30 Aralık 2015 Çarşamba

Ciddi Ciddi "Kadına şiddet son"




Kadına Şiddete HAYIR!

Kadına şiddeti erkeğe men eden, aslında şiddeti kime karşı işlenmiş olursa olsun lanetleyen bir dinin mensupları olarak… bugün karısını döven- eziyet eden- öldüren ve hala “elhamdülillah müslümanım” diyen nasıl bir toplum olmuş ve yazık ki nereden nereye gelmişiz… Sevgili peygamberimizin bu konudaki tavrına bakıp belki daha net anlama imkanı bulabiliriz…

***
Hz. Muhammed (s.a.v.) kadın haklarına saygı gösterilmesini istemiş, Veda Hutbesi’nde konu ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’a karşı gelmekten sakınmanızı tavsiye ederim." (Müs-lim, Hac, 147)
Hz. Âişe’nin naklettiği hâdisede: Bir kızcağız geldi: "Ya Resûlallah", dedi "Babam beni istemediğim hâlde amcamın oğluyla evlendirdi." Hz. Muhammed derhal kızın babasını çağırdı: "Kızını, istemediği halde bir başkasıyla evlendirmeye zorlayamazsın." dedi. Adam: "Nasıl emrederseniz ya Resûlallah!" diyerek yaptığından vazgeçti.
Kendi öz evladı Fatıma'yı Hz. Ali ile evlendirirken de; "Ya Ali, kızımı sana cariye olarak veriyorum ama unutma ki bundan böyle sen de onun kölesisin" buyurmuştur.
Yine Hz. Muhammed (s.a.v.) aile hayatında kadının da sorumluluğunun olduğunu ve söz hakkının bulunduğunu bildirmiş ve bu hususu şöyle dile getirmiştir: “Kadın; eşinin, evinin ve çocuklarının yöneticisidir. Hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönettiklerinizden sorumlusunuz" (Müslim, İmâre, 20)
Ashabına bir tavsiyesinde; “Kadınlarınızı nasıl köle ya da hayvan döver gibi dövüyor, sonra da akşam olunca utanmadan beraberce yatıyorsunuz?” şeklinde bir ifade ile seslenirken;
Erkeklerin eşlerine karşı katı, kaba, zorba ve merhametsiz olmamalarını, onlara sözlü ve fiilî şiddet uygulamamalarını, kötü sözlerle tahkir edilmemesini (Ahmed, V, 5) istemiş ve;
“Kadınlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onlara vurmayın ve onları kötülemeyin." buyurmuştur.(Ebû Dâvûd, Nikâh, 42)
Hz Muhammed (s.a.v.) asla kadın dövmemiş, dövenleri kınamış, kadınlar hakkında Allah’tan korkulmasını, onlara haksızlık yapılmamasını ve onlara iyi davranılmasını istemiş, bu bağlamda; “Sizin hayırlınız kadınlarına/ eşlerine en hayırlı olanlarınızdır." (Tirmizî, Rada, 11)...
Yada;
“Müminlerin iman bakımından en mükemmel olanları, ahlâkı en güzel olanları ve eşine en yumuşak davrananlarıdır." (Nesâî, es-Sünenü’lKübra, Uşratü’n-Nisaî, 66)...
Yada;
“Sizin hayırlınız, eşi ve aile fertlerine hayırlı olanınızdır. Ben sizin, eşi ve aile fertlerine en hayırlı olanınızım." (İbn Hıbbân,Nikâh, IX, 484) buyurmuştur.
Yine peygamberimiz kadınların görüşlerine önem vermiş, onlarla istişare etmiştir. Mesela ilk vahiy aldığı zaman, içinde bulunduğu sıkıntılı durumu hanımı Hz. Hatice ile istişare etmiştir.
Peygamberimizin, dinî ve dünyevî en ciddi konularda eşleriyle istişare etmesi, kadınlara ve onların görüşlerine verdiği önemi ifade eder.
Zaten evinde zamanının bir kısmını ibadete, bir kısmını ailesine, bir kısmını da kendisine olmak üzere üçe ayırırdı. Kadınların ibadetlerine önem verir, beş vakit namaza, cumaya ve bayram namazlarına katılmalarını (Buhârî, VI, 160)teşvik eder, kadınların camiye gelmelerine engel olunmamasını isterdi.
Sonuç olarak; Peygamberimiz, “Kadınlarla iyi geçinin."(Nisa, 19)ayet-i kerimesinin gereğini hakkıyla yerine getirmiş, ashabını da bu yönde eğitmiş, Müslümanlara da gerekli tavsiyelerde bulunmuştur.
Bu itibarla insanlık âleminin olmazsa olmazı konumunda olan kadına gereken değeri ve önemi vermiş, kadını onurlu bir kul, salih bir insan, kendisi ile cennetin kazanıldığı bir anne (Süyûtî, Câmi’u’s-Sağîr, I, 42, No: 3657),güven ve huzura erildiği bir eş (Rum, 21),adaletile davranılması gereken bir evlât (Müslim, Hibât,13)olarak görmüştür.
Kız çocuklarının diri diri gömüldüğü ve kadının bir meta gibi kolayca alınıp satıldığı- el değiştirdiği bir çağda, kadınların itilmesine,aşağılanmasına, haklarının gasbedilmesine,sözlü ve fiili şiddet uygulanmasına şiddetle karşı çıkmıştır.
Öyleki; Kadınlara iyi davrananları insanların en hayırlısı olarak zikretmiştir.


Aslında bu gün her konuda olduğu gibi kadın hakları konusunda da çağımız insanının, Hz. Peygamber’in çağları kucaklayan anlayış ve görüşüne, örnek ve üstün ahlâkına ne kadar da çok ihtiyacı var!


BU YAZI RAHMETLİ HASAN KARAKAYA'DAN;

ÖNCE EĞİTİMLİLER EĞİTİLMELİ!
Şimdilik, noktayı burada koyalım ve tekrar “Özgecan cinayeti”ne dönelim...
Önceki gece, “Ülke TV ekranlarında” da söyledim: Her olayda “Eğitim şart”diyoruz ya, çok doğru; eğitim şart... Ama, ilk önce “eğitimlilerin eğitilmesi şart!”
Söyleyin Allah aşkına;
Bu “tecavüz”lerin, bu “sapıklık” ve “sapkınlık”ların neşv-ü nema bulmasında, “eğitimli insanlar”ın hiç mi rolü  yok?..
“Eğlendirme”nin yanı sıra, “toplumu eğitmek” gibi bir misyonu bulunan“gazeteler” ve “televizyonlar”ın; bu tür “tecavüz”lerde, “sapıklık ve sapkınlık”larda hiç mi dahli yok?..
Özgecan Aslan adlı genç kızımıza önce “tecavüz” etmek isteyen, “genç kızın direnmesi” üzerine de; Özgecan’ı bıçaklayan, sonra kesen, en sonunda da, “yakarak ortadan kaldırmaya” çalışan Suphi Altınöken adlı sapığın, bir zamanlar Aydın Doğan’ın televizyonu Kanal D’de yayınlanan“Fatma Gül’ün Suçu Ne” dizisini izliyor olması, bu diziye hayranlık duyması bir “tesadüf”(!) mü?..
FATMAGÜL’Ü İZLİYORLAR!
Lütfen, yukarıdaki fotoğrafa bir bakın... O fotoğrafta, “4 erkek” görülüyor...
Bu erkekler, “Katil Suphi Altınöken ve arkadaşları”dır!..
Diğerlerini bilmiyorum ama, fotoğrafın “sol” tarafında ve önde görünen kişi, Suphi Altınöken’dir!..
Onun hemen arkasındaki kişi de; “Özgecan Aslan’ı yakıp, ortadan kaldırma” fikrini veren, cinayette, arkadaşına “yardım ve yataklık” edenFatih Gökçe adlı şahıstır!..
Peki, dördü bir arada ne yapıyorlar?..
Televizyon seyrediyorlar...
Evet, evet;
Kanal D’de yayınlanan “Fatmagül’ün Suçu Ne” dizisini izliyorlar.
Malûm;Fatmagül’ün Suçu Ne adlı dizi,“tecavüz” sahnesi ile ünlü!..
Hadi, “fotoğrafın çekildiği” yeri de vereyim... Bu fotoğraf, 5 yıl önce, yani 2010’da Mersin’in Tarsus ilçesi Pınarbaşı Beldesi’nde çekilmiş!.
Tekrar edelim;
“Özgecan Aslan’a tecavüz girişimi”nde bulunan Suphi Altınöken ve ona“yardım ve yataklık” eden Fatih Gökçe ve iki arkadaşı, “tecavüz”sahnesiyle reyting rekorları kıran “Fatmagül’ün Suçu Ne” dizisini izlemektedirler!..
Bu diziyi izleyen herkesi “potansiyel tecavüzcü” olarak görmek, elbette mümkün değil!.. Ama, “medya”nın; bu tür “vahşet”leri, bu tür “tecavüz”leri ve bu tür “sapıklık”ları “teşvik” ettiği ya da “tetiklediği” bir gerçek!..
GELİNİM OLUR MUSUN?
Açık ve net söyleyeyim:
Bu tür “dizi” veya “program”lar, sadece “reyting” almak, yani “daha çok izlenmek” için yapılmıyor.
Bu tür programların “asıl amacı” toplumu “dönüştürmek” ve “istenilen kalıba sokmak”tır!..
Türkiye toplumunun “yüzde 99’u Müslüman” ya, istiyorlar ki, “dinden kopsunlar” ve herhangi bir “ahlaki değer”e sahip olmasınlar!..
Geçmişten bir örnek vereyim:
Malûm; “Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman” denilen, “evlilik, aile, mahremiyet, ahlâk ve namus” kavramlarına büyük değer verilen Türkiye’de, bundan 11 yıl önce, yani 2004’te, bir program yayınlanmıştı...
Adı, “Gelinim Olur musun?”
İşte bu programın fikir babası Murat Üçkardeşler, daha sonra bir dergiye verdiği röportajda; “Bu programı niye yaptığını” şöyle itiraf etmişti:
“Evlilik kavramına karşıyım!..
Evlilik, çağdışı bir olaydır!”
Devam etmişti “itiraf”larına:
l “Ben bu program vasıtasıyla evliliğin ne kadar yanlış ve sahte olduğunu insanlara gösterebiliyorum!.. Amacım yarışmacıları evlendirmek filan değil; bu program vasıtasıyla insanlara birtakım mesajlar vermek! Çünkü toplumumuz hâlâ flörte karşı. Mesela kaynanalar genelde bakire gelin istiyorlar.”
l “Bir kız hâlâ bizim toplumumuzda rahat rahat flört edemiyor. Varoş ve Anadolu kültüründe hâlâ çocuklarının nasıl evleneceği konusunda aileler belirleyici. Kadınların kendilerini kanıtlama sorunları var. Mesela kaynanalar genelde bakire gelin istiyorlar. Bu çok ayıp. Bir kadın bunu nasıl söyler.” 
Daha önce dedim ya;
“Eğitim şart... Ama ilk önce eğitimlileri eğitmek lazım!”
HASTALIKLI KAFALAR!
Söyleyin Allah aşkına;
“Eğitimli”(!) bir insan; “Evlilik çağdışı bir olaydır” diye yola çıkmış ve“Gelinim Olur musun?” adlı bir program yapmışsa, bu “hastalıklı kafa”dan, sağlıklı bir program çıkar mı?..
Bu tür “hastalıklı kafalar”ın yaptığı programların tek amacı, “toplumu ayakta tutan değerleri yıkmak”tır!..
Daha kısa ifadesiyle;
Bunlar “Hak ve halk düşmanı”dır!..
Bu “hastalıklı kafalar”dan çıksa çıksa; “tecavüz” çıkar, “cinayet” çıkar,“intihar”  çıkar!..
O programda “rol” alan Semra adlı kadının oğlu Ata Türk’ün, daha sonra bunalıma girip, 2005’te, otel odasında “intihar” ettiğini de söyleyelim ki, ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılsın!..
Uzun lâfın kısası;
“Fatmagül’ün Suçu Ne” türü diziler “tecavüz”leri, “Gelinim Olur musun?”adlı programlar da “intihar”ları körüklüyor!..
Olan, bu ülkenin “genç”lerine oluyor!.. Hep kaybediyorlar!..
“Kazananlar” ise;
“Medya patronları!”
Gençlerin “ceset”leri,
Onların “cep”leri şişiyor!..
BİR TEK DİZİDE 3 TECAVÜZ!
Şimdi, “Yozgat Rehberlik Araştırma Merkezi”nde görevli Psikolojik Danışman Mustafa Toplu’nun gönderdiği bir “yazı”yı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mustafa Toplu, özetle demiş ki;
“Medyanın birey ve aile üzerindeki etkisi yadsınamayacak bir gerçekliktir.Dini, kültürel ve ahlaki değerlerimizle alakası olmayan televizyon dizilerinin ve kadını bir eşya, bir meta olarak teşhir eden yarışmaprogramlarının bireyler ve aile yapımız üzerindeki yıkıcı etkisi dehşet verici boyutlardadır. 
Birey ve toplum ahlakını hiçe sayan bu diziler ve yarışma programları, kadınları cinsel bir obje olarak takdim etmekte, ‘bedene’ indirgemekte ve sömürmektedir. 
Bu diziler ve bu dizilerde rol alan sanatçı(!)lar, aile kurma ve çocuk sahibi olma gibi değerlere karşı insanları duyarsızlaştırmakta, nikahsız birliktelikleri teşvik etmektedir. 
Maalesef reyting rekorları kıran bu diziler ve yarışma programları nikah, mahremiyet, kadının kutsallığına saygı, vefa ve sadakat gibi değerleri altüst etmektedir. Çocuklarımız, akşam ayakta oldukları saatlerde, Türk aile yapısına ve dini yaşantısına uygun olmayan, mahremiyetin hiçe sayıldığı sahnelere maruz kalmaktadır.  
Dizilerin nerdeyse tamamında, arkadaşlık ilişkileri cinsel boyutlara indirgenmekte ve gençlerin hayat tarzlarının merkezine cinsellik yerleştirilmektedir. 
Yarışma programı adı altında reyting çekme uğruna, kadınlar cinsel bir meta olarak teşhir edilmektedir. 
Kadın kutsal kimliğinden çıkarılıp bedensel zevkleri tatmin eden bir meta olarak değersizleştirilmektedir. 
Bu dizilerdeki ve yarışma programlarındaki kişiler çocuklarımız tarafındanmodel alınmaktadır. Bu durum ise bireyleri, ahlaki ve kültürel değerlere karşı duyarsızlaştırmakta; cinsel sapkınlıktan tutun, uyuşturucu kullanımına kadar birçok olumsuz sonuçları beraberinde getirmektedir. 
Yakın tarihte fuhuş, uyuşturucu satmak ve kullanmaktan suçlu bulunan ünlü isimlerin en çok izlenen dizilerde karşımıza çıkmaları fuhuşu, uyuşturucu kullanımını ve ahlaksızlığı meşrulaştırmakta ve bu kişileri model alan gençlerimizi teşvik etmektedir.
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Zeynep Gültekin’in hazırladığı yüksek lisans tezinde ele alınan sadece bir dizinin 55 bölümünün faaliyet raporunda; ‘411 cinayet, 152 yaralama, 137 saldırı, 147 dayak, 155 tokat, 175 kavga, 110 işkence, 3 tecavüz, 191 taciz, 145 silahlı çatışma’ ortaya çıkmıştır...”
SAPIKLARI TV’LER ÜRETİYOR!
Görüyorsunuz ya;
Rakamlar dehşet verici!..
Düşünebiliyor musunuz;
“Sadece bir tek dizi”nin “55 bölüm”ünde, “411 cinayet” işleniyor, “saldırı, yaralama, dayak, tokat, kavga, çatışma ve işkence” gibi “şiddet sahneleri”yer alıyor!..
Dahası;
“Sadece bir tek dizinin 55 bölümü”nde “3 tecavüz, 191 taciz”seyrediliyor!..
Sonra da, toplum olarak ayağa kalkıyor ve “Özgecan cinayeti”ni protesto ediyoruz...
Tamam, tepki gösterelim de;
Bu “tecavüz”lerin, bu “sapıklık” ve “cinayet”lerin “tarlası” kim?..
“Tarla, medyadır!”
Bir kısım “gazeteler”dir, “dergiler”dir, özellikle “televizyonlar”dır!.
“Gerçek suçlu, medyadır!”
Siz, “Fatmagül’ün Suçu Ne” gibi dizileri yayınlamaya devam ederseniz, o“tarla”lardan Suphi Altınöken ve Fatih Gökçe gibi “sapık ve cani”ler yetişmeye devam edecektir!..
Bence; “sivrisinek”leri değil, onların yetiştiği “bataklık”ları protesto etmeli, o “tarla”ların önünde gösteri yapılmalıdır!..
Aksi halde;
“Daha çook Özgecan’lar ölür!” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder