8 Ekim 2019 Salı

HEROTÜRK / KAHRAMAN TÜRK
ROMANI ÜZERİNE KISA NOTLAR

Dünya genelinde kadim bir medeniyete dayanan her milletin kendilerine ait destanları, hikâyeleri, anlatıları ve mitolojileri vardır. Söz konusu bu milletler, eski edebi ürünlerinden faydalanarak modern dünyada sinema, çizgi film, roman ve diğer sanat dallarında başarılı yapıtlar ortaya koymayı başarmışlardır. Sözgelimi Tolkien’in YüzüklerinEfendisi kitabı, Avrupa medeniyeti teessüs edilmeden çok önce var olan Kelt ve İskandinav mitlerinden yararlanarak yazılmış ve sonrasında da beyaz perdeye aktarılarak dünyanın en önemli filmlerinden birisinin meydana gelmesini sağlamıştır. Yine Batı’dan ülkemize ithal edilen çizgi film, film ve roman kahramanları çocuk, yetişkin fark etmeksizin herkes tarafından bilinen birer karakter olmuşlardır. Örneğin Süper Man ya da Batman gibi Batı menşeli karakterler dünyada ve ülkemizde genel olarak bilinen figürlerdendir.
Üzülerek belirtmek gerekir ki, kadim Doğu medeniyetinde bu tür gelişmeler olmamış ve günümüzde de bize ait olan eserlere, klasiğimize, kültürümüze ve tarihimize genel bir temayül ne yazık ki gelişmemiştir. Bundan dolayı yaptığımız hemen her sanatta Batı’yı taklit etmekten öteye gidemeyen sanat yapıtları peyda olmuştur. Oysa yine Batı’nın büyük şair ve romancılarını besleyen Doğu mitolojileri, mesnevileri, anlatıları ve hikâyeleri olmuştur. Doğu medeniyetinin kendi kolektif bilinci ve estetik anlayışıyla kaleme alınan mesneviler ve destanlardan günümüz modern sanatçıları beslenemediği, daha doğru bir ifadeyle beslenmek istemedikleri için, genel eğilim Batı literatüründeki gelişmeler olmuş, bu sebeple de sanatçı ve yazarları takip eden nesiller kendi tarihlerinden uzak, taklitçi ve yapay bir sanat anlayışına maruz kalmışlardır.
HeroTürk karakteri ve onun geçmişle olan organik bağı sayesinde kendi coğrafyamız, kültürümüz, tarihimiz, gelişimimiz, medeniyet çatışmamız ve gelişimimizi kurmaca dünyanın verdiği imkânlar ölçüsünde işlenmeye çalışılan bu yapıtta, bir medeniyeti inşa ederken ne gibi engellerle karşılaştığımız ve karşılaşıyor olduğumuz da okuyucuya yansıtılması bakımından son derece önem arz etmektedir. Bir kahraman, onun farklı kültürlerden arkadaşları ve dünya üzerinde yaşadıkları maceralarla hem gençlere hem de ebeveynlere kendi kültürel kodlarımızı hatırlatıcı ve dahası gelecek nesillere öğretici bir kaynak olma özelliğine sahip olan bu kitapta ansiklopedik bilgiler yer alırken, tarihi olaylara farklı bir perspektiften bakma imkânı da sunulmaktadır. Sanayi Devrimi, Batı Kapitalizmi, Despotluk gibi kavramlar derinlemesine işlenmiştir. Doğu’nun Batı’ya, Batı’nın Doğu’ya karşı görüşü, Doğu’nun dünyaya bakışı, İslam medeniyeti ve gelişimi gibi konular kahramanlar ve psikolojileri üzerinden okuyucuya yansıtılmıştır.
Ertuğrul adlı bir çocuğun nesilden nesle bir şekilde aktarılarak günümüze kadar ulaşan kutsal bir yeleği Vatikan’ın tarihi sokaklarında gezerken bir antikacıda bulması ve giyindikten sonra tabir caizse süper güçlerle donanmasıyla tüm macera başlar. Eser toplamda altı maceradan oluşmaktadır. Henüz çocuk yaşta olan Ertuğtul’un, Chen, Esto, Niko ve Widmark gibi yol arkadaşlarının olmasının yanı sıra, Mister Nosam adında ezeli ve ebedi düşmanın çeşitli entrikalarıyla bir dizi olay kahramanlarımızın başından geçmektedir.
Birinci macerada bir büyükelçinin oğlu olan Ertuğrul, ailesi ile Vatikan’ın tarihi sokaklarında gezerken, Vatikan Belediye Başkanı’nın kızını bir kazadan kurtarır, Batı medyasında HeroTürk ismiyle anılır ve bu unvanı alır. Tüm dikkatleri üzerine çeken bu çocuk, yıllardır yeleğin peşinde olan Mister Nosam ve onun adamlarının da gözünden kaçmaz. Ertuğrul, çok önemli bir vasfı olan yeleği üzerinde taşırken aynı zaman dünyada çok önemli yerlerde adamları olan Mister Nosam’ın da en önemli düşmanları arasına girer. Böylelikle Ertuğrul ve arkadaşlarının tüm maceralar boyunca başında büyük bir bela olarak karşımıza çıkar.
Vatikan Belediye Başkanı, kızını kurtaran Ertuğrul’un şerefine bir ziyafet verir ve Ertuğrul ile arkadaşlarını hemen hemen tüm Avrupa’nın en büyük şehirlerine uğrayarak İstanbul’a giden bir tren biletiyle ödüllendirir. Ertuğrul ve arkadaşları Vatikan Belediye Başkanı’nın kızının da olduğu bir ekiple yola çıkarlar. Tren bütün büyük Doğru Avrupa şehirlerine uğrayarak giderken, tren içinde olağanüstü bir durum Ertuğrul’un gözünden kaçmaz. Mister Nosam’a bağlı adamlar Karadeniz’e kimyasal atık dökmek istemektedirler. Ancak durumu fark eden Ertuğrul İstanbul’a vardıklarında ilk iş olarak bu kötü adamları yakalatmak ve adalete teslim etmek için kolları sıvar. Henüz çocuk yaşında ve kahraman unvanını alan Ertuğrul’u polis komiseri ciddiye almaz. Böylece Ertuğrul kendisi mücadele etmeye karar verir. İstanbul Belediye Başkanı’nın da bulunduğu bir organizasyonda Mister Nosam’ın kötü adamları tekrar görünür. Bu sefer Ertuğrul ve arkadaşlarının elinden kaçamaz ve adalete teslim edilirler. Birinci macerada hak yerini bulurken Ertuğrul ve ekibi küçük bir Türkiye turuna çıkarlar.
Maceralar arasına sıkıştırılmış, tarihi kişiliklerin de yer aldığı paralel hikâyeler ve tarihi bilgiler ışığında da okuyucu hem şimdiki zamanı hem de geçmişi yaşamakla beraber, geçmişle bir bağ kurması bakımından da önemli düşüncelere sahip olmakta ve bir tarih bilincine hâkim olmaktadır.
İkinci macerada yine ana kahramanlarımız Ertuğrul ve arkadaşlarını görmekteyiz. Bu macerada mekân hem tarihi hem de tüm gizemiyle İstanbul’dur. İstanbul’un fethi esnasında yaşanan olaylar, kahramanların ruh halleri, Fatih’in azmi, hocaları, eğitimi gibi en temel konulara değinilmekle beraber bu fetih şuurunun bugün de yaşanıldığını gösteren bir maceradır. Ayasofya ve İslam, 1400’lü yıllarla günümüz buluşuyor ve iç içe geçmiş çerçeve hikâyelerle hem kahramanlarımızın başından geçen gizemli olaylar anlatılırken tarihin ışığı altında 1400’lü yıllarda İstanbul’da neler olduğu kurmaca dünyaya da taşınmaktadır. İkinci maceranın ana konusu İstanbul’un fethi, Fatih’in halet-i ruhiyesi, İstanbul’un fethine katkıda bulunan önemli isimlerin hikâyeleri, tüm bunlara paralel olarak günümüzde Ertuğrul ve ekibinin Ayasofya’nın sırlı dünyasında yaşadıkları maceralar ve kötü güçlerin nasıl ve ne derecede etkin olduğudur. Bununla birlikte İstanbul’un altında bulunan gizemli koridorlar, odalar, tarihi kalıntılarla zenginleştirilen maceralar hikâyenin akıcılığını sağlaması bakımından ayrıca önem arz etmektedir.
Üçüncü macera “İmparatorluğa Veda” kısmında ise Osmanlı Devleti’nin kozmopolit devlet yapısının ulus-devlet aldatmacasıyla nasıl bozulduğu ve dağılma sürecinde Abdülhamid Han’ın otuz yıl devleti nasıl yönettiği üzerinde durulurken, Ertuğrul ve arkadaşları değişik bir maceranın içindedirler. İkinci Abdülhamid’in Batı hayranı birtakım güruhlarla yaptığı mücadele, söz konusu grupların iktidara geldikten sonra imparatorluğa ne gibi zararlar verdiği ve bu zararların telafisinin çok zor olduğu okuyucuya gösterilmektedir. Bu çöküş hikâyesine paralel olarak kitabın asıl kahramanları Moskova’da bambaşka bir maceranın içindedirler. Ezeli ve ebedi düşmanları Mr. Nosam da aynı tarihlerde Moskova’da yine kirli işler peşindedir. Bu bölümde, bir tarafta imparatorluğun çöküşü, milli mücadeleden kesitler, Anadolu’da düşmana karşı örgütlenme, padişahın tutumu ve yeni cumhuriyetin dinamikleri anlatılırken, diğer tarafta Ertuğrul ve arkadaşlarının Mr. Nosam’a karşı yeni bir zafer kazandığını müşahede ediyoruz.
Dördüncü macera “Yeniden Osmanlı”da bu sefer hikâye daha da derinleşip eskilere giderek Hz. İbrahim’in Nemrut ile mücadelesi, iyiliğin ve Allah’ın dilediğinin her şeyin üstünde olduğu ile sonuçlanarak, paralel bir kurguyla Ertuğrul ve arkadaşlarının Urfa gezisiyle başlar. Urfa’dan bir telefon alan Ertuğrul ekibiyle beraber acilen İzmit’e gider. İzmet’te Ertuğrul’un arkadaşı Hakan’ın babası çok önemli görevlerde bulunmuş ve devlet için son derece önemli projeler üzerinde çalışmış birisidir. Yine çok önemli bir proje üzerinde çalışırken birdenbire bir kaza sonucu ölür. Bunun üzerine kötü güçler bıraktığı belgeleri aramaya başlarlar. Elbette Ertuğrul ve arkadaşları buna izin vermeyeceklerdir.
Bununla beraber ilk yerli uçak sanayimiz, ilk yerli hava okulumuz, devrim arabaları gibi yakın tarihimizin önemli ama dile getirilmeyen gizemli tarihi hakkında ansiklopedik bilgiler ihtiva eden hikâyeler vardır. Bu macerada Osmanlı döneminde yaşamış Hazerfen Ahmet Çelebi ve sadece Osmanlı Devleti’nin değil dünyanın en önemli seyyahlarından olan Evliya Çelebi’nin de ilginç, bir o kadar da hoş hikâyesine tanık olmaktayız. Bu sefer okuyucu kendini kâh göklerde kâh yeraltında bulacaktır. Nuri Demirağ gibi çok önemli bir girişimci ve bilim adamının da trajik hayatı çarpıcı bir dille anlatılmıştır.
Beşinci macerada tarihe damgasını vuran ve bugünkü ilmi gelişmelerde yadsınamayacak kadar katkısı bulunan, İslam medeniyetinin zirvelerinden bir devletin kuruluşu, inkişafı ve çöküşü ele alınmaktadır. Bu devlet asırlarca Avrupa’da hüküm sürmüş ve tabir caizse Avrupa’ya hem Doğu ilmini hem de gerçek anlamda medeniyeti götürmüş bir devlettir: Endülüs. İspanya’nın güneyinde kurulan bu devletin hoşgörüsü, bilimi ve filozofları Batı medeniyetinin şekillenmesinde son derece önemli roller üstlenmiştir. Efsane komutan Tarık bin Ziyad’ın maceralarının da anlatıldığı bu bölümde kahramanlarımız Ertuğrul, Esta, Chen, İbosanjo, Widmark ve Niko ise aralarına yeni katılan bir arkadaşlarıyla tanışmaktadılar: Furkan. Furkan İsrail ambargosu ve zulmü altında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Filistin halkına dünyanın her yerinden katılım sağlayan aktivist, gazeteci, siyasetçi ve yerel yöneticilerle Mavi Marmara gemisiyle Gazze’ye gitmek istemektedir. Zulmün şiddetinden haberdar olan Ertuğrul ve arkadaşları da Furkan’ın bu sağduyusundan etkilenerek Mavi Marmara gemisiyle Gazze’ye gitmeye karar verirler. İsrail devletinin kanlı politikaları neticesinde tüm dünyanın gözü önünde herkesin bildiği ama bir türlü dillendiremediği malum olaylar gelişir…
Altıncı ve son macerada hikâyeye yeni kahramanlar katılmakta ve bazı fantastik unsurlar yer almaktadır. Savaşta gösterdiği üstün cesaretle ün salan Cafer ve savaşarak mağlup ettiği Firuz ve Ahmer artık Cafer’in yol arkadaşıdırlar. Tarihte kahramanlıklarıyla ün yapmış kişiler adeta bir zaman yolculuğunda yeni kahramanlarımız Ertuğrul ve arkadaşlarıyla karşılaşır. Bu bölümde sadece çocuklardan oluşan bir adanın yanı sıra pagan Ahmer’in, Müslüman Cafer’in ve Hıristiyan Firuz’un örnek teşkil eden arkadaşlığına da şahit olmaktayız.
Bu eser,her bölümünde ansiklopedik bilgilerle ve bugün kimsenin üzerinde durmadığı ya da durmak istemediği konularıyla, hem alternatif bir tarih okuması hem de kendi kültürel kodlarımızla vücuda getirilen bir romandır. Eserin her macerası ayrı bir tarihsel olayı incelemekle beraber günümüzde de bizim içimizden, kendimize özgü, diğer bir deyişle “orijinal” bir kahramanın mümkün olduğunu hatırlatmaktadır. Bu itibarla da Türkiye’de yazılan birçok edebi eserden farklı olarak, özellikle gelecek nesillere bir rehber olması hasebiyle oldukça önemi haizdir.

FEHMİ DEMİRBAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder