16 Mart 2014 Pazar




ANNENİZ HAYATTA MI? YA BABANIZ!

alacakaranlıktan,
bir eski zaman hikayesi,
ama ben yeni duydum,
şimdi zaman,
hikayenin sergilenmesi!
...
bir adam,
ya da adamın biri,
akşamın dar vakti,
yolda yürür iken,
yerde, yumuşak bir şeye,
çarpıverdi!
...
Aman Allah’ım! 
Bir kalp! ayaklarının arasında!
tıpkı filmlerdeki gibi!
kanlı, canlı ve dipdiri!
tıp tıp atan şey,
şimdi avuçlarının arasında!
sımsıcak capcanlı!
korktu!
ürktü!
uzaklara atıp,
uzaklaşmak istedi!
tuhaflık devam ediyordu,
kalp ayrılmıyordu elinden!
asırlar süren,
bir zaman gibi geldi,
sakinleşmek süresi...
hiç olmazsa,
kalbin bulmalıydı,
sahibini!
çaldı kapısını,
en yakındaki bir evin,
ey! kalp,
belki buradadır sahibin!
dünya güzeli,
genç bir kız,
kapıyı aralıyıverdi;
 “Bu kalp sizin mi?” diye sordu.
 Biraz önce yerde buldum onu."
Kız üzgün...kırgın...kızgın ve hatta,
ben kalbimi,
"üç ay önce, bir vefasıza,
kaptırdım!" daha da konuşamaz,
kelimeler boğazında düğümlenir.
yanda ki eve sorun,
belki kalbin sahibi onlardır!
Kızın gösterdiği ev, 
göz kamaştırıcı bir villa!  
Kapıyı açan hizmetkarlar, 
onu üst kata çıkartırlar.
delikanlı evin beyine götürülür.
 yumuşacık halıların üzerine damlayan,
kalbin kanları ayağıyla örtmeye çalışırken;
“Bu kalp sizin mi acaba? ” diye sorar. 
“Hala atıyor da…..”
Beyefendi, 
ışıl ışıl parıldayan kristal kadehinden,
höpürtülü bir yudum çeker; 
“Ben kalbimi dünyaya sattım, canikom”  
“Komşu evde  yaşlı bir ihtiyar var,
 belki o bilir kalbin sahibini….”
Delikanlı,
hızla soğumaya başlayan
atışları gittikçe yavaşlayan,
avuçları arasına sıkıca tuttuğu kalbi,
yandaki ihtiyara yetiştiriverdi!
 “Bu sizin mi?”  
Çabuk olun, neredeyse duracak.”
Yaşlı adam, seccadesinden
doğruluverdi;
“Ben kalbimi, 
sahibine verdim" dedi!
merhametlice gülüverdi!
 “Elindekinin sahibini,
 neden gidip anne ve babana sormuyorsun ?”
“Her ikisi de yaşlanıp bunadı.”,
 diye söylendi delikanlı!
 “Bir bebek gibi,
 alaka görmek istediklerinden,
 üç gün önce kavga edip onları terk ettim.”
İhtiyar adam kahırlandı,
büyük bir üzüntüyle;
“Terk ettin ha..! ” diye mırıldandı.
 “Terk ettin demek…”
delikanlıya doğru yürüyerek,
onun gömleğini,
bir çırpıda yırtıverdi!
göğsünü açıverdi!
Delikanlının sol göğsünde,
avuçlarında tuttuğu kalp büyüklüğünde,
kanlı bir boşluk vardı.
...
masumiyet müzesinden,
yüreğin sunak olduğu,
bir dönem hikayesi,
dinlediniz...
şimdi elinizi,
göğsünüze götürünüz!

fehmi demirbağ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder