11 Ocak 2019 Cuma

TURHAL' LIYIK GARDAŞ
Babam merhum Turhal Şeker Fabrikasının baş makinistliğini yapmıştı yıllarca. Çerkes Sami derlerdi kendisine.  
33 yılında yapılmıştı şeker fabrikası. Fabrikayla birlikte batılı hayat tarzının ilk yaşandığı Anadolu topraklarından biri olmuştu Turhal. E ne de olsa memleketin okumuş çocukları yönetiyordu koca fabrikayı. Onun içindir ki Balo salonu vardı Turhal'ın. Tenis kortu da vardı, yüzme havuzu da. Halbuki halk malum cahildi. Kadınlarının bürük taktığı halkın o böyük adamlara gıpta eylemesi normaldi. Fabrikada işçi olmak Ankara'da mebus olmaktan kıymetliydi. 
Sonbahar gelince Turhal küspe kokardı. Kıştan dolayı da kömür. 
Koca Kavağın olduğu alana (yakın zamanda rüzgardan yıkılıvermiş 500 yıllık anıt ağaç) normal yurdum insanı giremezdi. Fabrikanın çiftliğine, kantinine adım atamazdı kasketli vatandaşlar.
"Hep bir hallı Turhallı, yüzbinkere tövbe eder yine şarap içerdi"; öyle diyordu Cem Karaca. 
Liseyi bitirinceye kadar Turhal'da yaşadım. Sanat okulunu bitirdim. Sonra da İstanbul. Üniversite hayatı derken takıldım kaldım keşmekeşliğine İstanbul'un. 
Annem orada. Amcamlar...Dayım. İrtibatım sürer gider memleketimle.
Hatıralarım heran memlektimle bezeli
Bana herşey memleketimi hatırlatır.
Mercimek tepesini unutmam misal. Unutmam 97 yılında dünya mercimek üretiminin %45'ini karşılayan yurdumun Kanada'dan sonraları mercimek ithal etmesini.
Anadolu ineği derlerdi uzun boynuzlarıyla inekhanesindeki ineklerini, sonradan Hollanda'dan gelen Hollstein ineklerinin hükümranlığını.
Sahi manda kaldı mı memleketimde? Yine Hollanda'nın 200 milyar dolarlık tarıma dayalı ihracat yaptığını ve koca Türkiye'nin 15 milyar dolarla yetinmesini.
Yeşilırmağa da anlam veremem, neden anlamsızca yıllarca aktığını? Geleceğin savaşlarının su savaşları olacağı söylenir de, Nestle denilen firma nasıl olur da markasıyla gelir ülkemin suyunu pazarlar da bana satar? Aynı Nestle bir yandan şekerleme markalarıyla milletişeker hastası yapar ve aynı zamanda dünyanın en büyük şeker ilacı firmasının da sahibidir. Cargill'i kim sokmuştur bu topraklara ki, ispirto, makina fabrikalarından mülhem şeker fabrikamız özelleştirme kapsamına sokulmuştur? O şeker fabrikasının arazisinin bir kısmını rahmetli anneannem fabrikaya bağışlamıştır, savaştan çıkan devletimize katkı olsun diye!
Turhal kafamı karıştırır her dem!
Tokat hakeza! Zile, Niksar, Erbaa...
...
Kont Drakula'ya evsahipliği yapmış Tokat! Fırsat bulsam bir moonlight kitabı da ben yazacağım; cangoloz hikayeleriyle karışık. Film mi çeksem ne? Müthiş reklamı olur, heri!
Bazmaz ki kafası Tokat bürokrasisinin, eşrafının. Ellam yoğunlar zevatlar.  Onlar şehrin yollarına led lambalı elektrik direkleri dikmekle meşguller. 
Üniversitesi de bir tuhaf. 35 bin öğrencisi olan Gaziosmanpaşa Üniversitesi...Yersite....Ver Allah'ım ver, nasılsa yer site! Danişmentli Sultanı Nizamettin Yağıbasan tarafından yaptırılan Yağıbasan Medresesinin Anadolu’nun ilk Medresesi olduğunu...Yani ilk üniversite olduğunu kim bilir ki? Tüketen gençlik! Aman Allah'ım! İzlanda'nın nüfusu 300 bin arkadaş! Anadolu’nun ilk tıp fakültesinin ve astronomi bilimlerinin Niksar merkez olmak üzere Tokat ve Niksar’da okutulduğunu bilmesem diyeceğim ki Üniversitemiz uluslararası bilim arenalarında fevkaledenin fevkinde!
Bırak üniversiteyi, 50'ye yakın kitaba imza atan bu aciz kardeşinizden bile haberi olmayan bir Tokat entelijansından bahsedebilir miyiz?
...
Ben nedense Tokat'ı bir Osmanlı şehri olarak kabullenemiyorum; daha çok Selçuklu canlanıyor gözümde. 
Danışmendname'yi kime nasıl anlatsak? 
...
"Veni-vidi-vici" gardaş diyen Sezar...Senin hakkın sana verildi de...Tokatlı hakettiğini neden alamaz merak ederim?
Dünyada ilk tek kişilik konaklamalı otel odaları dahil olmak üzere butik otelciliğinde ilk defa Tokat’ta Deveciler Hanında uygulandığını, buna rağmen Turizm pastasından yeterince pay alamayan memleketimin haline gel de üzülme!
...
Selçuklu döneminde Anadolu’da ilk defa kanalizasyon şebekesinin (iki koşum at arabası geçecek büyüklükte) Tokat’ta yapıldığını bilmez miyim? Buna rağmen Cumhuriyet döneminde gerizekalı bir şehirleşmenin, çarpık kentleşmenin olduğu makus talihli coğrafyalardan biri olduğunu nasıl kabulleneyim?
...
1950 yılına kadar Tokat’ın İstanbul, Ankara ve İzmirden sonra en çok vergi veren dördüncü vilayet olduğunu unutalı çok oldu. Halbuki biz çocukluğumuzda kevrek soyardık. Umarım Kenevir bitkisinin farkına tekrardan varırız da ekonomik bir kalkınma için fırsat bulabiliriz.
...
Hasılı Tokat Manşet için bize ayrılan bu köşede ilk satırlarım böyle oldu. Fırsat buldukça hem nalına hem mıhına vuracağım konularla sizlerle birlikte olmaya gayret edeceğim.
...
E hadi tekrardan görüşünceye kadar Rabbime emanet kalın!

FEHMİ DEMİRBAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder