Son bağımsız düşünen jenerasyon dönemindeyiz. Gelişen bioteknolojik birikimler insanlığı topyekün bir kıskaca bir cendereye hapsetmek üzere.
Anlatmak istediğim şeyin özeti yukarıdaki satırlar. Şimdi de konuyu açalım.
Dünya Ekonomi Formu adı altında heryıl düzenlenen meşhur Davos buluşması vardır, malum. Hani o zaman için ülkemizin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın meşhur "One Minute" şerhi düştüğü Davos Zirvesi.
"Ayrışmış bir dünya" sloganı hakim di bu sene ki zirvede. Hemen bütün dünya liderlerinin iştirak ettiği bu zirve ile ilgi bir kaç değerlendirmede bulunacağım.
Bu forumu bu zirveyi siyasi bir sirk olarak değerlendirmemek lazım. Dünya hegemonlarının dünyayı nereye evrileceklerinin tasavvurunun tezahür arenasıdır Davos.
90 lı yıllarda Davos'ta "kök hücre" olayı konuşulmaktaydı. Bu kavram bütün dünyanın gündemine ancak 15 yıl sonra giriverdi.
Yine 90 larda Bill Gates bugünkü cep telefonlarından, akıllı telefonlardan bahsetmişti. Henüz ortada cep telefonu mefumu ortada yoktu.
Bu seneki toplantıda ise meşhur Harari'nin (Homo Sapiens'in yazarı- Kudüs Üniversitesi hocalarından- Yahudi) söylemleri gelecek 20 yılın bile büyük değişimlere şahit olacağını vurguluyordu. Yani önümüzdeki 20 yıl içinde kim öle kim kala ama nüfusunun 25 milyonu 12 yaş altındaki Türkiye için önem arzetmekteydi.
İnsanlık müthiş bir değişime kendini hazırlamalıdır. İnsan adı altında bambaşka bir canlı türüyle yüzleşeceğiz. Yani şu an soluklanan insanlık son insan jenerasyonu.
Homo Sapıens diye isimlendirilen günümüzün türü bağımsız kalabilme yetisini kaybedecektir.
Ki biliyoruz dünyada devlet denilen yapılar küçük elit grupların çıkarlarını (Dünya nüfusunun %3 ü) korumakla mükellef yapılar. Dünya nüfusunun %80 ini ise bu elit gruplara hizmet eden bir orta sınıf var. Geriye kalan kitle ise orta sınıfın kabusu.
İşte bu elitlerin büyük ütopyaları insan olabilme, bağımsız düşünebilme özelliklerini kaybetmiş bir insan yığını elde etmeye odaklanmış vaziyette.
Tarihte devlet ve impararatorlukların güçleri sahip oldukları toprakların büyüklükleriyle orantılıydı.
1850 sonrası makinalaşma, buhar devrimi gibi gelişmeler sürece bir şekilde müdahil olmaya başladı. Makina ve teknolojiye sahip olmak kudretli olmanın ilk nüvesini teşkil etmeye başlamıştır. Toprak sahibi olan feodallar, aristokratlar ve avamlar yeni bir sosyalleşmenin ilk sinyallerini verdi. Kapitalistler ve puroleteryalar iki ayrı başlılığa yol açıyordu.
Yeni çağda ise dataya, verilere sahip olanlar tarihin seyrinde söz sahibi olmaya başladılar. Bu ise dünya yönetiminde çok küçük bir elit gruba söz hakkı tanıyacak gelişmelere sebep olmaktadır. Geriye kalan insanlığın ise tek bir adı belirmektedir; idare edilenler!
Günümüz insanlığının bu bilgi ve iletişim çağında en büyük korkuları arasında hacklanmak yer alır. Sadece bilgisayarlarımız değil verilerimizde hacklanmaktadır. Daha korkuncu ise beyinlerimizin hacklanması.
Beyin dalgalarımız biyometrik sensörlerle müdahaleye hazır hale gelmiştir. Bu dalgalarımız elektrik akımına çevrilerek verilerimiz alınıp analiz edilmektedir. Özellikle sosyal medya kullanıcıları bu konunun en önemli tacize uğrayanları olmaktadır.
Zirvede teklif edilen bir husus vardı ki akıllara seza. Hani ağızlarında tek dünya vatandaşlığı kavramı vardı ya...Pasaportların yerine tek kimlik uygulamasına geçelim teklifi yapıldı. Yani bütün dna, molekül ne varsa bütün bilgilerin bu kimliğe yüklenecek.
Beyin dalgalarınızın kontrolüyle bütün düşüncelerinizin ve reflekslerinizin analiziyle gerektiğinde size müdahele edilir hale gelinecektir.
Biokimyasal müdahalelere hazır olun. E diyebilirsiniz ki ben telefon kullanmıyorum. Ama en yakınınızdakinin telefon frekansı sizi yakalamaya yetecektir. Yani kurtuluş yok.
Hani telefonlarda bir program vardır ya. Sağlık açısından kalbinizin atışını ölçen sağlık verilerinizi tespit eden uygulamalar. Sanmayın ki bu veriler yalnızca size ait. Işık hızıyla bir anda ilgili merkezlere stoklanmak üzere kaldırılıyor. Sizinle ilgili tüm bilgiler itina ile kopyalanılıyor.
İşte bütün bunlar konuşulurken Davos'ta biz ortada yokuz. Ki zaten dünyada piar hususunda, lobi hususundaki zaafiyetimiz ortada. Kendimizi anlatamıyoruz, ifade edemiyoruz ve yeni şeylerde söyleyemiyoruz.
Son iki yılda 12.000 ekabirimiz yanlarına paracıklarını da alarak ülkeyi terkettiler. Hükümet anlık oyalanmalarla meşgulken...Kerameti kendinden menkul üniversitelerimiz laylaylomlarla gün tüketirken...
Ki Türk denilindiğinde, Müslüman denilindiğinde dünyadaki marka değerimiz ortada.
Dünyayı kıyamete sürükleyen bu şeytan imparatorluğuna karşı ne kadar müteyakkızız?
Dünya moleküler yapıyla...frekansla...manyetik alanla yeniden biçimlenirken bir ortaçağ karanlığında bulunmak ne acı. Ortaçağ karanlığını yaşayan batılılardı. Biz ise o çağlarda bugünkü dünyanın aydınlanmasının hazırlıklarını yapıyorduk. El_Alim'in kulları Elalem örgütünün mensubu olduklarından beri ne bize ne de aslında dünyaya huzur yok!
Allah'ın Sünnetullahını okuyamadık. Tabiat kitabını okuyamadık. Hoş inmiş kitabını da okumayı bıraktık ya...
Bio teknolojinin sahipleri dünyanın yeni efendileri oldular. Ne yiyip nasıl yaşayacağımız onlar tarafından koordine edilecek. Hele yakın zamanda münasip yerlerimize bir de chiplerini döşesinler. Buyrun cenaze namazına. Lakin cenazemizi kaldıracak bir imam bulabilirsek.
Bugün dahi İsrail hükümeti Batı Şeria'da her canlıyı an be an gözetim-kontrol altında tutmaktadır. Aynı prensiplerle çalışan Çin'i de göz ardı etmemek lazım. Bizim gevezelikte kullandığımız Facebook'un yapay zeka stüdyolarını...Googlenin...Hatta Amazon isimli alışveriş sitesinin teknolojik yatırımlarınıda görmezden gelmeyelim.
Davos'u anlatmaya çalıştım kısaca.
Siz yine uzun yazdım diye şikayetlenin mübarekler...
FEHMİ DEMİRBAĞ