25 Kasım 2019 Pazartesi

PALYAÇOLUK YAPIYORUZ
Sinema sanatınin etkisi satir aralarina boraktığı notlarla devam ediyor. Potemkin zırhlısı, Yurttaş Kane, We for Vendetta derken aslinda hesaplasmalara sahne oluyor beyaz perde. Bir yanda hegemonlar ve diger yanda çaresiz insan yığınları. Uzun uzun sinemayı konuşmak lazım aslinda. Ya da sanatı. Kitleler uzerindeki etkileri irdelemek lazım.
Bizim mahalle anlamaz boyle şeylerden. Köylüdurler, koylü kurnazlikları barizdir ama. Bunun içindir ki çağı okuyamazlar ve asrin idrakine soyletemezler İslamı.
Görgüsuzlüğe yapışıp kaliverirler o kadar. Okumayı sevmezler. Düşünmeyi de sevmezler. Kalaylamaya bayılirlar amma. Slogancılik bariz reflekslerindendir.
Ha bizim mahalle böyle de sehrin diger mahalleleri farklı mı? Al birini vur ötekine.
Biri dincilik uzerine egzersizlidir diğerleri de dinsizlik. Akıl ya yoktur olan da tutulmustur. Hasıli cehalet batağinda çırpinır dururuz mutemadiyen, hep birlikte.
Vesselam...Kelamimıza gelisek...Bir filmden soz edeceğim. Joker filminde, yalnızlık ve alaycılık çağında, kendine özgü yol seçmek isteyen herhangi bir ruhun ne kadar örselendiğini de mesaj olarak okumak mümkün. “İnsanlar kaba !!” diye isyan edişiyle zaten Joker’in durumu sloganlaştırdığını görüyoruz ama azılı bir seri katile dönüşü, seyirciyi şoke etmiyor değil. Notre Dame’ın Kamburu gibi izlediğimiz yakın plan sırt çekimlerinde aklıma Wim Wenders’in ”Million Dollar Hotel” filminde dedektif Mel Gibson’un kamburu ve oteldeki bütün marjinal karakterlerin, habere susamış gazetecilerden daha hümanist olduğu temayı akla getiriyor. Robert De Niro’nun talk show sunucusu rolünde oynaması bir tesadüf değil elbet, ”Taxi Driver” filmine göz kırpıyor yönetmen. Film, anarşik ve düzen yıkıcı sistem eleştirisini, bir sosyopatın hastalığı ve kasvetli çizgiromanvari duruşunun etkisiyle dengeliyor, her tür yoruma açıyor. ”Fight Club” filmindeki Tyler Durden gibi zamanla özgüveni yüksek hatta narsizm sınırlarını aşan bir alter-ego yaratıyor. Sadece güçlülerin ayakta kalabildiği acımasız kapitalist düzende, yalnızca gülümseyip insanları güldürmenin geçerliliğini yitirdiğini düşünmesine ve acımasız olması gerektiğine inanıp raydan çıkmasına dehşetle şahit oluyoruz. İlginçtir ki Joker karakteri, seyircinin empatisini de üzerinde tutmayı filmin ilk yarısına kadar başarıyor. En kanlı cinayeti işlerken bile kendisine iyi davranmış olan cüce’yi sağ bırakarak kendi orman kanunlarını koyan ve sosyopatlığının ardındaki ince duyarlılığı gösteren karmaşık bir karakter izliyoruz. Bu durum filmi daha derinlikli, karakteri daha katmanlı kılıyor. Zenginler ile fakirlerin acımasızlaşan savaşı, kapitalist düzenin her daim süregelen bir gerçeği olarak evrensel bir tema ve geçerliliğini koruyacak bir senaryo. Arthur (Joker)’un hayattaki tek varlığı annesine değişen tavrı ve şiddeti, gözümde karakteri yaralı bir ruhtan öte bir psikopata çevirdi. Joaquin Phoenix'in performansı oldukça etkileyici... Filmin görkemli rock müzikleri ve coşkulu Frank Sinatra klasikleri seyirciye şahane bir soundtrack sunuyor. Send in the Clowns ve That’s Life, Smile olarak şarkı seçimlerini ayakta alkışlamak gerekir...
Bu arada vizyonda olan Recep İvedik filminin 6. sından nasıl bahsedeyim ki? O da ayrı bir sosyolojik trawma!
Milli vE İslami filmlerden de bahsetmek isterdim. Lakin bosa nefes tuketmiş olurum.
Fehmi Demirbağ
ÖĞYETMENİM;

BANA DİNİMİ, DİLİMİ, DÜNÜMÜ, KUL HAKKINI, HESAP GÜNÜNÜ, ADALETİ, MEYHAMETİ, HÜYYİYETİ, SEVGİYİ, SAYGIYI, PAYLAŞMAYI, KAYDEŞLİĞİ, VATAN SEVGİSİNİ DE ÖĞYET TAAAM MI?

BEN DAHA ÇOK KÜÇÜĞÜM.

SAKIN BANA YANLIŞ ŞEYLEY ÖĞYETME DE HEM DÜNYAM HEM AHİYETİM ZİYAN OLMASIN!

NEDEN BU HALDEYİZ ÖĞYETMENİM?

DURUMUMUZDAN ŞİKAYETİ BULUNMAYANLAR BU YORUMUMUZLA VAKİT KAYBETMESİNLER, OKUMASINLAR.
İNSANLIK BİLİM DE ZİRVE YAPTI, DOĞRUDUR.
AMA ACIDA, YOKSULLUKTA, KATLİAMLARDA ZİRVEDE. İNSANLIK DOĞAYI DA TAHRİP EDİYOR AYNI ZAMANDA. HEM DE BİLİMSEL YÖNTEMLERLE.
DEMEK Kİ HEGEMONLARIN BİLİM ANLAYIŞLARI MERHAMETTEN UZAK, BENCİLCEDİR.
BU DÜNYANIN FOTOĞRAFI.
ÜMMETİN HALİNİ KONUŞMAK BİLE İSTEMİYORUM. YEMEN, ARAKAN, TÜRKİSTAN VE KUDÜS GERÇEKLİĞİ NUTKUMU TUTUYOR, UTANIYORUM DA. GENEL MANA DA İSLAM COĞRAFYASI BÜYÜK BİR ZİLLET İÇİNDE.
ÜLKEMİZE GELINCE.
YALANCI EMZİKLERLE KARNINI DOYURMAYA ÇALIŞAN VELETLERİZ.
BU ÜLKENİN BİLUMUM İDEOLOJİLERİ GERÇEKLİKTEN KOPUKLAR, UZAKLAR.
BİR YALAN RÜZGARIYLA GELMEZ BAHARLARIN ÖZLEMLERİYLE TÜKENİYOR HAYATLAR.
BOZUK DÜZENDE DURUMUNU DÜZELTMEYE ÇALIŞMANIN ADINI DAVA KOYMUŞUZ.
DÜNYANINDA...
ÜMMETİNDE....
ÜLKEMİNDE GELECEĞİ ENDİŞELENDİRİYOR BENİ.
ELBETTE HAYAT BİR İMTİHAN!
BÜYÜK AFETLER KAPIDAYSA KUTLU DOĞUMLAR DA SIRADA DEMEKTİR.
ÜLKEM İÇİN BİR KÜLTÜR DEVRİMİ ÖZLÜYORUM.
ÇOCUKLARIMIZI KENDİ DEĞERLERİMİZLE YETİŞTİRECEĞİMİZ BİR ŞANLI DEVRİM.
BÖYLELİKLE ÜLKEMİN MAKUS TALİHİ DEĞİŞİR.
ÜMMETE HAKKANİYETLE REHBER OLABİLİRİZ.
TEKRARDAN BİR MERHAMET MEDENİYETİYLE TANIŞIR DÜNYA!
BÜTÜN BUNLAR BİR DAMLA GÖZYAŞIYLA BAŞLAYACAKTIR.
BİZ GÖZ YAŞI MEDENİYETİNİN ÇOCUKLARI, KAN MEDENİYETİNİN ÇOCUKLARINA ANCAK MERHAMET, ADALET VE HÜRRİYET LİSANIYLA BU HAKİKATİ GÖSTEREBİLİRİZ.
ALLAH VE RESULUNUN İŞARET ETTİĞİ YOLDAN, AKIL VE GÖNÜL PUSULASIYLA GİDEBİLİRİZ.
GÜNÜMÜZ DÜNYASININ CİNNET HALİ GÖSTERMİŞTİR Kİ BU ZAMANA DEĞİN TAKİP ETTİĞİMİZ YOLUN ADRESİ HÜSRAN OLMUŞTUR.
BEŞERİYET YARADILIŞ KODLARINA DÖNMEK ZORUNDADIR.
BUNUN İÇİN ÇOCUK VE GENÇLİK MERKEZLİ YENİ BİR DÜNYANIN İNŞAASINA İHTİYAÇ VARDIR.
YILLARDIR BUNU DİLLENDİRMEYE ÇALIŞIYORUM.
HER YENİ DOĞAN ÇOCUK KULLUK SINAVINA BİR MELEK MASUMİYETİYLE BAŞLARKEN ŞEYTANLAŞMIŞ YETİŞKİNLER ONLARI ROTALARINDAN ÇIKARTMAKTADIRLAR.
GELIN ZAMANLARIMIZI ÇOCUK VE GENÇLERİMIZ ÜZERİNDE YOĞUNLAŞTIRALIM.
EN BÜYÜK KAZANIMLARIMIZ EVLATLARIMIZ OLSUN.
UNUTMAYIN! EFENDİMİZİN VAHYE DAYALI MESAJI GENÇLERDE SEDASINI BULMUŞTU. İSLAM BİR GENÇLİK HAMLESİDİR, HAREKETİDİR.

GENÇLİK VARSA GELECEK VAR!

OYSA MÜSLÜMAN KAFALARI BATI ŞEKİLLENDİRİYOR...
KİLİSE BAKIŞLI NESİLLER HEDEFLENİYOR. HRİSTİYAN GİBİ YAŞAYAN MÜSLÜMANLAR BİÇİMLENDİRİLİYOR.

Türkiye'de tarih bilincimizi "İngiliz tarih yazıcılığı" oluşturuyor. Yani Türkiye kurulunca tarih bilincine İngiliz kodlar hâkim oldu. Bunu gözle göremezsiniz. Bilinçaltı meselesi. Mesela Türkiye'deki gençler için İngiltere ve Amerika'da okumak üstün bir durum.

Mesela Cezayir ve Tunus'taki gençler için Fransa'da okumak üstün bir durumdur. Ayrıca Cezayir ve Tunus'ta tarih bilinci Fransız tarih yazıcılığına göre şekillenmiştir. Tarih bilincine Fransız kodlar hâkimdir.

Mesela Azerbeycan, Kazakistan v.b ülkelerde tarih bilinci Rusya kodludur.

Her emperyalist güç hâkim olduğu ülkede kendi tarih bilincini oturtmadığı sürece uzun süre hâkimiyet kuramaz.
Bağımsız bir bilinç ile düşünmek engellenmiştir.

Bunlar zihinsel işgalin konusudur.

NOT: Sen olman gereken sen değilsin.
Bilinçaltlarına işlenmiş kodlara dikkat.

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KURTLU OLMASIN ARTIK!

"Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır" diyen Osmanlı paşası doğru bir ifadelendirmede bulunmuştu. Cidden de yeni nesil öğretmenlerin elinde yoğruldu. Devrim yolunda istiklal mahkemelerinin gögesinde, takrir-i sükun güvencesinde ve mutlak irade sultasında... Harf inkılabı, dil devrimi derken yepyeni bir ulus yaratılmaya(!) çalışılıyordu. Başarılı olundu da. 
Artık yönünü batıya dönerek onların değerlerini kıble edinen nesiller yetiştiriliyordu.
Kurancanın alfabesi mezar taşlarına hapsolunmuştu. İlk öğretmen sıfatı yine o osmanlı paşasının ukdesindeydi. Kimse hatırlamıyordu, 16 yaşındaki Musab Bin Umeyr'in cahiliye araplarına Allah'ın mesajlarını öğretme gayretlerini ve asırların öğretmeni efendimizin görevlendirdiği vekil öğretmenin asil hayatını.
Sonra 1947 de Amerikalılarla Full Bright anlaşmasını yaptık. Eğitim sistemimizde karar mercii onlar olmuştu. Nasıl askerimiz Natoya icarlandı ise...Nasıl siyasetimiz Amerikan meclislerinin vesayetine girdi ise...ve ekonomimiz dünya bankasına peyk oldu ise...
Bediüzzaman, Süleyman Hilmi Tunahan, Mehmet Zahid Kotku gibi oyunbozanlar olmasa ne güzel topyekün kafirleşecekti. Bunun için ilk dönem batıdan damızlık erkek getirelimden tutunda camileri kilise havasında dizayn edelim diyenlere kadar herkes muasırlık yolunda muhteşem tezler üretiyorlardı. Atatürkekber diyerek çıktıkları yolda ayaklarına bağ olan Erbakan ve Erdoğan gibilerini nasıl sevebilirlerdi ki? Tam gizli kardinal efendi hazretleri ile sapkınlıklarının halvetlerine erecekleri zaman bu millet bir ayrık otuyla hesaparın ötesinde bir hesap sahibinin olduğuna işaret ediyorlardı.
Ki bu zevat eğitimcilerin arasından türedi. Bir vaiz sıfatıyla önce öğretmenlerin arasına sızıntılandı. Sonra dershaneler, kolejler filan derken yetiştirdikleri altın nesillerinin tenekeden paslı yürekleri olduğunu bu fakir ama arifan millet 15 Temmuzda dünyaya kanıtladı.
Öğretmenlık mesleğine gelince...Bir peygamberlik refleksinde olan buy müessese üzerinde hertürlü ayak oyunlarının düzenlendiği entrika alanı oldu. Değersizleştirildi. Ütopik ve muazzez olan manevi boyutu boşaltıldı. Hiç bir şey olamazsam bari öğretmen olayım anlayışıyla bir maşet kapısına dönüştürüldü. Çürümenin alfabesindeki ilk harf oldu öğretmenlik. Öğretmenler ve öğretemenler diye iki ayrı doğal yapıya dönüştü. Samimi ve gayretli öğretmenlerimizin ellerinden öperek bütün hürmetlerimle kendilerini bu rüsvay duruma karşı tenzih ederek....diyorum ki; "öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır!"
Nesilin durumu ortada...okullarımızın...
Bir kalp inkılabına ihtiyacımız var.
"Kalbi eğitmeden aklı eğitmek eğitim değildir. Vicdan olmadan bilgi sahibi olmak tehlikelidir." diyen Aristo haksız mı yani?
Hele Hz. Ali'nin meydan okumasına ne demeli?
"Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum!"
Yani 29 çarpı 40 yıl demeyeceğim ama hakkıyla öğretmenin elzem olduğuna da dikkat çekerim.
  Bir de teklifim olacak. Şu Gençlik ve spor bakanlığını bölün ikiye. Gençlik bakanlığı salt bir başına kalsın. İnformal ve hayat boyu öğrenme mevzularıa el atsın. Spor bakanlığı da tüpçü başkanın herzeleriyle uğraşsın dursun. Hatta yakınlarda ölen Naim Sülwymanoğlu'nun hayatını filme dönüştürsün. Kültür bakanlığı da destek versin artık canım.
Reis demişti ya" Eğitim ve kültür işinde sınıfta kaldık" diye.Pisa yönetim kurulu başkanı geçenlerde bunu gerekçelendirdi: "Öğrettikleriniz geçersiz!"
Yani Kutlu olsun Öğretmenler günü. Kurtlu değil!
Yani "ya eşini ya işini terket diye taşeron öğretmenleri anlayamayan milli eğitim bakanlarımız da olmasın artık.
Hani" şu okullar olmasa eğitim sorununu çözecem diyen" bakanları da gördü ya bu ülke, ne desem?
Okumayan ülkemin güzel insanları...ve yazmayan!
Ünlü Tac Mahal yapılırken Raca inşaat alanını gezer. İşçiler taş yontmaktadırlar. Bir işçiye sorar, ne yaptığını. O da taş yonttuğunu söyler. Bir diğeri "buraya bir mabed yapılacak. Onu yapıyorum" der.
Öğretmenler, çok yontulması gereken taşımız var. Hüner onları mabede dönüştürebilmekte!

Geçmiş alimlerimize rahmetler olsun...Geleceği belirleyen alimlerimiz olsun duasıyla...

FEHMİ DEMİRBAĞ

23 Kasım 2019 Cumartesi

DİYORLAR Kİ;
İNSANLIĞIN KURTULUŞU ŞEYTANA TAPINMASINDADIR!

Hegemonlar ve kankileri kompradorlar ülkelerini sömürmek için geniş halk yığınlarını oyalamak adına dinsellik ve cinsellliği manipüle ederek kullanmayı ustalıkla becerirler.
İslam dünyası bu organizasyonun mağdurudur. Çünkü cehalet adeta bir kader gibi onlara eklemlenmiştir.
Konuyu açalım.
"3. Dünya Savaşı, Siyonistlerle İslam alemi arasında illuminati ajanlığının sebep olacağı farklılıkların körüklenmesiyle tetiklenmeli. Bu savas öyle bir savaş olmalı ki İslam ve Siyonizm birbirini yiyerek yok etmeli. Bu arada diğer uluslar, fiziki, ahlaki, ruhsal, ekonomik yıkımlara sürüklenerek bölünmeli. Öyle bir sosyal kaos yaratılmali ki, herkes dinleri kanlı şiddetin temel sebebi olarak görmeli ve insanlar mutlak ateizme yönelmeli. Son olarak Lucifer’in saf ve mutlak doktrininin manifestosuyla Hristiyanlik ve ateizm de silinmeli…"
Özeti bu. “15 ağustos 1871, washington dc' de Mazzini'ye yazıldığı iddia edilen mektup'ta mason Albert Pike dünyanın akıbetiyle ilgili düşüncelerini böyle açıklamıştı.
Giuseppe Mazzini ise, İtalyan milliyetçisi, siyasetçi, avukat, aktivist, gazeteci, yazar ve masondur. Giuseppe Garibaldi ile birlikte İtalya'nın birleşmesi'ne öncülük etmiştir. 1864 yılında İstanbul'da Giuseppe Garibaldi ile birlikte Societa' Operaia'ni ve İstanbul'daki ilk İtalyan mason locasını kurmuştur.
Mektuba kısaca bir göz atalım da, bakalım masonların kafa yapısını bir kez daha irdelemiş olalım.

"Aydınlanmacı düşüncenin amacına ulaşması için öncelikle bir dünya savaşı çıkarmalıyız. Bu sebeple Rusya'da çar'ı (çarlığı) zayıflatıp, ateizmi ve komünizmi hakim kılmalıyız. Casuslar vasıtasıyla Britanya imparatorluğu (İngiltere) ve Alman imparatorluğu arasında gerginliği körükleyerek savaşa zemin hazırlamalıyız ve 1.dünya savaşı sonrası, komünist düzeni iyice inşa etmeliyiz ki, tüm hükûmetleri yıkabilelim ve tüm dini düzenleri zayıflatabilelim.
Ardından ikinci dünya savaşı'nı çıkarmalıyız ve bunu gerçekleştirmemiz için; faşistler ve siyonistler arasında savaşla sonuçlanacak bir gerginlik oluşturmalıyız. İsimleri nazi olacak olan faşistleri, savaş sonunda yok etmeli ve savaş sonrası Filistin'de yahudilerin ana unsur olacağı İsrail devleti'ni kurmalıyız.
İkinci dünya savaşı sürecinde uluslararası komünizm mutlaka hristiyanlığı dengeleyecek bir güce ulaştırılmalı. Toplumlara ölçülü bir şekilde son çöküşü yaşatacağımız zamana kadar bu denge bizim için gereklidir.
Üçüncü dünya savaşı'nı çıkarmamız için; islam aleminin liderleri ve siyonistler arasında ajanlarımız vasıtasıyla, ayrı düştükleri konular üzerinden gerginlik çıkarmalıyız ve bu savaş, müslüman arap dünyası ve israil devleti'nin birbirlerini yok edecekleri şekilde dizayn edilmeli. Bu hengame içinde diğer milletleri bu konuda, fiziksel, ahlaki, ruhsal ve ekonomik olarak çökmeleri için mücadeleye zorlamalıyız.
Nihilistlerin ve ateistlerin önlerini açmalıyız ve müthiş bir sosyal çöküş provoke etmeliyiz ki böylece bu kanlı kargaşa ve vahşetin doğurduğu korku içinde mutlak ateizm etkisi ortaya çıksın.
İnsanlar her yerde vahşi devrimci azınlığa karşı kendilerini savunmak zorunda kalacak. Daha sonra insanlık medeniyeti, bu vahşi yok edicileri imha edecek. Birçok kişi hristiyanlık'ta hayal kırıklığı yaşayacak. Kimileri hayatta herhangi bir pusulası veya istikameti olmaksızın deizm'i seçecek. Ama bir düşünceden ötürü endişe duyacaklar. Bu endişelerinin sebebi; nereye itaat edecekleri, neye yönelecekleri konusu. sonunda evrensel bildiriler yoluyla lucifer'ın saf doktrininin ışığını almaya başlayacaklar.
Bu doktrin, sonunda tüm insanlık içinde genel dünya görüşü haline gelecek ve ona teslimiyet içinde olacaklar. Hristiyanlık ve ateizmin fethedilmesi ve aynı zamanda yok edilmesinden sonra ortaya çıkacak olan bu evrensel dünya görüşüne karşı muhafazakar hareketler ortaya çıkacaktır."

Ne dersiniz yaşanmışlıkları göz önünde bulunduracak olursak Albert efendinin hedeflerinde ki gerçekleşme oranı ne noktadadır? Bütün dünyada sokak savaşları fitili ateşlenmeye başlamışken,tüm İslam coğrafyasının kan ve ateşle karşı karşıya olduğu, Türkiye’nin de 15 Temmuz denemesiyle aynı kaderi paylaşmaya zorlandığı düşünülürse, 150 yıl önce yazılan satırların önemi daha da artıyor…
Üçüncü Dünya Savaşını kesinlikle Ortadoğu’da, İslam coğrafyasında çıkarmayı planlıyorlar…
“Farklıkların körüklenmesi” ana fikir…
Coğrafyamızda dinî, mezhebî, etnik konular o kadar kaşımaya müsait hâle geldi ki, her an bir yerden çıkacak kıvılcımın yangına dönüşmesi ihtimali mevcut…
Bunun üstüne bir de siyasi ayrılıklar düşünülürse…
Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Mısır gibi başat ülkelerin gerek birbirleriyle, gerekse bölgesel ayrılıkları ve içine yedirilmiş mezhebi hassas noktaları da bu bağlamda göz önünde bulundurulmalıdır.
İslam dinini tüm dünyada terörün kaynağı gibi algılatmaya çalışan ve yerkürenin belli bölümlerinden bunu başaran bir yapı ile karşı karşıyayız…
Tüm dinleri hedef alan, Şeytan-Lucifer’i hâkim kılmaya çalışan bir organizasyonun saldırısı altındayız…
Son dünya savaşının hedefi Ortadoğu olduğu için Türkiye çok önemli bir ülke…Tüm bu oyunları bozabilecek, bu tekere çomak sokabilecek potansiyellikte ki tek ülke…
İslam eşittir terör ile başlayan ve diğer dinlere de sirayet edecek terör algısını oluşturmaya çalışan, aileyi yıkıp cinsiyetsiz bir toplum hedefleyen, aşılar ve ilaçlarla insan ırkını hasta ve güçsüz kılmaya uğraşan, dünya nüfusunu azaltmak için savaş ve nüklere yıkım da dahil her türlü yöntemi masasında tutan, binlerce yıldır bugünler için hazırlık yapan büyük bir şeytani yapı ile muhatabız…
Batı toplumlarını çoktan ifsad ettiler….
Aile kavramı zayıfladı, inançlar törpülendi, ateizm çığ gibi artıyor, cinsiyet farkını ortadan kaldıran sapıkların “özgürlük” adına pazarlandığı bir markete dönüştü Batılı insan…
Şimdi bu yapıya hem özüyle, hem inancıyla hem de iradesiyle direnen bir tek İslam ümmeti kaldı…
Tüm eksikliklerine, tüm zayıflıklarına, tüm çelişkilerine rağmen ayakta duran ve durma potansiyeli taşıyan tek ümmet ve bu ümmetin en büyük taşıyıcı kolonuyuz…
O yüzden Türkiye düşmemeli, o nedenle Türkiye dik durmalı…
Tüm bu şeytani planları bozabilecek tek coğrafya burası…
Coğrafyamız bize bu büyük plana karşı çıkma kaderini gösteriyor…
Kaderimiz insanlığın geleceği için de çok ama çok önemli bir noktada duruyor…
Bir de hatırlatayım ki; bunları bize düşündüren Albert Pike, köleliğin devamını isteyen güneyli bir general olarak kuzeylilerin parlementosunun önünde heykeli bulunacak kadar dengeleri alt üst edecek bir kişiliktir.

FEHMİ DEMİRBAĞ