"Küresel sehirler, küresel markalar artık dünyada devletler gibi siyasi aktör haline geliyor. Kültür de siyaset ve ekonomi gibi stratejik unsur oluyor." Küresel markalar; İŞGALCİ KOLLUK KUVVETLERİ! ŞİMDİ MİLLİ MÜDAFA ZAMANI! KIZLI-ERKEKLİ KAYBEDECEĞİZ YOKSA GELECEĞİMİZİ! YANİ; NE KARA KUVVETLERİ, NE HAVA KUVVETLERİ, NE DENİZ... İLLA Kİ; KÜLTÜR KUVVETLERİ!
18 Aralık 2024 Çarşamba
ÖLÜMSÜZLERİN GÖLGESİ / HİKAYE
1. Bölüm: Kadim Gölge
2015 yılı, Haziran günleri ilk günleriydi. Yazının en uzun günlerine yaklaşan Avrupa ilişkileri, tarihin gölgesinde uyuyan tuhaf bir sır vardı. Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'ın devam ettiği, Seldec Kostnice adlı bir kilise... klasik'dan kalma bu kemik kilisesi, ziyaretçilerin insan kafataslarından yapılmış avizelerle, bilgilerden tasarlanmış bir sunakla karşılanıyordu. Yerliler burada “İskelet Kilisesi” diye bilir; Ancak çok az kişi buranın, “Ölümsüzler” isimli gizli bir tarikatın merkez üssü olduğu bilirdi. Bu tarikatın tek gayesi, kadim inançları bir araya getirip ölümsüzlüğe ulaşmakt
Tarikatın üyeleri, tüccar kılıklı, diplomat edalı, akademisyen maskeli, sınıfının ve millettendi. Varlıklarını “Kadim İnançlar Birliği” adındaki uluslararası bir vakıf altında gizli tutuyorlardı. Ancak gerçek niyetlileri, binlerce yıl öncesine dayanan yedi büyük inancın tanrılarını bir araya getirmek, imzalarını tekrar attırarak kendilerini ölümsüzleştirenler. Atlantis, Yunan, Aztek, Çin, Hint, Mısır tanrılarının varlığını kabul ettiklerini belirtmişlerdi. Geriye yalnızca Hitit tanrıları kalıyordu.
Hitit tanrıları ise kolay dirençli gelecek varlıklar değildi. ikna etmek için kan, acı, fedakarlık ve özel bir mekan gerekliydi. Tarikat tam da bunun için, bundan yüz yıl önce, 1915 yılında Anadolu'nun bereketli ortaklıkları Tokat'ın sinüsüne derin bir yara açmıştı. Eski bir Hitit mezarlığı üzerine gizlice inşa ettirdikleri bir Ermeni Kilisesi ve yetimhanesinde 40 masum çocuğu, bakıcı yaşlı bir karı kocayla birlikte hunharca katletmişlerdi. Yangını kaçırmış, Ermeni tehcirinin taşıdığından faydalanmışlardı. Amaçları Hitit tanrılarını öfkeyle uyandırmak, onları bu kanlı adakla ellerine almak, bir kapı aralam
Ve şimdi, 100 yıl sonra, Haziran 2015'te, gündüzlerin en uzun olduğu 21 Haziran'da, Yengeç dönencesinin ilk dönüşü, Immortals Üyeleri Tokat'a dönüyordu. O eski kilise şimdi viran bir harabe olarak bilinse de onun önünde kapalı bir geçişti. Kötülükle örülmüş, ruhlarla dönüşümlü bir kapı. Hitit tanrılarına ulaşmak vaktindeydi.
2. Bölüm: Hatay'da İki Dost
15 Haziran sabahında, Türkiye'nin yerel Hatay şehrinde, nemli ve sıcak bir havada, iki dost bir araya geldi. Biri papaz, diğeri imam. İkisi de hayatın cilvelerinden, beklenmedik maceralardan zevk alanı, biraz muzır, biraz meraklı insanlardı. Papazın adı Yorgi, imamın adı Cemal idi. Bu iki adamın dostluğu, evliliklerine uzanıyor, ortak meraklarıyla besleniyordu: Define aramak
Yorgi, son zamanlarda tuhaf bir hazine haritası ele geçirmişti. Harita, Tokat'ta eski bir Ermeni Kilisesi'nin kaldığı büyük bir gömü işaretlerini göstermektedir. Papaz'ın gözlerindeki heyecan rehberleriyle arkadaşına şu soru soruldu: "Ne derinlemesine Cemal, şu yaz sıcağında bir okuduğun var mı?" Cemal kıkırdadı, serin bir ayranından bir nefes alıp sakalını sıvazladı: “Varım elbet! Ne zaman çıktık ki böyle bir maceradan kaçınmadık?” İki dost, hem tanım tutkusunu gidermek, hem de belki de bir şeyler hakkında bilgiler için yola dü
3. Bölüm: Tokat'a Yolculuk
Hatay'dan Tokat'a uzun bir yoldu. Dağlar, ovaller, bozkırlar aşıldı. Cemal direksiyondaydı, Yorgi ise haritayı dizlerinin üstünde kalıyor, eski notları inceliyordu. Akşamın çökmek üzereyken Tokat'a ulaştılar. Haritada elde edilen işaretler, harbenin mevcut olduğu bilinen bir Ermeni Kilisesi'ni gösteriyordu. Yorgi kayıtlarından öğrenilmişti: Bu kilise, Hititlerin eski mezarlığı üzerine inşa edilmiş, tehcir döneminde bir sahne olmuş bir yerdi. Ama bu tarih sayfalarında bir dipnottan öte de
Arabayı tozlu bir patikada durdurdular. Ay ışığı altında eski taş duvarları, devşirilmiş çan kulesini, kırık pencereleri görmeyi umuyorlardı. Ancak karşılarına çıkan manzara dudaklarını uçuklattı. Karşılıklarında bakımlı, sanki dün onarılmış, pırıl pırıl pırıl pırıl bir zincirler oluşuyor. Çevresinde hafif bir aydınlatma, çiçekli bir bahçe, sanki zamanlar unuttuğu o ha
Yorgi şaşırdı: “Bu mümkün değil. Kaynaklara göre 100 yıldır kullanılmıyor!” Cemal ise Kur'an'dan bir dua mırıldandı. Bu tuhaflık onları hem korkutuyor, hem de meraklarını kamçılıyordu. Belki de yanlış yerdeydiler? Belki bu başka bir kiliseydi? Ama harita kesindi. Buray
4. Bölüm: Kapıda Karşılaşma
Arabadan indiler. Gecenin serin rüzgarları ağaç yapraklarını titretiyor, çakallar uzaktan uluyordu. Kilisenin kapısına yaklaştılar. Yorgi hafifçe tokmağı çalıyor. İçeriden ayak sesleri duyuldu. Kapı usulca açıldı. Karşılarında güler yüzlü, yaşlı bir karı koca belirdi. Kadının başındaki beyaz bir görünüm, adamın üzerinde eski tip bir ceket vardı. Adam kibarca eğildi: “Buyurun evlatlarım, içeri gelmek istemez misiniz? Akşam yemeği vaktidir.”
Cemal ve Yorgi birbirlerine baktılar. Bu hiç de beklendiği gibi değildi. Harabeye gelmişlerdi, tanımlayacaklardı, sıradan ve faal bir kilise, içinde misafirperver yaşlılar... Tereddüt ettiler ama merak ağır bastı. İçeri girdiklerinde üzerlerine yumuşak bir mum ışığı hücum etti. Duvarlarda taze boyanın kokusu, girişte bir koridorda sıra ikonalar, ahşaplar... Hepsi yepyeni ve düzenliydi.
Kadın fısıltıyla sordu: “Siz de çocukları gördünüz mü?” Yorgi şaşırdı: “Çocuklar mı?” Kadın baktı: “Evet, kilisede 40 çocuğumuz var. Onlar yetim, ama biz bakıyoruz.” Cemal'in boğazı düğümlendi. Nerede bulunuyorlardı? geçmişte, 1915'te yanıp sönen kül olan o yetimhaneden bahsediyordu sanki. Ama şimdi, sanki zaman söylenmiş, her şey tekrar yönlendirilmiş.
5. Bölüm: Kâbusun İlk İşaretleri
Daha da şaşırtıcı bir sahne süreci yaşanıyor. Geniş bir salona geçtiler. Ortada uzun masalar, masaların başında 40 çocuk boyunca çorba içiyordu. Tek ses kaşıkların porselen tabaklara değmesi. Çocukların gözlerinde tuhaf bir sürüm vardı. Sanki hepsi aynı anda nefes alıyor, aynı anda başını kaldırıyor, aynı anda gülümsüyordu. Yüzlerinde belli belirsiz bir donukluk, dış dünyanın sesine kapalı bir hâl hissediliyordu.
Yaşlı çift, misafirleri de toplantıya davet etti. Yorgi ve Cemal, ne devam etmeden çorba kâselerine baktılar. Bu manzara rahatsız ediciydi. Sanki bir asır öncesinin hayaletleri karşılarında oturuyordu. Duvarlarda eski Hitit desenleri, güneş kursu figürleri, boğa kabartmaları dikkat çekiyordu. Bu bir Ermeni Kilisesi değildi? Neden Hitit
6. Bölüm: Immortals'ın Ayini
Gece ilerlediğinde çocuklar ortadan kayboldu. Yaşlı çift kuliste görülürken, Yorgi ve Cemal yapayalnız kaldı. Koridorlarda gezinirken fısıltılar duydular. Bir odadan sızan ışıkta kapüşonlu siluetler gördüler. Kulak kesilince tuhaf dualar, eski dillerde fısıldaşmalar duydular. “Az kaldı”, “21 Haziran'da kapı açılıyor”, “Hitit tanrılarının intikamıyla gelecek”. İkilinin kalpleri korkuyla çarpıyordu.
Yorgi alnından ter damlatırken Cemal endişeyle “Buradan orada!” diye fısıldadı. Ancak kapılar kitlenmişti, dışarı çıkış yoktu. Çocukların kahkahalarını andıran bir uğultu duyuluyordu: “Biz
7. Bölüm: 100 Yıllık Kanlı Sır
Bir köşede tozlu defterler, eski gazete kupürleri bulundular. Cemal eline ulaşan bir gazete sayfasının 1915 yazısını gördü. “Tokat'ta Ermeni Kilisesi'nde ucuz. 40 yetim çocuk ve bakıcıları bir yaşlı karı koca yanarak can verdi.” Kayıt defteri seçilen bir not defteri: Immortals'tan bir üye tarafından tutulmuştu. “Bu 40 çalıştırma ruhları, Hitit tanrılarını bizim emrimize sokmak için feda edildi. 100 yıl sonra, 21 Haziran 2015'te, Yengeç dönencesinde yeniden toplanacağız. Kapı açılacak, biz ölümsüz olacağız.”
Yorgi irkildi. Bu insanlar deliydi! Cemal korku içindeki duaları okudu. Bu bir tuzak, bir hayalet sahnesi, belki de kâbusun ta kendisiy
8. Bölüm: Gece Yarısı Avlusu
Kiliseyi karışırken dolaşırken bodrumda gizli bir kapı buldular. Aşağıda geniş bir avluya açılan tüneller vardı. Taş mezar odaları, üzerlerinde Hitit hiyeroglifleri. Yorgi elinde bir çakmakla aydınlatmaya devam ederken, adımlarının sesi yankı yaptı. Duvarlarda tanrıları simgeleyen figürler: Fırtına tanrısı Teşup, güneşin kahramanları Arinna... Bu tanrılar ihmâl intikam alır, iyi kalpli iyilik ederdi. Şimdiyse çağıranlar Ölümsüzler idi. Kanlı reklam
Aniden arkalarında çocukların sesi duyuldu. 40 çocuk, beyaz kefenler içinde, gözleri çukurda, kollarını uzatmış ikiliye doğru yürüyordu. Yorgi ve Cemal, geri geri kaçacak yer aradı. Derken yaşlı çift belirdi, ama yüzleri çürümüş özellikleri artık görülüyor. Hepsi birer hayaletti.
9. Bölüm: Direniş ve Kurtuluş
Cemal bildiği bütün duaları okudu. Yorgi elindeki haçı sımsıkı kavradı. Bu iblisî oyun, belki kardeşçe yan yana gelecekti. İki dost, iki farklı inançtan ama aynı insanî cesaretle haykırdılar: “Bize dokunamazsınız! Biz masumuz! Bu zulmün arkadaşlarıyla birlikteyiz!”
Çocukların hayaletleri bir an durakladı. bu ölüm tuzağını Immortals üyeleri kurmuştu. Yorgi'nin sesi titremiyordu artık: “Ruhlarınızı istismar etmeyenleri affedmeyin. Biz olmadan sizin düşmanınız. Onlar sizi Hitit tanrılarına kurban edip ölümsüz olmak istiyorlar!” Cemal de şunları söyledi: “Allah şahidimiz olsun, biz sadece bir hazinenin peşine düştük, bu Merhametle alakamız yok.”
Aniden bodrumun üstünde bir gürültü koptu. Kapüşonlu tarikat üyelerinin törenleri için toplanmış, ilahiler mırıldanıyorlardı. Ancak çocukların ruhları öfkeyle inledi. insanları kandıran, masumiyeti sömüren, 100 yıl önce katleden Ölümsüzler üyelerine doğru saldırıyorlar. Duvarlar çatladı. Hitit tanrılarının gazabı beklenmedik bir yönde tecelli ediyordu: Tarikatın kendi kurduğu tuzağa düşüyor, ruhlar onları parçalayan bir intikam rüzgarına dönüşüyordu.
10. Bölüm: Şafak Vakti
Yorgi ve Cemal, kaotik üst anda koridorlara koştular. Kapılar savruldu, kilise duvarları çözülmeye başladı. Çocukların hayaletleri, tarikatın maskeli üyeleriyle hesaplaşıyordu. Dışarı çıktıklarında gün ağarmak üzereydi. Arkalarında kilise sanki sürekli gölgelenip yeniden viraneye dönüşüyordu. Boya dökülüyor, duvarlar çöküyor, taşlar eski haline dönüyor. Bir illüzyon, bir zamansal döngü sanki bitiyordu.
Arabalarına atladılar, motoru çalıştırdılar. Sanki bir kâbustan uyanmış gibiler. Cemal, direksiyonu titreyen elleriyle tutarken Yorgi gözü yaşlı ikililer mırıldanıyordu. Nerede olduğunu tanımla, hazine nerede umurunda değil artık. Önemli olan hayatta kalmaları ve korkunç sırların görülmeleriydi. İnsan kanıyla beslenen ölümsüzlük bo
11. Bölüm: Geriye Kalan
Güneş Tokat'ın üzüm bağlarına, bereketli topraklarına doğarken, geride kalan silinen bir hatıra kaldı. Virane kilisesinin önünde belki bir gün turist gidecek, belki kimse bunları bilmeyecekti. Ölümsüzler yenilmiş, çocukların ruhları huzura ermişti. Hitit tanrılarının kendi intikamlarını, kendi başlarına sağlamış, zoraki çağrıyı reddetmişti.
Yorgi ve Cemal, Hatay'a dönerken, geçmişin yaralarının kolay kapanmadığını, masum kanın asla unutulmadığını anımsatıyorlar. Tutkusunu tanımlayın da bir kenara bırakmaya karar verdiler. Geriye uzun bir sessizlik, kalplerinde muhteşem bir hatıra ve belki de insanlığın ne kadar zalim ve ne kadar kırılgan olabileceğini anlatan bir ders harcamıştı.
OĞUL
Bu roman, gizli bir tarikatın ölümsüz arayışı, tarihin kanlı sayfaları, iki dostun sıradan bir heves uğruna düşmüşleri doğaüstü bir serüven ve kadim tanrıların öfkesinin buluşma yerinden son bulurken, bir gerçeği anlatır: Ne kadar gizlise, ne kadar süslense de masum kanının üstü örtülemez. Tarihin intikamcısıdır, mazlumun ahı yerde kalır. Ve bazen, insanların en karanlık olayların gölgesinde, sadece masumların ruhları değil, inançların, tanrıların ve doğa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder