimsel müdahalelere ragmen görülmüştür ki biyolojik ademin algıları hala teolojik mesajların kapsama alanı dahilindedir.” Dr. görevliye seslenir. Dr. Çağdaş: Modern Türkle ilgili yapmış olduğunuz bilimsel testlerin sonuçlarını alabilir miyim asistan bey? Notları okumaya başlar dr. Günümüzde yaşayan Türkler garip zevklere sahiptirler. Sevgilerini ifade için gözlerinden öperim derler. Henüz bir öpene rastlanmamıştır. Ayrıca yine gözün yağını yemek, çapağını yemek, yemek menüsünde kendilerini Çinlilerden bile iğrenç yapmaktadır. Birbirlerine çok düşkündürler. İşinde iyi olan birisini överken, Şerefsizin oğlu ne is yapmış be kardeşim, helal olsun gibi sözlerle hakaretle iltifat etmeyi severler. TV de film seyrederken filmin oyuncularıyla muhatap olup dur oraya gitme öldürecekler seni diye olaya taraf olur, yolda işlenen kadın cinayetini ise şahit yazarlar diye görmezden gelirler. Türkler Düğünlerinde bol bol silahlı atış talimi yaparak düğün ve eğlence şehitleri kavramını dini literatüre bile sokmuşlardır. Düğünlerde “Dom Dom Kursunu” ile göbek atılmaktadır.”Bir avcı vurdu beni, bin avcı beni yedi” gibi sözler eşliginde kendinden geçerek halay çekerler.Çocuklarına nüfus cüzdanı çıkartırken, erkek çocuklarının yaşını askere geç gitsin diye büyük yazdırır, kız çocuklarının yaşını ise erkenden evlendiririz mantığıyla yine büyük yazdıran tabii ki bir Türk ailesidir. Kışın kızgın sobanın üzerine tüküren sonra da tükürüğünün misket gibi yuvarlanmasını keyifle izlemek milli sporlarındandır. Sevdi mi ölümüne severler, Maça bile ölmeye giderler. Yaşamalarının tek bir sebebi vardır. İlk fırsatta ölmek. Türk insanı, bir ömrü iki arada bir derede tamamlar. Ya sevmeyi bilmez, ya da sevmekte geç kalır ! Ya aşkı tanımaz, ya tanıyınca kölesi olur. Ya tuttuğu takım kazanmaz, ya kazanan takımı tutmaz! Ya iş bulamaz, ya bulduğu iş para kazandırmaz. Ya okul kazanamaz, ya kazandığı okul idealine uymaz! Ya evde kalır, ya koca dayağına dayanamaz. Türk insanı en çok kendi elleri ile seçtiği siyasetçilerden nefret eder. Oysa o siyasiler o makamlara hep kendi oylarıyla gelmişlerdir; hatta zorla gitmişler, ama hiç zorla gelmemişlerdir.Askeri darbeleri suratlarına alkışlar, arkalarından da söverler. Vergiyi mecbur kalmadan ödemez, ancak gazetelerde gördükleri vergi kaçakçılarına ana avrat söverler. Karısına kızına ters bakanı, alim Allah, delik deşik eder; elalemin karısına, kızına kendisi ters bakmayı ise hovardalık olarak görür. Eskiden savaşta bile yaşlıya, çocuğa, hastaya ve kadına el kaldırmazken şimdilerde önüne kim çıkarsa dövüp hatta öldürmekten çekinmez haldedirler. Karpuzu portakal gibi soyarak keserler. Portakal aromalı meyveli gazozlara ise sarı kola derler. Türkler gözkapaklarını ters çevirerek çocuğuna komiklik yaptığını zannederek korkutabilirler. Hepsi okur ve de yazardır. Gözlüğünün camını silmek için önce ağzının içine sokup hohlar daha sonra da gömleğinin kenarıyla iyice ovuşturarak silerler. Aynı şekilde pencere camlarına da hohlayarak parmaklarıyla çeşitli sanat eserleri çizerek yeteneklerini gösterirler. Edebi makalelerini ise tuvalet duvar ve kapılarına aktarırlar. Ayrıca tuvalet kapıları bilinmeyen numaralar servisi gibidir. Okurlar her şeyin canına. Bütün eğitim öğretim hayatları boyunca pergel, gönye ve pergel taşıyıp ta onları hiç kullanmadan mezun olmayı başarırlar. Türk örgencileri, ilkögretimin dördüncü sınıfına kadar öğretmene “öğretmenim” diye seslenirken beşinci sınıfta bir anda “hocam”diye seslenmeye baslarlar. Türkler sinavlarda “4 yanlıs bir dogruyu götürür” seklinde bir uygulama ile öğrencileri cezalandırilirlarda “4 doğru bil, bir doğru da bizden” şeklinde bir kampanya baslatılip zekaya ve riske girme cesaretine asla ödül vermezler. Konuşma yeteneği olan hayvanlara ilk olarak küfür etmesini öğretirler. Yabancı dil öğrenirken ilk önce o dilin küfürlerini öğrenir, Ya da bir yabancıya Türkçe öğretirken ilkönce Türkçe küfür öğretirler. Ancak bir Türk gazete bulmacasını hep başkalarına sora sora çözebilme becerisini gösterir , kendisi çözdü diye de sevindirik olabilir. Sakal traşı olduktan sonra kanayan yerlerine gazeteden kopardığı küçük parçaları yapıştırır. Gazete pek okumasalar da kağıdını Cam silme bezi, külah, mendil,sofra bezi gibi şekillerle en iyi biçimde kullanırlar.En çok okudukları şey olan takvimleri alıp duvarlarına asar, günü gelince de yapraklarını koparmayıp tuğla gibi bir sene boyu bekletirler. Kağıdı pek bi severler. Kağıt paraların üzerine not alır ve parayı harcadıkları için aldıkları notu hemencik kaybederler. Ya da paranın elden ele dolaşacağını bildiğinden üzerine komik yazılar yazarlar. Paranın ön yüzüne tehlike anında arkayı çeviriniz diye not düşerler. Parayı eline geçiren çevirince de şimdi değil salak tehlike anında demiştik diye vurgulamada bulunurlar. Bir Türk esnafı , müşterisinden aldığı parayı önce iki ucundan tutup iki defa gerginleştirir daha sonra da güneşe doğru tutup bakarak sahte olup olmadığını anlar. Cebinden çıkardığı paraların içinde en eskisini özenle arayıp bulduktan sonra para üstü verir. Türk esnaf dükkanıni kapatıp giderken kapıya “10 dakika sonra dönücem” yazar, ne zaman gittiğininin nasil anlaşılacağının cevabı ancak Nobel ödülü gerektirir. Arabalarının egzozunu çamaşır ipiyle bağlarlar. Kutsal olan arabaları arıza yapıp yolda kaldıklarında sorunu öğrenmek için ön kaputu açtıklarında hemen diplerinde gökten zembille inmiş gibi başka Türkler ortaya çıkar. Karbüratördendir abi, yok be buji uçları yanmıştır, aküye bakın aküye… gibi klasik tavsiyelerde bulunurlar. Trafikte iken aracın sinyal lâmbaları dururken kolunu çıkararak dönüyorum hareketi yapar. Trafik ışıkları kırmızıdan yeşile döndüğünde önündeki aracın hareket mekanızması sanki kendi aracının klaksonunuymuş gibi basarda basar. Trafikte ambulansın pesine takılarak sıkışıklıktan kurtulup , uyanıklık yapmayı marifet zannederler. Geçirdiği bir trafik kazasından sonra kanlar içinde çıkıp, ilk yaptıkları şey çarpılmış arabasına üzülmektir. Otoyolda, otomobilin gaz pedalına tuğla koyup, yorulmadan kullanma fikri motor icad olmuşta hala otomobil üretemeyen Türk’e aittir. Arabalarını satacak olduklarında ençok tercih ettikleri ilan şekli “doktordan temiz araba” ve sigara içilmemiş ibareleridir. İnsan kuşkulanmadan edemiyor, Hipokrat yemininde “araba mı temiz kullanacağım” şeklinde bir madde mi var diye? Doktorluk o kadar saygıdeğer bir meslektir ki bu mesleği tüm tabiatla paylaşır. Sırtını ayıya ya da ağır bir arkadaşına çiğneterek şifa bulmaya çalışan birini görürseniz üzülmeyin, bilin ki o acısını dindiren bir Türk’tür. Dişlerini gazoz açacağı , fındık ve ceviz kıracağı olarak kullanmak her sağlıklı Türk’ün uygulamalarındandır. Çorabının kirlenip kirlenmediğini burnuna sürerek kısa süreli koklayarak anlayan kişi temizliğine düşkün bir Türk tür. Hele ki sigara… Halıya düşen sigara külünü parmağının ucunu tükürükleyip mıknatıs ucu gibi hiç dağıtmadan alma başarısını sadece bir Türk gösterebilir. Rüzgarlı havalarda küller uçmasın diye küllüğe su koyar. Sigarasını söndürmek yerine filtresinden masaya dik koyan birini görürseniz bilin ki o bir Türk tembelidir. Görevliye seslenir dr çağdaş. Dr. Çağdaş: Burası yine sıcak oldu. Şu camı açta rüzgar gelsin. Cam açılır. Dışarıdan İsmailyk nın “ Allah belanı versin!” parçası gelir. Dr. Çağdaş: Bu gürültüde ne? Kapat şu camı! Müzikle birlikte pikniktürk hareketlenir, olduğu yerde oynamaya başlar. Bu durum da Dr. dikkatini çeker. Cam birkaç kez aç-kapa yapılır. Elindeki Deftere not alır dr. Dr. Çağdaş: “Yaptığımız bütün bilimsel çalışmalar neticesinde görülmüştür ki yeni kobayımız pikniktürk’ün algıları yeni nesil klon üretmeye müsait olup şirket menfeatleri doğrultusunda zengin pozitif bulgulara haizdir.” Dışarıdan bir ses duyulur. Görevli: Dikkaattt! Şirket yönetim kurulu başkanımız pek sayın, muhterem Mr. Nosam Şirket klonlama laboratuarını denetleyeceklerdir. Mr. Nosam: Selam doktor. Nasıl çalışmalar bitti mi? Malumunuz son zamanlarda Türkiye’de meydana gelen klon arızaları sebebiyle şirketimiz ciddi zararlar etmiştir. Buna dur diyebilecekmiyiz? Aynı zamanda Şirketimizin Türkiye masasının altına gazete kağıdı sıkıştırılmamış tek görevlisi olan sen prf. Dr. Çağdaş Haddini bilmez umarım sevindirici haberler verirsin bana. Dr. Çağdaş: Efendim arızanın sebebinide bulduk. Yeni donörümüzüde. Arıza eski kobaydan kaynaklanıyor. Dip dna sını incelediğimizde gördük ki biyolojik adem hala eskinin özlemi içindedir. Ve tıpta bir yenilik gerçekleştirdik bizde. Klondan kobay ürettik ilk kez; Pikniktürk. Bozuk bir klonu alladık, pulladık ve onu kobaya dönüştürdük. Şimdi bu kobay üzerinden tamda şirket menfeatlerine uygun milyonlarca klon üretebileceğiz. Ancakkk… Mr. Nosam: Ancak ne Dr. Dr. Çağdaş: Tavsiyem odur ki atakobay Biyolojik adem’i kamuoyunda küçük düşürmelisiniz efendim. Halk bilmeli ki ademin genetik bozukluğu klon arızalanmalarına sebebiyet vermiştir. Mr. Nosam: O işin kolay kısmı dr. O işi bana bırak. Tel. açar. Mr. Nosam: Alo kızım bana manipilasyon masası şefini bağlayın. Alo, hah. Bana bak sayın mr. Cnbc fox. Sözlerimi iyi dinle.Ve not al. Sırasıyla bunların uygulamasını da takip et. Şu klon beceriksizliğini telafi edecek planlamamı iyi dinle! Acilen yolsuzluk olayları tertipleyiniz ki topluma güvensizliği yerleştiresiniz. Merkezi yönetime olan güven duygusu zedeleyiniz. Kanaat önderlerini hafife alınız. Bilimsel ve toplumsal adı altında konferanslar yapınız.Yerel vakıf ve “think tank” dernekleri kurunuz. Siyasi partilere eğitim programlarıyla, particilik dersleriyle yaklaşarak kadrolarını yönlendiriniz. Gençliği “düşünce özgürlüğü” ve “siyasi katılımcılık” propagandasıyla örgütleyiniz. Etnik ayrılıkları güçlendirmek üzere kültür anımsatma programlarını başlatınız. Yerel toplantılardan uluslararası toplantılara adam taşıyınız. Gizli ve yarı gizli istihbarat çalışmalarını azaltıp buna karşılık medya muhabir ağıyla açık ve yaygın istihbarat toplayınız. Bunları da olanaklıysa Amerikan televizyonlarının yerli şubelerinden yayına geçiriniz. Eksik-yanlış bilgilendirmeyle kitleleri yönlendirip, yerel medya ile eğitim-konferans-gezi düzenleyerek bunalımı toplumun her kesimine mal ediniz. Sokak çatışmalarını körükleyiniz. Orduyu da milli kimliğinden koparınız. Yazdın mı söylediklerimi. Kamuoyu oluşturuculara yani aydınlara, yazarlara, bilim adamlarına- yönelik içerde ve dışarıda masrafları karşılayarak, konferanslar, toplantılar düzenlemeyle başlayın dediklerimi yapmaya. Propaganda aygıtlarını yani radyo, gazete, dergi, televizyon, sinema, video yayınlarını da devreye sokunuz. İnsan hakları ihlallerinin yaratılmasıyla sürecin hızlandırılmasını gerçekleştiriniz. Hadi bakayım göreyim sizi. Durmak yok kaosa devam! SAHNE Sahneye iki kişi flamayla çıkar. Flamada “ reklamlar” yazmaktadır. Reklamcı: Yiyiniz, içiniz, israf ediniz. Har vurup harman savurunuz. Tüketiniz, tükeniniz. Azınız, azdırınız. Komşunuzu aç, kendinizi tok tutunuz. Önce sen varsın. Sen yoksan senden sonrası tufan. Unutmayın şirket’e danışmadan hayatınıza yön vermeyin. Bir dünya markası şirketimize dahil olmak için daha ne bekliyorsunuz. Müşteri temsilcilerimiz telefonun diğer ucunda sorularınızı cevaplamak için bekliyorlar. “Ateş seni çağırıyor, connectin people” Sunucu sahneden çıkar. Arka planda bir tv açık oturum pozisyonu vardır. Ses: Şirketin sunduğu “ gerçeğin peşinde” isimli tartışma programınıza devam ediyoruz. Sunucu: İyi akşamlar, idiyot tv de yayınlanan “gerçeğin peşinde” isimli programımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Pek muhterem “bakar görmez, görse fark etmez, farketse banane diyen” kıymetli izleyenlerimiz. Bu akşamki programımızda “klonların hayatımızdaki yeri ve önemi” isimli konuyu saygı değer konuklarımla tartışmaya devam ediyoruz. Tv sini yeni açan izleyicilerimiz için konuklarımızı yeniden tanıtmak istiyorum. - Hemen sağımda din büyüğümüz, ilahiyatçı, medyatik hoca, “her yol mübah ve duruma göre fetva risaleleri” gibi kitapların yazarı pek muhterem sayın Yaşar Beyaz sosyetik mehdi beyefendi bizlerle konunun dini boyutunu derinlemesine irdeleyecek. (mehdi başını salar, kibirli bir pozdadır.) -Hemen onun yanı başında konunun Türkiye’deki en önemli uzmanlarından psikolog sosyolog, araştırmacı gazeteci, yazar bozar sayın Manik Depresifyan…. -X- Man sıfatlı bütün klonların ata kobayı sayın biyolojik Adem ilk kez “şirket”in özel izniyle huzurlarınızda sorularınıza cevap verecek. -Solumda ise ülkemizin dünya çapında şöhrete bulaşmış klonlama üstadı ünlü bilim adamımız doktor, cerrah, felsefeci, siyasetçi prof. Dr. Sayın Çağdaş Haddinibilmez -Hemen ilim adamımızın yanında, klonları klon60’ın vadesi gelmeden arızalanıp kullanma süresinin bitmesiyle kamuoyunda büyük tartışmalara neden olan sade vatandaşlar sıradan anne babayı konuk ediyoruz olayla ilgili bizleri aydınlatmaları için. -Ve ben Orhan Ortalıkkarıştıran programın ilerleyen bölümlerinde sürpriz telefon konuklarınında katılacağı bu olağanüstü programı siz izleyicilerimize sunmakla kendimle iftihar ederim. Heyt be var mı benim gibisi?… Programımızın ilerleyen bölümlerinde şirket yönetim kurulu başkanı sayın Mr. Nosam da aramızda olacak. Sayın mehdi yıllardır tartışır dururuz bu klon meselesini. Lütfen bizi aydınlatır mısınız yüce dinimiz açısından klonların durumlarını. Toparlayacak olursak kamuoyu en çok klonlarla ilgili şu konuları merak etmektedir. Klonlar insan mı? Ruhları olmadıklarına göre, insan olmadıkları söyleniyor. İnsan olmadıkları için hayvan olarak mı görmek gerekir. Hayvan gibi iseler klondan kurban olurmu? Klonun cenaze namazı olur mu? Klondan cariye olur mu? Klonun din seçimi söz konusu mudur? Klon namaz kılacaksa namazları cem etmeli midir? Klonlarda mehdiye tabi olacaklar mı? Klonlar ölünce cennete mi, cehenneme mi giderler? Klon cenneti ile eşek cenneti arasındaki fark nedir? Klonları misyonerle129 rin şerrinden nasıl korumalıyız? Buna benzeyen soruları twitter’dan da izleyicilerimiz sorular ekleyebileceklerdir. Nedir efendim klonların dinimizdeki yeri ve önemi? Yaşar Beyaz sosyetik mehdi: Efendi! Ben bu konuları detaylarıyla yeni kitabım “Klonsuz kolonlara içtihatler” isimli kitapta ayrıntılarıyla anlattım. Ben anlattım. Benden başkası da anlatamaz zaten. Söyleyin sunucu bey şu memlekette var mıdır benim gibi anlatan? Ben anlatırım. Benim işim anlatmak. Anlatmak deyince ben gelirim. Bakın geçen bir otel odasında turnedeydim. Belgeselini izledim. Klonlarla ilgili bir belgeseldi. Caizdir, mekruhtur, haramdır, efendim ve de külliyen yalandır, külliyen kolondur. Bilmem anlatabildim mi? Ben anlattım anlamadıysanız sizin aptallığınızdandır. Ben efendi. Ben, ben, ben! Araya Prof. Çağdaş Haddinibilmez girer. Çağdaş Haddinibilmez: Ne münasabet. Yobazlıktır, gericiliktir. Biliyorsunuz ben ülkemizdeki klonlama çalışmalarını başlatan kişiyim. Yürüten kişiyim. Sürdüren kişiyim. En az 9 aşı şarttır efendim. Maske mesafe efendim. Ödüllerim var benim. Hocama katılıyorum ve de iştirak edemiyorum. Ben yaptım klonu. Bir sorunuz neden diye. Evet sorunuz neden, neden diye. Sunucu: Neden? Çağdaş Haddinibilmez: Çünkü Cumhuriyet’in ilelebet payidar kalması için. Yazık değil mi, bu ülkenin güzelim gençlerine? Onlar ölmesin diye klon yaptım. Klon yaptım çünkü anneler babalar ağlamasın diye. Hastalar ölmesin diye. Ancak gerici ve yobaz iktidar klon yaşını onsekiz de durdurdu. Halbuki profesyonel askerlik için yaşları yirmiikiye çıkarılmalı. Her klona şehitlik yakışır. Terörü ancak Mehmetçik klonlar durdurabilir. Bakın terörist başının klonlarına sürekli ürüyorlar. Ya biz ne yapıyoruz? Ayrıca klonlar rejimin kurucu iradesinin partisine müntesip olmalılar. Ancak bu şekilde oy oranımız artacak, müreffeh hayat seviyesine yükseleceğiz. Konuyla ilgili cübbemi giydim ve Ankara’ya gittim. Yüce öndere gerekli şikayette bulundum. Şirkette gerekli desteği verir ise klon cumhuriyetine az kaldı. Yaşasın diyorum efendim, yaşasın ve kahrolsun. (Her konuşmacının konuşmaları arasına birer paragraf arayla Sahimi Bozan girer. “ Ben gencim, ben de biliyorum, itiraz ediyorum, kabul etmiyorum.” gibi laflarla girmeye çalışır.) Sunucu: Programımıza az birazdan kaldığımız yerden devam edeceğiz. Sakın bizden ayrılmayın. Söz mü ayrılmayacaksınız değil mi? Ölümü öpün bak ayrılırsanız. Hemen geliyoruz. Şimdi tanıtıcı reklam! Sahneye iki kişi girer. Tanıtıcı reklam yazısı ile. Reklamcı: Söyleyin bakalım! Var mısınız, yok musunuz? Kurtlar vadisinde kim kiminle dans ederken, yok böyle dans diyenler, söyleyin kim 500 milyar kazanmak ister? Ali Rıza Bey’mi? O ki yaprak yaprak döküldü de kimse aşk-ı memnu olamadı. Olacak o kadar diyorsanız, iffetinize sahip çıkın. Hayat devam ettiğinde bilin ki öyle bir geçer zaman ki. Memleket doğu batı ikilemine sürükleniyor ne gam? Kuzey güney daha mühim. Hanımın çiftliğinde Ali baba’nın klonları varmış. Fazla söze ne hacet; Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan! Ses: “Şirketin sunduğu gerçeğin peşinde” isimli tartışma programına kaldığımız yerden devam ediyoruz. İyi seyirler. Sunucu: Evet nerede kalmıştık, sayın izleyiciler? Söz sırası siz de sayın manik depresifyan. Manik Depresifyan: Efendim saygılar sunuyorum size, katılımcılar ve tv ekranları başında bizi izleyen izleyicilerimize ve diasporaya. Malım efendim, konuyu enine boyuna irdelediğimizde görürüz ki psiko sosyal açıdan 1915 olayları bu konuda çok büyük önem arz eder. Hepimiz bu konuda Hırantız. Bakın konuyla ilgili Birleşmiş Milletlerde, uluslararası Lahey adalet divanında ve güney Kıbrıs Rum parlementosunda mavi marmaraya yapılan saldırıyla ilgili gerekli mütealalar sayın Obama ve Biden ve Trump ve İngiliz yönetimi tarafından da hık-mık cart-curt yani diyorum. 1915 de ve diğer tehcir zamanlarında klonlara yönelik hazırlıklar yapılmıştır. Irkçılıktır ve faşizanlıktır. Ne demek efendim klonun klondan başka dostu yoktur. Evrensel değerler bu konuda hepimizin; barış, adalet, sevgi, hak, hukuk, demokrasi dememizi gerektirmektedir. Geçenlerde stockholm’de katıldığım bir panelde de aynısını söyledim. Tarihçiler el ele vererek klonların çalınan hayatları için ortak ve uzman çalışmalar bıtbıtlayacaklardır. Bende bu konuda sayın hocama (beyazı işaret eder) ve sayın bilim adamımıza (işaret eder) zerremiskal hak vermeden katılarak onları onaylamadan onlar gibi düşünmediğimin altını çiziyor barış diyorum, sevgi diyorum, saygılar sunuyorum. Sunucu: Şimdi bir telefon bağlantısı yapacağız. Cacık üniversitesi hıyar bölümü kürsü başkanı sayın Hermok Tananlar beyefendinin söyleyecekleri varmış. Kendisini dinliyoruz buyurun efendim. Hermok Tananlar: İyi akşamlar sayın program moderatörü. Pek kıymetli konuklar. Öncelikli olarak programı baştan sona heyecanla takip etmekteyim. İnanın bu yaşımda bile olsa zaman zaman ateş basmakta beni. Nereden bulursunuz bu güzelliği. Konuya tüm detaylarıyla vakıf olmamama rağmen yine de birkaç hususa değinmeden edemeyeceğim. Efendim protez ve silikon uygulamaları fevkalade başarılı olmuş. Saç renk tonu kestane olsa sanırım daha göz alıcı olacakmış. Pastel tonları ara ara canlı tonların arasına serpiştirilmesi de pekte yakışmış doğrusu. Ben yinede ten için bir uzman olarak salatalık sütünün kullanılmasında ısrar ediyorum. Ülkemizi best model yarışmasında temsil edecek bu güzide kızımıza başarılar diliyorum. Sunucu: Sayın Hermok. Sayın Hermok Tananlar ne diyorsunuz? Var mı efendim klonla ilgili söyleyeceğiniz. Hermok: Orası kıldan tüyden tv değil mi? Hay Allah! Kusura bakmayın sayın sunucu. Ben güzellik yarışması tartışmasına katılmak istemiştim. Bir yanlışlık oldu. Ama fark etmez. Ben profesörüm. Bu konuda da bir şeyler söyleyebilirim, hazır bağlanmışken. Klon modasından bahsetmek istiyorum müsadenizle. Klonları normal insanlardan ayırmak için kostüm yarışması düzenledik, üniversite şirket işbirliği ile. Sponsorlarımızda bize desteklerini sunmaktalar her daim. Sayın Erkan beyle seneye uluslar arası klon güzellik yarışması düzenlemek istiyoruz. Bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Daha detaylı bilgi istiyorsanız evim kanalınıza çok yakın hemen gelebilirim isterseniz. Sunucu: Biz teşekkür ederiz programımıza katkılarınızdan dolayı görüşmek üzere iyi akşamlar. Sayın seyirciler şimdi aldığımız bir habere göre şirket yönetim kurulu başkanı sayın Mr. Nosam programımıza katılmayacakmış. Kendisi bir genç Türk’ün Cumhuriyet savcılığına ve uluslararası İnsan Hakları mahkemesine bilgi ve belge aktarımından sonra insanlığı suistimal suçlarından tutuklanmış. Davası Ergenekon ve Balyoz ve Fetö ve PKK davalarıyla ilişkilendirildiğinden dava süresince aramızda yer alamayacak. Her ne kadar Mr. Nosam tutuklansa da şirket ise yaptığı yazılı açıklamada tüm faaliyetlerine daha çok azim ve aşk ile devam edeceklerini belirttiler. Evet programa kaldığı terden devam ediyoruz. Son iki konuğa da söz hakkı verdikten sonra programımız sona erecektir. Peki siz ne diyorsunuz bu konuda sayın ana-baba? Anne: Evladım klon666 her ne kadar klon olsa da bizim çocuğumuzdu. Doğru onu ben doğurmadım. Ancak ben büyüttüm. Sütümle ve sevgimle… ben örttüm geceler boyu üstünü, altını ben temizledim. Ben yağladım. Belki bir özürlü gibiydi. Ne yani özürlüler insan değil mi? Deniliyor ki klonların ruhu yok. Doğrudur. Peki hangimizin ruhu var ki? Hangimiz duyarlıyız birbirimize? Hangimiz yetim başı okşuyor ki? İyilik nasılda lüzumsuzluk oldu? Ben evladımı yitirdim acım büyük. Anne olan anlar beni, her ne kadar ruhu olmasa da çocuklarımızın; onları klonlayan onları programlayan biz değil miyiz? Onlar öğrettiklerimizden ibaret değil mi? Sunucu: Sayın yönetmenim, hanımefendinin sesini alır mısınız stüdyodan. Acısından saçmalamaya başladı. Şirket aleyhine konuşmanıza müsaade edemem hanımefendi. Peki sayın X-Man… Ya da sayın biyolojik adem. Ülkemizdeki klonlama işinin temelinde siz varsınız. Bu coğrafyadaki klonlama da sizin DNA larınızdan istifade edildi. Bozukluk hususunda ençok siz hedef gösteriliyorsunuz. Ne diyorsunuz bu konuda? X-Man ayağa kalkar. Seyirciye yaklaşır. Konuşmak isterken sunucu dahil ana-baba hariç herkes konuşmasına müdahale eder. Susar diğerleri de susar. Konuşur, diğerleri de. Birkaç kez tekrarlanır. Sunucu: Gördüğünüz gibi sayın seyirciler söyleyecek sözleri olmayanlar kafalarımızı karıştırmak istemektedirler. Ne dedikleri de anlaşılmamaktadır. Söz hakkı verdiğimiz halde halada bizden şikayetçidirler. Yorumu siz kıymetli izleyicilerimizin vicdanına bırakıyor, sakın bizden ayrılmayın diyorum. Programımız burada sona ermiştir. Ancak yayınımız eğlence programımız ‘bizden seslerle’ devam edecektir. Bizi izlemeye devam edin. Yayınımız, kıymetli sanatçımız TARKAN konseriyle devam ediyor. RAP: Çocuk yetiştirmek, dünyanın en zor sanatıdır! Ne kara kuvvetleri, Ne hava kuvvetleri, Ne deniz... İlla ki; Kültür kuvvetleri! ... Ezcümle; Markalar; batının işgalci kolluk kuvvetleridir! Kulağında mp3player, Rihanna’nın “Where have you been”ini dinliyor ve bir yandan da Christmas için süslenen sokaklara bakıyordu. Birkaç adam daha şimdiden Aziz Nicholas’ı temsil eden kıyafetler içine girmişti. Yine hemen her vitrin kırmızı külahlar, kırmızı mumlar, kızak çeken geyikler, hediye çorapları; mumlar, minik çanlar, yeşil çamlar ve Noel Baba maskotlarıyla yeniden düzenlenmişti... Acıkm...ıştı. Canı Mc Donalds’da bir Big mac çekti ama içerisi çok kalabalıktı. Sokağın karşısına geçti. Önce Burger King’de whopper, sonra üzerine double fruit waffle yedi. Karnı iyice doymuştu ve şimdi Starbucks’da espresso içiyordu... Eve geldi. Orijinal kâğıt olarak hole tabandan tavana kadar Eiffel Tower döşenmişti. Köşede bir Özgürlük Anıtı heykeli vardı ve havaya Enrique Iglesias’dan soft bir slow yayılıyordu... Ugg botlarını çıkardı, Tommy montunu portmantoya astı. East Pack’in çantasını pufa bıraktı. Sonra da üzerindeki Polo kazak ile Quicksilver’larından rahat birini değiştirdi. Duvarlarda Justin Bieber, Madonna ve David Beckham’ın seçilmiş posterleri vardı. Bir de Aleyna Tilki’nin. En eski oyuncakları Barbie ve erkek arkadaşı Ken ise, işte hâlâ odasında durmaktaydılar. Salona geçti. Çocukluğundan beri Tom and Jerry, Heidi, Pinokyo, Casper, Spider Man, İron Man ve Walt Disney’in Micky Mouse’dan başlayarak bütün serilerini ezberlemişti... Şimdilerdeyse favorisi South Park’tı... İzlediği dizilerin başında; How I Met Your Mother, Big Bang Theory, Revolution... Ve Ellen DeGeneres Show geliyordu... Twilight, New Moon, Eclipse’yi okumuştu. Serinin dördüncüsü Breaking Down ise sehpanın üzerindeydi ve arasında bir yerlerde ayıraç duruyordu. Koltuğa oturup arkasına yaslandı... “Ben Müslüman Türk’üm. Türkiye’de yaşıyorum. Hani bizim kahramanlarımız? Nerede bizim markalarımız” diye düşünmek aklına bile gelmedi! “Siz konutlanın cennetten köşk bekleyen insanlar! hem ki onlar yazarlarsa duvarlarına türken raus elbet bizde yazacaktık kotlarımıza livays, kursaklarımıza mc donald’s...gibisi yok! Ateş sizi çağırıyor! Kime gam kardeşim?! Ben aldığım ihaleye bakarım gardaş! Ey yeşil sarıklı hocalar, niye sustunuz? Renkliler, beyazlar, renksizler; nerdesiniz? Hem neyimize yetmiyor ki çamlıcaya yapılıcak cami? Kutlu olsun, marmaray!Hem ki; walt disney’in mickey mause u kemirmekte hayatımızı! Dün üç kıta’nın efendisi şimdilerde yüzüklerin efendisi! BİTTİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder