11 Ekim 2018 Perşembe

SÜLEYMAN SOYLU' DAN HERKESE ÇAY!

Tek meziyeti tuhaf papyonu ve yağ tulumu görüntüsünden ve lüzumsuz çıkıntılıklarından olan bir prof efendinin "Besinlerin Oksintlenmiş Kalıntısı" olan dışkıyı menüsüne alması ve acı diye nitelendirmesinden daha "acı" ne olabilir ki acınası duruma gelmiş garip yurdumda? Üstüne de çay içeydin bari, tombul!
Cepteki enflasyona iç geçirip de son dönemlerdeki insani ve ahlaki zaafiyetimizin enflasyonuna topyekün kayıtsız kalmanın adı hem ne olabilir ki?
Gazeteci Kaşıkçı'nın akıbetinin muamması koca ülkede casusların cirit attığının bir göstergesi olabilir mi?
Hele Türbanlı hatunların sereserpe yere serilip de zavallı durumlarını sosyal medyada paylaşma garabetlerinin üzerinden çok zaman geçmemişken.
Ülkede güzel şeyler de olmuyor değil. Yozgat Valiliğinin paylaşımında gördüm. Kabinenin başarılı bakanlarından sayın Soylu'nun fevkalade uygulaması beni mesut etti: Açık Kapı!
Açık Kapı, vatandaşla en üst düzeyde iletişimin kurulması, taleplerinin etkin ve hızlı bir şekilde alınarak takip edilmesi ve sonuçlandırılması amacıyla oluşturulmuş. Gidiyorsunuz açık kapılara, sıcak bir çay içimiyle meramınızı anlatıyorsunuz devlet-i şahaneye.
Elektronik olarak ya da valilik ve kaymakamlıklarda bulunan Açık Kapı birimlerine yazılı olarak taleplerinizi iletebiliyorsunuz. Yapılan başvuruların süreç ve sonuç bilgileri kısa mesaj ile tarafınıza bildiriliyor.
Şeffaf yönetim, yerinde denetleme, anında cevap-adalet ihtiyaç duyduğumuz şeylerden.
Ama toplum olarak odaklanmamız gereken şeyin ise neslin ihyası ve inşası işi olduğunu teyid etmekte fayda görüyorum: YETİŞMEMİŞ, YETİŞEMEMİŞ, YETİŞTİRİLEMEMİŞ YETİŞKİNLERDEN ÇOCUK YETİŞTİRMEYİ BEKLEMEK AZ GELİŞMİŞ TOPLUMLARIN İŞİDİR.
Ya da biraz magazine mi baksak ne?
Arda Turan: Futbolcu, evli ve eşi hamile
Berkay: şarkıcı, evli, eşiyle iliskisi eşi başka bir futbolcu ile evli iken başladı.
Arda Turan, Berkay ve eşi bir barda (ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim. Bu Bayrampaşa eziği, gençlerin rol modellerinden miili sporcumuz elbette çay içmeye gitmemişti bar'a.) karşılaşıyorlar. Arda Turan, Berkay'ın eşine "çok güzel kadınsın. Bekar olsan kaçırmazdım" diyor. Berkay tepki gösterince de Berkay'ın burnunu kırıyor.
Arda Turan ilk açıklamasında;
"Hanımefendinin Berkay' ın eşi olduğunu bilmiyordum" diyor. Yani” Berkay' ın eşi olmasa eyleminde sorun yok.
"Peki sen Aslı hanımla evli olduğunu, eşinin hamile olduğunu biliyor musun?" diye soran yok.
Daha sonraki açıklamasında olayı tamamen reddediyor: kavganın sebebini anlatabiliyorsa Berkay anlatsın diyor.
Sıyırın, ahlaksızlığın, edepsizliğin, arsızlığın dibini sıyırın! BKM, Acun Ilıcalı, Müjdat Gezen gençliği aferin size!
Ama en çok ta Of Çay'ın satış işi etkiledi beni. Arthur, Mc Kinsey tartışmalarında.
Halbuki çay bu işlerin en masum yönünü oluşturuyor.
Çay; Çince bir kelime. Yaklaşık beş bin yıldır da Çin’de biliniyor. Hoca Ahmet Yesevi’den beri de Türkler tarafından bilindiği söylenmekte. Osmanlı’da II.Abdülhamidin başarısız Bursa’da yetiştirme tecrübesinden sonra, Doğu Karadeniz’in uygun olduğu anlaşılmış iklim olarak, 1900’lü yıllarda. 1924’de Atatürk’ün teşviki ile Rize’de çay yetiştirilmesi hususunda kanun çıkarılmış. Ve... çay sevmiş yeni yurdunu. Ev sahipleri de sevmiş onu... yıllar içinde bizden biri olmuş, bizimle özdeşleşmiş; demleme şekli ile, ince belli bardak ile, içim ve sunum örfü ile...
Çay, bizi temsil eder her şeyi ile: “Tavşanı kanı” bir çay kırmızıdır. Siyah ya da yeşil değildir, başka yerlerdeki gibi. Çay ve şeker; kırmızı beyazdır, bayrak gibi... tabak bile kırmızı beyazdır. Baharda açan kırmızı beyaz lalelere benzeyen bardağı ile, Altay’lı lale gibi öz be öz Türk’dür artık.
Çay, sıcaktır, dostluğa davettir; ilk ikram edilen... Her iki manada da içini ısıtır, içen tarafların. Kalpleri de ısıtır; dostluk kurar. Dostluğu devam da ettirir.
Çay, arkadaş canlısıdır da... içimi, paylaşımı ve muhabbeti keyif verir, yaşam sevinci verir. Her zaman, her daim içilebilir. Saygı ve sevgi ile ikram edilen, cam bardakta mücessemleşmiş saygı ve sevgidir, bir bardak çay.
Çay, barışçıldır, bir barış enstrümanıdır. İnsanın içini ısıtır ötekine; kalbini yumuşatır sıcaklığı ile. Asude bir dinginliğin ifadesidir ruhta.Çay, sadedir, berraktır, dolaysızdır. Gizem, saklılık, sofistikelik yoktur; şeffaftır. Vatanı uzak doğudaki gibi seremonik değildir bizde. Herkes yapabilir, herkes içebilir. Demokratik bir içecektir yani.
Çay; yoksulların, ariflerin, şairlerin, yalnızların, aşıkların ve az ile yetinmeyi bilen kanaatkârların, tevazu ehlinin içeceğidir.
Çay; sade yaşamı da anlatır aslında, Gominist Nazım Hikmet’in dediği gibi; çay, simit ve peynirle olanı... sade ve basit yaşayıp, sade ve basit bir şekilde ölmeyi...
Çay, Necip Fazıl’ın “çaycı getir ilaç kokulu çaydan, dakika düşelim senelik paydan” dediği gibi sıkıntıyı tüketendir, diğer taraftan; zifiri karanlık zindanlardaki gibi paylaşacak kimsen yoksa bile... Yar olur, yaran olur; dert ortağı olur seninle...
Çay, seyrine çıkılan güzelliğin hazzını potansiyelize eder ayrıca. Güzeli güzelleştirir yani. Orhan Kemal boşuna mı demiş “bir gün çay içelim seninle, çaylar benden manzara senden olsun…” diye.
Çay, yalnızlığa da iyi gelir; kadın ve şehvet gibi, karışık... Bardağın ince belli olması ile... avuçta hissedilen ama insanın hücrelerine kadar yayılan sıcaklığı ile... Belkide bu yüzden ”anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer…” demiştir Can Yücel. Kim bilir?
Çay, platonik aşıkların yoldaşı, sırdaşı ve arkadaşıdır birde. Sevgiliden bir parça, onun ile birlikte, sevgililere eşlik edendir hep; romantizmi tamamlayan. “Şimdi diyorum; Şimdi, Bir deniz, Denizde vapur, Gökyüzünde martı, Semaverde çay olmalı. Bir de çaya yaren.” diyen Cemal Süreya, sevgilisini “Açık çay içerdi hep. Demli olunca bardağın diğer tarafından beni göremezmiş. Öyle derdi hep” diye hatırlamış.
Çay; kelimeleri ve duyguları tüm anlamlarıyla çözme, hayatı sorgulama ile yaşayan Sezai Karakoç’un da efkârla içtiği olmuş şüphesiz. “Dans eden bir kadının ayak bilekleri gibidir onlar / Judy Garland gibi çay, kan gibi çay / O çaylardan su içenlerin gözleri / Benim çay bardağımda senin gözlerin olur / Senin gözlerin sizin çay bardağınızda.”
Çay severler için müşkil, kaotik, paradoksal ve cevapsız bir çok soru olmuştur hep: “Çay varken aşık olunur mu? Çaysız aşk olur mu? Sensiz çay olur mu?”
Çay, bir erdem dersi de verir ayrıca: Özbek şair Erkin Vahidov’un dediği gibi “Ne kadar kibirli olursa da bardağın önünde eğilir çaydanlık. Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazı ol. Hatta bir adım bile geçme gurur kapısından. Bardağı insan bunun için öper daima alnından…”
Çay; hayata dair acı gerçekleri de ders veren bir ermiş olur bazen. Sonra bize çay bir gerçeği daha öğretir; “bekleyen her şey soğur, acır ve bayatlar” der filozofça. Yapacağınız iyi, güzel ve hayırlı şeyleri bekletmeyiniz sakın der, sanki.
Çay için daha neler, neler denmez ki? Ötelere aitmiş de göklerden dökülürmüş bardağa sanki; semavî bir nimet, özel bir ihsan-ı İlahi gibi...
Zaten neler dememiş ki eskiler..., yeniler...:
“çay var içersen, ben var seversen, yol var gidersen”
“geleydin bir çay içimi; sen çay dökerdin, ben de içimi…”
“çayı közde, sevgiyi gözde, tebessümü yüzde, adamlığı özde, mutluluğu azda arayın..!”
“insan bir çaya benzer; sıcak suyun için de demlenene kadar gerçek rengini bilemezsiniz.”
“çay deyince, demlik ve bardaktan ötesini görenlere, selâm olsun…”
“yağmur bereket. Çay umut getirir.”
“kızlar anadan öğrenir çay demlemeyi, oğlanlar babadan öğrenir o çay demleyen mis elleri öpmeyi.”
“çay çanağına çay, pay çanağına pay koyacaksın.”
“bize düşen dua edip, çay içip beklemek.”
“neyse ki çayın demi var hayatın gamına inat!”
“çay demlene dursun sen yanıma dur.”
“biz Türk’ler samimi kişileriz, bir bardak çaya hikayemizi veririz.”
“öyle hünerli bir kadın değilim ama sen al beni. Ben çay demlerim sen de beni.”
“çayın da derdi var, ateşler içinde yandığına göre, unutulduğunda soğuduğuna göre, bekleye bekleye acıdığına göre var bir derdi.”
Çernobil kurbanı çay...Karadeniz de artan kanserlerin müsebbibi. Doğusunda ülkemin gaçak çay!
Ama...
Şakir'e çay yok işte...

FEHMİ DEMİRBAĞ

(Bu fotoğrafla mutsuzluğumu resmetmiş sanatçı. Ümmetin kepaze hali.Öndeki tesettürlü bacımız Yunan tanrısı Thor. Başımıza taş yağacak diyorum anlatamıyorum...Tevbe, tevbe....)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder