HOCAEFENDİ' DE BİZİM, ERDOĞAN' DA!
GÜL' DE...KILIÇDAROĞLU'DA, SARIGÜL'DE, BAHÇELİ'DE...DEMİRTAŞ'TA...
BİZİM KAVGAMIZ BAŞKALARININ KAZANCI!...
BU ÜMMETİN ÇOCUKLARINA"BARIŞ" YAKIŞIR!
ŞİMDİ, TEVBE ZAMANI!
"Kün!" dedi rabbim!
Sonsuz kelimeleri içinde en küçüğüne hükmetti, incir çekirdeği hükmündeki kelimesine; "Ol" dedi!"Ol" du!...
Sonsuzluğu inşa etti bu küçük kelimenin üzerine...
Siz bakmayın, bir işi hafife almak için "incir çekirdeğini doldurmayacak" tarzı yaklaşımımıza...Galat haline!...
İncelik var, hikmet var...idrak sahibine olmazların oluru var...
Son 300 yılın en bulunmaz zamanlarındayız...
Kıymetini bilmemiz lazım!
Şimdi lütuf mevsimi...hazana dönüştürmenin alemi yok!
Bahar zamanı...
Uyanma zamanı...
Fırsat!...
Bilene...
Atın binilip, kılıcın kuşanılacağı an...
Laklaklama zamanı değil yani!
Diriliş...
Eğriye eğri,doğruya doğru...
Hani bir yetim vardı ya 1400 küsur sene önce, Mekkenin çöllerinde...Bir adam! İncir çekirdeği gibi bir başına yapayalnız. Rabbim sahiplendi de...Ağaçlara dönüşüverdi mücadelesi...
Yıkıldı Kisranın sarayları...
Romanın!
Şeytan varlığının en ciddi darbesini aldı...
Hani incir çekirdeği vardır ya...Zerre miskal...Küçüklüğün ifadesi. İşte o incir çekirdeği uygun zemin, uygun şartlarda bir ağaca dönüşür ya...
Yıllar önce...Gençten bir adam. İncir çekirdeği...İzmir'de kestane pazarında bir camide...Hani zamanında haksızca yatırıldığı cezaevinin penceresinden dışardaki talebelerine yazdığı risaleleri kibrit kutusunda atardı ya...İncir çekirdeği misali mesajlar...
O mesajları şiar edinen o imam...Bugün incir ağacı oldu da...Dünyanın dört bir yanında dallandı, budaklandı.
Seviyorum senin davasını edindiğin inancın bütün şiarlarını, ey Pensilvanya'da esir tutulan!..
Kırık testinden dökülen rahmet alameti billur tanelerini nasıl da rahmet bellemiştik...
Ağlamaktan bir keseye dönmüş gözaltı torbalarını nasılda yormuştuk hayra...
O torbalarda, rahmet var, müjde var demiştik ...
Seviyorum seni takip eden hizmet ehlini, altın nesle müjdeye sebep oluşunu...
Eleştiri mi? Ne haddime; beğenmeyen kendi yapsın, yapamadığını iddia ettiklerini...
Sen 300 yılın hilalisin diye nasıl da umutlanmıştık! Seni himmetlere garkedişimiz ondandı!
Sonra...
Noldu ya noldu???
***
Bir adam Kasımpaşa sokaklarında...
İskenderpaşa gibi küçük bir camiden yükselen büyük seslerin peşindeki bir başka adamdan el aldı ya, nasihat misali...Bütün dünya bu adamın lezzetli meyvelerinden tatmalı...
Onlar bize geçmişin uzanan elleri...
Dualarımızla kucaklayalım!
Barış ve esenlikler!
Zan' a tevessül etmeyelim; sui zan'na!
Tezek yakmaya mahkum edilmiş bu coğrafyanın çocuklarının makus talihinde yolları kesişir, Kestanepazarında ki incir çekirdeğinin...ve Kasımpaşalının...
İnsanlığın kaderi adeta bu iki insanın dudakları arasında yazılmakta...mahzun ümmetin!
300 yıllık bekleyişin fırsatı bu iki insanın kaderinde...
300 yılın yıldızı işte bu adam "çağın idrakine İslam'ı söyletmenin derdinde!"
Seviyorum seni bu ümmete umut eyleyen inancın bilumum şiarlarını behey Kasımpaşalı...
Öfkeni sevdim, duruşunu! One Minute deyişin; o ne deyişti be!
Hani elini yüreğine götürüyosun ya...Yüreğimin yağlarını eritiyorsun...
Ay ve yıldızın birleşme noktasında oluşunuzu pek sevdim! Umutlandım!..
Umut veren Sevdanızı sevdim...
Derdiniz, derdimiz değil mi?
A dostlar!
Anlamam gündelik hesaplardan...Hesaptan, kitaptan...
Hesap bilirim, kiramen katibin yazdığı...
Kitap bilirim, Mekkeli yetime ineni...
Bilmem, anlamam çimento hesabından...Kurban derisinden...
Derisi yüzülenleri bilirim...O kadar! Diri diri beton bloklara gömülenleri...
...
Şimdilerde her iki cenahın paralı lejyonelerlerinden ise tiksindim!
Kardeşlerim;
Gelin tepmeyelim bu fırsatı. Yazık olur...
Her iki tarafın tarafgirleri; sakin olun! Olan gündemlerle bu tarihi zirveyi bulandırmayalım, karalamayalım. Onların nefislerini kabartmayalım. Onlara sahip çıkalım. Onların birliği dirliğimizin yapıtaşıdır...
Elbette her iki tarafında zanlarımızca eksikleri kusurları olabilir.
Bir kusur, bir yorum adına yıkmayalım bu yapıyı. Beğenmediğimiz hususlarda yapıcı tavır ve çözümsemelerimizi sunalım...Üretelim...
Slogan değil ama...
Hayrlar dileyelim!
Temenniler edelim!
Aksine; bir tuğlada ben olabilir miyim diyelim bu yapıda. Bizler kardeşiz. Bizim davamız, benlik davası olamaz...olmamalı da...
Ayrıntılara girmek istemiyorum. Dershane, mershane, iktidar, miktidar meseleleri. Bunlar ayrı şeyler...Konuşmayı, uzlaşmayı gerektiren şeyler!
Mesele BİRLİK meselesi...
Gerisi FURUAT meselesi!
Birbirimize buğz edeceğimiz ortamlar tam da şeytanın arenası. Al sana fitne, fücur, koğuculuk, bozgunculuk!
KAOS!
Harcamayalım bu fırsat ortamını.
Ve bu iki ölümlünün ölümsüzlük yolculuğunu hayra çevirelim. Ahiret yurtlarını dar etmeyelim onlara!
VEBAL BİZLERDE!
Biz bu anı yakalamak için 300 yıl bekledik!
Vakti olan buyursun daha da beklesin!
Lakin yeryüzünün mazlumlarının kaybedecek dakikaları yok!
BENLİK ZAMANI DEĞİL; BENCİLLİK!..
Şimdi VUSLAT ZAMANI!
"KARDEŞLİK ZAMAN' I!"
ZAMAN; BİRBİRİMİZİ YEMEK İÇİN "İNCİR ÇEKİRDEĞİ" MEVZULAR ÜRETME ZAMANI DEĞİL.
...
Dava;
musalla taşında muktedir olmanın adıdır; zannımca...
...
İslam'da birleşelim!
...
TEVHİDİNDE ASL OLAN KELİMENİN; ALLAH'TAN BAŞKA OLAN İLAHLARI RED EDEREK!
...
SLM VE DUA İLE; Bİ-İZNİLLAH!
ÇARE TÜRK-İSLAM BİRLİKTELİĞİNDE...
İnsanlık tarihi; husumet ve bu husumete bağlı sonu gelmez çatışmaların, kanlı savaşların yaşandığı acı dolu sayfalardan ibarettir. Bu savaş bir nevi; iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, hak ile batılın arasında cereyan edegelmiştir. Zalim ve mazlum kavramlarını ortaya çıkarmıştır savaşlar ki; galip ile mağlubun dışında!
Biz Türklerin İslam dairesine girdikten sonra batılının bizlere uyguladığı Haçlı Seferlerini unutmamız mümkün değildir. Her ne kadar günümüzde diyalog ve hoşgörü kavramları yerli yersiz, uluorta kullanılmaya başlandıysa da tarih bizlere karşı uygulanan zalimce sahifelerden ibarettir. Enson yitirdiğimiz devlet-i OsmanIının akıbeti ise ortadadır. Cumhuriyet tarihimiz ise batılının entrikaları ile kapkaranlıktır.
2. Dünya Savaşından sonra kapitalist ve kominist dünya arasında danışıklı oynanan soğuk savaş oyunları bittiğinde, dünya hükümranı olarak birbaşına kalakalan kapitalist zihniyet, kendisine bu kez hasım olarak eskimeyen düşmanını yepyeni bir şekilde dünya kamuoyuna ve pazarına sunarak azılı düşman ilan etmiştir.
11 Eylül kurmacası ile bu oyunun startı verilmiştir.
Arkasından, yıllarca Kominist Rusların işgaline karşı destansı mücadele gösteren Afganistan fiilen bu kez batılı şer odaklarının ağabeyi tarafından haksızca talan edilmiştir.
Irak üzerinden fiili ve kültürel olarak Arap coğrafyası…Arap Baharı adı altında romantik bir tezgahtır aslında!
Suriye halkı kanlı iç savaş trajedisini hala yaşamaktadır.
Türkiyem üzerinden oynanan oyunun oyuncusu Kominist bir terör örgütü olan PKK ya ise Kürdistan hayali üzerinden bir başka böl-parçala-yut senaryosu uygulanmaktadır.
Arakan’da hunharca yakılan Müslümanların sızısı Batılının fast-food köfte kokularından AVM koridorlarında ılımlı İslama konuçlanan bizlere ise ulaşamamaktadır.
Sokak yaşamlarımızda; dinimizde ve geleneğimizde olmayan kavramlar boy göstermektedir; Ensest ilişki, homoluk, lezbiyenlik, zina, alkol, faiz…Dedikodu, gıybet, iftira, yalan söylemek günah kabilinden değil sanki… Sokaklar dolusu ahlaksızlık terörü ile de günbegün vurulmaktayız.
“Oku” ile başlayan bir dinin müdavimlerinin hayatında kitap okumak insan ihtiyaç sıralamasında 235. sırada!
Batılının şer güçlerinin markalarınca hem ahlaken, hem iktisaden kuşatılmışız; birbirimizle dalaşmaktan fırsat bulupta bütün bu gerçekleri görmezden gelerek!
Batılı şer güçler yeni düşmanını belirledi: İSLAM! Yani Bizler!
Biz İslam mensubu kavimlerinde düşmanları ortada! Yani Bizler! Onlar dışardan, biz içerden birbirimizi kemirmekteyiz, tarihten ibret almadan!
Müslümanlar laboratuarlara, kütüphanelere girmeli artık!
“Müminler Kardeştir” düsturuyla asırlardır coğrafyaları şekillendirmedik mi? Nedir bu kavmiyetçilik hastalığı?
Batı yalnızca bize düşman değil ki? İnsani olan bütün değerlerin düşmanıdır. Batılının günümüzdeki değerleri yeryüzünü talan etmedi mi? İki koca cihan harbine ne demeli? Teknoloji ile kendi ihtirasını biçimlendiren batılının bu batıl tavrı kendi insanlarını bile mutsuz kılmakta. New Yorktaki evsizlerin hali neden içini sızlatmaz şer güçlerin? “Yeni Dünya Düzeni” eskimeyen şeytani bir aldatmaca değil midir? Ya bu zalimin çizmesi altında onursuzca yalnızca sızlanarak yok olmayı bekleyeceğiz ya da yeniden İslam Medeniyetini ihya edeceğiz. İnanın İslamın şefkat eline Bolivyanın, Şilinin, Fransızında çocuklarının ihtiyacı var! Bir cinnet çılgınlığındaki batıyı durdurmanın tek çaresi Medeniyetimizin dirilişini gerçekleştirmektir. Bunun yolu ise artık çocuklarımıza kendi kültürel kodlarımızı yüklemlemekten geçer. İlim, kültür, sanat, edebiyat ve ahlak değerleri üreterek...
Kürt kardeşlerim!
"Kürt sorunu" dediğiniz, Türkiye'nin olduğu kadar "Kürtler" adına konuşan birilerinin de sorunudur. "Kürtler" ne zaman kendilerini aşacaklar da 21. yüzyılda yaşadıklarının farkına varacaklar? Ne zaman ahlaken savunmaları mümkün olmayan önderlere ya da örgütlere bel bağlamaktan vazgeçecekler? Türk hükümetlerinin "resmi tarihi"nden yakınırken, PKK ve uzantılarının söylemlerine teslim olmaktan geri duracaklar? Ne zaman bizzat kendi aydınları tarafından ihmal edilmiş budunlarının acısını "Yeni Dünya Düzeni"nde var olabilmek için petrolsüz, doğalgazsız çabalayan kan kardeşleri Türklerden çıkarmaktan vazgeçecekler? Bütün bunlar bir süreç meselesidir, gayret meselesidir. Bunu çözüm süreci olarak mı göreceğiz, çözülme süreci mi?
Kürt sorunu deyip duruyoruz. Türkiye'de nitelikli "eğitim sorunu" bahsedilen terör meselesinden çok daha tehlikeli bir sorundur. Biz ilkokul seviyesindeki soruların içinden çıkamayan üniversite mezunlarımızla geleceği nasıl kurgulayacağız, bunu sorgulayalım! Bu çocuklarımız, batının kültür değerleriyle yetiştirdiğimiz çocuklarımız Güneydoğu da dahil olmak üzere, hangi sorunla baş edecekler? Hangi milli ve evrensel reflekslere sahip olabilecekler ki?
Türkiye'nin bir de 2023 hedefleri var. Mefkure mühim elbet...Ayakların yere sağlam basması da... Evet... 2 trilyon dolarlık milli gelir öngörülüyor. Bunlar bizzat Sayın Başbakan tarafından dillendirilen fevkalade sevindirici hedefler. Velâkin, ulaşılabilir olmaları için işgücünün istihdam edilebilir nitelikte olması şart. Oysa, eğitim sistemimizin nitelik ve nicelik olarak ne denli yetersiz olduğunu sağır sultan duydu. Melbourne Enstitüsü'nün 2012 raporu Türk yükseköğretim sistemini 50 ülkelik listesinde 46. sıraya koydu. İran bile bizden daha iyi durumda.
Gençlerimiz hedeflediğimiz ligde rekabet edebilecek donanıma haiz değil. Astronomisiz kozmoloji, matematiksiz teknoloji, biyolojisiz çevrecilik, fiziksiz, kimyasız eskatologya, notasız müzik, tarihsiz siyaset... 21. yüzyılın "Türkiş" ütopyası. Barbyler, Bentenler, Spidermanler ve Mickey Mauslarla yetişen nesil! Ve bu uğurda dışarıya pompaladığımız yetim hakkı dövizlerimiz… Aklımızı başımıza toplamazsak terör filan değil, entel görünümlü cehaletimiz dağıtacak bizi! Dağılan bilyelerden son yuvarlakta siz olacaksınız kardeşlerim.
Biz ortak yönlerimizi payda yapalım. Bu coğrafya dış dünya tarafından Müslüman Türk olarak bilinmektedir. Yurt dışına çıktığınızda bu ülkenin ateistide olsanız vasfınız Müslümandır. Çingenede olsanız, kürtte olsanız, çerkezde olsanız siz Türk vatandaşısınız. Bu coğrafyanın markası MüslümanTürk’tür.
Bölünmek değil birleşmek kaderimiz olmalıdır. “Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılmadıkça, parçalanırsınız!” diyen rabbimize kulak verelim. Birliğimiz dirliğimizdir prensibini unutmayalım!
Evet, yeni kurulan devletimizin cumhuriyet hükümetleri çok büyük hatalar yaptılar. Jandarmanın dipçiği yalnızca sizin ensenize inmedi. Hepimiz zulümlerden nasiplendik. Bizim sonu gelmeyecek kavgamız kimin işine gelebilir ki, bir baksanıza! Bizler evlatlarımızı yitirirken kimlerin kurşunlarını sıkmaktayız birbirimize? Ve asla sizin sesiniz olamaz batılının taşeronu olan bir terör örgütü! Mezarlarımıza bir bakalım, yanyana yatmıyor mu ecdadımız? Aynı türkülerle büyümedik mi? Aynı sokaklarda kirletmiyor mu çocuklarımız kıyafetlerini? Aynı okul sıralarında çürütmüyorlar mı dirseklerini!
Açılım diyorlar!
Açılalım; birbirimiz olduğumuzu söyleyelim birbirimize!
Hangi Akil adam söyleyecekse söylesin artık; “Müminler kardeştir!”
Musalladan sonra nereyi yurt edineceğiz dostlar!
Rabbimiz bizi ayrı ayrı yurtlara yerleştirmeyecek; Türkler şuraya, kürtler buraya!
Ya cennetliğiz, ya cehennem!
Ya iyiyiz ya da kötü aslında!
Bir kavga vereceksek eğer, cehalete, yoksulluğa ve zulme karşı verelim; hep beraber!
Uranyum, toryum, bor, demir, çinko, altın, manganez, poliüretan, bakır, kurşun, gümüş, molibden gibi kıymetli maden cevher yatakları BÜYÜK DESTAN KAHRAMANI Battal Gazimizin memleketi Malatyamızın KULUNCAK ilçe sınırlarındaki mevcudiyeti ile, rezerv olarak ÜLKEMİZİN geleceğine umut vaad etmektedir.
Hele ki toryum…Dünya rezervinin %78’i Kuluncak’ta…%8’ide Manisa Edes’de. Zararsız radyasyona haiz nükleer enerji kaynağı yani. Bir çuvalı ile bir şehrin tüm enerji ihtiyacını karşılayabilirsiniz.
İşte bu bölgede konuçlandı Amerika’nın füzesavarları. Ya da Kuluncağın önemini örtbas eden dikkatsavarlar!
Ki Kuluncak New Age Akil Adamlarımızın gaflet, delalet ya da ihanet içerisinde olarak biçimlendirecekleri Kürdistan sınırları içerisinde. Yani şimdilik gayriresmi başkenti Amed olan, Kürdistan’ın! İnanmayan Googleearht’ın map ine bakıversin!
Bölgenin efsanesi ise yaşadığı çağda, çağının en büyük küresel gücüne kök söktürmekte mahir idi; Bizans’a… Battal Gazi! Eskişehir’de kıyameti bekleyen büyük mümtaz şahsiyet!
Osmanlının yedi düvelle boğuşup, can çekiştiği günlerde Anadolu’nun bağrına Bağdat demiryolu döşenmiştir, Alamanlar tarafından. Biz tezek yakaduralım en büyük enerji kaynağı olarak, o günlerde; Osmanlımızın topraklarından olan Arapların yaşadığı bölgeye “neft” seferleri düzenlenmektedir “gavurlarca!”: Petrol! Şimdilerde kazık yiyerek İthal ettiğimiz doğalgaz enerji ihtiyacımızı daha ne kadar karşılar?
Arap yöneticiler İngiliz’le işbirliği yaparken Anadolu’nun Bir milyon evladı Peygamber kucağı Medine’ye Serpuşlu çizmesi değmesin diye şehid olmuştur, kızgın çöllerde!: “Burası Muştur, yolu yokuştur” Türküsünde gidip te gelmeyenler acep kimlerdir? Aynen “hey onbeşli,onbeşli” isimli Tokat türküsündeki onbeş yaş ortalamasındaki gibi…Mersin, Sivas, Balıkesir, İstanbul liselerinin mezuniyet veremediği o günlerdeki gibi! Şimdinin lise mezuniyet törenlerindeki reşit dahi olmayan çocuklarımıza boca edilen içkili fuhuş partileri ise başka bir mevzuu!
Ne diyordu Filistinli Bakan; “Osmanlıya ihanetimizin bedelini ödüyoruz!” O Filistin’deki çocuklar ise zalim İsrail yönetimini şeytan taşlar misali taşlarken, nasır tutmuş minicik elleri dedelerinden miras aldıkları baldıran şarabının etkisi ile bölgelerinden çıkan petrolden elde edilen naylondan çiçeklere dahi o kadar uzaktılar ki… Naylondan sevgilere ise bir o kadar aşina!
Kimse soramadı PKK ya! Onların ihanet içindeki eli kanlı komünist, ahlaksız ve Allahsız yöneticilerine; Ya hu görmüyor musunuz Kürt halkının içine çekildiği berdel, kan davası, cehalet ve hatta ensest tuzağı?
Yozlaşma bütün Ümmet-i Muhammed’in sorunu değil mi? 25 milyon nüfusumuz 12 yaş altındaki çocuklarımızdan ibaretken çocuklarımıza yönelik bir informal eğitim sistemimiz var mı?
Düşman aynı değil mi? Bütün Evlad-ı Fatihan toprakları işgal altında değil mi, şirkin kültür değerleri ile!
Ana dilde eğitim mi? Geçiniz Kürtçeyi… Ortalıkta Türkçe mi kaldı? Dilimize de, dinimize de PEPE değil miyiz?
Müslüman Mücahit Afganlı kardeşim dünya eroin üretiminin %94’ünü bir başına üstlenirken öğrenci anlamındaki “Taliban” kimin öğrencisi?
100 dolarlık eroin Afgan dağlarından yola çıkınca, Pakistanda 7000$...
Şeriatçi İranda, 12.000$,
Çağdaş, laik Türkiyem’de ise 22.000$! Ya da kısaca 40.000 vatan evladı! Ya da kısaca PKK! Ardından da gelsin silah sektörü, ilaç sektörü!
Peki ya toplamda 150 milyar $ olan 76 milyon nüfusumuzun ihracat rakamına ne demeli? Kar marjı ise % 4! Yani 6 milyar dolar ile geçinmekte, 76 milyonluk nüfus! Mevcut borcumuzdan bahsetmeyelim, IMF ye borcumuzu kapattığımız şu günlerde.
Apple’nin 500 milyar $, Microsoft’un 250, Google’nin 150, Face’nin 100 ve Twitter’in 12 milyar$ olan büyüklüklerinden bahsetmenin ne gereği var şimdi?
“Kültür Ekonomisi” desem siz el hafifliği ile bereketten mi bahsedeceksiniz?
Peki, sizce; Arz-ı mevud uzantısından haberdar mıdır genişletilmiş Ortadoğu projesinin sevdalıları?
Gelin bu kez hep beraber arayalım, Battal Gazi’yi! O Bizans’a kafa tutan yiğit adamı!
Ya da;
China malı seccadelerimizde kıldığımız namazlarımızda Allah’tan yardım isteyelim, “Bir kavim kendini değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez” ilahi buyruğuna rağmen! Ki; “Onlar kıldıkları namazlardan gafildirler!”
Fehmi Demirbağ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder