17 Mayıs 2014 Cumartesi

memleket sana mecbur!
sana itiraz edenler,
senden daha iyisini öneremiyorlar!
sen başarılı ol ki,
memleket kazansın!


BAŞBAKAN İSTİFA ETMELİ Mİ?

"İyi düşündün mü abi" dedim. Bir süre ses vermedi soruma. Hoş, konuşurken de sesinde bir kırgınlık vardı. Aradığında saat sabahın üçüydü. Selam verdi önce...ardından hal hatır. "Sana danışayım, diye aradım" dedi.
 "Arkadaş kimle istişare yapacağımı şaşırdım. etrafımda samimi bir adam göremiyorum. Herkes başka hesapların peşinde. Herkes başka hesapların adamı... Bilirim sen inandığın şeyi söylersin. Yalakalık nedir bilmezsin. Söyle can kardeşim, istifa edeyim mi?"
Soma'daki maden kazası bir hayli üzmüştü, Kasımpaşalı'yı. Son bir senedir perişandı aslında. Sağlık şartları elverdiğince de direnmeye çalışıyordu olan bitenlere. Fani hayatının en çetin imtihan sürecindeydi. Güvendiği bir Rabbi vardı bir de ferasetinden emin olduğu milleti.
Dedi; "sen defalarca uyardın aslında...dinlemedim, dinleyemedim. İktidar olmanın zafer sarhoşluğu...ardından gelen rehavet...ıskalattı bize bazı şeyleri. Çocuk ve gençlik politikaları oluşturamadık, eyvallah! Aile dokumuzun aldığı yaraları erteledik...ve gördük ki hafife aldığımız sorunlar kangrene dönüşmüş. İlim-kültür-sanat ve edebiyat konusunda dişe dokunur çalışmalarımız olmadı. İçimizdeki kalkınmacılarımız, rantçılarımız, betoncularımız, komisyoncularımız...o kadar kuşatmış ki bizi...uyanamadık...geç kaldık!"
Sesinde bastırmaya çalıştığı bir titreme vardı Kasımpaşalı'nın. Öfke, pişmanlık, hasılı duygunun her çeşidi boğazına düğümlenmiş bir muhasebenin muharebesinde gibiydi.
Konuşmadım. Ses bile çıkarmadım. O aslında farkındaydı aslında herşeyin. Yalnızca anlaşılmak; yalnız olmadığını bilmek istiyordu o kadar!
Diyemedim yani bir türlü bende: "Ah be başbakanım...Sen bu milletin şu an için tek mecburiyetisin. Hadi istifa ettin diyelim. Hiç memleketin alacağı hali...o halini düşünebiliyor musun? Ondalık kesirlik oy oranlarıyla diğer siyasiler mi artık kanser olmuş Türkiye'min sorunlarıyla başedecekler?.. Sen aslında milli mutabakat hükümetinin başbakanısın. Partinde eğilimin her türlüsü yok mu? Ne yani sen istifa ettiğin gün; üniversitelerimiz memleketi akademik çalışma şantiyesi mi yapacaklar? Bu nasıl bir sihirli değnek ki sen gidince gül bahçesine dönecek Türkiye! Sen ki 12 yıldır hemde çoğunlukla iktidar oldun ve defaatçe belirttin 'muktedir' olamadık diye. Milletin kalitesi ortada...eğitimi...cehaleti..Hem ilahi kural değil midir; 'inandığınız şekilde yaşamazsanız, yaşadığınız şekilde inanırsınız!' Ya da nasıl yaşarsanız, öyle idare olursunuz' diye! Sen ki Türkiye'nin en iyi kadrosunu kurarak yıllarca hükümet oldun. Demek ki iyilerimizin çapı da bu kadarmış. Kendine haksızlık etme. En yakınındakilerin samimiyetini de gördük son olaylarda...Hem hedef sen değilsin. Kim oturursa otursun o koltukta; aslında hedef; Türkiye!
Şimdi bu tecrübeyle, kültürel dönüşüm hamlesine geçiş zamanı. Olgunluk ve ustalık bunu gerektirir!Dünya laboratuar aydınlarıyla"yeni dünya düzeni" adı altında şekillendirilirken, bizler batının kavramlarıyla nasıl İslam medeniyetinden bahsedebiliriz ki? Bilgi ve bilgisayar çağında kendi kültürümüzü çocuklarımıza indirgememiz için hala sinemadan istifade edemeyişimiz...bir çizgi film üretemeyişimiz...eğitimde informal eğitimi algılamayışımız...edebiyatta...ilimde...irfanda olamayışımız...ve şehirlerimizi çimento zihniyetle talan edişimiz...yani dert üstüne dert! Başbakanım; sükunet adına size mecburuz. Siz giderseniz, gelen gideni aratacaktır. Sağlıklı düşünen her samimi birey bu süreci "ülkem için ne yapabilirim" olarak değerlendirmelidir. Gaflet-dalalet ve ihanet şeytan üçgeni paralel dünyasını yaşatmak için hertürlü dümeni yapacaktır. Paralel dedim de; pensilvanya'daki şahsiyete, Amerika'da olduğu sürece itibar edemem. Allahu alem, belki hocafendi çoktan öldü/öldürüldü de ordaki bir hollywood yapımı prodüksiyon...bir dublör çomak sokmakta çarkımıza..."
"Yarın" dedi "konuta gel. " "saat 5'te bekleyeceğim seni. Biraz konuşalım yüzyüze. Malum telefonlar dinleniyor.
Dedim, "başbakanım, eskiden olduğu gibi yapalım. Kasımpaşa'da Camii Kebir'de buluşalım. Sizin mekanda böcek-möcek olabilir. İkindi namazından sonra müezzinin odasında konuşuruz. Çok önemli şeyler var konuşmamız gereken. Mossad'dın size karşı yaptığı pensilvanya irtibatlı parapsikolojik taarruzdan da bahsederiz."
...
yazıyı kısa kestim dostlar. Kasımpaşaya doğru yola çıkmak için. Randevum var. Başbakanımla...Tayyip abimle...Ülkemin geleceği ile randevum var. Sonra of the recordsuz kısımlarından bahsederim konuşmamızın.
...
Selam göndermek isteyen varsa ileteyim; devletimizin başı ile yapacağım konuşma öncesi, kendisine! Ayrıca mesajlarınızda varsa severek iletirim...ve sorularınız...


fehmi demirbağ

3 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Sn. Başbakan'nın,

    Tam Bağımsız Türkiye Sancağını Gökyüzüne kaldırdıkça sırtından hançerlendiğini görebiliyorum..Zaten böyle olmasaydı başbakandan şüphelenirdim..Onurlu yürüyüşünden Allah (c.c) yar ve yardımcısı olsun İNŞALLAH.

    YanıtlaSil