Kültür ekonomisi gereği Herotürk Projesi
NEDEN HEROTÜRK SORUSUNUN CEVABIDIR!
SEKTÖREL BÜYÜKLÜKLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Kültürel faaliyetlerin değeri ve önemi, iktisadi yaşam üzerinde yoğunlaşan etkileri ile paralel olarak gün geçtikçe ulusal ve evrensel ölçekte artış göstermektedir.
Sosyal dönüşüm için vazgeçilmez öğelerden biri olan kültür, yaratıcı endüstrilerin iktisadi kalkınma üzerindeki rolü araştırıldığında belirleyici bir faktör olarak ön plana çıkmaktadır. Kültürel sektörlerin, iktisadi yaşam üzerine etkileri ve bu etkilerin göstergelerde neden olduğu değişimler gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ayrışabilmekte ve farklı sonuçları işaret edebilmektedir. Ancak temelde uzlaşılan husus, pek çok gelişmiş ülkede, kültür ekonomisinin iktisadi büyüme ve istihdam üzerinde öncü bir role sahip olduğudur.
Kültür Politikalarının Gözden Geçirilmesi” raporlarının hazırlanmasında ve Türkiye’nin
“Ulusal Kültür Politikası” metninin oluşturulmasında, önemli bir altyapıya ihtiyaç vardır.
Kültür Ekonomisi çalışmasında müktesebat ile ilişikli üç temel katkı/yenilik hedef alınmalıdır. Bunlar (a) bilimsel ve kavramsal tartışmaların derinleştirilerek alana ilgi duyan bireylerin bilgi birikimlerini zenginleştirmek, (b) uluslararası sistemlerle uyumlulaştırma için gereklilikleri tespit etmek ve imkanlar ölçüsünde kültür ekonomisi analizlerini genel geçer hale dönüştürmek ve (c) en güncel istatistiki bilgileri derleyip, değerlendirilerek veri yorumlama sürecinde ilgililere nihai tabloyu sağlıklı bir şekilde aktarabilmektir.
Kültürel Sektörlerin Ekonomik Önemi
Kültürel faaliyetlerin değeri ve önemi, iktisadi yaşam üzerinde yoğunlaşan etkileri ile paralel olarak gün geçtikçe ulusal ve evrensel ölçekte artış göstermektedir. Bu nedenle kültür ekonomisini oluşturan sektörleri iktisadi kalkınma hedefleri çerçevesinde kritik katkıları olabilecek nitelikte alanlar olarak tanımlamak yerinde bir değerlendirme olacaktır. Refah düzeyini geliştirmek amacıyla iktisadi kalkınmaya odaklanan ekonomilerde, kültürel sektörler dışlanarak sürdürülebilir ve istikrarlı büyüme politikaları kurgulanması rasyonel bir yaklaşım olarak nitelendirilemez . Ekonomik ve kültürel kalkınmaya eşanlı vurgu yaparak, iki kavramı birbirinin ikamesi değil de tamamlayıcısı varsayan görüşlerin, küresel düzeyde tecrübe edilen durgunluğu ve ekonomik krizleri aşmak adına modern iktisat teorisi çerçevesinde türetebilecekleri alternatif çözüm stratejilerinin sayısı daha yüksek ve önerdikleri politika uygulamalarının başarı şansı daha fazla olacaktır. Kayda değer bir çarpan niteliği sergileyen kültürel faaliyet ve üretimlerin, sosyal hasıla üzerinde teknolojik gelişimin etkilerine benzer birikimli katkılarının araştırılması amacıyla genelde iktisadi kalkınma özelde ise kültür ekonomisinin gelişimi alanlarında pek çok çalışma yapılmakta ve çeşitli yaklaşımlar üretilmektedir.
Ancak vurgulanabilecek/odaklanılabilecek faktörlerin çeşitliliği nedeni ile farklı tasnifler
yapılması olanaklı olmasına rağmen işaret edilecek tüm yaklaşımların klasik iktisat anlayışı çerçevesinde arz-talep ilişkisinden istikrarlı bir denge türetmeye yönelik çabalar olarak kabul edilmesi yapıcı/akılcı bir değerlendirme olacaktır. Özellikle yerel ölçekte; kültür ekonomisi stratejilerinin, bölgeye salt yatırımı teşvik ederek kaynak aktarımını ivmelendirmeyi hedef alan süratli büyüme odaklı talep yönetim mekanizmaları şeklinde tasarlanmasındansa; kültür ekonomisinin etkinlik ve üretkenlik perspektiflerinden daha dinamik, daha faydalı ve dolayısıyla daha karmaşık nitelikteki arz boyutunun da analize dahil edilmesi sınıflandırma yöntemlerinin çeşitlenmesine yol açmaktadır .
Ancak, sanat ve kültürün, sosyal ve iktisadi kalkınmaya katkılarını inceleyen eserler yaygın olarak üretilmesine rağmen; kültürel planlamanın ve yerel ekonomilerin canlandırılmasının bir aracı haline gelen kültürel faaliyetlerin ekonomik etkilerini açık biçimde tanımlayan çalışmalara sık rastlanılmamaktadır. Varlığı üzerinde genel bir uzlaşı bulunan iktisadi etkilerin ölçülmesindeki temel problemler, öncelikli olarak kapsama dahil edilecek olan sektörlerin, akabinde ise kavramın kendisinin tanımlanmasının güçlüğünden kaynaklanmaktadır. Sektörlerin ve endüstrilerin karmaşık yapısı bu problemin altında yatan başlıca nedenlerdendir.
Genel Olarak Kavramsal Çerçeve
Kültür çalışmaları disiplinler arası bir çalışma alanına sahiptir ve bu alanda yapılan
çalışmalar; ekonomi, sosyoloji, sanat, edebiyat, tarih, iletişim, işletme, siyaset bilimi,
arkeoloji ve mimarlık gibi geniş ve çok farklı disiplinlerin kapsamı ile ilgili olabilmektedir.
Çalışma alanının sahip olduğu bu özellik dışında kültürel olayların doğasının sahip olduğu çok boyutluluk nedeni ile alana ilişkin en temel kavramsal çerçevenin yerleşmiş olduğunu söylemek henüz mümkün değildir.
Kültür ürünlerinin incelendiği çalışma alanında çok sayıda ve farklı kavramlar
kullanılmaktadır. “Kültür ekonomisi-kültür endüstrileri”, “yaratıcı ekonomi-yaratıcı
sektörler”, “gelecek odaklı endüstriler”, “içerik endüstrileri”, “eğlence ekonomisi”, “yaratıcı
sınıf ve yaratıcı girişimci” ve “yaratıcı şehirler” gibi kavramlar bunlardan bazılarıdır. Ancak
literatürde bu kavramlardan özellikle “Kültür ekonomisi-kültür sektörleri” ve “yaratıcı
ekonomi-yaratıcı sektörler” kavramlarının daha yaygın olarak kullanılan kavramlar olduğu
görülmektedir.
İktisat biliminin bir alt alanı olarak kültür ekonomisi (cultural economics) ise, Journal of
Cultural Economics tarafından; “iktisadi analiz uygulamalarının özel ya da kamusal olarak
sahip olunan kültür sektörleri, kültür mirası ve sanatsal uygulamaların tümüne
uygulanmasıdır.” şeklinde tanımlanmakta ve “çalışma alanının temel uğraşısı kültür
sektörünün iktisadi organizasyonu ve sektörde yer alan tüketicilerin, üreticilerin ve devletin
davranışları ile ilgili olduğu” ifade edilmektedir. Söz konusu dergiyi çıkaran Uluslararası
Kültür Ekonomisi Topluluğu (Association for Cultural Econmics International) iki yılda bir
düzenlenen konferansın çalışma konuları arasında; sanat piyasaları ve kültür tüketimi, yaratıcı kümeler ve kentsel kalkınma, kültürel girişimcilik ve ticaret, kültür mirası ve turizm, kültürel politika ve sanat kurumları, kültür küreselleşme ve dil, telif hakları ekonomisi ve kültür ekonomisi, kültür pazarlama ve tanıtımı, eğlence ve medya sektörleri, internet ve kültür ekonomisi konuları sayılmaktadır. Ancak bu konuların dışında, alanın disiplinler arası yapısı göz önüne alınarak başka çalışma konuları ya da yaklaşımları da kabul edilmektedir.
Kültür ekonomisine; sektörel tanımlama yaklaşımı, emek piyasası ve üretim organizasyonu yaklaşımı ve yaratıcı indeks yaklaşımı olmak üzere farklı şekillerde yaklaşılabilir .
Sektörel yaklaşım; temel olarak hangi mal ve hizmetlerin kültür ekonomisinin kapsamını
oluşturacağı sorusu ile ilgilidir ve bu konuda oldukça farklı fikirler ve uygulamalar vardır.
Kültür sektörleri; eğlence, iletişim, kişisel gelişim, süslenme, sosyal konum ve
benzerleri için araç olarak kullanılan mal ve hizmetleri içerir. Bu anlamda, bu tür mal ve
hizmetler; sinema filmleri ya da müzik ile örneklendirilebileceği gibi mobilya ve elbise gibi
faydacı fonksiyon açısından daha temel nitelikte mallarla da örneklendirilebilir .
Ekonominin bir alt sektörü olarak kültür ekonomisi (cultural economy); ekonominin kültürel
mal ve hizmet üretimiyle ilgili kısmını temsil etmektedir .
Bu çerçevede sanat icrası, güzel sanat eserleri, edebiyat, bunların yeniden üretimi; kitap, dergi, gazete, film, radyo, televizyon, disk ve kaset kayıtları; reklamcılık gibi sanat türleri ile bağlantılı aktiviteler ile basım ve yayın işlerine ilişkin üretim, dağıtım ve gösterim süreçleri, müzeler, kütüphaneler, tiyatrolar, gece kulüpleri ve galeriler kültür sektörleri kapsamında düşünülmelidir.
Emek piyasası ve üretim organizasyonu yaklaşımı; kültür ekonomisi alanında özel
yetkinlikler ya da içgüdüsel kabiliyetlere sahip işçi toplulukları tarafından sahip olunan
uzmanlığın diğer sektörlere göre farklılaştığı temeline dayanmaktadır. Kültür ekonomisi
alanında çalışan bireyler genellikle kayıt dışı, yarı zamanlı, alt yüklenici olarak ve gelirinin
daha büyük kısmını diğer kaynaklardan sağlayarak faaliyet yürütmektedir. Bu sektörde
faaliyet gösteren bireylerin çoğu için kültürel faaliyetlere katılım kariyer geliştirme
motivasyonundan daha çok kişisel bir arzu olarak başlamaktadır.Dolayısıyla kültür ekonomisi alanının söz konusu bu özellikleri, bu sektörün diğer sektörlerden ayrıştırılarak incelenmesini anlamlı kılmaktadır.
Yaratıcı indeks yaklaşımının temel vurgusu ise; kültür ekonomisi ayırımının öyle veya böyle kentsel ya da bölgesel ekonomiler üzerine etkilerin ölçülmesine dönük olduğudur. Kültür ekonomisi, bütün ekonomik aktivitelerin kategorize edilmesinin ve etkilerinin
değerlendirilmesinin farklı bir yoludur. Bugünün toplumlarında yaratıcılık bütün sektörler için merkezi bir önem kazanmıştır. Bu anlamda toplum içinde ayrı bir yaratıcı sınıfın gelişmesi ve tüm sektörlerde istihdam edilmesi ve araştırma geliştirme faaliyetlerinde bulunulması ekonomik gelişim için büyük önem taşımaktadır. Bu anlamda ülkelerin ve/veya şehirlerin yaratıcılık düzeyinin bilinmesi, kültür endüstrilerinin ekonomik kalkınma açısından sahip olduğu potansiyelin harekete geçirilmesi açısından önem taşımaktadır.
Kültür sektörleri/endüstrileri kavramı II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan ve Frankfurt okulu temsilcileri Theodor Adorno, Max Horkheimer ve Herbert Marcuse gibi takipçileri tarafından “kitlesel eğlencenin” eleştirilmesine dönük çalışmalarda kullanılmıştır. İlk zamanlarda “kültür” ve “endüstri” gibi birbiriyle uyumlaştırılması çok kolay gözükmeyen iki kavramı birleştirerek yaşanılan sürecin şok edici etkilerini ve modern kültür hayatının sınırlılıklarını topluma göstermek için kullanılan “kültür endüstrileri” kavramına, günümüzde farklı anlamlar yüklenmektedir. Bazıları için kültür endüstrileri; elit-kitlesel kültür, yüksek halk kültürü ve güzel sanatlar-ticari eğlence gibi karşıtlıkları çağrıştırmaktadır. Diğer taraftan, bugün daha genel olarak kabul edilen bir bakış açısı kültür endüstrisini; kültürel mal ve hizmet üreten sektörler olarak kavramsallaştırmaktadır.
Kültür endüstrilerini; soyut ve kültürel yapıdaki yaratıcı içerikleri; eser, ürün ya da ticari meta haline getirilmesi yoluyla birleştirilen endüstriler olarak tanımlamaktadır. Bu içerikler genel olarak telif hakları ile korunmakta ve mal ve hizmet şekline dönüştürülebilmektedir. Kültürel endüstriler genel olarak; el sanatları ve tasarım yanında basım, yayın ve multimedya, görsel, işitsel ve sinemacılık ürünlerini de içermektedir. Kültür endüstrilerinin en önemli yönü; kültürel çeşitliliğin sürdürülmesi, teşvik edilmesinde ve kültüre demokratik erişimin sağlanmasında merkezi bir önem sahip olmasıdır.
Kültür endüstrilerini; soyut ve kültürel yapıdaki yaratıcı içerikleri; eser, ürün ya da ticari meta haline getirilmesi yoluyla birleştirilen endüstriler olarak tanımlamaktadır. Bu içerikler genel olarak telif hakları ile korunmakta ve mal ve hizmet şekline dönüştürülebilmektedir. Kültürel endüstriler genel olarak; el sanatları ve tasarım yanında basım, yayın ve multimedya, görsel, işitsel ve sinemacılık ürünlerini de içermektedir. Kültür endüstrilerinin en önemli yönü; kültürel çeşitliliğin sürdürülmesi, teşvik edilmesinde ve kültüre demokratik erişimin sağlanmasında merkezi bir önem sahip olmasıdır.
Yaratıcı ekonomi kavramı
1990’lı yılların başında Avustralya’da geliştirilen nispeten yeni bir kavramdır. Yaratıcı endüstrilerin el sanatları ve sanat ürünleri gibi kültür endüstrileri ile açık ve sürekli bağlantıları vardır.Son dönemlerde yaratıcı endüstrilerin ekonomik refah açısından önemi daha iyi anlaşılmıştır ve “yaratıcılık” bugün mutlak bir üretim kaynağı olarak görülmektedir .
XXI. Yüzyılın endüstrilerinin artan şekilde yaratıcılık ve yenilik yoluyla bilginin üretimi üzerine dayanacağı söylenebilir.
Yaratıcı sektörler; telif hakları, patentler, markalar ve tasarım şeklinde nihai ürünler üreten tüm sektörleri içermektedir. Bu tanımlama çerçevesinde yaratıcı sektörlerin belirleyici özelliği; patent, telif hakkı, marka ya da tasarım şeklinde bir fikri mülkiyet hakkını ortaya çıkarmasıdır. Diğer durumlarda ise kavram sadece içeriği (ya da endüstrileri) ifade etmek için kullanılmaktadır.
“Teknoloji ve markalar” ile “tasarım ve içerik” şeklinde yapılan ayrım, endüstriyel
faaliyetlerle kültürel faaliyetler arasında kabaca bir ayrım yapılmasına imkan vermektedir.
Buna rağmen kategoriler arasında hala önemli miktarda çakışmaların olduğu söylenebilir.
Ticari ve ticari olmayan faaliyetler, işlemler ve enformasyon, üretim ve pazarlama, dijital ve dijital olmayan gösterimler gibi farklı ayrımlar da yapılabilir
Yaratıcı Endüstriler
Bu açıklamalar çerçevesinde yaratıcı sektörler; kaynağında bireysel yaratıcılık, yetenek ve marifet bulunan ve fikri mülkiyet haklarının üretilmesi ve kullanılması yoluyla refah ve yeni iş imkanları yaratma kapasitesine sahip olan sektörler olarak tanımlanabilir.
Yaratıcı ekonomi kavramına ilişkin bu tanımlamalar çerçevesinde “yaratıcı sektörleri”
oluşturan temel sektörleri ya da faaliyet alanlarını sayacak olursak, bunlar arasında; müzik, reklam, mimarlık, sanat, el sanatları, tasarım, moda, sinema sektörü, gösteri sanatları, kitapdergi ve gazete yayıncılığı, araştırma ve geliştirme, bilgisayar yazılımı, oyuncak ve oyunlar, bilgisayar oyunları, fotoğrafçılık, radyo-televizyon ve kablolu yayın sektörlerini saymak mümkündür. Kısaca Herotürk yani!
Bu noktaya kadar ele alınan kavramlardan “kültür sektörleri ya da yaratıcı sektörler”
şeklindeki kavramsallaştırma, “kültür ekonomisi ya da yaratıcı ekonomi” seklinde tanımlanan alandaki alt sektörleri somut olarak belirlemek için kullanılmaktadır.
Kavramsal çerçeve ile ilgili olarak cevap verilmesi gereken bir soru; kültür ekonomisi ve
yaratıcı ekonomi kavramları arasında bir farklılığın olup olmadığıdır. Literatür incelendiğinde görüleceği gibi; bu konuda genel geçer bir yargıya ulaşmak güç gözükmektedir. Bu konudaki çalışmaların bir kısmında söz konusu kavramlar eş anlamlı olarak kullanılırken, bir kısmında da iki kavrama, her ne kadar sektörel açıdan çok net olarak birbirinden ayrıştırmak mümkün olmasa da, ayrı anlamlar yüklendiği görülmektedir. Bu anlamda kültürel sektörler ile yaratıcı sektörler birbirlerini tamamlayacak şekilde ayrıştırılmaktadır.
Yaratıcı Endüstriler ve Kültürel Endüstriler İlişkisi
Genel olarak ifade edilmesi gerekirse yaratıcı ekonomi-sektörler, kültür ekonomisi sektörlerini de kapsayan çok daha geniş bir kavramdır. Kültürel endüstrilerin odağında
yaratıcı fikirler vardır ve bu yaratıcı fikirler diğer girdilerle birleşerek dışa doğru genişleyerek geniş bir ürün yelpazesine dönüşür. Bu bakış açısı çerçevesinde müzik, dans, tiyatro, edebiyat, görsel sanatlar ve el sanatları gibi geleneksel yaratıcı sanatlar modelin merkezinde yer alırken, diğer endüstriler tarafından dışa doğru iki katmanla kuşatılmaktadır. İlk halkada birincil kültürel mal ve hizmetler diye nitelendirilebilecek ürünler yanında, belirli bir oranda kültürel olmayan mal ve hizmetlerde üretilir. Bu çerçevede üretilen kültürel olmayan ürünlere yayınlanan kitap ve dergiler, televizyon, radyo, gazete ve sinema filmleri dahildir.
Bu ürünlere bilgisayar oyunları gibi dijital medyanın unsurları da dahil edilebilir. Kültür
sektörlerinin ikinci katmanında ise; temel olarak içeriğinde yer alan “kültür” unsurunun
miktarı tartışmalı olabilecek; reklam, turizm, mimarlık ve tasarım hizmetleri gibi kültür
alanının dışındaki sektörler yer alır. Tanımlanan bu model çerçevesinde merkezde yer alan kültürel sektörler, dış katmanlarda yer alan ticari kültürel sektörler tarafından
desteklenmektedir. Ekonomik ve ticari gelişme ile birlikte, orta ve dış katmanlar geleneksel
kültürel sektörlerin bulunduğu merkeze doğru hareket etmekte ve söz konusu geleneksel
sektörler dış katmanlara doğru itilmekte ve yaratıcı sektörün politika alanının bir alt unsuru
haline gelmektedir. Dolayısıyla bu noktadan itibaren hem desteklenen (geleneksel sanatlar) hem de ticari kültür, bireylerin yetenek, marifet ve mesleki uygulamalarından oluşan yaratıcı kaynakların ilgi alanına girer. Dolayısıyla bu model çerçevesinde yaratıcı sektörler; sanatlar, işletmecilik ve teknoloji alanlarının kesiştiği noktada kültür ekonomisi-sektörlerini de bünyesinde bulunduran bir alan olarak tanımlanabilir .
Bu model çerçevesinde ele alınan kültürel ve yaratıcı sektörlerin ticarileştirme potansiyeli farklı sektörler için farklılaşacaktır. Bu anlamda kültürel ve yaratıcı endüstriler yüksek metalaştırma/ticarileştirme potansiyeline sahip olanlar ve düşük metalaştırma/ticarileştirme potansiyeli olanlar şeklinde iki gruba ayrılabilir.
Aşağıdaki gruplandırma incelendiğinde görüleceği; geleneksel kültürel faaliyetler ve el sanatı niteliğindeki faaliyetler metalaştırma/ticarileştirme potansiyeli düşük sektörler olarak
değerlendirilmektedir.
Yüksek Metalaştırma/Ticarileştirme Potansiyeline Sahip Olan Sektörler
*Reklamcılık ve pazarlama,
*Yayıncılık (kablolu, uydu ve dijital nitelikte olanlar dahil radyo ve televizyon sektörleri),
*Sinema filmi (video, DVD türündeki biçimleri ve televizyon gösterimleri dahil),
*İnternet sektörü (web sayfası yapımı ve portal sağlayıcılar dahil)
*Mobil içerik sektörü
*Müzik sektörleri (kayıt, yayın ve canlı performans dahil)
*Basılı ve elektronik yayıncılık (kitaplar, CD-Rom, online veri tabanları, bilgi hizmetleri,
dergiler ve gazeteler dahil)
*Video ve bilgisayar oyunları
Düşük Metalaştırma/Ticarileştirme Potansiyeli Olanlar
*Geleneksel kültürel faaliyetler:
- Görsel sanatlar (resim, heykel)
- Gösteri sanatları (tiyatro, opera, konser ve dans)
- Müzeler ve kütüphane hizmetleri
*Diğer yaratıcı faaliyetler: El sanatları, moda, tasarım endüstrisi, ev eşyaları. Bu kapsama
mimari, kültürel turizm, hatta spor bile dahil edilebilir.
Kültür ekonomisi alanında kullanılan önemli kavramlardan bir diğeri; “yaratıcı girişimciler”
kavramıdır. Bu kavram aslında “yaratıcı sınıf” kavramından üretilen bir kavramdır.
Yaratıcı sınıf; özellikle şehirlerde ekonomik, sosyal ve sanatsal dinamizm oluşturan farklı mesleki, sanatsal ve bilimsel alanlarda çalışan insanlardan oluşan bir topluluktur.
Yaratıcı sınıf; özellikle şehirlerde ekonomik, sosyal ve sanatsal dinamizm oluşturan farklı mesleki, sanatsal ve bilimsel alanlarda çalışan insanlardan oluşan bir topluluktur.
Yaratıcı sınıf özellikle bilim, mühendislik, mimari ve tasarım, eğitim, sanat, müzik, eğlence
ve hatta işletme, hukuk ve finans alanlarında çalışan ve temel iktisadi işlevi yeni fikirler, yeni teknolojiler ya da yeni yaratıcı içerik üretmek olan bir gruptur. Bu grubun en temel ve genel özelliği; bireycilik, çeşitlilik, yetenek ve yaratıcılık değerlerini içeren ortak bir ahlaki değer sistematiğine sahip olmasıdır. Başka bir ifade ile yaratıcı sınıfın değerleri; bireycilik,
meritokrasi, çeşitlilik ve açıklıktır. Bu kavramla bağlantılı olarak kullanılan “yaratıcı
girişimci” kavramı ise; toplumun beklentilerini karşılayacak şekilde fikirleri yaratıcı ürünler ve hizmetlere dönüştürebilen başarılı ve yetenekli girişimcilik ruhuna sahip bireyler olarak tanımlanmaktadır.
Yaratıcı sınıf içerisinde tanımlanan her birey bir girişimci olamayabilir. Söz konusu sınıf içerisinde yer alan ve çok orijinal, yaratıcı fikirleri olan bir birey eğer bu fikirleri ticari ürünlere dönüştürebilecek özelliklere sahip değilse, yaratıcı girişimci niteliğini kazanamayacaktır. Dolayısıyla aslında yaratıcı girişimci olabilmek için, yaratıcılığın ötesinde ticari ve girişimsel bir yeteneğe ve cesarete ihtiyaç olduğu söylenebilir.
Kültür Sektörlerinin Sınıflandırılması
Kültür sektörlerinin bilimsel ya da pratik amaçlar çerçevesinde farklı şekillerde
sınıflandırılması mümkündür. Bilimsel amaçlarla yapılan sınıflandırmaların çok farklı
şekillerde yapılması mümkündür.
Bunlardan bir tanesi, bizim HEROTÜRK modelinde olduğu gibi Sembolik Metin Modeli dir. Bu model, temel olarak kültürel sektörlerin toplumsal kültür üzerinde sahip olduğu etkileri dikkate alarak sınıflandırmayı amaçlamaktadır. Bu modelde kültürel ürünler toplumu politik ve sosyal olarak biçimlendirmen ve yönlendiren bir işleve sahip olan unsurlar olarak kurgulanmaktadır.
Bu modelde, sektörlerin işleyiş süreçleri; endüstriyel ürünler, sembolik metinler ya da mesajların tüketimi ya da yayılımı ile toplumun biçimlendirilmesi ya da dönüştürülmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Bu süreçlerde sinema endüstrisi, yayıncılık ve basın gibi çeşitli medya araçları, bu tür kültürel değerlerin empoze edilmesi ya da benimsetilmesinde önemli roller üstlenmektedir.
Bir diğer bilimsel sınıflandırma, bir üst aşama olan Eş Merkezli Daireler Modeli dir.
Bu modele göre söz konusu endüstrilere ayırıcı özelliğini kazandıran; bu endüstrilerde üretilen kültürel malların sahip olduğu kültürel değerlerdir. Dolayısıyla bir mal ya da hizmet bünyesinde kültürel değer ifade eden içerik ne kadar fazla ise, bu malı üretenin kültürel endüstriler içerisine dahil edilmesi o kadar anlamlı hale gelecektir. Bu modelin temel mantığı; kültürel endüstrilerin odağında yaratıcı fikirlerin olduğu ve bu yaratıcı fikirlerin diğer girdilerle birleşerek dışa doğru genişleyerek geniş bir ticari ya da sınai ürün yelpazesine dönüştüğüdür.
Tanımlanan bu model çerçevesinde merkezde yer alan kültürel içerikler dışa doğru yayıldıkça mal ve hizmetler içerisindeki ticari içerik kültürel içeriğe göre daha büyük paya sahip hale gelmektedir. Bu model çerçevesinde kültür ekonomisi alanında yer alan sektörler üç alt grup altında sınıflandırılmaktadır. Bunlar Merkezi Yaratıcı Sanatlar, Diğer Merkezi Kültürel Endüstriler ve Geniş Anlamda Kültürel Endüstriler dir. Buna göre dış katmanlarda yer alan ticari nitelikteki kültürel endüstriler, merkezde yer alan yaratıcı sanatların ticarileştirilebilme potansiyeline sahip olan kültürel değerlerini ya da içeriklerini hem kullanarak hem de bir anlamda destekleyerek işlev görmektedir. Ortaya çıkan etkileşim ekonomik ve ticari gelişme ile birlikte, orta ve dış katmanlar geleneksel kültürel sektörlerin bulunduğu merkeze doğru hareket etmekte ve söz konusu geleneksel sektörler dış katmanlara doğru itilmekte ve yaratıcı sektörün politika alanının bir alt unsuru haline gelmektedir. Dolayısıyla bu noktadan itibaren hem desteklenen (geleneksel sanatlar) hem de ticari kültür, bireylerin yetenek, marifet ve mesleki uygulamalarından oluşan yaratıcı kaynakların ilgi alanına girmektedir
Kültür sektörlerine ilişkin pratik ya da uygulamaya dönük sınıflandırmalar ise farklı
uluslararası kurum ve ülkeler tarafından, farklı şekillerde yapılmaktadır. Bu sınıflandırmalar farklı amaçlar ve/veya farklı özellikler dikkate alınarak yapılabilmektedir. Yapılan sınıflandırmaların bir kısmı; her hangi bir kritere bağlı kalmaksızın, sadece kültürel sektörler kapsamında kaldığı düşünülen alt sektörlerin sayılmasından ibarettir. Ancak kültürel sektörlerin sınıflandırılmasında daha sistematik yaklaşımlar benimseyen örnekler de vardır.
Sistematik sınıflandırmaların bir grubu; kültür ekonomisi, yaratıcı ekonomi kavramları ve bu iki kavram arasındaki ilişkinin tanımlanması çerçevesinde ya da bu ayrımın üretilen
ürünlerinin işlevsel özellikleri de dikkate alınarak yapılmaktadır. Bir diğer sistematik
sınıflandırma, söz konusu sektörlerde telif haklarının rolüne dayalı olarak yapılmaktadır.
İngiltere Kültür, Medya ve Spor Departmanı 1990’lı yılların sonlarında rekabetçi bir global
dünyada İngiltere ekonomisini kültür/yaratıcı ve yenilikçi ekonomi odaklı olarak yeniden
yapılandırmaya yönelmiştir. İngiliz hükümetinin sınıflandırması çerçevesinde alanda 13 alt
alan tanımlanmıştır. Bu tanımlama belirli bir sistematiğe dayanmayan ve büyük ölçüde
kültürel unsurların çevresinde odaklanan bir kapsama sahip şekilde; reklamcılık, mimarlık,
sanat ve antikalar, el sanatları, tasarım, moda, film ve video, müzik, gösteri sanatları,
yayıncılık, yazılım, radyo-televizyon ve bilgisayar oyunları alanlarından oluşturulmuştur. Bir diğer ülke sınıflandırması; sektörler tarafından üretilen mal ya da hizmetlerin sahip olduğu işlevsel özelliklere göre sınıflandırmanın yapıldığı Hollanda örneğidir. Bu sınıflandırmaya göre kültürel sektörler, Yaratıcı Hizmetler; Medya ve Eğlence ile Sanatlar şeklinde üç gruba ayrılmaktadır.
Bu gruplandırmada oluşturulan alt sektörler; sektörlerde üretilen mal ve hizmetlerin ekonomik ve toplumsal hayat açısından taşımış olduğu fonksiyonel özelliklere göre yapılmaktadır.
Bir diğer sınıflandırma WIPO (World Intellectual Property Organization) faaliyet gösterdiği
alana uygun olarak söz konusu sektörlerin bir telif hakkı yaratıp yaratmadığı temelinden
hareketle “Telif Hakları Modeli” oluşturmuştur. Bu model; üzerinde bir telif hakkı bulunan
çalışmaların doğrudan ya da dolaylı olarak yaratılması, imalatı, üretimi, yayınlanması ve
dağıtımı ile ilgilenen sektörlere dayanır. Telif Hakları Modeli’nde; Merkez Telif Hakkı
Endüstrileri (reklamcılık, meslek birlikleri, film ve video, müzik, gösteri sanatları, yayıncılık,
yazılım, TV ve radyo, grafik ve görsel sanatlar), Birbirine Bağımlı Telif Hakkı Endüstrileri
(boş kayıt malzemeleri, tüketici elektroniği; müzik enstrümanları, kağıt, fotokopi ve fotoğraf
malzemeleri), Kısmi Telif Hakkı Endüstrileri (mimarlık, giysi ve ayakkabı, tasarım, moda, ev eşyaları, oyuncaklar) şeklinde üçlü bir ayrım söz konusudur.
Kültür Ekonomisi Sınıflandırması
Temel olarak merkezde kültür ve sanat unsurlarının/mirasının olduğu ve çevresinde ise; bunların işlevsel ürünlerinin yer aldığı bir şekilde gruplandırılır.. Merkezde kültürel mekanlar ve geleneksel kültürel gösterimlerden oluşan kültür mirası ve görsel sanatlar ile gösteri sanatlarından oluşan sanatlar grubu yer almaktadır. Bu şekilde tanımlanan merkezin çevresinde ise; görsel-işitsel ürünler ile yayıncılık ve basılı yayınlardan oluşan medya grubu ile; yaratıcı hizmetler, tasarım ve yeni medyadan oluşan işlevsel eserler grubundan oluşmaktadır. Dikkat edilirse çevreyi oluşturan sektörler var olan kültürel unsurların sunulması ve sergilenmesinden ibaretken, çevreyi oluşturan sektörler ise; büyük ölçüde bu unsurların ekonomik ya da sosyal nitelikte işlevsel, kullanıma dönük ürünlere dönüştürülmesine yöneliktir.
Kültür Ekonomisinde Temel Aktörler
İktisaden kültür ekonomisi alanında kültür üreticileri ve tüketicileri olmak üzere iki ana
aktörden bahsetmek mümkündür. Kültür ekonomisine mal ya da hizmet arz eden üreticiler
temel olarak üç farklı gruba ayrılabilir. Bunlar özel sektör, kamu sektörü ve karsız sektör
(non-profit organizations) organizasyonlarıdır.
Özel sektör aktörlerinin kültür sektörlerindeki davranış kalıpları ile diğer sektörlerdeki
aktörlerin davranış kalıpları arasında bir farklılık olmaması beklenir. Temel amaç; kar
maksimizasyonunun sağlanması yanında, piyasa payının arttırılması ve piyasa hakimiyetinin
arttırılmasıdır.
Kamu sektörü söz konusu olduğunda ise; temel olarak merkezi yönetim içinde kültür alanında faaliyet göstermek üzere organize olan kamu kurumları olduğu gibi, yerel yönetim kuruluşları da kültür sektörleri ile ilgili alanlarda faaliyetler yürütebilmektedir. Merkezi ya da yerel kamu kurumlarının dışında yarı kamu kurumu niteliğine sahip olan meslek odalarının da kültür ekonomisi ile ilgili alanlarda faaliyetler sürdürebildiği görülmektedir.
Son olarak kültür ekonomisi ile ilgili alanın önemli aktörlerinden birisi karsız sektördür. Daha önce kültür ekonomisi ile ilgili alanın bireylerin gönüllü olarak girdikleri ve arzularını
gerçekleştirmek üzere amatörce bu alandaki faaliyetlere katılma eğilimine sahip olduklarını
ifade etmiştik. Dolayısıyla bu tür bireysel faaliyetlerin organize olmuş oluşumları karsız
sektör faaliyetlerinin temelini oluşturmaktadır. Bu çerçevede dernek, vakıf ve topluluklar gibi yapıların faaliyetleri önem kazanmaktadır.
Kültürel Sektörlerin Ekonomik Büyüklüğü/Rakamlar yalan söylemez
Kültürel sektörlerin, iktisadi yaşam üzerine etkileri ve bu etkilerin göstergelerde neden olduğu değişimler gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ayrışabilmekte ve farklı sonuçları işaret edebilmektedir. Ancak temelde uzlaşılan husus, pek çok gelişmiş ülkede, yaratıcı ekonominin iktisadi büyüme ve istihdam üzerinde öncü bir role sahip olduğudur.
Yaratıcı ekonomi birçok ülkede ekonominin geri kalanından daha hızlı bir büyüme
göstermektedir. 2000 yılında yaratıcı ekonominin, küresel ekonomi içerisinde yıllık ciro
payının yaklaşık olarak yüzde 8 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Yaratıcı endüstrilerin dünya ticaretindeki hacminin, 2005 yılında 424,4 milyar dolar düzeyine yükselen ihracat rakamlarının etkisiyle, yüzde 3,4 seviyesinde olduğu ve 2000-2005 yılları arasında yıllık yüzde 8,7’lik bir büyüme oranına ulaştığı görülmektedir.
Ancak dünya ekonomisine olan katkıyı metodolojik farklılıklar ve veri eksiklikleri nedeni ile
güncel ve doğru olarak hesaplamak oldukça güçtür. Buna rağmen ilgili sektörlerin, 2000’li
yılların iktisadi açıdan buhranlı son dönemlerinde dahi dünya ticareti üzerine olumlu
etkilerinden (dünya ekonomisi küçülürken yaratıcılık ilişikli ürünlerin ticaret hacmi artış
göstermeye devam etmiştir), küresel ölçekte yaratıcı ekonominin önemini algılamak
mümkündür. Fakat vurgulanan ölçme değerlendirme güçlükleri nedeniyle
yaratıcı endüstrilerin iktisadi katkısı araştırılırken temelde daha küçük birimlere
odaklanılmakta ve tahminlerin tutarlılığı öncelikli hedef olarak belirlenmektedir.
Avrupa’da yaratıcı ekonomi 2003 yılında 654 milyar Euro ciro yaratmış ve ekonominin
genelinden yüzde 12 daha hızlı artış göstermiştir. Günümüzde kültürel ve yaratıcı
endüstrilerin Avrupa Birliği’nin (AB) toplam GSMH’nın yüzde 2,6’sı oranında hacme sahip
olduğu tahmin edilmektedir. Ciro ölçeğinde AB içerisinde en büyük paylardan birine sahip olan Birleşik Krallık’da yaratıcı endüstrilerin katma değer olarak 2007 yılında ekonominin yüzde 6,2’si oranında katkı yaptığı ve on yıllık dönemde yıllık yaratıcı çıktının yüzde 5 oranında artış gösterdiği saptanmıştır AB’nin lokomotifi niteliğindeki büyük ülkelerden bir diğeri olan Almanya’da ise ulusal ciroya katılım oranı yüzde 2,5 düzeyindedir.
Temel beş sektör (Yayımcılık faaliyetleri, Sinema filmi, video ve televizyon programları yapımcılığı, ses kaydı ve müzik yayımlama faaliyetleri, Programcılık ve yayıncılık faaliyetleri, Yaratıcı sanatlar, gösteri sanatları ve eğlence faaliyetleri, Kütüphaneler, arşivler, müzeler ve diğer kültürel faaliyetler) analize dahil edilerek kültürel istihdam incelendiğinde, 2009 yılında 3,6 milyon çalışanın istihdam edildiği ve bu rakamın toplam istihdamın yüzde 1,7’sine karşılık geldiği gözlemlenmektedir. Bu oran sırası ile BK ve Almanya için yüzde 2,1 ve 2,2 olarak hesaplanmıştır. En yüksek payın Nordik ülkelerinde; en düşük payın ise Portekiz, Romanya ve Türkiye’de gerçekleştiği tespit edilmiştir Bu tespiti Florida ve Tinagli‘nin hesapladıkları yaratıcılık endeksinin bulguları ile gösterdiği paralellik nedeniyle Florida’nın yaratıcı sınıf yaklaşımına destek olarak da nitelemek mümkündür. Yazarlar endekse göre altı lider ülkeyi şu şekilde sıralamaktadır: İsveç, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Finlandiya, Hollanda, Danimarka ve Almanya. Ek olarak, yaratılan istihdamın cinsiyet boyutu da incelemeye dahil edildiğinde pek çok ülkede kültürel sektörlerde çalışan kadın oranının toplam istihdam içerisinde yer alan kadın işgücü payından yüksek olduğu belirlenmiştir Özelde gelişmekte olan ülkelerde ve geçiş ekonomilerinde yaratıcı sektörlerin katkısına odaklanıldığında ise bu bölgelerde göreli olarak düşük performans sergilendiği gözlemlenmektedir. Kültür ekonomisi algısının yeni oluştuğu bu coğrafyalarda nitelikli bilgi birikimi ve yeterli istatistiki donanım/veri altyapısı oluşmadığı için iktisadi katkıyı ampirik/niceliksel olarak inceleyebilmek genellikle olası değildir.
İlgili bölgelerde kültür ekonomisi geleneksel yöntemlerle işlemekte ve yaygın biçimde
gündelik hayatın bir uzantısı olarak algılanmaktadır. Örneğin, 2005 yılına kadar yaratıcı
endüstri kavramının dahi tam olarak oluşmadığı Güney Afrika’da son yıllara kadar üst düzey bir gelişmeden bahsetmek mümkün değildir. Afrika’nın yaratıcı ürünlerin dünya ihracatındaki payı yüzde 1’den düşüktür.
Rusya’da da benzer şekilde kültür endüstrisi kavramı özellikle kentsel dönüşüm çerçevesinde son zamanlarda anlam kazanmaktadır. Çin ise kültür ekonomisinin büyüme üzerine etkisini önemseyerek, alanda yaratıcı kabiliyet ve miras nedeni ile doğal olarak sahip olduğu avantajı, özelde Şangay şehrinde genelde ülkenin genelinde kullanmayı hedeflemekte ve yaratıcı ekonomide özel bir Çin modeli geliştirilip geliştirilemeyeceğini tartışmaktadır.
Yaygın olarak kültürel ürünlerde dış ticaret açığı gözlemlenen Latin Amerika (Brezilya hariç) ülkelerinden Arjantin’de kültürün ulusal ekonomiye katkısının 2009 yılında yüzde 3,5 düzeyine çıktığı saptanmıştır . Arap dünyasına odaklanıldığında ise kitap, film, müzik ve yazılım endüstrilerinin toplam hacminin (1999-2000 yılları için) GSMH
içindeki payının Fas, Tunus, Umman, ve Lübnan için sırasıyla yüzde 0,5, 0,6, 0,7, ve 1,6
civarında olduğu ölçülmüştür.
Daha önce de vurgulandığı üzere kültürel sektörlerin ekonomiye katkıları incelenirken yaygın bir biçimde benimsenen yaklaşımlardan biri de küçük ölçekli birimlere özellikle de kentlere odaklanmaktır. Böylelikle “yaratıcı kent” kavramı çerçevesinde daha isabetli tahmin ve öngörülerde bulunarak tutarlı hedefler belirlemek olası hale gelmektedir. Örneğin, dünyanın başlıca yaratıcı kentlerinden Paris’te kültür ekonomisi çerçevesinde istihdam edilen kişi sayısı Fransa’da ulusal düzeyde kültür ekonomisi alanında çalışanların yüzde 45,4’ü gibi yüksek bir rakama karşılık gelmektedir. Aynı oran, 2002 ve 2003 yıllarında Londra için 23,8, Montreal için 16,4 ve New York için 8,9’dur.). 2010 yılında Los Angeles kentinde yaratıcı endüstrilerde çalışan sayısının 300 bin kişi olduğu ve bölgenin yaratıcı ekonomisinin toplam ekonomik etkisinin 201,1 milyar dolara yaklaştığı tahmin edilmektedir. Los Angeles kentinin eğlence sektöründeki özel yeri, alanın katkısının devasa boyutlara yükselebileceğini gözler önüne sermekte ve kültür ekonomisinin iktisadi potansiyelinin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır Bunlar dışında Berlin, Toronto, İstanbul gibi kentler de kültürel çeşitlilikleri ile cazibe merkezi haline gelerek ekonomik canlılık yaratmak konusunda başarılı performanslar sergilemektedir. Yaratıcı sektörlerin payı Berlin’de yüzde 20’yi aşarken kültürel sektörler Toronto’nun gayri safi hasılasının 9 milyar dolarını oluşturmakta ve 83 bin kişilik istihdam üretmektedir İstanbul’da ise 2008 yılı itibari ile kültür ekonomisi alanında çalışan sayısının 107 bin olduğu ve aynı yıl içerisinde kültür ekonomisi sektörü cirosunun 58 milyar TL olarak gerçekleştiği tahmin edilmektedir.
İstanbul’un Türkiye kültür ekonomisinin ciro payı olarak en azından üçte birini oluşturduğu
Öngörülmektedir.
Bu bölümde, kültür ekonomisinin iktisadi hayat içerisindeki öneminin çeşitli iktisadi
göstergeler aracılığıyla açıklayıcı bir biçimde paylaşılması amaçlanmıştır. Ancak daha önce vurgulanan hususlar nedeniyle alanda ekonomik büyüklüklerin hesaplanması oldukça güç bir uğraştır.
Bu kapsamda küresel ölçekte gelişmiş ve gelişmekte ülkelerden kimi örnekler
Bu kapsamda küresel ölçekte gelişmiş ve gelişmekte ülkelerden kimi örnekler
sunulmuş ek olarak kentsel düzeyde de bazı bilgiler iktisadi katkının boyutunun
aktarılabilmesi hedefiyle paylaşılmıştır.
Kültür Ekonomisi ve Ekonomik Büyüme/Kalkınma İlişkisi
Sosyal dönüşüm için vazgeçilmez öğelerden biri olan kültür, yaratıcı endüstrilerin iktisadi
kalkınma üzerindeki rolü araştırıldığında belirleyici bir faktör olarak ön plana çıkmaktadır.
Yeni varlıkların üretilmesinde, ihracat piyasalarının kalkınmasında ve küresel çerçevede
rekabetin genişlemesinde yaratıcılığın çarpan etkisi dikkati çekmektedir.
Yaratıcı endüstrilerin kendi iç büyüme eğilimlerinin temel özelliklerine odaklanmak; bu
endüstrilerin salt statik iktisadi değer içermediğini eşanlı olarak dinamik ekonomik değerleri de bünyesinde barındırdığını kavramak açısından faydalıdır. Bu çerçevede, yaratıcı endüstrilerin iktisadi kalkınma ve büyüme sürecine olan katkısının, kültür ve toplum üzerine olan katkısından daha geniş ölçekli olduğu savı daha da önem kazanmaktadır. Bahsi geçen endüstrilerin iktisadi gelişim üzerine olumlu etkisinin temellerini oluşturan iç büyüme dinamiklerinden bazıları şu şekilde aktarılabilir:
*Servet artışı: Alana yapılan harcamaların gelir elastikiyeti birim elastikiyetten yüksek
olduğu için artış göstermektedir.
* İnsan sermayesinde artış: Daha çok ihtisaslaşmayı olası hale getirmektedir.
* Bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimi: Yaratıcı endüstrilerin teknolojik tabanını
genişletmektedir.
* Küreselleşme: Talep ve faktör hareketliliği açısından küresel piyasalara girişi olanaklı
hale getirmektedir.
Bu iktisadi perspektiften yaratıcı ekonominin dinamik değerini ve ekonominin geneli
dört model tanımlamıştır. Bu modeller; refah, rekabet, büyüme ve yenilikçi modeldir. Araştırmacılar ampirik analizleri sonucunda yaratıcı endüstrilerin iktisadi büyümenin temel belirleyicilerinden olduğunu öngören büyüme modelini ve yenilikçi modeli destekleyen bulgulara ulaşmışlar; hatta yaratıcı ekonomi büyümesinin çeşitli tanımlar altında ekonomideki genel büyüme eğiliminin üzerine çıktığını da aktarmışlardır.
Ekonomik canlanma (yoksullukta azalma ve nüfus artışı) daha fazla sanatsal organizasyon ve katılımın gözlemlendiği çevrelerde, ekonomik canlanma imkanlarının daha fazla olduğunu hem de bunun herhangi bir toplumsal ötekileştirme problemine ya da ırksal/etnik ayrımcılığa yol açmadan gerçekleştirilebileceğini de unutmadan ülkemizdeki sosyal sıkıntılara ve terör belasına da bir çözüm getireceğini de atlamamalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder