19 Nisan 2013 Cuma


Başbakanıma arz ederim


80 li yılların başlarıydı.
Kazanmış olduğum üniversite sınavı sonrasında İstanbulda öğrenci olacaktım.
Gurbet denilen kavram beni de kucaklamıştı. İstanbul'a adım attığımda
İslamcılık ile de tanışmıştım. İlk kez  İsmail Tunçbilek ve Akif Çalışkan
ile. Kısa sürede okulumun islamcı grubun  öğrenci lideri olmuştum.
Kasımpaşadaki öğrenci evimiz, Fatihteki Refah partisi ve okul üç ayrı
adresim olmuştu. Sonraları çalışacağım Milli gazete ise dördüncüsü...
Sınıf arkadaşım Alaaddin Aydın'ı Beyoğlu Refah Partisi İlçe başkanı Recep
Tayyip Erdoğan'ın yanına sekreter olarak yerleştirmiştim.
Öyle sıkı muhabbetim olmadı Tayyip abiyle. Ancak Kasımpaşa'da ikamet ediyor
olmam hasebiyle ve arkadaşımla diyaloğumdan ötürü ricaları emir telakki
hükmündeydi. Refah camiası içinde kalbimin ısındığı yegane isimlerdendi.
Daha çok mesaimi ise Milli Gazetedeki Sadık Albayrak, Ekrem
Kızıltaş gibi abilerle olan  diyaloğumla harcıyordum. Akşam saatlerinde
gazeteden çıkıyor, elime aldığım gazeteleri Kasımpaşa'nın  birahanelerinde
tebliğ maksatlı dolaştırıyordum. Bir süre sonra İlim yayma yurduna geçiş
yaptım. Kasımpaşa'da kaldığımız ev, biz öğrencilere yetmiyordu. O ev bizim
karahgahımızdı. Kurban bayramlarında topladığımız derileri bile orada
istifliyorduk. Haliçin leş gibi koktuğu yıllarda,bir de evde istiflenen
derilerin kokusunu düşünsenize.
İlim Yayma yurdunda kalırken marksizmden dönen Ulvi Alacakaptanla tanıştık.
İbrahim Sadri, Hasan Nail Canat, Salih Tuna, Ahmet Kekeç derken kendimizi tiyatro
sahnelerinde bulduk; İnsanlar ve soytarılar, Bir avuç ateş gibi oyunlarla...
Yetmedi...Medeni isminde tek kişilik oyun yazdım, nerede bir kalabalık ben
orda. Sadık Albayrak abinin gittiği sohbetlerde ondan önce sahne alıyor,
kalabalığın gazını alıp yerimi ona devrediyordum.

Milli Gazeteden ayrıldım. Ahmet Kekeç’le birlikte İsmet Uçmanın sahibi olduğu Bir Yayıncılıkta çalışmaya başladım. Fehmi Koru, Ali Bulaç, İsmet Özel, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu  gibi abilerimizle ortamlar paylaşmaya başlamıştım. Yayınevleriyle temasım gereği piyasada yayınlanan birçok kitabın kapak çalışmalarına da imza attım. İslam mecmuası, İcmal, Öğüt, Girişim, Mektup dergilerinin içeriklerine bir şekilde katkılarım oldu.
Tgrt kurulurken Rahim Er abimle çalışma imkanımda oldu. Bağcılarda bir lisede öğretmenlik yaparken yakınlarda vefat eden Kadir Kuş abimle de ortam teneffüs ettik.
Sonrası  askerlik zamanı… Kimler gelip geçmedi ki hayatımdan…Mesut Uçakan, Ekrem Erdem, Şahin Özer, Cüneyt Arkın…Reklamcılık mesleğim gereği şimdilerde Türkiye'nin tanıdığı ne kadar da çok isim...
96 yılında Laleli bölgesinde Lasiad isimli derneği kurdum.
Tekstil Türkiye isimli akademik dergi çıkarttım.
Müsiadda Ali Bayramoğlu, Ömer Bolat  abilerin zamanında danışmanlık yaptım.
Akparti kurulmak üzereydi.
Kuruluş zamanı Mahmut Küçükdoğan isimli abimiz benden partinin çalışma programına verilmek üzere bir rapor hazırlamamı istedi.
Raporda belirttiğim hususlar sonrası, Türkiyenin kurtuluş formülü-5T olarak, Kürşat Tüzmen ve Hilmi Güler tarafından kamuoyuna lanse edildi. ( Hatta sonraları Ali Müfit Gürtuna bile Turkuaz hereketine bu görüşlerimi almıştı.)  Akpartiye aday adayı olduğum süreçte ben dışarda kalmış fikirlerim ise başkalarınca partiye girivermişti.
Amerikan ordusu İskenderundan Nusaybine Irak’a girmek üzere 60.000 kişilik ordusunu çıkarmıştı. Tezkere meclis gündemindeydi. Başbakanımıza ithafen, “BİR KAHRAMAN ARANIYORDU; O ARTIK İŞBAŞINDA” diyerek tam sayfa bir gazete ilanı ile kamuoyunda bir fedakarlık rüzgarı esti ve tezkere reddedildi.
Süreç işlerken bizde ömür takvimimizin bu aşamasında artık çocuklarımızı batının sanal kültür kahramanları ile büyütmeyelim diyerek edebiyat alanında çalışmalara imza attık.
Çocuk edebiyatında oldukça fakir olmamız gerçekliğine rağmen; 5 ayrı roman, 4 ayrı çizgi roman, 2 ayrı Tiyatro oyunu ve aylık çocuk dergisi ile ortaya çıktık. Toplamda 25 ayrı kitabı yazmak nasip oldu.
2023’ ü hedef alarak, 2071’i…Dindar ve ahlaklı çocuğu hedefleyerek…
Sokakların, fuhuşla, uyuşturucu ile kirlendiği, evlatlarımızın mankurtlaştırılmaya çalışıldığı bu süreçte…
İlay-ı Kelimetullah ruhu ve emr-i bil maruf, nehy-i anil münker terbiyesi için…
Belediyelere gittim, kültür sanat bütçelerinden istifade edebilmek için; bir Walt Disney ya da şarkıcılar kadar…Valilere, kaymakamlara…
Milli Eğitim Bakanı, Müdürleri, okullar…
Çalmadığım kapı kalmadı… İmkanım olsa yapılma yolunu biliyoruz nacizane…Ürünümle kazanayım dedim olmadı…
Siyasi bazı isimlerden defalarca randevu istedim…değil destek; randevu bile alamadım.
Hangi kapıyı ne şekilde çalacağımı bilemiyorum artık. Bu ülkenin sarhoş ve homo olmayan bir sanatçısı olarak kime başvursam bilemiyorum…İstanbul Kültür başkenti çalışmasının açılış gecesinde havaya sıkılan fişeklere  8.5 milyon dolarlık bütçe bulunuyor da bir benim çalışmalarıma mı zırnık yok? Ki hazırım ilgili çalışmalarımı uygun görülecek bir vakfa vakfetmeye.
İstanbul’un Fethini anlattım bir zangoçun gözünden…
Ermeni bir kız çocuğunun  gözünden İstiklal Savaşını…
Bir Yahudi çocuğun gözünden uzanıverdim Mavi Marmara’ya. Hani diyorsunuz ya; İsrail tazminat ödesin, özür dilesin, Gazzeden çekilsin. Bu hikayem bu ümmetin onurunu taşımak iddiasındadır. Düşmanının silahıyla silahlanmak kabilinden hikayemin çizgi sinema filmini arzulamaktayım. Geliri Gazzenin olsun ya da dileyenin…
Şan peşinde değilim…
Şöhret…
Eyvallah maişetime sebep oluna, hakeza… Bu uğurda imzamdan dahi fedakarlık ederim. Yeter ki yetim başı okşana…
Tayyip abi…
Dalkavukları, işbitiricileri aşıpta ulaşamadım sana…
Kalemimi kırıyor ve PES diyorum!
Sahi biz niye iktidar olduk ki?
Niye topladık zamanında o kurban derilerini?
Bakınız gezi olaylarına...Bir çocuğun katli üzerinden ne tezgahlar tezgahlanmakta!
Şarkılar, türküler, amblemler, grafiklerle saldırmaktalar sana. 60 ayrı kitap ürettiler...
Ya bizim camia;
slogan atmaktalar sadece: "Dik dur eğilme, bu millet seninle!"
Hakkında google efendiye bir soralım hele, gazete küpürlerinden başkaca ne var ki?
Malum sağ diye nitelendirilen kesim okumaz...
Sanat hep sol'un ukdesinde oluvermiştir.
Bize şifalı dualar ya da mızraklı ilmihal!
Digital ilmihalin devrindeyiz halbuki...
Küskünüm, kırgınım...Tek tabanca işaret ettiğin sevdanın ve davanın yanındayım...
Takatsizim!

Saygılarımla...










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder