13 Temmuz 2018 Cuma

BİZ İSLAMCILAR

Doğrudur, ne atılımlar yaptık, ne gelişmeler gösterdik.
Yollar yaptık misal, ama Sırat-ı Müstakim (Doğru yol) hususunda gaflete düştük.
Köprüler yaptık, lakin Sırat Köprüsü' nün yolcuları olduğumuz hususunda da ihmallerimiz oldu.
Önceliğimiz gençlerimiz olmalıydı. Gençlik varsa gelecek vardı çünkü. İhmal edersek gençliğimizi, geleceğimizi imha edeceğimizi de ıskaladık.
Ahlak ve maneviyat demlenmedi tüten ocaklarda. Fürüat kafalar baştacıydı ne yazık ki.
Eğitim ve Kültürü garnitür zannettik. Ya da salon doldurmanın adıydı belki de. Sabun köpüğü eylemler, popilizm neyimize yetmiyordu ki?
Oysa ezberlerimiz yetecekti azık olarak medeniyet ve kulluk yolculuğumuz da. Hakikat duvarına tosladığımızda böyle olmadığını anlayıncaya dek.
Hüznü zan etmedik lakin fırsat bulup ta sui-zandan uyarı çeken erbaba. Esvap yeterliydi hoş karşılamaya liyakatsiz, muhteris muhteremleri.
Edebiyat yapma dedik canı acıyanların veryansınlarına...
Felsefe yapıyorsun dedik misyon ve vizyon yapmaya çalışanlara...
İyi ilişkilerin ölçüsü çıkarlarımızdı. Alkışlar arasında yalanlara boğulduk. Tükürüğümüzle boğulacaklar kıs kıs gülüverdiler şaşkınlığımıza.
Köylüydük, ifade kavlinden tarımla toprakla uğraşanlardan olmayarak. Kirli yağlı kasketlerimiz yoktu belki başımızda ama kravatlı-beyaz yakalı kasvetli adamlar olabildik. Şen kahkahalarımız arasında saklamaya çalıştık eski İslamcı günlerimiz. Belki tanırlar baldırı çıplak günlerimizde deyu da arkamızı döndük eski mahallenin ahalisine. Kibirlendi dediler, ciddiye almadık; kıskanıyorlar dedik; hasetlerinden çatlasınlar diye de beddua ettik onlara.
Uzun mayolarımız kaldı bir aramızda fark olarak yeni mahallenin sekülerlerinden ayrıştığımız. Bir de ucubik örtülerimiz. Moda tanrısının müminlerinden olmak üzmüyordu bizi.
Artık rejimin yeni bekçileri bizdik.
Karşılığında çocuklarımızı ve gençlerimizi onlara rehin verdik.
Okullarında yalanladık kendimizi. İçimizin acı ve merhamet hissi normalleşiyor, yani nasırlaşıyordu.
Kimden kimle ilgili ne duysak şaşırmıyoruz artık. Hadi ya o da mı? diyemiyoruz. Şaşırma kabiliyetimizi de yitirdik.
Koltuklarda mabadlarıyla iz bırakanlarımız çoğaldı. Artık her yerde bizden birileri vardı, ama bize tahammülü olmayan.
Hava ılımandı, insanlar ılıman, din de!
Çok hoşgörülü olmuştuk kendimizden başka herkese.
Kültür emperyalizmi bütün askerleriyle herbir kalemizi işgal etmişti. Camilerde bile ayakkabılarımızı güven altına almak için kilitliyorduk. Dilimizde kilitlenmişti.
En büyük sanayimiz olmuştu; çelik kapı sanayii. Ağır sanayi hamlesinden değildi ama. Ağrına giden de pek azalmıştı bu durumun... Güvenlikli sitelerimizde yüzme havuzlu binalarda komşunun karısıyla hemhal olmakmıydı bu çağdaşlık denilen şey.
Ya da liselerimizin, üniversitelerimizin mezuniyet törenlerinde içilen içkiler, yenilen herzeler?
Şu sapıklar da olmasa her şey tıkırındaydı.
Dış güçlerdi sanırım bu sapıkları yetiştirip içimize sokanlar. Biz böyle birşey yapamazdık, şanlı ecdadın torunlarıydık çünkü.
Endülüs' ün, Kafkasya'nın, Osmanlı'nın yok oluş nedenleri de pis kafirlerdi.
Ülkede, ümmet coğrafyasında okuyan kalmamıştı, ne gam. Okunan kitaplarda gavur kafasının ürünleriydi de kimin umurundaydı ki?
İyi bir maaş-gelir, oğlana iş, kıza hayrlı bir kısmet, bir de emeklilik.
Hergün kıldığımız Cumalarımız vardı Kiramen Katibinin kaleme aldığı. Onun yazması yeterliydi. Okuma adına da, arkamızdan bir Fatiha okuyanımız varsa bizden iyisi olamazdı.
Hele 10 Kasım Mevlidleri de bir yaygınlaştı mı?
Ali Şeriati, Seyyid Kutup, Hasan El Benna!
Kendimiz fena halde güncelledik, amenna!
Allah'tan Reis var!
Allah ömrüne ömür katsın!
Hatta ölümsüz olsun!
Ya o giderse!
Sus dilini ısır!
Hem kaderde ne varsa o!
Biz tevekkül ehliyiz.
...
Tevekkül mü?
Al bu kelimeyi de sor bakalım evladına, torununa tosbana.
-Ay baba! Çok banalsin! Çağdışı, yobaz. Bunlar eskilerin hikayesi. Babişko sen onu geçte bana yeni bir ayfon alsana. Sea Pearl'e taşınakya. Filanca koleje yaptıralım kaydımı. Tatile yukarıya gönder beni. Hani siz büyüklerin gittiği beyaz Rusya'ya! Sen annemle aşağıya git, umreye. Babişko YSL, çanta istiyom. Adidas ayakkabı...bla, bla...
...
-Alo...Selamun Aleykum muhterem. Benim komisyonu naptın? Malum masraflar arttı. Yeni yengenin harcamaları çoğaldı. Hadi Allah'a emanet.
...
Filan...
...

Başınızı ağrıttım, affola!

FEHMİ DEMİRBAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder