19 Haziran 2017 Pazartesi

ŞEKER VE GLIKOZ BAYRAMINA RAMAK KALA!

Nasıl da tıkandık? Nasıl da bulandı bütün sular? Nasıl da kirlendik?
Tarih evrilirken ömür seyrinde fay hatları kırılıyor bütün inandığımız değerlerin. Künde üstüne künde!
Bilim ve teknoloji rahmet ve merhamete değil, şeytani bütün desiselere hizmetle mukim.
Ramazandayız...Son günlerinde...Bayram beklentimiz bile yeis barındırmakta.
Ortadoğu...Hala 100 yıllık ahmaklığın zakkumdan meyveleriyle beslemekte çocuklarını.
Müşrik ve küfür orduları ümmet-i Muhammedi bu kez ama son kez bitirmenin derdinde!
Sünni, şia ve kürt oldu cehaletimiz...
Sarı çiyan cüretkar! Ama illa ki kâr!
Eyyamcılar har vurup harman savurmanın...Pensilvanya kuduruğu olmadık ihanetlerin...Kurum ve kuruluşlar, topyekün yıkımın...ibneler legalleşmenin ve çoğalmanın derdinde.
Derdinde olan yok, nafile...Rabbine hesap verecek olanlar suskun!
Aymazlık...Haramilerin bahanesi!
Elbirliğyle bitiriyoruz geleceğimizi, büyük hayaller hevesiyle!

Ankara Valisi Topaca: Sivil araçla kontrol amacıyla sokakları geziyorum. Bana bile uyuşturucu satmaya çalıştılar.Satıcı olduğunu düşündüğümüz bir kişi, bize el işaretleriyle 'Mal istiyor musunuz?' diye sordu.
Ve sen sayın vali utanmadan bunu demeç yapıyorsun. Sormazlar mı adama, makamın mazeret makamı mı, çözüm makamı mı?
Hatırlar mısın, ziyaretine gelmiştim sen Kocaeli valisiyken. 2 saate yakın brif vermiştim, memleket-çocuklarımız elden gidiyor diye. Sen de diğer benzeri tarzda konuşma yaptığım anlı-şanlı makam sahipleri gibi nazikçe dinlemiştiniz, yüzüme bön bön bakarak. Şimdi timsah gözyaşları sergilemenin...ağlamanın...sızlanmanın ne alemi var?! Allah şahit, hepinizin kapısını çaldım-çalmaya da devam ediyorum. ve iddia da ediyorum, çocuklarımızı bu badirelerden kurtaracak tek gerçek proje ve eylem sahibi benim!
Din uluları...
Eğitim camiası...
Üniversiteler...
Siyaset erkanı...
Aydın müsveddeleri...
Adalet...
Emniyet makamları...Gittiğiniz yol yol değil! Ülkeyi elbirliğiyle bir felakete sürüklüyorsunuz.

Hemen...şimdi...topyekün çocuk ve gemçlerimize yönelmeliyiz...
Uyuşturucu, sapkın ve sapık organizasyonlar, imansızlık ve ahlaksızlık çeteleri çocuklarımızı bizden çalmadan-ülkenin geleceği çalınmadan!
Bu yozlaşma bitirecek bizi küffarın mermisinden önce!
Kurduğunuz betondan kabuslar ruhsuz bedenlerimizin mezarı olacak.
Attığınız o şen kahkahaların ardından tufanlar kopacak gözyaşlarıyla!
Banka hesaplarınız hesaba durduğumuzda mahşerde inanın çer-çöp faslında!
Dakika dakika çürüyoruz...Abdestli kapitalizm sonumuzun sebebi olacak!
***
Birileri bizi cehenneme sürüklemek için yürüyor!
Birileri beddualarıyla Kelime-i Tevhidimizi araklıyor...
Birileri aldanmışlıklarının muhasebesini bile yapamıyor!
Birileri alabildiğince ibne!
***
Hakimler ve savcılar...Bizim davalarımıza bakmıyor! Üstünlerin hukuku Adaleti adavete ve atalete devşiriyor!
***
Biz sefil halk ise soru sormasını bile unuttuk!
"Cehalet imanı bozar mı hocam?"

FEHMİ DEMİRBAĞ



18 Haziran 2017 Pazar

REİSE MEKTUP!
 SELAMUN ALEYKUM REİSİM!
İnanın konunun önemine inanmamış olsam kıymetli vaktinizi meşgul etmem. İstirhamım mektubumuzu sonuna kadar okumanız.
Hassaten sağlık ve afiyet....muvaafakiyetler diliyorum. Dualarımdasınız!
...
1965 doğumluyum.
17 yaşındaydım. İstanbul'a okumaya gelmiştim. Okuyup adam olacaktım yani. Turhal Endüstri Meslek / Elektrik Bölümünü bitirmiştim ama üniversite maceram İstanbul Üniversitesi Hukuk Fak. AYO da olacaktı.
Hastalanmıştım.
Bu hastalık teşhisiyle birlikte doktorlar yakın zamanda öleceğimi de söylemişlerdi.
Hayda!!!
Halbuki ben dünyaya kazık çakmaya gelenlerdendim. Meğersem ölüm denilen hakikat beni de sarıp sarmalayacaktı.
Okulumu bitiremeden, okulu bitirip adam olamadan; ölecektim!
Neydi peki ölmek?
Ya ölümden sonrası...
Sorular sorular...
Çocukluk günlerinde okulların yaz tatil dönemlerinde gittiğim camili günlerin ettehiyyatülü birikimlerim işte bu soruyu cevaplamaya yetmiyordu.
Kafam da allak bullak olmuştu hastalığımla birlikte; neden yaşıyoruz? Nihayetinde ölümlü dünyada bunca didinmeye ne hacet?
Sorunun cevabını nerelerde aramadım ki? Yüksek oranda septisizm beni olmadık kapılara yönlendiriyordu.
Önce ateizm...olmadı, yahudi mi olmalıyım, budist mi? Ya Hristiyanlığa ne dersin Fehmi?
İslam gündemimde asla yer edinmiyordu. Folklorik geçmişim bu dine rağbet ettirmiyordu beni. Nerede yozluk, yobazlık...gericilik var, orada Müslümanlar! Neden Müslümanlığı tercih edeyim ki?
Gençlik hali cabası...hastalık...çaresizlik gırla!
Nihayet İstiklal caddesindeki İtalyan kilisesini mesken edindim. Orası benim için adeta bir Hira Mağarasıydı. İnzivaya orada çekiliyor, beynimi çatlatırcasına düşünüyordum ve soruyordum; neden?
Olmadık kitapları okudum...Kutsal metinlerin hepsini...Batının filozoflarını...
Ve nihayet...kısa keseceğim; Kelime-i Şehadetimi...Rabbimin hidayetiyle İtalyan kilisesinde getirdim...Bir Müslüman olarak doğduğum hayata bir Müslüman olarak devam etme kararı aldım. Sıra gelmişti dinimi öğrenmeye.
Ben imansızlık batağında çırpınırken ortalıkta olmayan din bezirganları, sonrasında temasa geçtiğimde kendileriyle, beni kendilerinden kılmaya alabildiğince gayret içine girmişlerdi.
Bu süre içinde temasa geçmediğim dini bir cemaat kalmamıştı.
Kendime yakın olarak İskenderpaşa cemaatini yakın görmüştüm. Aslında herkese eşit mesafedeydim. Herkesin doğrusunu gözlemliyerek kendi tespitlerimde bulunuyordum.
Özetle, ehl-i sünnet bir çizgisi bana yakın gelmişti. İmam Maturidiyi akaidim açısından imamım olarak benimsemiş-kabullenmiştim. Peygamberin mezhebi mi vardı sorusunu aptalca buluyordum. Çünkü mezhep olayı bir din değildi ki. Meseleye bir yakınlaşma gayretiydi. Dinin geleneği bence mühimdi.
Tarikatler...olmalıydılar...onlar halk okuluydular. Ancak Kur'an ve sünnet çizgisinde olmalıydılar. Bid'at gibi, israliyat gibi konular dinin geleneğinden sapma hususunda tehlike arzedebilirdi. Hele ki seküler yapının ve dış mihraklarin iradesi-sevki dikkate alınmalıydı.
Tasavvuf...önemliydi. Ancak Şeriatin gözetiminde olmalıydı. İthal mistik felsefeler kafa karıştırabilirdi.
Cemaatlerde mühimdi. Lakin öncüleri kutsanmamalıydı. Onlar ruhban, din ulu'su hükmüne sokulunmamalıydı. Din baronları üretilmemesi noktasında şer'i denetim esastı. Yoksa şer odakları yapıları manüpüle edebilirlerdi.
Hatta her 7 Müslüman bir araya gelip dernekleşmeli de. STK lara önem verilmeli.
Hani benzetecek olursak; birey insandaki hücre gibidir. Hücreler birleşince organları oluşturur. Organlar da birleşince vücudu. Vücutlarda birleşince toplumu. Ancak bilinçli birey-bilinçli toplum hedeflenmelidir.
O günlerden bugünlere her zaman tavrım ve safım İslamdan ve Müslümanlardan yana olmuştur. Ne aklımı ne imanımı kimselere emanet etmedim. Dinin tebliği hususundaki isimleri bir öğretmen edasında kabullendim. Doğruları yol haritamı belirledi, yanlışlarına kendimce itirazlar ettim-şerhler düştüm.
Kimsenin adamı olmadım yani. Mesafemi hep muhafaza ettim.
Hastalık kısmına gelince...Eee bu satırları yazdığıma göre doktorların o anki yanlış teşhisi benim imanımın-hidayetimin sebebi olmuştur.
Siyasal duruşuma gelince...Rejimi bir küfür sistemi olarak görmüşümdür, sistemi de bir şirk sistemi. İşte bu gidişatı tersine çevirmek isteyen müslüman kafaların arayışlarının bulundukları ortamlarda hep te görev almışımdır. Ancak masa başlarında değil, sokaklarda.
Bir de batıya ve batının bütün değerlerine karşı mesafeliyimdir. Uzak durmayı tercih ederim. Domuzdan post olmayacağı gibi gavurdan da dost olmayacağı inancındayım.
İşte bütün bu yaşam serüvenim şunca mücadele dolu bir ömrü ortaya koydu.
Yazdık, çizdik...söyledik, söyleştik...dertlendikte çoğu...yılmadık ta şükür...
Ben karanlığın ne olduğunu gördüm be Reisim!
***
Güzel sanatlarda öğrenciyim. Yeni hidayete eripte kelime-i şehadet getirdiğim günler. İtalyan kilisesinde Müslüman olmaya karar verdiğim; yavaş yavaş hayatıma "müslümanlar" üst başlığında giren, değişik grup ve cemaatlere mensup kişilerle tanıştığım günler. Refah Partisinin kurulduğu o günlerde tanışıklıklarım gereği islamın siyasi yelpazesine sıcak baktığım, argüman toparladığım netameli günler. Meğer seküler refleks hiç sevmezmiş bu Müslümanları da bihabermişim olan bitenlerden. Timurtaş hoca, Fethullah hoca gibi kasetçi hocaların vaazları Ferdi ve Orhan babaların kasetlerinin arasında işporta arabalarında bir hit yarışında...Milli Gazete hem çalıştığım hem de dilini öğrenmeye çalıştığım müslümanları etüd etmeye çalıştığım yerdi. Sigortasız çalışıyordum, ama  duymaya başladığım vatan-millet-sakarya edebiyatının ilk nağmeleri bu durumu fazla da önemsetmiyordu bana. Hoş sonradan çalıştığım bütün islami kuruluşlarda emek hususunda ne islam hukuku ne de beşeri hukukun ilkeleri geçerliydi. Sloganlar rafineydi lakin. Genel geçer kurallar gidişata göre kolaylıkla revize edilebiliyordu. Bütün İslami kurallar bütün İslami gruplar arasında oldukça tezat teşkil edebilecek şekilde biçimlenebiliyordu. Ateist sürecimde kavram kargaşam halet-i ruhiyemde derin tahribat yaparken bir kurtuluş kapısı olarak gördüğüm dinimin inananları arasında çelişkiler ve tutarsızlıklar çok daha fazla acımı acıtıyordu. Allah'tan yalnızca Kur'anı okuyarak İslamı kendime yol olarak seçmiştim. Elbette ki Rabbimin hidayetiyle.

Ne çok isim girdi hayatıma...Ne çok olaylara müşahede ettim.
"Kişinin namazı ve orucu sizi aldatmasın. Onu büyük-küçük menfeatler karşısında dene" diyen sevgilim, peygamberim beni sakinleştiriyordu.
Neyse, buradaki ayrıntılar alabildiğince uzun ve karmaşık. Zaman zaman bu konuyu yine deşmeye çalışacağım. Asıl gelmek istediğim konuya temas edeyim.
İşte o süreçte "Nurculuk" üst başlığında değişik gruplarla tanıştım. Zafer grubu, Adnan Hoca, Kutlular...Bir de Fethullahçılar. Ağlak bir ihtiyarın belagat dolu hitabetine dayalı fanatikler. Bu grup bizimle (Biz radikal islamcıydık. Siyasi İslamdı bizim yolumuz, öyle diyorlardı bize) camide bile bizimle aynı safta olmazdı. Sanırım bizi kafir olarak görmekteydiler. Hazindir ki, ben kafirliği bırakıp müslüman olmuştum ama bu grup ısrarla benim kafir kalmamda ısrarcıydı yani.
Çok ta ehli takva durmaktaydılar. Kola içmezlerdi. Peyniri bile mayasından dolayı yemezlerdi. Zeytin bile... Şüpheli herşeyden çekinirlerdi. Mustafa Kemal deccaldi. Türkiyeye pak İslam'ı hocaefendi getirecekti.  
Dedim ya güzel sanatlarda öğrenciydim. Resim çizenlerin/yapanların kafir olduğunu söylemekteydiler. Hatta çıkardıkları Sızıntı dergisinde kullandıkları fotoğraflarda suretlerin kellelerinde boyunlarından çizik atarlardı. Ki ahirette bunlara ruh üfleyipte onları yarattık dememek için.

Bu arada Kasımpaşa'da geçtiği için bir müddet öğrencilik yıllarım, Reis dediğimiz Tayyip Erdoğan'ı benimserdik. Refah Partisinin ihtiyarları gıcık ederdi bizi. Pasif bulurduk onları.

Derken...
Erdemliler Hareketiyle Erbakan Hocanın talebelerinin bir kısmı yol ayrımına geldiler. Bosna savaşı bizleri bir kırılmaya yöneltmişti. Mercimek olayı işin mihengindeydi. 28 şubat filan...Avrupadaki işçilerimizin birikimlerini de İslami Holding furyasıyla çarçur ettiğimiz kırılma dönemi...
İzmir'de ki Yamanlar koleji eğitimin önemini vurgulamıştı müslüman camiada. Fethullahın kolejler macerası da böylelikle başlamıştı. Dağılan SSCB coğrafyası "Türk Okulları" fikriyatıyla içerde bir heyecan dalgası uyandırmıştı. Yavaş yavaş CIA ofislerine dönen Türk Okulları...Bir de Türkçe Olimpiyatları adında sos!
Müslüman abiler parayla tanışmaya başlamıştı, nihayet. Makamla bir de...Değişik dokudaki islami gruplar ince ipler olarak birbirlerine keneplenip kocaman bir urgana dönüşmeye başlamıştı. Şişiyorduk adeta ama biz büyüdüğümüzü zannediyorduk. ZAMAN güya lehimize çalışıyordu. Hürriyet arayışımız, Milliyetimizi belirginleştiriyor, Cumhuriyet ortak dilimiz oluyordu.
Yani zokayı yutmuştuk aslında. Çünkü devir islamizasyon devriydi. Ama lighgtinden. Ilımlısından.
Cemaat artık "THE" takısı almıştı.
İşin tuzu biberi o kadar yavşamıştı ki herşey, akaidde revizyon dönemi başlıyordu. Kelime-i Şehadet bölünüyor, "Muhammedür Resulullah" bir kenara alınıyordu. Aldatıldığımızdan habersiz beraber yürüyorduk biz bu yollarda...Birkısım belediyelerce beraber  yürütüyorduk...Bilemiyorduk İslamı bölenin vatanı bölmekte tereddüt etmeyeceğini.
15 Temmuz işte bize bunu düşündürttü. Hocaefendi aslında bize efendi, efendilerine köle bir şahsiyetti. Nihayetinde Teröristbaşılarından biriydi.
Genişletilmiş Ortadoğu Projesi oldukça alangirli bir albeni sunuyordu erkanımıza.
Derken...
Arap baharı! Ya da Facebook devrimi. Ki biz bu Facebookla evliliklerimizi bile bitirir hale geldik. Farmvilla oyununda müslümanlar domuz besliyorlardı.  Müslüman doku çürüyordu. Evlatlarını kendi değerleriyle yetiştirmeyip, moderniteyi yeni bir din olarak benimsemiştik hasılı. İthal ikame islam heryerdeydi; ama yüreklerde değil...Ama hayatımız da hiç değil!

Saddamın hazin sonu...
Kaddafinin...Baltacının kızı Esmanın Şehadeti gözümüzü açmaya başlamıştı. Asıl sorgulamayı zaten 11 Eylülle yapmaya başlamıştık aslında. Öyle ya, Afganistanın işgaliyle mücahit kardeşlerimiz dünya eroin imalatının %94 ünü gerçekleştirmeye başlamıştı.
İslami terör furyası artık dünyanın da gündemiydi. Boko haramdan Deaş'a...
40 yıldır ülkemizin nadide terör örgütü PEKKAKA artık yalnız değildi.
Bir de suflilik...Yanmaz kefenler, kendi babasını görmezden gelip ademe baba bulanlar...New age İslamizasyon...Süslümanlar devri yani!

***
Herşeye rağmen Recep Tayyip Erdoğan...İçimizdeki arayışın adresi olmuştu. Lakin unuttuğumuz birşey vardı...RTE süperman değildi. Heryere onun yetişmesi mümkün değildi. Allah ona ömür versin ki en azından istikrar sürsün. Ki aklımızı başımıza biran önce devşirelim.
Reisim, aşağıdaki satırlar nezdinde-hükmünde şehadetimden beri bir mücadeleyi sürdürüyorum ki gençler benim yaşadıklarımı yaşamasınlar diye;
ÜLKEMİZ NÜFUSUNUN 25 MİLYONU 12 YAŞIN ALTINDA...
CİZVİT PAPAZLARI DİYORLAR Kİ, "ÇOCUKLARINIZI 7 YAŞINA KADAR BİZE VERİN SONRASI SİZİN OLSUN."

ÇOCUK EDEBİYATIMIZ YOK!
MİLLİ ÇİZGİFİLMLERİMİZ/İNTERNET OYUNLARIMIZ YOK!
MİLLİ OYUNDA ÜRETEMİYORUZ!

İNFORMAL EĞİTİMDE/HAYAT BOYU ÖĞRENME DE DEĞERLERİMİZE UYGUN KODLAMAMIZ YOK ÇOCUKLARIMIZA. BATININ ALIŞKANLIKLARINCA-MARKALARINCA KUŞATILDIK.
1864 TE İNGİLİZ SÖMÜRGE BAKANI GLAGSTONE DEMİŞTİ Kİ; KAFİR TÜRKLERİ ANCAK, DİYALOG-HOŞGÖRÜ METODUYLA ALTEDEBİLİRİZ. ONLARI HRİSTİYANLAR GİBİ YAŞAR HALE DÖNÜŞTÜRMELİYİZ.
YANİ...ÖNÜMÜZDEKİ 10 YILI ŞİMDİDEN PROGRAMLIYAMAZ İSEK:

DEİSTLİK,ENSEST, LGBTİ, UYUŞTURUCU GİBİ AŞAĞILIK DAVRANIŞLAR/ALIŞKANLIKLAR TOPLUMUMUZU FELAKETE SÜRÜKLEYECEKTİR. AKILSIZLIK ve ALLAHSIZLIK AHLAKSIZLIĞA ORTAM SUNAR.
GÜNDEMLERİMİZ MAGAZİNLE, LAYLAYLOMLA, POLİTİZE LAKLAKLARLA VE SAHTE DİN BEZİRGANLARIYLA İYİCE İĞDİŞ EDİLMEKTEDİR.
BÜTÜN BUNLARLA İLGİLİ ELHAMDÜLİLLAH ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ SOMUT OLARAK MEVCUTTUR. LAKİN KİMSE OLAN BİTENİN FARKINDA OLMADIĞI İÇİN DE FEVERANIMIZA KULAK VERMEMEKTEDİR. BİREYSEL TEVECCÜHLER EYVALLAH BİZLERİ ZİYADE ETMEKTEDİR.
ÜNİVERSİTELERİMİZ BAŞTA OLMAK ÜZERE HİÇBİR DEVLET KURUMUNA İŞİN ÖNEMİNİ 15 SENEDİR ANLATAMIYORUM
MAKAM-MEVKİ-İKBAL İHTİRASI İÇİNDEKİ MÜSSESELERİMİZİ TEMSİL EDEN ZEVATLAR BU MESELEYİ ÖNEMSİYEMEMEKTE/KAVRAYAMAMAKTADIRLAR.
ŞİMDİKİ YOZLAŞMAYI GÖRMEZDEN GELMEK GELECEĞİN KARANLIĞINDA GÖZLERİMİZİ AÇMAMIZ DEMEKTİR Kİ...BU DA İŞ İŞTEN GEÇMİŞ DEMEKTİR.

İLİM, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT VE AHLAK İLE DONATILMIŞ MİLLİ VE YERLİ DEĞERLERE HAİZ DİNDAR BİR NESİL İÇİN;
1- MANYETİK ALAN
2- FREKANS
3- MOLEKÜLER YAPI
İŞTE BU 3 KONU İÇİN...HAYDİ MÜSLÜMANLAR LABORATUVARLARA DİYEBİLMELİYİZ!
YOKSA! YAŞAYANLAR İÇİN...DOĞACAK ÇOCUKLARIMIZ İÇİN...TORUNLARIMIZ İÇİN "GELECEK YOK!"
HA BU ARADA ALLAH NURUNU BİZSİZ DE TAMAMLAR. GEREKTİĞİNDE BİR BAŞKA TOPLULUĞU HİDAYETLENDİRİR.
BİZ KENDİ KULLUĞUNUZUN DERDİNE DÜŞELİM.
BAKINIZ, EVLATLARINIZDAN BİR KISMI "ZULÜM 1453 TE BAŞLADI" DİYOR.
DÜŞMAN ARTIK KENDİ EVLATLARIMIZDAN TEŞEKKÜL ETMEYE BAŞLADI. NAMAZINDA NİYAZINDA VATAN HAİNLERİMİZ BİLE OLUŞMAYA BAŞLADI. PENSİLVANYALI KUDURUKLAR BİZLERE İBRET OLMALI.
EYYAMCI BAŞKA YAPILARDA ALACAKLARI 3-5 KURUŞ KOMİSYON İÇİN BİLUMUM ŞAKLABANLIKTA HERKESLE İŞBİRLİĞİNE HAZIRLAR.
4-İLİM
5- KÜLTÜR
6- SANAT
7-EDEBİYAT
8- AHLAK KONUSUNDA İSE AHVALİMİZ MALUM; PÜR MELAL!
ÖYLE EBRU SANATIYDI, KARPUZ KABUĞU FESTİVALİYDİ GİBİ CACIKTAN MEVZULARLA GERÇEĞİ ÖRTEMEYİZ.
9- MİLLİ ÇOCUK EDEBİYATI
10- MİLLİ ÇİZGİ FİLMLER
11- MİLLİ OYUNCAK İLE ÇOCUKLARIMIZA ULAŞAMAZSAK...KENDİ İNANÇ VE DEĞERLERİMİZLE KODLAYAMAZSAK...HER YERİ İMAM HATİP YAPSAKTA...HERKESİ HAFIZ YAPSAKTA NAFİLE.
REİSİM; VAZİYET CİDDEN KÖTÜ...İYİ GİBİ GÖSTERENLERSE...TUZLARI KURULAR! YA DA MAKSATLARI BAŞKA MAHFİLLERİN ADAMLARI OLANLAR!
12- UYUŞTURUCU
13- ENSEST
14- LGBTİ
15- DEİSTLİK
16- TERÖR
17- CEHALET
18- BİLUMUM AHLAKSIZLIK ÇÜRÜTÜYOR BÜTÜN TOPLUM KATMANLARINI.
BUYURDUĞUNUZ GİBİ, ÇARE TOPYEKÜN SEFERBERLİK...
LEŞİ, DOMUZ ETİNİ BESMELE İLE YEMEK ONU HELALLEŞTİRMEZ. KEMALİST ŞİRK DÜZENİ İSLAM SOSUYLA MEŞRULAŞAMAZ.
19- AKILSIZLIK
20- ALLAHSIZLIK
21- AHLAKSIZLIK...
SONUMUZU GETİRECEK...
BELKİ SAVAŞLAR GÖRMEYECEĞİZ. SOLUK ALIP VERMELERİMİZ SÜRECEK. LAKİN BAŞKALAŞARAK BİTECEĞİZ. İSTAVROZLAR ÇIKARTACAK NESLİMİZ. İNANMAZLIK EDEMEYİZ BU TESPİTLERİMİZE, REİSİM!
NOEL KUTLAYAN, CADILAR BAYRAMLARINI EDA EDENLER SARIVERDİ SOSYAL ÇEVRELERİMİZİ DE.
SERESERPE SAHİLLERE UZANAN NENE HATUNLARIN KIZLARI, HEM DE ÇANAKKALE SAHİLLERİNDE...NASIL BİR NESLİN ANNELERİ OLACAKLAR?
Kadın toplumun, cemiyetin mayası- şifresi hükmündedir. O bozuldumu toplum da bozulur!
OKULLAR...SOKAKLARI ŞEHİRLERİMİZİN, BİZDEN AZAR AZAR KOPARTILAN AZGINLAŞMIŞ NEFİSLERİYLE AZGINLIK YAPAN ÇOCUKLARIMIZLA DOLDU.
DÜŞMANA NE HACET? YENİ DÜŞMANLARIMIZ, 15 LİK ÇANAKKALEDE ŞEHİT OLANLARIN, ÇANAK ANTENLERİN ETKİSİYLE İNGİLİZLEŞEN 15 LİK TORUNLARI...
***
Mehmet Akif, Babanzade...Bir de Bediüzzamanın adı geçer, müterake yıllarını yaşayan İstanbul'un ilk İngilizleşme ameliyesini yaşadığı günlerde Galata Limanındaki sohbetin aktörlerinden olarak. Çanakkaleyi geçmiştir İngiliz. Geride yüzbinlerce şehidimize mal olarak. Yıkılan yuvalar, sönen ocakların adı yoktur yiten vatanın karşısında. 
İngiliz İstanbul'dadır. Sinema salonlarıyla, plaj kültürüyle...Hem de ilk Nataşa salgınıyla. Gençlerimiz fuhuş, uyuşturucu ve alkolün tehdidindedir. Onun içindir ki tedirgin aydınlarımız Yeşilay derler, mücadele adına. 
5 yıl sonrasında  geçip giderken afetleriyle İstanbuldan...aslında Konstantinipolleşmenin tohumlarını atmışlardır. Artık Hristiyanlar gibi yaşayacak Müslümanlar devri başlamıştır. İnkılaplar, devrimler...derken; suflileşmenin, müptezelleşmenin...hadi bir nev-i islamizasyonun ilk evreleridir yaşanılan günler. 
Bizse izmlere odaklanmışızdır...
Mustafa Kamal, İnönü...Takrir-i sükun filan...Muasırlaşıyoruzdur gayrı...
Tırtıldan, kozaya ordan kelebeğe dönüşeceğimizi umar dururuz yıllardır...
 Bıdı bıdıyla kavgayla geçen onca yıl...dedeleri, babaları, çocukları, torunları öğüten berbat yıllar!
Akılsızlık ve hazımsızlık yılları.
Ardından Allahsızlık...Elbette ki kaçınılmaz sonuç; ahlaksızlık...Biraz solcu, biraz muhafazakar, gerekirse islamcı ama...illa ki harami yıllar!
Asker, aydın, siyasetçi...batının işbirlikçileri içine ederler memleketin...hem yaşanılan yılların...ve dahi o günlerin uzantısı bugünlerin...bu kafaylada elbette yarınların...Bir de din bezirganları!
...
Netice:
Çocuk ve gençlik edebiyatında yokuz...Ülkemizde basılan kitapların %90 ı tercüme...telif eser ortaya koyamıyoruz Çünkü 250 kelimeyle mezunlar üretiyor, test ile tost arasındaki eğitim sistemimiz. Ha bir de Fetö'yü üretti gezizekalı eğitim anlayışımız. Üniversitelerimizde ki intihalli hocalar mevcudun 3/2 si. Halkın okuduğu gazetesinin adı bile, bağışlayın... AMK!
...
22 ayrı çocuklara yönelik yayın yapan tv kanallarının hepsi kanalizasyon; pagan kültürü pompalanmakta...Akaidleri talan edilmekte Asımın neslinin...
Yetişkin kanalları...Millete yengesine nasıl göz koyacağıyla ilgili taktikler öğretmekte. Efendi görünümlü batının distribütör uşakları apış aralı survivorlarla dezenformasyonun vazgeçilmez markası; Var mısın-yok musun Türkiyem?
Renginin yeşil olduğu iddiasındaki sermaye ingilizce isimli siteler üretiyor yüzme havuzlu.
Helal ile Haram kavramları hikaye...yasal olsun yeter diyen bir kafa...Kilise kafalı nesillere odaklanmış kişisel gelişim azmanları. 
...
Barby bebek, adları Fatıma konulmuş kızlarımızın rol modelleri...Kutlu Doğum ile legalleşen doğum günü kavramının tezahürü; bütün liseliler doğum günleri için Mervelerde toplanmışlar. Sex partileri memleketin 93 partisinden daha evla şimdiki gençlik için.
...
Liselerde ensest mağduru gençliğin oranı % 23...
Sigara içenler %86...
Uyuşturucu peynir- ekmek!
Deistlik % 44...
Çinden getirdiğimiz tabletleri Fatih projesi adı altında veletlere dağıtmakla dindar ve ahlaklı nesil yetiştiremeyiz, Reisim. İmam hatip açtık demekle sadece müteahhitlik vazifesi icra etmiş oluruz.
...
Zulüm 1453 te başladı diyen çapulcu gençliğin çığlığını duymak zorundayız. 
***
"Bir kimsenin hidayetine vesile olmak, dünya ve içindeki nimetlerden evladır" diye buyurmuştur; tek önder ve tek liderimiz-efendimiz aleyhisselatü vesselam!
Bunun içindir ki emr-i bil maruf demişizdir, nehy-i anil münker! Yani iyiliğin tavsiyesi ve kötülükle mücadele imani meselemizdir. Elimizle, dilimizle...olmadı kalben buğz ederek kötülüğün reddi temel hassasiyetimizdir. Ki aynı zamanda haksızlığa karşı susmayışımız dilsiz şeytan olmamak içindir.
Bu inanç manzumemiz bizi "İlay-ı Kelimetullah" kapsamlı bir milli mefkurenin kapısına sevketmişizdir ki bu uğurdaki mücadelenizin adı Cihad'dır.
Asr suresidir iman coğrafyamızın sınırlarını belirleyen ilkemiz.
Şimdi... ise...
Ümmetin topraklarında şeytani organizasyonlar cirit atmakta. Evlatlarımız...yani Fatihin nesli...okullarımızda "Zulüm 1453'te başladı" diyecek kadar bizans nesline dönüşmekte. Lut kavmini lanetleyen bizlerin nesli LGBTİ isimli gayrı ahlaki bir terör örgütünün elamanlarına dönüşmekteler.
Ensest utancımız... Çocuk tacizleri yüz karamız...
"Recep'le Şaban'ın aşkına Ramazan ne karışır" diyen soysuz müptelalıkların-alışkanlıkların arenası oldu neslimizin günlük yaşamı...
Uyuşturucunun her türü türlü türlü!
Uyuştu kanımız... Takatsiz kaldı imanımız...
...Müşrik yapının nimetleri Allah'ın nimetlerinin önüne geçti. Makam, mevki...Servet, şöhret müptelalığı da cabası...Afetimiz akıbetimiz!
...İslam zaafiyetlerimizin sosu...
Dil alışkanlığı hükmünde şehadetimiz...
...Hristiyanlar gibi yaşar olduk...Çünkü inandığımız şekilde yaşamayınca, yaşadığımız gibi inanır olduk...
...Evlatlarımızla vuruluyoruz...Onlara yüklemlediğimiz batı alışkanlıkları onların yeni amentüsü...
...Neden diyemiyoruz? Sorgulamaktan bile bizarız! Eleştiri getirenlere bile tahammülümüz kalmadı. Allah'ı ve Resulunu hatırlatmak ise malum; gericilik!
...Sustukça, susturulduk! Sustukça yorulduk!
...Tarihin biteviye sahnesinde son 10 yılımız...
25 milyon nüfusumuz 12 yaşının altında.
Bu çocukları kendi değerlerimizle yetiştirdik ne ala!
...Milli Çocuk Edebiyatı...Çizgi filmler-İnternet oyunları-Milli Sinema...Milli oyuncak... Yani informal eğitim!
...
Kızının adını Fatıma koymak bizi kurtarmayacak, Müslüman. Çünkü onun eline Barby bebeği tutuşturan senin. Ona biçtiğin rol model Barby Bebek! 90-60-90 ölçüleri yeterli onun için? Sakın Hz. Meryem'den bahsetme ona. Çünkü o haşa, eskilerin hikayeleri!
Oğlunun adını Muhammed koymakla hiçbirşeyi halledemeyeceğini akletmiyor musun? Onun rol modeli Mus'ab Bin Umeyr değil ki? O nerden bilsin Tarık Bin Ziyad'ı? Sen başka diyarları cennet eylemişsin, gemiler yakıyorsun o diyarlar uğruna kendin farkında değilken, o masum neylesin? Evladını yakıyorsun desem kızar mısın bana? Olsun, Batman bizi kurtarır mı diyorsun? Süperman süper nefesiyle söndürür mü sanıyorsun, ateşi insanlar ve taşlar olan cehennem ateşini?
Aynen gıybet yaparak kardeşinin de etini yiyorsun desem tuhaf bakışlar da atar mısın bana?
Bizi vuran İngilizin kültür kurşunu...Ruhlarımız, akıllarımızı, imanımızı delik deşik ettiler...Ortalıkta salınarak dolaşan yalnızca genç bedenler...Zombileşmiş...
Bak Endülüs'e...Bişi olmaz dediler...Yok oldular...800 yıllık uygarlıktan sonra...Hristiyanları ve Yahudileri dost tutmuşlardı çünkü. Çöküşünü hatırla deden Osmanlının...Onu da kendi değerlerine yabancılaşmış kendi evlatları bitirmediler mi? Kafkasya sürgün ve soykırım gerçekliğinin de arkasında aynı gaflet var.
Neyine güvenirsin genç cumhuriyetinin? Askeri, siyasi, ekonomik açıdan...kıskıvrak batıya bağlı çömezin...Bak nasılda tıkalı/kapalı değişime?
Hoş...
Bir topluluk kendini değiştirmeden Allah onları değiştirmez/dönüştürmez!
Yani:
Ey iman edenler! Bir kez daha iman ediniz!
...Dünyevileşerek yok mu olacağız? Dünyayı da talan ederek...
Ahiret yolunun yolcuları olarak dünyayı ahiretin bir tarlası olarak ekip biçecek miyiz?
Allah'ın herbir atomunun huzur bulmasını gaye edinerek...
***
BUGÜNLERE NASIL GELDİYSEK YARINLARA DA ÖYLE GİDECEĞİZ BU GİDİŞLE...
“Victor Hugo: ’Bir okul açan bin hapishane kapatır’ demiş. Bizde okullar çoğaldıkça hapishanelere ihtiyaç artıyor. Çünkü manevi temeller üstünde yükselen bir terbiye sistemimiz yok. Yalnız bilgi vermekle ahlaki itiyatlar kazandırılamayacağını düşünmüyoruz. Bütün yükü maarifin zaten çökmüş omuzlarına da yüklemeyelim. Memleketin manevi havasını tazelemek lazım. Pencereleri ardına kadar açalım. Zehirleniyoruz. Kendimizi kaybetmek üzereyiz.” 
 (Peyami Safa, Tercüman, 4 Eylül 1959)
***
Reisim...
Bu mektubumu, notlarımı...sizlere ulaştırmamdaki maksadım;
Sizlerden makam, mevkii talebim yoktur. Yalnızca fırsatlar istiyorum. Ya da kapılar artık yüzümüze çarpılmasın. Bizi dinleyecek muhataplarımız olsun. Çocuk ve Gençlik yapımızın rehabilitasyonu için tek ve gerçekçi çalışmalar tarafımıza aittir. HEROTÜRK isminde bir çalışmamız sözkonusudur. Arzolunduğu taktirde en ince ayrıntısına kadar bu çalışmayı milletime hediye etmeye hazırım.
Rabbime emanet olunuz.
Dualarımızdasınız!
***

KISACA;

SELAMUN ALEYKUM REİSİM,

İsmim Fehmi Demirbağ. 1965 Tokat/ Zile doğumluyum. İlk-orta- lise öğretimimi Turhal'da yaptım. Liseyi Endüstri Meslek/ Elektrik bölümünde birincilikle bitirdikten sonra üniversite tahsilim için İstanbul Hukuk Fakültesi AYO na kaydımı yaptırdım. Son sınıfta tek dersten okulu bırakıp bu kez Marmara Güzel Sanatlar/ Grafik bölümünü bitirdim.

Öğrencilik yıllarımla birlikte çalışma hayatına da adım attım.
Kasımpaşa'da kaldığım öğrenci evinde Akif Çalışkan isimli abimin referansıyla Milli Gazete'de-Yeni Devir- Musahhih, Muhabir, karikatürist olarak çalışmaya başladım. 1983 te Refah Partisi kurulduğunda Fatih'te cürmümüzce hizmet etmeye çalışıyorduk.  
İslam mecmuası, icmal-öğüt gibi dergilerde sürekli olarak muhabir ve grafiker olarak çalıştım.
Pek çok İslami Yayına (Mektup-Girişim vb) ve yayınevine (Bir yayıncılık, İnsan Yayınları-TGRT vb) personel olarak veya faaliyet olarak katkıda bulundum. Sonraları ekranlara çıkıp (Akittv, Kanal T) memlekete dair programcılıkta yaptık, sunuculukta...
Bu arada öğrencilik yıllarımda kendi arkadaşlarım arasında öğrenci liderliği de yaptık, Elhamdulillah.  Hatta zat-ı alinize ilk sekretarya hizmetleriniz için Alaaddin Aydın isimli arkadaşımızı da biz yönlerdirmiştik.
Sonra...
Rahmetli Hasan Nail Canat'la...Ulvi Alacakaptan'ın hidayeti sonrası birlikte tiyatro mücadelemiz başladı. "Tebliğde sanat elzemdir"; bu düşünce bizi bundan sonrası hayatımız için başka evrelere yönlendirecekti.

Reklam ajansı kurduk okul sonrası. Laleli'deki firmalara hizmet vermeye başladık. Oranın işadamlarını organize etmek maksatlı LASİAD-Laleli sanayici ve işadamları derneği-ni kurduk nacizane. Müsiad'da danışmanlık yapmaya başladık.  TekstilTürkiye isimli akademik dergi çıkarttık. Birçok sektörel dergide ayrıca kalem oynatırken radyo programları da yapmaya başladık.
AKPARTİ kuruluyordu. Bizden çalışma raporu için özellikle tekstil üzerine bir sunum istendi. Değerlendirmelerimiz, sonrasında kamuoyuna Türkiye'nin kurtuluş formülü 5T olarak lanse edildi. İlk dönem bizde adayadaylığı ile yetindik.  "Kamuoyuna hediye çeki" gibi projelerimizle sonrasında ekstre fikir desteklerimiz ile Reisimizin safında yer tutmaya çalıştık.
Özellikle 2. tezkere zamanı "BİR KAHRAMAN ARANIYORDU VE ARTIK O İŞBAŞINDA" başlığı ile bir gazetemize ilan vererek Kamuoyunda "pamuk eller cebe" diye bilinen kampanyayı başlattık. Elhamdulillah Amerika'ya ilk ciddi tokatını vurmuş olduk böylelikle.
Ancak...
Bir müslüman olarak hayatın "iman ve cihad" dan ibaret olduğunu unutmaksızın...Çocuk ve gençlerimiz üzerine çalışmalara yoğunlaştım. Ülke nüfusumuzun 1/3 ü 12 yaşın altında olduğu gerçeğini gözönüne alarak. Kültür-sanat faaliyetlerine yönlendim iyiden iyiye.
Romanlar yazdım, hikayeler, tiyatro oyunları...Edebiyatın her kolunda kalem oynatmaya çalıştım. Hatta zat-alinizle alakalı 3 ayrı kitapta yazdım. (Kasımpaşalı-Ben bu oyunu bozarım, Dünya 5'ten Büyüktür ve One Minute)
Çizgi film yaptım...
Bütün bunları tek başımıza üstlendik, kimseden destek almaksızın. Hem de onca kösteğe rağmen.
...
Mücadelemize devam ettik-ediyoruz da.
* GENÇ TÜRKİYE PLATFORMU kurucu ve onursal başkanı olarak (Başbakanlığımızca 2016 yılın sosyal sorumluluk husunda yılın stk sı seçildi.)
* İSAYAD'ı kurdum.(İstanbul ve Anadolu Sağlıklı Yaşam Derneği) Gençlerin akıl-ruh-beden sağlıklarını muhafaza hususunda çalışmalar hedeflemekteyiz.
* Esenler Belediyesi desteği ile (Başbakanlıkça ödüllendirilmiş bulunan) Mihmandar Genç / Erdemli Gençlik Seminerlerini başlattım nacizane.
Yine liseli çocuklarla Alternatif Tarih Söyleşileri düzenlemekteyiz.
*Bir stk'ya destek vererek halka projem olan "BENİM ANAYASAM" isimli boş kitap dağıttık; sizce anayasa nasıl olmalı diye?
*Senaryo yazım eğitmenliği yaptık/yapıyoruz.
*Tuzla belediyemizle halkla buluşarak "kıraathane sohbetleri" yapıyoruz.
* Toplam 47 kitabımız bulunmaktadır. Bir kısmı basılan bir kısmı basılmayı bekleyen...
(Diriliş- Ertuğrul Roman 3 cilt, Mihmandar Genç -Çizgiroman 4 cilt, Dünya 5'ten Büyüktür, One Minute, İyi İnsan olmanın Kodları, Kasımpaşalı, Usa'ndık Darbeye Hayır vb.)
* En önemlisi HEROTÜRK isminde çizgifilm ve kapsamlı gençlik projesimiz bulunmaktadır.

Hasılı Reisim;
YAKLAŞIK 100 AYRI PROJEMİZ İLE DE MEMLEKETİMİZE DAİR, EĞİTİMDEN SPORA, EKONOMİDEN GENELE...HEMEN HER SIKINTILI KONUSUNDA BİİZNİLLAH...TEKLİFLERİMİZ VE SOMUT ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ ÜZERİNE ÇALIŞMALARIMIZ SÖZKONUSUDUR.

Hasseten Gençlere yönelik çalışmalarımıza...Fırsat verilmesini...Destek verilmesini arzediyorum. Liselerde çalışmalarımı yoğunlaştırmak istiyorum. Bu kesim aynı zamanda yakın vadede bizler için oy alınabilinecek yerler.

(Reisim; belirtmeden de geçemeyeceğim. Belediyelerimizin kültür-sanat faaliyetleri lehimize işlemiyor. Bütün belediyelerimiz ortak amaç doğrultusunda projelerini birleştirmeliler. Kaynak israfı had safhada.)

Nacizane...somut olarak gençlerimize yönelik kapsamlı ve icracı olarak (kibirden Rabbime sığınarak)tek teklif sahibiyim.

Bu doğrultuda hizmetinize amadeyim.

Dualarımla arzederim...

Fehmi Demirbağ
Gazeteci/yazar