1 Mayıs 2014 Perşembe



17 AĞUSTOS DEPREMİ

önce,
betonlaştı,
ve naylonlaştı,
taşlaştı yürekler!
çığlık ki,
modernitenin,
kullarının niyazı!
ateşler içindeyim,
şuurlar ki kış ayazı!
Anne!
kim tutacak,
bir zamanlar yumuk olan,
nasırlı ellerimden?
...
ağustosun,
yakıcı bir günü,
saat; 20.00
oysa,
bugün akşam yemeğimiz,
özlenen aile sofrasında,
herkes yerli yerinde...
babam bir başka neşeli,
annemde tatlı bir telaş,
nerden bilsin ki,
sofraya koyduğu tabaklar,
bir veda yemeğinin,
seronomisi!
dışarda hava çok sıcaktı,
camlar sonuna kadar açıktı,
yaprak kımıldamıyor, kıvamında!
boğucuydu hava,
aksine bizde bir bahar havası.
kardeşlerim,
uzun zaman sonra,
ilk kez kavgasız kalktılar sofradan,
karınlar tok,
yürekler pek!
ilk ben kalktım sofradan,
evimizin payitahtı,
tv sehpasına uzanmak için,
kumanda elimde,
yinede edemedim,
sofrayı kaldırmak için,
annemin şaşkın bakışları arasında,
boş tabakları mutfağa götürdüm,
hayret!
bugün bir başkayım!
...
adı konulmadık bir bekleyiş,
evimizin herbir odasında,
kol geziyordu.
bende elimde kumanda,
geziniyordum kanallarda...
...
saat; 24.00
o gün,
gün boyu neler yaşamıştım,
hatırlamıyorum...
günün detayları,
hafızamda silik bir resim!
saat kaçta kalkmıştım?
inanın hatırlamıyorum!
...
saat; 01.00
uyku tutmuyor bir türlü,
içeriden babamın sesi
bir türkü tutturmuş;
"odam kireç tutmuyor!"
...
saat; 02.00
ertesi güne dair,
bir planım var mıydı?
onu da hatırlamıyorum!
havada sıcaklık arttı,
sanki kaynıyorum!
...
saat; 03.00,
kıyamete,
iki dakika varmış,
nerden bileyim!
...
120 saniye,
7200 salise!
...
tik tak! tik tak!
...
kim bilir,
bir saniye sonra ne olacak?
...
sıcak...çok sıcak...
aylardan zafer ayı!
ve zaferi günahlarımızın!
onyedisi günü!
...
babamın şen kahkahaları,
ara ara söylediği türkü;
"odam kireçtir benim!"
evde kimse uyumamış,
halbuki saat uyku saati,
bilemezdik,
o an;
uyanmakta olanın saati!
...
saat; 03.02,
deprem!
ya da zelzele!
anneee!
yerin altı, üstünde!
...
herşeye kalem oynatan adam,
yer oynadı,
akıllar oynadı,
yürekler oynadı!
sıkıysa şimdi yazsana!
haykır! haykır!
olanı biteni yazsana,
oynatsana kalemini!
...
anlatılmaz acılar,
korku! endişe! acı! kaybediş!
ve yokoluş!
sallandı,
kafamın kavramları!
...
odalar kireç tutmuyordu madem;
neydi bu üç yüzyıllık matem!
...
döküldü yüzlerimizin,
maskelerinin boyaları!
gerçek göründü!
...
yıkılan binalar,
yıkıntıların altında kalan,
imzalar!
...
ve tabutlarımızı çivileyen,
mühendisler, müteahhitler!
...
şanı yüce belediyeler!
...
kefensiz gömüldü ölüler!

fehmi demirbağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder