3 Aralık 2018 Pazartesi


İŞİ SULANDIRMALAYIM LÜTFEN!
Dışarısı buz gibi. Aralık ayındayız. Yağmur dökülüyor bulutların kirpiklerinden. Ağlıyor gökyüzü Yemen'e. Doğu Türkistan'a. Arakan'a ağlıyor gökyüzü kan çanağı olmuş gözleriyle. Hıçkırarak ağlıyor gaflet içindeki Müslüman'a.
Gökten düşen bir yağmur tanesinin ağırlığınca bir cisim bıraksan damlanın düştüğü 1.2 km. mesafeden aşağıya doğru, yeryüzüne saniyede 558 km hızla iner. Ne var ne yoksa ağaşıda bir lanet gibi iner. Kurşun gibi...
Oysa yağmuru yaratan damlaya talimatını vermiştir; yeryüzüne 8-10 km hızla ineceksin demiştir saniyede.
100 trilyon hücreden mürekkep insan çoktan unutmuştur oysa varlığının tek bir hücreyle başladığını.
Ondandır unutması kardeşlerini...Ondandır bu kadar zalimleşmesi.
Bilmez ki insan üst derisinin her iki tarafının da su geçirmez olduğunu. Vücudundaki su kontrolü bu şekilde sağlanır oysa. Yüzü kızarmaz insan, cehaletinin pişkinliğindedir. Derisi olmadan hayatta kalabilmesi mümkün değildir halbuki. Basit gibi gözüken insan derisi aslında bir çok tabakadan ibaret yaratılmıştır. İçinde algılayıcı sinirler, dolaşım kanalları, havalandırma sistemleri, hava ve nem ayarlayıcıları olan kompleks bir yapıdır. Güneşe karşı kalkan vazifesi de yapmaktadır.
Haydi kaldır da bak kafanı yağmur yüklü bulutlara.
Haydi kaldır da bak kafanı sır dolu aynada yansıyan sıfatına!
"Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir."(57:20)
Kümülünombis türü bulutta 300 bin tona ulaşan miktarda su birikmektedir. Gökyüzünde bu miktarda bir su kütlesinin varlığı...Sonra da bu suyun damla damla yeryüzüne inmesi...Hayranlık uyandırmalı değil mi insanda?
Gözleri yaşarmalı bu hakikatle insanın. Sonra da gözyaşlarına bir bakmalı: Gözyaşının içindeki "Lizazom" sayesinde gözlerimizin enfeksiyondan korunduğunu da bilmeliyiz. Ki madde binaları mikroplardan koruyan dezenfekten olan Fenik Asit'ten bile daha etkilidir. Bu kadar güçlü etkisi olan Lilazom'un gözümüze zarar vermemesindeki hikmeti ne zaman idrak edeceğiz? Belki iki damla gözyaşı dökeriz o zaman Yemen'e de...diğer mazlum coğrafyalara da!
Kemiklerimizin sürtünmeden dolayı etkilenmesinin önüne geçen eklem sıvısı na ne demeli?
Her ciddi konuyu sulandırmayı çok seviyoruz da daha kendi içimizdeki sulardan haberimiz yok.
Kan, idrar, tükürük...
Azottan bahsedeyim mi azıcık? Ki Elementleri biz zannediyoruz ki okullarda sorulan sorulardan...
Azot, canlıların var oluşunda temel bileşenlerdendir. Havada %78 oranında bulunan azot'un (Azot ya da nitrojen, Periyodik cetvelde N simgesi ile gösterilen bir element olup atom numarası 7'dir. Renksiz, kokusuz, tatsız ve atıl bir gazdır.) yağmur, yıldırımlar ve azot bakterileri ile çözümlenmesi gerekir. Yani göğü yırtarcasına çakan şimşeklerin, yıldırımların amacını artık anlamamız lazım.
Hani siyaseten çok kullanılan bir tabirdir ya; üst akıl! Hah işte üst aklın ta kendisi yüce yaradıcımızdır. Hiç bir şey yoktur ki varlık aleminde bir gayesi olmasın.
Suyun donmuş hali diğer sıvıların aksine daha az yoğundur. Bu nedenle oluşan buz kütlesi suyun yüzeyine çıkar. Üst kısmı donan denizlere bir baksanıza; eğer suyun bu özelliği olmasaydı denizlerde canlılık nasıl devam edebilirdi?
İnsan vücud ısısı yaklaşık 37 derecedir. Bu ısının korunması ise hayatidir. Vücudumuzun ise yaklaşık %70 i sudan ibarettir. Bu oran dünya ile eşdeğerdir. Dünyanın kara ve su oranı tıpkı insan gibidir.
Suyun termal kapasitesi yüksektir. Yani vücudumuzdaki suyu ısıtmak için daha fazla kalori yakmamız gereklidir. Bu sayede vücudun günlük aktivitelerdeki yoğunluğunun getireceği ısıya karşı su ısı dengemizin korunması için özel olarak yaratılmıştır.
Canlılık için çok özel vasıflarla yaratılmış olan su yeryüzüne yağmur olarak düştükten sonra toprağın üst katmanlarından altına doğru inerken de filitrelenir. Yer altındaki sert katmanlarda biriktiğinde ise belirli bir basınca ulaşınca yeryüzüne tekrar ulaşır. Tertemiz bu suyu besmeleyle içmek kalır insanoğluna.
Ama yeryüzünü kirleten insan suyu da kirletmiştir. Endüstriyel bir pazara dönüştürmüştür. Hele ki plastik dolumlarla kanserojen bir etkiye bürünür su. Bir de yabancı sermaye markalaşma kültürüyle Allah'ın suyunu Allah'ın kullarına kakalar.
Su molekülü oldukça hassas değerde yaratılmıştır. Suyun akışkanlık değeri biraz daha hafif olsaydı, yani su biraz daha yoğun olsaydı bitki gövdesindeki kıldan ince borulardan kolayca akıp yol almayacak bu yüzden bitkilerin varlığı sözkonusu olmayacaktı.
Bugün suyumuza bile sahip çıkan emperyalist güçler elbette bizim cehaletimizden istifa edecektir. Yemen'de, Doğu Türkistan'da, Arakan'da kan ağlamaya devam edecektir. Ümmetin mazlumlarının ne akan kanları ne de gözyaşları duracaktır.
Ki bizim merhametten sadır gözyaşlarımızda kuruyalı çok oldu!
Fehmi Demirbağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder