10 Mart 2014 Pazartesi


HER AYRILIK HÜZÜNDÜR BİRAZ!

iki yıl oldu,
alışkanlık edindim,
şehrin huzurevini ziyaret edinmeyi...
...
buna sebep,
yaşarken kıymetini bilmediğim,
babamın izine rastlamak mı,
bilemem!
...

bu sene,
düzenim yok dedi,
yaşlı adam;
hastayım!
bir düzine gül ile,
sonkez,
gittiğimde ziyaretine...
...
huzur evinin,
müdavimlerindendi,
emekli askerdi...
ne olacak derdi,
memleketin hali?
her ziyarete gidişimde...
...
çoluğu çocuğu,
çok olmuş kendini terkedeli,
o da ahir ömrünün,
son günlerini
ıskartaya çıkarılmış,
kendisi gibileriyle,
bir arada tamamlamak için,
sığınmıştı bu huzurevine!
...
neyi var neyi yoksa,
bağışlamıştı buraya...
ara sıra benim gibi,
dışardan gelip gidenide olmasa,
görevliler dışında,
kimseyi tanımazdı...
...
hurdalık burası oğlum derdi,
kendini işe yaramaz hissederdi,
halbuki,
yaşlısını bilmeyen toplum,
geleceğini bilemezdi!
...
bayramlar, seyranlarda,
yaşlı gözler kapıda...
çoğu unutulmuş,
terkedilmişte birçoğu!
...
düzen bozuk derdi,
haline içerlerdi,
memlekete de!
...
benimde düzenim bozuk,
memleketinde!
...
kore savaşı gazisiydi,
sormadan edemezdi,
ne işimiz vardı ötelerde...
harcanmış bir hayatın gazisi!
...
menderesin asılmasına çok içerlemişti,
bir de sende baba mısın diyen oğluna!
...
biz bi yerlerde hata yaptık der,
gözleriyle meçhule dalar giderdi...
...
yaşlı bedeni huzurevinde,
bakışları başka yerlerde...
...
olması gerektiğinden fazla neşeliydi,
deliliğe vermesem,
kafayı yerim derdi!
...
akşamı ettik hoş sohbet ile,
ayrılık vakti geldiğinde,
ayrılırken öptüm elini saygıyla,
nerden bileydim,
dudaklarımın,
onun buruşuk ellerine,
son kez değeceğini1
el öpenlerin çok olsun,
dedi üzgün haliyle!
nede olsa,
her ayrılık hüzündür biraz...
...
akça pakça bir adam,
ihtiyar...
kurumuş elleri,
çizgi çizgi bir ten,
kambur beli...
hayata karşı tutunası bir dal derdinde,
can bu yaşamak ister,
kalkmasın perde,
akılda son zerre,
nefes nefes ecele direnme,
küskün gitmek,
son hamle,
son teker!
...
eski bir kitap gibi,
sayfaları kapandı...
ihtiyar adam,
ihtiyarı dışı,
bu yılın kışı,
sanki ömrünün kışı,
fersiz gözleri;
ahirete açık,
dünyaya kapalı!
...
yetkililere sormadım,
ölüm sebebini...
kanser miydi,
belirgin bir hastalık mı?,
usanmışlık mı?
bıkmışlık yada,
azrail hangi bahane ile,
ulaşmıştı kendisine?
oysa...
hayattan intikam almak için,
yaşanmamışlıkları,
pişmanlıkları...
ertelediği şeyler için,
sakladığı günleri vardı sanki!
...
hevesin kursağa yapıştığı vakit,
serin bir rüzgar okşar,
kır saçlarını ihtiyarın...
...
sonradan öğrendim,
son zamanlar hobimin,
beni terkettiğini...
bir de mektup bırakmış bana,
hayatının hırsızları hariç,
bir bana,
ne karısına,
ne de hayırsız dediği çocuklarına,
iki satır yazı ile,
veda etmiş...
...
"düzen yıkıldı!"

FEHMİ DEMİRBAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder