19 Temmuz 2015 Pazar

İllümüniatinin paralel uzantısı,
yasadışı "elalem" örgütünde,
"herkes" kadar etkin "birisi",
"hiç kimse" ses çıkarmayınca,
 örgüt üyelerinin "hepsi" gibi,
yalnızca sordular,
tartıştılar konferanslar boyu!
ahmaklığa ve aymazlığa,
adaletsizliğe ve kanunsuzluğa!
"kim" çıkacak bu haksızlığa?
bilimsel makaleler hazırladılar,
raporlara kağıt yetmedi!
binlerce dolarlık danışmanlar,
olmadık akıllar verdiler!
teoriler ürettiler!
akıl edemediler lakin,
bir küçük çocuğun,
gözlerine bakmayı!

KANKARDEŞİM KÜRT!!!

HELE Bİ DİNLE GARDAŞ!

"Hazırlan" dedi, arkadaşım. "Yarın Kandil'e gidiyoruz."

Ramazan'ın son günleri. Oruç kafaya vurmuş. Kolay mı kaç saattir sigara içmemişim. Ramazan ve oruç mevzuu olunca diyorum "Sigarayı 11 ay bırakacaksın arkadaş. Ramazanda da iftar sonrası ilk sigara ile sahurun son sigarası...İşte sigara denilen mereti gözümde büyüten iki atraksiyon anı. Bir de çayı yanına katık kıldın mı...gelsin muhabbet ardısıra...ve dahi ilhamın alası...Ama asla yeni nesle de asla tavsiye etmediğim meret."
Orucun etkisiyle, kandil de denildi ya...Hani Kadir gecesi için bir etkinlik yapacağız. Cami ziyareti filan. "Olur " diyorum safça. "Süleymaniye de kılalım namazı." 
Süleymaniye Camii hep içimi burkar. İlber Hoca bahsetmişti. "Caminin zemini sıkıntılı" diye, bir toplantıda. Caminin hemen altındaki gecekondulardan dolayı Rahmetli Mimar Sinan zeminin altı su ile sıkıntı yaşamasın diye temelin altına suyun tahliyesi için künkler yerleştirmiş. Ama o iğrenç başıbozuk, estetikten mahrum yapılar künkleri tıkamış. Bu da Süleymaniye Camiinin zemininde oynamaya sebebiyet vermiş. "İyi de hocam" demiştim. "Sen ki koca İlber Hoca bunu bana neden söylüyorsun ki? Prof. sen de. Yetki sen de...Yetkililere ulaşmak ta senin elinde. Haydi kaldır Türkiyeyi ayağa! Yakın zamanda restarasyon da geçirdi park ve düzenlemesiyle. Hep dışa oynamaya bayılırız zaten. Hiç bir konuda meselenin temeline derinlemesine bakmayı akıl edemiyoruz nedense? Ya da işimize gelmiyor açıkçası. Kim risk alır ki? kazara sorumluluk alanın da ya elimde kalırsa diye de ödü kopar yetkisiz yetkililerin. Romüs-romülüs düzenin tezahürleri işte."
Malum tipik akademisyen, tipik yetkili işte. Yalnızca şikayet etmeyi bir hüner zanneden kafa!

Dedi " Ne Süleymaniyesi?"
Dedim "Kadir gecesi!!! Namaz!!!Kandil!!!"
Güldü. Zemberekten boşalırcasına. "Oğlum bu kandil o kandil değil. Yılanın ininden bahsediyorum."
Şaşırmıştım.
"Lan balataları sıyırtmadan bana adam gibi söylesene işin aslını. Ne kandili, ne yılanı?"
"Karayılanla zirve yapacağız" dedi. "Barış sürecini konuşacağız." 
İnanamamıştım.
"Şaka yapıyosun" di mi dedim.
"Yok lan, ciddiyim. Yok kandili beğenmediysen Oslo'ya götürelim seni. Ya da Paris'te şanzelize' ye. Kahve içer, muhabbette ederiz."
Salakça cevapladım arkadaşımı. "Yok lan ben oruçluyum. İçeçem kahve mahve."
O ise beni sarmaya devam ediyordu bir yandan. 
"Paris'e gidersek seferi sayılırsun, oğlum. Kazaya kalır orucun!"

Belki Şanzelizeye gitmedik ama ertesi gün Taksim meydanındaki büyük otelin bahçesindeydik. Kandil'e de gitmemiştik. Çünkü Kandil bize gelmişti.

Bakın bu söyleyeceklerim aramızda kalacak, ona göre. Netice de devlet sırrı içeriklidir. Basına-masına sızdırılmasın ona göre. Mazallah paralel basına hiç. 

Devletin gizli görevlilerinden biri olduğumu biliyorsunuz. Uzunca zamandır milletime şerefle hizmet ettiğimi de. Emeklilik günlerimin kapıda olduğu bu günlerde belki de bu yapacağım görev meslek hayatımın en güzide işlerinden biri olacak. 

Kısaca anlatayım.
Arkadaşım silahlı kürt terör örgütlerinin temsilcileriyle yapılacak toplantıya benimde katılmamı istemiş. Kendisi hükümette etkin bir isim. O da benim gibi kendisini İslamcı/Müslüman (Yav en gıcık olduğum mevzulardan biri de bu. Ca-ci-cu ile bir Müslümanın kendini tanımlaması ne kadar da acı!) diye tanımlayan biri işte. Yukarıdaki yapının adaletçilerinden yani. Kalkınmacılardan değil hasılı. 

Reis'te demiş, "Toplantıya mutlaka onu da alın" diye. 

Evet...Sıkı durun. Toplantıya kimler katılmadı ki?

Yılan, bölücübaşı, saz çalan eşbaşkan, Pyd nin başı, bölgedeki diğer terörist gruplar, İngiliz, Alman, Fransız, İsrail üst düzey yetkilileri, Amerikanın ortadoğu masasının başı, CİA yetkilileri filan derken ayrıca bölgede ki bütün İslami diye nitelendirilen taşeron terör örgütleri..

Bahçe başka ziyaretçilere kapatılmıştı. Bahçenin içi dışıda koruma ordusuyla perdelenmişti. Bir ben bir de arkadaşım oruçlu olduğumuz için ikram edilen nimetleri reddetmek durumunda kaldık. 

Toplantıya geçmek için son dakikada bize iştirak edeceği söylenilen Obama'nın gelmesini bekliyoruz.  Henüz toplantının konusunu bile bilmiyorum. 

Ben bir köşede olan biteni müşahade etmeye çalışırken yanıma terörist başı...Hani bebe katili diye bildiğimiz adam yaklaştı. Kısık sesle konuşuyordu. 
"Çaktırma" dedi. Elime bir flash bellek sıkıştırdı. 
Dedim, "sen İmralı'da değil miydin? Burada nasıl..."
"Ayrıntıda takılma yoldaş" dedi. "Emanetimi halkımla paylaş yeter."

Toplantıda neler konuşulduğunu elbette sizlerle paylaşacak değilim. Ancak yüzeysel olarak temas edeceğim hususlar olacak. Öncelikli olarak meselenin kürt merkezli olmadığını bilin yeter. 

Zaten malumumuz, asırlardan beri kardeşçe yaşayan aynı milletin farklı kardeşleri olan Türk ve Kürtlerin özel­likle batının şer odaklarının kışkırtmasıyla ve uluslararası bir planın parçası olarak son dönemlerde terörle birbirlerini tüketmelerine bir anlam verememekteyim. Sözüm ona Kürtlerin hakkı üzerinden güya politika üreten bunu da terör şemsiyesi ile bir korku imparatorluğu­na dönüştürenleri hep samimiyetsiz bulmuşumdur.  Ki bu söylemciler teröre ayırdıkları ömür ve servetlerini ve gayretlerini barışa adamış olsalar hem dünya hemde bölge barışı adına güzel bir örnek teşkil etmezler mi? Yetim başı okşaması gereken toplum önderlerinin çocukları yetim bırak­malarının, hatta parmak kadar masum çocukları sokaklara terör örgütünün gerillası gibi dökmelerinin gayesinde ne gibi insancıl bir durum olabilir ki? Hem uyuşturucu işinden nemalanacaksın hem­de hertürlü kara paranın kasiyerliğini yapacaksın…Hem de yıllardır haince tuzaklarla gencecik insanları ömürlerinin baharında toprağa koyacaksın! 
Nedense Kızıl, Kominist Allahsız ve ahlaksız bu yapı söylemle­rinde samimi ise, Kürt halkının mutluluğu için, onları kanserli bir mikrop gibi sarmış olan köhne geleneklerini değiştirmek için en ufak bir gayret sarfetmez? Nedir bu kan davası geleneği? Ber­del! Namus cinayetler! Küçük yaşta kızların adeta parayla satılması, kocaya verilmesi! Kadınların yedikleri dayaklar! Kardeşin ölün­ce yengen ile evlenmek! Aşiret ve toprak ağalığı! Müslüman Kürt insanımızı cahil bırakacak hertürlü eylem! İki satır da bu cehaleti ortadan kaldıracak faaliyetlerde bulunsanıza…Asıl kabahatlide aslında biziz. Yıllardır Kürt kardeşlerimin savunulası hakları adına bu kızıl yapıyı tek muhatapmışçasına kamuoyuna lanse etmek ve buna çanak tutmak Türk politikasınında, kısır siyasetinde işine gelmedi mi?

Hoş buna benzeyen ilkellikler bir ölçüde Kurandan uzaklaşmış günümüz ümmetinin de genel sorunu değil midir? Türkler, Araplar da buna benzer cehalet­ten de nasiplerini almamışlar mıdır? Devletimizde terörle mücadele ederken silaha ayırdığı bütçenin bir kısmı ile de olsa insani politika­larla bölge insanının kalbine sinecek yatırımlarla kardeşlik projesi yürütse terör örgütünün argümanlarını elinden alamaz mı?  Yüreğim bir mümin olarak bu terör belası yüzünden sızılıdır.

Konuşma sırası bana geldiğinde daha önce yazdığım bir şiiri okumak için heyetten izin istedim. Okurken gözlerimi teröristbaşının gözlerine kilitledim. 


KAN KARDEŞİM KÜRT!

Açılıma varım!
Ciğerlerim yettiğince, en uzaklara giderim...
Bir kaşık suda boğulmaktansa... kopacaksa fırtına;
deryada benim, denizde!
Gerekirse yalınayak gezerim denizlerde!
Özerklik mi? Hay hay!
Federasyon hele!
Batumu rica edeyim; önden,
Kuzey Irak, yakın dur!
Ah! Musul, ah kerkük!
Her hatıran Türk!
(Türk demek İlay-ı Kelimetullah demektir. İnanmayan tarihe baksın. Bir çerkez olarak söylüyorum.)
Suriye, bir parçam,
Nahçivan!
Sen ne dersin, iran?
Batı Trakya, Gümülcine,
Federasyon bölgemiz;
Azerbaycan!
12 adayı unutmayalım!
Var mı eklenmek isteyen,yeni haritamıza? Çipraslı Yunanistan???
Katılmak isteyen heyetimize, nasiplenmek isteyen heybemizden?
Unutmadım seni Kıbrıs!
Uzakta olsan da, sevdamsın Bosna!
Makedonya!
Aklım sende Afganistan!
Keşmirim!
Yeryüzü, memleketim,
Kafkasyam,
İmam Şamilim!
Bütün dünya,rüyam!
İşte benim, yeni federasyonum!
Teklifime güldünüz mü, katıla katıla!
Ben de gülmüştüm, size makadımla!
Taleplerinize!
Apoya af mı misal?
Ben eşeklik ettim desin,
anırsın, taksimde gezi parkında,
onuda affedelim!
Affetmek büyüklüğün şanındandır!
Anadilde eğitime gelince; ona da hay hay!
Önce kurtaralım Türkçeyi esaretten!
Abdestli kapitalistlerin, beton aşkından!
site, site, bitirilen mahallemizden!
Milli Eğitim millileşsin, dershane lakırtısı kesilsin...
yoksa zaten "leş"sin!
Hele Zemzem Towersi da taşlasın hacılar, olacaktır zaten bunlar!
Yoksa: ...
Puzzlede; herhangi bir parçasın zaten Kürdistan!
USAnacağımız bir başka eyalet!
Emir malum yerden, itaat et!
İsra EL ken kardeşim, umma medet EL'den!
Anadilde berdel,
anadilde kan davası,
anadilde cehalet,
küçük yaşta anneler,
körpe gelincikler!
Gavurda insaf yok ki zaten,
Ey Ademin küçük oğlu!
Tarih sırf bana değil sana da nasihat!
Hele analar ağlamasın,
hele tezeği bıraksın Anadolu!
Hele gönül coğrafları birleşsin,
Ayrılık mı?
Ayrılalım, yolundan şeytanın, hay, hay!
Türküleri şarkıları, acıları sızıları,
Allah'ı bir, kıblesi, peygamberi, Kitabı!
Kitapsızlık yapmayalım;
Federasyona ben de varım!
Sanal alemin kuş beyinleri, ötselerde twit, twit!
Face'deki yüzlerini saklasalarda,
kalaşnikofça konuşsalarda,
9 sütuna akılları,
frekanslarca dolarları olsa da,
doldursalarda seni!
5 kandilin üstüne, başka kandil olmaz;
A be kardeşim!
Ben seninle her yola varım,
kürdüm, canım, ciğerim, kan kardeşim!

Cahillik bende işte. şiir bittiğinde hazirundan alkış bekledim haybeye. Neyse konumuza dönelim. Uyuşturucu, silah, enerji, ilaç ve gıda sektörleri kudurmakta imişler. Hepsinin paçaları tutuşmuş. Bölgede ekmeklenen bütün yapılar yeni bir terör örgütünün varlığı varlıklarına tehlike diye özellikle benden yardım istemek için bir araya gelmişler. 

Yine çok zaman önce yazdığım bir şiirden etkilenen bir kısım genç adam bir yapı oluşturmuşlar. Sanal alemde propagandaya da başlamışlar. 

Derlermiş ki bu genç arkadaşlar; Son yüzyılda Müslümanların başsız kalması, halifesiz kalması durumu malum. Ehl-i Sünnet İslam algısının yüreğine sokulan israliyat temelli, İngiliz sponsorlu İsrail güdümlü Suudi yönetimi Müslümanların Kabesini işgal etmekte midir? Bir de üstüne üstlük hac ve umre organizasyonlarının gelirinden de tek başına nemalanmakta değil midir? Diyoruz ki, Mekke ve Medine de bir İslam şurası yada konseyi oluşturulsa…Bu konsey dünya Müslüman halklarının temsilcilerinden oluşsa…Konsey kendi başkanını seçse…Kararlar alsa…Mesela; hac ziyaretlerinin ritüeli olan tesbihler, seccadeler…satılan bilumum ürünler yalnızca İslam ülkelerinden karşılansa…Çin oraya mal mı satacak, diyelim ki seccade…bunun gümrüğü sudan olsa…seccadeler sadece sudan gümrüğünden geçse Kabe topraklarına… Aslında madem batı 80 yıl öncesinden parçaladığı Osmanlı İslam devletininin parçalarını hala parçalamakla meşgul…Bölünecekse bir devlet, önce suud bölünmeli! O bölünürse İslam coğrafyası birleşir.

İşte bu düşüncelere sebebiyet veren şiirimde bu:

ebabil demişlerdi kendilerine,
ebrehenin fillerine,
ve bilumum zalimlere,
harp açan üç-beş adam!
yasadışıydılar,
dünyaya göre...
yaşları yirmilerinde,
inançları zirvede!
yeminleri vardı;
bu düzen değişecek!
mazlumlar, gülecek!
eylem içindeydiler, her daim!
her vakit, beş vakit!
adlarını duyan titrerdi,
illa ki, her zalim...
Ömer gibi adil,
Osman gibi merhametli,
Bekir gibi sadık,
Ali gibi de yiğit!

önderleri tek; hz. resul!
istanbul'da zuhur eden, bir yeni örgüt!
Bu şiir okunup bittiğinde, kurulan!
kalem silah!
kültür ordu!
kitap parola!
üniforma, selam!

onlar, ebabildiler,
ebrehenin fillerine gönderilen!
onlar, bildiler;
"hiç bilenlerle, bilmeyenler,
bir olur mu?" diyenlerden!

...
Apo'nun flash belleğine gelince...Bilgisayarıma yüklemeye çalıştım. Ancak "virüs" uyarısı yaptı cihaz. Bu konulardan anlayan birisini bulursam flash belleğin içindekilere ulaşmaya çalışacağım. Bakalım teröristbaşının bana mesajı neydi? Ancak bu bende şu hissiyatında oluşmasına neden oldu: Milletin bu teröristbaşının sebep olduğu infiallerle ilgili olarak hafızası yani belleği henüz virüslü değil. Yaptığı alçaklıkları ve işlediği cinayetleri unutması mümkün değil!

****

İnsanlık tarihi; husumet ve bu husumete bağlı sonu gelmez çatışmaların, kanlı savaşların yaşandığı acı dolu sayfalardan ibarettir. Bu savaş bir nevi; iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, hak ile batılın arasında cereyan edegelmiştir. Zalim ve mazlum kavramlarını ortaya çıkarmıştır savaşlar ki; galip ile mağlubun dışında!
Biz Türklerin İslam dairesine girdikten sonra batılının bizlere uyguladığı Haçlı Seferlerini unutmamız mümkün değildir. Her ne kadar günümüzde diyalog ve hoşgörü kavramları yerli yersiz, uluorta kullanılmaya başlandıysa da tarih bizlere karşı uygulanan zalimce sahifelerden ibarettir. Enson yitirdiğimiz devlet-i Osmaninin akıbeti ise ortadadır. Cumhuriyet tarihimiz ise batılının entrikaları ile kapkaranlıktır.
2. Dünya Savaşından sonra kapitalist ve kominist dünya arasında danışıklı oynanan soğuk savaş oyunları bittiğinde, dünya hükümranı olarak birbaşına kalakalan kapitalist zihniyet, kendisine bu kez hasım olarak eskimeyen düşmanını yepyeni bir şekilde dünya kamuoyuna ve pazarına sunarak azılı düşman ilan etmiştir.
11 Eylül kurmacası ile bu oyunun startı verilmiştir.
Arkasından, yıllarca Kominist Rusların işgaline karşı destansı mücadele gösteren Afganistan fiilen bu kez batılı şer odaklarının ağabeyi tarafından haksızca talan edilmiştir.
Irak üzerinden fiili ve kültürel olarak Arap coğrafyası…Arap Baharı adı altında romantik bir tezgahtır aslında!
Suriye halkı kanlı iç savaş trajedisini hala yaşamaktadır.
Türkiyem üzerinden oynanan oyunun oyuncusu Kominist bir terör örgütü olan PKK ya ise Kürdistan hayali üzerinden bir başka böl-parçala-yut senaryosu uygulanmaktadır.
Arakan’da hunharca yakılan Müslümanların sızısı Batılının fast-food köfte kokularından AVM koridorlarında ılımlı İslama konuçlanan bizlere ise ulaşamamaktadır.
Sokak yaşamlarımızda; dinimizde ve geleneğimizde olmayan kavramlar boy göstermektedir; Ensest ilişki, homoluk, lezbiyenlik, zina, alkol, faiz…Dedikodu, gıybet, iftira, yalan söylemek günah kabilinden değil sanki… Sokaklar dolusu ahlaksızlık terörü ile de günbegün vurulmaktayız.
“Oku” ile başlayan bir dinin müdavimlerinin hayatında kitap okumak insan ihtiyaç sıralamasında 235. sırada!
Batılının şer güçlerinin markalarınca hem ahlaken, hem iktisaden kuşatılmışız; birbirimizle dalaşmaktan fırsat bulupta bütün bu gerçekleri görmezden gelerek!
Batılı şer güçler yeni düşmanını belirledi: İSLAM! Yani Bizler!
Biz İslam mensubu kavimlerinde düşmanları ortada! Yani Bizler! Onlar dışardan, biz içerden birbirimizi kemirmekteyiz, tarihten ibret almadan!
Müslümanlar laboratuarlara, kütüphanelere girmeli artık!
 “Müminler Kardeştir” düsturuyla asırlardır coğrafyaları şekillendirmedik mi? Nedir bu kavmiyetçilik hastalığı?
Batı yalnızca bize düşman değil ki? İnsani olan bütün değerlerin düşmanıdır. Batılının günümüzdeki değerleri yeryüzünü talan etmedi mi? İki koca cihan harbine ne demeli? Teknoloji ile kendi ihtirasını biçimlendiren batılının bu batıl tavrı kendi insanlarını bile mutsuz kılmakta. New Yorktaki evsizlerin hali neden içini sızlatmaz şer güçlerin? “Yeni Dünya Düzeni” eskimeyen şeytani bir aldatmaca değil midir? Ya bu zalimin çizmesi altında onursuzca yalnızca sızlanarak yok olmayı bekleyeceğiz ya da yeniden İslam Medeniyetini ihya edeceğiz. İnanın İslamın şefkat eline Bolivyanın, Şilinin, Fransızında çocuklarının ihtiyacı var! Bir cinnet çılgınlığındaki batıyı durdurmanın tek çaresi Medeniyetimizin dirilişini gerçekleştirmektir. Bunun yolu ise artık çocuklarımıza kendi kültürel kodlarımızı yüklemlemekten geçer.
Kürt kardeşlerim!
"Kürt sorunu" dediğiniz, Türkiye'nin olduğu kadar "Kürtler" adına konuşan birilerinin de sorunudur. "Kürtler" ne zaman kendilerini aşacaklar da 21. yüzyılda yaşadıklarının farkına varacaklar? Ne zaman ahlaken savunmaları mümkün olmayan önderlere ya da örgütlere bel bağlamaktan vazgeçecekler? Türk hükümetlerinin "resmi tarihi"nden yakınırken, PKK ve uzantılarının söylemlerine teslim olmaktan geri duracaklar? Ne zaman bizzat kendi aydınları tarafından ihmal edilmiş budunlarının acısını "Yeni Dünya Düzeni"nde var olabilmek için petrolsüz, doğalgazsız çabalayan kan kardeşleri Türklerden çıkarmaktan vazgeçecekler? Bütün bunlar bir süreç meselesidir, gayret meselesidir. Bunu çözüm süreci olarak mı göreceğiz, çözülme süreci mi?
Kürt sorunu deyip duruyoruz. Türkiye'de nitelikli "eğitim sorunu" bahsedilen terör meselesinden çok daha tehlikeli bir sorundur. Biz ilkokul seviyesindeki soruların içinden çıkamayan üniversite mezunlarımızla geleceği nasıl kurgulayacağız, bunu sorgulayalım! Bu çocuklarımız, batının kültür değerleriyle yetiştirdiğimiz çocuklarımız Güneydoğu da dahil olmak üzere, hangi sorunla baş edecekler? Hangi milli ve evrensel reflekslere sahip olabilecekler ki?
Türkiye'nin bir de 2023 hedefleri var. Evet... 2 trilyon dolarlık milli gelir öngörülüyor. Bunlar bizzat Sayın Başbakan tarafından dillendirilen fevkalade sevindirici hedefler. Velâkin, ulaşılabilir olmaları için işgücünün istihdam edilebilir nitelikte olması şart. Oysa, eğitim sistemimizin nitelik ve nicelik olarak ne denli yetersiz olduğunu sağır sultan duydu. Melbourne Enstitüsü'nün 2012 raporu Türk yükseköğretim sistemini 50 ülkelik listesinde 46. sıraya koydu. İran bile bizden daha iyi durumda. Gençlerimiz hedeflediğimiz ligde rekabet edebilecek donanıma haiz değil. Astronomisiz kozmoloji, matematiksiz teknoloji, biyolojisiz çevrecilik, fiziksiz, kimyasız eskatologya, notasız müzik, tarihsiz siyaset... 21. yüzyılın "Türkiş" ütopyası. Barbyler, Bentenler, Spidermanler ve Mickey Mauslarla yetişen nesil! Ve bu uğurda dışarıya pompaladığımız yetim hakkı dövizlerimiz… Aklımızı başımıza toplamazsak terör filan değil, entel görünümlü cehaletimiz dağıtacak bizi! Dağılan bilyelerden son yuvarlakta siz olacaksınız kardeşlerim.
Biz ortak yönlerimizi payda yapalım. Bu coğrafya dış dünya tarafından Müslüman Türk olarak bilinmektedir. Yurt dışına çıktığınızda bu ülkenin ateistide olsanız vasfınız Müslümandır. Çingenede olsanız, kürtte olsanız, çerkezde olsanız siz Türk vatandaşısınız. Bu coğrafyanın markası Müslüman Türk’tür.
Bölünmek değil birleşmek kaderimiz olmalıdır. “Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılmadıkça, parçalanırsınız!” diyen rabbimize kulak verelim. Birliğimiz dirliğimizdir prensibini unutmayalım!
Evet, yeni kurulan devletimizin cumhuriyet hükümetleri çok büyük hatalar yaptılar. Jandarmanın dipçiği yalnızca sizin ensenize inmedi. Hepimiz zulümlerden nasiplendik. Bizim sonu gelmeyecek kavgamız kimin işine gelebilir ki, bir baksanıza! Bizler evlatlarımızı yitirirken kimlerin kurşunlarını sıkmaktayız birbirimize? Ve asla sizin sesiniz olamaz batılının taşeronu olan bir terör örgütü! Mezarlarımıza bir bakalım, yanyana yatmıyor mu ecdadımız? Aynı türkülerle büyümedik mi? Aynı sokaklarda kirletmiyor mu çocuklarımız kıyafetlerini? Aynı okul sıralarında çürütmüyorlar mı dirseklerini!
Açılım diyorlar!
Açılalım; birbirimiz olduğumuzu söyleyelim birbirimize!
Hangi Akil adam söyleyecekse söylesin artık; “Müminler kardeştir!”
Musalladan sonra nereyi yurt edineceğiz dostlar!
Rabbimiz bizi ayrı ayrı yurtlara yerleştirmeyecek; Türkler şuraya, kürtler buraya!
Ya cennetliğiz, ya cehennem!
Ya iyiyiz ya da kötü aslında!

Bir kavga vereceksek eğer, cehalete, yoksulluğa ve zulme karşı verelim; hep beraber!


Fehmi Demirbağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder