16 Kasım 2013 Cumartesi

DERSHANELER Mİ, DERTHANELER Mİ?



SEN SÖYLE GÜZEL KARDEŞİM,
 HAKAN FİDAN!


İyi ki aramışım, Hakan Fidan kardeşimi!

"Abi" dedi. "Ne demek?" "Hay hay" dedi.
Bende de bir gönül huzuru ki sormayın.
Ne öyle kısır tartışmalarla gün tüketeyim. Yok neymiş dershanelermiş...Milli Eğitim filan...O öyle demiş...Bu böyle...Halamın şeyi olsa amcam olur imiş...Sevmediğim tek şey kuru lakırtı. Değerlendirme mi, yorum mu, ne ya ne? Geç klavyenin başına, giydir birilerine...Ya da tut bir saf...saf saf kaosun bir ucunda da sen ol!
Kardeşim şu an Müslüman Türk milletinin son 300 yılda yakaladığı büyük bir fırsat ile karşı karşıyasın. İlla ki bir şey mi üreteceksin, bu sana fikir arenası.
Eleştirmek en kolayı!
Hele kalaylamak? Sinkaf!...Millet erken boşalma mağduru. Hoşuna mı gitmedi söylenenler; bas küfürü rahatla...Boşalt içindekileri...
İyi de; elin de ağzı boş değil ki! O da kalır mı senden aşağı?
Ucuzluk, kelime kelime...Hece hece...
Ben var ya senin...
Ben de senin...

Eee! Ne değişti?
Neyi değiştirdin? Hangi dönen dişlinin çarkını durdurdun?
Hani kem söz sahibinindi?

Dönme dolap; dolap beygiri...

Dedim ki Hakan Fidan kardeşime;
"Güzel kardeşim! Haber sal, talimat buyur. Hele bir araştırsınlar bakalım. Dünyanın seçkin üniversitelerinden emekli olan hocaları bir bir tespit etsinler. Bir vakıf kuralım. Misafirperverler vakfı olsun adı da...Ben Tayyip bey'den çıkarttırırım ödeneği. Emekli olan bu hocaları misafir olarak ağırlayalım ülkemizde...Diledikleri kadar...Maksat diyalog ile mevcut bilgi birikimlerine talip olmak. Bir de bir ekip oluşturalım bizden, üniversitelerden. Doçent olur, Prof. olur neyse...Yani nasıl batı bizim gençlerimizi "beyin göçü" olarak kapıyorsa...Biz de bir nevi ıskartaya çıkmış bu yaşlı amcaları...teyzeleri kucaklayalım...Misafir ederken; talip olalım bilgi ve birikimlerine...Beyin göçününün tersi yani! Bize maliyeti nolur ki bu işin? YÖK ile konuşalım, bir strateji geliştirelim. Hem adamlar ahir ömürlerinde insanlık görsünler. Kendi gençleri artık onları adamdan saymazken...

Memleketin her tarafını özel üniversitelerle doldurduk; turistik tesisler misali. Kafeterya gençliği yetiştiriyoruz...yeterli öğretim kadromuz yok ki? Her yer vodafon bayii, Türkcell bayii...Her yer üniversite!
Kendi evlatlarının gelecekleri üzerine geçim kumpası oluşturmuşuz. Sektör, sektör...

"Milli eğitimin hali içler acısı. Dershaneler para tuzağı..".Bu tezlerle daha çok gün tüketiriz hasılı.

Önce; "Kaliteli Üniversiter, bilgi yumağı." Nicelikli ve nitelikli bilim yuvaları!
Alalım adamların adamlarını.
Zaten ekonomik kriz kucaklamış bütün Avrupayı...
Ombudsman diyelim. Danışman diyelim. Bir sıfat ile emekli statüsündeki bu hocaları çekelim kendi üniversitelerimize.
200 üniversitemiz var. Adamların zaten bir ayakları çukurda...Toprağa götürecekler bildiklerini.
Üniversite başına 10 hoca desek. 2000 birikmiş mevduatlı bilgi girer kültür hayatımıza.
Bilgi, görgü...
Adamların bilgileri, görgüleri, çevreleri...Al sana ayrıca lobi!" Yani, kaymaklı ekmek kadayıfı!

"Abi" dedi. "Telefonla olmaz. Sen bu düşüncelerini bir yaz. Mailime gönder. Projelendirelim. Bakalım hayata nasıl geçirebiliriz? Ne yapabiliriz?"

Telefonu kapattığımda cidden rahatlamıştım Haftaya görüşeceğiz kendisiyle, işi daha da detaylandırmak için.

Siz sevgili dostlar, eğitimle ilgili kıymetli görüşlerinizi bana yazın. Dosyaya ekleyeyim. Kendileriyle paylaşayım.

Mail adresim; fehmidemirbag@gmail.com

Benim bir fikrim yok; ben Twitter'de, Face'de karşı tarafa "giydirmeye" devam edeceğim diyenler...bu yazı yazılmamış,.. sanal bir temennidir. Yok sayın okuduklarınızı...

Okuduklarınızın ve yaşadıklarınızın gerçek kişi ve kurumlarla bir alakası da yoktur.

Kurgu ve hayal mahsuludur!

Yaşadıklarımız!






1 yorum:

  1. hayal mahsulü olan bu yazı mıdır?
    abi suyu gösterip susuz bırakıyorsun dizi senaristi gibi :)

    YanıtlaSil